Konusunu ‘Antik Çağ Yazınında Savaş ve Barış’ olarak belirlediğimiz VIII. Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin 1 Mart Çarşamba akşamki oturumunda Görkem Yeltan Platon’u (MÖ 447 ya da 428 – MÖ 327), yaşadığı dönemi tanıtıp Sokrates’in Savunma’sını irdeledikten sonra, metni Atölye katılımcılarının değerlendirmelerine açtı.
İslam dünyasının Eflatun adıyla tanıdığı Yunan filozofu, Atina’da soyları bilinen bir ailenin çocuğu olarak doğar. Annesinin, küçük yaşta ölen babasının ardından evlendiği demokrat siyasetçi sayesinde, politikanın içinde büyür.
Günümüzde üniversitenin başlangıcı kabul edilen Atina Akademisi’nin kurucusudur. Hocası Sokrates ve öğrencisi Aristotales ile birlikte Antik Yunan’da bilim ve batı felsefesinin temellerini atan üçlü olarak bilinirler. Hocasıyla arasında kırk yaş fark vardır; tarihin en meşhur öğrenci ve öğretmen ilişkisini kurarlar. Sofistlerin halkın yerleşmiş değer yargılarına kuşkuyla baktığı, güzel konuşma sanatını geliştirerek her şeyi tartışmaya açtığı, Perikles’in ölümünün üzerinden yirmi yıl geçmesine karşın Altın Çağ’ın etkileri sürdüğü bir dönemde yaşar.
Toplumu, bireyselleşememiş insanı, toplumda zihnin özgürleşmesini engelleyen, insanı sınırlayan, zincire bağlayan dogmaları, çoğunluğun sorgulamadığı doğruları, bağnazlığı, sürü psikolojisini, aydınlığın ardındakini, zincirlerini kırıp çekecekleri acıyı göze alıp gerçeği arayanları anlatan mağara alegorisiyle bilinir. Bu alegoride, yer alan zincirlenmiş insanlar, ışığa yürüyenlerle Tanrı, onun yarattığı ve onu yansıtan dünya ve dünyayı yansıtmaya çalışan sanatçı anlatılır.
Gerçek bir ahlakçı olarak tanımlanır. Sokrates ve Platon’a göre felsefenin amacı insanın mutluluğu ve yetkin hayatın teminidir. Yetkin bir hayat ancak erdemli yaşamakla edinilebilir. Erdemin temeli bilgi, özü idealar kavramı, gerekçesi evrene doğum, güvencesi ölümsüzlük, hayati sığınağı, devlettir.
Eserlerini, genellikle Sokrates ile olan diyaloglar biçiminde yazar. Sokrates, bu diyaloglarda, sorular sorarak insanların görüşlerini tartışır ve bu görüşlerdeki tutarsızlıkları ortaya koyar. Platon kendi görüşlerini de çoğunlukla Sokrates’in ağzından açıklar.
İlk doğa filozofları doğada mutlak ve değişmez olanı ararken Platon hem doğada hem de ahlak ve toplum hayatında mutlak ve değişmez olanın peşinde koşar. Bu gençlik döneminde, Sokrates’in yoğun etkisi altında olduğu dönemdir. Geçiş dönemi çalışmalarında sofistlerin hazza dayalı tezlerini tartışmaya açarken olgunluk döneminde idealar kuramı anlayışına ulaşır.
İdealar dünyasından gelerek, insani beden ile birleşen ölümsüz ruhun amacı asıl yurduna tekrar kavuşmaktır, yeryüzü idealar dünyasına benzer. ‘İyi ve güzel kavramları, insanoğlunun doğuştan sahip olduğu özelliklerdir,’der.
Sevgi, güzele yönelmektedir. Güzel, idealar dünyasındaki gerçekliğin hatırlanmasıyla sevgiyi yaratmaktadır. Sevgi, bütün ölümlülerde rastlanan bir ölümsüzlük çabasıdır ve en basit haliyle, bütün insanlarda, kendilerini yaşatacağına inandıkları bir nesil yetiştirme iç güdüsü olarak görülür. Kimlerinde, ideaları tamamıyla hatırlama yetisine, (aklına) sahip seçkin kişilerde sevgi kavramı, güzelliklere ulaşmak tutkusu biçiminde kendini gösterir. Bu arzuyu gerçekleştirebilecek bilgilerin eksikliğini hisseden seçkinler, bilgisizlikten kurtulmak için, sevgiyi dünyaya çocuk getirmekle sınırlamaz, idealara ulaşarak erdemli işler yapmak ve yeryüzünde devamlı bir isim, ebedî bir şeref bırakmak çabası ve aşkı içinde olurlar.
Platon’un, algıladığımız dış dünyanın esas gerçek olan idealar ya da formlar dünyasının kusurlu kopyaları olduğunu, gerçeğe ancak düşünce ve tahayyül yoluyla ulaşılabileceğini savunup, insan ruhunun ölümden sonra beden dışında kalıcı olan idealar dünyasına ulaşacağını söylemesiyle İslam ve Hıristiyan felsefesinde derin etkiler bırakır. Görüşleri ortaçağda İslam filozofları tarafından korunur ve İslam düşünce dünyasındaki Yeni Eflatunculuk akımına neden olur. Rönesans sonrasında Batı Avrupa’da Antik Yunancadan çevirileri yapılır.
Sokrates (M.Ö.469 – M.Ö.399) ahlak felsefesinin kurucusu olarak bilinir. Yaşamının en önemli olaylarından biri MÖ 399 yılında, ‘şehrin tanrılarına inanmaktansa yerlerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle’ suçlandığı ve sonunda ölüme mahkum olduğu davadır. Platon tarafından kaleme alınan Sokrates’in Savunması, onun felsefi yaklaşımına uygun sürdürdüğü yaşamını, düşüncelerini sergiler.
Sokrates bir şey bilmediğini bildiğini sanan insanlarla, gerçek bilginin tek sahibi olan tanrılar arasında aracı durumundadır. Buradan filozof kelimesi doğar. Filozof, Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelen önce ‘bilgi ve bilgelik dostu’ sonra da ‘bilgiye can veren, onu sorgulayan’ anlamına gelen kelime türer; ön koşul bilgisizliğin bilincinde olmaktır.
Sokrates öldükten sonra ‘Sokratik Diyaloglar’ edebiyatı ortaya çıkar. Platon’un Diyaloglar’ı ilk sırayı alır; Sokrates’in Savunması Kriton, Phaidon, Şölen (Symposion), Theaitetos, Timaeos, Lakhes, Euthyphron,. Ardından Ksenophon Apomnemoneumata’yı Aristophanes Bulutları yazar.
Atölye, Sokrates’in Savunması özelinde, seçkinci bir bakış açısı olarak görüldüyse de, felsefe dilini genel olarak barışçıl buldu. ‘ Hiçbir şey bilmedikleri halde, biliyormuş gibi davrandıkları gerçeğini dile getirmek istemiyorlar sanırım. Alıngan, saldırgan ve çok sayıda olduklarından, ve ısrarla ikna edici şekilde aleyhime konuştuklarından, eskiden olduğu gibi bugünlerde de kulaklarınızı ağır iftiralarla dolduruyorlar2, ‘Erdemi paranın getirmediğini, tam aksine, parayı ve kamusal ya da kişisel bütün nimetleri erdemin getirdiğini biliyorum’, ‘Doğru konuştuğuma dair yeterince inandırıcı bir şahidim var sanırım, o da yoksulluğum!’
Bir savaş söylemi olarak intikam duygusu vardı, ‘Yoldan çıkardığım gençlerin kendileri değilse de akrabaları, yakınlarının benden kötülük gördüğünü hatırlayarak intikam almak istemeliydiler.’
Erkekler dünyası olan antik Yunan’ın bir eserinde, Savunma’da ilk kez kadınlar görüldü o da aşağılama nesnesi olarak, ‘Bana kalırsa böyleleri kente utanç getiriyor. Yabancılar bunlara bakarak…yüksek mevkilere ve ayrıcalıklı konumlara getirtilen Atinalıların, kadınlardan hiç farklı olmadıklarını söyleyebilirler.’
Barışçıl gibi gözüken ‘Mahkemelerde ve savaşta, ne ben ne de başkaları, ölümden sakınmak için her şeyi yapmayı göze almalıdır,’ cümlesine karşın, Sokrates yaşamı değil ölümü tercih eder çünkü mağrurdur; ‘Sokrates gibi bir bilgeyi ölüme mahkum ettiğiniz için suçlanacaksınız.’
‘İyi, doğru bir yaşamın kesin ölçütü ve amacıdır’. İyi, yaşamdadır, ölümden sakınmaktadır; sorarak, öğrenerek, bilerek. ‘Sınanmamış bir hayat, yaşamaya değer değildir.’ Ve doğru bildiğini konuşmada, susmamadadır. ‘Konuşmak için para almadım, para almadığım için de susmadım.’ İyi ve doğruyu, gördük, sorduk, öğrendik, bildik, konuştuk ve susmadık. Diyoruz ki; ‘İnsanları öldürerek, sizi doğru yaşamamakla suçlayacak birilerinin ortaya çıkmasını engelleyeceğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz!’
1 Mart 2017 – Edebiyat Atölyesi VIII. Dönem VIII. Kitabı
0Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.
Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.