16 Aralık 2018 – Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi X. Dönem, 4. Toplantı

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin ‘İtalyan/Roma Edebiyatında savaş ve barış’ olarak belirlediğimiz X. Döneminin dördüncü oturumunun konusu Dante Alighieri’nin  (1265-1321) İlahi Komedya’nın Cehennem kitabıydı. Yıldız Önen, yazarın yaşadığı dönemi, edebi ve siyasi kişiliği ve kitaptaki yansımaları hakkında bilgi verdikten sonra kitabı Atölye katılımcılarının değerlendirmesine açtı.

Dante, İtalyan edebiyatının en önemli, en gurur duyulan, dönemini en iyi aktaran, dünya edebiyatını en çok etkileyen, gelecek kuşaklara yol gösteren yazarıdır. Goethe onun hakkında ‘Dünyayı yansıtan  bir aynadır,’ derken T.S.Eliot ‘Dante ve Shakespeare dünyayı aralarında paylaşır; bu iki ada eklenebilecek üçüncü bir ad yoktur,’ der.

Johannes Gutenberg’in 1450 yılındaki matbaa devriminden sonra, İlahi Komedya’nın 400’ü aşkın basımı yapılmıştır. Ardından Botticelli, Michelangelo, Gustave Doré, Salvador Dali gibi ressamlara, Rossini, Schumann, Litzt gibi müzisyenlere, Ezra Pound, T.S.Eliot, Gabriele D’Annunzio, Paul Claudel, Anna Akhmatova gibi şairlere esin kaynağı olmuştur.

Dante 1265 yılında Floransa’da doğar. Dante’nin ailesi köklü ve asil olmakla beraber, sonradan fakir düşmüş ve aristokratik önemini kaybetmiş bir ailedir.

Dante’nin eğitimi hakkında fazla şey yazılmamışsa da, edebiyat, bilim, modern diller (Fransızca ve yerel diller), resim, müzik, dans, av gibi içerikte yoğun bir eğitim aldığı,  eğitiminin odağında sevgi, arkadaşlık, inanç olduğu bilinir.  Öğrenmeye büyük bir tutkusu vardır. Latin ve Yunan eserlerini,  dönemin İtalyan şairlerinin eserlerini okur, yazma konusundaki yeteneklerini ilerletirken, astronomi, hekimlik ve felsefe gibi konularda da kendisini geliştirir. Dante çok farklı alanlara ilgi duymuş tipik bir ortaçağ, erken dönem Rönesans aydınıdır.

Dante denince ilk akla gelen isim, belki de onun sonsuz bir aşk ile bağlandığı, çocukluğunda tanıdığı, komşuları Floransa şövalyelerden Folco di Ricovero de’Portinari’nin kızı Beatrice’dir. Beatrice’ye olan aşkı yazıma ve şiire olan bakış açısını büyük oranda etkiler. İlahi Komedya’nın tohumlarını atanın Beatrice’ye olan aşkı olduğu söylenir. Dante’nin sevgisini açıklamadığı Beatrice 1288 yılında Floransa’lı şövalyelerden Simone dei Burdi ile evlenir, evliliğinden iki sene sonra, 1290 yılında, yirmi dört yaşında ölür. Beatrice’nin ölümünden sonra Dante çalışmalarına daha sıkı sarılır ve kendisini Latin edebiyatı ve felsefeye adar. Beatrice’nin erken ölümü, Dante’nin onu ölümsüzleştirmesine yol açmış, düşünce sisteminde Beatrice’ye maddi, ölümlü ve insani bir görünümden çok manevi, ölümsüz ve ilahi bir görünüm vermesine neden olur.

1295 Yılında Floransa’lı tanınmış Donati ailesine mensup Gemma di Manetto Donati ile evlenir ve ‘hiç mutlu olmadan’ beş çocuk sahibi olur. Evliliğin kutsallığına inanan birisi olması evliliğini sürdürmesini gerektirir. Gemma ile olan ilişkisine dair eserlerinde herhangi bir iz yoktur. 1296 Yılında sürgünde olduğu Fransa’dan Floransa’ya döner. 1302 Yılında yeniden sürgün edildikten sonra Bir daha ne Floransa’ya dönebilir ne de karısını görür.

Gerek Roma İmparatorluğu’nun, gerekse zengin, refahı yüksek Floransa Kentinin çalkantılı yıllarıdır. Feodalite düzeni ortadan kalkmış, yerini krallıklara, cumhuriyetlere, senyörlüklere, komünelere (Comune’ler bugünün Belediye’leridir) bırakmıştır. Kutsal Roma-Cermen İmparatorlarının İtalya’yı yönetmesini savunanlarla, papalığın yönetim hakkını savunanların karşı karşıya geldiği bir dönemdir.

Floransa’da o dönemde iki parti vardır; Ghibellinolar ve Guelfolar. Ghibellinolar imparator tarafından desteklenen ve aristokrasiyi savunan, Guelfolar ise papa tarafından desteklenen oluşumlardır. Daha sonraları Floransa yakınlarındaki küçük kent Pistoia Guelfoları ‘Aklar’ ve ‘Karalar’ olarak ikiye ayrılır. Akların başında Cerchi ailesi vardır ve ‘Popolo grasso’diye adlandırılan ticaretle uğraşan zengin burjuva sınıfı tarafından desteklenirler. Reformist düşünceleri vardır, papa ve papalık konusunda temkinli  görüşlere sahiptirler. Karaların başında ise Donati ailesi bulunur. Feodal devirden kalan çeşitli asilzadelerden oluşan bu grup, ‘Popolo minuto’ diye adlandırılan küçük zanaatkarlar, işçiler gibi daha düşük gelirli halk kesimi tarafından desteklenir. Karalar bağnazca feodalizme bağlıdır ve dogmatik anlamda papacıdırlar.

Dante’nin ailesi Guelfo’ların Aklar grubunun, karısı Gemma’nin ailesi Donati’ler ise Karalar grubunun destekçisi olur. Devlet işlerine katılmak isteyen Dante, dönemin yasalarına göre asilzadelerin kamu işlerine girebilmeleri için öncelikle zanaat loncalarından birine kaydolmalarının şart koşulması nedeniyle, Baharatçı Hekimler loncasına yazılır.

Bu sıralarda Papa VIII. Bonifacio Floransa’nın iç işlerine karışmaya, Aklara karşı sık sık Karalara arka çıkmaya başlamıştır. Papanın bu girişimleri Floransa’nın önde gelenlerini, özellikle de Aklar’ı fazlasıyla rahatsız etmektedir.  1300 Yılında Dante iki aylığına Floransa Kent Yönetimi’nin  başındaki altı kişilik kurula (priori- seçkinler kurulu) seçilir.  Akların Floransa’daki iktidarına son vermek amacıyla Papa Bonifacio harekete geçmeye karar verince Fransa kralı Philippe le Bel’in kardeşi Charles de Valois’yı Floransa’ya gitmeye ikna eder, Floransa bundan rahatsız olup Papa’yı kararından döndürmek amacıyla içinde Dante’nin de bulunduğu bir heyeti Roma’ya gönderir. Papa Roma’da heyeti oyalarken, 1301 yılında Charles de Valois süvarileriyle birlikte Floransa’ya girer. O sıralarda şehrin iktidarını elinde tutan Aklar, Karaların çoğunluğunu sürgün etmiştir. Charles de Valois Karaları kendi safına alarak Akları şehirden çıkarır,  Akların mallarına el konurken bir kısmına idam cezası verilir, çoğunluğu sürgüne gönderilir.

Dante, Aklara karşı girişilen hareketten nasibini alır, 27 Ocak 1302’de sahtekârlık, gayri meşru kazanç elde etmek gibi asılsız suçlardan ötürü para cezasına çarptırılır,  iki yıllığına Floransa’dan sürgün edilir, devlet işlerinden men edilir. Daha sonra da hakkında yeni bir kararla idama mahkum edilir.  Aklar Floransa’da iktidarı ele geçirebilmek için çeşitli girişimlerde bulunur ama başarısız olurlar.

Dante zamanla birlikte yola çıktığı arkadaşlarına olan güven ve inancını kaybetmeye başlar. Büyük bir acı ve aldanış içinde olduğu bu günlerde İlahi Komedya’yı yazmaya başlar.  Sürgünde önce Verona’ya ardından Padova’ya geçer. 1311 Yılında o sıralarda Casentino’da bulunan ve İtalya’yı işgale başlamış olan Lüksemburg kralı VII. Henry’ye mektuplar yazarak, onu Floransa’ya savaş açmaya davet eder. Kralın İtalya’yı işgali birçok İtalyan şehrinde büyük bir nefretle karşılanır. Floransa’nın da dahil olduğu bu şehirler birlikte karşı koymak için kendi içlerindeki sorunları bir süreliğine askıya alırlar. Bu dönemde Floransa sürgün edilmiş Akların birçoğunu geri çağırırsa da,  Kral VII. Henry’ye yazmış olduğu mektuplar nedeniyle Dante bu kişiler arasında yer almaz. Kral 24 Ağustos 1313’te ölünce Dante’nin  Floransa’ya tekrar dönebilme umutları yok olur.

Dante, Lucca’ya, oradan da ömrünün sonuna kadar yaşayacağı  Ravenna’ya geçer ve 1321 yılında, 56 yaşındayken burada öldü. Ölüm nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kaynaklara göre sıtmadır. Bugün San Francesco olarak bilinen San Pietro Maggiore Kilisesi’ne gömülür.

Dante, siyasi görüşlerini Monarchia (Monarşi) isimli eserinde ortaya koyar. Bu eserinde, evrensel barışı oluşturabilmek için evrensel bir monarşinin zorunluluğunu anlatır, bu bağlamda Katolik Kilisesi’nin üstlenebileceği rolün ancak evrensel barış için bir yol göstericilik olduğunu söyler. Bu görüşlerinden dolayı yapıt Dante’nin ölümünden sonra dönemin Papası tarafından toplatılıp yakılır. Dante bu eserde Aquinolu San Thomas’tan (1225-1274) beri süregelen papa mı, imparator mu tartışmasında imparatordan yana yer almış, ortaçağ imparatorunun konumunu idealize etme yolunu tutmuş, Batı Roma imparatoru olan Alman kökenli bir yöneticiyi halen tüm insanlığın dünyevi yöneticisi olarak göstermiştir. ‘İmparator tüm gücünü papadan değil Tanrıdan alır,’ der.  Dante’nin yöneticinin gücünü papalıktan bağımsız ve onun üstünde düşünmesi, ortaçağın geleneksel ruhuna ters düşen bir yeniliktir.

Dante eserlerinin bir kısmını Latince, bir kısmını ise halk dili olan İtalyanca ile kaleme alır. Birçok eseri olmakla birlikte onun dünya edebiyatının seçkin yazarları arasında sayılmasına neden olan kuşkusuz Cehennem, Araf ve Cennet’ten oluşan ilk başta yalnızca Comedia olarak anılan, daha sonra çağdaşı Boccaccio tarafından İlahi eki konulan, sonra da Commedia olarak anılan İlahi Komedya’dır (Divina Commedia). Bu kitap, İtalyanca yazılmış en önemli sanat yapıtı, ilk eser olarak kabul edilir.

1307-1321 Yılları arasında yazılan dünya şiirinin başyapıtı İlahi Komedya, Dante’nin Cehennem’e, Araf’a ve Cennet’e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. Her bir bölümü 33 Kanto ve şiire giriş niteliğindeki Cehennem’in ilk Kanto’su olmak üzere 100 Kanto’dan ve 14,233 satırdan meydana gelmiştir. Eserde Hıristiyanlık için kutsal sayılan 3, 7, 10, 22, 33 sayılarının sıkça kullanılması dikkat çekicidir. Mısraların ‘terza rima’ (üçleme) uyağıyla örülü olması ve 3 bölüm olması Hıristiyanlıktaki teslise, Kantoların 33 kıtadan oluşması İsa Peygamber’in ölüm yaşına işaret eder. Giriş kantosuyla birlikte elde edilen 100 sayısı ise kutsal ve mükemmel sayı olarak bilinirdi. Terza rima nazmına göre yazılmıştır, mısra sonlarında kafiyeler aba, bcb, cdc, ded,… şeklinde gider. Şiir tarihinin en uzun soluklu şiiridir.  Ortaçağ çalışmaları gibi semboller ve sayılarla kuruludur. Her üç paragrafın son kelimesi stelle (yıldızlar) ile biter.

Komedya’da Dante’nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer, Dante’ye Cehennem ve Araf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Araf’ın tepesinde Vergilius yerini, Cennet’te Dante’ye rehberlik edecek olan Beatrice’ye bırakır.

Katolik Kilisesi’ne göre Tanrı’nın dostluğu ve nuru içinde ölenler, ama henüz tam olarak arınmamış olanlar, ebedi esenliklerini garanti altına almış olmalarına karşın, Cennet mutluluğuna girmek için gerekli kutsallığı elde etmek amacıyla öldükten sonra bir arınmadan geçerler. Cehennemliklerin azaplarından tamamen farklı olan seçilmişlerin bu son arınmasına Kilise Araf demektedir. İncilde yer almayan Araf kavramını Floransa (1431); Trento (1545-1563) Konsillerinde açıklar: ‘Kilise Geleneği Kutsal Kitabın bazı metinlerini referans alarak arındırıcı bir ateşten söz eder. Dante’nin Araf diye bir yerden söz etmesi, Konsil toplantılarından çok önce söz etmesi, Katolik öğretisi için de yeniliktir.

Vergilius’un Aeneas destanını örnek alan ve sıradışı bir aşka mitoloji, tarih ve kutsal metinlerle de desteklenen gerçeküstücü bir ortamda yakılan bir ağıt olarak da değerlendirilebilecek olan İlahi Komedya’nın, tarih ve felsefeden dinbilime, gökbilimden geometriye uzanan bir ansiklopedi niteliği taşıması önemli bir özelliğidir.

İlahi Komedya’da Antik dünya ve modern dünya içiçe geçmiştir. Klasik dünyanın mitolojik kişilikleri, kültür insanları, tarihi kişilikler, dini figürler (havariler, eski ahit ve yeni ahitde adları geçenler, papalar, dine ihanet edender, Muhammet ve Ali), ortaçağ yöneticileri, imparatorlar, papalar, tefeciler adeta resmi geçit halindedir. Komedya’nın merkezinde; Tanrı, Beatrice, imparator, Floransa , Kilise, sanat vardır. ‘İnsan elinden çıkmış ve elin hem yere hem göğe ulaştığı kutsal bir metin’ olarak adlandırılır. İtalyan edebiyat, kültür ve uygarlığının ‘dinamik denge ve ilkelerini’, tutku ve umutlarını, düşüncelerini yansıtır.

Mükemmel bir hayal gücü ve vicdanla anlatıldığı kabul edilir. Şiir, evrensel bütün kavramlara değinmektedir. Yazarın zekasını, duygularını ortaya koyduğu, insanlık yaratısının büyük bir sentesi olarak görülür. Şiir dizelerinin altında sanatçının büyük bir insanlığının, insan vicdanı ve gururunun göründüğü yazılır. Eserde güzelliğin yanı sıra, hep gerçeğin ve yararlı olma çabasındaki ahlaki insanlık öğretisinin gözlendiği benimsenir.

Komedya’nın ilk kitabı Cehennem’de tüm insani kötülük şekillerinin sınıflandırılması yapılır;  en sıradan kötülükten en bozulmuş olanına kadar.  Dante ‘Male’ (kötülük)  olarak adlandırdığı bu bölümde  ‘Kötülük nedir?’ sorusuna bir Ortaçağ Hıristiyanı perspektifinden yaklaşır. Kötü davranışların, büyük veya küçük fark etmeksizin, neler olduğunu anlamak için tek yapmanız gereken yaşadığımız dünyaya biraz daha dikkatli bakmaktır İkinci bölüm olan Araf,  bu kötülükler üzerine düşünme ve hayatını ona göre biçimlendirilmesine tavsiye niteliğindedir. Dante’nin, insan doğasını, günahkâr halimizi aşmanın ve insani zayıflıklarımızın üstesinden gelmenin yollarını keşfettiği bölümdür. Son bölüm olan Cennet ise iyiliğe dairdir.  Edebi bir yolculuk şeklinde kaleme alınmış Hrıstiyanlıkta ölüm sonrası yaşamı anlatılır; aşkınlık, günahtan arınma ve erdem kavramları ile ilgilenir.

Cehennem’de Dante’nin bu yeraltı dünyasında günahların sıralanışını temsil eden ilginç bir topografisi vardır. Cehennemin yapısının ters koni biçiminde olması bu insani kötülüğe doğru yapılan yolculukta, yolun şaşırılmamasını, dibe doğru gittikçe hem günahların hem de cezaların ağırlaşmasını sağlamak içindir.

Cehennem’in topografik yapısı şöyledir:

  1. Çember ( Limbus) : Pagan kültürden gelen bilgeler, vaftiz olamadan ölen bebekler
  2. Çember: Şehvet günahlıları.“Dinmek bilmeyen cehennem burgacı öfkeyle sürüklüyordu ruhları; döndürüyor, silkeliyor, savuruyordu onları. Yıkıntının önüne vardıklarında çığlıklar, hıçkırıklar, yakınmalar yükseliyordu…”
  3. Çember: oburların ve açgözlülerin çilehanesi. “Ruhlar yağmurun altında köpekler gibi uluyorlardı.”
  4. Çember: cimriler ve savurganlar.“Başları saçsız olanlar papaz, papa ve kardinal idiler. Yani cimrilik bunlarda en üst aşamaya varır,”,“Gördüğüm insan sayısı her yerdekinden fazlaydı, çığlıklar atıyorlardı, göğüsleriyle koca yükleri iterken, birbirlerine de çarpıyorlardı…”
  5. Çember: öfkeye yenik düşenler. “Dikkat kesilip çevreme bakınca, çamura bulanmış insanlar gördüm bataklıkta, yüzlerinden öfke akıyordu, hepsi çırılçıplaktı. Yalnızca elleriyle değil, başları, göğüsleri ayaklarıyla da birbirlerine vuruyorlardı, dişleriyle birbirlerini parçalıyorlardı. İyi yürekli usta dedi ki: “Oğul bu gördüklerin öfkeye yenik düşenlerin ruhları”.
  6. Çember: Sahte peygamberler,kilse karşıtları, kafirler, öğretmenler ve dini sapkınlar.
  7. Çember: Şiddet yanlıları. “Ama saldırganlık üç türlü olduğuna göre burası da üç kısma

ayrılmıştır. Saldırısı tanrıya karşı, kendi kendisine karşı veya bir başkasına karşı olanlar.”

“Başkalarının kanını, malını çalan zorba hükümdarlar”;Atilla, Büyük İskender ve Dante’nin döneminde yaşamış siyasi rakipleri bulunur. “Ah bilinçsiz öfke ve doymazlık, ah. Bizi kısacık hayatımız boyunca kötülük etmeye sürükleyen ve kışkırtan sonra sonsuza kadar böyle kana batıran çılgın öfke”, “tanrısal adaleti yeryüzünde bir yıkım olan Atillayı Pyrrhus’ü ve Sextüs’ü işte oraya batırmıştır. Yıllar boyunca ortalığı kasıp kavuran Rene de Corneto ile Rene de Pazzinin de kaynar dalgalar içinde sonsuz gözyaşları döktükleri yer orasıdır.”

Kendi canlarına kıyanlar, intihar edenler. “Size kısaca yanıt vereceğim. Vahşi bir ruh kendi isteğiyle ayrıldığı bedeninden uzaklaşınca minos onu yedinci kata gönderir….harpiler onun yapraklarıyla karınlarını doyururken onu yaralarlar ve bu yara azaba yol açar.”

Tanrı’yı küçümseyenler, dine hakaret edenler, zındıklar bulunur ve ateş yağmurlarına maruz kaldıkları çöldedirler.

  1. Çember: Sahtekarlar. 10 Ayrı hendeğe ayırır.

Birinci hendekte pezevenkler ve kadınları baştan çıkaranlar cinlerce kırbaçlanırlar. “Yürü kadın tüccarı burada satılık kadın yok”

İkincide dalkavuklar boka batmışlardır. “El etek öptüğüm için pisliğe gömdüler beni, dilim övgüler düzmekten bıkmak bilmezdi.”

Üçüncüde “yalnızca erdemli kişilere ait olan karıları altın ve gümüş uğruna soysuzlaştıran sefil müritleri …üçüncü hendekte gömülüsünüz.” Kurnada ateşle yıkanırlar.

Dördüncüde büyücülerin, falcıların başı ters dönmüştür ve dilsizdirler.

Beşinci hendekte rüşvet alanlar vardır, zifte batırılmışlardı ve başlarını kaldıramazlar.

Altıncı hendekte ağır cüppeler giymiş iki yüzlüler bulunur.  “Bu yaldızlı kaftanlar kurşundandır ve o kadar ağırdır ki bu yüzden teraziler gibi gıcırdar.”

Yedinci hendekte hırsızlar, yaratıklarca işkenceye maruz kalırlar. “Elleri arkalarına yılanlarla bağlanmıştı ve bu yılanlar onların böğürlerine başlarıyla kuyruklarını sokmuş, önlerinde tekrar halkalanmışlardı.”

Sekizinci hendekte Akhalı kahraman Diomedes gibi hilekarların ruhları ateşlerde yanmaktadır.

Dokuzuncu hendekte lime lime edilmiş bölücülük, bozgunculuk günahlıları vardır. “Bak nasıl vücudumu parçalıyorum; bak Muhammed ne hale geldi? Önümden ağlayarak giden Ali’nin yüzü çenesinden kafatasına kadar yarıktır. Ve burada gördüğün bütün diğerleri yeryüzünde bozgunculuk ve bölüntü saçmışlardır, onun için böyle yarıldılar.”

Onuncu hendekte ise sahtekârlar vardır. Dermansız hastalıklarla kırılmaktadırlar.

  1. Çember: hainler. Cehennemin tam dibinde, dünyanın merkezinde yer alan çemberde hainlerin en büyüğü İblis yer alır. İslam’a göre İblis, Tanrı’nın buyruklarına itiraz etmiş, kibir göstermiştir. Hıristiyanlığa göre İblis, Tanrı’ya ihanet etmiş bir melektir. İblis’in üç yüzü ve her yüzün dev kanatları vardır. Buza gömülmüştür. Burada kendi cezasını çekerken 3 ağzıyla aynı anda üç kişiyi çiğneyerek hainlere de cezasını verir. “ Her ağız dişleri arasında bir günahkarı tokmak gibi eziyordu, böylece üç günahkara birden azap çektiriyordu.” En çok acıyı, İsa’ya ihanet eden havarisi İskaryotlu Yahuda çekmektedir. “Ötekilerden daha fazla ıstırap çeken şu yukarıdaki ruh İskaryotlu Yahudadır. Başı Dite’nin ağzının içindedir… başaşağı duran iki ruhtan siyah yüze asılı olanı Brutustur.”

Edebi özelliklerine ve büyüklüğüne karşın, İlahi Komedya’nın Cehennem bölümü, Atölyemiz açısından şiddet, ayrımcılık, ‘kadınların cehennemde bile yok kabul edildiği bir dünyanın’ ürünü olarak değerlendirildi. Ortaçağ Avrupa’sının karanlığının izleri olarak değerlendirilen genel karamsarlığın, şiddetin satır aralarından yazarın hümanist eğilimleri ve Rönesansı müjdeleyen saptamaları da göz ardı edilmedi. 

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.