14 Mayıs 2014 – Edebiyat Atölyesi V. Dönem Ondördüncü Kitabı – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

adamaV.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin on dördüncü toplantısında Pınar Demircan bize Suudi Arabistan ile ilgili genel bir bilgi sunduktan sonra, Nilüfer Uğur-Dalay Suudi Arabistanlı yazar Türki el Hamad’ı  kitabı Adama’yı tanıttı ve tartışmaya açtı. Arap Yarımadası’nın büyük bölümünde binlerce yıl boyunca göçebe kabile yaşamı sürdürülmüştür. Muhammed’in 571’de Mekke’de doğması, dünya tarihinde yeni bir çağ başlatarak, Arabistan’ın önemini artırdıysa da, Emevi sülalesinin, Şam’ı başkent yapmasıyla, İslâm dünyasının ağırlık merkezi Suriye’ye kaymıştır.

Arap Yarımadası 16. yüzyıldan I. Dünya Savaşı’na kadar, Osmanlı yönetiminde kalır. 1730’larda ortaya çıkan Vehhabi hareketi, 1745’te Suud ailesi tarafından benimsenir. 1902’de Kuveyt’te sürgünde bulunan Abdülaziz bin Suud, Riyad’a dönerek yeniden siyasal birlik arayışlarına başlar.

Aynı yıllarda Osmanlı devleti bu fiili durum karşısında bir çözüm olarak Abdülaziz’in babası Abdurrahman’ı Riyad kaymakamı olarak tayin eder. Balkan savaşının sürdüğü sıralarda, Osmanlı askerlerinin bölgede azaltılmasını fırsat bilen Necit emîri ve vahhabi imamı olan Abdülaziz bin Suud, idari merkez olan Hasa/Ahsa’yı ele geçirir (1913). Sonra, 1921-1926 arasında Ha’il, Mekke, Cidde ve Asir’i ele geçirerek topraklarını genişletir ve 1926’da Hicaz kralı, 1932’de Suudi Arabistan kralı ilan edilir. Aynı yıl Suudi Arabistan’ı resmen tanıyan ilk devlet Türkiye Cumhuriyeti, ilk kutlama mesajını çeken kişi de Gazi Mustafa Kemal olur.

1936’da ilk petrol yatağının bulunduğu, ama II. Dünya Savaşı’na kadar ciddi bir kuyu açma çalışması yapılmayan ülkede, Faysal bin Abdül Aziz’in tahta geçirilmesiyle (2 Kasım 1964),modernleştirme girişimleri başlar.

Suudi Arabistan, şeriat yasalarının anayasa olarak kabul edildiği bir krallıktır. Hem yürütme gücünü, hem yasama gücünü elinde tutan kral, Bakanlar Kurulu’nu kendi atar ve kararlarını veto etme hakkına sahiptir. Yönetimle ilgili önemli kararların aşağı yukarı tümü, Suudi ailesi tarafından alınır.

Suudi Arabistanlıların büyük bölümünü, yerli kabilelerin soyundan gelen Araplar oluşturmaktadır. Basra Körfezi kıyısında bir İranlı azınlık topluluğu yaşar. Yabancı işçilerin sayısında son yıllarda büyük bir azalma olmakla birlikte, ekonomi yabancı işgücüne bağımlı durumdadır.

Nüfusun %97’si Müslümandır. Suudi vatandaşlarının çoğunluğu Selefiyye mezhebinden Sünnilerdir. Şiiler Müslüman nüfusun %20-25’ini oluşturur.

Nüfusun büyük bölümü Riyad, Cidde, Mekke, Taif, Medine, Dhahran, Dammam, El Huber ve Hufuf gibi büyük kentlerde toplanmıştır. Kırsal kesimde, göçebe Bedevilerin sayısı, yerleşik tarımcılarınkinden yüksektir.

1936’da petrol bulunmasına kadar ekonomisi Mekke ve Medine’yi ziyarete gelen hacılara ve hurma dışsatımına bağımlı olan Suudi Arabistan’ın, bu gelirleri günümüzde de sürmekle birlikte, ekonomisinin temeli petrole dayanır. Hükümet, petrolden elde edilen gelirleri Suudi Arabistan’ı çok çeşitli bir sanayi ülkesine dönüştürmek için gerekli altyapıyı oluşturmak için kullanmıştır. Ham petrol ve petrol ürünlerinin, devlet gelirlerinin %90’dan çoğunu oluşturduğu ülkede, petrolün büyük bölümünü çıkaran ARAMCO şirketinde Suudi ailesinin payı 1973’te %25 iken, 1974’te %60’a, 1980’de de %100’e yükselmiştir.

Basra Körfezi kıyısındaki Jubail ve Kızıldeniz kıyısındaki Yanbu’da kurulan yeni ve büyük sanayi merkezlerinde, enerji kaynağı olarak petrol yataklarından boruyla getirilen doğalgaz kullanılmaktadır. Petrol yatakları, petro-kimya sanayisi ve yapay gübre üretimi gibi sanayi kollarının yanı sıra demir-çelik sanayisi, çimento sanayisi, besin sanayisi, vb. dallar hızla gelişmektedir.

Tarım alanında, hükümet, besin ürünleri alanında dışsatıma bağımlılığı azaltmak için, tarım üretimini desteklemektedir. Yakın dönemde balıkçılık da gelişmeye başlamıştır.

Yüzölçümü: 2.149.690 km² (13.)   Nüfusu: 29.994.272 (43.) Yoğunluk: 12.3/km2 (216)          GSYİH: 718.472 Milyar $ (19.) Kişi başına düşen gelir: 24.246 $(28.)

Suudi Arabistan’da etkin görüş olan Vahhâbîlik,  Sünnî İslâm’ın Hanbelî mezhebine bağlı, radikal görüşlü bir İslam âlimi olan Muhammed bin Abdülvahhab’ın başlattığı bir inanıştır. Necd bölgesinde doğmuştur.  Vahhabilik, Suudi Arabistan’da resmî mezhep konumundadır. Vahhabiler kendi mezheplerinden olmayanların gerçek Müslüman olmadığını kabul eder. Bu özelliği nedeniyle kimi geleneksel/sûfî dînî hareketler tarafından tepkiyle karşılanmaktadır.

1953 Yılında, Ürdün’de tüccar bir ailenin oğlu olarak doğuyor. Ailenin kökeni Suudi Arabistan’ın en orta bölgesi Necd’deki El Kasım bölgesindeki Bureyde’den geliyor. Ailesi, Turki daha küçükken Doğu Eyletinde, Bahreyn’e komşu Dammam bölgesine taşınıyor. Riyad’da üniversite okuyor. Daha sonra Güney California Üniversitesi’ne siyasal bilgiler doktorası yapmaya gidiyor. 1985 Tarihinde ‘Toplumların dönüşmelerinde siyasal sistemlerin etkisi. Suudi Arabistan: Geleneksel bağlamda bir modernizasyon öyküsü’ konulu tezini veriyor. Tez üniversite yayınları içinde yayınlanıyor. Dönüşte Riyad Kral Suud Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine başlıyor. Profesör oluyor. 1995 yılında emekliliğini isteyip yazarlığa dönüyor.

Gazeteci, akademisyen, yazar. Arap dünyasında siyasal kültürün özü, toplumsal yapı değişimleri, Suudi toplumunun şizofrenisi ve terörizmin kökleri, kaynakları üzerinde çalışmalarda yoğunlaşıyor.

1998’de yayınladığı “Issız sokağın hayaletleri” üçlemesiyle tanınıyor; Adama – Shumaisi – El Karadib.  İlk kitabı Adama, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Kuveyt’te 20.000 adet satıyor. Afrika ülkelerinde yasaklanıyor.  Arap dünyasında olay oluyor. İngilizceye, Adama 2003 –Shumaisi 2004’de- Karadib 2006’da yayınlanıyor.

Üçleme, 1967 yılındaki 6 Gün Savaşları ile 1973 Petrol Krizine kadar geçen süreyi, Hişam İbrahim al Abir’in( bir taraftan bir tarafa geçen anlamına gelir) başından geçenler üstünden anlatıyor. Hişam’ın cinselliği keşfedişi, illegal örgüt üyeliği, edebi ve bilimsel olgunlaşması, dinsel başkaldırı, özgürlük arayışlarını konu ediyor.

Hamad, ‘yaşadığım topraklarda üç ana tabu var; din, siyaset ve seks’ diyor. Üçlemeyi bu konuşulması dahi yasak üç tabuyu kırmak için kaleme aldığını söylüyor. Helal –Haram arasındaki toplumsal sarkacı irdeliyor.

Üçlemeler, Abdurrahman Munif’in 5 Bölümlük ‘ Tuz Kenti’ birlikte S.A. edebiyatının renesansı kabul ediliyor.

Diğer eserleri

1986:Comparative Revolutionary Movements (Karşılaştırmalı Devrimci Hareketler)

1992: Case Studies in Arab Ideology (Arap İdeolojisi çalışması)

1993: Arab Culture in the face of Challenges of Change (Değişim denemeleri karşısında Arap Kültürü)

Arab Culture in the Globalization Era (Küreselleşme Çağında Arap Kültürü)

1995’den sonra iki roman: East of the Valley (Vadinin doğusu) Sad Memory (Acı anılar)

Ardından History Remains Open (Tarihin bir ucu açık kalıyor) ve  Here the Change Begins (İşte tam da orada değişim başlıyor).

2006 Helalle haram arasındaki siyaset

2005 ‘Cennet Rüzgarları’ : 11 Eylül 2011 ile ilgili kitabınında dört hava korsanının hayatlarını konu alıyor. 11 Eylülü ‘Arap dünyasında kronik rahatsızlıkların bir sonucu’ olarak tanımlıyor. ‘Bütün dünya bize karşı’, ‘Bize bizden başka dost yok’, ‘Ya yaşam ya ölüm’ , ‘Biz olmadan dünya bir hiçtir’ halisünasyonunun sonucu. En büyük hayal ise ‘Biz Allahın himayesindeki melekleriz, dünyanın geri kalanı şeytandır.’

1999’da Suudi Müftülüğünce hakkında 7 fetva çıkartılıyor. El Kaide’nin ‘dinden dönen mürtedin katli vaciptir’ listesine giriyor. Kendisi ve ailesi ölüm tehditleri alıyor. BBC’ye, Daily Star’a verdiği röportajda, ‘can sıkıntısı, başka bir şey değil,’ diye yanıtlıyor. Kral Abdullah’ın 2005 Ağustosunda tahta çıkmasıyla kral tarafından koruma altına alınıyor. Vahabiliği eleştiriyor.

El Hamad ülkesindeki kadına bakış açısını “Mutlak gerçeği bildiklerini söyleyenlere güvenmiyorum. Dünya İran’ın nükleer silahlarından endişe duyarken, biz hâlâ kadınların araba kullanmasını tartışıyoruz” diye eleştirmişti.

Din ve diğer konularda attığı twitler nedeniyle 24 Aralık 2012’de İçişleri Bakanı Muhammet bin Nayef tarafından tutuklanıyor, 2013 Haziran aylarında serbest bırakılıyor. Ocak ayında ise yaklaşık 500 ismin imzası olan bir dilekçeyle Suudi veliaht Prens Selman bin Abdülaziz’den Hamad’ın serbest bırakılması isteniyor.

Adama’da Hisham 18 yaşında. Baasçı Partinin içindeki illegal grubun içinde (Arap Devrimci İşçi Partisi), partiye dayalı iktidar ve güç dinamiklerini elinde tutan iki kişiyle mücadelesi, zihinsel ve bedensel gelişimi eşliğinde anlatılıyor.

Shumaisi’de (Riyad’daki mahallesi) Hisham 20 yaşında Riyad Üniversitesi öğrencisi.  Politik yaşamı arkada kalmış, derslerine sarılmış. Ancak üniversite çevresini yavan bulduğundan kadınlar, alkol ve kötü alışkanlıkların kucağına düşüyor. Hisham’ın uçakta olmasıyla başlıyor. Cidde’ye gidiyor bu kez. Komşu evde evli, kocasıyla sorunları olan Suwayr ile ilişkisi, cinsel deneyimleri  anlatılıyor. Sıkılan, dikkati dağılmış, sevimsiz bir Hisham’ı görüyoruz. Kadınlarla ilişkisi sürüyor; Rukiye, Nura, Mudi, Suwayr.

Karadib’de Hişam Allahla şeytan’ın aynı şey olup olmadığını sorguluyor.

Hisham’ın ailesi, okul çevresi, okul arkadaşları, cami, çete, siyasal örgütü, yoldaşları, şehir yaşamı, komşu kızı bu üçlemelerin ana ilişkilerini oluşturuyor.

Her şey yasak, her şey mübah; Riyad’da kahvelerde, rakı, alkol, yoğun kahveler, fahişeler, porno filmler, arabalarla dolaşmalar, düzmece camii turları.

Yalan her yerde. Ahlaki anlamda yalanın sorgulanıyor; siyasette, diplomaside, propagandada, ailede, toplumda. İki yüzlülük! Kaddafi darbesi sonucunda partinin iki farklı broşür çıkartması; ‘Kitle kendi çıkarlarının ne olduğundan bihaberse parti…’, ‘Ahlakı peygamberlere ve felsefecilere bırakalım’, ‘mücadeleyle ütopik hayaller arasında salınma’, partide arkadaşlığın yasaklı olması. Yasağı Adnan için delmek.

Adama, sol hareketlerin benzer zaafları dünyanın her bir köşesinde yaşadıklarını hatırlatması açısından önemli. Türkiye’de de geçebilir Hişam’ın hikâyesi. Sol hareketin bireyin özgürlüğünü soru sorma özgürlüğünü tanımaktaki çekincesi Adama’da altı çizilen konulardan biri.

Şeriata uygun davranmak toplumun ana baskı gördüğü alan.

Yetişme, büyüme sancıları, karşı cinse, cinselliğe duyulan ilgi… Üstelik bütün bunlar bir de ‘şeriat düzeni’nde yaşanıyor. El-Hamad’ın romanında çizilen Suudi Arabistan’da kamusal alanın şeriata uygun olduğu görüntüsünün korunduğu ama insanların kamusal alana çıkmadıkları takdirde şeriatın yasakladığı hemen her şeyi yapabildikleri bir ülke resmi çiziliyor.

Toplumsal arka plandan çok, bir yeniyetmenin yetişme psikolojisini başarıyla vermesiyle öne çıkan bir roman Adama. El-Hamad sadece ülkesinin görünen hâlinin ardını göstermiyor romanında, insanın karanlık yanına da yumuşak bir ışık tutuyor. Hişam için arkadaşlık ve birkaç arkadaşıyla oluşturdukları ‘çete’ çok önemli. Ama arkadaşlarından biri daha da önemli: Adnan. Adnan, Hişam için çok önemli, ama roman ilerledikçe Hişam’ın en yakın arkadaşıyla ilişkisindeki dinamikler arasında ‘hâkimiyet’in de bulunduğu görünür, sezilir hâle geliyor.

Aynı biçimde, Hişam’ın âşık olduğu kızla ilişkisinde girdiği hâller de aşkın karanlık yanlarının birer örneği aslında.

Annesinin tatlı dilli baskıcılığı hakkında düşünürken, annesinin partide iyi bir genel sekreter olacağını düşünür. Hâkimiyet ilişkisinin toplumun geneline yayılmış bir ağ hâlini aldığı şeklindeki Foucaultcu tezin bir görünümünü yakalarız.

Atölyemiz açısından savaş ve şiddet iki bağlamda ele alınıyor.

1. Arap toplumundaki baskı ve şiddet

a. Siyah-Beyaz, Cennet- Cehennem, Haram-Helal, İyi-Kötü

b. Hâkimiyet ilişkisinin toplumun geneline yayılmış ağı.

c. Şeriata uygun davranmak uğruna baskıcı ama ikiyüzlü yapı. Her şey yasak, her şey mübah.

d. Kadına bakışı nerdeyse tüm Orta Doğu edebiyatında gördüğümüz gibi yok sayılma noktasında.

e. Yalan her yrde bir baskı konusu; ailede, siyasette, toplumda, diplomaside, propagandada. İkiyüzlülük.

2. Bireysel şiddet

a. Bir yeniyetmenin yetişme psikolojisini başarıyla vermesi

b. İnsanın karanlık yanına değinmesi

c. Kadına bakış açısı

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.