Hükümet tarafından Suriye konusunda çıkarılmak istenen tezkere, savaşı kışkırtan bir girişimdir ve vazgeçilmelidir. Türkiye, başından beri Suriye iç savaşında daha kanlı bir sayfa açacak olan askeri müdahaleleri teşvik eden bir tutum takınmıştır. Çıkarılmak istenen tezkere de bu askeri müdahalenin koşullarını yaratmak amacıyla kullanılmaya elverişli bir araçtır.
Suriye’ye bir askeri müdahale, şimdilik de olsa engellenmiştir. Bu durum, dünyadaki savaş karşıtı hareketin Afganistan ve Irak’ta emperyalist müdahalelere karşı ortaya koyduğu kararlı tutumun bir sonucudur.
Tüm dünya, geçtiğimiz yıllar boyunca Irak ve Afganistan’daki askeri müdahalelerin yarattığı korkunç yıkımları gördü. Afganistan’da halen devam eden işgalden dolayı 300 bin kişi öldü, 2 milyon kişi ülke içinde ve dışında göçmen konumunda çok zor koşullarda yaşamaya çalışıyor. Irak’ta savaş ve işgal döneminde 1 milyon kişi öldü. Ülkenin sosyal dokusu parçalandı, halen her gün onlarca kişi bombalı saldırılarda hayatını kaybediyor.
Savaş karşıtı hareket, yapılan dış müdahalelerin kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediğini sürekli anlatarak dünya kamuoyunda müdahale karşıtı bir bilinç oluşmasını sağladı. Artık dünyadaki emperyalist güçlerin herhangi bir ülkeye askeri müdahalesi daha da zorlaştı, bu iyi bir durumdur.
Suriye’ye müdahale konusunda önce İngiltere parlamentosu halkın tepkisini göze alamayarak hükümetinin savaş yetkisi talebini reddetti. Sonrasında ABD yönetimi savaş kararını Kongreye sunmak zorunda kaldı, oylama sonuçlarına güvenemediğinden bulduğu ilk bahaneyle savaştan vazgeçti.
Suriye’ye müdahalenin engellenmesinde savaş karşıtlarının ve küresel barış hareketlerinin büyük katkısı olmuştur. Elbette bundan sonra da Suriye’ye dış müdahale konusu tekrar gündeme gelebilir. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu olarak daima savaşa, dış müdahalelere karşı çabalarımızı sürdüreceğiz.
Suriye’de ise Esad diktatörlüğü yakıp yıkmaya ve can almaya devam ediyor. Ülkede insanlık suçları işleniyor. Mart 2011’de başlayan katliamlarda 120 bin kişi öldürüldü ve bu sayıya her ay 5 bin kişi ekleniyor. 7 milyon Suriyeli bulunduğu yerleri terk ederek göçmen hayatı yaşamaya başladı. En son kimyasal silah kullanımı sonucu 1500 kişi hayatını kaybetti. Kimyasal silah kullanımı insanlık suçudur ve cezalandırılmalıdır.
Suriye’deki bu kanlı iç savaş bir an önce durdurulmalıdır. Türkiye ve diğer ülkeler, çatışmayı derinleştiren silah desteğinden, politik ve lojistik müdahalelerden derhal vazgeçmelidir.
Suriye’de, halkın kendi temsilcilerini özgürce ve demokratik yollarla seçeceği bir ortam oluşturulmalıdır. Suriye toplumundaki farklı kültürleri, inançları, halkları ve dilleri kapsayan demokratik bir düzen mutlaka ve zaman geçirilmeden inşa edilmelidir. Ama bunun yolu başka devletlerin müdahalesi ve savaş değil, şiddetsiz çözüm süreçlerini devreye sokmaktır.
Diktatörlüğe karşı mücadele eden Suriye halkları, bütün dünyanın demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana olan güçlerinin desteğini hak ediyor. Ancak Suriye halkının özgürlük mücadelesi; onu kendi stratejik çıkarları, ulusal projeleri veya egemenlik hesapları için kullanmaya kalkan ikiyüzlü devletlerin çıkar hesaplarının oyuncağı olmayı hak etmiyor.
Esad diktatörlüğünün döktüğü kanı, Ortadoğu’ya yönelik yeni bir askeri müdahalenin ve savaşın gerekçesi yapmak isteyen bütün güçler, ister ABD, ister NATO, ister Türkiye olsun, karşılarında yine biz savaş karşıtlarını bulacaklar.
Bütün savaş karşıtlarını Suriye’ye karşı her türlü askeri müdahaleye karşı çıkmaya çağırıyoruz. Türkiye’nin Irak savaşına girmesini sağlayacak tezkereyi nasıl engellediysek aynı şekilde Suriye tezkeresine de karşı çıkmaya çağırıyoruz.
ESAD DİKTATÖRLÜĞÜNE HAYIR!
SURİYE TEZKERESİNE HAYIR!
SAVAŞA HAYIR!
Faruk SEVİM
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu yürütme kurulu adına
2 Ekim 2013