Küresel BAK’ın 2006 yılı değerlendirmesi
Tüm kamuyonu, tüm savaş karşıtlarını, 18 Mart’ta savaşa karşı düzenlenecek küresel eylem gününde birlikte olmaya ve 18 Mart’a kadar sürdüreceğimiz savaş ve işgal karşıtı kampanyayı, “İncirlik kapansın, ABD evine dön” kampanyasını birlikte örgütlemeye davet ediyoruz.
Şimdi değilse ne zaman, biz değilsek kim?
Sanki hiçbir şey olmamış gibi, Afganistan’da binlerce, Irak’ta on binlerce insan Bush’un yalanlarının ürünü olarak yaşamını yitirmemiş gibi ABD yönetimi hedef tahtasına İran’ı yatırdı. Tıpkı Irak işgal edilmeden önce olduğu gibi, ana haber bültenlerinde İran konuşuluyor, İran’ın ne kadar büyük bir tehdit haline geldiği “deliller”iyle açıklanıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İran’ı masaya yatırmaya hazırlanıyor. ABD’den, sık sık, İran’a karşı askeri bir seçeneğin gündemde olduğu açıklamaları geliyor.
Gelişmeler, Irak’ı anımsatıyor. ABD uzun bir süre Irak’ın ne kadar büyük bir tehdit haline geldiğini, engellenmezse dünya için büyük bir tehlike olduğunu anlatmış ve tam bir yalan bombardımanıyla Irak’ın işgalinin insanlık ve demokrasi adına başlatılacak en önemli girişim olduğuna tüm dünya kamuyounu ikna etmeye çalışmıştı.
İran konusu da aylardır masada…Bugünlerde konu biraz daha ısıtılıyor o kadar.
Irak işgalinin dünyayı içine soktuğu çılgınlık hallerini hatırladığımızda, yeni bir işgalin, İran’ın ABD tarafından bombalanmasının yaratacağı küresel gerginliği tahmin etmek güç değil. İran’da binlerce insan öldürülecek, ardından Bush, misyonlarının ne kadar önemli olduğunu anlatacak. Ortadoğu ve dünyada istikrarsızlık daha da derinleşecek. Beklenmedik tepkiler, intihar eylemleri, patlayan bombalar ve akan kan daha yoğun bir biçimde küresel bir gündem haline gelecek. Ve hiç unutmamamız gerekiyor ki İran’da masum insanlar ölecek, toplu mezarlar, kimyasal silahlar, tecavüz, alta yapıdaki, eğitim, sağlık alanlarındaki görülmemiş yıkım İran’ın günlük yaşamını alt üst edecek.
ABD’nin insanlığın önüne koymaya hazırlandığı bu seçeneğe karşı çıkmalıyız.
Bu seçenek, Irak gibi İran’la da sınır komşusu olan Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Yeni bir işgal hazırlığı, Türkiye’nin yeniden işgalcilerin bir parçası olması olasılığını gündeme getirecek. Askeri üsler istenip, bu üslerden kitlesel ölümlere neden olan harekatlar yapılmaya çalışılacak.
Bush’un böyle bir cüret göstermesini engellemeliyiz. Daha Irak işgalinde işlenen savaş suçlarının hesabını vermeden, yeni suçlar işlemesine izin vermemeliyiz.
Bu açıdan, hiçbir zaman olmadığı kadar avantajlı bir durumdayız. Bush yönetimi her geçen gün daha da yıpranıyor. Bush’un partisindeki skandallar, neocon eliti zayıflatıyor. Bush’un partisinin ABD meclislerindeki sözcüleri, Tom Delay ve Bill Frist , yolsuzluk suçlamasıyla yasal soruşturma altındalar. Aynı gün içinde neredeyse iki skandal yaşıyor ABD’li şahinler. Bir CIA ajanının adının Beyaz Saray’dan basına sızdırılması hakkında yürütülen soruşturmada ABD Başkan Yardımcısı Cheney’nin başdanışmanı Libby, savcı tarafından resmen suçlanınca istifa etti. Şimdi Bush’un, Watergate skandalı sonrası azledilen eski ABD Başkan Nixon gibi yolun sonuna geldiği söylenmeye başladı. CIA uçaklarının ve küresel işkencehanelerin açığa çıkması, ABD yönetiminin düşük itibarını daha da düşüren yeni skandallar oldu.
Bush’un ABD halkına verdiği vaatlerle gerçek arasında derin bir uçurum var. Ve gerçek ABD halkı için, Irak’ta ölen (şimdilik) 2 bin ABD’li asker. Ve gerçek Katrina felaketi. ABD’liler, tüm bu savaş çılgınlığının altında, Bush’un iddiasına göre, halkın güvenliğinin yattığını, ABD’lilerin güvenliği için Afganistan ve Irak’ta on binlerce masum insanın katledildiğini hatırlıyorlar. Ve bu yalanı hatırlayanlar, Katrina felaketinin öldürdüğü on binlerce ABD vatandaşını sormadan edemiyorlar. Felakete maruz kalan New Orleans halkına yardım ulaşmadı, yiyecek ulaşmadı. Övünülen ABD uygarlığı, dünyaya demokrasi taşıma misyonuyla dolu ABD demokrasisi çöktü. Bush’un yapabildiği tek şey, bir ABD kentini asker ve polisle kuşatmak oldu. Binlerce insan öldü. Bush’un güvenilirliği iyice dibe vurdu.
Son seçimlerin ardından bir kral gibi yemin töreni düzenleyen Bush, günün sonuna geldiğinde, vaatlerinin her birinin yalan olduğunu gördü. Bush zaten yalan söylediğini biliyordu da, ABD’de emekçiler, savaş karşıtları, hatta Bush’un üzerinde yükseldiği siyasi ve toplumsal zemini oluşturan kesimler bile ters giden bir şeyler olduğunu yüksek sesle dile getirmeye başladılar.
“George W. Bush gibi bir liderin ABD’nin başında bulunmasının sakıncaları giderek daha çok kimse tarafından anlaşılırken” gibi başlayan cümleler artık daha fazla yazar ve siyaset analizcisi tarafından kullanılmaya başlandı. Bütün bu belalar yetmezmiş gibi Bush’un başında bir de anket belası var. Gün geçmiyor ki bir gün bir anket yayınlanmasın. Bu anketler, Bush’a oy vermiş olan Amerikalılar’ın bir bölümünün de gerçekleri görmeye başlayarak Bush’tan desteğini çektiğini ortaya koyuyor. Washington Post gazetesiyle ABC News’un birlikte yaptırdıkları son kamuoyu yoklamasına göre Amerikalı seçmenlerin:
– % 65’i Bush’un ekonomideki performansını başarısız buluyor.
– % 60’ı Irak Savaşı’nı sürdürmenin gereksiz olduğunu düşünüyor.
– % 58’inin Bush’un dürüstlüğü konusunda kuşkuları var.
ABD’nin işinin ne kadar zor olduğunu gösteren başka veriler de var. ABD ekonomisinin dev bir borç batağına dönüşmüş hali. Dünyadaki toplam cari açığın yüzde 70’i, dünya GSMH içindeki payı yüzde 21 olan ABD’ye ait. Ekonomistlere göre ABD ekonomisinin büyümesinin finanse edilebilmesi için dünyanın geri kalanından ABD’ye günde 3 milyar dolar kaynak aktarılması gerekiyor. Bu miktar geçen sene günde 2 milyar dolardı. Irak işgalinin toplam maliyetinin yüz milyarlarca doları aştığı biliniyor.
ABD yönetimi Irak’ta, artık Cumhuriyetçi Parti temsilcilerinin bile itiraf etmek zorunda kaldığı gibi, batağa saplandı. Irak’ta işler, Bush’un planladığı gibi olmadı. Irak direniş hareketi sadece ABD ordusunun Irak’ta elini kolunu sallayarak gezmesini engellemekle kalmadı, aynı zamanda dünya kamuoyunun ilgisinin sürekli bir biçimde Irak üzerinde odaklanmasını sağladı. Dünya kamuoyu ise Irak’a baktığında yalan, ikiyüzlülük, işkence, cinayetler, yolsuzluklar, kiralık katiller ve petrol baronlarının çıkarları için paramparça edilen bir tarihsel-kültürel miras görüyorlar.
Bush’un sağ kolu İngiltere Başbakanı Tony Blair, her zaman olduğu gibi önce döküldü ve Irak’la ilgili olarak, “Bu kadar yaygın ve sert bir direnişle karşılaşacaklarını tahmin etmediğini” söyledi. ABD’nin Irak savaşı ile ilgili çok sayıda görüş üretilmeye başlandı. Bu görüşlerin bazılarının önemi, çok farklı bir yerden üretiliyor olması.
Öncelikle, hiç kimse Irak’a kitle imha silahına sahip olduğu için saldırılmasına rağmen tek bir kitle imha silahı dahi bulunamamış olmasını unutmuyor. Afganistan ve Irak’a saldırının en önemli ikinci gerekçesi, “terörizmi” yok etmek olmasına rağmen, Irak işgaliyle terör saldırılarında büyük bir artış yaşanmaya, bu saldırılar Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşemeye başladı. Bunu herkes görüyor. İspanya, Londra, İngiltere gibi ülkelerde yüzlerce insan Bush’un “terörle savaş”ının kurbanı oldu. Üstelik Usame Bin Laden hala yakalanamadı!
Irak için sunulan bir başka önemli gerekçe ise demokratik ve istikrarlı bir Irak’ın yaratılmasıydı. ABD yönetimi bu konuda da duvara tosladı. Anayasa referandumundan önce, Irak güçlerinin komutanı General Casey, ”sürecin yanlış bir yönde ilerlediğini’, ‘genel algıların, anayasanın, umulanın aksine, bir ulusal mutabakat belgesi olamayacağı” doğrultusunda olduğunu söylüyordu. Bir yandan direniş tüm hızıyla sürerken bir yandan da ABD’nin süper ordusu direnişle son darbeyi vuramıyor. Felluce, Necef ve Ramadi’de yaptığı gibi sivilleri, çocukları ve kadınları öldürüyor. Bu haberler dünya kamuoyu tarafından izlendikçe ABD politikaları insanlığın ortak kızgınlık öznesi haline geliyor.
Bu yüzden Arjantin’de ünlü futbolcu Maradona’nın, Arjantinli sanatçılar ve sinema yönetmeni Emir Kustirica’nın da aralarında olduğu on binlerce insan Bush’u protesto ediyor. İnsanlara Ramadi’de su içmek için evinden elinde beyaz bayrakla çıkan bir çocuğun Hollywood filmlerinden çıkma keskin nişancılar tarafından vücudunun delik deşik edildiği haberleri ulaştıkça savaşa karşı milyonları harekete geçiren öfke hiç azalmıyor. Bu haberler Guantanamo ve Ebu Garib cezaevlerinde yaşanan işkencelerin boyutlarını akla getiriyor ve Bush ve kabinesinin güvenirliği biraz daha dibe vuruyor. Oğlu Irak’ta ölen asker annesi Cindy Sheehan gibi yüz binlerce savaş karşıtı, Bush’a karşı bileyleniyor. Güney Kore’de binlerce çiftçi, Bush’a karşı protestolar düzenliyor. Dünya savaş karşıtları Bush’a rahat yüzü göstermiyor.
İşlerin, ABD egemen sınıfının ve yönetici “yeni muhafazakârların” istediği gibi gitmemesi, Bush ve kabinesinin hemen geri adım atacağı anlamına gelmemeli. İran’a karşı askeri bir müdahalenin bu kadar sık konuşulması, Bush’un durmaya niyeti olmadığını gösteriyor. Bush durmayacak. Temsil ettiği güçten daha büyük bir güç tarafından durdurulmadıkça savaş ve işgal politikalarına devam edecek. ABD emperyalizminin dünya hegemonyası için verdiği küresel politik mücadelenin, yani “yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin” uygulanması için bir araçtan başka bir şey olmadığından, savaş ve işgal politikaları devam edecek.
Bush’u ya Irak direnişi, küresel savaş karşıtı hareket ve ABD ve İngiltere’deki savaş karşıtı hareketlerin birleşik gücü durduracak ya da Bush “oyuna” devam edecek.
Bu kanlı bir oyun. Dünyanın geleceğini karartan bir oyun. Ölümün her an, her yerde kol gezmesine neden olan bir oyun.
Biz, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu aktivistleri, çok uzun bir süredir bu oyunu oynamayacağımızı, Bush’un kanlı savaş politikalarına bir son verilmesi gerektiğini haykırıyoruz.
Irak’ta on binlerce insan öldürüldü. Belki tanışamamıştık onlarla, el sıkışamamıştık ama onlar bizim kardeşimizdi. Bizim bir parçamızdı. Süper askeri güce sahip oldukları için, dev petrol ve silah şirketlerinin başını çektiği küresel sermayenin ve sözcüleri Bush’un hırslarının ve iki yüzlülüklerinin sonucunda öldürüldüler.
Irak’ta her gün patlayan bombalar Bush’un yalanlarını da suratına patlatırken, bu adam hiçbir şey olmamış gibi İran’a saldırmaktan söz edebiliyor.
Artık buna bir son vermeliyiz. Bu çılgınlığı, bu haksızlığı durdurmalıyız.
Bu yüzden tüm kamuyonu, tüm savaş karşıtlarını, 18 Mart’ta savaşa karşı düzenlenecek küresel eylem gününde birlikte olmaya ve 18 Mart’a kadar sürdüreceğimiz savaş ve işgal karşıtı kampanyayı, “İncirlik kapansın, ABD evine dön” kampanyasını birlikte örgütlemeye davet ediyoruz.
Şimdi değilse ne zaman, biz değilsek kim?
Küresel BAK