Bazı insanlar hakkında yazı yazmanın kolay olacağı düşünülür. İyi olanı, güzel olanı anlatmak kolay sanılır zira. Öyle değildir oysa ki. Hele anlatılacak olan kişi tepeden tırnağa iyilik ve güzellikten ibaretse çok zordur bunu başarmak. Hangi sözcükleri kullansanız, hikâyenin neresinden başlayıp nerede bitirseniz, ne kadar çabalasanız da kâr etmez. Anlattıklarınız kâfi gelmez çünkü onu anlatmaya. İlla ki bir şeyleri eksik bırakacağınız ya da aktaracağınız için, yazının konusu olan kişiye haksızlık etmiş olursunuz. Hele bir de devletin zulmüne maruz kalmış bir kişiyse anlatmaya çalıştığınız, onu öven cümleler kurmak zül gelir. O, duvarların arasındayken dışarıda olmak mahcubiyet duymanıza sebep olur çünkü. Elinizden bir şey gelmemesi nedeniyle ona bu haksızlığı edenlerin yerine siz utanırsınız. Onu anlatmak yerine, ona yapılan zulmü anlatmak gerekir bir yandan da. Bu nedenle diliniz dönmek, elleriniz tutmak istemez oturup onu anlatmak gerektiğinde.
Ben de bu nedenle onca zamandır Osman Kavala’yı anlatacak bir şey yazamadım. Gözaltına alındığı ilk hafta Agos Gazetesi bir yazı istemişti benden ve onu tanıyan, onunla çalışma şansı olmuş bazı arkadaşlarından. Onlar için kaleme almıştım kısa bir metin. O zamandan beri ilk defa Osman Bey hakkında bir şey söylemeye çalışıyorum.
Yaklaşık olarak 2 yıl önce, 18 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alındı Osman Bey. 1 Kasım 2017 tarihinde de tutuklandı. T.C. hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs etmekle suçlandı. Suçlandı suçlanmasına ama onu ne yapmakla itham edeceklerini bilmedikleri için, iddianame adını verdikleri 657 sayfalık absürt hikâyelerle dolu metin ancak 15 ay sonra, Şubat 2019’da hazırlanabildi. İddianame denilen bu metin Mart ayında mahkeme tarafından kabul edildi. Osman Bey’in bu kadar uzun süre tutuklu kalması hukuka aykırıydı aslında ama Anayasa Mahkemesi, 22 Mayıs 2019 tarihinde verdiği kararda Osman Bey’in kişi hürriyetinin ve güvenliğinin ihlal edilmediğine karar verdi. Bu kararda karşı oy kullanan Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Başkan Yardımcısı, Gezi Protestolarının Osman Bey tarafından finanse edildiğine ve hükümeti devirmek amacıyla gerçekleştiğine ilişkin dosyada ikna edici herhangi bir delil olmadığını belirtmişti oysa ki.
Osman Bey ile diğer 15 ‘şüpheli’nin yargılanması tiyatrosuna Haziran 2019’da başlandı. Osman Bey bir hukuk garabeti olarak tarihe geçecek olan iddianamedeki absürt suçlamalara ilk duruşmada gayet kısa ve net olarak yanıt verdi. Osman Bey’i ve diğer arkadaşlarımızı yargılayan mahkeme, Başkanın “suçun vasfının değişme ihtimali” olduğunu belirterek tahliye edilmesi gerektiğine ilişkin karşı oy kullanmasına rağmen Osman Bey’in tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma Temmuz’da gerçekleşti. Gelecek duruşma ise 8-9 Ekim tarihinde Silivri’de görülecek.
Bu sürecin tamamı hakkında bilgi almak için Osman Kavala’ya Özgürlük isimli websitesine bakmanızı tavsiye ederim. Özellikle de Osman Bey’in mahkemede yaptığı açıklamayı okumanızı. Çünkü aradan o kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hakkındaki suçlamaların, daha doğrusu iftiraların saçmalığı ve Osman Bey’in sesi yeterince duyulmamış olabilir. Sevgili Ümit Kıvanç duruşmadan sonra bir yazı dizisi kaleme aldı. Duruşma tiyatrosunu ve hepimizin gözünün önünde cereyan eden bu hukuk skandalını detaylı olarak anlattı. O yazıları da okumanızı tavsiye ederim.
Ve son olarak, kendinizi Osman Bey’in yerine koymanızı. Düşünün ki, barışçıl yollarla bu ülkeyi daha iyi, daha yaşanılır bir yere dönüştürmek için maddi ve manevi olarak sahip olduğunuz ne varsa ortaya koymuşsunuz. Yıllarca çalışmışsınız, çabalamışsınız. Yardımına koşmadığınız topluluk, azınlık, ezilen grup kalmamış. Kültürel mirasın korunması, sanat yoluyla demokratik seslerin çoğalması, geçmişle yüzleşilmesi, Ezidiler, mülteciler gibi grupların insani yardım alması ve saymakla bitmeyecek pek çok alanda elinizden ne gelirse yapmışsınız. Tevazuuyu elden bırakmadan, incelikle, nakış gibi işleyerek insanlarla ilişkiler geliştirmiş, ortaya iyi işler çıkmasında büyük bir rol oynamışsınız. Gezi’ye de gitmişsiniz. Bu ülkedeki Gezi’ye giden ya da Gezi’ye gönül veren milyonlarca insan gibi, benim gibi, demokratik yollarla muhalefet etmenin, gösteri yapmanın, bazı hak ihlallerini ve baskıları durdurmasını ümit etmişsiniz. Şiddete hiç bulaşmamışsınız. Gezi’nin de sulh içinde son bulması için çabalamışsınız üstelik. Ve Gezi’yi organize etti ya da Gezi’ye katıldı diye yargılanan insanlar yıllar önce beraat etmiş olmasına rağmen yıllar sonra size hapsetmek, iktidara yeni bir düşman yaratmak için Gezi’yi organize etti, finanse etti, iktidarı devirmeye çalıştı diyerek sizi hapsetmişler.
Ve tam 700 gün geçmiş üzerinden. 62. yaş gününüzü de içeride geçiriyorsunuz, sevdiklerinizden ve adaletten uzak bir şekilde…
Evet, bugün doğum günü sevgili dostumuz Osman Kavala’nın. 62. yaş günü. “İyi ki doğdun” cümlesini çok gönülden, çok isteyerek, çok da şükrederek kurduğumuz bir gün. Bugün Osman Bey’i yalnız bırakmamak için arkadaşlarının, beraber güzel işler ürettiği insanların hazırladıkları yazıların, şiirlerin, resimlerin yer aldığı bir kitap hazırlandı. Ben de o kitaba neden ona ‘iyi ki doğdun’ dediğimi yazdım. Buyurun. Yazı aşağıda.
Bugün bir kere daha gönülden ve şükranla “iyi ki doğdun Osman Kavala” diyorum. İyi ki hayatımıza değdin. Sağlıkla, mutlulukla, sevdiklerinle geçireceğin onlarca yılların olsun. Yeni yaşının hemen başında bu hukuk garabeti son bulsun.
—-
“Kaç insan için gerçekten ‘iyi ki’ ile başlayan cümleler kurabiliriz? Kaç insanın iyiliğine gerçekten gönülden kefil olabiliriz şu dünyada? Kaç insanın konu demokratlık ve insan haklarını savunmak olduğunda zihninin su kadar berrak, -hele en demokrat görünen insanının dahi konu Ermeniler, Kürtler, LGBTİler olunca nasıl da ama… ile başlayan cümleler kurduğu şu ülkede- olduğuna inanabiliriz? Kaç insan şu adaletsizlikler ile dolu dünyayı daha iyi bir yer yapmak için durmaksızın çalışır, çabalar, üretir? Kaç insan için yardıma ihtiyacınız olduğunda “elinden gelen bir şey varsa o mutlaka yapar” dersiniz?
İsmini dahi hatırladığımızda yüzümüzde sıcak ve içten bir gülümse belirlemesine sebep olan kaç insanla kesişmiştir yollarımız? Dünyada olmaya dayanma gücü veren kaç insan ismi sayabiliriz? Kaçımız o kadar şanslıdır gerçekten?
Ben biraz şanslıyım bu konuda. İstanbul’da birtakım sivil toplum çalışmaları sebebiyle tanıştık sizinle. Çok sayıda aktivitede kesişti yollarımız. Sonra beraber emek verdik nice toplumsal mesele ile ilgili yürütülen çalışmaya. Anadilde eğitim, çok dilli çocuk masalları, geçmişle yüzleşme, 24 Nisan, Ezidiler… ve ben sizinle biraraya geldiğimiz her çalışmada verdiğiniz emeğe, kattığınız değere ve tevazuunuza hayran kaldım.
Onun içindir ki siz dört duvar arasındayken, biz o duvarların dışında olsak da beraber çalışıyor, beraber üretiyoruz hâlâ. Sizi mutlu edeceğini bildiğimiz her çalışmada anıyoruz sizi. “Haberi olsa mutlaka heyecan duyardı” diyoruz. Bu işlerle ilgili iyi haberleri size ulaştırmaya çalışıyoruz. Haberi aldığınızda gözlerinizde beliren o ışıltıyı görünce, sesinizdeki heyecanı duyunca derinde bir yerde bir mutluluk ve gurur duyuyoruz biz de.
Beraber dertlendiğimiz de oluyor sizinle. Sur’un düşen bir taşı, darda bir STK, kaybolan diller ve kültür… bize kahır veren her şeyi gördüğümüzde de siz geliyorsunuz aklımıza. ‘O mutlaka bir şey yapardı’ diyoruz. Ki içeriden hâlâ çokça faydalı şey yapmaya gayret ettiğinizi biliyoruz.
İşte bu yüzden, öylesine değil. Gerçekten, çok iyi ki doğdunuz siz! Sağlıklı uzun bir ömrünüz olsun. Bu defa duvarların dışında görüşmek ümidiyle. Sevgiyle…
(Artı Gerçek)