Mesut YEĞEN
Kürdleri nasıl durdururuz? Devletin 100 senedir değişmeyen sorusu bu. Ne yapar, ne eder de Kürdleri 1. Dünya Savaşı’ndan beridir içinde oldukları cenderede tutarız? Eskisiyle yenisiyle müesses nizam 100 senedir aynı sorunun peşinde. Çoğunlukla Türkiye Kürdlerine, 1958’de ve 2003’te olduğu gibi zaman zaman Irak Kürdlerine nispetle sorulmuş bu soru, şimdilerde Suriye ve Irak Kürdlerine nispetle soruluyor. Suriye’de ve Irak’ta Kürdleri nasıl durdururuz? Devletin her bir uzvu, yeni müesses nizam bir zamandır bu soruyla meşgul.
“Suriye’dekiler tamam da, Irak Kürdlerini durdurmak nereden çıktı” ya da “Türkiye Kürdleri mesele olmaktan çıktı mı ki, Suriye ve Irak Kürdlerini durdurmak devlet için esas mesele oldu” diye mukabele edilebilir. Doğru, Türkiye için esas mesele hemen her zaman şimdilerde PKK-HDP dairesine girmiş Türkiye Kürdlerini durdurmak oldu. Keza, doğru: Türkiye’yle Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilişkileri iyi seyrediyor, dolayısıyla Irak Kürdlerini durdurmak şimdilerde bir mesele gibi görünmüyor. Lakin, durum da dediğim üzere: Türkiye’nin bu aralar peşinde olduğu soru “Türkiye Kürdlerini, PKK-HDP dairesindeki Kürdleri nasıl durdururum” değil; bir başına Suriye Kürdlerini nasıl durdururum da değil. Suriye ve Irak Kürdlerini nasıl durdururum? Türkiye müesses nizamı, bütün soruların anasını, yüz senelik “Kürdleri nasıl durdururum” sorusunu bugün bu biçimde soruyor. İzah etmeye çalışayım.
“Türkiye Kürdlerini, PKK-HDP dairesindeki Kürdleri nasıl durdururum” sorusu bugünün sorusu, en azından bugünün öncelikli sorusu değil, çünkü gerek PKK, gerekse de HDP ve buna bağlı olarak da PKK-HDP dairesindeki Kürdler bugünlerde Türkiye’yi zorlayabilecek kudrette görünmüyor. PKK Türkiye dışına çekilmiş değil, son referandumun gösterdiği üzere, HDP de öyle aman aman zayıflamış değil, lakin ne PKK 2015 öncesinin kudretinde, ne de HDP. Hendek savaşlarını takip eden süreçte olup biten PKK’yi de HDP’yi de Türkiye devleti için zorlayıcı olmaktan çıkarmış durumda. Gerek hendek savaşlarından dolayı yaşanan hayal kırıklığına gerekse de yoğun polisiye operasyonlara bağlı olarak Kürd kalabalıklarının sokaktan çekilmesi, partililere dönük büyük sindirmeye bağlı olarak HDP’nin form kaybetmesi ve son olarak askeri operasyonların süreklileşmesi ve Rojava’yla Şengal’in öncelikli saha olmasına bağlı olarak PKK’nin etkisizleşmesi, hepsi birlikte bu sonucu üretmiş durumda. Hülasa, an itibarıyla Türkiye Kürdleri, PKK-HDP dairesindeki Kürdler Türkiye müesses nizamı için zorlayıcı değil, dolayısıyla “Türkiye Kürdlerini, PKK-HDP dairesindeki Kürdleri nasıl durdururum” sorusu da bugünün öncelikli sorusu değil.
Öncelikli sorunun ne olduğu malum: Suriye Kürdlerini, PYD-YPG dairesindeki Kürdleri nasıl durdururuz? Hem de uğruna apar topar İslamcılıktan, İhvan’dan filan vazgeçecek, Suriye’ye asker sokacak, onlarca yıllık müttefik ABD’ye papaz olacak, dahası “Trump’la görüşmemiz virgül değil, nokta mesabesinde olur” denecek kadar öncelikli bir soru bu. Türkiye Kürdlerinin bir kısmının da çekim alanında olduğu PKK’nin inşa ettiği PYD-YPG dairesindeki Kürdleri nasıl durdururuz? Türkiye için öncelikli soru bu, doğru.
Ama tek başına değil. Çokça açık edilmese, çok farkına varılmasa da, “Irak Kürdlerini nasıl durdururuz” sorusu “Suriye Kürdlerini nasıl durdururuz” sorusuna eşlik ediyor, en azından bir yan soru olarak, biraz da karmaşık bir biçimde. Şurası doğru: Güçlü ticari ilişkiler, Neçirvan Barzani’nin İstanbul ziyaretinde Kürdistan bayrağının göndere çekilmesi gibi işaretlere odaklanılırsa “Türkiye için Irak Kürdlerini durdurmak niye öncelikli olsun” denebilir. Oysa, ‘Kerkük’e Kürdistan bayrağı çekildiğinde’ verilen işaretlere, Mesut Barzani’nin Irak ve Suriye Kürdistanlarını birleştirmek türünden bir vizyona sahip olduğuna filan bakınca Irak Kürdlerini durdurmak meselesinin Türkiye için hiç de önemsiz olmadığı anlaşılabilir.
Şurası doğru: Bugünkü KDP’yi rakipleri karşısında öne çıkaracağı ve KBY’yi İran’dansa Türkiye’ye yaklaştıracağı için Türkiye KBY’nin bağımsızlık ilanına bile razı olabilir. Haddizatında, KDP’nin Gorran ve bir kısmıyla YNK gibi ‘İran’a müzahir’ Irak Kürd örgütleri ve tabii ki PKK karşısında mevzi kaybetmemesi için, başka bir deyişle, Irak Kürdlerinin KDP harici kısmını durdurmak için Türkiye elinden geleni yapmak ister, burası açık. Ama buraya kadar. İş, ister KDP’nin ister başka bir partinin yönetiminde olsun, KBY’yi İran ve Türkiye karşısında ‘bağımsızlaştıracak’ adımlara, Kerkük’ü de KBY’ye dahil etmeye, hele de Irak ve Suriye Kürdistanlarını birleştirmeye gelirse, Irak Kürdlerinin tamamını durdurmanın Türkiye için öncelikli mesele olacağına şüphe yok. Malum, ilki daha fazla olmak üzere bu ihtimallerin her ikisi de bugün mevcut. Nitekim, Kerkük il meclisinin aldığı karara Türkiye’nin verdiği tepki Irak Kürdlerini nasıl durdururum sorusunun Türkiye’nin aklından çıkmadığını, bir yan soru olarak gücünü korumaya devam ettiğini gösteriyor. İşin esası bunda şaşırılacak bir taraf da yok çünkü son birkaç senede önce IŞİD’in, hemen ardından da KDP, PKK ve Türkiye’nin hamlelerine bağlı olarak Irak ve Suriye Kürdistanları, Irak ve Suriye’de Kürd Meselesi bir diğerine yapışmış durumda. Türkiye için “Irak Kürdlerini nasıl durdururum” sorusunun “Suriye Kürdlerini nasıl durdururum” sorusuna yapışması da bu yüzden.
Hülasa, Türkiye müesses nizamı Kürd Meselesi’nin Türkiye kısmını bugünlerde zorlayıcı olmaktan çıkarmış olmakla beraber meselenin Suriye ve Irak’taki kısımları karşısında hiç olmadığı kadar zorlanıyor. Bu da şu demek: Türkiye 100 senedir peşine düştüğü meseleyi halledebilmiş, uzun zamandır sorduğu soruya, “Kürdleri nasıl durdururum” sorusuna geçerli bir cevap bulabilmiş değil.
Bu durum soruyu değiştirmenin vaktinin gelmiş olduğunu gösteriyor olsa gerek. Kolay olmayabilir, lakin “Kürdleri nasıl durdururum” sorusunu (Türkiye, Irak ve Suriye’de) “Kürdlerle beraber ne yapabilirim” sorusuyla değiştirmenin zamanı gelmiş görünüyor. Hazır referandum HDP’nin, ABD’nin silah yardımı da PYD’nin kalıcı olacağını göstermişken, PKK’yi Türkiye’de HDP, Suriye’de de PYD’ye dönüştürmenin imkanlarını yoklayarak, Türkiye, Irak ve Suriye Kürdleriyle ne yapabilirim sorusunun peşine düşmek Türkiye için fena bir seçenek gibi görünmüyor.
Bu yazı IMP News web sitesinde yayınlanmıştır.