Antikapitalist Blok, 1 Eylül barış gününde, Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan askeri gerilim üzerine bir açıklama yaptı.
1 Eylül Dünya Barış gününe Türkiye’de, Ortadoğu’da, Akdeniz’de ve dünyada çatışmalar ve savaşlarla giriyoruz. Özellikle Doğu Akdeniz, son aylarda petrol ve doğal gaz yataklarından dolayı emperyalist ve altemperyalist ülkeler arasında giderek keskinleşen bir rekabet alanı olmaya başladı. İklim felaketinin her yönüyle yaşanmaya başladığı dünyamızda, felaketin ana kaynaklarından olan petrol ve doğal gaz, Akdeniz’de savaşın ve yıkımın sebebi olacak.
“Akdeniz Stratejik İttifakı”nı oluşturan Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, Mısır, İsrail ve Lübnan doğal gazın işletilmesinde, pazarlanmasında ve kıta sahanlığı paylaşımında anlaştılar.
Dünyanın en büyük petrol şirketleri, Doğu Akdeniz’deki doğal gazı çıkarmak için kıyısı olan ülkelerle peş peşe anlaşmalar yaptılar, bir kısım kuyularda üretim başladı, çıkarılan doğal gazın sevki için boru hattı planlamaları yapılmaya başlandı.
Akdeniz’deki gelişmelere gecikmeli olarak dahil olan Türkiye, Libya’da “Ulusal Mutabakat Hükümeti” ile 27 Kasım 2019’da imzaladığı anlaşmayla Doğu Akdeniz’deki Kıta Sahanlığı/Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarını yeniden belirledi.
Türkiye, Akdeniz’de kendi belirlediği ve ilan ettiği bir deniz yetki sahasında sondaj yapmaya başladı. Aynı sahada başka ülkeler de yetki ilan etmiş durumda, bu da gerginliği giderek artırıyor. Akdeniz’de uluslararası ilişkilere dahil olarak masaya oturmak istiyor, bunu askeri güçle yapmaya çalışıyor.
AKP iktidarı, aynı zamanda 2023 öncesi, seçmenlerini heyecanlandıran hamleler de yapmaya çalışıyor. İktidar, kitle tabanını kaybettikçe otoriterleşiyor, milliyetçi ve agresif tutumlar sergilemeyi hızlandırıyor. “Doğu Akdeniz’de gaz ararım, Libya’ya müdahale ederim, Irak’ta, Suriye’de üs kurarım” diyen altemperyalist bir siyaset yürütüyor.
Ayasofya, Kariye adımları, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tutumu, Akdeniz’deki ‘mavi vatan’ politikaları, kadın ve LGBTİ+ haklarına yönelik baskıları, bölgesel meydan okumanın içeriye yansıyan simgesel adımlarıdır. İktidar blokunun bölgesel hegemonya kurmayı hedefleyen askeri politikalarını devlet içinde destekleyen bir kesim de var. Bu kesimler hep birlikte bölgesel maceracı politikaları körüklüyorlar. Benzer milliyetçi politikalar Yunanistan’daki sağcı hükümet tarafından da gündeme getiriliyor.
Bölgede yürütülen hem sondaj faaliyetlerinin hem de askeri faaliyetlerin ekonomik yükü doğrudan emekçilerin sırtına biniyor.
Bizler 1 Eylül Dünya Barış gününde savaşa hayır demeye devam ediyoruz.
Savaş, ekonomik olarak zaten zor durumda olan emekçiler için felaket demektir.
Savaş göçmenler için felaket demektir.
Savaş herkes için felaket demektir.
Akdeniz’de petrol değil güneş rüzgâr, savaş değil barış istiyoruz.