Hrant’ın Arkadaşları, yeniden görülmeye başlanan Dink cinayeti davasının duruşması öncesinde 7 Ocak’ta Çağlayan Adliyesi önünde bir araya gelerek bir basın açıklaması yaptı.
“Katilleri koruyan cinayete ortaktır”, “Öldür diyenler yargılansın”, “Biz bitti demeden bu davae bitmez”, “Faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “Katil devlet hesap verecek”, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz” sloganlarının atıldığı eylemde, Hrant’ın Arkadaşları adına basın açıklamasını yazar Ahmet Ümit okudu: “Yolsuzluk operasyonu sonrası yaşanan gelişmeleri ibretle, hayretle, kızgınlıkla, öfkeyle, kalbimiz acıyarak; özetle çok karmaşık hisler içinde izliyoruz… Biz, bu davayı takip eden adalet arayıcıları, Dink ailesinin avukatları ve sevgili Hrant Dink’in ailesi, mahkeme salonlarında, mahkeme kapılarında, gazete sayfalarında, sokaklarda yıllarca adalet talebimizi dile getirdik. Hrant Dink’in öldürülmesinde payı olan kamu görevlilerinin yargılanmasını talep ettik. “Görevi ihmal” gibi gerçeğe hiç de uymayan gerekçelerle, ya da kurum içi yasak savma kabilinden yürütülen soruşturmalarla değil. Kamuya açık bir mahkemede ve adil bir yargılamayla. Bu olmadı. Olmadığı gibi yargılanması istenen kamu görevlileri terfi almaya devam ettiler, devlet içinde üst makamlara kadar tırmandılar. Bakan bile oldular. Yolsuzluk soruşuturması ile birlikte gördük ki, dalga, ilginç bir tesadüfle, yargılanması istenen isimleri de vurmuştur. İçişleri Bakanı Muammer Güler, soruşturma çerçevesinde oğlu tutuklandığı için istifa etmek zorunda kalırken, Emniyet’te Teftiş Kurulu Başkanlığı görevini yürütmekte olan Ramazan Akyürek, devleti cemaatten arındırmaya yönelik karşı operasyon çerçevesinde yüzlerce polis şefiyle birlikte görevden alınmıştır. Manzara gayet açıktır. Bu yolsuzluk soruşturması olmasa bakan da, polis şefi de görevlerine devam edecekti. Kimse onlara dokunmayacaktı. Birbirlerine dokundular ve görevlerinden oldular.
Tüm bu yaşananlar bize şunları gösteriyor. Hrant Dink cinayeti ile ilgili dava boyunca çeşitli çevrelerden yapılan ve AKP-cemaat-klasik devlet gibi üç ayrı kanattan bahseden değerlendirmeler evet, yanlış değildir, ama bilhassa bu vaka söz konusu olduğunda hayli eksiktir. Çünkü söz konusu olan bir Ermeni’yi öldürmek ise, çok daha derinde, “milli” bir ittifakın varolduğunu ve bu ittifakın geçmişte olduğu gibi şimdi de dağılmadığını görebiliyoruz. İktidar savaşı şiddetlendikçe siyasi ittifakların nasıl da değişebildiğini, bir zamanlar makbul olanların şimdi nasıl da değersiz olduğunu, bir zamanlar değersiz olanlara nasıl da samimi mesajlar gönderildiğini ibretle görüyoruz.
Yaşananlar o “milli” geleneği tüm kanatların içtenlikle paylaştığını, bir Ermeni’nin öldürülmesinin devlet için hâlâ rutin ve cezasız bir işlem olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Biz, “vur” diyenler yargılanmadıkça bu gerçeği her duruşmada, her fırsatta dile getireceğiz. Adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Sevgili Hrant Dink’e sesleneceğiz ve Buradayız Ahparig diyeceğiz. Ve her 19 Ocak’ta olduğu gibi bu 19 Ocak’ta da, saat 15.00’te Agos gazetesinin önünde, Hrant Dink’in vurulduğu yerde olacağız…
Biz bitti demeden bu dava bitmez
Hrant’ın Arkadaşları