Küresel BAK’tan Haberler
Trabzon Başsavcılığı Dink Soruşturmasını Genişletiyor/BİA Haber Merkezi-15.02.2011
Trabzon Başsavcılığı, Dink cinayeti öncesi ihmallerden haklarında dava açılmasına gerek görmediği yetkililerle ilgili kararını, Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nin ısrarıyla değiştirdi.Emin Arslan’ın ifadesi doğrultusunda Yarımel ve Altay’ın ifadeleri alınabilecek. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, 19 Ocak 2007’de gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili ihmallerden Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ile İl Jandarma Komutanlığındaki bazı görevliler hakkında daha önce dava açılmasına gerek görmezken bu kez soruşturmasını derinleştirmeye karar verdi.
Başsavcılık, dört yıl önce katledilen haftalık Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin dönemin Trabzon polis ve jandarma görevlileriyle ilgili daha önce takipsizlik kararı verirken Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda son olarak soruşturmanın genişletilmesine hükmetti.
Yarımel ve Altay dinlenebilecek
Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nin, daha önce verilen dava açılmasına yer olmadığına dair savcılık kararının kaldırılması talebiyle Dink Ailesi avukatlarının yaptıkları başvuruyu kabul etmiş ancak Başsavcılık, bu kararı usul eksikliklerini gerekçe göstererek iade etmişti. Başsavcılık itiraz reddedilince dosya yeniden Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’nın önüne geldi.
Ntvmsnbc.com sitesine göre Başsavcılık, dosyayı yeniden incelemeye alarak, soruşturmayı genişletilmesine ve Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nin talep ettiği işlemlerin yerine getirilmesine karar verdi. Bu durumda, tanık Emin Arslan’ın ifadesi ayrıntılı bir şekilde tespit edilecek, ifadede isimleri geçen Levent Yarımel ile eski Trabzon İl Emniyet müdürü Reşat Altay’ın ayrıntılı beyanlarını alınabilecek.
Başsavcılık, söz konusu işlemlerinin ardından, daha önce verdiği takipsizlik kararını kaldırıp kaldırılmayacağı yönünde karar vermesi için dosyayı yeniden Rize Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderecek.
İki cinayet davası ve soruşturmalar…
Dink cinayetinde ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle şu an, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz’ün de aralarında bulunduğu sekiz sanık Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Ayrıca, Albay Öz ”görevi ihmal suretiyle görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle de Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan yeni bir dava çerçevesinde yargılanıyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 19 sanıklı davada sadece “azmettirici” olarak yargılanan polis muhbiri Erhan Tuncel ve Yasin Hayal var. Bu dava dışında, dosyası bu davadan ayrılan tetikçi zanlısı Ogün Samast’ın da 28 Şubat’ta İstanbul Sultanahmet Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlayacak bir ikinci dava daha bulunuyor.
Son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, cinayet öncesi önlem almadıkları için suçlanan dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve 27 kişi hakkında bir yeni soruşturma açıldığı yönünde haberler çıkmıştı. Dink Ailesi avukatları gelişmeyi doğruladılar.
İstanbul’da ‘Savaşsız bir dünya için Uluslararası buluşma’
Sesonline – 20.02.2011
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK), 26 Şubat Cumartesi günü, Saat: 11.00’de Taxim Hill Otel’de ‘Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma’ temasıyla düzenleyeceği konferansta uluslararası konukları ile birlikte Türkiye’de ve dünyada barışın tesis edilmesinin yollarını konuşmaya hazırlanıyor. Konferansta, ‘Önce Barış’ konulu ilk oturumda Kürt sorunun önemi ve güncelliği, barışın kazanılması için atılacak adımlar, toplumlararası barışın sağlanması ve savaşın toplumsal, ekonomik ve insani maliyeti gibi başlıkla konuşulacak.
‘Ortadoğu’da Diktatörlükler, İşgal ve Toplumsal Barış Mücadelesi – Mısır Deneyimi’ başlıklı ikinci oturumda ise, Mısır’da geçtiğimiz haftalarda yaşanan hareketli günlere tanıklık eden İngiltere- Savaşı Durdurun Koalisyonu’ndan gazeteci Judith Orr Mısır deneyimi konusundaki gözlemlerini ve tanıklıklarını akataracak.
‘NATO’ya, Silahlanmaya ve Füze Kalkanına Hayır’ başlıklı üçüncü oturumda, her biri kendi ülkelerinde NATO’ya karşı mücadele eden uluslararası konuklar ile birlikte, NATO’nun yeni stratejisinde nükleer silahlanma, nükleer silahları olan Avrupa ülkelerinde barış hareketi, dünya silah harcamaları, İncirlik Üssü’ne karşı hukuki mücadele gibi başlıklar tartışılacak.
BArış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul milletvekili Ufuk Uras’ın açılışını yapacağı konferansa Fransa’dan ‘La Paix – Barış Hareketi Eşbaşkanı Ariel Denis, ‘Almanya, Uluslararası NATO Karşıtı Çalışma Ağı’ Başkanı Reiner Braun da katılacak.
SAVAŞSIZ BİR DÜNYA İÇİN ULUSLARARASI BULUŞMA
MIDPOINT FOR A WORLD WITHOUT WAR
HEVDÎTINA JI BO CÎHANEKE BÊ ŞER
26 Şubat 2011 Cumartesi, 11.00-17.00, Taksim Hill Otel, İstanbul
11.00 – 11.30 Açılış konuşmaları
Ufuk Uras (BDP İstanbul Milletvekili)
Bülent Aydın (Küresel BAK)
» Birinci Oturum:
11.30 – 13.00 Önce Barış
– Şenol Karakaş (Küresel BAK)
– Maya Arakon (Öğretim Üyesi)
– Ronayi Önen (Öğretim Görevlisi)
– Hanım Tosun (Kayıp Yakını)
– Sezai Temelli (Bir Göz de Sen Ol İnisiyatifi)
– Ümit Şahin (Küresel BAK)
» İkinci oturum:
14.00 – 15.00 Ortadoğu’da Diktatörlükler, İşgal ve Toplumsal Barış Mücadelesi – Mısır Deneyimi
– Judith Orr (Tahrir Meydanı Tanığı, İngiltere, Stop The War Coalition / Savaşı Durdurun Koalisyonu)
Moderatör: Yıldız Önen (Küresel BAK)
Üçüncü Oturum:
15.30 – 17.00 NATO’ya, Silahlanmaya ve Füze Kalkanına Hayır
– Ariel Denis (Fransa – La Paix – Barış Hareketi Eşbaşkanı)
– Reiner Braun (Almanya, Uluslararası NATO Karşıtı Çalışma Ağı Başkanı)
– Nilüfer Uğur Dalay (Küresel BAK)
– Arif Ali Cangı (Küresel BAK)
Moderatör: Kerem Kabadayı (Küresel BAK)
İsyan zincirinin son halkası Fas “özgürlük, onur, adalet” istedi
Star – 21.02.2011
İsyan zincirinin son halkası Fas “özgürlük, onur, adalet” istedi.
Tunus, Mısır, Libya ve Cezayir’in ardından, Kuzey Afrika isyan zincirinin son halkası Fas oldu. Dün Kazablanka ve Rabat’ta toplanan binlerce gösterici siyasi reform ve kralın yetkilerinin kısıtlanmasını talep etti.
”Özgürlük, onur, adalet’’ sloganlarının atıldığı, çatışma yaşanmayan gösterilerde, bazı protestocuların Tunus ve Mısır bayrakları taşıdığı görüldü. Öte yandan Yemen’de protestolar 11’inci gününü geride bırakırken, Devlet Başkanı Abdullah Ali Salih’in istifasını istiyen 3 bin kadar üniversite öğrencisi “gelecek nesillerin hatırı için defol Ali” sloganlarıyla başkent Sana’da yürüyüş yaptı. Yemen’de olayların başladığı günden bu yana ölenlerin sayısının 7 olduğu bildiriliyor.
Muhalefetten diyalog şartı
Bahreyn halkı, ordunun çekildiği İnci Meydanı’na dönerken, muhalefet de hükümetten gelen diyalog teklifini görüşmek üzere toplandı. Hükümetin istifası, siyasi tutukluların salıverilmesi ve öldürme olaylarının soruşturulmasını talep eden muhalifler, rejimle müzakereye oturmak için öncelikle taleplerinin karşılanmasını şart koştu.
Libya, tüm dünyayı alarma geçirdi
Cumhuriyet – 21.02.2011
Libya’da sular durulmuyor… Başkent Trablus’ta hükümete ait bir bina ateşe verildi. Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi, isyancıların silahları ele geçirdiklerini ve ülkenin iç savaşın eşiğine geldiğini söyledi. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu da (UİHF), Libya’da göstericilerin birçok kentin kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Dini liderler de halkı Kaddafi’ye karşı isyana çağırdı. Adalet Bakanı istifa etti.
Libya’nın başkenti Trablus’ta hükümete ait bir binanın yandığı bildirildi. Reuters muhabiri, meclis oturumlarının yapıldığı “Halk Sarayı”nın yanmakta olduğunu söyledi. Muhabir, itfaiyecilerin yangına müdahale ettiğini de belirtti.
Güvenlik güçlerinden ‘terör saçanlara’ karşı operasyon
Libya güvenlik güçlerinin, ”sabotajcı ve terör saçan unsurlara” karşı operasyon düzenlediği bildirildi. Operasyonun düzenlendiği yeri belirtmeyen devlet televizyonu, operasyonda çok sayıda ölü olduğunu duyurdu. Televizyona göre, güvenlik güçleri, halka ”ülkede güvenliği yeniden oluşturmak için” kendileriyle işbirliği yapma çağrısında bulundu.
Televizyon daha sonra Kaddafi yandaşlarının başkent Trablus’un merkezinde düzenlediği gösterileri canlı olarak yayımladı. Devlet televizyonuna göre, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi, ülkedeki şiddet eylemleriyle ilgili bir soruşturma komisyonu kurulduğunu, bu komisyonun Libyalı bir yargıç tarafından yönetileceğini açıkladı.
BM Genel Sekreteri, kaddafi’ye şiddeti derhal bitirmesini söyledi
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un, bugün Libya Lideri Muammer Kaddafi ile telefon görüşmesi yaptığı ve ülkedeki şiddetin derhal sona ermesi gerektiğini söylediği bildirildi.
BM Sözcülüğünden yapılan açıklamada, Genel Sekreterin bugün Kaddafi ile ülkede kötüye giden durumla ilgili uzun bir telefon görüşmesi yaptığı ve görüşmede, Kaddafi’ye, ülkede artan şiddetten derin endişe duyduğunu belirterek, şiddetin derhal sona ermesi gerektiğini söylediği kaydedildi.
Sözcülüğün verdiği bilgiye göre, Genel Sekreter, Kaddafi’ye, ülkede, barışçıl toplanma hakkı ve bilgi edinme hakkı dahil olmak üzere temel hak ve insan haklarına saygı gösterilmesi ve hangi koşulda olursa olsun sivil nüfusun korunması gerektiğini ifade etti.
Sözcülük, Genel Sekreterin, Libya’da herkesi itidale davet ederek ülkedeki yetkililere, ”halkın meşru kaygılarını giderecek şekilde onlarla geniş tabanlı diyaloğa girmeleri yönünde çağrıda bulunduğunu” belirtti.
Savaş uçakları, hedef gözetmeksizin bombalıyor
Libya’da savaş uçaklarının, başkent Trablus’taki çeşitli yerleri bombaladığı belirtildi.
Trablus’ta yaşayan Adil Muhammed Salih, El Cezire televizyonuna canlı yayında yaptığı açıklamada , “Bugün burada şahit olduklarımız tahayyül edilemez. Savaş uçakları ve helikopterler rastgele bölgeleri birbiri ardına bombalıyor. Birçok ölü var” dedi.
Kendisini bir siyasi aktivist olarak tanımlayan Salih, bombardımanın önce bir cenaze törenini hedef alarak başladığını belirterek, “Halkımız ölüyor. Her 20 dakikada bir bombardıman yapılıyor” diye konuştu.
İsviçre’deki Libya Hakikat ve Adalet Komitesi Başkanı Fethi El Verfali de “Trablus’ta askeri uçaklar sivillere, protestoculara saldırıyor. Siviller dehşet içinde. BM nerede, Uluslararası Af Örgütü nerede” dedi. Bu arada, El Arabiye televizyonu, görgü tanıklarına dayanarak verdiği haberde, Trablus’taki çatışmalarda 160 kişinin öldüğünü duyurdu.
Görgü tanıkları ‘katliam’ diyor
Libya’nın başkenti Trablus’un banliyösünde yer alan Fachlum ve Tajura mahallelerinde bugün çatışmalar meydana geldiği bildirildi, görgü tanıklarından birisi, bu olayları “katliam” olarak niteledi. Telefonla AFP’ye açıklama yapan bir görgü tanığı, “Tajura’da bugün olanlar bir katliam” dedi.
Görgü tanığı, silahlı kişilerin rastgele ateş açtığını, ölenlerin arasında kadınların da bulunduğunu, cami hoparlörlerinden yardım çağrıları yapıldığını söyledi.
Fachlum Mahallesi’nden bir başka görgü tanığı da Afrikalı paralı askerleri indirmek için mahallenin üzerinde helikopterlerin uçtuğunu, bu askerlerin sokakta bulunan herkesin üzerine ateş açtığını, birçok kişinin öldüğünü belirtti.
821 Türk vatandaşı Türkiye’ye getirildi
Libya’dan 1 Air Libya, 2 THY tarifeli ve 1 özel tahliye uçağı ile 821 Türk vatandaşının Türkiye’ye getirildiği bildirildi. Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Türk Hava Yolları, Genelkurmay Başkanlığı ve Kızılay arasında sağlanan koordinasyon sonucu, Libya’da yaşanan olaylar nedeniyle Türk vatandaşlarına yardım malzemesi gönderilmesi ve onların Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına bugün de devam edildiği belirtildi.
Bu çerçevede; 1 Air Libya, 2 THY tarifeli ve 1 özel tahliye uçağı ile 821 vatandaşımızın Türkiye’ye getirildiği bildirildi.
Kızılay tarafından hazırlanan yaklaşık 1,5 ton kumanyanın da Libya’ya giden özel tahliye uçağı ile gönderildiği bilgisine yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ”THY tarifeli uçağı ile Büyükelçiliğimize tahliye sürecinde destek vermek amacıyla, 7 kişilik Dışişleri Bakanlığı personeli ve 10 kişilik Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden oluşan ekip gönderilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı tarafından görevlendirilen bin 500 yolcu kapasiteli TCG İskenderun isimli gemi, 2 firkateyn ve 1 yakıt gemisi eşliğinde saat 12.15’de Mersin Limanından Bingazi Limanına hareket etmiştir. Gemi ile 6 bin kişilik kumanya gönderilmiştir.
İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. Genel Müdürlüğüne ait 1. feribot saat 16.40’da, 2. feribot ise saat 18.00’de hareket etmiştir. Feribotlarla 6’şar kişilik 2 sağlık ekibi, İstanbul Emniyet Müdürlüğünden 8 personel ile Kızılay tarafından hazırlanan 2 bin 500 kişilik kumanya ve ihtiyaç malzemesi, 3 bin adet battaniye, bin 400 adet uyku tulumu ve mat gönderilmiştir.”
Açıklamada ayrıca, gelişmelerin yakından takip edildiği belirtildi.
İtalya’daki tüm havaüsler üst düzey alarm durumunda
İtalya’daki tüm hava üslerinin, Libya’dan gelen iki Libya savaş uçağı ve sivil helikopterin Malta’ya inmesinin ardından, üst düzey alarm durumuna geçirildiği bildirildi. İtalyan ANSA haber ajansının sorularını, Savunma Bakanı Ignazio La Russa’nın resmi bir ziyaret için bulunduğu Abu Dabi’de yanıtlayan bakanlık kaynakları, ”alarm durumunun maksimum seviyeye çıkarıldığını” teyit etti.
Aynı kaynaklar ayrıca, deniz ve hava kuvvetlerine bağlı önemli sayıda helikopterin ülkenin güney kesimine gönderilmesine karar verildiğini belirtti. ANSA, iki Libya savaş uçağı ve sivil helikopterin Malta’ya inmesinin ardından bu yönde bir kararın alındığını duyurdu.
Dini liderlerden isyana çağrı
Hükümet karşıtı protestolara sahne olan Libya’da dini liderlerden oluşan bir grup, liderliğe karşı ayaklanmanın her Müslüman’ın ilahi görevi olduğunu belirterek, halkı isyana çağırdı.
Libya’nın Özgür Ulema Ağı adlı grup, yayımladığı bildiride, “İnsanlığa karşı kanlı suçlarını sürdürdüler ve hatta bunları şiddetlendirdiler. Dolayısıyla Allah’ın ve onun sevgili peygamberinin yol göstericiliğine tamamen hiyanet ettiler” ifadesini kullandı.
Reuters tarafından ele geçirilen bildiride grup, “Bu, onları her türlü bağlılıktan yoksun kılar ve onlara karşı mümkün olan her yolla ayaklanmayı ilahi görev yapar” değerlendirmesinde bulundu.
El Cezire’den açıklama
El Cezire televizyonu, Trablus kentinde bir askeri uçağın, kalabalık üzerine ateş açtığını öne sürdü. El Cezire, bu bilgiyi görgü tanıklarından aldığını kaydetti.
Göstericiler birçok kentin kontrolünü ele geçirdi
Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (UİHF), Libya’da göstericilerin birçok kentin kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Federasyon başkanı Süheyra Belhasan, ordunun çekilmesinden sonra, aralarında Bingazi ve Sirte de olmak üzere birçok kentin göstericilerin eline geçtiğini belirtti.
‘Adalet Bakanı istifa etti’ iddiası
Libya’da Adalet Bakanı Mustafa Muhammed Ebud El Celil’in istifa ettiği iddia edildi. Libya’da yayımlanan Kurina gazetesi, Adalet Bakanının hükümet karşıtlarına yönelik aşırı güç kullanılmasını protesto etmek için istifa ettiğini belirtti.
Kurina’nın internet sitesinde yer alan haberde, gazetenin El Celil ile telefonda konuştuğu belirtildi. El Celil’in istifa haberini resmi kaynaklar henüz doğrulamadı.
Polis Zaviye kentinden çekildi
Bu arada, Libya’da polisin Zaviye kentinden çekildiği, bu kentte lider Muammer Kaddafi yanlıları ile karşıtları arasında çatışmaların çıktığı bildirildi.
Libya’dan Tunus’a dönen bazı görgü tanıkları, polisin dün öğlen kentten çekildiğini, iki gündür Kaddafi yanlıları ile karşıtları arasındaki çatışmaların devam ettiğini belirtti.
Tanıklar, kentteki mağazaların kapalı olduğunu, Kaddafi’nin bir evinin ateşe verildiğini, polis araçlarının çalındığını ve kamu binalarına saldırıldığını anlattılar.
Sirte için ayaklanma
Öte yandan, görgü tanıkları, Sirte kentinin göstericiler tarafından ele geçirildiği haberlerini yalanladı.
Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (UİHF), Libya’da göstericilerin birçok kentin kontrolünü ele geçirdiğini duyurmuştu.
Ordunun çekilmesinden sonra, aralarında Bingazi ve Sirte de olmak üzere birçok kentin göstericilerin eline geçtiği açıklanmıştı.
Ölü sayısı artıyor
Merkezi Paris’te bulunan federasyonun başkanı Belhasan, Libya insan hakları birliğinden alınan verilere dayanarak, Libya’da ayaklanmanın başlamasından bu yana 300-400 kişinin öldüğünü de ifade etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü ölü sayısını 233 olarak açıklamıştı.
İsyan ateşi petrol bölgesinde
Libya’da petrol rafinerisi ve petrokimya tesislerinin bulunduğu Ras Lanuf bölgesinde de hükümet karşıtı protestoların başladığı bildirildi.
Libya’nın Kurina gazetesi, rafineri çalışanlarına dayanarak verdiği haberde, tesise zarar verilmesini önlemek için bölge sakinleri ve işçilerden özel gruplar oluşturulmakta olduğunu söyledi.
İsyancılar silahları ele geçirdi
Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi, isyancıların silahları ele geçirdiklerini ve Bingazi kentinde sivillerin kullandığı tankların dolaştığını söyledi.
Seyfülislam Kaddafi, televizyondan yayınlanan konuşmasında, isyancıların silah ele geçirdiklerini ve onbinlerce kişinin Trablus’a gelmekte olduğunu belirterek, “Şu anda Bingazi’de sivillerin kullandığı tanklar dolaşıyor. El Bayda’da insanların tüfekleri var ve birçok silah deposu yağmalandı. Bizim silahlarımız var, ordunun silahları var, Libya’yı yıkmak isteyenlerin silahları var” dedi.
Libya ordusunun şimdi asayişi sağlamak için temel bir rolü bulunduğunu, çünkü sözkonusu olanın Libya’nın birliği ve istikrarı olduğunu söyleyen Kaddafi, “Libya bir yol ayrımında. İster bugün reformlar konusunda anlaşalım, ister binlere değil, ölen 84 kişiye ağlamayalım, tüm Libya kan gölüne döner. Libya, Mısır veya Tunus değil. Libya ordusu büyük rol oynayacak, Tunus veya Mısır ordusu değil. Muammer Kaddafi, Zeynelabidin Bin Ali değil, Mübarek değil. Libya’dan bir parmak yer vermeyiz. Libya’da yaşayacak, Libya’da öleceğiz” diye konuştu.
İnşaat sahasına saldırı
Libya’da bazıları silahlı yüzlerce göstericinin, Güney Kore’nin işlettiği bir inşaat sahasına saldırdığı bildirildi.
Güney Kore Dışişleri Bakanlığından bir yetkili, göstericilerin, birkaç saat arayla iki kez geldikleri Trablus’taki inşaat sahasında çalışanlarla çatıştığını, olayda 4 yabancının yaralandığını söyledi.
Yetkili, göstericilerin sahadan ayrıldığını, yaralanan 4 yabancıdan 3’ünün Güney Koreli, diğerinin de Bangladeşli olduğunu kaydetti.
Güney Kore Yonhap ajansına göre, söz konusu inşaat sahasında binden fazla Bangladeşli, 40-50 civarında da Güney Koreli çalışan bulunuyor.
Bu arada ABD’nin, Libya’da polisin göstericilere şiddet uygulamasından sonra “tüm uygun eylemleri” tarttığı ve Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlunun televizyonda halka yaptığı açıklamayı analiz ettiği bildirildi.
Amerikalı bir yetkili, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Libya’daki hızlı gelişmeler hakkında düzenli olarak bilgilendirildiğini, Obama yönetiminin, barışçıl göstericilere şiddete sonra vermesi yönünde baskı yaparken Libyalı üst düzey yetkililerden söz konusu şiddet konusunda “izahat” bekleyeceğini söyledi.
Eski hükümet sözcüsü Muhammed Baayu’dan eleştiri
Libya’nın eski hükümet sözcüsü Muhammed Baayu, liderliğin muhaliflerle diyalog başlatması ve ülkede bir anayasanın kaleme alınması konusunu görüşmesi gerektiğini söyledi.
Bir ay öncesine kadar hükümet sözcülüğü görevini yürütün Baayu, Libya’yı yöneten elit kesim içinde itilaf olduğunu ortaya koyan açıklamasında, yönetimin, muhaliflere şiddetle gözdağı vermesinin yanlış olduğunu belirtti.
Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi’yi muhaliflerle müzakere sürecini başlatmaya çağıran Baayu, “Umarım konuşmasını, yurt içinde bir halk muhalefetinin var olduğunu kabul edecek ve onlarla Libya sistemindeki değişiklikler konusunda diyaloğa girecek şekilde değiştirir” dedi.
Seyfülislam Kaddafi, televizyondan yayımlanan konuşmasında, ülkesinin dış güçlerin komplosunun hedefi olduğunu ve iç savaşın eşiğine geldiğini söylemişti. Kaddafi, olaylardaki can kaybının yabancı medya tarafından abartıldığını da savunmuştu.
Avrupalı petrol ve doğalgaz şirketleri Libya’daki personelini tahliye ediyor
Avrupalı petrol ve doğalgaz şirketleri, şiddet olaylarının ülke geneline yayıldığı Libya’daki personelini tahliye ediyor, sondaj hazırlıklarını askıya alıyor.
Norveç’in Statoil, Avusturya’nın OMV ve Royal Dutch Shell şirketlerinin Libya’nın Bingazi kentinde yüzlerce kişinin öldüğü hükümet karşıtı protestoların başkent Trablus’a sıçradığı bir dönemde personelinin bir bölümünü tahliye ettiği belirtiliyor.
İspanya’nın Repsol firması tarafından işletilen Murzak petrol üretim alanının şimdiye kadar olaylardan etkilenmeden üretimini sürdürdüğü, Fransız Eni şirketinin de operasyonlarını sürdürdüğü bildiriliyor.
Libya’da petrol ya da doğalgaz üretmeyen İngiliz petrol devi BP’nin ise şiddet olaylarının artması nedeniyle, ülkenin batı kıyılarında petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine başlama hazırlıklarını askıya aldığını duyurdu.
El Cezire televizyonu da bugünkü haberinde Arap Körfez petrol şirketi Nafoora’nın, işçilerin grevi yüzünden üretim yapamadığını duyurdu.
Çin’den uyarı
Çin Ticaret Bakanlığı, Libya’da meydana gelen olaylar üzerine Çinli işadamlarına güvenliklerine daha fazla dikkat etmeleri uyarısında bulundu. Bakanlığın açıklamasında, Libya’ya gitmeyi planlayan işadamlarına seyahatlerini ertelemeleri önerildi.
Açıklamada, olayların meydana geldiği yerlerde bulunan işadamlarından Çin Büyükelçiliği ile temasa geçmeleri ve gerekiyorsa güvenli bir yere gitmeleri istendi.
Tacikistan, Yurttaşlarını tahliye edecek
Tacikistan’ın Libya’daki vatandaşlarını tahliye edeceği bildirildi. Tacikistan Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Devlet Narziyev, Libya’da meydana gelen olaylar üzerine, Tacikistan hükümetinin, bu ülkedeki vatandaşlarını tahliye etme kararı aldığını kaydetti.
Narziyev, 21 Tacik vatandaşının Libya’daki yüksek eğitim kurumlarında okuduğunu hatırlatarak, Tacikistan’ın Libya’da büyükelçiliğinin bulunmamasından dolayı, bu ülkedeki vatandaşlarının tahliyesi ile Tacikistan’ın Kahire Büyükelçiliği’nin ilgileneceğini belirtti. Narziyev, Libya’daki Tacik vatandaşlarının ne zaman tahliye edileceğine ilişkin her hangi bir bilgi vermedi.
İngiltere, Libya büyükelçisini çağırdı
İngiltere, Libya’nın Londra Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırdı. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Brüksel’deki AB Dışişleri Bakanları toplantısından önce yaptığı açıklamada, ”Göstericilere yönelik şiddet ve güç kullanımını kınadığımızı iletmek için Libya’nın Londra Büyükelçisini bugün Dışişleri Bakanlığına çağırıyoruz” dedi.
Hague, ülkesinin Libya’daki ”kabul edilemez ve kötü” durumdan endişe duyduğunu kaydederek, Libya’da protestoculara yönelik şiddetin sona erdirilmesi çağrısında bulundu.
Bingazi kenti ve Libya’nın doğusundaki olaylara ilişkin soruşturma başlatılması gerektiğini de belirten Hague, bu ülkede siyasi ve ekonomik reformun gerekli olduğunu bildirdi.
Hague, AB dışişleri bakanlarıyla yapacağı görüşmede, Libya hükümetinin uluslararası normlar, insan hakları ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini söyleyeceğini de ifade etti. İngiliz Dışişleri Bakanı, ”Libya hükümeti, halkının güvenliğini sağlamalı” dedi.
Hague, dün Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu ile telefonda görüşmüş ve bu ülkede artan şiddetten duyduğu endişeyi dile getirmişti.
İsveç büyükelçiliğindeki 3 yerel görevli istifa etti
Libya’nın İsveç Büyükelçiliğindeki 3 yerel görevlinin, Libya yönetiminin göstericilere sert müdahalesini protesto için istifa ettiği bildirildi. Büyükelçilik görevlileri TT haber ajansına gönderdikleri yazıda, ”Libya’da sivillere yapılan kırımı” kınadıklarını belirterek, diğer elçilik görevlilerinin de kendilerini takip etmelerini istedi.
İstifa eden elçilik çalışanlarından Seyid Celabi, AP’ye yaptığı açıklamada, ”Sokaklarda insanlara saldırdığını görürken Libya hükümetine hizmet etmek iki yüzlülük olurdu” dedi. Celabi, istifa edenlerden birinin konsoloslukta çalıştığını, diğerinin de resepsiyon görevlisi olduğunu söyledi. İstifa eden görevlilerin İsveç vatandaşı olduğu belirtildi.
Bulgaristan hükümeti Libya’ya uçak yolluyor
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Libya’da bulunan Bulgaristan vatandaşlarının tahliyesi amacıya Trablus’a uçak yollanacağını bildirdi. Borisov, Focus Haber Ajansına açıklamasında, sosyal gerginliğin gittikçe tırmandığı Libya’dan gelen endişe verici haberlerin karşısında Bulgaristan hükümetinin bu ülkede yaşayan veya geçici olarak ikamet eden Bulgar vatandaşların bir an önce ülkelerine getirilmesi için gerekli çalışmaların yapıldığını bildirdi.
Bulgaristan Dışişleri Bakanı Nikolay Mladenov da, Libya’daki Bulgaristan büyükelçiliği ile gerekli koordinasyonun yapıldığını ve Bulgar vatandaşlarının tahliyesi için hazırlıkların yapıldığını ifade etti. Hükümetin makam uçağının bakım ve kullanımından sorumlu 28. Hava Üssü Müdürü Penço Pençev, Airbus tipi uçağın bir seferde 90 kadar yolcu taşıyabileceğini belirterek, ”İlk fırsatta Libya’ya uçuyoruz” dedi. Resmi verilere göre Libya’da 600, gayriresmi verilere göre ise 2000 Bulgaristan vatandaşı bulunmaktadır.
Bingazi Havaalanı’ndaki stadyumda yaklaşık 3 bin 500 Türk olduğu iddia edildi
Libya’nın ikinci büyük kenti Bingazi’nin doğu kesiminde, havaalanı yakınında bulunan stadyuma yerleştirilen Türklerin sayısının 3 bin 500 dolayında olduğu öne sürüldü.
Reuters’ın telefonla ulaştığı, Türk firması Arsel İnşaat’ın yöneticisi Sertaç Karan, burada tahliye edilme umuduyla beklediklerini, dün cenaze törenlerinden sonra tüm gece boyunca silah sesleri ve patlamalar duyduklarını söyledi.
”Her şey kontrol dışı. 15-16 yaşındaki çocuklar Kalaşnikof silahlar taşıyor” diyen Karan, Libya güvenlik güçleri mensuplarının üniformalarını çıkararak protestoculara katıldığını gördüğünü kaydetti. Stadyumda 3 bin 500 Türk’ün tahliye beklediğini ifade eden Karan, buraya, firmalarının yağmalanmasının ardından, 3 gün önce geldiğini belirtti.
Mısır ordusu, Libya sınırında iki hastane ile kamp yeri kuruyor
Mısır ordusunun, bu ülkenin Libya ile sınırında iki sahra hastanesi ile kamp yerleri açacağı bildirildi. Mısır Yüksek Askeri Konseyi’nin Facebook üzerinden yaptığı açıklamaya göre, bu tesisler, Libya’dan gelecek Mısırlıların ihtiyaçları için kuruluyor.
Hastanelerin, Salum sınır kapısında kurulacağı kaydedildi. Açıklamada, Libya’daki Mısırlıların tahliyesi için bu ülkeye uçaklar gönderileceği de belirti
Dünyadan Haberler
- Filistin – İsrail
- Irak
- Afganistan – Pakistan
- Türkiye
Filistin – İsrail
Ashton, İsrail-Filistin barışı için ümitli
Euronews – 16.02.2011
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Tunus’u ziyaretinin ardından dün K.Afrika ve Ortadoğu turunun ikinci durağı olan İsrail’deydi. Ashton burada ilk olarak İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’la bir araya geldi.
İsrailli Bakan ikili toplantıya geçilmeden önce yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer meselesine değinerek, Ashton’a ‘ilk olarak bu sorunun çözülmesi gerektiği’ mesajını verdi. Lieberman, ‘uluslararası toplumun ancak bundan sonra Filistin konusunda İsrail’den taleplerde bulunabileceğinin’ altını çizdi.
Ashton ise, geçtiğimiz eylül ayında Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Yahudi yerleşimleri meselesine takılan barış görüşmelerinin yeniden başlaması için uğraş veriyor.
Catherine Ashton İsrail’den sonra da Batı Şeria’ya geçerek Filistin yönetimi lideri Mahmud Abbas’la görüştü. Buradaki temaslarının ardından, AB Yüksek Temsilcisi 2011 eylül ayına kadar İsrail-Filistin arasında kalıcı bir barış anlaşmasına varılabileceğine inandığını kaydetti. Ashton’ın ilerleyen günlerde Lübnan, Ürdün ve Mısır’ı da ziyaret etmesi bekleniyor.
Filistin’de seçimlere ilk boykot
Dünya Bülteni – 15.02.2011
Halk Cephesi Abbas’ın duyurduğu seçimlere katılmayacağını açıkladı
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Merkez Kurulu üyesi Cemal Muzhir, ulusal uzlaşı olmadan yapılacak bir seçimin sadece var olan bölünmeyi derinleştireceğini belirterek, Filistin içi bölünmeyi derinleştirecek böylesi bir seçime Halk Kurtuluş Cephesinin kesinlikle katılmayacağını ifade etti.
Abbas yönetiminin Eylül ayında seçime gitme konusunda aldığı kararı Filistin Enformasyon Merkezi’ne değerlendiren Muzhir şunları söyledi: “Seçimlerin anayasal bir hak olduğuna inanıyoruz. Fakat bunun yapılması için ulusal uzlaşının sağlanması, var olan bölünmenin sona erdirilmesi ve birliğin sağlanması gerekir. Bunlar olmadan yapılacak bir seçim var olan iç bölünmeyi daha da derinleştirmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Ulusal uzlaşının sağlanması ve iç bölünmenin sona erdirilmesi gerekir. Ancak bunlar sağlandıktan sonra seçime gitmek doğru olur. Filistin içi bölünmeyi daha da derinleştirecek bir seçime Halk Cephesi katılmayacaktır.”
Abbas’ın, Selam Feyyad’ın yeni bir hükümet kurması için var olan gayrımeşru yönetimi feshetmesine de değinen Halk Cephesi üyesi Muzhir şunları söyledi: “Filistin halkı ve davasının yönetimde bazı kişilerin yerlerini değiştirmeye, yeni bakanlıklar kurmaya ve bazılarını feshetmeye ihtiyacı yoktur. Onun iç bölünmenin sona erdirilmesine, birlik hükümetinin kurulmasına, seçimlerin yapılması için de ortamın hazır hale getirilmesine ihtiyacı vardır.”
Güvenlik Konseyi’nde tüm üye ülkeler “evet” yönünde oy kullanırken sadece ABD karşı çıktı.
Samanyolu – 19.02.2011
Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki işgal altında bulunan Filistin topraklarında İsrail devletinin sürdürdüğü kanun dışı yerleşimlerin durdurulması içinBirleşmiş Milletler(BM) Güvenlik Konseyi’nden karar çıkartmak isteyen BM’ye üye 137 ülke Amerikan muhalefetine takıldı. Konsey’in 15 üyesinden yalnızca Amerikanın hayır oyu verdiği karar tasarısında diğer tüm üye ülkeler ‘evet’ yönünde oy kullandı. ABD’nin karar tasarısına karşı oy kullanması nedeniyle Konsey’den İsrail’in yerleşim girişimlerini durdurması yolunda karar çıkarılamadı. Konsey’den karar çıkarmanın yasal olarak bağlayıcı olması nedeniyle önem arz ediyor.
BM’e üye 137 ülkenin imzası ile Güvenlik Konseyi’ne gelen karara yalnızca Amerikanın hayır oyu kullanması beklenilen bir durum iken, BM kulislerinde ‘hayır’ oyunun İsrail uğruna ABD’nin dış politikasının tüm dünyadan izole edilmesi anlamına geldiği yorumları yapıldı. BM koridorlarında Amerikanın hayır oyuna tepki gösteren birçok diplomat, ”Amerika ve Başkan Barack Obama, bu hayır oyundan sonra Ortadoğu’da ne güvenirliği ne de imajı kaldığını sanmasın” şeklinde tepki gösterdi.
Karar tasarısını 137 ülke adına Konsey’e sunan Lübnan’ın BM Temsilcisi Nawaf Salam, yerleşim sorununun barışın önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu ifade etti. Lübnan temsilcisi ayrıca İsrail tarafının uluslar arası hukuka uygun davranmasını istedi.
BARIŞ ANCAK İSRAİL’İN İŞGAL ETTİĞİ TOPRAKLARDAN ÇIKMASIYLA MÜMKÜN
Brezilya’nın başkanlığında yapılan toplantıda konuşan Filistin’in BM Temsilcisi Riyad Mansur, uluslararası toplumun daha fazla İsrail’in kanun dışı uygulamalarını tolere etmemesini istedi. Kararın Konsey’den çıkması için evet oyu kullanan ve buraya gelmesi için çaba gösteren ülkelere teşekkür eden Mansur, ”İsrail, işgal ettiği topraklarda uluslararası kanunlara aykırı şekilde yerleşim inşaatına devam ediyor. Bu hem barışa hem de bölgede doğaya zarar veriyor” dedi.
Güvenlik Konseyi’nin bu krizin devam etmemesi yönünde sorumlu davranmaya davet eden Mansur, İsrail’inde Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal ettiği toprakları derhal terk etmesini istedi. Bölgede iki devletli çözümün tek yol olduğunu aktaran Mansur, bu çözümünde ancak işgal edilen topraklardaki yerleşim inşaatlarının durdurulması ve İsrail’in 1967’de belirlenen sınırlara dönmesi ile mümkün olacağını söyledi. Mansur Konsey çıkışında gazetecilerin sorusuna da cevap verirken, Filistin sorununda uluslar arası bir konseptin oluşmasından büyük memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Amerika’nın Konsey’de karar için hayır oyu kullanmasını nasıl değerlendirdiği sorusuna Mansur, ”Amerika, çözüm için önemli role sahip. Önemli role sahip ülkelerden biz, çözüm için daha fazla çözüme yönelik çaba bekliyoruz” diyerek ABD’yi eleştirmekten kaçındığı görüldü.
İngiltere, Rusya, Çin,Fransagibi Konsey’in daimi üyeleri ile diğer 10 geçici üye ülkede oylamanın ardından kısa birer konuşma yaparak neden karar tasarısı için ‘evet’ oyu kullandıklarını açıkladılar. İngiltere, İsrail devletini uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlayıp biran önce bununa son vermesini istedi. Rusya ise İsrail’i 1967’de belirlenen sınırlara sadık kalmaya çağırdı.
ABD’nin BM Temsilcisi Susan Rice ise Amerikanın ‘hayır’ oyu kullanmasındaki amacını açıklarken zorlandığı görülürken, Büyükelçi, bölgede sorunun çözümü için ABD’den daha fazla çaba sarf eden ikinci bir ülke olmadığını ifade etti.
BM Güvenlik Konseyi 5’i daimi (Amerika, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere) ile 10’da geçici üyeden oluşuyor. Konsey’de karar çıkabilmesi için 5 daimi üye ülkenin de aynı yönde karar bildirmesi gerekiyor. İçlerinden birisinin kabul etmediği konuda Konsey karar çıkaramıyor. Geçici ülkelerden 9’unun hayır demesi durumunda Konsey yine karar alamıyor. Geçici üyeler Konsey’e ancak iki yıllığına seçilebiliyor.
ABD’nin vetosu Batı Şeria’da protesto edildi
AA – 20 Şubat 2011
Batı Şeria’da Filistinliler, BM Güvenlik Konseyi’nde Yahudi yerleşimleriyle ilgili kınama kararını veto eden ABD’yi protesto etti. El Fetihli yetkililerden de ABD vetosuna tepki büyüyor.
Batı Şeria’nın merkezi konumundaki Ramallah’ın El Menara meydanını dolduran ve sayılarının 3 bini aştığı belirtilen Filistinliler, Washington’u ve ABD Başkanı Barack Obama’yı kınayan “Washington işgali ve yerleşimleri destekliyor”, “ABD’nin küstahlığı ve yerleşimler altında görüşmelere hayır” yazılı pankartlar taşıdı, sloganlar attı.
Yoğun yağmur altında da devam eden gösteriye katılanlar, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a desteklerini dile getirirken, bir taraftan da Filistin halkının bölünmenin sona ermesini istediği mesajını da verdiler.
Gösteride konuşan El Fetih Merkez Komite üyesi Mahmud Alul, vetonun Filistin halkına ve özgürlüğüne karşı yapılmış bir hareket olduğunu, İsrail’in adaletsizlerine, saldırgan tutumuna ve işgaline destek verdiğini söyledi.
Bir diğer Merkez Komite üyesi Tevfik Tıravi de, Arap halklarının liderlerine karşı gösteriler yaparken, Filistin halkının, liderliğinin aldığı cesur kararını desteklemek için toplandığını belirtti. ABD’nin Filistin halkına yönelik adaletsizliklere, saldırılara ve yerleşimlere desteğini resmi olarak ortaya koyduğunu belirten Tıravi, böylece Amerika’nın bir “özgürlükler ülkesi” olduğu iddiasının da sahte olduğunun gösterildiğini ifade etti.
DİPLOMATİK TERÖRİZM
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) eski Sözcüsü Gassan El-Masri ise hem Amerika’nın vetosunu ve hem de Obama’nın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı, vetodan önce yerleşimlerle ilgili kararı geri çekmeye ikna etme çabalarını “diplomatik terörizm” olarak nitelendirdi.
Vetonun, ABD dış politikasının gerçek niyetini ortaya koyduğunu söyleyen El-Masri, bu vetonun, İsrail-Filistin barış sürecinin bir sponsoru olarak, Amerika’nın kalan ne kredisi varsa ona da zarar verdiğini kaydetti. El-Masri, vetonun aynı zamanda, ABD’nin İsrail işgalinin izlediği yerleşim politikası konusunda da stratejik olarak müttefiki olduğunu gösterdiğini; Obama’nın iki devletli çözüme verdiği desteğin de sahte olduğunu ifade etti.
El-Masri’ye göre, son gelişme, bağımsızlık ve demokrasi arayışlarının yükseldiği Arap toplumunda Amerika’ya karşı düşmanlığı da artıracak.
El-Masri, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün halka önderlik etmede daha fazla rol almasını ve Arap dünyasıyla da daha fazla stratejik ilişkiye girilmesini önerdi.
Üst düzey El-Fetih yetkililerinden Muhammed Ştayye de vetonun, Amerika’nın kısa dönemli amaçlarına hizmet ettiğini, ancak uzun dönemde stratejik çıkarlarına zarar vereceğini söyledi. Merkez Komite üyesi Ştayye, vetoyla Amerika’nın Arap dünyasındaki değişiklik ve demokrasiye verdiği destekle de çelişkiye düştüğünü dile getirdi.
Ştayye, Abbas’ın, Gazze’deki Hamas lideri İsmail Haniyye’den hükümeti kurmasını istediğinde ABD’nin yaptırımlarla tehdit ettiğini dile getirip, Abbas, Hamas’la tekrar birlik oluşturmakta hemfikir olduğunda da ABD’nin bu kez de mali yardımları iptal etmekle tehdit ettiğini söyledi.
Ştayye’ye göre, Abbas, 2008’de Şam’daki Arap Birliği toplantısına katıldığında da Washington tarafından üçüncü kez yardımları kesme konusunda uyarıldı.
Ştayye de, bundan sonra ABD’nin demokrasiyi desteklediği konusunda Arap toplumunu ikna etmesinin zor olacağını ifade etti.
İhsanoğlu, ABD’nin Filistin için veto hakkını kullanmasını kınadı
AA – 20.02.2011
İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, ABD’nin Filistin topraklarında Yahudi yerleşimlerini kınayan BM Güvenlik Konseyi karar tasarısını veto etmesini kınadı.
İKT’den yapılan açıklamaya göre, BM Güvenlik Konseyinin, daimi üye ABD’nin veto etmesi nedeniyle, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te devam eden Yahudi yerleşimlerini kınayan ve derhal durdurulmasını isteyen karar tasarısını kabul edememesi üzerine, Genel Sekreter ABD;nin aldığı bu tutumu kınadı.
Genel Sekreter, bu tutumun bölgedeki meseleleri daha da karmaşık hale getireceğini, İsrail’i, yerleşim faaliyetleri nedeniyle duran barış sürecindeki yükümlülükleri yerine getirmekten kaçınmak için teşvik edeceğini ve uluslararası çabaların güvenilirliğine yıkıcı bir darbe vuracağını söyledi.
Genel Sekreter İhsanoğlu, Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarında yasadışı olarak yapılan İsrail yerleşimlerinin durdurulması ve uluslararası alanda kınanmasının gerekliliğini vurguladı.
Irak
ABD, savaş harcamalarını düşürüyor
AA – 15.02.2011
ABD Başkanı Barack Obama’nın Kongre’ye sunduğu bütçe tasarısında, Afganistan, Pakistan ve Irak’a yönelik harcamalar için yaklaşık 127 milyar dolar talep edildi. 2010’a göre yaklaşık 42 milyar dolar daha az olan bu rakam, ABD’nin bütçede sözkonusu ülkelere yönelik operasyonel harcamalarını 42 milyar düşürdüğü anlamına geliyor.
Buna göre, 2010 ve 2011 yılları için sunulan bütçe tekliflerinde yaklaşık 168 milyar dolar olan bu ülkelere yönelik harcamalar için, bu yılki bütçede toplamda yaklaşık 127 milyar dolar istendi. Bu bütçenin, 118 milyar doları ABD Savunma Bakanlığı’ndan, 8,7 milyar civarındaki miktarı ise ABD Dışişleri Bakanlığı ve Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) bütçesinden karşılanması öngörülüyor.
Bu bütçede, Afganistan için ayrılan miktarda geçen yıla göre önemli bir değişiklik olmazken, Irak için sunulan harcama teklifinde ise ciddi düzeyde azaltmaya gidildi. Obama, 2012 mali yılı bütçe tasarısında Afganistan için 110 milyar dolarlık harcama teklifi sunarken, bu yıl muharip askerlerin çekilip, yerlerini Amerikalı diplomatlara bırakacağı Irak içinse 16 milyar dolar bütçe talep etti.
Irak için ayrılan bütçenin 10 milyar doları civarı ABD Savunma Bakanlığından, 6 milyar dolar civarı da Dışişleri Bakanlığından fonlanacak. Bu kapsamda, ayrılan bütçelere bakıldığında, Savunma Bakanlığının Irak için ayırdığı miktar geçen yıla göre 6 kat düşerken, Dışişleri Bakanlığınınki ise 2 kat artmış durumda. Ancak genel olarak bakıldığında, geçen yıl sunulan bütçede Irak için öngörülen pay 65 milyardan 16 milyara düşmüş oldu.
-AFGANİSTAN BÜTÇESİ 110 MİLYAR DOLAR…-
Afganistan için de 107 milyar dolarlık bütçe Savunma Bakanlığından, 2,2 milyar dolarlık miktar da ABD Dışişleri Bakanlığından karşılanacak. Savunma Bakanlığınınki daha çok askeri, Dışişleri Bakanlığınınki ise yardım programlarına yönelik kullanılacak.
Afganistan, Pakistan ve Irak için ayrılan kalemde gıda güvenliği, siyasi istikrarsızlığın önlenmesi, açlıkla mücadele, hastalıkları önleme gibi alanlardaki harcamaların yükseltilmesi teklif ediliyor.
Obama henüz Afganistan’dan ne kadar asker çekeceğini açıklamamış olsa da, Savunma Bakanlığı Pentagon’un yeni bütçeyle ilgili belgelerinde, Afganistan’daki Amerikan askeri sayısının, 2011 mali yılındaki 102 binlik rakamdan, 2012 mali yılında 98 bin civarında bir seviyeye ineceği tahminine de yer verildi.
Ancak ABD Savunma Bakanı Robert Gates, bunun kesin bir rakam olmadığını, Ekim ayında başlayacak 2012 mali yılı boyunca Afganistan’dan ne kadar asker çekileceğini bilmediklerini ifade etti.
-MISIR’A ASKERİ YARDIM AYNI SEVİYEDE DEVAM EDECEK-
Öte yandan, Obama’nın 2012 mali bütçe tasarısında İsrail için 3,1 milyar doları askeri yardım olmak üzere 5,6 milyar dolarlık yardım öngörülürken, Mısır’a yönelik askeri yardımlar ise 1,3 milyar dolarlık eski seviyesini korudu.
ABD Başkanı Obama’nın yeni bütçe tasarısında ayrıca, aşırılık yanlılarıyla mücadelesine katkı için Pakistan’a da geçen yılkiyle hemen hemen aynı seviyede, yaklaşık 1,1 milyar dolarlık yardım teklifi yer alıyor.
Bütçe tasarısı, Mısır’dan sonra İsrail ile barış anlaşması imzalayan ikinci Arap ülkesi olan Ürdün’e 300 milyon dolarlık askeri yardım öngörürken, El Kaide ile mücadelede önemli bir ortak olarak görülen Yemen’e de, geçen yıl olduğu gibi 120 milyon dolarlık yardım yapılmasını içeriyor.
ABD, bütçe teklifinde, Haiti, Şili, Malta, Doğu Timor ve Tongo’ya yönelik toplam 5 milyon dolarlık doğrudan askeri yardımını kaldırırken, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerine yönelik ekonomik yardımların azaltılması öngörüldü.
Bu arada, Pentagon’un toplam bütçesi 671 milyar dolar, ABD’nin yurtdışındaki operasyonlarının masrafları hariç tutulduğunda Dışişleri Bakanlığının bütçesi ise 47 milyar dolar olarak öngörülüyor.
‘Irak’ın biyolojik silahı var’ diyen itirafçı: Yalan söyledim
BBC Türkçe – 16.02.2011
Amerikan yönetimine Irak’ın biyolojik silahlar ürettiği bilgisini veren Iraklı kimya mühendisi, Guardian gazetesine yaptığı açıklamada yalan söylediğini ilk kez kabul etti.
Rafid Ahmed Alwan el-Cenabi, 1995 yılında Saddam Hüseyin rejiminden kaçarak Amerikan ve Alman istihbaratına, Irak’ın biyolojik silahlara sahip olduğu ve bu silahların kamyonlarla taşınabildiği gibi yalan haberler üreterek Amerikalılara Irak’ın işgali için gerekçe verdiğini ve bundan pişman olmadığını söyledi. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere’nin de desteğini alarak el-Cenabi’nin verdiği bilgileri askeri müdahale gerekçeleri arasında göstermişti.
Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powel, 2003 yılında Birleşmiş Milletler’de yaptığı bir konuşmada el-Cenabi’nin sağladığı uydurma bilgileri, biyolojik silahların üretilmesine tanıklık etmiş bir kaynaktan gelen bilgiler olarak sunmuştu.
El-Cenabi, Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, “Bana bir yalan söyleyerek Irak rejimini devirme şansı verilmişti. Ben ve oğullarım Irak’a bir parça da olsa demokrasinin gelmesine neden olmaktan gurur duyuyoruz.” dedi.
Iraklı itirafçı, 2000 yılı ortalarında Alman gizli servisi BND’nin Körfez ülkelerinden birinde eski patronuyla görüşmesinin ardından yalan söylediğinin ortaya çıktığını da ifade etti.
Guardian gazetesi, açıklamadığı başka kaynaklardan edindiği bilgilere dayanarak, el-Cenabi’nin yalan söylediğini ortaya çıkaran toplantıda İngiliz istihbaratçıların da olduğunu belirtiyor.
Eski Iraklı kimya mühendisinin itirafları, Irak’ın kitle imha silahları programı olmadığını kabul eden eski Amerikan savunma bakanı Donald Rumsfeld’in anılarının piyasaya çıkmasının sonrasına rastlıyor.
El-Cenabi, Guardian muhabirlerinin, 100 binden fazla sivilin ölümünden ve işgal sonrası ortaya çıkan durumun kendisini pişman edip etmediği yolundaki soruyu ise, ölümlerin kendisini üzdüğünü fakat “Irak’a özgürlük getirmenin başka yolu olmadığını” söyleyerek yanıtladı.
ABD’nin Irak’ı İşgali Yalan Üzerine Olmuş!
A.A. – 16.02.2011
Kanlı işgal öncesinde, ABD’yi Saddam Hüseyin’in askeri faaliyetleri hakkında bilgilendiren Ahmet el-Cenabi adlı Iraklı verdiği bilgilerin yalan olduğunu itiraf etti.
ABD işgali El-Cenabi’ye dayandırarak meşrulaştırmıştı.
ABD’yi eski Irak lideri Saddam Hüseyin’in askeri faaliyetleri hakkında bilgilendiren ve daha sonra Batı’ya kaçan bir Iraklı, Saddam’ın elinde bakteriyolojik silah bulunduğu yönünde yalan bilgi verdiğini açıkladı.
Rafid Ahmet Elvan el-Cenabi adlı Iraklı, İngiliz “The Guardian” gazetesine yaptığı açıklamada, Saddam Hüseyin’in, bakteriyolojik silah geliştirmeye yönelik gizli bir programı bulunduğu yönünde yalan söylediğini belirtti.
Saddam rejiminin devrilmesini sağlamak için böyle bir yalan uydurduğunu söyleyen el-Cenabi, ”Rejimi yıkmak için bir şeyler uydurma şansını yakalamıştım” dedi. El-Cenabi, ”Ben ve oğullarım, Irak’a demokrasinin gelmesi için gereken nedeni yaratığımız için son derece gururluyuz” diye konuştu.
El-Cenabi son söz olarak da ”Belki haklıydım belki de yanlış yaptım?” dedi.
ABD, 2003 yılında Irak işgalini, Rafid Ahmet Elvan el-Cenabi’nin Amerikan istihbaratına illetiği bilgilere dayandırarak meşrulaştırmıştı.
ABD, Irak’a düzenlediği operasyonlarda Türkiye’ye savaşa desteği karşılığında 5.5 milyar dolarlık yardım paketi önerdi
İnternethaber – 19.02.2011
Irak Savaşı’ndan önce dönemin Başbakanı Gül ile yapılan görüşmede ABD Ankara’ya savaşa destek vermesi karşılığında 5.5 milyar dolarlık yardım paketi önerdi. Kürt devletinin kurulmayacağı garantisini verdi. “Reddederseniz Kuzey Irak’ta olacakları bilemeyiz” diye tehdit etti.
Irak Savaşı öncesinde Bush hükümetinin Irak’ta Saddam rejimini devirmek için yapılacak operasyonun kuzeyden gerçekleşmesi ve Türk ordusunun da operasyona destek vermesi konusunda Ankara ile yaptığı çarpıcı görüşmenin tutanakları dün WikiLeaks belgelerini veren Norveç gazetesi Aftenposten tarafından yayınlandı. 3 Aralık 2002 tarihinde Ankara’ya gelen dönemin Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman ile o dönem Başbakanlık koltuğunda oturan Abdullah Gül arasında geçen görüşmenin tutanaklarında şu diyaloglar göze çarpıyor:
WOLFOWİTZ: Başkan Bush beni ve Bay Grossman’ı Irak operasyonuna Türkiye’nin olası katkısını görüşmek üzere yolladı. Çok kısa bir süre önce göreve geldiğinizi biliyorum. Ama Türkiye’nin acil bir şekilde karar vermesine ihtiyacımız var. Türkiye’nin savaşın hem planlanmasında hem de hazırlık aşamasında yer almasını istiyoruz. Türk hükümetinden şunları istiyoruz:
– Ordular arası planlama görüşmeleri
– Türk askeri tesislerinde incelemelerin hemen başlaması
– Türk askeri tesislerinin hazırlanması
– Türk ordusunun operasyona katılımı
– İngiltere’nin de dahil olabileceği bir koalisyon gücünün kabulü
– Kuzey Irak’taki teröristlere karşı destek Türkiye’den hemen bir yanıt almamız gerekiyor. Çünkü kuzeyden bir harekat yapamayacaksak askeri planlama güney harekatına çevrilecek.
Türkiye’nin kırmızı çizgileri bizim de kırmızı çizgilerimizdir. Nedir bunlar:
– Irak’ın toprak bütünlüğü korunacak
– Bir Kürt devletinin kurulmasına izin verilmeyecek.
– Türkmenlerin hakları ve refahı korunacak.
– Kerkük ve Musul Irak merkezi yönetiminde kalacak.
– Irak petrolleri Irak merkezi yönetimi tarafından kontrol edilecek.
Türkiye’nin Irak’a yönelik askeri operasyondan kazanacağı çok şey var. Türkiye’nin savaşın getireceği ekonomik riskler konusunda kaygıları olduğunu biliyoruz. Bu nedenle Başkan Bush Türkiye’ye şu yardım paketini öneriyor:
– 2 yıl boyunca Ekonomik Destek Fonu ve Dış Ülkeler Askeri Finansmanı Fonu’ndan yılda 2 milyar dolar.
– 1 milyar dolar değerinde petrol.
– ABD ordusundan 500 milyon dolarlık yardım.
– Türkiye destek kararını açıklar ama savaşa gerek olmazsa 355 milyon dolarlık yardım, İncirlik ve Konya’daki üslerin modernizasyonu ve füze savunma sisteminde işbirliği.
Türkiye bu talebimizi reddederse savaş daha uzun sürebilir, bu da bizim için daha maliyetli olur. Ayrıca Kuzey Irak’ta neler olabileceği konusunda da emin olamayız. Sizden çok acil bir cevap istiyoruz. 6 Aralık’a kadar..
ABDULLAH GÜL: Hafta sonuna kadar mı?! Türkiye onlarca yıldır ABD ile stratejik ortak. Türkiye bu ilişkiyi daha da derinleştirmek istiyor. Ama hükümetim daha yeni güvenoyu aldı. Bu konuyla ilgili sadece 2 brifing aldım. Bunu tabi ki takip ettim ama göreve geldiğinizde iş başka oluyor. Ayrıca 12 Aralık’ta AB’nin kritik Kopenhag zirvesi ve Kıbrıs’ta Annan referandumu gibi daha baskı yaratan gelişmeler var. Irak rejimi kötü bir rejim, halkına çok çektirdi. Irak’ın kitle imha silahlarının hem Türkiye’ye hem de bölgeye tehlike olduğunu kabul ediyoruz. Savaş istemiyoruz ama sizin kaygılarınızı da anlıyoruz. Açıkça konuşmak gerekirse siyasi bir karar vermek için daha fazla zamana ihtiyacımız var. Kamuoyunu şekillendirmek için zaman gerek. Bütün taleplerinize evet diyebiliriz ama hem bu konuya daha çok çalışmamız, ardından parlamentoya götürmemiz ve kamoyunun görüşlerini de şekillendirmemiz gerek. Türkiye’nin milyonlarca işsizi var. Ekonomi kırılgan. İşbirliği yapacağız, işbirliği yapacağız ama Dışişleri Bakanım da Savunma Bakanım da çok az şey biliyor. Biraz çalışmalıyız.
(Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal araya girerek “12 Aralık’ta AB’den müzkere tarihi almayı beklediğimiz Kopenhag zirvesinden önce size bir yanıt veremeyiz. Tarih alamazsak Irak operasyonuna katılım kararı da riske girebilir” diyor)
GROSSMAN: Başkan Bush bu konuda çok fazla efor sarfediyor. 12 Aralık’a kadar vereceğimiz desteğe de emin olabilirsiniz. Kıbrıs konusunda da Annan Planı’na açık destek vermenizi istiyoruz.
GÜL: Bu konuda Rauf Denktaş ile görüşüyoruz.
WOLFOWITZ: Size açıkladığım yardım paketiyle ilgili rakamları kamuoyuyla paylaşmayın. Sadece ABD’nin Türkiye’ye yardım etmeye hazır olduğunu söyleyebilirsiniz.
Afganistan – Pakistan
Afganistan’da katliam: 64 sivil öldürüldü
AA – 20.02.2011
NATO ve Afgan askerlerinin düzenlediği ortak operasyonlarda 64 sivilin öldüğü ileri sürüldü.
Afganistan’ın doğusundaki Kunar vilayetinin Valisi Fazlullah Vahidi, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, NATO ve Afgan güçlerinin Gazi Abad bölgesinde dört gündür düzenledikleri kara ve hava saldırılarında, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 64 sivili öldürdüğünü söyledi.
NATO sözcüsü ise, operasyonlarda 7 sivilin yaralanmış olabileceği yönündeki haberler üzerine soruşturma başlatıldığını, ancak sivillerin öldürüldüğüne dair bilgi sahibi olmadıklarını ifade etti.
Afganistan’da kanlı maaş günü: 35 ölü
20.02.2011
Afganistan’da polisin maaş günü kana bulandı.
Ülkede güvenlik güçlerinin maaşını aldığı banka önce yedi miltan tarafından silahlı saldırıya uğradı.
Militanlar, bankanın çevresini saran güvenlik güçleriyle saatlerce çatıştı.
Ardından militanlardan üçü üzerlerindeki bombalı düzeneği patlattı.
Celalabad kentinde meydana gelen saldırıda 35 kişi öldü 70’den fazla kişi yaralandı.
Ölenlerin çoğunun maaşını almaya gelen polisler olduğu ifade edildi.
Olayın sorumluluğunu Taliban üstlendi. Militanların sınır polisi kılığında bankaya gittikleri aktarıldı.
Saldırı Afganistan Devlet başkanı Hamid Karzai ve NATO tarafından kınandı.
Türkiye
Türkiyeli aydınlardan, Kuzey Kıbrıs halkıyla dayanışmak için kampanya
Kıbrıs Posta – 18.02.2011
Başbakan Erdoğan ve hükümet üyelerinin “Toplumsal Varoluş Mitingi” sonrası Kuzey Kıbrıs halkına karşı sergilediği tavır ‘’Utanıyoruz!…’’ başlıklı bir kınama kampanyasının başlamasına neden oldu. Bu kınamaya katılmak isteyenler www.kibrisikibrislilaryonetir.org adresinde imza verebiliyor. Verilen bilgiye göre bugün öğlen saati itibarıyla kampanyaya katılım sayısı 404’e ulaştı.
Başbakan Tayip Erdoğan’ın “Ülkemizden beslenenler” diyerek Kuzey Kıbrıs halkını aşağılaması ve Kıbrıs’tan sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in, “Hem istemiyorlar hem de gönderdiğimiz parayı alıyorlar” sözleriyle aynı aşağılamayı yinelemesini “yüz kızartıcı” bulan kınama metninde, hükümet üyeleri “özür dilemeye” çağrılıyor. İnsanları aşağılayarak konuşan devlet temsilcilerinden utanıldığı belirtiliyor.
Kuzey Kıbrıs halkının “Bu memleket bizim, biz yönetmek istiyoruz” talebinin desteklendiği kınama metninde, tehdit yerine barış politikalarının artık hızla egemen olması ve adanın bir an önce silahsızlandırılması talep edilerek, Kuzey Kıbrıs’ın bir deniz aşırı eyalet olmadığı hatırlatılıyor.
“UTANIYORUZ!..
Lefkoşa’da “Toplumsal Varoluş Mitingi”nde eleştirilmeyi hazmedemeyen Başbakan Tayyip Erdoğan, “Ülkemizden beslenenler” diyerek Kuzey Kıbrıs halkını aşağıladı.
Kıbrıs İşlerinden sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek, “Hem istemiyorlar hem de gönderdiğimiz parayı alıyorlar” sözleriyle aynı aşağılamayı yineledi.
Aşağıda imzası olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak, insanları aşağılayarak konuşan devlet temsilcilerinden utanıyoruz. Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik durumun nedeni ne olursa olsun, bu ve benzeri söz ve yaklaşımlarla Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanların onurlarının zedelenmesine, maruz kaldıkları küstah üsluba ve haksızlıklara “yeter” diyoruz. Devlet temsilcilerinin kendilerini “KKTC’nin IMF’si” olarak görmelerini yüz kızartıcı buluyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ve hükümet üyelerini Kıbrıslı Türklerden özür dilemeye davet ediyoruz.
Kuzey Kıbrıs’ın içinde bulunduğu iktisadi ve siyasal olarak sürdürülemez durumun en büyük sorumlularının geçmiş ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri olduğunu belirterek, Kuzey Kıbrıs halkının “Bu memleket bizim, biz yönetmek istiyoruz” talebini var gücümüzle destekliyoruz. Kuzey Kıbrıs’taki toplantı, gösteri, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin kısıtlanması çağrısı yapan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve hükümet üyelerine Kuzey Kıbrıs’ın bir denizaşırı eyalet olmadığını hatırlatıyoruz.
Kıbrıs’ta iki toplumun eşitlik ve barış içinde ortak bir gelecek kurmasına yardımcı olmaya herkesi davet ediyoruz. Kıbrıs’ın tamamen silahsızlandırılmasından yanayız; gerilim ve tehdit politikaları yerine barış politikalarının egemen olması için herkesi sorumlu davranmaya çağırıyoruz.
İmzalar:
Ahmet Çakmak, Ahmet İnsel, Alev Karakartal, Ali Ersin Gür, Atilla Tuygan, Aydın Bodur, Aydın Engin, Ayşegül Devecioğlu, Ayşegül Yakar Önal, Baskın Oran, Cengiz Aktar, C.Murat Özgünay, Çağatay Anadol, Cengiz Algan, Çiğdem Mater, Dilaver Demirağ, Doğan Tarkan, Ekim Engin, Emre Ertegün, Engin Sarı, Erdal Karayazgan, Esra Mungan, Ezgi İldan, Fatih Kıyak, Ferhat Kentel, Fuat Keyman, Füsun Çeliker, Hakan Gürel, Hakan Tahmaz, Hale Akay, Halil Berktay, Hasan Öztoprak, Hüseyin Çakır, Hüseyin Karakuş, Gaye Boralıoğlu, Gencay Gürsoy, Gürol Oktay, Kadir Erdin, Kazım Özdoğan, Kerem Öktem, Koray Doğan Urbarlı, Levent Barın, İlhan Akkaya, İsmail Pırnar, Jale Mildanoğlu, Mahmut Sürmeli, Mehmet Arslan, Mehmet Demir, Mithat Sancar, Murat Köylü, Murat Paker, Nadire Gül, Nazar Büyüm, N. Emrah Aydınonat, Necmiye Alpay, Nesrin Sungur, Nil Mutluer, Okan Akhan, Oya Baydar, Ömer Faruk, Ömer Laçiner, Ömer Madra, Roni Margulies, Serdar Değirmencioğlu, Serdar Kordu, Sema Bayraktar, Sevil Durugöl, Sevinç Altan, Sezai Temelli, Şaban Dayanan, Şule Albayrakoğlu, Şenol Karakaş, Ümit Şahin, Yakup Kadri Karabacak, Yaprak Zihnioğlu, Yasemin Göksu, Yüksel Selek, Yıldız Önen”
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni, 21 Şubat 2011
İletişim: www.kureselbak.org, kureselbak@gmail.com; 00905362196341