18 Ocak 2023 – Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi, XIV. Dönem, 7. Toplantı – Gizli Başyapıt

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

‘Fransız Edebiyatında Savaş ve Barış’ temalı XIV. Dönemine giren Atölyenin 18 Ocak 2023 tarihli yedinci oturumunda Şengül Çiftçi bizlere Honoré de Balzac’ın (1799-1850) yaşadığı 18-19. yüzyıl Fransa’sasının edebiyat akımı olan ‘realizm’i (gerçekçilik) ve doğacılığı, yazarın yaşamını anlattıktan sonra, atölyenin konusu olan Gizli Başyapıt adlı eser (1832) hakkında kısa bir bilgi verdi ve kitabı katılımcıların tartışmasına açtı.

1789 Yılında başlayan ve etkisi uzun süren  Fransız Devrimi sırasında ve sonrasında Fransa köklü toplumsal değişimler yaşar. Bu içinde hem iyiyi hem de kötüyü barındıran çatışmalı bir dönemdir. Dönem Cumhuriyetçiler ile Kraliyetçiler’in, 1830 yılında ülkeyi terk etmek zorunda kalan  X. Charles’e dek yaptıkları kanlı kansız tüm çekişmelerinin yaşandığı bir aralıktır. Fransa halkı yaşanan bu çatışmalar sırasında yaşamlarını sürdürmek için kendi çıkarlarını korumaya çalışırlarken bu toplumsal değişimi keskinleştirirler. Dönemin sanatı sevgi, güç gibi evrensel konuları tüm çıplaklığı ve eleştirel bir yaklaşımla inceler. Bu çalışmalar Fransa ve demokrasiyi algılamak için çok önemli fırsatlardır.

İşte Honoré de Balzac tam da bu dönemin ruhunu yansıtan yazarlardan biridir. Eserleri bu nedenle tüm dünya için önemli bir belge niteliğindedir; kitapları için ‘Fransız Devrimi’nin geçmişinin belgesidir’ denilir. 

Edebiyatta realizm ve doğalcılık anlayışının kurucusu olarak kabul görür.

Realizm

Realizm sanatta gerçekçilik olarak kabul edilen edebiyat akımıdır. Auguste Comte’un ortaya attığı pozitivizm felsefesinin edebiyata uyarlanması olarak ortaya çıkar. Gözlem ve deneye değer verir. Edebiyat tarihinde 19. yüzyıla kadar etkili olan romantizm ve klasisizm gibi duyguların yoğun olduğu akımlara bir alternatif yaklaşım olarak görülebilir. 19.Yüzyılda sanayi devriminin etkisini göstermesiyle birlikte teknolojinin ilerlemesi, sanayi devriminin yoğun bir şekilde yaşanması edebiyatta da bakış açılarını değişir.

Toplumsal sınıfların oluşumuyla birlikte toplumda ekonomik sorunlar yaşayan gelir düzeyi düşük işçi ve köylü sınıfı dikkat çekmeye başlar. Toplum katmanları arasındaki farklar, realizm akımının temel dayanağını oluşturur. Böylece mitolojik ve hayali konular artık edebiyatçılar için geride kalır. Realizm ile birlikte edebiyatta tüm dengeler yer değiştirir. Dengelerin yer değiştirmesi de realizm akımının doğuşunu hızlandırır. Gerçekleri her şeyden üstün gören bir akımdır. Bu akımla birlikte romantizmde etkisini koruyan duygular ve hayaller, toplum gerçekleriyle yer değiştirir.

Realizm Akımının Özellikleri şöyle sıralanabilir:

•          Eserlerde toplum gerçekleri ön plandadır. Gerçekler tüm çıplaklığıyla okuyucuya aktarılır.

•          Doğa ve toplum olduğu gibi kopya edilir. Sanatçılar objektif ve yansızdır. Eserlerde kendi duygu, düşünce ve yorumlarını katmazlar.

•          Biçimde kusursuzluk amaçlanır. Süsten ve abartıdan kaçınılır.

•          Realistler gözlem, araştırma ve belgelere dayanarak, yaşananı nesnel bir şekilde aktarmayı amaçlar. Realizmde biçim güzelliğine önem verilir, dilde ve anlatımda süsten, özentiden kaçınılır çünkü sanatı, klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak amaçlanmaktadır.

•          Realizm akımı etkisiyle yazılan eserlerde öyküleme dışında baskın olarak betimleme kullanılır. Yalnızca yaşananın anlatılmasına yönelen gerçekçiler, olaylar ve kişiler karşısında tarafsız davranır. Karakterlerin psikolojileri, yaşadıkları ortam, karakteristik özellikleri detaylarıyla betimlenir.

•          Toplumun sıradan kişileri eserlerde görülmeye başlar. Her şey ne bütünüyle iyi, ne de bütünüyle kötüdür.

•          Amaç yaşananları nesnel bir tutarlılıkla gün yüzüne çıkarmaktır.

•          Okuyucuyu eğitmek, ona nasihat vermek gibi bir amaç güdülmez.

•          Realizm roman ve hikâye ön plana çıkar.

Yaşanan ve gözlenen gerçek bütün çıplaklığıyla anlatılır. 1857’de Gustave Flaubert’in kaleme aldığı ‘Madame Bovary’ ile realizmin, romantizm karşısında üstünlük sağladığı kabul edilir. Bu roman ilk büyük realist roman sayılır.

Realizmin temsilcileri arasında sayılabilecek dünya edebiyatından isimler şöyle sıralanabilir:

Marie-Henri Beyle Stendhal, Honore de Balzac, Gustave Flaubert, Ernest Hemingway, John Steinbeck,  Charles Dickens, Lev Tolstoy, Fyodor Mikhailovich Dostoyevski, Anton Çehov, Nikolai Gogol, Maksim Gorki.

Türk edebiyatında:

Recaizade Mahmut Ekrem,  Sami paşazade Sezai, Nabizade Nazım, Halit Ziya Uşaklıgil, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Memduh Şevket Esendal, Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay, Sait Faik Abasıyanık.

Honore de Balzac

1799 yılında Fransa-Tours’da doğar. Asıl ismi Honore Balssa’dır. Adını Balzac olarak değiştirir ve soyluluk ifade eden de’ ön takısını ekler. Köy kökenli bir ailenin çocuğudur, babası devlet memurudur. 6 Yıl Vendome’da College des Oratoriens’te öğrenim görür, Napolyon’un devrilmesinden sonra ailesinin taşındığı Paris’te iki yıl daha eğitimine devam eder, üç yıl bir avukatın yanında çalışır. Küçük yaşlardan itibaren edebiyata gösterdiği eğilim ağır basar. Trajedi türünü denediği 1819’da yazılmış ‘Cromwell’ başarı kazanamayınca romana yönelir. Para kazanmak için değişik isimlerle tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazar, basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yapar, başarılı olamayınca tekrar edebiyata döner. 1829 Yılında yazdığı ‘Les Chouans’ (köylü isyanı) isimli tarihi roman tanınmasını sağlar.

1824-1834 Yılları arasında yayıncılarından kazandığı parayla bohem bir yaşam sürdürür, 1829-1831 yılları arasında yergici gazetelere yazılar yazar, 1830’lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla, eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında toplamaya karar verir: örf ve âdet incelemeleri, felsefi incelemeler ve çözümleyici incelemeler. Bu tasarı 1834-1837arasında 12 cilt olarak ortaya çıkar. 1840 Yılında bu yapıtların hepsine Dante’yi anımsatan bir başlık koyar: ‘İnsanlık Komedisi’. Bu eserin 1842-1848 yılları arasında 17 ciltlik bir baskısı yapılır.  Bu yayın 1869-1876 arasında 24 cilt olarak yayınlanır 

Eserlerinde aynı kahramanlara tekrar tekrar yer verme düşüncesini geliştirir. Bunu gerçekçiliğin baş romanı kabul edilen ve 1834’te yayınlanan ‘Goriot Baba’da uygular. 1836 ve 1837 yılları arasında İtalya gezisine çıkar. 1828’de Versailles yakınlarında pahalı bir ev yaptırır. Borç sorunu nedeniyle Passy’de bugün Balzac Müzesi olan eve yerleştir. Para kazanmak için tiyatroda başarısız denemeler yapar. Edebiyatçılar Derneği başkanı olarak yazar haklarıyla ilgili girişimlerde bulunur.1847 Yılında Polonya’da sevgilisi Eveline Hanska’nın şatosunda kalır,1850 yılında evlenip Paris’e döner. Birkaç ay sonra 18 Ağustos 1850 tarihinde yaşamını yitirir.

Balzac üretken bir yazardır ve 100’den fazla roman kaleme almıştır. Ölümünden sonra geride 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde eser bırakır. Mantıksal bir sıra izleyen olayların her şeyi gören bir gözlemcinin ağzından anlatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kuralları belli ‘klasik roman tekniğini’ Balzac’ın kurduğu düşüncesi hakimdir. Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardır. Kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı bilir. Eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. Bütün bu özellikleriyle ‘Romanın Shakespeare’i sayılır. Eleştirel düşüncülerini ve ideolojilerinin etkisi ile yaşama her zaman realist bir düşünce ile bakar. Romanlarında her zaman gerçekçi ve doğal bir üslup kullanır.

Honore de Balzac romanlarında evlilik kurumunu eleştirir, kahramanları genellikle kadınlardır.  Kadın okuyucuların dikkatini çekmeyi başarmıştır. Bu ağır yazma maratonu onu aklını kaybetme noktasına getirir. 1833 Yılında yazar tüm kitaplarını bir eserde toplama kararı alır. Bu büyük eseri yazabilmek için finansal kaynağını sağlamak adına bir borç batağına girer ve alacaklarından kaçarak hizmetlisinin isminin altına gizlenir. 1835 Yılında bir gazete satın alır ve bu dönemde Vadideki Zambak kitabını yazar. Bu dönemde kalp krizi geçirir, sevdiği kadını kaybeder, depresyona girer ve gazetesini kaybeder. En sonunda 12 ciltlik 3 bölümünden oluşan eserini yayınlar.

Gizli Başyapıt

1832 yılında yazılan ve yayımlanan, mükemmel bir eser ortaya koymak isteyen bir ressamın öyküsünün anlatıldığı bir uzun hikâyedir. Bu eserde resim sanatı ve ressamlıkla ile ilgili pek çok bilgiyi Gustave Clarence Rodolphe Boulanger isimli bir ressamdan temin eder, bir anlamda öykünün danışmanı ve akıl hocasıdır.

Ressam Frenhofer on yıl boyunca atölyesine kapanarak soyut olağan dışı bir resim yapmaya çalışır. Resimlerinin sergilenmesinden hoşlanmayan ressam herkesten sakındığı kimselere göstermediği ve ruhu olduğuna inandığı resmini anlayacağı umuduyla genç bir ressam ile usta bir ressam arkadaşına gösterir. Büyük beğeni ve iyi eleştiri alacağını düşünen ressamın aldığı yanıtlar umduğu gibi olmayınca aklını yitirir.

Bu öyküde yazar karaktere önem vererek olağandışı veya eşsiz bir eser yapmak isteyen bir ressamı öne çıkarır. “Sanat ve sanatçı nedir” sorusuyla başlayan ve sanatın amacını sorgulayan eser ve sanatçı arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir metindir bu. Metindeki baş karakter “Frenhofer” Cezanne, Picasso gibi ressamları ve Karl Marks, Friederich Engels gibi felsefecileri derinden etkiler. Metinde ressam soyut bir resim yok iken soyut bir resim yaptığına inanır. İlginç olan, öykü 1831 yılında yazıldığında soyut resim kavramının henüz ortaya çıkmamış olması, sürrealist resim sanatının bilinmemesidir. Yıllar sona Cezanne’nin pek çok kara kalem taslak çalışmalarında ‘Gizli Başyapıt’ sahnelerini  resmettiği bilinir. Öykü 1949 yılında Sdney Peterson tarafından ‘Bay Frenhofer ve Minotaur’ adıyla sinemaya uyarlanır. Sonrasında Jaques Rivette tarafından çekilen ‘La Belle Noseuse’(iğrenç, mide bulandırıcı) filmine de ilham olur.

Öyküde yaşlı ustanın anlamsal arayışları ve tereddütleri üzerinden, mükemmel eseri üretme evresindeki doğum sancıları, derin analizler ve öğretiler ile anlatılır. ‘Mükemmel nedir?’, ‘En iyi mi olmalı, en anlaşılmaz mı olmalı?’, ‘Anlaşılmayan sanatçının üzülmeyi de bilmesi gerekmez mi?’ soruları sorulur.

Eser boyunca yazar karşıtlık kavramı üzerinde durur: Kont ve Güzel Karısı- muhteşem salonun içinde herkesi ürperten/tiksindiren yaşlı adam, ölüm ve hayat, gençlik ve yaşlılık…

Balzac daha gerçekçi olmak amacıyla tanrısal-yazar olmaktan kaçınır ve bunda da başarılıdır.  Bazı olayların anlatımında daha etkili olabilmek amacıyla, ‘olayları büyütme tekniği’ne başvurur.

Katkılar, eleştiriler

Balzac’ın kadını koyduğu yer Atölye tarafından eleştirildi: “Senin şu azize çok hoşuma gidiyor.”, “İhtiyar,‘’Öhö Öhö!’’yaptı. ”Íyi mi Hem evet hem hayır. Senin kadıncağız fena kotarılmamış, lakin yaşamıyor.

Sizler bir figürü doğru çizip her şeyi anatomi kurallarına göre yerli yerine oturtunca işinizi bitirdiğinizi sanıyorsunuz! Şu yüz hattını, paletinizdeki önceden karılmış bir ten rengiyle, bir tarafı diğerinden koyu tutmaya özen göstererek boyuyorsunuz ve arada bir, bir masanın üzerinde ayakta duran çıplak bir kadına baktığınız için doğayı kopya ettiğinizi sanıyor, ressam olduğunuzu, Tanrı’nın sırrını çaldığınızı hayal ediyorsunuz!.. Bırrr!

Sözdizimini eksiksiz bilmek, dil hataları yapmamak büyük bir şair olmaya yetmez.’’, “Azizene bak, Porbus! İlk bakışta harikulade görünüyor; ama ikinci bakışta tuvalin zeminine yapıştığı, vücudunun etrafında dolaşılamayacağı fark ediliyor.

Bu sadece bir yüzü olan bir silüet, dekupe edilmiş bir figür, arkasını dönemeyecek, pozisyon değiştiremeyecek bir görüntü. Ben şu kol ile tablonun arasında boşluk olduğunu hissetmiyorum; espas ve derinlik yok; bunula birlikte, perspektif kusursuz ve göğün renklerinin açılışı tam olarak verilmiş. Gel gelelim, bu kadar övülesi çabalara rağmen, bu güzel bedenin hayatın ılık soluğuyla canlandığına inanmam imkansız.

Bu kadar sıkı, yuvarlak bir boğaza dokunsaydım, herhalde mermer kadar soğuk gelirdi elime!”, “Hayır, dostum, bu fildişi derinin altında kan dolaşmıyor, hayat, şakakların ve göğsün kehribar rengi şeffaflığının altında birbirine dolanan damarları ve kas tellerini lâl rengi çiyiyle şişirmiyor. Şurası titreşiyor, ama şurası hareketsiz, hayat ve ölüm her ayrıntıda birbiriyle savaşıyor, Azizen burada bir kadın, şurada bir heykel, daha ötede bir kadavra.

Senin yarattığın suret tamamlanmamış. Sevgili eserine ruhunun ancak bir parçasını üfleyebilmişsin, Prometheus’un meşalesi ellerinde defalarca sönmüş ve tanrısal alev tablonun pek çok yerine değmemiş.’’

Yazar toplumdaki genel rahatlığı konfor anlayışını eleştiriyor.  “Biz insanlar -hele de artık- bir şeyleri, yapmak için yapıyor, yalnızca belirli dogmalar doğrultusunda, herhangi bir arayışa girmeden bir şeyler üretme çabasına giriyoruz, Zira bu durum başka birinin üretme çabasını taklitten öteye gidemiyor. Kendimize olmuşlar arasından en güzelini seçiyor, işte bu! Ben bu olacağım diyoruz. Peki neden? Neden apayrı bir şey olmak varken olmuşluğa meyil ediyoruz. Hali hazırda önceden yapılmış, yani mümkünlüğü şüpheye mahal vermeyen bir şeyin peşinde olmak, bazı şeyleri daha garanti kılıyor olabilir mi?

Yani konfor alanımızdan çıkmaya çabalarken bile, rahatlığı denenmiş başka konfor alanlarına küçük bir zıplama yapmayı mı hedefliyoruz?”

Sanatçıya bakış açısında da yerinde saptamalar yaptığı ve sanata bakışı eleştirdiği önemli satırlar var. “Sözdizimini eksiksiz bilmek, dil hataları yapmamak büyük bir şair olmaya yetmez”, “Özellikle bu söz bütün bir sahifeyi özetliyor aslında, Piyano çalmayı bilen herkes, doğru notaya basabilir. Peki öyleyse Mozart’ı Mozart yapan şey neydi?”  ‘’Sen değersiz bir kopyacı değil, bir şairsin! Başka türlü olsaydı bir heykeltıraş bir kadının bedeninin kalıbını çıkarır, yaptığı bütün o işlerden kurtulurdu! Hı! Sevgilinin elinin kalıbını çıkarmayı dene de bir koy önüne bakalım, karşında hiç bir benzerliği olmayan korkunç bir kadavra bulursun, birebir kopyalamadan sana o elin hareketini ve canlılığını verecek heykeltıraşın kalemini aramak zorunda kalırsın. Bize düşen, canlı cansız varlıkların özünü, ruhunu, çehresini kavramaktır. Görsel etkiler! Görsel etkiler! Onlar hayatın kendisi değil, arızalarıdır.’’, ‘’Sevgilinin elinin kalıbını çıkarmayı dene de bir koy önüne bakalım, karşında hiç bir benzerliği olmayan korkunç bir kadavra bulursun.’’

“Peki Frenhofer, anlaşılamayan bir bilgelikte midir yoksa, heykeline aşık olan Pygmalion gibi işine olan tutkusunu farklı bir boyuta taşıyıp, bir saplantı haline mi getirmiştir? “ Bu okurun karar vereceği bir şeydir. Ressamların hayranlıkla bakakaldığı tablolar için onlar benim yanlışlarım diyen bu adam, belli ki öyküde çok daha farklı anlamlar aramıştır. Belki de onun ifade ediş şekli ile bir kadının kaçarken geride bıraktığı ayak izi gibi küçük bir andır kusursuzluk. “Belki de hiç görülmemiş ve görülemeyecek olan bu kadının yalnızca kusursuz ayağının görünmesi, bütünün ne denli kusursuz olacağını hayal dünyamızın da imkanlarından faydalanarak, daha da kusursuz bir hale getirmiş olabilir.” Erotik bir havaya büründürdüğü bu küçük görüntünün büyük kayboluşu belki de anlatmak istediği şeyin en iyi ifadesiydi.

Atölyede “Afyonla kafayı bulan Türk”, “cahil kadın, zayıf ve batıl inançlı”, “dünya benim için ıssız bir yer” gibi tanım ve duygu belirtilerine de dikkat çekildi.

31 Mayıs 2023 tarihine kadar sürecek olan 14. Dönem Fransız Edebiyatında Savaş ve Barış Atölyesinin bundan sonra incelenecek kitaplarla ilgili takvimi şöyledir:

Fransız Edebiyatında Savaş ve Barış
Yazarın hayatıKitapYazarSayfaTürAnlatıcıTarih
1871-1922Swann’ın Bir AşkıMarcel Proust192duygusalDidem Arslanoğlu25 Ocak
1873-1954Dişi kediSidonie-Gabrielle Colette111romanŞengül Çiftçi8 Şubat
1900-1999Altın MeyvelerNathalie Sarraute136romanYıldız Önen22 Şubat
1908-1986Sessiz bir ölümSimone de Beauvoir126anıCeren Aydos8 Mart
1914-1996Hiroşima SevgilimMarguerite Duras120film hikayesiKamer Badur Eğilmez22 Mart
1915-1980Yas günlüğüRoland Barthes268günlükGülsüm Ekinci5 Nisan
1940-SenelerAnnie Ernaux72Aliye Zorlu19 Nisan
1940-Göçmen YıldızJean-Marie Gustave Le Clézio320romanYıldız Önen3 Mayıs
1940-Cahil Hoca-Zihinsel Özgürleşme üstüne beş dersJacques Rancière144hikaye/felsefeYasemin Kilit Aklar17 Mayıs
1948 –Amerikan İşgaliPascal Quignard142romanHatice Morkaya31 Mayıs

Barışla Kalın

Atölye BAK

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.