19-20 Kasım’da Lizbon’da dünya liderleri NATO’nun yeni stratejisini belirlemek için bir araya geldiler. Yeni stratejileri, savunma maskesi altında dünyanın daha fazla silahlanmasını, savaş ve işgallerin devam etmesini sağlayacak kararları içeriyor. Stratejiyi açıklamak için kullandıkları sözcük “güvenlik” olsa da gerçekte savaş isteklerini anlatıyor. Rusya gibi büyük güçlerle işbirliği yaparak savaş ticaretini daha da büyütmeyi hedefliyorlar. Aynı tarihlerde, Lizbon’da Escola Secundária de Camões’de yapılan NATO karşıtı zirvede Avrupa barış hareketi NATO’nun bir an önce lağvedilmesi gerektiğini vurguladı. Yeni NATO stratejinin dünyayı savaş ortamında tutacağını, bu yüzden red edilmesi gerektiği anlatıldı. Küresel Barış ve Adalet için, silahsızlanmaya özellikle nükleer silahsızlanmaya bir an önce başlanması çağrısı yapıldı.
Karşı Zirve, 19-21 Kasım tarihleri arasında Portekiz’deki NATO karşıtı zirve için bir araya gelen barış hareketlerinin temsilcisi PAGAN (Portekiz Savaş ve Nato Karşıtı Platform) ve ICC (Avrupa Nato karşıtı Uluslararası Koordinasyon Kurulu) işbirliği ile örgütlendi. 30 ülkeden 100 temsilcinin katıldığı zirvede Nato’nun savaşa dayalı yeni stratejisine karşı Küresel Barış için neler yapılacağı tartışıldı. Karşı Zirve’de Nato’nun yeni stratejik konsepti değerlendirildi. Nato’ya karşı ortaklaşa neler yapılabileceği tartışıldı. Avrupa, Amerika ve Latin Amerika deneyimleri paylaşıldı. Pazar günü yapılan forumun ardından ortak deklarasyon yayınlandı. Deklarasyon’da savaş çığırtkanlığı yapan, silahlanmayı savunan Nato’nun lağvedilmesi için çağrı yapıldı.
Cumartesi günü öğleden sonra Portekiz’deki pek çok barış hareketi, siyasi parti ve sendikaların katıldığı bir yürüyüş gerçekleşti. “Natoya hayır, Barışa Evet” sloganı ile yürüyen binlerce barış aktivisti Nato’yu protesto ettiler. Atılan sloganlarda Nato’nun dağıtılması, füze kalkanının engellenmesi, Afganistan işgalinin sona erdirilmesi istendi. Yürüyüş öncesi 2 gün boyunca Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelen göstericiler kendilerini birbirine zincirleyerek ve başka tarzda eylemlerle sürmekte olan NATO zirvesini engellemeye çalıştılar. Bu eylemlerde göstericilerden 40 kişi gözaltına alındı. Göstericiler NATO Zirvesini engelleme suçu ile bir süre gözaltında kaldılar.
19 Kasım Cuma birinci bölüm: Nato’nun Yeni Stratejisi
Karşı zirve PAGAN’dan Natália Nogal ve ICC’den Reiner Braun’un açılış konuşmalarıyla başladı. Konuşmacılar, Nato zirvesi ile aynı saatlerde başlayan karşı zirvenin önemini vurguladılar. Burada yapılacak tartışmaların, çıkacak sonuçların önümüzdeki dönemde barış hareketini güçlendireceğini anlattılar. Karşı zirve için Lizbon’a gelmeye çalışan 150 kişinin sınırlardan geri çevrildiğini ve bunun demokrasi ihlali olduğunu söylediler.
İlk oturumda NATO üzerine konuşmalar yapıldı.
Savaş ve Barış konusunda Portekiz Le Monde Diplomatique gazetesinden Sandra Monteiro konuştu. Dünyanın geldiği dönemin barış hareketi için çok zor bir dönem olduğunu anlatan Sandra, önümüzdeki dönemde mücadele etmek gerektiğini anlattı. Medyanın NATO zirvesini dünyayı barışa götürecek bir buluşma olarak anlattığını, hâlbuki gerçeğin tam tersi olduğunu anlattı. 11 Eylül konsepti savunma adına saldırı oldu. Medya bunun en iyi temsilcisi oldu. Medyanın etkisini bilip buna göre strateji belirlemek gerekir diyerek konuşmasını bitirdi.
Yeni NATO stratejisi ve Küresel Kriz konusunda, PAGAN’dan Vitor Lima konuştu. Konuşmasında; “İçinde yaşadığımız dünyada en çok Amerika ve Avrupa konuşuluyor, bu ülkelerin güvenliği her şeyin üstünde tutuluyor. Ekonomik ve askeri olarak güçlü ülkeler politik hegemonya sağlıyor. Yoksul ülkeler, sadece göç yoları olarak anılıyorlar. Savaş ve işgal altında dünyanın önemli bir bölümü yoksulluk ve baskıcı rejimler altında inliyor. Ancak bunların sorunları görülmüyor. Savaşa ve silahlanmaya ayrılan bütçe bu ülkelerin pek çok sorunu çözebilecek miktarda.” Şeklinde görüş açıkladı.
Yeni Nato stratejisindeki Nükleer Silahlar konusunda Joseph Gerson konuştu. Özetle “Nato şimdiye kadar Amerika’nın çıkarlarını koruyan bir örgütlenme oldu, son strateji bunun devam edeceğinin kanıtı. Amerika her zaman nükleer silahlanmayı güvenlik için yaptığını anlatıyor. Diğer tüm ülkeler bunları saldırı için kulanabilecek iken Amerika sadece savunma amaçlı geliştiriyor yalanı kamuoyunda oldukça etkil,i halbuki Hiroşima da olanlar ortada.” dedi.
NATO ve Füze Kalkanı konusunda Üslere Hayır Ağından Çek Cumhuriyeti’nden Jan Majicek konuştu. Konuşmasında “Füze kalkanı Bush zamanında Sovyetler’e karşı uzay savaşları ile başlamıştı. Şimdiki plan da bu planın bir versiyonu. Obama Nato ve Avrupa’nın kabul edebileceği şekle çevirdi. Savunma amaçlı kalkan diye tanımlanan füze sistemi girdiği toprakları savaşa sokacak hale getirme şansına sahip. Doğu avrupa’da maalesef güçlü sosyal hareketler yok. Füze kalkanı gibi saldırılar geldiğinde bunu durdurabilecek bir güç yok. Silahsızlanma için mücadele etmek çok önemli, beraber mücadele ile bunu başarabiliriz.” dedi.
NATO’nun Afganistan Savaşı konusunda Afganistan’dan Shams Arya konuştu. Arya konuşmasında “Maalesef uzun yıllardır Afganistan sadece savaş ve ölüm ile anılıyor. Önce Sovyetler’in işgali ardından baskıcı bir ara dönem şimdi Amerikan’ın Nato şemsiyesi altında işgali.
Batı terörizme karşı mücadele ediyoruz diyor ama kendileri Afgan halkını terörize ediyorlar. Bu gün savaştıkları kişiler, örgütler kendi mahsulleri. Karzani hükümeti yozlaşmış, Afgan halkının düşmanı bir iktidar oluştu.
Afgan halkının kendi hayatını yeniden kurabilmesi için önce tüm işgal güçlerinin Afganistan’ı terk etmesi gerekiyor. İşgal güçleri Afganistan’ı sıradan insanlar için yaşanılmaz bir hale getiriyor. Yeni bir Afganistan için çalışan tüm örgütlerin birinci talebi işgalin bitmesidir.” dedi.
19 Kasım Cuma ikinci bölüm: Atölyeler
NATO, Savaş ve Küresel Kriz
Atölyede NATO, çatışmalar ve günümüzdeki uluslar arası ekonomik krizi arasındaki ilişkiler tartışıldı. NATO’nun politikaları ve stratejisinin uluslar arası durumu belirlediği anlatılan atölyede; savaşlar, her siyasi çekişmede nükleer silahların tehdit olarak kullanılması NATO’nun araçları olarak tanımlandı. Bu araçlar artık kapitalizmin son ekonomik krizinden çıkmasına yardımcı olamıyor dendikten sonra yeni stratejinin de bu konuda başarılı olup olmayacağı belli değil dendi.
Barış hareketi ile ekonomik krize karşı ortaya çıkan hareketleri nasıl birleştireceğiz sorusu atölyenin ana eksenini oluşturdu. Tüm sosyal hareketleri bir araya getirecek yöntemlerin tartışılmasına devam edilmesi gerektiği konuşuldu.
Moderasyon: Jacques Fath (PCF)
Konuşmacılar: Jeremy Corbyn (Milletvekili, İngiltere), Vitor Lima (PAGAN, Portekiz), Jacques Fath (Yeni antikapitalist parti, Fransa)
NATO and Afganistan
9 yıllık savaş Nato’nun askeri ve politik olarak başarısızlığının kanıtı. Afganistan şu anda çok zor bir durumda. Bir yandan askeri işgal devam ediyor, bir yandan Karzai’nin yozlaşmış ve baskıcı hükümeti.
Bu durumu düzeltmek için bölgesel çalışmalar gerekiyor. Pakistan’ın ve diğer ülkelerin katıldığı barışçı bir çözüm bulmak gerekiyor. Bunun için ilk adım olarak tüm işgalci askerlerin Afganistan’dan çekilmesi gerekir. 2011 Ekim ayında Afganistan savaşının 10. yıldönümünde büyük gösteriler yapmak gerekiyor. Nato zirvesinden anlaşıldığı kadarıyla Afganistan’dan çekilme söz konusu değil. Savaş karşıtı hareketin sokak gösterileri ile NATO üzerinde baskı uygulaması gerekir.
Moderasyon: Reiner Braun (IALANA, Almanya)
Konuşmacılar: Joseph Gerson (AFSC, Amerika); Shams Arya (Afganistan)
NATO ve Avrupa Birliği
Atölyede NATO ve Avrupa Birliği’nin ilişkisi tartışıldı. Bu birlikteliğin Avrupa’yı savaş kalesine çevireceği konuşuldu. Zirvenin sonuç bildirgesinde yazan ilişkilerin geliştirilmesi büyük kapitalist şirketlerin dünya çapında güvenliğinin sağlanması anlamına geliyor. İnsanların haklarını öne çıkaran karşı stratejiler öne çıkarılmalı.
Moderasyon: Michael Youlton (IAWM, Ireland)
Konuşmacılar: Tobias Pflüger (IMI, Germany), Roger Cole (PANA, Ireland)
NATO ve Askeri Endüstri:
Atölyede, Nato politikalarının arkasındaki güçler tartışıldı. Soğuk savaştan beri güçlenen Nato’nun amacının refah ülkeleri yaratmak olmadığı aksine askeri endüstrisi çıkarlarının ortada olduğu söylendi. Nato’nun yeni stratejisini belirleyen ekibin içinde dünyanın büyük petrol, maden ve askeri endüstrilerinin liderleri var, dendi.
Bu ilişkiyi teşhir etmek çok önemli. Parlementolarda silahlanma endüstrisinin lehine kararların geçmesini engelemeye çalışmalıyız. Silahlanma endüstrisi biterse işsizliğin artacağı yalanına karşı mücadele etmeliyiz. Silahlanma bütçesi ile yeni iş imkanları yaratılabilir.
Moderasyon: Rae Street (Nükleer silahlansızlanma merkezi, İngiltere)
Konuşmacılar: Jeremy Corbyn, (Labour Parti Milletvekili, İngiltere)
NATO’nun Tarihi
Bu atölye Alternatif Güvenlik Sistemleri ile birleşti. Atölyede NATO’ya neyin alternatif olabileceğini de tartıştık. Açlık, yoksulluk, çevre sorunları askeri yöntemlerle çözülemez. Bu sorunlara barışçıl çözümler bulmak gerekiyor. Uluslar arası çözümler için Birleşmiş Milletlerin politikalarını değiştirmesi gerekir.
Moderasyon: Erhard Crome (Rosa Luxemburg Foundation, Almanya).
Konuşmacılar: Werner Ruf (Bundesausschuss Friedensratschlag, Almanya), Jan Majicek (Askeri Üslere Hayır, Çek Cumhuriyeti), Tobias Pflüger (IMI, Almanya)
NATO ve Şiddet İçermeyen Direniş
Lizbon’daki şiddet içermeyen gösterileri de örgütleyen bu atölyede savaş karşıtı harekette bu tarz gösterilerin önemi vurgulandı. Avrupa çapında bu etkinliklerin nasıl örgütleneceği konuşuldu.
Moderasyon: Andreas Speck (Uluslar arası Savaş Karşıtları)
Nükleer Silahlanma
Bu atölyede, Amerika, Fransa ve İngiltere’nin nükleer silah deneyimleri anlatıldı. NATO’nun yeni stratejisinde nükleer silahlar temel unsur olmaya devam edecek deniyor. Bu gerçekten sinir bozucu. İnsanların hayatlarını tehdit eden bir unsur geleceğin savunma aracı olarak tanıtılıyor. Bunu engelemek için neler yapılabileceği tartışıldı. Nükleer silahları tanıtmak, nükleersiz bir Avrupa için uğraşmak ilk adımlar olarak saptandı.
Moderasyon: Dave Webb (Nükleer silahlansızlanma merkezi, İngiltere)
Konuşmacılar: Joseph Gerson (AFSC, USA), Arielle Denis (Barış Hareketi, Fransa)
Feminizm ve Militarizasyon
Feminist bir bakış açısıyla NATO ve silahlanma konuları konuşuldu. Savaş ve silahlanmanın genel olarak dünyadaki demokrasiyi ve gelişmeyi engellediği ama kadınların bundan daha da çok etkilendikleri söylendi. Kadınların durumlarının düzeltilebilmesi için silahlanmanın durdurulmasının önemi vurgulandı.
Moderasyon: Kristine Karch (INES and KriWi)
Konuşmacılar: Irina Castro (PAGAN, Portugal), Christiane Reyman (Avrupa Solu)
NATO ve Üsler
Almanya ve Çek Cumhuriyeti’nin üs deneyimleri konuşuldu. Üsler için pek çok ülke savaş ve işgal ile karşı karşıya kalıyor. Üslere karşı mücadele, gelecekteki savaşları da engelleyebilecek bir mücadele olabilir.
Moderasyon: Elsa Rassbach (DFG-VK – GIs and U.S. Bases, Germany), Jan Majicek (Üslere Hayır Ağı, Çek Cumhuriyeti) Tobias Pflüger.
Silahsızlanma ve Gelişme
Dünyada 1,3 trilyon dolar silahlanmaya harcanıyor ve bir milyon insan yoksulluk tehlikesi ile karşı karşıya. Bu rakamlar yoksulluktan nasıl kurtulacağımız hakkında bilgi veriyor. Silahlanmaya ayrılan bütçe insanlığın yararına kullanılabilirse pek çok şey değişebilir.
Moderasyon: Ben Cramer (IPB)
20 Kasım Cumartesi birinci bölüm: Savaşa Hayır, Nato’ya Hayır
İlk konuşmayı Avrupa Sol Partisinden İspanyol Will Meyer yaptı. Konuşmasında Nato’nun kendisinin bir tehdit oluşturduğunu anlattı.
“Afganistan’da neler yaptığını görmek bile Nato’nun neye yaradığını anlamamıza yarar. Savaş tacirleri zenginliklerini artırırken Afgan halkı ve bölge halkları yoksulluk, ölüm ve göç ile karşı karşıyaya. Binlerce insan işkence altında kaldı. Nato bir an önce Afganistan’daki işgali bitirmeli. Füze kalkanı projesi ve nükleer silahlanmanın devamı Nato’nun gelecek programının barış yönünde olmadığının kanıtı.
İkinci konuşmayı İngiltere’den Labour Parti milletvekili Jeremy Corbyn yaptı. Konuşmasında Nato’ya karşı nasıl mücadele edeceğimizi anlattı.
“Ekonomik krize karşı önerilen tedbirler yıllardır Asya ve Afrikayı yoksulluk ve açlıkla karşı karşıya bırakan politikaların aynısı. Bu krize karşı mücadeleyi savaş ve Nato karşıtı mücadele ile birleştirebilirsek kazanma şansımız var.
Nato’nun yeni stratejisi savaşların dünyanın her tarafına yayılma tehlikesini içeriyor. Afganistan’daki korkunç durumun devamını isteyenlerin yeni savaşlardan korkmayacağı ortada. Nato’yu ancak 15 Şubat 2003’teki büyük savaş karşıtı güç geriletebilir.”
Üçüncü konuşmayı Portekiz’den Mario Tomé yaptı. Tome konuşmasında Portekiz’in Nato içindeki yeni gelişmeleri anlattı. Bölge ülkelerinin ve dünyadaki büyük güçlerin yeniden şekillendiğini, ancak değişimlerin barış için değil savaşın yaygınlaşması için olduğunu anlattı. Obama başlangıçta vaat ettiği hiçbir değişikliği yerine getiremedi ve böyle devam edecek diyen Tome, Nato’yu terorist ve savaş yanlılarının birliği olarak tanımladı.
Dördüncü konuşmayı Fransız Barış Hareketinden Arielle Denis yaptı. Arielle konuşmasında barışın yeni vizyon olması gerektiğini söyledi. Savaş ve işgallerin dünyayı korkunç bir hale getirdiğini anlatan Arille, bu durumdan ancak Barış Kültürünün geliştirilmesiyle çıkılabileceğini söyledi. Nükleer silahların neler yapabileceğini bilenlerin hala bunların geliştirilmesini savunmaları, sorunu onların değil barış hareketlerinin çözebileceğinin göstergesi olduğunu söyleyen Arielle, tüm barış hareketlerini beraber çalışmaya çağırdı.
Son konuşmacı Alman Barış Hareketinden Christine Hoffmann’dı. Hoffmann konuşmasında Alman hükümetinin Nato’nun bir parçası olmasını eleştirdi. Yeni strateji ile füze kalkanı projesine milyonlarca euro harcanacağını, halbuki Avrupa’nın ekonomik krizden dolayı kendi vatandaşlarını açlığa terk ettiğini anlatan Hoffmann buna karşı çıkmak gerektiğini söyledi. Yeni bir dünyanın Nato tarafından kurulmasının mümkün olmadığını söyleyen Hoffmann yeni bir uluslar arası örgütlenmenin gerekliliğinin altını çizdi.
21 Kasım Pazar birinci bölüm: Nato, Portekiz ve Latin Amerika
NATO ve Portekiz konusunda konuşma yapan Ricardo Robles (PAGAN) şunları söyledi:
“NATO kuruluşunda Moskova karşıtı bir birlik olarak kuruldu. Portekiz, Türkiye ve Yunanistan diktatörlük ile yönetiliyordu. Kuruluşu yalan olan bir birliktelik. Portekiz, Amerika ve Avrupa arasındaki toprak parçası olarak görüldüğünden Amerika’nın ilgi alanında oldu.
Amerika’nın askeri üs isteği Portekiz’i askeri ve politik olarak Amerikan politikalarına bağımlı yaptı. Gladio örgütü ilk olarak burada kuruldu. Daha sonra Belçika ve Fransa’daki Gladio örgütleri ile işbirliği yaparak çeşitli askeri operasyonlar düzenledi. Avrupa’daki terörist saldırıları da örgütlediler.
Portekiz’de Diktatörlük sonrası ilk iş sömürgeleri ortadan kaldırmaktı. Portekiz Devrimi sosyalizmin kuruluşunu hedefliyordu. Ancak Portekiz Komünist Partisi anti emperyalist olmasına rağmen hiçbir zaman NATO karşıtı olmadı.
Balkanlarda NATO direkt müdahalede bulundu, Portekiz hava kuvvetleriyle bu saldırıda yer aldı. Yugoslavya’yı parçalayan bir saldırıydı bu.Amerika’nın yeni stratejisini gösteriyordu. Tüm uluslararası kanunlara karşı bir saldırıydı.
Irak savaşı Afganistan işgali Amerika’nın tavrını belli ediyor. Obama bu politikaları değiştirmedi.
Portekiz Savunma Bakanı Afganistan’daki askerleri ve orduyu yenileyeceğini söyledi. Dünden beri NATO yeni bir döneme girdi. Ne yazık ki yeni strateji savaşları körükleyecek bir strateji. Biz bu stratejiyi engellemek için neler yapacağımızı tartışmak ve sokağa çıkmak zorundayız.
Dünkü gösteride binlerce Portekiz Komünist Parti üyesi vardı ve samimi bir şekilde NATO’yu protesto ediyorlardı. Komünist parti, oldukça milliyetçi bir parti. NATO var oldukça Portekiz içinde yer almalı diye düşünüyorlar.
Milliyetçi bir komünist parti olmak bazı çelişkiler yaratıyor. Yurtsever politikaları olması kafaları karıştırıyor. Bunu açıklamak benim açımdan oldukça zor.”
NATO ve Latin Amerika deneyimleri konusunda İspanya’dan Eduardo Melero, (UAM -Adalet ve barış örgütü) şunları söyledi:
“Yugoslavya ile NATO yeni stratejisini belirlemiş oldu, savunmadan direkt saldırıya geçti. Afganistan bunun devamıydı. NATO savunma değil saldırı stratejisine geçti. Dünyada istediği yere saldırabilecek, küresel bir askeri güce dönüştü.
NATO Latin Amerika ile pek ilgilenmiyor. Daha çok Avrupa ve Ortadoğu ile uğraşıyor. NATO 2020 belgesinde insani bir ihtiyaç olmadıkça Latin Amerika’ya müdahaleye gerek yoktur yazıyor. Ancak NATO politikası İspanya anayasasına ve politikasına sızmış durumda. İspanyada yapılan referandum ile NATO oylandı. İspanya NATO’nun tüm uluslar arası saldırılarında yer aldı. Afganistan işgalinde belli oldu ki İspanya devleti Amerika ne isterse yapacak. Bu İspanya’daki demokrasinin güçlenmesini engelliyor.
Latin Amerika’da müdahale olmayacak deniyor ama, Britanya ile Arjantin arasındaki gerginlik nasıl çözülecek?
Bence Amerika ve NATO ayrı, NATO bir araç, ancak birebir aynı değiller. 11 Eylül’den sonra NATO’nun bir ülkesine saldırılmış olmasına rağmen ilk yıllarda Amerika ve Britanya Afganistan’a yalnız başlarına saldırdılar.
Bundan dolayı Latin Amerika, Falkland gibi bir konuda önce Amerika saldırır. NATO sonra eklenebilir ama ilk başta tüm ülkeleri ikna edemez.”
Sunumların ardından salondan Nato karşıtı hareketin Portekiz ve Latin Amerika deneyimlerinin önemi vurgulandı.
21 Kasım Pazar ikinci bölüm: Nato Karşıtı planlar ve etkinlikler
Bu bölümde hem karşı zirve değerlendirildi hem de önümüzdeki süreçte neler yapılacağı tartışıldı.
Tüm gösteriler ve Karşı Zirvenin oldukça iyi geçtiği söylendi. Portekiz’deki bazı örgütlerin birlikte çalışamamasının sorun çıkardığı ama bunun bir şekilde gösterilerde aşıldığı anlatıldı.
Bir sonraki NATO zirvesi Amerika’da olacak. Amerikalı katılımcılar, bunun Amerikan barış hareketinin NATO’yu anlaması için iyi bir fırsat olacağını söylediler. Barış hareketinin kendini inşa etmesi için bir şansa sahip olacağı anlatıldı.
Gelecek ICC toplantısı Nisan ayında Nato üyesi olmayan İrlanda’da yapılacak.
Batı İran’a saldıracak gibi gözüküyor. İngiliz barış hareketi temsilcileri İran’ın nükleer konferansı çağrısının batılı barış hareketleri tarafından desteklenmesi gerektiğini söylediler.
Amerika, Rusya ile anlaşarak füze kalkanı projesini kabul ettirdi. Bütçelerin silahlanmaya ayrıldığı bir dönemde, ekonomik krizden dolayı ücretleri ve sosyla hakları azaltılan işçilerle barış hareketinin mücadelelerini birleştirmenin önemi vurgulandı.
Silahlanma dünyanın fiziksel olarak sonunu getiriyor. Barış hareketlerini bir araya getirmenin ve koordine etmenin önemi vurgulanarak karşı zirvenin bu bölümü bitirildi.
21 Kasım Pazar son bölüm: Ortak deklarasyon
Reiner Braun tarafından sunulan taslak oy birliği ile kabul edildi.
Deklarasyonun çevirisi aşağıdadır.
Nato Savaş demektir: Yeni Strateji Konseptine Hayır
Nato liderleri Lizbon Zirvesi için buluşurken, barış aktivistleri Nato’nun saldırgan askeri ve nükleer politikaları karşısında durumlarını gözden geçirdiler.
Biz savaşsız bir dünya isterken, dünya kaynaklarının savaş ve toplu imha silahları, şiddet ve militarizasyon için kullanılmasını reddediyoruz. Bu, insanlığın çoğunluğunun ortaklaştığı bir vizyondur. Biz Nato ülkelerindeki barış aktivistleri olarak ülkelerimiz şiddet ve vahşet için değil tüm dünyada barış, adalet ve eşitlik için çalışmaya başlayıncaya kadar birlikte mücadele edeceğiz.
Nato yeni stratejik konsepti ile gittikçe küreselleşen dünyada hegemonyasını korumaya ve artırmaya çalışırken; Nato’nun rolü ve amacı gittikçe daha çok sorgulanıyor. Nato kendisini politik ve ekonomik parçalarıyla insancıl bir örgütlenme olarak göstermeye çalışırken; tüm dünyada askeri üsleriyle ve şiddetle gücünü korumaya çalışan Amerikan’ın bir aracı olarak kalmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler ve Uluslar arası yasaları dikkate almayan, militarizasyonu ve askeri masrafları artıran Nato ülkeleri dünya askeri harcamalarının %75’ini gerçekleştiriyor. Global ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde, Nato’nun bütçesini karşılayabilmek için, sıradan insanların yaşam standartlarını ücretler ve sosyal haklardaki kısıntılarla düşüren bu harcamalar bir insanlık suçudur.
Nato liderleri Afganistan’da çıkmaza giren savaştan kurtulabilmek için bir yol arıyorlar. Pek çok suçsuz Afganlının canını almış olan bu vahşi savaş, biran önce bitmelidir. Afganistan’daki ve bölgedeki halklar hayatlarını yeniden inşa etmek için beş yıl daha bekleyemezler. Savaş bölgedeki sorunları ancak daha da derinleştirir. Bu işten çıkışın yolu tüm işgalci güçlerin evlerine dönmeleridir.
Nato, Avrupa’da militarizasyonun artırılması ve Avrupa ülkeleri arasındaki gerilimi artıran politikaların kabul edilmesi için çalışıyor. Nato’nun yeni stratejik konsepti, ilk kez Avrupa Birliğini bir ortak olarak kabul ediyor. Bu yaklaşım, Nato’nun Avrupa Birliği’ni Lizbon Anlaşması sonucu, yeni bir askeri ittifak olarak gördüğünü gösteriyor. Lizbon anlaşmasındaki maddeler, üye devletlere Nato’nunkinden daha fazla askeri sorumluluk yüklüyor.
Amerika, Avrupa ülkelerinin karşı çıkmasına rağmen Nato maskesi altında Avrupa’da nükleer istasyonlar kurmaya devam ediyor. Amerika, Avrupa’daki nükleer silah dayatmasına son vermelidir. Obama yönetimi, Nato vasıtasıyla Bush’un füze savunma programının bir çeşidini dayatmaya başladı. Bu öneri Çek Cumhuriyeti halkı tarafından red edilmişti. Çeklerin red ettiği radar sistemi bu sefer Türkiye’ye dayatılıyor.
Savunma adı altındaki bu füze sistemi bir tehdit oluşturuyor, uluslar arası ilişkileri destabilize ediyor ve yeni bir silahlanma yarışı başlatıyor. Biz her çeşit füze savunma sistemine karşı çıkıyoruz. Nato ülkelerine sesleniyoruz, bu sistemler yerine dış ilişkilerin barış kültürü ile geliştirilmesini öneriyoruz. Biz halkların arasındaki ilişkileri demokratikleştirmeliyiz ve militarizasyondan uzaklaştırmalıyız. Daha güvenlikli ve adaletli bir dünyayı barışçıl bir işbirliği ile kurmalıyız.
Adil bir dünya vizyonumuzda Nato yok. Nato demokrasi karşıtlığı ile tanınıyor. Hem Afganistandaki yozlaşmış ve savaş taciri Karzai hükümetini destekleyen, hem de Nato zirvesini protesto edenlere anti demokratik uygulamalarda bulunan Nato demokrasi düşmanıdır. Nato saldırgan, yayılmacı, militarist ve eşitsizliği savunan politikalara sahip. Biz tüm insanlıktan bu politikaları red etmelerini istiyoruz. Nato’yu ve değerlerini red etmelerini istiyoruz. Nato’suz barış içinde bir dünya kurma da bize katılmalarını istiyoruz.
Nato’ya Hayır
21 Kasım 2010, Lizbon
Yildiz Onen
Kuresel BAK