1 Mart 2003’te Türkiye’nin Reddettiği Savaş Tezkeresi Tekrar Meclis’te
Hükümet, Suriye ve Irak’a askeri müdahaleyi öngören tezkereyi Meclis’e gönderdi, bir kez daha Ortadoğu’da savaş macerasına atılmayı denemek istiyor.
Tezkere, savaş tehdidi demektir, Türkiye ve bölge halkları savaş değil barış ve birarada yaşamak istiyor. Hükümetin yapması gereken, kendi halkının taleplerine kulak vermek ve bölgede barışçı adımlar atmaktır.
Hiçbir askeri müdahale, hiçbir bombardıman, bombalanan, işgal edilen bölgelere özgürlük, eşitlik ve demokrasi getirmez. Tam tersine ülkeleri kaosa, halkları kan gölüne, yoksulluk ve yeni acılara sürükler. Bölgede bugün yaşananlar 2003’teki işgalin sonucudur.
Bu tezkere sınır güvenliğine de barışa da hizmet etmez. Olsa olsa, savaşçılara, militaristlere, ırkçılıktan, düşmanlık ve gerilim politikalarından beslenenlere hizmet eder.
Herhangi bir sınır ötesi harekât meşru değildir. Türkiye’den gidecek askeri güçler, işgalci olarak kabul edilecek ve bölgedeki tüm halkların direnişi ile karşılaşacaktır.
Tezkere, bir buçuk yıldır devam eden çözüm süreci için de olumsuz bir adımdır. Çözüm süreci, Kürt halkının en doğal haklarının tanınması sürecidir. Kürt siyasetinin temsilcilerinin terörist olmakla suçlanması, IŞİD’le bir tutulması kabul edilemez.
IŞİD’in şiddet dolu yöntemleri, çağdışı hukuku dışarıdan askeri müdahalelerle, bombalarla engellenemez. IŞİD, ancak Ortadoğu halklarının, demokratik çoğulculuğu esas alan yaygın mücadelesiyle durdurulabilir.
Türkiye’nin ucu bucağı belli olmayan bir savaş bataklığına yuvarlanmaması için tezkere geri çekilmelidir. Parlamentoda bulunan tüm milletvekillerini tezkereye hayır oyu vermeye davet ediyoruz. Tedirgin annelerin ve günlerdir sokakları dolduran insanların itirazını duyun.
Türkiye ABD öncülüğünde oluşturulan savaş koalisyonuna girmemelidir. Sınır ötesine asker göndermemelidir. Yabancı askeri güçlerin sınırdan geçişine izin verilmemeli ve İncirlik Üssü kapatılmalıdır.
Türkiye bölgeye yönelik insani yardımları artırmalı, saldırılardan kaçan sivillere kucak açmalıdır. Böyle zamanlarda halkların arasına duvarlar ve dikenli teller dikmek değil, barış köprüleri kurmak gerekir.
Barış sürecine yönelik olarak Kürt halkının taleplerini karşılayacak adımların hızla atılması gerekir. Kobane ve Rojava’da saldırılara direnen Kürt halkının yanında olmak ise vicdani sorumluluktur.
Savaşa hayır!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu
2 Ekim 2014