Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi VIII
Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi’nin sekizincisinde Aslı Tohumcu ve Özge Kara yazar ve dönem hakkında sunumlarını yaptıktan sonra Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kiralık Konak kitabını tartıştık.
1921 Yılında yazılmış bir ilk roman olarak tüm Atölye’ce başarılı bulundu. Yaşanılan dönemin karmaşasının kişilerde yarattığı düşünsel kararsızlık ve toplumun bir bireyi olarak yazarın geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerindeki bulanıklığın kitaptan iyi anlaşıldığını konuştuk. Atölye’de incelenen diğer eserlerde de zaman zaman karşılaştığımız ve edebiyatta savaş ve barışı arayan bizleri de ikilemlere sokan koşullar karşısında karar verme güçlüğü bu kitapta da karşımıza bir kez daha çıktı. Seniha ile konuşurken Hakkı Celis’in Batı/Avrupa fikrinde cisimlenen modernleşme için söylediği “kıyafetlerde epeyce değişiklik gördüm fakat ruhlarda ne değişti, bilmiyorum” sözü üzerine Seniha “Daima felsefe. Sen hiçbir zaman hayat adamı olamayacaksın” dediğinde Hakkı Celis ” Öyleyse ölüm adamı olurum” demesi ve savaşa gitmesi, bizi çoğu romanda işlenen seçeneksizlik durumu ile bir kez daha karşı karşıya getirdi. İncelediğimiz diğer dönem romanlarında da edebiyatın bizi o koşullarda “Savaşalım. Ölmeyelim de ne yapalım” durumuna getirdiğini fark ettik. Üçüncü bir yolun görülmesinin, bulunmasının, savunulmasının o gün olduğu gibi bugün de zor olduğunu konuştuk.
Kiralık Konak’ın daha ilk sahifelerinde 1920’lerin İstanbul’unda Tanzimat’ın eseri İstanbulin Efendiler ile Abdülhamit’in regingot devri karşı karşıya getiriliyor. Anlıyoruz ki roman boyunca iki dönem, iki tarz ve bunların simgeleyeceği karakterlerin çatışmaları ve gündelik hayatta yaratacağı gerilimle karşı karşıya geleceğiz. Naim Efendi kişiliğinde, Seniha, Cemil ve Faik Beyin simgelediği, gösterişçiliğin, yanlış beğeni ölçütlerinin, yozlaşmanın ve samimiyetsizliğin alanı olan modern çağ/yeni gelen hedef alınıyor ve eski zamanlara ait yücelik, tutku haysiyet, mantık ve sağduyu kavramlarını, modern zamanların ölçüsüz ve yoz tutumlarıyla kıyaslanıyor.
İncelediğimiz çoğu eserde gördüğümüz gibi Kiralık Konak’ta da üçüncü bir yolun, eski ile yeninin iyileri ile yeni bir senteze varmanın ne denli güç olduğundan ve bunun bugün bile başarıldığının söylenmesinin güçlüğünden söz ettik. Bireyi ve toplumu hedef alan, ruhsal bütünlüğü bozan, uyumsuz, hoşgörüsüz ve anlayışsız ortamları yaratan, maddi ve manevi nitelikteki şiddetin bu türden yaklaşımlardan doğduğunu konuştuk. Özellikle Seniha’nı dedesi Naim Efendiye karşı tahammülsüzlüğü, “ihtiyarı üzmekte, şaşırtmakta ve bekletmekte garip bir zevk alıyor” olması ev ortamının denge, sakinlik, huzur ve barıştan ne denli uzaklaştırdığını konuştuk. Kiralık Konağın bu anlamda toplumda iç savaşı, kuşaklar çatışmasını destekleyen ve körükleyen karakterler yarattığını saptadık.* *”Giyotin temizler efendim… Yalnız namussuz kafaların değil, fakat, eski kafaların hepsi de kesilmelidir”, “Her kadında yıkıcı bir avcı hayvanattan bir şey vardır”, “kadının en müthişi işte böylesidir; esasen insan olmayan bu mahluk, bir de akıl denen şeyle silahlandı mı, adeta dişli, tırnaklı, bir canavar haline giriyor” cümlelerinin tartışmasız savaş söylemlerine “Aşkın mucizesi. İnsanı sesine kadar değiştiren şey”,”Bu genç adam Seniha Almanyalı, Avusturyalı zabitlerle rahat rahat çay ziyafetleri verebilsin diye bir hafta sonra Çanakkale’ye, hayatına doymadan ölüme gidecekti”, “Cephenin arkasındaki hayat daha iyi değil” cümlelerine ise barış söylemlerine örnek olarak değinildi.
Atölye takvimimizin haziran sonuna kaymasının bazı sakıncaları nedeniyle Tolstoy’un Savaş ve Barış isimli eserini yaz sonuna bırakma kararını aldık. Bu durumda, son Atölye tarihi olan 8 Haziran oturumu sonunda, çalışmaları kitaplaştırma sürecini nasıl şekillendireceğimizi konuşma kararı verdik. 25 Mayıs’ta E.Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabını,8 Haziran’da, A.H.Tanpınar’ın Beş Şehir kitabını inceleyeceğiz.
AtölyeBAK