CUMHURBAŞKANI BARIŞIN, EŞİTLİĞİN VE ÖZGÜRLÜKLERİN GÜVENCESİ OLMALIDIR
Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları isimler üzerinden devam ediyor ama daha doğru yöntem Cumhurbaşkanı adayında aradığımız kriterlerin konuşulmasıdır.
Savaş karşıtları olarak, Cumhurbaşkanı adayında aradığımız en önemli kriterler şunlar olacak:
Cumhurbaşkanı askeri harcamaların azaltılmasından yana ve militarizme karşı olmalıdır. Çünkü Türkiye son yıllarda giderek silahlanmaya daha fazla bütçe ayıran bir ülke konumuna gelmektedir. Son olarak F-35 savaş uçakları, savaş gemileri, AWACS gözlem uçakları, nakliye uçakları, savaş helikopterleri, füze sistemleri vb. siparişler verileceği duyurulmaktadır. Bu silahlanma çabaları hiç de hayra alamet değildir. Halkın parası silahlanmaya harcanarak çarçur edilmekte, hem de bölge ülkelerine karşı silahlı müdahale hazırlıklarının yapılmakta olduğu algısına yol açmaktadır. Cumhurbaşkanı her türlü yetkisini kullanarak, silahlanmaya dur demeli, barışçı bir dış politika izlenmesini sağlamalıdır.
Cumhurbaşkanı daha fazla demokrasi için girişimlerde bulunmalıdır. Çünkü Türkiye hala 1982 yılında darbeci generaller tarafından hazırlatılan anti demokratik bir Anayasa ile yönetiliyor. Geçen yıllarda bazı önemli düzeltmeler yapıldıysa da Anayasa’nın anti demokratik başlangıç hükümleri varlığını koruyor. Seçilecek Cumhurbaşkanı özgürlükleri artıracak yeni bir anayasa için çaba göstermelidir.
Cumhurbaşkanı Kürtlerin eşit vatandaşlığını savunmalı ve hayata geçirilmesi için çaba göstermelidir. Bin yıldır bu topraklarda birlikte yaşayan Kürt ve Türk halklarının aralarındaki ilişkinin gelinen süreçte hukuksal bir zemine oturtulması çok önemli bir konudur. İçinde olduğumuz barış süreci seçilecek Cumhurbaşkanı için elverişli bir ortam sunuyor. Çatışmasız geçen yaklaşık iki yılın heba edilmemesi için süratle gerekli yasal alt yapı oluşturulmalıdır. Kürtlerin acil talepleri olan; anadilde eğitim, yerel yönetimlere daha fazla özerklik ve Öcalan dahil tüm Kürt siyasetçilere yasal siyasete katılma koşullarının sağlanması hayata geçirilmelidir.
Cumhurbaşkanı Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin haklarını korumalı, tarihsel acıları hatırlamalı ve hatırlatmalıdır: Bu topraklarda yaşayan gayrimüslim azınlıklar tarihsel olarak çeşitli acılar yaşadı, katliamlara, soykırımlara, tehcirlere ve haksızlıklara uğradı. Buolaylarda zarar görenlerden özür dilenmesi, tazminat dahil gasp edilen hakların iade edilmesi, sorumluluğu olanların teşhir edilmesi için atılacak adımlar en başta Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğundadır.
Cumhurbaşkanı inanç özgürlüğünün güvencesi olmalıdır. Anadolu etnik kökenlerin olduğu kadar aynı zamanda inançların da mozaiğidir. Cumhurbaşkanı her türlü din ve inançtan kişilerin, özellikle de Alevilerin ibadetlerini tam bir özgürlük içinde yapmasını savunmalı, bunun için gerekli koşulların oluşturulmasına çalışmalı, aynı zamanda inançsızların da özgürlüğü olduğunu kabul etmelidir.
Cumhurbaşkanı çevre duyarlığına sahip olmalıdır: Küresel ısınma ve yaklaşan iklim felaketine karşı hükümetlerin alması gereken çok önemli tedbirler var. Türkiye’nin bu konularda acil olarak atması gereken adımlar var. Cumhurbaşkanı hükümetin çevreye duyarlı bir politik çizgi izlemesini denetlemeli ve sağlamalıdır.
Cumhurbaşkanı emekçilerin taleplerine duyarlı olmalı, neoliberal işçi düşmanı politikalara karşı olmalıdır: Bugün Türkiye’de toplam yirmi sekiz milyon çalışabilir kişi içinde on yedi milyon işçi, beş milyon köylü, beş milyon da kendi işini yapan emekçi var. Yani Türkiye’de bir milyon işverene karşılık, yirmi yedi milyon işçi, köylü, emekçi var. Buna karşılık sendikalı işçi sayısı bir milyon. Ücretli çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücret alıyor. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını aşması için gereken gelir, asgari ücretin beş katı. İş kazalarında Avrupa’da birinci, Dünya’da üçüncüyüz. Seçilecek Cumhurbaşkanı bu adaletsizliklerin en aza indirilmesi için çaba göstermeli, özelleştirmelere karşı olmalı, sosyal devletten yana olmalıdır.
Cumhurbaşkanı nefret söylemi kullanmamalı, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmemelidir. İcraatlarını basınla, toplumla paylaşmalı, toplumsal mutabakatı oluşturacak adımlar atmalı, özellikle ülkenin toplumsal yaşamını etkileyecek kararlarında şeffaf olmalıdır. Cumhurbaşkanı toplumsal barışı sağlayacak adımları atma iradesinde olmalıdır.
Cumhurbaşkanı tüm toplumu kapsayıcı olmalıdır. Toplumun kutuplaşması üzerinden siyaset üretilen, kısır çekişmelerin egemen olduğu bir süreçten geçiyoruz. Ülkenin ve halkın geleceğini belirleyecek pek çok konu, olması gerektiği gibi tartışılamamakta, çözümler değerlendirilememektedir. Bu durumun aşılması için, öncelikle Cumhurbaşkanının her kesimle diyalog kurabilen, demokrat, uzlaştırıcı ve şeffaf bir kişiliğe sahip olması gerekir. Toplumsal barış ortamı en başta Cumhurbaşkanının tüm toplumsal kesim ve hassasiyetleri kapsayıcı bir kişilik olması ile sağlanabilecektir.
Bu temel kriterlere sahip bir kişinin önce Cumhurbaşkanı adayı, sonra da Cumhurbaşkanı olması için çaba göstermeliyiz.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu
20 Haziran 2014