‘Orta Doğu Edebiyatında Savaş ve Barış’ olarak belirlediğimiz V.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye‘sinin son toplantısının konusu Zerdüşilerin kutsal metni olan Avesta’ydı. Zerdüşt ve öğretisini, Avesta’yı bize Asuman Kafaoğlu-Büke ve Görkem Yeltan tanıtıp tartışmaya açtı.
Avesta, Eski İran inancı olan Zerdüştlüğün kutsal kitabıdır. Metin yüzlerce yıl boyunca, İ.Ö 3000 yılından İ.S. 400’lere kadar sözel olarak nesilden nesle aktarılmış ve çok sonra, yaklaşık İ.S. 4 yy’da kaleme alınmıştır. İran, Azerbaycan ve Ermenistan bölgelerinde ve Hazar Denizi kıyılarında yüzyıllarca etkin olmuş bir inanıştır. Bugün, dünya genelinde, Zerdüştlüğü benimseyen yaklaşık 200.000 bin insanın olduğu söylenmektedir.
Bir bölümünün kendisinin yazdığına inanılan, inancın kurucusu Zerdüşt’ün sözleri, Gatalar denen dörtlükler halinde yazıp söylenmiştir. Bu dörtlükler, kutsal metinler, Avesta´da toplanmıştır. Avesta’nın 21 kitaptan oluştuğu, ancak İskender’in İran topraklarını işgali sırasında (İ.Ö.325) metnin büyük bölümünün yakıldığı/yok edildiği, geriye yalnızca Yasna, Visparad ve Vendidad bölümlerinin kaldığı iddia edilmektedir.
Zerdüşt’ün dini Hinduizm, Budizm, Taoizm, Şintoizm gibi Doğu dinleri ile Batı dinlerinin (tek tanrılı Ortadoğu merkezli dinler) bileşiminden oluşan bir dindir.
Zerdüşt’üğn yaşadığı (yaklaşık doğum tarihi İ.Ö.660), metnin şekillendiği, öğretinin yayılmaya başladığı dönem bölgede yerleşik düzene geçildiği, tarım ve hayvancılığın yapıldığı, zenginleşmelerin başladığı bir dönemdir. Eski ritüellerin bu yeni hayat biçimine uymuyor olması bir reformu gerektirmiş, Zerdüşt de bunu sağlamıştır. Dönemle ilgili sosyo-ekonomik gelişmelerini inceleyen çalışmalar, inananların yerleşik bir hayata geçmeleri ve ziraatla uğraşmalarını salık veren Zerdüşt’ün öğretilerinin önemli bir yer tuttuğunu söylenmektedir.
Öğretinin ana temasını iyi bir tanrının insanları daha iyi olmaları için teşvik etmesine araç olacak ahlak yasaları oluşturur. Dünya, iyi güçlerin efendisi/iyi ruh olan Ahura Mazda tarafından yaratılır, sonra iyi ile kötü, Ahura Mazda’nın ikizi, kötü güçlerin efendisi/kötü ruh Angra Mainyu’nun ortaya çıkması ile birbirine karışır, en sonunda da iyi ile kötünün birbirinden ayrılarak bölünür.
Zerdüşt öğretisine göre, dünya tarihi, her biri üç bin yıl süren dört dönemden oluşur. Henüz insan tohumunun atılmadığı ilk dönem, iyi ruh ile kötü ruh arasındaki savaşla geçer ve kötü ruhun cehennem çukuruna yuvarlanması ile son bulur. İkinci dönemde Agra Mainyu, altı kötü cin/devayla maddeden bir evren yaratır. Gökyüzüne saldırarak Ahura Mazda’nın yarattığı dünyaya kötülük yayar. İlk insan, bitkiler ve madenler bu dönemde türer. Üçüncü dönemde Zerdüşt peygamber doğar ve öğretisini dünyaya yaymaya başlar. Dördüncü üç bin yılın sonunda ise Kanvasa gölüne giren bakire bir kız, Zerdüşt’ün o gölde bulunan tohumlarından hamile kalarak insanlık tarihini bitirecek olan Saoşyans adlı son kurtarıcıyı dünyaya getirerek ‘Sonlu Zaman’, 12 bin yıl sonra yine ‘Öncesiz Zamana’ geri dönecektir. Bütün ölüler dirilip tekrar vücutlarına kavuşacak, ilk insan ‘Gayomart’ın kemikleri hayat kazanacak, iyiler Ahura Mazda’nın ülkesine, kötüler ise cehenneme gidecektir.
Zerdüşt, Ahura Mazda’nın üstünlüğüne inanır. Ahirette onun şeytanı yok edeceğini söyler. Kötülük asla iyiliği yenemez. Her şeyin sonunda, şimdiki dünya düzeni sona erdiğinde, kıyamet/diriliş günü geldiğinde, kötülük ile iyilik, en saf hallerinde, karşı karşıya geleceklerdir. Bu ateş ile metalin savaşı olacak ve sonunda ateş, metali işlenebilir hale getirip yumuşatacak, süt gibi bir doku sağlayacak, böylelikle iyilik kötülüğü dönüştürecektir.
Öğretiye göre her bireyin içinde, iyi ile kötü arasında bir savaş yer almaktadır. İnsanın yüreğinde hissettiği birincil önemdeki bu savaş ve aynı zamanda Ahura Mazda’nın yaratıcı gücüdür. Seçim insana bırakılır. Savaş süreklidir: Bir defalık bir karar ve seçim değil, her olay karşısında yeni bir savaş olarak insan yaşamı boyunca karşısına çıkacak bir savaştır bu. Öğretide bu seçimi yapabilecek olan insanın özgür iradesine özel bir önem atfedilir.
Angra Mainyu’nun tarafına geçen iblis tanrılar Deva’lara karşı “Silahınla onlara karşı gel” diye buyurur Zerdüşt. Aslında sağduyudan yanadır; ‘hayvanlara özellikle de ineklere, sığırlara, köpeklere, atlara iyi davran’, ‘toprağa iyi bak’, ‘temiz ol’, ‘çevreni, suyunu, toprağını temiz tut’, ‘kendini ve suyunu, toprağını kirlilikten arındır’, ‘yalan söyleme’,‘kimseyi aldatma’ der.
Atölye’de, Avesta’da barışçıl bir dünya/düzen anlatılmaktaysa da, kurulmak istenen düzenin, hayvanlar için bile hiyerarşik, sınıflı, kastlı olduğu vurgulandı. Köpek hiyerarşisi, çoban köpeği, ev köpeği, Vohunazga köpeği, Tauruna köpeği, su köpeği diye uzayıp gidiyordu.
Metin boyunca kadınlar asli olarak döllenmek ve doğurmak için vardılar. Başkanlar erkekti, önem dereceleri vardı; ev başkanı, aşiret başkanı, eyalet başkanı ve Zerdüşt. ‘Ve en iyi yönetenin Kral olmasına izin veren Ona!’ şükrediliyordu. Toplum sınıflıydı. Halk uğraşları ve önem derecelerine göre sıralanıyorlardı; din adamları/rahipler, arabacı ya da savaşçıların başı, çiftçiler ve zanaatkarlar.
‘Büyük bir evin efendisi olan’ önemliydi. Zengin ve fakir ayrımı, büyük ev/ küçük ev ayrımları yapılarak sınıfsal düzen sık sık vurgulanıyordu.
Devalar insanları dinden çıkartmak ve kanunları ihlal ettirmek için vardılar. Devalara uyanlar ağır bir biçimde suçlanıyor ve cezalandırılıyorlardı. ‘Beyazları olan ve kanama geçiren kadın ile cinsel ilişkiye girmek’, ‘Göğsüne süt gelmiş ya da gelmemiş hamile kadınla cinsel ilişkiye girmek’ gibi kırbaçla cezalandırılan çok sayıda suç vardı.
Erkekler de kendi içlerinde ‘aynı dinden olanlar ve olmayanlar’ olarak ayrılıyor ve suçlarına göre ağır kırbaç cezalarıyla cezalandırılıyorlardı. Hapsedilecek ‘cüzzamlılar, çürük dişliler ve akıl hastaları’ vardı. ‘Kemikler kırılıyor’, ’Fani bedeninden pirinç bir bıçakla organlar kesiliyor’, ‘Bedene çiviler batırılıyor’du.
Atölye’de, Avesta metinleriyle tanımlanan öğreti, Zerdüşt ve Zerdüştlük , özellikle kendinden olmayana karşı çok katı, savaşçıl ve şiddet yüklü bulundu. Ötekiler için çok katmerli beddualar olduğuna vurgu yapıldı. Hoşgörüsüz, affetme öğüdünün olmadığı, affedilme yollarının gösterilmediği bir metindi. ‘Bütün dinsizler ölmeyi hak ediyor’, ‘Bütün kötüler, kanunu hor görenlerin hepsi Hükümdar’a karşı gelen asilerdir. Hükümdara karşı çıkan bütün asiler dinsiz adamlardır ve bütün dinsizler ölmeyi hak ederler’, ‘Doğru dine ve doğru kanuna bağlı olmayan bir adam (yalnızca adam mı? Kadında mı?) ölse, bir yıl önce ölmüş kurbağadan daha fazla toprağı kirleyemez’.
‘Erkeğin kadınlarla(birden fazla), ya da kadının erkeklerle (birden fazla) cinsel ilişkide bulunması gibi erkeklerle ilişkide bulunana adam da Deva olan (iblis) adamdır’, ‘İster erkek olarak ister kadın olarak erkeklerle cinsel ilişkide bulunsun, o böyledir (iblistir)’.
Kadınlar, döllenmenin dışında bir de bazı cezaların kefareti olarak sunuluyordu; ‘Su köpeğini öldüren, ruhunu kurtarmak için dindarca ve sofuca, dindar adamlara, evlilikte hiçbir erkeğin tanımadığı, 15 yaşını geçmiş kız kardeş ya da bakire kız versin’. Kızların her durumda bir sahipleri vardı; ‘Eğer bir adam, ailenin reisine tabi olsun ya da olmasın, kocaya verilmiş olsun ya da olmasın genç bir kızla ilişki kurar da…’ Kadınların ödüller doğurganlıklarıyla paraleldi yalnızca;‘Ey kadın, seni çocukta ve sütte zengin yapacağım’, ‘Zürriyette zengin, sütte zengin, yağda zengin, ilikte zengin ve dölde zengin’, ‘Duamı çok sayıda oğul doğuran o kadınlara adıyorum’, ‘Ve ben bu Yasna’yı, pek çok oğlu olan şu kadınlar için…muzaffer bir şekilde vuran iyi ve heybetli bir biçimde biçimlenmiş Güç için… kutluyor ve yerine getiriyorum’.
Zerdüşt silahları ve savaşları yüceltiliyor, savaş araçları kutsanıyordu. ‘…güzel silahlarla, bütün silahların en görkemlileriyle, bütün silahların en muzaffer silahlarıyla silahlanmış bir tanrı olan Mithra’yı yardıma çağırıyorum’.
Atölyemiz açısında metin, tüm kutsal metinlerde gördüğümüz gibi, yerleşik düzeni koruyucu, ondan olmayana karşı hoşgörüsüz bulundu. Bu içerikteki kutsal metinlerle her tanışmamızda şu soruyu sormadan geçemediğimizi konuştuk; ‘Savaşı ve kötülüğü Tanrı mı yarattı?’