2 Kasım 2020 – Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi XII. Dönem III. Toplantı – “Celestina”

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Temasını ‘İspanyol dilinde yazılmış Edebiyatta savaş ve barış’ olarak belirlediğimiz Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi’nin XII. Döneminin üçüncü toplantısında Faruk Sevim bize yazar Fernando de Rojas’nın (1476-1541) hayatından, yaşadığı dönemden, Atölye’nin konusu olan Celestina kitabından (1499) söz ettikten sonra kitabı katılımcıların tartışmasına açtı.

Yazarın yaşadığı ve kitabı yazdığı dönem hem dünya hem de İspanya için bir dönüm noktasıdır. Feodalizm, bir ekonomik model olarak 15.yüzyılın sonunda bitmiş kabul edilir. Yeni gelen sermayeye dayalı ekonomik sistemin, modern devletin, hukuk devletinin ayak sesleri duyulmakta, ipuçları birer birer ortaya çıkmaktadır. Tarım ekonomisi önemini sürdürse bile, kentlerde (bourglarda) yerleşen ve sermaye birikiminin el değiştirdiği yeni bir burjuvazi (bourglarda oturan) sınıfı ortaya çıkmaktadır. Para, kâr, sermaye önem kazanan kavramlar olmaya başlamaktadır. Bu sınıfın değerlerini, ekonomik kazanımlarını güvenceye alacak yazılı belgelere, hukuk metinlerine ihtiyaç görülmüştür. Hukuk devleri, hak, hukuk adalet kavramları, hukuk eğitimleri, hâkimler, mahkemeler ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ortaçağ, din dogmaları, kilise, din adamlarının tartışıldığı, insanın önem kazandığı, dünyanın ve yaşamın merkezine yerleştiği hümanizma düşüncesi, Rönesans etkisini göstermeye/ arttırmaya başlamıştır. Herkesin kadın-erkek, zengin-fakir, eşit haklara sahip olması gerektiği ortaya koyulur.

Coğrafi keşifler sonucunda, yeni kıtalardan değerli maden ve mallar Avrupa’ya gelmeye başlamıştır.

İspanya’da Müslümanların son kenti Granada düşmüş, Araplar ve Museviler İspanya’dan sürülmeye başlamıştır.

1492 yılında Antonio de Nebrija, Fernando de Rojas’ın da eğitim gördüğü, dünyadaki en eski üçüncü üniversitesi olan Salamanca Üniversitesi’nde İspanyol dilinin ilk dilbilgisi kitabını yayımlar ve keşiflerle başlayan sömürgecilik çağında, dünyaya yayılmakta olan İspanyolcanın temel rehberi olarak eser dünya coğrafyasında dolaşmaya başlar.

Celestina, İspanyol edebiyatının Ortaçağ’dan Rönesans’a geçiş döneminin önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilir. Celestina, İspanya için Rönesans öncesinin son evresini oluşturan, Ferdinand ve İsabel’in hükümdarlığı sırasında yazılır. Güçlü bir kadın hükümdar, eserde güçlü kadın karakterlerin kaleme alınmasına yol açar.

Fernando de Rojas’ın hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Tek bir kitap, Celestina’yı yazdığı bilinmektedir. İspanya’nın La Puebla de Montalbán kentinde 1476 yılında doğar, Talavera de la Reina’da 1541 yılında ölür.

Fernando de Rojas, Celestina’yı yazmaya hukuk öğrenimi esnasında başlar. Hayattayken yazarlığından daha çok iyi bir hukukçu olmasıyla, Talavera de la Reina’da avukatlık ve belediye başkanlığı yapmasıyla tanınır.

Fernando de Rojas, Engizisyon tarafından zulüm gördüğü için, dört nesil önce Yahudilikten Hıristiyanlığa geçen zengin bir aileden gelir. Salamanca Üniversitesinde hukuk okur ve o zamanın tüm Salamanca öğrencileri gibi, Sanat Fakültesi’nde üç yıl zorunlu sanat eğitimi alır. Bu yüzden Latin klasiklerini ve Yunan felsefesini, muhtemelen Yunan tragedyalarını iyi bilir. 

Calisto ve Melibea’nın Komedyası, 1499 yılında İspanya’nın Burgos kentinde yazarı belli olmayan bir eser olarak yayımlanan on altı sahnelik bir tiyatro eseri şeklindedir. Eserin ikinci ve üçüncü basımlarında yazarının Fernando de Rojas olduğu ortaya çıkar. Yazar, eserin ilk sahnesinin kendine ait olmadığını, geriye kalan ikinci-on altıncı sahneler arasının kendisine ait olduğunu belirtir. Eserin ilk sahnesiyle ilgili çeşitli görüşler olmakla birlikte genel kanı, Yahudi asıllı bir Hıristiyan (converso) tarafından yazıldığıdır.

Bir oyun tarzında yazılmasına rağmen uzunluğu onu neredeyse temsil edilemez kılıyordu. Aslında, katkıda bulunabilecek aydınlar veya eğitimli dinleyicilerden oluşan bir çevrede, yüksek sesle okunmak için yazılmış bir roman-tiyatro biçimindedir. El yazmaları yazıcılara teslim edilmeden önce, müsveddelerinin bazı kişiler arasında dolaştığı, bazı düzenlemelerin yapıldığı bilinmektedir.

1502 Yılındaki baskısında hem adı hem de sahne sayısı değişir, adı Calisto ve Melibea’nın Trajikomedyası olur, sahne sayısı yirmi bire çıkar. 16. yüzyılın birbirini izleyen baskıları boyunca, kitap, muhtemelen Fernando de Rojas’ın kaleminden kaynaklanmayan sayısız değişiklikten ve eklemeden geçer. Calisto ve Melibea’nın Trajikomedyası başlığıyla 1502’de çıkan kitaba, belki aşk hikâyesini uzatmak isteyen okuyucuların isteği üzerine, yazara ait olup olmadığı tartışmalı olan, başkaları tarafından yazılma ihtimali bulunan beş yeni bölüm eklenir.  

1499-1634 arasında 109 baskı yapılır. Sadece İspanya’da değil, farklı dillere de çevrilerek basıldığı gibi diğer Avrupa ülkelerinde İspanyolca olarak da yayınlanır.  Eser, Celestina ya da La Celestina (çöpçatan) olarak benimsenir ve Don Quixote’den sonra en iyi İspanyol kitabı olarak değerlendirilir.

Eser, Fernando de Rojas’ın karakterleri üzerinden dönemin bireyine odaklanır. Toplumun normlarının bireyler üzerindeki baskısına tanıklık ederken, o dönem olağan görülen, erkeklerin kadınlara karşı olan olumsuz bakış açısını yansıtır.

Ortaçağ toplumuna uygun olmayan eylemler gerçekleştiren bu karakterler, sonunda cezalandırılır, ölür ya da intihar eder ve ‘günahlarının cezasını’ çekerler. Rönesans etkisi ile insanların değer yargılarında ve inançlarında değişimler meydana gelmekte, toplumla birey çatışmaktayken, toplumun kuralları doğrultusunda yasak aşk, evlilik dışı ilişkiler, tutku, tamahkârlık gibi konular, sonu cezaya bağlanması gereken öğeler olarak görülür.

Ortaçağ toplumu, kendisine göre bir ahlaki düzeni devam ettirmeye çalışmaktadır. Toplum tarafından bireyden beklenen Ortaçağın ahlak kurallarına uymasıdır. Önemli olan toplumun sıhhatidir. Bireyin kişisel istek ve arzuları önemsenmez. Özellikle toplumun düzenini ve ahlakını bozacaksa, kabul edilemez. Rönesans dogmaları ortadan kaldırmaya adaydır, bu nedenle de tehlikelidir.  Nitekim eserin karakterleri dönemin değerlerinden uzaklaşmış ve yönlerini Rönesans’a çevirmişler, Rönesans ile birlikte birey, yüceltilmeye başlanmış, kimliği önem kazanmış, duygu, istek, arzu, refah ve kişisel duygularına değer veren düşünce yapısı ön plana çıkmıştır.

Calisto -karakter olarak- baştan sona bütün eserde tam bir Rönesans tipini yansıtırken, Melibea Ortaçağ’dan Rönesans’a geçişteki buhran dönemini sembolize eden bir karakter olarak çizilir. Ama sonunda bir Rönesans kadını olur. Calisto’nun karakteri eserin başından itibaren geleneksel yapıya bir başkaldırı niteliğindedir. Onun evliliğe olan bakış açısı, toplumun değerlerinden biri olan evlilik kurumu için hakaret niteliğindedir. Melibea da Calisto gibi evliliğe karşı umursamaz bir tutum sergilemeye başlar. Aşkı ve tutkuyu yaşamak için evliliğin gerekmediğini düşünmeye başlar. Calisto gibi Melibea da özgür düşünmeye başlar, bireyin toplum kurallarından soyutlanması gerektiği düşüncesini benimser ve Rönesans insanına dönüşür.

Celestina, toplum tarafından dışlanmış biridir. Terzi kisvesi altında çöpçatanlık, ‘büyücülük’ yapmaktadır. Bir birey olarak umursamaz, başkaldıran, özgür davranan bir bireydir.

Bu üç karakter de düzene karşı olan bireyler olarak, beklenen bir sonla bedel öderler. Eserde, karakterler, insan doğasının özgür düşünceye yönelik yanlarıyla Rönesans’ın kapısından içeri adım atar. Fakat aynı zamanda temelde toplumun kurallarına göre bir arka plan oluşturularak aykırı düşünen ve davrananlar cezalandırılır.

Cervantes, ‘olağanüstü bir kitap, bir de insana mahrem olanı gizleyebilseydi’ der. Ancak Boccaccio’nun Decameron’undan,  Dante’nin İlahi Komedyası’ndan, Macchiavelli’nin Hükümdar’ından yıllar sonra yazılmış bir eser olarak,  İspanyol Rönesans’ının gecikmeli müjdesini verir. Celestina, kendinden sonraki edebiyat üzerinde hayli derin etkiler bırakmış,  aşk ve mizah anlamında öncülük yapmıştır.  

Atölye kitabı beğenmek ve barışçıl bulmakla birlikte savaşçıl unsurları da tartıştı.

Din, kilise ve din adamları satır aralarında eleştirilmekte, dogmaları hafife alınmaktaydı. “Ben Melibea’ya kendimi adadım. Melibea’ya tapıyorum.” ,”Rahiplerin emrindeydi Celestina. Onlara genç kızların bekâretini satıyordu.”, “Şişman rahibin sokağı”, “Uğruna yaşadığım Melibea’yı bir an bile düşünmemem, dinden çıkmak demek.””Calisto çıldırmış! Seni temin ederim kardeşim, o Hıristiyan değil. Yaşlı bir büyücünün elde ettiği fırsatı ona, Tanrı’nın azizlerinin verdiğini söylüyor.” , “Ne mutlu aşkı hiç tatmayanlara! Kimileri sana Tanrı gibi tapıyor.”

Fakir, alt gelir durumundaki/hizmetkâr/emekçilerle üst gelir durumundakiler/aristokrat/zengin sınıf hakkında farklılığı vurgulayan satırlar vardı ve yazarın seçkinci dili dikkat çekiyordu.  “Efendilerin sahte sözlerine aldanma, onlar uşaklarından faydalanırlar, sonra emeğinin karşılığını unuturlar”, “Senin efendin hepimizi kullanmak istiyor ve şimdi ondan yararlanma fırsatı elimizde.”, “Onlardan çıkar sağlayabilirim.”,  “Sır tutmamak yalnız bazı kadınlarla çocuklara özgüdür.”

Para önemli bir varlık,  bir değerdir. Önemli olan para/sermayeye sahip olmaktır ve onun ahlakı yoktur. “Benim için paranın iyi ya da kötü yoldan kazanılmış olmasının önemi yok.”

Güçlü kadın karakter çizilmekle birlikte, kadınları aşağılama, erkek dili de eksik değildir. “İlkten kızların hepsi zordur, fakat bir kez karar verdiler mi hiç durmak bilmezler. Bir hanımefendiden köleye dönüşürler, yönetmeyi bırakır, yönetilirler.”, “Ah, aciz kadınlar! Neden biz de erkekler gibi aşkımızı açığa vuramıyoruz?”, “Yedi bakireyi sadece iki meteliğe peşkeş çekmeye alışmış adi bir kadın” , “yaşlı fahişe”, “Ah, düşman Celestina! Dünyada doğruyu söyleyen biri kaldı mı?”, “Her zaman yaşlıların çok açgözlü olduğunu söylemişimdir.”, “Siz kadınlar anlaşılmaz şeyler yapıp sonra da şikâyet edersiniz.”

Rönesans’ın özgür birey tarifine sıkça rastlarız. “Saraylarda hizmetçi olarak çalışmaktansa, kutu gibi evimde, özgürce kendi kendimin efendisi olarak yaşamayı tercih ettim.”, “Beni rahat bıraksınlar, evliliği düşünmesinler. Çünkü kötü bir evlilik yapmaktansa iyi bir dost olmak daha iyidir.”

Hukuk, hukuk devletinin ayak sesleri satırlarda yerini alır. Ama hukukun manipüle edilmesi ve çıkarlar uğruna kullanılması da gözden kaçmaz. “Hakkımı aramak için adalete başvuracağım.”, “İnsafsız bir yargıcın karşısında haklı olduğun şeyi bile savunmak ne kadar zor”, “Yasanın herkes için eşit olmak zorunda olduğunu görmüyor musun?”, “Eğer ben olmasaydım, senin de kafanı uçurmuş olacaklardı. Seni üç kez adaletin elinden kurtardım.”

Kendi çıkarı için şiddetten yana olmak ya da görmezden gelmek de eleştirilen konulardan oldu. “Benim için Melibea’ya erişmek umudumun verdiği mutluluk Celestina ile hizmetkârların ölümünden daha önemli. Onlar şiddet yanlısıydılar, şimdi ya da başka bir anda bunun bedelini ödemek zorundaydılar.”, “Yaşlı kadın kötü ve düzenbazdı, anlaşılan Parmeno ve Sempronio ile gizli gizli iş çeviriyordu.”, “Öyleyse, kimden daha iyi intikam alabiliriz.”

16.11.2020Miguel de CervantesKöpeklerin sohbetiİspanyaYasemin Kilit-Aklar
30.11.2020Lope de VegaOlmedo ŞövalyesiİspanyaMurat Tekelioğlu
14.12.2020Miguel De Unamuno SisİspanyaÖzlem Tatlıcan
28.12.2020Federico Garcia LorcaBeş yıl geçince İspanyaŞenol Karakaş
11.01.2021Jorge Luis BorgesKum kitabıArjantinYalçın Akyıldız
25.01.2021Ernesto Sabato Kahramanlar ve MezarlarArjantinŞengül Çiftçi
8.02.2021Camilo Jose CelaPascual Duarte ve AilesiİspanyaYıldız Önen
22.02.2020Carmen LaforetHiçİspanyaNilüfer Uğur-Dalay
8.03.2021Gabriel Garcia MarquezKırmızı PazartesiKolombiyaCeren Aydos
22.03.2021Cristina Rivera GarzaTayga sendromuMeksikaFigen Dayıcık-Fırat
5.04.2020Rosa MonteroDünyayı kurtarma talimatlarıİspanyaKamer Badur-Eğilmez
19.04.2021Mariana EnriquezYangında kaybettiklerimizArjantinEvren Ergeç
3.05.2021Ariana HarwiczGeber aşkımArjantinGörkem Yeltan
Kalile ve DimneBeydeba /Ibnü’l MukeffaHindistan/İsp.

Barışla kalın.

AtölyeBAK

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.