28 Şubat darbesinin üzerinden 25 yıl geçti. Darbeciler o zaman darbenin etkilerinin 1000 yıl süreceğini söylüyorlardı. Dedikleri gerçekleşmedi. En demokratik sol grupların “Ne darbe ne şeriat” diyebildiği darbe günlerinde bile “Darbeye hayır! Tanklar kışlaya!” diyebilen bir geleneğin parçası olmak her zaman gurur verici oldu. 7 Mayıs 1997’de darbeye karşı çıkmış ve “Darbe yanlıları emekçileri bölüyor.” demiştik. 28 Mayıs 1997’de “Onlar bizi savunmaz! Biz onları savunalım: Refah’ın kapatılması çözüm değil” demiştik.
Darbeye bu netlikle karşı çıkan çok az siyasi odak vardı.
Refah partisi-DYP iktidarı 1996 yılında Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller liderliğinde kuruldu. Kurulduğu gün askerlerin kapatılması için kolları sıvadığı gündü. Devlet mekanizması iktidarı devirmek için heyecanla çalışmaya başladı. 24 Ocak’ta Kayseri’de bir toplantıda parti üyeleri tek tip elbise giydikleri için Cumhuriyet Başsavcılığı suç duyurusunda bulundu. Bu olay Refah Partisi’ne karşı devlet yaptırımları için işaret fişeği işlevini gördü. 4 Şubat 1997’de Ankara’da Sincan’ın merkez caddelerinde tanklar gövde gösterisi yaptı.
13 Nisan 2018’de darbe suçlamasıyla yargılandığı mahkemede Sincan’dan tankların geçirilmesinin abartıldığını söyleyen Çevik Bir, 21 Şubat 1997’de “Biz demokrasiye balans ayarı yaptık” diyordu.
28 Şubat 1997’de gerçekleşen MGK toplantısından hükümete karşı bir darbe bildirisi çıktı. MGK, hükümetin Atatürkçülüğün karşıtı olan uygulamaların odağı haline geldiğini, ordunun laikliğin güvencesi olduğunu, laik, sosyal ve demokratik düzenin bozulmasına göz yummayacaklarını ilan ediyordu.
28 Şubat’tan üç hafta sonra Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde konuşan Cumhurbaşkanı Demirel, “Kimse laik Cumhuriyet’e alternatif aramaya kalkışmasın” diyerek hükümete yönelik darbe girişiminin aktif bir parçası olduğunu göstermişti.
28 Şubat darbesinde altını çizmemiz gereken en önemli hususlardan biri bunun basit bir balans ayarı değil bir şiddet göstergesi olduğudur. 6 milyon kişi darbe sürecinde fişlendi. Kılık kıyafetleri yüzünden veya fişlemeler nedeniyle hakkında disiplin soruşturması açılan 33 bin 271 öğretmenden 11 bin 890’ı ceza aldı. Başörtüsü yasağına direnenlerin gördüğü şiddet, hakları için mücadele edenlerin hapis cezaları alması, binlerce insanın üniversite eğitiminin sona ermesi, Refah Partisi’nin kapatılması, kadrolarının siyaset dışına itilmesi gibi olaylar darbenin sonuçlarından bazılarıydı.
28 Şubat darbesinin mantığını savunan, hatta bazıları ikna odalarını savunan figürler, bugün iktidarın ortağı durumundalar. Bugün özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra iktidarın seçtiği güzergahın demokrasi açısından bedeli çok ağır. Askeri vesayetin geriletilmesinin ardından, tüm karar alma alanlarının tek bir kişinin elinde toparlandığı bir rejimin inşa edilmesi ile darbeye kendilerine karşı olduğunda karşı çıkanların gerekirse darbeyi o dönemde destekleyen güçlerle ittifak yapabileceklerini de göstermiş oldular.
Askeri darbelere, darbeci çetelere karşı çıkmayanların otoriter rejimle hesaplaşıyor görüntüsü iki yüzlülük içermektedir. O gün darbeye karşı çıkan sosyalistler olarak bugün de otoriter iktidarın baskılarına karşı çıkmak demokrasi ve özgürlükleri savunmak açısından bir tutarlılığın göstergesi. İktidarın aşırı sağcı politik uygulamalarını öne sürüp geçmiş günleri hayırla yad edenlerin demokrat olmadıklarını hatırlatmak bir zorunluluk.
Sosyalist İşçi