Dünyadan Haberler
Hakkari Olayının Failleri ‘İyi Çocuklar’; Sorumluları Bulun
BİA Haber Merkezi – 24.10.2010 / Berivan TAPAN
Barışın Sesi Susturulamaz İnisiyatifi, Hakkari’de 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan mayınlı saldırının faillerinin bulunması için eylem yaptı. “Şemdinli Hakkari failleri besbelli” sloganı atan eylemciler adına konuşan avukat Keskin, “Biz failleri biliyoruz. Her zamanki ‘İyi çocuklar’…” dedi.
Barışın Sesi Susturulamaz İnisiyatifi, Hakkari’de dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan mayınlı saldırının faillerinin bulunması için düzenlediği eylemde, hükümetten faillerin ortaya çıkarılmasını istedi.
Galatasaray Meydanı’nda akşam saatlerinde bir araya gelen eylemciler, burada “Şemdinli Hakkari failleri besbelli” ve “Hakkari katliamı barışın sesini kısamaz” yazılı afişler açtı.
Davul ve düdükler eşliğinde “Muhatapsız çözüm olmaz”, “Savaşa bomba patlatanlara, çocukları öldürenlere hayır”, “Barışın sesini yükselt”, “Kürt halkına özgürlük” sloganları atan, Kürtçe ve Türkçe “Edi Bese”, “Failleri besbelli” yazılı dövizler taşıyan grup daha sonra da Taksim Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.
Keskin: Barışçıl yöntemle bombacılar durdurulur
Burada grup adına basın açıklamasını okuyan Avukat Eren Keskin, şunları söyledi:
“Bugün yürüdük çünkü faillerin, planlayıcı ve tetikçilerin açığa çıkartılmasını istiyoruz. Geçitli Köyü’nde dün 500 kişi de bunu istediği için köylerini terk edip Suriye’ye yerleşmek üzere yola çıktı. Onları Barış ve Demokrasi Partililer (BDP) yetkililer durdurdu.
İnsanlar parçalanmak istemiyor artık. Bebeklerin öldürülmesine tahammül etmek istemiyor. Cinayet işleyenlerin elini kolunu sallayarak yeni cinayetlere hazırlanma fırsatını yakalamasını istemiyor. ‘İyi çocuklar’la daha fazla muhatap olmak istemiyor.
Katiller yakalanıp da yargılanmadığında yaşamlarının büyük bir tehdit altında olduğunu, devletin derinlerinden gelen ‘Tanırım, iyi çocuktur’ tanıklıklarının ise, cinayet işlemeye hazırlananlara güç verdiğini görüyorlar, biliyorlar ve yaşıyorlar.”
Keskin, Kürt sorununun ancak “barışçıl, siyasal ve demokratik yöntemlerle, gerginliği azaltacak, karanlık ruhlu bombacıları durduracak mekanizmalarla çözülebileceğine” işaret etti.
“Failler, ‘İyi Çocuklar”
Geçitli Köyü’nde binlerce faili meçhul dosyaya dokuz ismin daha eklenmesine izin vermeyeceklerini söyleyen Keskin, “Çünkü biz failleri biliyoruz. Şemdinli’ye, kontrgerillaya, Ergenekon’a, darbe planlayıcılarına bakıyoruz ve failleri görüyoruz. Her zamanki iyi çocuklar…” dedi.
Hükümetin kamuoyunu ve Geçitli Köyü’nü rahatlatacak adımlar atmak zorunda olduğunu belirterek, “Kürt sorununun çözümü için daha radikal adımlar atılmalı, sorunun ancak muhataplarıyla diyalogla çözüleceği görülmeli” diyen Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kürtlerin ulusal varlığının her düzeyde tanınacağı yeni bir yasal, anayasal düzenlemeye gidilmelidir. Geçitli Köyü’ndeki deliller karartılmamalı, bombaları yerleştiren ve patlatanlar derhal açığa çıkartılmalıdır. Hakkari’de patlayan bombanın barışın sesin kısmasına izin vermemek için zaten başka bir yol da yok.”
Avrupalı Gazze konvoyuna sınırda coşkulu karşılama
Star – 27.09.2010
Uluslararası katılımla Gazze’ye insani yardım malzemesi taşıyan 50 araçlık konvoy, bugün saat 12.00’de İpsala Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapacak.
İngiltere’den 18 Eylül tarihinde yola çıkan 50 araçlık Gazze konvoyu bugün Türkiye’ye giriş yapacak. Konvoyu karşılama törenini organize eden İHH Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç, coşkulu bir karşılama hazırlığı içerisinde olduklarını, Filistin’e gönül veren ve ambargoya hayır diyen bütün vatandaşları karşılamaya beklediklerini söyledi. Oruç, bugün İpsala Sınır Kapısı’nı bayram alanına çevireceklerini belirtti. İngiliz Parlamenter George Galloway’in başında bulunduğu Viva Palestina hareketinin organize ettiği konvoyda, İngiltere, Amerika, İrlanda, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Malezya, Fas, Cezayir ve Ürdün’den aktivistler bulunuyor. Filistin’e araç, tıbbi malzeme, ilaç ve gıda malzemesi taşıyan konvoyun Ekim ayının ortasında Gazze’ye ulaşması bekleniyor.
TÜRKİYE’DE 5 GÜN KALACAK
Türkiye’de 5 gün kalacak olan konvoy, Ankara, Kayseri, Adana, Gaziantep ve Kilis üzerinden Suriye’ye geçecek. Cezayir, Ürdün ve Kuveyt’ten gelen araçlarla Suriye’nin Lazkiye limanında buluşulacak. Buradan gemilerle Mısır’ın Ariş limanına geçilecek. Daha sonra Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye girilecek. Konvoyun son katılımlarla birlikte toplam 150-200 araçtan oluşması bekleniyor. Konvoyun İstanbul’daki programı ise şöyle: Konvoyla birlikte 28 Eylül 2010 Salı günü saat 12.00’de Feshane’de bir basın toplantısı düzenlenecek. Konvoy ekibi, daha sonra Edirnekapı şehitliğinde bulunan Mavi Marmara şehitleri Cevdet Kılıçlar ve Necdet Yıldırım’ı mezarları başında ziyaret edecek. Daha sonra şehir turuna çıkılacak. Güzergâh şu şekilde: Vatan Caddesi, Taksim Meydanı, Beşiktaş sahili, Fatih köprüsü güzergahında şehirden ayrılacak.
11 Eylül’den hemen sonra Irak’a savaş planı başlatılmış
Hürriyet – 23.09.2010
Irak’a kimyasal silahları olduğu gerekçesiyle 2003’te saldıran ABD’nin bunu 11 Eylül 2001’de New York’ta İkiz Kuleler’e yönelik terör saldırılarından hemen sonra planladığı ortaya çıktı.
Bilgi edinme yasalarından yararlanarak ABD’nin daha önce açıklanmayan resmi belgelerine ulaşan AFP haber ajansına göre dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld 11 Eylül saldırılarından birkaç saat sonra Beyaz Saray’da yapılan toplantıda “Hem Usame Bin Ladin’e, hem de Irak’a saldıralım” demiş. Ardından üst düzey yetkililer Irak’a giden alüminyum borulara bu ülkenin nükleer silah peşinde olduğuna dair kanıt olarak el koymuşlar. Dönemin Merkez Kuvvetler Komutanı Tommy Franks de Irak rejiminin “kellesini uçurmaya hazır olduklarını” söylemiş.
Saddam keyif almış
Irak’ta hapiste bulunan Saddam Hüseyin’in eski dışişleri bakanı Tarık Aziz ise gizliliği kaldırılan 2004 tarihli el yazısı notlara göre FBI’a, devrik Irak liderinin 1998’de Doğu Afrika’daki iki Amerikan elçiliğinin bombalanmasından “büyük keyif aldığını” söyledi. Buna göre Aziz o günleri şöyle anlattı:
“ABD ülkesini bombalamıştı. Keyif almasında şaşılacak birşey yok. Ama Saddam İslamcılara hiç güvenmedi. El Kaide’yi etkili bir örgüt olarak görmekle birlikte Bin Ladin ve radikal İslamcıları fırsatçı ve ikiyüzlü olarak tanımlıyordu.”
Irak’a saldırmak için bana bahane bulun!
Radikal – 26.09.2010
ABD’de gizliliği kaldırılan bazı belgeler, George W. Bush yönetiminin 2001 yılında iktidara gelir gelmez Irak’a savaş açmak için bahane aradığını ortaya koydu.
WASHINGTON – Ulusal Güvenlik Arşivlerinin açıklanan resmi belgelerine göre, ABD’ye yönelik 11 Eylül 2001 saldırılarından birkaç saat sonra Irak’a saldırıyı gündeme getiren dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Bakanlığının bir avukatından Irak rejimi ile El Kaide lideri Usame bin Ladin arasında bağlantı bulmasını istedi.
Rumsfeld, saldırılardan önceki temmuz ayında dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’a gönderdiği bir notta da, Bağdat yönetimine karşı izlenecek strateji hakkında üst düzeyli bir toplantı düzenlenmesi talebinde bulundu.
Yaptırımların etkisiz olduğunu ve Irak’ın hava gücünü artırdığını savunan Rumsfeld, “şüphesiz birkaç yıl içinde ABD’nin nükleer silahlara sahip bir Saddam ile karşı karşıya geleceği” iddiasında bulundu.
Irak’a savaş açmaları halinde başarılı olacakları görüşünü dile getiren Rumsfeld, Saddam Hüseyin rejimini devirmeleri halinde ABD’nin bölgedeki ve dünyadaki itibarının artacağını öne sürdü.
Bir belge de, Rumsfeld’in, Afganistan’ın 2001 yılında işgal edilmesinden iki ay sonra Irak’a saldırı planlarını tartıştığını gösterdi. Dönemin Merkez Komutanı Tommy Franks ile görüşmesinde silahlı güçlerin Irak’a savaş için hazır olmasını isteyen Rumsfeld, bir toplantıda da savaş için kullanılabilecek bahaneleri sıralarken, Irak rejiminin ABD’nin koruması altında bulunan kuzey bölgesine yönelik askeri hareketlerini, Saddam Hüseyin ile 11 Eylül saldırıları arasında bağlantı iddiasını ve BM’nin Irak’taki silah denetimleriyle ilgili tartışmaları saydı.
Ulusal Güvenlik Arşivleri, bu resmi belgeleri, “bilgi edinme özgürlüğü” çerçevesinde yapılan bir talep sayesinde yayımladı.
ABD yönetimi, Saddam Hüseyin rejiminin 11 Eylül saldırılarıyla bağlantısı olmadığını daha sonra kabul etmişti. Yönetimin Irak rejiminin nükleer silah ürettiğine ilişkin ortaya attığı kanıtların da temelsiz olduğu belirlenmişti.
‘İsrail uluslararası hukuku ihlal etti’
Cumhuriyet – 23.09.2010
BM uzmanları, İsrail’in, Gazze Şeridi’ne yardım konvoyuna baskında ve sonrasında “uluslararası insan hakları yasası” da dahil uluslararası hukuku ihlal ettiğini bildirdi.
BM İnsan Hakları Konseyinin bilirkişi heyeti, İsrail’in, insani krizin yaşandığı bir dönemde Filistin toprağına deniz ablukası uygulamasının “yasa dışı” olduğunu belirtti.
Üç uzmandan oluşan heyet, İsrail’in yardım filosuna verdiği askeri karşılığın “orantısız” ve “kabul edilemez gaddarlık düzeyinde” olduğunu kaydetti.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yardım götüren filodan Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskında 9 Türk hayatını kaybetmişti.
Filistinli yönetmen Liana Badr: Filistin adeta açık hava hapishanesi
Zaman – 24.09.2010
Filistinli yönetmen Liana Badr, Filistin’in adeta açık hava hapishanesi olduğunu ve sürekli İsrail tarafından gözetlendiğini belirterek, “Filistin’de ölüm tehlikesi altında film çekiliyor. Medyadanda çok sayıda hayatını kaybeden oldu.” dedi.
Badr, 17. Uluslararası Altın Koza Film Festivali kapsamında Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü sinema yazarı Alin Taşçıyan’ın yaptığı “Filistinde Sinema Yapmak” konulu söyleşide, İsrail’in yaptığı duvar üzerinde güvenlik kameraları bulunduğunu ve yaptıkları her şeyin izlendiğini bildirdi.
Kameralardan bakıp ateş açıldığını ifade eden Badr, her gün eve giderken ya da evden çıkarken korku yaşadıklarını hatırlattı. Kendisi için Adana’ya gelmenin mucize gibi bir şey olduğunu ifade eden Badr, Filistin’de film çekmenin oldukça zor olduğuna dikkat çekti.
Yönetmen Najwa Najjar da Filistin’de geçmiş yıllarda öykülerin genellikle belgeseller yoluyla anlatıldığını, uzun metrajlı filmlerin genellikle batıdan gelen sinemacılar tarafından çekildiğini anlattı. Son yıllarda Filistinli sinemacıların ön plana çıktığını ve her yıl yaklaşık üç uzun metrajlı filmin çekildiğini bildiren Najjar, şunları anlattı: “Artık daha eğitimli arkadaşlarımız var, sinemamız daha iyi hale geldi. Uzun metrajlı filmleri kendimiz yazıp, çekiyoruz. Böylece kendimizi daha özerk hissediyoruz. Filistin’de film yapmak zor ama bir şekilde yapıyoruz. Parayı ve ekibi toplayıp, cihazları temin edip, zorluklar içerisinde çekiyoruz. Ancak çok daha zor olan, filmlerin dağıtımını yapmak, izleyiciyle buluşmak.”
Festivallerin kendilerine büyük destek verdiğini vurgulayan Najjar, devletten destek alamadıklarını bu sebeple filmleri dağıtma konusunda desteğe ve TV kanallarında yayımlatmaya ve daha çok izlenmeye ihtiyaçları olduğunu kaydetti.
Söyleşiye, gazeteci-yazar Bashar İbrahem, gazeteci Vicky Habib ve yönetmen Nasri Hajjaj ile Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Ülger de katıldı.
Hamas ve El Fetih anlaştı
Haber – 26.09.2010
Suriye’de yapılan görüşmelerde uzlaşma sağladı. Anlaşma detaylarına göre imzalar atıldıktan bir yıl sonra Filistin’de seçimler yapılacak.
Suriye’nin başkenti Şam’da biraraya gelen Gazze Şeridi’nin fiili hükümeti Hamas ile Batı Şeria’yı kontrol eden El Fetih örgütü önceki gün yapılan görüşmelerde anlaşmaya vardı. Buna göre 2-3 ay içinde Mısır tarafından hazırlanan uzlaşı planına son şekli verilmesi hedeflenirken, Filistin’de seçimler anlaşmanın imzalanmasından sonraki bir yıl içinde gerçekleştirilecek.
Önceki gün dört saat süren toplantının ardından yapılan açıklamalar görüşmenin olumlu geçtiği bilgisiyle sınırlı kalırken, Taraf anlaşmanın önemli ayrıntılarına ulaştı. Hamas’ın üst düzey yetkililerinden alınan bilgiye göre iki taraf en tartışmalı konular olan seçim kanununda değişiklik ve Filistin Kurtuluş Örgütü’ndeki temsil oranları üzerinde anlaşmaya vardı.
Hamas’ın oranı yüzde 45
İki taraf 2011 sonuna kadar yapılması planlanan seçimlerde uygulanacak seçim yasasının nasıl değiştirileceği konusunda uzlaştı. Öte yandan Filistin Kurtuluş Örgütü’nde Hamas’ın en az yüzde 45 oranında temsil edilmesi konusunda da anlaşma sağlandı.Cuma gecesi geç saatlerde tamamlanan toplantının ardından yapılan ortak açıklamada ‘uzlaşmaya dönük adımlar atılması konusunda mutabakata varıldığı’ açıklandı. Görüşmede Hamas heyetinin başkanlığını, örgütün sürgündeki siyasi lideri Halid Meşal yaparken, El Fetih heyeti toplantıya Azzam El Ahmed başkanlığında katıldı. Görüşme sonrasında yapılan açıklamada ileride bütün Filistinli grupların katılacağı bir toplantı daha düzenlenmesi, bu toplantıda alınacak kararların taraflar arasında bağlayıcı olması konusunda da mutabakata varıldı.
Filistin’de 2007 yılında demokratik bir şekilde yapılan seçimleri kazanan Hamas’la, rakibi El Fetih arasında seçimlerden kısa bir süre sonra çatışmalar yaşanmış, bu çatışmalar Hamas’ın Gazze yönetimine fiili olarak el koymasıyla sonuçlanmıştı.
İsrail-Filistin doğrudan görüşmelerinde kırılma noktası…
Milliyet – 26.09.2010
İşgal altındaki Batı Şeria topraklarında bulunan Yahudi yerleşimlerindeki inşaat yasağının süresi bu gece yarısı doluyor.
Yasağın uzayıp uzamayacağı, İsrail ve Filistinliler arasında ay başında ABD arabuluculuğunda başlayan doğrudan müzakereler için bir kırılma noktası olarak ortaya çıkıyor. Sürenin dolmasına saatler kalırken, yasağın geleceği konusunda İsrail tarafından şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmadı. Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimciler ise şimdiden bazı küçük yerleşimlerde inşaatları yeniden başlatma hazırlıklarına girişti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bakanlarından inşaat yasağı ile ilgili herhangi bir görüş sarf etmemelerini istedi.
Netanyahu’nun özel kalem müdürü DE, inşaat yasağına karşı çıkışlarıyla bilinen Knesset (İsrail parlamentosu) üyelerinden Likud’lu Dani Danon ile bir görüşme yaptı ve inşaat yasağının bitişiyle ilgili kutlama gösterilerinde dozu düşürmelerini, uluslararası toplumla bir sürtüşme yaratmamaya özen göstermelerini istedi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dahil doğrudan görüşmelerin Filistinli tarafları, inşaat yasağının sürmemesi halinde görüşmelerden çekilecekleri yolunda defalarca kesin açıklamalar yapmışlardı.
Abbas, dün BM Genel Kurulu’nda İsrail’den “ya barışı ya da yerleşim faaliyetlerini” seçmesini istemişti. İsrail Başbakanı Netanyahu ise bunun Filistinliler için 10 aylık, geçici bir jest olduğunu belirtmiş, yasağın süresini uzatmayı düşünmediğini dile getirmişti.
BARAK : “HALA YARI YARIYA UZLAŞMA ŞANSI VAR”
Bu arada, ABD’de temaslarda bulunan İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak İsrail’e dönüşü öncesi yaptığı açıklamada, “inşaat yasağında uzlaşma şansının hala yarı yarıya olduğunu” belirtti.
Bir uzlaşmaya varılamaması halinde, bu gece son bulacak inşaat yasağının, aynı zamanda müzakerelerin de sonu olabileceği öngörüleri yapılıyor.
Müzakereler, ABD’nin arabuluculuğunda 2 Eylülde başlamıştı.
Arabulucu Washington yönetimi, halen ABD’de bulunan İsrail ve Filistin temsilcileriyle temaslarını sürdürse de, her iki tarafın tutumlarında henüz bir değişiklik olmadı. Amerikan tarafının baskısının genelde, inşaat yasağının uzatılması talebiyle İsrail üzerinde yoğunlaştığı kaydedildi.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İsrail ve Filistin arasındaki doğrudan müzakereler sırasında İsrail tarafına 3 ay daha uzatma önerisinde bulunmuştu. Abbas’ın bu öneriyi kabul ettiği belirtilmiş, İsrail Başbakanlığıysa Netanyahu’nun konuyla ilgili tutumunda bir değişiklik olmadığını açıklamıştı.
ABD Ortadoğu Temsilcisi George Mitchell de dün New York’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la görüşerek, herhangi bir olumsuz durumda Abbas’ın görüşme masasından çekilmesini önlemeye çalışmıştı.
YAHUDİ YERLEŞİMCİLER KUTLAMALARA HAZIRLANIYOR
Batı Şeria’daki Yahudiler ise inşaat yasağı sona erer ermez inşaatları başlatmaya hazırlanıyorlar. Batı Şeria’da bulunan Yahudi yerleşimlerindeki yerel yetkililerin, yasağın bittiği dakikalarda inşaat izinleri için bürolarını açık tutacakları bildirildi.
Filistin basını, El Halil’deki bir yerleşim biriminde Yahudilerin inşaat yasağının süresinin dolmasını bile beklemeden, bugün öğleden sonra bir dini okulun temellerini atmaya başladığını aktardı.
Yine Batı Şeria yerleşimlerinden Revava’da, bugün öğleden sonra traktörleri, çimento karma kamyonları ve diğer inşaat malzemeleriyle binlerce yerleşimcinin katılacağı ve tüm dünyaya inşaatların yeniden başladığını ilan etmeyi amaçlayan bir gösteri düzenlenmesi bekleniyor. Bu gösteriye milletvekilleri ve Yahudi yerleşimlerinin yerel liderlerinin de katılacağı düşünülüyor.
Halihazırda Batı Şeria’da yerleşimlerde onaylanmış 2 bin konutluk inşaat bulunuyor. Revava’daki gösterinin arkasındaki isim olarak bilinen Likudlu milletvekili Dani Danon çeşitli yerleşimlerdeki inşaatların yarın itibarıyla başlayacağını duyurdu.
İsrailli yetkililerse, inşaat yasağı süresinin dolmasının, yarın hemen inşaatların başlayacağı anlamına gelmediğini savunuyorlar.
Ynet haber sitesine açıklama yapan İsrailli bir yetkili, Batı Şeria’da Yahudi yerleşimcilerin yasağın sona ermesini takiben bazı ufak tefek inşaatlar yapabileceklerini, ancak bunların çok önemli olmadığını belirtti. Yetkili, “Asıl sorun, İskan Bakanlığı’nın Savunma Bakanlığı’ndan ihaleleri onaylamasını istediğinde ne olacağı… Önümüzdeki birkaç gün içinde gerçek inşaatların yapıldığını görürsek, bu Abbas için de inşaat yasağının cidden sona erdiği yolunda bir işaret olacaktır” diye konuştu.
Aynı yetkili, yine de inşaat yasağı için asıl kilidin Doğu Kudüs’teki inşaatlar olduğunu ve bu konuda asıl yetkinin Netanyahu’da bulunduğunu belirtti. Netanyahu’nun Doğu Kudüs’teki inşaatlara evet dememesi halinde bunun yasağın uzatıldığı anlamına geleceğini kaydeden yetkili, “Bu konuda asıl kilit Doğu Kudüs’tür” dedi.
9 Yahudi Gazze ablukasına karşı
Ntv – 27.09.2010
Bir yardım teknesi, Gazze’ye yardım ulaştırmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden yola çıktı. Teknedeki 9 katılımcının Yahudi olması dikkat çekici.
‘Irene’ adlı İngiliz bayrağı taşıyan tekne, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Gazze ablukasını kırmak için yola çıktı.
Diğer yardım girişimlerinden farklı olarak bu kez teknede, İsrail’in Filistinlilere yönelik politikasını tüm Yahudilerin desteklemediğini dünyaya göstermek isteyen 9 Yahudi bulunuyor.
1997’de Kudüs’te bir Hamas militanının düzenlediği intihar saldırısında kızını kaybeden teknedeki Yahudilerden Rami Elhanan, eyleme katılmanın ahlaki görevi olduğunu belirterek, “Kötülüğe karşı durmak ve bir buçuk milyon insanın kuşatma altında olduğu gerçeğine dikkati çekmek istiyorum. Bu durum gayri insani” dedi.
Gemideki İsrailli, Alman, İngiliz ve Amerikalı Yahudilerin amacı, ablukayı aşarak Gazzelilere çocuk oyuncağı, tıbbi cihaz ve kitaplardan oluşan yardım paketlerini ulaştırmak.
İsrail’den ise eylemle ilgili ‘provokasyon’ açıklaması geldi.
Öte yandan, Kıbrıs Rum Kesimi, ulusal çıkarlarını gerekçe göstererek Gazze yardım gemilerinin limanlarını kullanmasını yasaklamıştı.
İsrail yerleşim inşaası yasağını kaldırdı
BBC Türkçe – 27.09.2010
İsrail, Batı Şeria’daki yerleşim merkezi inşaası konusunda 10 aydır uygulanan moratoryumu uzatmadı.
Moratoryumun sona ermesi Yahudi yerleşimciler tarafından İsrail bayrağını simgeleyen mavi ve beyaz balonlar uçurularak kutlanırken, bir kreşin temeline çimento döküldü.
Filistin tarafı, moratoryumun sona ermesi durumunda ABD’nin öncülüğünde yürütülen barış görüşmelerinin sona ereceği uyarısında bulunmuştu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Filistin lideri Mahmud Abbas’a barış görüşmelerinden çekilmemesi çağrısında bulundu ve ”bir yıl içinde tarihi bir anlaşmanın da mümkün olduğunu” savundu.
Netanyahu moratorumun sona ermesinden bir kaç dakika sonra yayımlanan açıklamasında Abbas’a müzakerelere devam etmesi çağrısında bulundu.
Amerikan tarafı ise, İsrail’e yerleşim inşaasının dondurulması uygulamasının devam etmesi talebini yinelerken, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın pazar günü Netanyahu’yla iki kez telefon görüşmesi yaptığı açıklandı.
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Cumartesi günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail’in Yahudi yerleşimleriyle barış arasında seçim yapması gerektiğini söylemişti.
Moratoryumun uzatılmaması durumunda barış görüşmelerinin zaman kaybı olacağını kaydeden Abbas ise Arab basınına yaptığı açıklamada herhangi bir karar almadan önce Arap liderlerin fikrini alacağını söyledi.
Abbas, Filistinlilerin, kapsamlı ve adil bir barış anlaşması yapmaya hazır olduğunu belirterek, “yaralı elleriyle İsrail’e zeytin dalı uzattıklarını” belirtmişti.
Mahmud Abbas bununla birlikte, inşaatların başlaması halinde görüşmelerden çekilebilecekleri tehdidini yinelemedi.
Yahudi yerleşimci
Bir Yahudi yerleşimci yerleşim merkezlerinin inşaasının dondurulmasını talep eden Obama’ya New York’taki cami tartışmalarına gönderme yaparak ‘İslam istediği yerde inşa ediyorsa ben neden inşa etmeyeyim’ diye soruyor.
Gözlemciler, Abbas’ın Filistinliler nezdindeki zayıf lider imajıni güçlendirmemek, uluslararası kamuoyu nezdinde de görüşmeleri sekteye uğratan taraf durumuna düşmemek için son derece dikkatli davrandığına dikkat çekiyor.
İsrail’in inşaat yasağı, Filistinlilerin gelecekteki devletlerinin başkenti yapmak istedikleri Doğu Kudüs’ü kapsamıyor.
İsrailli sağcı siyasetçiler, yasağın uzatılmamasını ve inşaatlara hemen başlanmasını istiyor. Başbakan Benyamin Netanyahu’nun lideri olduğu Likud Partisi’nden, Spor ve Kültür Bakanı Limor Livnat, AFP ajansına “2000’e yakın konutun projesi onaylanmış durumda. İnşaatlara hemen başlamalıyız” dedi.
ABD Başkanı Barack Obama, Perşembe günü İsrail’e yasağı uzatma çağrısında bulunmuştu.
1967’de işgal edilen Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki 100’den fazla yerleşimde yarım milyona yakın Yahudi yaşıyor. İsrail, bu yerleşimlerin uluslararası hukuka aykırı olduğu görüşünü reddediyor.
İsrail’den barış görüşmelerine darbe
Hürriyet – 27.09.2010
İsrail, bir yandan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la doğrudan barış görüşmeleri yaparken, diğer taraftan Batı Şeria’da işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimi inşaatı yasağını resmen sona erdirdi.
YASAĞIN KALKMASINI BÖYLE KUTLADILAR
Yasağın dün gece yarısı sona ermesinin ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ortaya çıkması beklenen kriz nedeniyle ABD ve Ortadoğu’daki liderleri telefonla aradı.
Netanyahu’nun, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile iki kez, ayrıca Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah’la da telefon görüşmeleri yaptığı belirtildi.
NETANYAHU: TARİHİ FIRSATI KAÇIRMAYALIM
İsrail Başbakanı Netanyahu, “tarihi bir barış anlaşması”na ulaşmak amacıyla doğrudan müzakerelerin sürdürülmesi için Filistin Devlet Başkanı Abbas’a çağrıda bulundu.
ABBAS: BARIŞ SÜRECİ ZAMAN KAYBI
Abbas ise İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşim inşaatlarını durduran moratoryumu uzatmaması halinde, barış görüşmelerinin zaman kaybı olacağını söyledi.
Paris’e resmi ziyarette bulunan Abbas, Fransa’daki Yahudi toplumunun önde gelen temsilcileriyle yaptığı görüşmeden sonra, “Eğer İsrail yeni yerleşim inşaatlarını sürdürürse, barış süreci zaman kaybı anlamına gelir” dedi.
İZNİ OLANLAR EVLERİNİ YAPABİLİR
Netanyahu ve hükümetinin 10 aylık süreyle uygulamaya koyduğu inşaat yasağı, bugün TSİ 01.00 itibarıyla sona erdi.
İsrail Ulaştırma Bakanı Likudluu Yisrael Katz, yasağın sona ermesiyle yerleşimcilerin geceyarısı sonrası itibarıyla, ellerinde yasal izinleriyle evlerini yapmaya başlayabileceklerini söyledi.
YAHUDİ YERLEŞİMİ YAKININDA SİLAHLI SALDIRI
Yahudi yerleşimlerindeki inşaat yasağının bu gece yarısı dolması öncesinde, Batı Şeria’da bir Yahudi yerleşimi yakınında meydana gelen silahlı saldırıda 9 aylık hamile bir Yahudi kadınla kocası yaralandı.
El Halil yakınlarında Teneh Omarim Yahudi yerleşimi yakınında meydana gelen olayda, Filistinli militanların otoyolda giden iki araca ateş açtıkları, araçlardan birinde bulunan ve yaralanan hamile kadınla kocasının araçlarıyla Ber Şeva’daki hastaneye ulaştıkları belirtildi.
İsrail-Filistin doğrudan görüşmeleri 2 Eylül’de Washington’da başlamıştı.
ABD’yi yöneten güç onu pençesine alıyor
Hürriyet – 26.09.2010
ABD hükümeti, geçtiğimiz hafta içinde Basra Körfezi’ndeki altı ülkeyle 123 milyar dolarlık yeni silah satış anlaşmaları yaptı. Ülke borcu 16 trilyon dolara yaklaşan ABD, bu şekilde hem işsizlik, hem de daralan ekonomisi için bir soluk alma fırsatı buldu. ABD tarihinin en büyük silah satışının gerçekleştirildiği bu anlaşmalar diğer taraftan, ulusal savunma sanayisinin Obama yönetimini dış politikada yönlendirme gücünü açıkça gözler önüne serdi.
İşte son bir buçuk yılda Obama’nın savunma sanayine nasıl teslim olduğunun hikayesi:ABD Başkanı Barack Obama’nın göreve geldiği dönemde iç politikadaki en büyük hedefi ülke borcunu azaltmaktı. Ancak Obama, kemer sıkma politikası altında savunma sanayisinde yer alan şirketleri yola getirmenin zor olacağını biliyordu.
Obama, 2009’un Mart ayında yaptığı bir basın toplantısında, “Lobiciler savunma sanayi alanında çok aktif. Savunma şirketleri Savunma Bakanlığı’nda ihale almak ve yeni yatırım sözü vermek konusunda çok başarılı” demişti. Savunma Bakanı Robert Gates ise silah programlarının yönetim ve onaylanma standartlarını daha disiplinli hale getireceklerini, böylece 40 milyar dolarlık bir tasarruf hedeflediklerini açıkladı.
Ancak yıllık ihracata 97 milyar dolar katkısı bulunan ve iki milyon kişiye istihdam sağlayan savunma sanayi, Obama’ya teslim olma niyetinde değildi. Obama’nın görevine aktif olarak başladığı Ocak 2009’da, Washington bölgesindeki gazetelerde bir reklâm boy göstermeye başladı. “Silah sistemleri sadece ulusal güvenlik enstrümanları değildir, çok önemli iş kaynaklarıdır” diyen reklâmla, savunma sanayisi Obama yönetimine açıkça “bize dokunmayın” mesajı gönderdi.
The Washington Independent adlı haber sitesi, Mart 2009’da geri adım atmaya niyetli olmayan Obama’nın sözlerine yer verdi. Obama, bütçelerini aşan savaş gemisi, savaş jetleri ve son teknoloji muharebe projelerini kastederek, ülke savunması adına boşa giden kaynakların Pentagon için feda edilmesinin “yanlış tercih” olacağını belirtti ve “ABD insanını koruyacak gerçek yatırımlar ile silah şirketlerini zengin etmeye yarayan anlaşmaların arasındaki farkı görüyorum” dedi.
HER ŞEY SÖZDE KALDI
Obama, kemer sıkma önlemleri kapsamında savunma harcamalarını kısması için daha önce büyük bir silah şirketi olan Raytheon için lobicilik yapmış William Lynn’i Savunma Bakanı Yardımcılığı görevine getirdi. Öte yandan, onun eski meslektaşlarına karşı gelemeyeceğini düşünenler de çoktu. Lynn, Irak ve Afganistan savaşına ayrılan bütçenin federal bütçenin geri kalanıyla birlikte kamuya açıklanacağını belirtti. Obama, iki savaşın da bütçesinde şeffaflığa gidilerek daha doğru değerlendirme yapılmasını sağlayacak kararı savundu.
Obama, 2010 yılı savunma bütçesi için 663.7 milyar dolar ayırdı. Bu rakam, 2009’un bütçesinden yüzde 1.5 daha fazlaydı. Bu sefer, savaş bütçesinden kısmak için Irak ve Afganistan’dan geri çekilme programları gündeme geldi. Obama, seçim kampanyasında söz verdiği gibi Irak’tan belirtilen tarihte ABD askerlerini çekti. Ancak diğer taraftan, ABD’ye her ay 6.7 milyar dolardan fazlasına mal olan Afganistan savaşına 40 bin “ek” asker gönderme planını onayladı.
Afganistan’daki birliklerin komutanı General David Petraeus ise, geçtiğimiz hafta içinde İngiliz Times gazetesine verdiği röportajda Afganistan’dan çıkış tarihi olarak belirlenen 2011 sonunda çekilmeye niyeti olmadığını belirtti.
NASIL YOLA GELDİ
Washington merkezli araştırma grubu Center for Responsive Politics’in verilerine göre, savunma sanayi 2008’de lobi faaliyetlerine 148 milyon dolar harcadı. Bu paranın 24 milyon doları Obama’nın başkanlığı kazandığı seçim kampanyasında partilere bağış olarak verildi.
Obama’nın seçilmesinin ardından, yeni başkana mevcut dev projelerin iptal edilmemesini rica eden mektuplar yağmaya başladı. Lockheed Martin’in (LM) tanesi 350 milyon dolar olan F-22 Raptor projesinin kaldırılmaması için 44 senatör ve 191 Temsilciler Meclisi üyesi Obama’ya mektup gönderdi. Mektupta, projenin 44 eyalette 25 bin kişiye iş sağladığını belirtmeyi ihmal etmediler.
Benzer şekilde, her yıl donanmaya eklenen gemi sayısının altıdan, onikiye çıkarılması önerildi. Lobiciler, bu sefer gemi inşaatı sektörünün 47 eyalette 400 bin kişi için iş sağladığını not düşmeyi unutmadı.
SİLAH PROJELERİNE ONAY, UZAY PROJELERİ İPTAL
2010’un Ocak ayı, ABD’deki lobi faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin getireceği sonuçları görmek açısında önemli bir dönemdi. Ocak’ın sonunda, Ay’a tekrar insan göndermeyi planlayan NASA’nın (ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Kurumu) bu amaçla yürüttüğü Constellation Program projesi, Obama tarafından iptal edildi. Amaç, belli alanlar için ayrılan bütçeyi keserek, istihdamı artırmak için kaynak oluşturmaktı.
Beyaz Saray Bütçe Bürosu, internet sitesinde yayımladığı açıklamada Ay’a koloni kurulmasını amaçlayan programın, takvimin çok gerisinde kaldığını, bütçesini aştığını ve diğer uzay projelerine kıyasla daha “önemsiz” olduğunu belirterek kestirip attı. Obama, savunma sanayisine ayrılan normalden fazla bütçeye kıyasla, NASA’nın bütçesinin gelecek beş yıl içinde sadece beş milyar dolar artırılacağını belirtti. Bu kararla, 2011 yılında NASA bütçesinin 19 milyar olması kararlaştırıldı.
Obama’nın yeni uzay programına göre, yıllardan beri NASA’nın tekelini yıkmak için lobi faaliyetleri yürüten özel havacılık ve uzay şirketlerinin önü açılacak, bu şirketlerin üreteceği roketlerle uzay turizmi teşvik edilecekti. Obama’nın bu kararı birçok politikacı ve uzman tarafından ağır eleştiriye neden olurken, Ay’a 2020’de insan göndermeyi planlayan Çin ve aynı amaca 2025’te ulaşmayı hedefleyen Rusya ile Japonya’nın gerisine düşüleceği belirtildi.
Constellation Program iptal edilince, 2020’de Ay’a insan taşıyacak olan Orion kapsülü ve onu uzaya fırlatacak Ares I roketi gibi projeler de iptal edildi. Bu projeleri gerçekleştirecek olan ana şirket Lockheed Martin ve Boeing gibi kuruluşlar önemli anlaşmaları kaybettiler ancak yakın dönemde bu kayıplar fazlasıyla telafi edilecekti.
BASRA KÖRFEZİ FETHİ
ABD, Eylül ayının başında tarihinin en büyük silah satışına imza attı. Bu anlaşmadan sadece birkaç hafta önce, AICE (Amerikan İsrail İşbirliği Girişimi) Başkanı Mitchell Bard, “Arap Lobisi” adındaki kitabını piyasaya sürdü. ABD’nin en önde gelen Ortadoğu uzmanlarından kabul edilen Bard, kitabında ABD’deki Arap lobisinin İsrail lobisinden bile daha güçlü hale geldiğini belirtti.
Bard, Washington’da nüfuza sahip lobi grubunun sadece Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (AIPAC) olmadığını belirttiği kitabında, Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap lobisinin İsrail’e kıyasla farklı bir yaklaşımla güç kazanmaya çalıştığını anlattı.
Daily Beast haber sitesinde kitabı yorumlayan Harward Hukuk Okulu öğretim görevlilerinden Profesör. Dr. Alan Dershowitz, “Araplar sahip olmadıkları insan kaynakları desteğini elde etmeye çalışmak yerine, inanılmaz paralar harcayarak Washington’da nüfuzlu olan kişileri, Dışişleri Bakanlığı çalışanlarını ve diplomatları kiralıyor veya satın alıyor” dedi.
Bard, kitabında Suudilerin başını çektiği bu emeklilik sonrası “iş teklifini” cazip bulan birçok nüfuzlu politikacının henüz hükümet görevindeyken Arapların politikalarına yakın bir çizgi göstermeye başladıklarını ifade etti. Kitabın piyasaya çıkmasından çok kısa bir süre sonra ABD, Körfez’de hem Arap ülkelerinin hem de İsrail’in onayladığı tarihi silah satışı anlaşmasını yaptı.
LOBİCİLERİN ZAFERİ
Center for Responsive Politics’in verilerine göre, 1998-2010 yılları arasında ABD’de lobi faaliyetlerine en çok para harcayan ilk 20 kurum arasında dört tane havacılık ve savunma şirketi bulunuyor. Bunlar (en çok lobi harcaması yapandan en az yapana olmak üzere): General Electric, Northop Grumman, Boeing ve Lockheed Martin diye sıralanıyor. Bu şirketlerin 12 yılda lobi faaliyetlerine harcadıkları toplam miktar ise 626 milyon dolar.
Obama, 2020 yılına kadar 97 milyardan biraz daha fazla maliyeti olması beklenen Constellation Program’ı iptal ederek, uzayda yaşam projesine büyük darbe vurdu. Ancak, Afganistan savaşı her yıl ABD hükümetine 105 milyar dolara mal oluyor.
Afganistan’daki seçimlerin ilkin sonuçları açıklandı
Zaman – 23.09.2010
Afganistan’da geçtiğimiz cumartesi yapılan parlamento seçimlerinin ilkin sonuçlarını açıklandı. Seçimlerle ilgili yüzlerce şikayet gelirken, seçimlerin Afgan hükümetinin ülkedeki yolsuzlukla mücadelesinin bir sınavı olarak görülüyor. Seçimlerde 2 bin 500 aday parlamentodaki 249 sandalye için yarışmıştı.
Afganistan’da 18 Eylül’de yapılan seçimlerde oyların sayımı devam ederken, bir yandan da eyaletlerden seçim sandıkları başkent Kabil’e gelmeye devam ediyor. Seçim komisyonu yetkililer nispeten huzurlu olan Panjshir eyaletindeki oyların yüzde 67’sini sayıldığını açıkladı. Panjshir için parlamentoda biri erkek bir kadın iki koltuk ayrılırken, yerleri hakim olan Zahir Sadat ve Kabil’de özel polikliniğe sahip doktor Rahilah Salim’in kazanması bekleniyor.
Seçim komisyonu Başkanı Fazil Ahmet Manavi, sayım sırasında şüpheli bulunan oy pusulalarının bir kenara ayrıldığını bildirirken, şimdiye kadar kaç oyun ayrıldığı ile ilgili bilgi vermekten kaçındı. Hilenin sadece göz ardı edilmesi durumunda sorun oluşturacağını belirten Manavi, “Bir şeyler oldu ama dengeye baktığımızda çok belirleyici değil. Afganistan halkına teminat veriyoruz. Olaylar araştırılıyor.” dedi.
Afganistan seçimlerinde 4,3 milyon kişi oy kullanırken, bu rakamın ülkedeki 17 milyon seçmenin sadece yüzde 25’inin oluşturduğu kaydedildi. Geçen yılki devlet başkanlığı seçimlerinde ise yaklaşık 6 milyon oy kullanılmıştı.
Seçimlerin kesin sonuçlarının ise Ekim başlarında belli olacak. Hile iddialarını araştırmak amacı ile kesin sonuçların Ekim sonlarında açıklanacağı ifade ediliyor.
Afganistan’da bombalı saldırı: 2 NATO askeri öldü
Samanyolu Haber – 25.09.2010
Afganistan’da düzenlenen bombalı saldırıda 2 NATO askerinin öldüğü bildirildi.
NATO’dan yapılan açıklamada, ülkenin doğusunda düzenlenen saldırıda 2 askerin öldüğü kaydedildi ancak konuya ilişkin ayrıntılı bilgi verilmedi.
Bu arada, yine ülkenin doğusunda Afgan ve koalisyon kuvvetlerinin düzenlediği ortak operasyonda 30 militanın öldürüldüğü belirtildi. NATO, operasyonda sivil kayıp olmadığını duyurdu.
Öte yandan Pakistan sınırı yakınlarındaki Host vilayetinde dün düzenlenen bir başka operasyonda Hakkani örgütünün, Afgan yetkililere saldırılara karışan bir komutanının yakalandığı belirtildi.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni, 27 Eylül 2010
İletişim: www.kureselbak.org, kureselbak@gmail.com; 00905362196341