KCK Davasında Kürtçe Yasak, Tahliye de Yok / BİA Haber Merkezi – 13 Ocak 2011
KCK, Türkiye Meclisi davasının 15. duruşmasında tahliye kararı çıkmadı. Sanıkların Kürtçe savunma yapmaları reddedilince bu kez avukatlar da görevlerini yapamamaktan şikâyetçi oldu. Davaya yarın devam edilecek.
Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Türkiye Meclisi davasının 15. duruşmasını ele alan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılanan 104 tutuklu sanığın tahliye edilmesi taleplerini bugünkü duruşmada değerlendirmedi. Yargılama yarına (14 Ocak) bırakıldı.
Ara kararların açıklanmasından önce aralarında Yusuf Alataş, Öztürk Türkdoğan, Ergin Cinmen, Diyarbakır Baro başkanı Mehmet Emin Aktar, Şiar Rişvanoğlu ve Meral Danış Beştaş’ın da bulunduğu sanık avukatları, tutuklu müvekkillerinin tahliyelerini talep etti.
Alataş, duruşmada kimi zaman gülünen anlar olduğunu ama duruşmanın aslında bir trajedi olduğunu söyledi. 20 milyon insanın konuştuğu Kürt dilinin hırpalandığını dile getiren Alataş hukuksuzluk yaşandığını ifade etti.
Cinmen de, Hizbullah davasında yaşanan tahliyelerin aynı mahkemece karar verildiğine işaret etti: “Katilleri dışarıda bırakan bu sistem hiçbir şiddet eylemi olmayanları ise içeride tutmaya devam ediyor”.
Yargıçların üzerine düşen görevler olduğunu söyleyen Rişvanoğlu ise, İngilizce olarak başladığı savunmasını mikrofonun sesinin kısılmasının ardından Türkçe olarak sürdürdü: “Egemenlerin dili olduğu için İngilizceyi biliyorsunuz ama kendi ülkenizde yaşayan 20 milyon insanın konuştuğu dili bilinmeyen dil olarak tutanaklara geçiriyor. Bu kendine yabancılaşmadır.”
“Karşınızdaki topluluk seçkin bir topluluktur. Elitizmin ortadan kaldırıldığı bir Kürdistan mücadelesi içinde olan insanlardır. Hizbullahçılar serbest bırakılırken, evinde bir çakı bile bulunmayan siyasetçilerin özgürlüğü kısıtlanamaz. Bu kamu vicdanı adına kabul edilemez. Marx’ın Hegel’de atıf yaptığı hakikat anı vardır. Bu an bizim de sizin de hakikat anınız ve bu ana uygun davranmamız gerekir.”
Dava yarın sürecek
Anadilinde savunma hakkının reddedilmesi dolayısıyla sanıkların hiçbir şekilde sorgulanamamasının kendilerinin de görevlerini yapamamaya yol açtığını ifade eden avukatlar, bu durumun ortadan kaldırılması ve “ayıba” son verilmesini talep ettiler. Mahkeme heyeti ise, tahliye taleplerini bugünkü duruşma sonunda değerlendirilmeyeceğini karara bağladı. Yargılamaya yarın devam edilecek.
Aralarında İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri, avukatlar, akademisyenler, sivil toplum örgütü ve sendika üyeleri, yerel TV yöneticisi ve gazete çalışanlarının da olduğu sanıklar “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak, “terör örgütüne yardım ve yataklık etmekle” suçlanıyor.
7 bin 578 sayfalık iddianamede 104’ü tutuklu, 151 şüpheli hakkında 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor. Zanlılar, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak, “terör örgütüne yardım ve yataklık etmekle” suçlanıyor. 104 tutuklu sanığın bir kısmı yaklaşık 21 aydır cezaevinde bulunuyor.
Barış ve Demokrasi Partililer (BDP) ve Özgürlük İstiyoruz İnisiyatifi, KCK davasındaki tutukluluklara artık bir son vermesi için eylemler yapmıştı.
Kürt siyasetçiler ‘li vir im’ dedi
DİHA – 13.01.2011
“KCK davası” adı altında yargılanan Kürt siyasetçileri, 15. duruşmada da kimlik tespitine “Li vi rim (Buradayım)”, “Amade me (Hazırım)” şeklinde Kürtçe cevap verdi. Kürtçe cevaplar ise yine, “Kürtçe olduğu düşünülen bir dil ile konuşulduğu” şeklinde tutanaklara geçti. Mahkeme heyeti, Kürtçe savunmaya izin vermeyeceğini söyledi.
“KCK davası” adı altında yargılanan Kürt siyasetçilerinin 15. duruşması Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşma salonunda jandarmalar, tutuklu kadın ve erkek tutuklu sanıklar arasında kordon oluşturdu. Tutuklu sanıklar jandarma kordonu arkasında konuşurken, tutuklu yakınlar kendilerine ayrılan izleyici bölümünü yurt içinden gelen yerli ve yabancı delegasyona bıraktı.
Duruşmada 104 tutuklu sanık ile 13 tutuksuz sanık hazır bulundu. Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, mahkeme başkanının kimlik yoklamasına Kürt siyasetçiler “Li virim (Buradayım)”, “Amade me (Hazırım)” şeklinde Kürtçe cevap verdi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Kürtçe cevapları tutanaklara, “Kürtçe olduğu düşünülen bir dil ile konuşulduğu” şeklinde geçti. Daha önceki duruşmalara katılmayan sanık Seyithan Harran adlı sanığın kimlik tespiti ve iddianamede onunla ilgili kısım okundu.
Kürtçe savunma yapandan mikrofon alındı
Sanık avukatlarından ve Diyarbakır Barosu başkanı M. Emin Aktar, sanıkların adliyeye getirilirken, tutuklu bulundukları odaların fiziki koşullarının kötü olduğunu, bunun için mahkemenin koşulların araştırılmasını, bu durumun giderilmemesi durumunda kötü muameleye gireceğini belirtti. Mahkeme heyeti de, tutuklu sanıkların geçici olarak mahkeme salonunda durabileceklerini söyledi. Sanıkların savunmaya geçilmeden önce mahkeme başkanı, “Daha önce Kürtçe savunma talepleri oldu. Bizde yasalar çerçevesinde kararlarımızı verdik. Türkçe savunmak yapmak isteyen varsa savunması alınıp tutanaklara geçirilecek. Ancak sadece Kürtçe demiyorum başka bir dilde de savunma olursa, başka sanığın savunmasına geçeceğiz” diye ihtarda bulundu. Ardından Kamuran Yüksek’e söz verildi. Yüksek, konuşmaya başlayınca mikrofonun sesi kısıldı. Mahkeme başkanı, “anladığım kadarı ile Kürtçe konuşuyorsunuz” dedi. Yüksek, Kürtçe olarak “evet Kürtçe konuşuyorum. Biz Kürdüz binlerce yıldır bu topraklarda yaşıyoruz” dedikten sonra mikrofonu alındı. Söz alan bütün sanıklar aynı Kürtçe cevap verdiği için savunma hakkı tanınmadı. Tutuklu sanıklar halen söz hakkı alıp Kürtçe savunma yapmaya devam ediyor.
Demirtaş: Arkadaşlarımız doğal haklarını kullanıyor
Mahkemenin başlangıcını izleyen BDP Eşbaşkanları Selehattan Demirtaş ve Gültan Kışanak, daha sonra İstasyon Meydanı’nda yapılan mitinge katılmak için, duruşma salonundan ayrıldı. Adliye binası önünde kısa bir açıklama yapan Demirtaş, mahkeme salonunda arkadaşlarının Kürtçe konuştuklarını belirterek, “Arkadaşlarımız en doğal hakları olan Kürtçeyi konuşmaya devam ediyorlar. Mahkemenin Bu hukuksuzluğu gidermesi gerekiyor. Şu ana kadar mahkemenin tavrında bir değişiklik yok. Mahkemede arkadaşlarımızın Kürtçe konuşması üzerine tutanaklara ‘Kürtçe olduğu düşünülen bir dil ile konuşuldu’ şeklinde geçti” dedi.
Kışanak: Mahkeme Lozan Antlaşmasını çiğniyor
Gültan Kışanak ise, gazetecilerin “Mahkemede tutukluların Kürtçe ısrarı devam edecek mi?” sorusuna, “Bu soru, ‘mahkemenin hukuksuzluğu sona erecek mi’ şeklinde sorulmalı, çünkü doğru olan budur. Arkadaşlarımız demokratik haklarını kullanıyorlar. Mahkemede Lozan Anlaşmasının hükümleri çiğneniyor” şeklinde cevap verdi.
Kürtçe savunmaya izin yok
DİHA – 13.01.2011
Diyarbakır’da görülen ‘tarihi davanın’ öğleden sonraki duruşmasında mahkeme heyeti, hiçbir sanığın Kürtçe savunma yapmasına izin vermedi.
Kürt siyasetçilerin yargılandığı ‘tarihi davanın’ bugünkü duruşmasının öğleden sonraki oturumuna sanık yakınları salona alındı. Sanık yakınlarıyla sanıklar jandarma barikatı arasında sohbet ettikleri görüldü. BDP Milletvekili Osman Özçelik, sanıklara bu gün yapılan mitingi kastederek Kürtçe ‘150 bin kişi yürüdü’ dedi. Bazı sanıklar memnuniyetlerini zafer işaretleriyle gösterirken, bazıları da ‘150’ tabirine tebessümle memnuniyetlerini dile getirdi. Duruşmanın başlamasıyla BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, BDP Milletvekili Bengi Yıldız, Osman Özçelik, Emine Ayna, Sebahat Tuncel, Akın Birdal, Hasip Kaplan duruşma salonuna geldi. İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal da duruşmanın öğleden sonraki oturumu izledi. Ardından Siracettin Irmak’a söz verilmesiyle duruşmaya geçildi. Irmak “Sayın mahkeme başkanı sözümü kesmeseniz” diye başladı ve mahkeme tarafından mikrofonun sesi kesildi. Irmak, “Ben savunmamı Kürtçe yapmak istiyorum” dedi ve daha sonra mahkeme tarafından mikrofonu elinden alındı. Ardından bütün sanıklar da aynı durumu tekrar etti. Sanıkların Kürtçe kullandığı cümleler avukatlar tarafından Türkçeye çevrildi ve duruşma aynı şekilde devam etti.
Kim Kürtçe ne dedi? Mikrofonu nasıl kısıldı?
Ahmet Makas, “Mahkemenin milliyetçi tutumunu protesto ediyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Abbas Çelik, “Ben Kürdüm kendimi Kürtçe savunacağım. Bizi konuşturmamanız kanunen hukuki değildir” dedi ve mikrofonu alındı.
Mazlum Tekdağ, “Tutumunuz hukuki değildir” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Bahri Çeken, “Ben Zazaca savunma yapmak istiyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Rahmi Özmen, “Siz neden dilimizden korkuyorsunuz?” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Mikail Karakuş, “80 yıldır bu dil inkar edildi. Bu inkar ne zamana kadar sürecek?” diye sordu ve mikrofonun sesi kesildi.
Celal Yoldaş, “Anadilim olan Kürtçe’de savunma yapmak istiyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Ahmet Ertak, “Savunmamı Kürtçe yapmak istiyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Ali Şimşek, “Anadilimde savunma kutsal bir haktır” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Fırat Anlı, “Kürtçe değerli bir dildir. Bizim dilimizde değerli bir dildir ve kendi dilimizde savunma yapmak istiyoruz” dedi ve mikrofonu sesi kesildi.
Zülküf Karatekin, “Benim anadilim zazacadır. Ben de kendi dilimde savunma yapmak istiyorum. Yaklaşık bir yıldan fazla süredir burada tutuklu bulunuyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Necdet Atalay, “Ben Kürtçe savunma yapmak istiyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi. Daha sonra mikrofonsuz bir şekilde “Ben Batman Belediye Başkanıyım yetmiş bin oyla seçildim. Batman halkına söz verdim onları savunacağım diye” dedi.
Hüseyin Kalkan, “Bende diğer arkadaşlarım gibi Kürtçe savunma yapmak istiyorum. Mahkeme izin verirse?” diye sordu ve mikrofonun sesi kesildi.
Nadir Bingöl, “Bende Kürdüm savunmamı Kürtçe yapacağım” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Ethem Şahin, “İzin verilirse Kürtçe savunma yapacağım. Savunmamı Kürtçe olarak hazırlamışım” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Ferhan Türk, “Biz nasıl ki, dünyadaki bütün dillere hürmet ediyorsak. Bizim dilimize de hürmet edilmesini istiyoruz” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Emrullah Cin, “Dilimiz değerimizdir. İlk önce Kürtçe öğrendim Türkçeyi sonra öğrendim. Kürtçe savunma yapmak istiyorum” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Aydın Budak, “Anadil anamızdan ve babamızdan öğrendiğimiz dildir ve bu dilde savunma yapmak istiyoruz” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Leyla Güven, “Ben iç Anadolu Kürdüyüm 500 yıldır asimile edilemedik, edilmeyeceğiz de” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Gülcihan Şimşek, “Mezopotamya’nın çok dilli olduğunu biliyoruz. Kendi dilimizde savunma yapmak istiyoruz” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Hüseyin Bayrak, “Bin yıl önce burada Kürtler vardı biz nasıl sizin dilinize saygı gösteriyorsak siz de bizim dilimize saygı gösterin” dedi ve mikrofonun sesi kesildi.
Hacı Erdemir, Heval Erdemli, Selahattin Dinç, Abdullah Akengin, Kazım Kurt, Garip Kandemir, Şeyhmus Bayhan, “Bende Kürtçe savunma yapmak istiyorum” dedi.
Hatip Dicle, “Bu tutumunuz barış ve kardeşliğe hizmet etmiyor. Sayın başkan ve sayın mahkeme heyeti” dedi. Daha sonra tutuklu sanıkların tamamı Kürtçe savunma yapmak istediklerini belirtti. Tutuksuz sanıklarda aynı istemlerini dile getirdi. Diski Genel Müdürü Yaşar Sarı, Türkçe savunma yapmak istediğini belirtti. Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadesini tekrarladığını söyledi. Dava dosyasında bazı sanıklar, gösterilen delilerin, telefon dinlemelerinin Kürtçe yapıldığını bunların nasıl ki Türkçeye çevrilmişse savunmalarının da o şekilde Türkçeye çevrilebileceğini söyledi.
Tarihi dava: Ne merhamet ne zulüm sadece adalet istiyoruz
DİHA – 13.01.2011
Kürt siyasetçilerin yargılandığı davada, avukatların tahliye taleplerini dikkate alan mahkeme heyeti, bu aşamada tahliye taleplerinin değerlendirilmesine yer olmadığını karar vererek, duruşmayı yarına erteledi. Duruşmada Kürtçe ifade veren Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Sayın başkan biz ne merhamet ne de zulüm istiyoruz. Sadece adalet istiyoruz. Savunmamı Kürtçe yapacağım” dedi.
Kürt siyasetçilerin yargılandığı davanın duruşması, sanıkların Kürtçe savunmasının engellenmesinin ardından verilen ara sonrasında devam etti. Verilen aranın ardından sorgusu yapılmayan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de, duruşmaya katıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da davayı izlemek için duruşma salonunda yerini aldı.
‘Ne merhamet ne de zulüm sadece adalet istiyoruz’
Duruşma Baydemir’in ifadesinin alınması ile sürdü. Baydemir, Kürtçe “Sayın başkan biz ne merhamet ne de zulüm istiyoruz. Sadece adalet istiyoruz. Savunmamı Kürtçe yapacağım” demesi üzerine, mikrofonun sesi kısılarak, Baydemir’in savunma yapmasına izin verilmedi.
Savunmanın ardından iddia makamının yapılamayan savunmalara ilişkin, “Bu aşamada savunmalara ilişkin talebimiz yoktur” açıklamasında bulunması dikkat çekti.
‘Burada bir trajediye tanıklık ettik’
Ardından sanık avukatlarından eski İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş söz aldı. Alataş, tüm sanıkların çeşitli kurumlarda demokratik faaliyet yürüttüğünü ve sanıkların büyük çoğunluğunun BDP’de demokratik siyaset içerisinde yer aldığını belirterek, davanın insan hakları ve demokrasi açısından ‘ilke’ sayılabilecek bir dava olduğuna dikkat çekti. Davada zaman zaman gülüşmelerin olduğunu hatırlatan Alataş, “Biz burada bir trajediye tanıklık ettik. Aynı zamanda figüranlık yaptık” dedi. “Ben bir Kürdüm burada ana dilimin hırpalanması beni rencide etti” diyen Alataş, “Bununla nereye varılmak isteniyor?” diye sordu. Sanıkların ifadelerinin Kürtçe ve Türkçe yapmak istediklerini hatırlatan Alataş, “Şimdi sanıklar ‘Biz savunmamızı Kürtçe yapmak istiyoruz’ demekle savunma mı yapmış oldu? diye sordu. Mahkemenin ‘terörle mücadele etme!’ görevinin olmadığını ifade eden Alataş, “Aksine ‘terörle’ mücadele eden kurumların hukuk içinde mücadele etmesini sağlama görevi vardır” dedi. Sanıkların kaçma şüphesi olmadığını, delilleri karartma durumlarının bulunmadığını belirten Alataş, tahliye talebinde bulundu.
Alataş’tan sonra savunma yapan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey, İHD üyeleri Roza Erdede ve Aslan Özdemir hakkındaki iddialara yanıt verdi. Türkiye’nin insan hakları savunucularının bu faaliyetlerinin kolaylaştırıcı rol sağlayan uluslararası sözleşmelere imza attığını hatırlatan Türkdoğan, şunları söyledi: “Kolaylaştırıcı görev, kolluk güçlerinde yer alan bir birim tuzak kuracak, bir birim de hakkında delil mi toplayacak? Güvenlik Şube, Sayın Erbey’e ‘falan yerde olay var gelin araya girin yatıştırın’ diyecek, Terörle Mücadele Şubesi de olay yerine giden Erbey hakkında delil toplayacak. Sonra bunlar davaya delil olarak sunulacak.”
‘Kürt halkının diline yabancılaştık’
Avukat Şiyar Rışvanoğlu ise, konuşmasına İngilizce başladı. Rışvanoğlu, “Konuştuğumun hemen hemen herkesin İngilizce olduğu biliyor, aşinadır. Ama yanı başımızda yaşayan Kürt halkının diline yabancılaştık” dedi. Kürt sorunun çözüleceğine inanmadığını belirten Rışvanoğlu, taleplerinin Kürt sorunun çözümü yönünde özgürlüklerin genişletilmesi olduğunu söyledi.
Ardından savunma yapan Avukat Meral Danış Beştaş, Kürt siyasetçilerine yapılan operasyona dair ilginç bilgiler verdi. Beştaş, Kürt siyasetçilere yapılan operasyondan soran AB ülkelerine, yabancı temsilciliklere çeşitli kurum ve kuruluşlara operasyonun haklılığını anlatmak için CD’ler gönderildiğini, seminer ve bilgilendirmeler yapıldığını bilgisine ulaştıklarını aktardı. Beştaş, tüm bunlar bakıldığında bu davanın sıradan bir dava olmadığını, siyasi bir dava olduğunu ve Kürt siyasetinin yargılandığını söyledi.
Savunmaların ardından duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, avukatların tahliye taleplerinin değerlendirilmesine bu aşamada yer olmadığına karar vererek, duruşmayı yarına erteledi.
KCK Davası Sürüyor
CNN TÜRK – 13.01.2011
Uzun süren tutukluluk ve yargılamanın başlamaması sebebiyle tepkilere neden olan terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması KCK ile ilgili dava başladı. Duruşmada sanıkların tahliye talepleri reddedilirken, Kürtçe savunma ve iddianamenin özetinin okunması talepleri ise yarınki celsede değerlendirilecek.
Davada aralarında kapatılan DTP’lilerin ve belediye başkanlarının da bulunduğu 103’ü tutuklu, 151 şüpheli hakim karşısında. Tutuklu sanık Hatip Dicle, bundan sonra anadilde savunma yapmak istediklerini söyledi.
KCK/TM davasında Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, duruşmaya tek tek kimlik tespiti yerine firarilerin dışındaki sanıkların isimlerini okudu.
İsimleri okunan sanıklar Kürtçe olarak ‘Buradayım’ veya ‘Evet’ diye karşılık verdi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ismi okunduğu sırada hiçbir söz söylemeden ayağa kalkarak elini kaldırdı.
Duruşmaya tutuklu sanıkların tümü katılırken, tutuksuz yargılanan sanıklardan 6’sı gelmedi. Duruşma salonunda 160 avukat sandalyesi bulunurken, salonda yaklaşık 300 avukat hazır bulundu. Avukatlar, hangi sanığın avukatı olduğunu tek tek bildirdi.
Kameraya kaydedildi
Duruşma salonuna 3’ü hareketli 8 kamera konulurken, tutanak tutulmadı. Tutanakların daha sonra görüntü kayıtlarının çözümünden sonra tutulacağı belirtildi. Duruşmada iddianameyi hazırlayan savcı İsmail Aksoy’un yanı sıra savcı Adem Özcan da görev aldı.
“İddianame okunmasın”
Avukatlar adına söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, Türkiye, hatta dünyanın gözünün bu davada olduğunu savunurken, “Kürt siyasetçiler, insan hakları aktivistileri, avukatlar yargılanıyor. Savunma hakkını sonuna kadar kullanacağımıza inancımız tam. Sanıklar politik kimlikleri dolayısıyla yargılanıyor. İddia makamı akla hayale zor gelen 7 bin 500 sayfalık iddianame hazırlamış. Bu iddianamenin okunması çok zaman alacak. Savunmaya daha çok yer verilmeli. ‘Burada kim mağdur?’ sorusuna bakarsak, burada yargılanan sanıklara oy veren insanlar madurdur. Bu nedenle iddianamenin okunması zaman alacak. İddianamenin okunmamasını talep ediyoruz” dedi.
Hatip Dicle: “Sanıkların sözcüsüyüm”
Daha sonra söz alan tutuklu sanıklardan Hatip Dicle, salondaki tutuklu tüm sanıklar adına söz aldığını ve tüm sanıkların sözcüsü olduğunu söyledi.
Dicle, mahkeme heyeti, avukat ve sanıklar olarak üçlü yargılamanın sağlıklı yapılabilmesi için sözcü olduğunu ve zaman zaman söz alarak sanıklar adına konuşacağını söyledi.
Dicle, “Keşke bu yargılama olmasaydı. Demokratik bir ülkede, Kürt halkının siyasi temsilcileri faaliyet yürüttükler için sanık sandalyesinde sizin karşınızda oturtulmasaydı. Bu sorunun merkezinde Kürt sorunu var. Devlet katında Cumhurbaşkanı, Başbakanlık makamında bu sorunun tartışıldığı bir süreçte, yargıyı meşgul etmek anlamsızdır. Halk arasında ‘bir musebetten bin hayır çıkar’ sözü var. Umarım bu yargılamadan da hayır çıkar. Bu yargılamla Kürt sorunun çözümüne katkı sunar” dedi.
Hatip Dicle, bundan sonra anadilde savunma yapmak istediklerini bildirirken, “Adil yargılama ve savunma hakkının bir parçası Lozan Antlaşması’nın 37, 42 ve 39’uncu maddelerinde dil hakkı belirlenmiştir. 86 yıldır bu maddeler çok çiğnendi. Bir araştırma yaptım. Bizler bu salonda bulunan 103 tutuklu sanıktan 47’si 10 yıl ve üzeri, 7’si ise 20 yıl ve üzeri cezaevinde kalmışlar. Biz siyasi hareket olarak Türkçe’yi resmi dil olarak benimsedik. Ancak, bizim ana dilimiz Kürtçe yasaklandı. Bugün burada savunmada kendi dilimizi özgürce kullanmak istiyoruz. Çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Silahlı şiddet modundan, demokratik siyasetin hakim olmasını istiyoruz. Bu yargılamada bize yaklaşımınız, şiddet alanını daraltır” diye konuştu.
Savunma avukatları söz alarak, sanıkların savunmalarını Kürtçe yapması ve tercüman tayin edilmesi isteğinde bulundu. Mahkeme heyeti, istekleri görüşmek üzere duruşmaya saat 14.15’e kadar ara verdi.
Kürtçe savunma talebi
Davanın öğleden sonraki oturumuna 103’ü tutuklu 20’si tutuksuz olmak üzere toplam 123 sanık katıldı.
Duruşmada söz alan sanık avukatlarından Meral Danış Beştaş, 26 sayfalık yazılı savunmasını okuduktan sonra mahkemeye sundu.
Sanık avukatlarının davayla ilgili beyanlarının ardından iddia makamı, sanıkların Kürtçe savunma yapma taleplerini, “savcılık ve sorgu aşamasında Türkçe savunma yaptıkları” gerekçesiyle reddedilmesini mahkemeden talep etti.
Cumhuriyet Savcısı, sanık avukatlarının iddianamenin özetinin okunması talebini ise olumlu bularak, mahkemeye sundu.
Savcı, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti, “Kürtçe savunma ve iddianamenin özetinin okunması” taleplerini yarınki celsede değerlendireceklerini belirtti.
Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı yarın saat 9.00’a erteledi.
Geniş güvenlik önlemi alındı
Diyarbakır Adliyesinde özel salonda başlayan duruşma öncesi bina çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Bazı kavşak ve caddeler de trafiğe kapatıldı.
Duruşmayı izlemek üzere aralarında avukat, gazeteci, sanık yakınları ile yurt dışından gelenlerin de bulunduğu kişiler üst araması yapılarak içeri alındı.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da beraberinde bazı BDP’li milletvekilleri ile duruşmayı izlemek üzere adliyeye geldi.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, tutuklu 103 sanığın tamamı hazır bulundu. Aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın da bulunduğu tutuksuz 48 sanıktan 18’i ve çeşitli barolara kayıtlı 260 avukat da duruşmaya katıldı.
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince çevrede alınan yoğun güvenlik önlemi sürerken, aralarında sanık yakını, yerli ve yabancı heyetler ile BDP’lilerin bulunduğu grup, adliyenin yanındaki Büyükşehir Belediyesi önünde bekleyişini sürdürüyor.
151 sanık yargılanıyor
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, 103’ü tutuklu 151 sanık hakkında TCK’nın “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma’, “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olma”, “terör örgütüne yardım ve yataklık etme” suçlarından 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor.
Hakkında yakalama kararı bulunan terör örgütü PKK’nın sözde Avrupa sorumlusu Sabri Ok’un ilk şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, kapatılan Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) 28 yöneticisi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in de aralarında bulunduğu 12 belediye başkanı, 2 il genel meclisi başkanı ile 2 belediye meclis üyesi de şüpheliler arasında bulunuyor.
26’sı kadın olan 103 tutuklu arasında Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay, Diyarbakır’ın Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, Şırnak’ın Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Şanlıurfa’nın Suruç Belediye Başkanı Ethem Şahin ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Mardin’in Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk’ün yanı sıra kapatılan DTP’nin eski genel başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ile Selma Irmak, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkan vekili Ali Şimşek, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, kapatılan DEP’in eski milletvekili Hatip Dicle, eski Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, eski Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, eski Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, eski Ergani Belediye Başkanı Nadir Bingöl, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar Sarı, Ramazan Dede ve Abbas Çelik de yer alıyor.
14 Ocak 2011 – Duruşmanın ikinci günü Haberleri
KCK davası: ‘Duruşmayı canlı izliyorlar’ iddiası
DHA – 14.01.2011
Terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK ile ilgili davada sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanık avukatı Mesut Beştaş, duruşma görüntülerinin canlı olarak Diyarbakır dışında da izlendiğini ileri sürdü.
Cumhuriyet Başsavcılığı’nın terör örgütü PKK’nın gizli sivil yapılanması KCK/TM’ye yönelik soruşturması kapsamında düzenlenen 4 ayrı operasyonda gözaltına alınan ve aralarında BDP’li 12 belediye başkanının da bulunduğu 104’ü tutuklu, 19’u firari 152 sanığın yargılanmasına bugün Diyarbakır 6’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.
Sanıklar daha önceki duruşmalarda olduğu gibi bugünde Kürtçe ‘buradayım’ diyerek cevap verdi. Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, sanıklardan Serdar Ziriğ, Mazlum Tekdağ, Hatip Dicle, Zülküf Karatekin, Selanik Önder ve Ahmet Ertak hakkında başka mahkemelerde ‘terör örgütü propagandası yapmak’ ve ‘evrakta sahtecilik’ gibi suçlamalarla açılan dava dosyalarının, kendi dosyalarıyla birleştirildiğini bildirdi.
“Aydemir’e yurtdışı yasağı kalksın” dilekçesi
Sanık avukatları, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması için dilekçelerini mahkemeye sundu. Avukat Sedat Yurttaş, “Burada esas konuşması gereken bizler değiliz. Duruşmada esas konuşması gerekenler, dil yasağı nedeniyle savunma yapamayan, konuşamayan sanıklardır. Burada komedi ve dram yaşanıyor. Bu dramın öznesi müvekkiller, bizde figüranları haline geldik” dedi. Yargılamayı ve savunmayı tıkayanın mahkemenin Kürtçe savunmaya ilişkin verdiği karar olduğunu savunan Yurttaş, sanıkların yargılanmaya katılmasının engellendiğini ileri sürdü.
Yurttaş, mahkemenin savunmayı yok saydığını belirterek, “Önceki duruşma tutanakları dahi hala elimize ulaşmadı. Sıkıyönetim mahkemelerinde dahi Kürtçe savunma yapıldı. Dil eşitliği, yurttaşlık hukuku istiyoruz. Türkçe bu duruşmada egemen bir dil olarak kullanılıyor. Bu salonda yasaklı dil muamelesine maruz kalmak istemiyoruz. Mahkemenin bir kez daha kararını gözden geçirmesini istiyoruz” dedi.
Sanıkların tahliye edilmesi yönündeki taleplerini dile getireceğini söyleyerek söz alan sanık avukatlarında Mesut Beştaş, dosyanın içeri ile ilgili CD’ler hazırlanarak, AB üye ülkelerin büyükelçiliklerine brifing verildiğini ve Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli bir yetkilinin Antalya’da düzenlenen uluslararası bir sempozyumda KCK davasını anlattığını söyledi.
Beştaş, mahkemenin bu iki konuyu araştırmasını talep etti. TRT’nin Kürtçe yayın yapan TRT 6’da davayla ilgili belgesel hazırlandığını ileri süren Beştaş, bu konunun da TRT Genel Müdürlüğü’ne sorulmasını istedi.
“Başka yerlerden izleniyoruz”
Duruşmanın kayıt altına alındığını hatırlatan Beştaş, duruşma görüntülerinin canlı olarak Diyarbakır dışında da izlendiğini ima etti. Yargılamayı etkilemeye çalışanların olduğunu iddia eden Beştaş, “Duruşma kayıt altına alınıyor, tabi biz izlenmekten çekinmiyoruz. Ancak, başka yerlerden izleniyoruz kaygısı içerisindeyiz” dedi.
Beştaş, yargılanan sanıkların kapatılan DTP’nin yöneticileri ve üyeleri olduğunu, mahkemenin yargılamayı yürütmekte görevli olmadığını savundu. Beştaş, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini talep etti. Duruşmaya öğle arası verildi.
Öğleden sonraki oturumuna, tutuklu 100 sanık ile aralarında Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın da bulunduğu 4 tutuksuz sanık katıldı. Tutuksuz sanıklardan Demirbaş ve Rojda Balkaş’ın savunmalarını Kürtçe yapmaya başlaması üzerine Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, mikrofonun sesinin kesilmesi talimatını vererek, “Kürtçe olduğunu düşündüğüm bir dille savunma yapıldığı anlaşılmıştır” diye kayda geçirdi. Sanık avukatları müvekkillerinin kısa süren Kürtçe savunmalarının, Türkçe çevirisini mahkemeye anlattı. İddia makamı sanık avukatlarının mahkemeye sundukları ve bazı taleplerin dile getirildiği dilekçeleri inceleyerek görüşlerini açıklamak için mahkemeden süre talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti verdiği kısa bir aranın ardından, sanıkların tutukluluk halinin devamına ve sanık avukatlarının talebine karşılık iddia makamının görüşünün alınması için duruşmayı 18 Ocak 2011 tarihine erteledi. Duruşmayı, BDP milletvekilleri, Akıl Birdal, Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata ile yurtdışıdan gelen insan hakları aktivistleri izledi.
“KCK” Davası’nda Tahliye Ümitleri 18 Ocak’a Kaldı
BİA Haber Merkezi – 14 Ocak 2011
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK Davasında bugüne kadar aldığından farklı bir karar almadı; Kürtçe savunma ve tahliye taleplerini reddetti. Yargılama 18 Ocak’a kaldı. BDP’lilerin “cesur bir karar” beklentisi şimdilik boşa çıktı.
Dün “Kürtçe olduğu zannedilen dil” denilerek Kürtçe savunma taleplerinin reddedildiği ve mitingli protestoya neden olan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Türkiye Meclisi davasında bugün de tahliye kararı çıkmadı.
Mahkeme, 152 sanıktan tutuklu yargıladığı 104 kişinin tahliyesiyle ilgili dün (13 Ocak) bir karar almaya gerek görmemişti. Barış ve Demokrasi Partililerin (BDP) ve davayı izlemek için Diyarbakır’da bulunan hak savunucularının tahliye beklentileri bugün de karşılıksız kaldı. Yargılama 18 Ocak’ta sürecek.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu 100 sanık ile aralarında Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın da bulunduğu dört tutuksuz sanık katıldı.
Sanık avukatları, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş hakkındaki yurt dışına çıkma yasağının kaldırılması için dilekçe sundu.
Yurttaş: “Kürtçeye saygılıyız” ifadesi sözde kalmasın
Sanık avukatlarından Sedat Yurttaş, bu davada konuşması gerekenlerin avukatlar değil, sanıklar olduğunu ancak onların da ana dilde savunma yapma isteğinden dolayı engellendiğini dile getirdi.
Duruşmada komedi-dram yaşandığını savunan Yurttaş, “Mahkemenin daha önce aldığı karar, sanıkların yargılama sürecine girmelerini engelledi. 12 Eylül faşizminin ürünü olan mahkemeler bile Kürtçe savunmaya izin verdi. Birkaç yıl sonra dönüp baktığınızda hayıflanacaksınız.” dedi.
Bugünkü gazetelerde Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz’ın “Kürtçeye saygılıyız” sözlerinin yer aldığını hatırlatan Yurttaş, “Bu ifadeler sözde kalmasın” diye konuştu.
Sanık avukatlarından Mesut Beştaş ise mahkemenin sanıkları yargılama yetkisi olmadığını söyledi, dosyanın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesini istedi:
“Bütün sanıklar Demokratik Toplum Partisi’nde (DTP) görev almıştır. Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatırken herhangi bir örgütle bağının olmadığını, odak olduğunu söylemiştir. Yüksek mahkemenin yargılamadığı bir konuyu bu mahkeme yargılayamaz”
Aralarında İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri, avukatlar, akademisyenler, sivil toplum örgütü ve sendika üyeleri, yerel TV yöneticisi ve gazete çalışanlarının da olduğu sanıklar “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak, “terör örgütüne yardım ve yataklık etmekle” suçlanıyor.
7 bin 578 sayfalık iddianamede 104’ü tutuklu, 151 şüpheli hakkında 15 yıl ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları isteniyor. Zanlılar, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak, “terör örgütüne yardım ve yataklık etmekle” suçlanıyor. 104 tutuklu sanığın bir kısmı yaklaşık 21 aydır cezaevinde bulunuyor.