Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.
Bu dava başladığından beri her duruşmada mahkeme kapısının önünde durduk. Her seferinde farklı açılardan bakarak tek bir noktaya dikkat çektik. “Kamu görevlileri yargılansın” dedik. “Tetiğin arkasındakiler hakim karşısına çıksın” dedik.. Neredeyse 8 yıl geçti. Ve bu 8 yılın ardından nihayet taş yerinden oynadı. Çünkü kamu görevlilerinin bir kısmının yargılanmasının önü a
Gerçi bu bile kolay olmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “etkin soruşturma yapılmamıştır” kararına rağmen, devlet son ana kadar adamlarını korumaya çalıştı. Böyle bir kararın ardından “soruşturma izni” gerekmiyordu. Ama soruşturma izni istenerek yine dolambaçlı yollara sapılmak istendi. Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi yargılamanın önündeki engelleri kaldırdı. Ama savcılık yine işi yokuşa sürmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Bu karar için “kamu yararına bozma” istiyordu.
Ne kadar anlamlı değil mi? Hukuki süreç, doğal akışına bırakıldığında “yargılansınlar” sonucuna gidiyor. Ama bir el ısrarla “yargılanmasınlar” diyor. Devlet kendi adamlarını hakim önüne çıkarmamak için elinden geleni yapıyor. Bu dava bize öyle şeyler öğretiyor ki.. Bu tür davalarda hep varlığını hissettiğimiz o “görünmez el”i, işte burada, Hrant Dink Cinayeti davasında somut biçimde görüyoruz. Nerelere, nasıl uzandığını gözlerimizle takip edebiliyoruz.
Ve bu davada işte “kamu yararı”nın ne olduğunu da gözlerimizle görüyoruz. Kamu yararı bu imiş. Hrant Dink’in öldürülmesine seyirci kalanların, bu cinayetten şu ya da bu sebeple bir fayda umanların etrafına hukuki bir zırh örülmesi imiş. Ancak hukuki süreç öyle bir hal aldı ki Adalet Bakanlığı da direnemedi ve savcılığın bu “kamu yararına bozma” talebini reddetti.
Böylece dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Erol Güngör, İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, eski İstanbul Emniyet İstihbarat daire Başkanı Ahmet İlhan Güler ile polisler Bülent Köksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altunbulak, Bahadır Tekin ve Özcan Özkan’ın yargılanması imkanı var şimdi.
Artık biraz daha umutla bakmalı mıyız, davanın geleceğine? Ya da “umut” bu dava içi uygun bir kelime mi? Bilemiyoruz… Ancak şunu biliyoruz: 8 yıllık mücadelenin ardından taş yerinden oynadı. Kamu görevlilerinin hakim karşısına çıkması için bir imkan doğdu.
Bu imkanı sonuna kadar kullanmalıyız. Evet biliyoruz. Taş çok büyük. Çünkü bu taş, 99 yıllık bir taş. 99 yılın inkarını, günahını, kabahatini taşıyan, koca bir taş. Ağırlığı o yüzden. Ama gerek ailenin ve avukatların, gerekse her duruşmada buraya toplananların, bu davayı ısrarla takip edenlerin sayesinde biraz da olsa yerinden oynattık işte.
Dolayısıyla belki de yeni başlıyoruz. Ve diyoruz ki, daha işimiz var. İlk olarak: sadece bu saydığımız isimler değil, tüm kamu görevlileri, yani meşhur 24’ler hakim karşısına çıksın. Trabzon emniyeti, Trabzon emniyet istihbaratı, Emniyet genel müdürlüğü istihbarat dairesi, Trabzon jandarması. Hepsi, topluca, aynı davada hakim karşısına çıksın. Ve yargılanmaları da öyle usulen olmasın. Her şeyden önce, görevi ihmalden değil.. 83. Maddeden, yani cinayete göz yumma suçlamasıyla yargılansınlar.
Adalet ancak o zaman, etkin bir soruşturma yürütüldüğünde, silinen, kaybedilen tüm kanıtlar ortaya konduğunda ve doğru sorular sorulduğunda sağlanacak.
Bir kez daha buradan haykırıyoruz: Biz bitti demeden bu dava bitmez!
Hrant’ın Arkadaşları
30 Ekim 2014
Okuyan: Yetvart Danzikyan
Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.