Konusunu “Rus Edebiyatında Savaş ve Barış” olarak belirlediğimiz VII. Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye”sinin 2 Aralık Çarşamba akşamki toplantısında, dönemin üçüncü kitabı olan Ivan Sergeyeviç Turgenyev’in (1818-1883) Babalar ve Oğulları’nı (1818-1883) bize Özlem Tatlıcan sundu ve tartışmaya açtı.
On ikinci yüzyılda ilk Rus Kararnamesi sayılan Russkaya Pravda, ülkede serflik sisteminin kuruluşunu ilan eder. O tarihten itibaren, adeta esir statüsünde yaşayan serflerin toprak sahiplerine kulluğu tam yedi asır sürecektir. On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde, Rus İmparatorluğu’nun topraklarında yaşayan kırk milyon köylünün yarısını oluşturan serfler, toprağın, mülkün bir parçası olarak doğmakta ve derebeylikler arasında ticari bir meta gibi alınıp satılabilmekteydiler.
On yedinci yüzyıl başlarında imparator olan Romanov Hanedanı uzun süre bu sistemin koruyucusu olur. En sonunda Çar II. Aleksandr, 1861 yılında serflik sistemine son verecek, elli yıl sonra da, bu kez de torunu II. Nikolay, Bolşevik Devrimi ile birlikte ayaklanan köylüler tarafından Yekaterinburg şehrinde, 17 Temmuz 1917 günü, ailesi ile birlikte kurşuna dizilecektir.
Rusya”nın toplumsal yapısının temel taşı olan serflik kurumu aynı zamanda ülkede geriliğin başlıca kaynağıdır. Ama soyluların tepkisinden çekinen ve bir otorite boşluğunun doğmasından korkan dönemin imparatorları bu kuruma dokunamaz.İmparatorluk bürokrasisinin kırsal alanda uygulayabildiği tek reform, devlete ait arazileri eken köylülerle ilgili olarak bir bakanlığın kurulması olur. Köylüleri volost denen birimler çerçevesinde örgütleyen bu bakanlık, tarım ve eğitimin geliştirilmesinde belirli ölçüde başarıya ulaşır.
Rus aydınlarının serflik sistemine karşı çıkmasının temelinde yatan düşünce, bu kurumun ekonomik gelişmeyi kösteklediği noktasında toplanır. Toprakların verimli, işgücünün bol ve tahıl ticaretinin kazançlı olduğu güney bölgelerindeki durum bu yaklaşıma oldukça uygundur. Ama ülkenin öteki kesimlerinde toprak sahiplerinin tek işgücü dayanağını serfler oluşturur. Ayrıca kuzeydeki bazı yörelerde zanaatçılıkla uğraşan serflerin ödediği vergiler toprak sahiplerine önemli bir gelir sağlar. Sonuç olarak toprak sahiplerinin büyük çoğunluğunun çıkarları serfliğin korunması yönünde olduğundan, sistem yüzyıllar boyunca değiştirilemez.
19. yüzyılın ilk yarısında Rusya, daha çok pamuk dokumacılığı ve şeker üretimi gibi sanayilerde gelişme gösterebilir. Sanayiyi geliştirmeye yönelik yüksek gümrük tarifeleri de bu dönemde gündeme gelir. Tahıl ihracatında sağlanan önemli artışa karşın, Rusya”nın dış ticaret hacmi eski düzeyini aşamaz. Rusya”nın ilk demiryolu hattı ancak 1851″de hizmete açılır ve karayolları ağı son derece yetersiz kalır. Sanayi ve ticaretteki cılız gelişmeye göre hızla büyüyen kentlerde, devlet korumasından yararlanan varlıklı tüccarlar önemli bir güç kazanır. Orta Rusya”daki bazı merkezlerde sanayi işçisi olarak nitelendirilebilecek bir kesim ortaya çıkar. Bununla birlikte kentlerin ağırlıklı öğelerini küçük esnaf ve zanaatçılar ile serfler oluşturur.
II.Aleksandr (1855-1881)döneminde yasayla düzenlenen eğitim sisteminin yeni üniversite ve okullarla yaygınlaşmasına, aynı zamanda ‘zararlı düşünceleri önlemeye yönelik sıkı bir denetim eşlik eder. II.Nikolay”ın(1894-1917) yönetiminde okullarda daha özgür bir ortama izin verilmesine karşın, üniversite öğrenimini soylu ve varlıklı çevrelerin çocuklarıyla sınırlamaya yönelik sistemli bir çaba başlar. Gene de küçük memur, esnaf ve papazların oluşturduğu bir kesimden gelen yeni bir aydın tabaka ortaya çıkar.
Doğrudan siyasi eleştirilerin sert cezalarla karşılaştığı ağır baskı ve sansür ortamında, düşünce akımları ancak felsefe ve edebiyat alanında ifade olanağı bulur. Aydınlar arasındaki değişik eğilimler, Slavofiller ve Batılılaşma yanlıları biçiminde bir kutuplaşma yaratır.
Batılılaşma akımı, Avrupa tipi bir burjuva liberalizminden çok, radikal bir siyasi dönüşümü savunur ve otokrasinin dayanağı olan Ortodoks Kilisesi”nin etkisini kısmayı hedef alır. Buna karşılık Petro döneminde Batı”ya açılmanın sağlam geleneksel yapıyı bozduğunu öne süren Slavofillerin programı Rusya”ya özgü kurumları ve Ortodoksluğu temel alan evrimci bir gelişme çizgisine dayanır. İki akımın temsilcileri zaman zaman belirli noktalarda buluşabilir ve bazı görüşlerle birbirlerini etkileyebilirler.
Kırım Savaşı”ndaki (1853-1856) yenilgi Rusya’nın geri kalmışlığının bir eseri olarak değerlendirilir. Bu yenilgi sonrasında Çar II.Aleksandr bir takım reform hareketlerine girişir. Bunların başında, kendisinin daha sonra ‘Özgürlükçü Çar’ olarak anılmasını sağlayacak olan, serflerin özgürleştirilmesi gelir. Rusya”yı ileri Batı ülkelerinin düzeyine çıkarmak amacıyla köklü değişiklikler yapılması gerektiğini gören II. Aleksandr, toprak sahiplerinin sert muhalefetini belirli ödünlerle yumuşatarak 1861″de serfliği kaldıran bir kararname yayımlar. Bu kararnamede on milyonlarca kişi özgürlüğe kavuşturulurken, uzun vadeli bir ödeme programıyla eski serflere belirli ölçüde toprak dağıtılır. Ama mülk sahibi geniş bir köylü sınıfı yaratma çabası, toprak sahiplerine verilen tazminatları karşılamak için köylülerin ağır bir borç altına sokulması ve birçok bölgede köylülerin topraklarını ellerinde tutamaması gibi nedenlerle başarısızlığa uğrar. Buna karşılık toprak sahiplerinin ekonomik dayanaklarının zayıflamasıyla feodal ilişkilerde hızlı bir çözülme süreci başlar.
Serfliğin kaldırılmasıyla birlikte toprak sahiplerinin yerel yönetimdeki ağırlığı da kırılır. Daha önce toprak sahiplerince seçilen yerel yöneticilerin, merkezden atanması ilkesi getirilir. Kökeni çok eskiye dayanan köy komünü sistemi, devlet adına vergi toplamayı sağlayan bir araç olarak düzenlenir. Bu reformların ardından 1864″te zemstvo adı verilen yerel yönetim meclisleri oluşturulur. Üyeleri seçimle belirlenmekle birlikte oy ve sandalye dağıtımı sayesinde toprak sahibi soyluların büyük bir ağırlık taşıdığı zemstvo”lara eğitim, sağlık, yol yapımı ve başka yerel işlerle uğraşma yetkisi tanınır.
Aynı yıl yargı alanında yapılan geniş çaplı bir reformla düzenli ve modern bir adli sistem kurulur.
Aleksandr bu tür reformların yanı sıra siyasi alanda da bir yumuşama başlatır. Birçok mahkûm ve sürgünü bağışlayarak baskı ve kısıtlamaları hafifletir. Ama liberal çevrelerin temsili bir yönetim oluşturulması yönündeki isteklerine sert bir biçimde karşı çıkarak, otokratik düzeni koruma yoluna gider.
Serfliğin kaldırılmasından sonra köylülerin karşılaştığı yeni güçlükler radikal aydınların yönelttiği sert eleştiriler doğrultusunda devrimci bir hareketin gelişmesine zemin hazırlar. 1863″te Polonya”da patlak veren ayaklanmanın ve 1866″da Çara karşı girişilen suikastın ardından yönetimde tutucular ağırlık kazanmaya başlar. Bu dönemde reformlar, kentlerde sınırlı seçime dayalı belediye örgütlerinin kurulması (1870) ve zorunlu askerlik hizmetiyle birlikte ordunun modernleştirilmesi (1874) gibi adımlarla sınırlı kalır. Devrimci hareketin Avrupa”daki sosyalist akımlardan da etkilenerek yeniden canlandığı 1870″lerde Narodnikler olarak adlandırılan gençler, siyasal propagandayla köylüleri ayaklandırma hedefine yönelir. Bunu izleyen yaygın tutuklama ve sürgünler hareketin daha radikalleşmesine ve yeraltına geçmesine yol açar. Sıkı bir örgütlenmeyle ortaya çıkan Zemlya i Volya (Toprak ve Özgürlük), zamanla şiddet eylemlerine başvurmaya başlar. Örgütün 1879″da ikiye bölünmesinden sonra Narodnaya Volya(Halkın İradesi) adını alan şiddet yanlısı kanat, 13 Mart 1881″de bombalı bir suikastle imparatoru öldürür.
İmparator olan III.Aleksandr(1881-94) babasının bir süre önce ele aldığı meşruti düzene geçiş tasarısını bir yana atarak eğitimi sınırlama, zemstvoların çalışmalarını engelleme ve köy komünleri üzerinde daha sıkı bir denetim kurma gibi baskıcı önlemler alır. Olağanüstü yetkilerle donatılan ve maddi koşulları düzeltilen bürokrasi, etkili bir baskı aracı durumuna gelir. Ama ekonomik gelişmenin yarattığı yeni toplumsal güçler ve gerginlikler yeniden etkili bir muhalefet doğurur. Merkezi hükümetin otoriter tutumunun da etkisiyle zemstvolar içinde güçlenen ılımlı liberal hareket, otokrasiyi korumada direten I.Nikolay”ın (1894-1917) imparator olmasından sonra daha da yaygınlaşır. Aydınlara ve serbest meslek sahiplerine dayanan radikal akımlar boy gösterirken, sosyalist harekete temel oluşturan sanayi işçileri ile özellikle Orta Volga bölgesindeki köylüler arasında da bir hareketlenme başlar
Eski serflerin kendilerine dağıtılan toprakların borçlarını ödeyerek ve toprak satın alarak mülk sahibi bir sınıf durumuna gelmesi oldukça ağır ve sancılı bir süreç izler. Bu süreçte köylüler arasında da belirgin bir nbso online casino reviews farklılaşma ortaya çıkarken, soylu toprak sahiplerinin konumu gittikçe sarsılır. Belirli bir köylü kesimin daha yüksek bir refah seviyesine ulaşmasına karşın, tarımdaki gerilik ve yoksulluk yaygın varlığını sürdürür. Bunun başlıca nedenleri devletin tarımı ihmal etmesi, ağır borç yükü, çeşitli temel gereksinim mallarından alınan vergiler, üretim araç ve tekniklerinin eksikliği, düşük verimlilik düzeyidir. Kırsal kesimdeki yaygın yoksulluğun bir başka kaynağı, Sibirya”daki yeni yerleşim alanlarıyla zengin tarım bölgelerine ve kentlere yönelik göçlerin hızla artan işgücü fazlasını eritememesidir. Köy komünü sisteminin girişimci çiftçilerin gelişmesini köstekleyen katı kuralları da tarımdaki güçlükleri artırır. Sonuç olarak feodalizmin çözülmesine eşlik eden ağır sorunlar köylerde bir altüst oluş başlar ve özellikle yoksul köylüler arasındaki toprak talebini daha da keskinleştirir.
Serfliğin kaldırılması ve kırsal kesimin pazara açılması sınırlı düzeyde de olsa kapitalizmin serpilmesine elverişli koşullar yaratır. Bankalar ve kredi kuruluşları küçük köylere kadar ulaşır, tahıl ticareti önemli ölçüde canlanır. Özellikle 1870″lerde hızlı yürütülen demiryolu yapımı, bölgeler arasındaki ekonomik bütünleşmeyi ileriye götürür. Askeri geleneklerin ve demiryollarının demir ve çelik için yarattığı yüksek talep, bu ürünlerin içeride karşılanmasını zorunlu kılar. Böylece 19. yüzyılın sonlarına doğru yaygın kömür üretiminin de yardımıyla geniş çaplı bir metalürji sanayisi doğar. Orta Asya”daki yeni topraklardan sağlanan bol miktarda hammadde, dokumacılık ve şeker üretimi gibi sanayilere daha sağlam bir temel kazandırır. Özellikle Petersburg”da makine yapımı ve elektrik donanımıyla ilgili sanayiler doğmaya başlar. Azerbaycan”da çıkarılan petrol önemli bir kaynak durumuna gelir. Öte yandan Fransız ve Belçika sermayesi metalürji sanayisinde, Britanya sermayesi petrol üretiminde, Alman sermayesi de elektrik alanında yoğun yatırımlara girişir.
Sanayinin işgücü kaynağını büyük ölçüde kırsal kesimden kopan köylüler oluşturur. Kentlerde hızla büyüyen işçi sınıfı ağır bir sömürüyle karşı karşıya kalır. Düşük ücretler, uzun iş saatleri ve kötü barınma koşulları işçiler arasında tepkiler doğurmada gecikmez. İmparatorluk polisinin sıkı yasak ve baskılarına karşın, gizli sendikal örgütlenmeler ortaya çıkar ve giderek yükselen grev eylemleri başlar.
Devletin koruyucu şemsiyesi altında gelişen Rus burjuvazisi kaçınılmaz olarak otokratik yönetimle bütünleşme yoluna gider. Bürokratik ve askeri bir nitelik taşıyan Rus kapitalizminin itici gücünü de büyük ölçüde resmi devlet politikaları oluşturur.
Yaşadığı dönemin Rusya’sındaki hoyrat düzen, eşitsizlik, baskı ortamı, toprak sahiplerinin yarattığı zor koşullarda serflerin çektiği sıkıntılar, birçok yazar gibi Turgenyev’i de etkilemiş, hem edebi kişiliğini hem de politik görüşlerinin temelini oluşturmuştur. İyi bir eğitim alır, yurt dışı seyahatleri yapar ve toprak köleliğine karşı duran entelektüel bir çevrede dostluklar kurar.
1842 yılı Turgenyev için ilk yazınsal denemeleri dışında ilk ciddi çalışmalarını yaptığı yıl olur. Yine aynı yılda, ailesinin selflerinden bir kızla girdiği ilişkiden gayrimeşru çocuğu, Paulinette dünyaya gelir.
1850’Li yıllar Rusya için sanayileşme ve şehirleşme çağının başladığı, siyasi baskıların da arttığı, Rusya’da güçlü reform rüzgârlarının estiği yıllar olur. 1852 yılında Gogol”un ölümü üzerine kaleme aldığı yazı sansürlenir ve Turgenyev tutuklanarak bir ay hapis yatar. Bundan sonraki bir yıl boyunca da polis gözetiminde yaşar.
1860’da İngiltere seyahati sırasında ‘Babalar ve Oğullar romanındaki baş kişisi Bazarov’unu düşünmeye başlar. Bu sağlık merkezinde tanıştığı bir doktordan esinlenerek geliştirdiği bir kişidir. Rus entelektüellerinin, Batı’daki ‘popülizm’ akımını benimsedikleri yıllardır bunlar. Turgenyev’in Gustave Flaubert, George Sand, Emile Zola, Alphonse Daudet ve Henry James gibi edebiyat dünyasından önemli arkadaşları olur. Fransa’da tanıştığı Gustave Flaubert ile sıkı bir dostluk kurar. Flaubertle birlikte tartıştıkları konuların, paylaştıkları prensiplerin aydınlattığı yolda ilerleyen genç yazar daha sonraki yıllarda gerçekçilik akımının öncülerinden biri olacaktır. Eserlerinde o dönemin yaşantısına gerçekçi bir perspektiften bakıp ayrıntılı bir üslupla okurlarına aktarması nedeniyle Turgenyev özel bir konuma sahip olur. Yazar bu becerisini biraz da kendi sınıfından olmayan serfler, köylüler ve diğer yoksullarla kurabildiği empatiye borçludur.
1861’de II.Aleksandr serfliği fesheder. 1862’de ‘Babalar ve Oğullar’ yayımlanır ve hemen şiddetli bir eleştiri yağmuruna tutulur. Ancak her şeye karşın çok beğenilir ve Amerika’da çevrilmiş ilk Rus eseri olur.
Babalar ve Oğulları romanı edebiyat dünyasında büyük bir yenilik olur. Nihilist akımın bir kurgu metninde kullanılması fikri ve bunu roman ile gerçekleştirmesi edebiyat dünyası için çok önemli bir gelişme olarak kabul edilir. Yazarın, Avrupa ve Amerika edebî çevrelerinde kabul gören ilk Rus yazarı olmasında, gelmiş geçmiş en büyük Rus yazarlarından biri olarak kabul edilmesinde bu romanın büyük önemi vardır.
Turgenyev’in seçtiği yol;Puşkin”in ortaya attığı ve Gogol”un geliştirdiği gerçekçiliktir. Gerçekçi ve sosyal reformlar üzerinde yoğunlaşan bir yazar olarak sosyal değişiklikler ve Rusya’da yaşanan toplumsal ve siyasi olaylar onun romancılığında büyük etki yapar.
Bazarov karakteri yeni jenerasyonlar için yeni dönemi hazırlayacak yeni orta sınıfın temsilcisi olarak görülür. Önceki yıllarda, 1840 ve 1850 ler için Rusya’da orta sınıf sosyal bir güç olarak sanki hiç yoktur. Oysaki sonraki on yıllarda bu sınıf Rus yaşamında birçok alanda kendi aydın zümresini ortaya çıkarır. Eski eğitim ve yeni orta sınıf arasındaki çatışma eserde Pavel ve Bazarov karakterleriyle, uzun bölümler boyunca karşımıza çıkar.
Babalar ve Oğullar, iki üniversiteli gençle (Arkadiy ile Bazarov) aileleri arasında geçen günlük ilişkilerden oluşur. Önce Arkadiy’in evine konuk gelen gençler (baba Nikolay Kirsanov, metresi Feniçka, amca Pavel Kirsanov) Bazarov’ un tümüyle inançsız inkârcı ve kuşkucu tutumuyla (nihilist) belirli bir tedirginlik yaratırlar. Komşu kenti ziyaretlerinde başlayan Bazarov-Anna aşkı kısa sürede körelir; Arkadiy-Katya aşkıyla beslenir.
Bazarovların evinde de tatil geçirirler (baba Vassiliy Bazarov, ana Arina Bazarov). Feniçka’ya sonuçsuz yaklaşım, Pavel Kirsanov ile tehlikesiz düello, Anna ile ilişkisinin mutluluk vermeyen kısırlığı yüzünden baba evine dönen Bazarov, bir hasta üzerinde yapmak istediği deney yüzünden mikrop kaparak tifüsten ölür. Arkadiy, onun tehlikeli etkilerinden kurtulur, Katya ile düzenli bir evlilik eşiğinde dengesini bulmuş olur. Babası Nikolay Kirsanov, abisinin desteğiyle, yıllardır metresi olan köylü kızı Feniçka’yı nikâhlayarak sınıf ayrılıkları düşüncesinden kurtulur. Gözlem gerçekçiliği, önemli sorunlara el atışı, ustalıklı konuşmaları, edebi biçem olgunluğu ve canlı kahramanlarıyla yazarının başeseri olarak kabul edilir.
Romanın esas karakteri Bazarov, ne geçmişin değerlerine, ne soylulara, ne köylülere, ne aşka, ne de ileri yaşdakilere saygı duyan biridir. Eski yıkılmalı, restore edilmemeli, yeniden kurulmalıdır. İnandıklarını her ortamda açıkça dile getirmekten çekinmeyen bu korkusuz genç günlerini bilimsel deneylerle geçirmektedir. Her ne kadar yakınındakilere özgün, güçlü bir kişi olduğu izlenimi verse de, inançsızlığın girdabında kıvranan bu genç adam kendi hayatında mutluluğu bir türlü bulamaz. En sonunda çareyi evine dönüp bir köy hekimi olan babasına yardım etmekte bulur. Bu kez de ölen hastalardan virüs kapar. Topluma duyduğu öfkeye, içinde kök salan kötümserliğine, hayata karşı küskünlüğüne ve inançsızlığına bir çare bulamayan Bazarov, genç yaşta ölür.
Roman, Atölye tarafından, arka planda anlatılan Rusya’daki önemli dönüşümerin ışığında, dönemine göre ilerici sayılan liberalizmle nihilizm arasındaki çatışmanın anlatıldığı bir siyasi roman olarak değerlendirildi. Yazar bu toplumsal dönüşüm sürecinde, Bazarov kişisinde ve onun temsil ettiği nihilizmi mezara koyarak ilerici liberalizmi savunma yönünde tercihini ortaya koymaktaydı.
Atölye, Turgenyev’in siyasi anlamda bu ilerici tercihine karşın, gerek kadınlara, gerek serflere, gerekse Rusya’ya bakış açısında döneminin erkek merkezli anlayışının özelliklerini sürdürdüğü görüşünde birleşti. ‘Güzel kadınların erkeklerin konuşmalarını anlamaya ihtiyaçları yoktur’, ‘Küçümsemektir tek hak ettikleri kadınların’, ‘Kadınlarda serbest düşünceye neden karşısın? Kadınlar arasında serbest düşünceli olanlar ucube midir?’, ‘Başka herhangi bir kız, sırf akıllıca soluk alabildiği için zeki sayılıyorken seninki kendini tutmayı becerebiliyor; hem öyle iyi becerebiliyor ki, seni avucunun içine alacak’, ‘Bir kadın yarım saat sohbet edebiliyorsa, iyiye işarettir bu’,‘Yokluğu çekmiş, kuru ekmeğin tadını bilen köylü’, ‘Bedava ekmeği bulan her Rus gibi şişmanlamaya başlamıştı’, ‘Rus köylüsü, hiçbir şey düşünmüyordu. Kendi bile anlamıyor kendini’, ‘Efendilerimiz ne kadar sert olursa köylüler o kadar sevinir’.
Atölye, ‘ölümsüz barış’dan ve ‘doğal düzen’i anlatımından ötürü, genel anlamda eseri ve yazarı barışçıl değerlendirdi. ‘Bak, ağaçtan kuru bir yaprak düştü. Onun bu hareketiyle kelebeğin uçuşu aynı şeydir. Tuhaf değil mi? Acınacak durumda, ölmüş bir şey capcanlı, neşeli bir şeyle aynı şeyi yapıyor’, ‘Şakaya gelmez böyle şeyler; kim ne derse desin, dünyada en önemli olan huzurdur’.