Küresel BAK Etkinlikleri
İncirlik Kararnamesi Neden Uzatılıyor? Basın Açıklaması
23.06.2010 – İstanbul
Küresel BAK, 23 Haziran Çarşamba günü saat 12.30′da, İncirlik üssüne ilişkin gizli kararnamenin uzatılmasını protesto için bir basın açıklaması yaptı.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Yürütme Kurulu üyesi Faruk SEVİM’in okuduğu açıklamada 2003′ten beri her sene yenilenen gizli kararnamenin içeriğinin bir an önce kamuoyu ile paylaşılması gerektiğinin altı çizildi.
Açıklamada “2005 Yılında yayınlanan ancak bugüne kadar reddedilemeyen raporlara göre, İncirlik Üssü’nde 1998 yılından bu yana 90 adet B-1 tipi nükleer başlık bulunmaktadır? Bunların her biri, Hiroşima ve Nagazaki’yi 9 dakikada yok eden bombalardan 9 kat daha fazla tahrip gücü anlamına gelmektedir” dendi.
Açıklama, “ABD askeri varlığı İncirlik Üssü’nden hemen çıkmalıdır!” ve “İncirlik Üssü nükleer başlıklardan hemen arındırılmalıdır!” talepleri ile sona erdi.
Basın açıklaması aşağıdadır.
GİZLİ KARARNAME HALKA AÇIKLANSIN
İNCİRLİK ÜSSÜ KAPATILSIN!
Değerli basın mensupları, sevgili savaş karşıtları,
Adana’nın İncirlik beldesinde bir ABD askeri üssü var. Yerleştiği kasabadan daha büyük olan üs, 1954 yılında yapılan gizli bir anlaşma ile faaliyete geçti. O günden beri de bölge barışını ve halkların kardeşliğini tehdit ediyor. İçinde binlerce asker, ağır silahlar ve bombalar dolu. İncirlik Üssü’nde neler oluyor? Üs’te kaç ABD askeri var? Üs’te kaç adet nükleer başlık var? Bu nükleer başlıkların kaçı her an kullanıma hazır durumda? Bunlar yıllardır halktan gizleniyor.
ABD askerleri İncirlik’te hangi yasa çerçevesinde görev yapabiliyor? İncirlik Üssü ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerinde nasıl bir rol oynadı? Üssü işgalcilere kullandıran gizli kararname 7 yıldır her 23 Haziran’da neden otomatik olarak neden uzatılıyor. ABD askerlerine izin veren bu kararnameden bırakın halkı, TBMM’deki milletvekillerinin haberi var mı?
Değerli basın mensupları,
Bizler, savaş karşıtları olarak ABD’nin Irak işgalinin başladığı günden bu yana hep bu soruları sorduk. Bu soruların yanıtını bilmediğimizden değil. Bu soruları soruyoruz, çünkü yanıtlarını Meclisteki milletvekilleri de bilmiyor. İncirlik Üssü ile ilgili Bakanlar Kurulu’nun 2003’ten beri her yıl yenilediği Gizli Kararname’den onlar da habersiz.
Türkiye, Irak Savaşı’na doğrudan katılmamış olsa da ABD ve işgal güçlerine sağladığı yardımlarla dolaylı olarak katıldı. Irak Savaşı’na verilen en önemli destek, İncirlik Üssü’nün ABD savaşan birliklerinin kullanımına açılmasıdır. ‘Gizlilik’ damgasını taşıyan 23 Haziran 2003 tarih ve 5755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile başlayan bu hukuk tanımaz süreç halen sürmektedir.
Bu kararname önce bir yıl boyunca tamamen halktan gizlendi. Hem Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun kampanyalarıyla hem de hukukçu arkadaşlarımızın açtığı davalar sonucunda, gizli kararnamenin varlığını halka açıklanmak zorunda kaldılar. Kararnamenin içeriğiyle ilgili bilgilenme hakkını kullanmak ve iptaliyle ilgili takip ettiğimiz yasal süreç ise halen devam ediyor.
Son olarak, 2003 Kararnamesinin iptaliyle ilgili Danıştay temyiz incelemesinde, 15’e karşı 14 üye kararnamenin hukuka aykırı olduğu yönünde karşı oy verdi. Azlık oya eğer bir üye daha katılmış olsaydı, çoğunluk olacak ve İncirlik Kararnamesi iptal edilmiş olacaktı.
Bu mücadeleyi sürdürmekten bir an bile vaz geçmeyeceğiz. Çünkü, İncirlik Üssü, ABD’nin kanlı Irak işgalinin en önemli lojistik merkezidir. İncirlik Üssü, 1990 Körfez Savaşında, 2001’den itibaren Afganistan ve Irak işgallerinde yakıt ikmali ve operasyon lojistik destek gücünün ana üssü olmuştur? İncirlik Üssü bölge barışı için en büyük tehdidi oluşturmaktadır.
2004 Tarihinden itibaren İncirlik Üssü, Irak’tan Amerika’ya dönen, ya da kısa süreli geri hizmete, hava değişimine gönderilen askerlerin konaklama ve transfer merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. İncirlik Üssü, bu dönemdeki kullanımı ile A.B.D.’nin en büyük “askeri kıtalarının yer değiştirme yeri” olarak kabul edilmiştir.
İncirlik Üssü’nden yönetilen tüm operasyonlar, BM kararları çerçevesinde dahi, ‘saldırı hukuku’ kapsamına girmekte, uygulayan ve uygulanmasına zemin hazırlayan devletler, yasal dayanaktan yoksun kalmakta ve uluslararası hukuka aykırı hareket etmektedir.
ABD, yedi yıllık işgalde Irak’ta yüz binlerce masum insanı katletti. İşte İncirlik Üssü bu katliama ev sahipliği yapmıştır ve yapmaktadır.
2005 Yılında yayınlanan ancak bugüne kadar reddedilemeyen raporlara göre, İncirlik Üssü’nde 1998 yılından bu yana 90 adet B-1 tipi nükleer başlık bulunmaktadır? Bunların her biri, Hiroşima ve Nagazaki’yi 9 dakikada yok eden bombalardan 9 kat daha fazla tahrip gücü anlamına gelmektedir.
GİZLİ KARARNAME HALKA AÇIKLANSIN!
Savaşa, işgallere, işgalcilerle ortaklıklara karşı mücadele eden savaş karşıtları olarak, İncirlik Üssü’nün ABD’nin Irak ve Afganistan cinayetlerinde kullanılmasını, gizli ve hukuk dışı kararnamelerle ABD askerlerinin ve savaş mekanizmasının İncirlik Üssü’nde yenilenmesini tekrar protesto ediyoruz.
Her yıl 23 Haziran’da otomatik olarak uzatılan 5755 sayılı ‘Gizli Kararname’ derhal halka açıklanmalı ve iptal edilmelidir.
ABD askeri varlığı İncirlik Üssü’nden hemen çıkmalıdır!
İncirlik Üssü nükleer başlıklardan hemen arındırılmalıdır!
Nükleer pazarlıkların ve tehditlerin yoğunlaştığı, yeni çatışma ihtimallerinin gündemde tutulduğu bölgemizde, halkların kardeşliği ve barışı tehdit eden İncirlik Üssü kapatılmalıdır.
Faruk SEVİM
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu adına
23 Haziran 2010
Ufuk Uras’ın İncirlik Üssü Kararnamesi Konuşması
23.06.2010 – TBMM
İstanbul BDP milletvekili Ufuk Uras’ın askerî üslerin kullandırılması hakkında TBMM’de yaptığı Gündem dışı konuşma metni aşağıdadır.
Değerli vekiller, bu hafta yitirdiğimiz Sayın İlhan Selçuk’un ailesinin, yakınlarının, meslektaşlarının ve okurlarının üzüntülerini paylaşır, başsağlığı dilerim ve yine şiddetin en tehlikelisinin kanıksanmış şiddet olduğunu biliyoruz. Şiddet kurbanı bütün yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, ailelerine başsağlığı diliyorum. Siyaset kurumunun bir an önce adım atmasını temenni ediyorum.
Değerli vekiller, tırnak içinde size bazı görüşleri okumak istiyorum: “Artık nükleer silahlar istemiyoruz. Kararlı adım atmamız gerek. Olmayanların buna başlamaması ama olanların da yavaş yavaş topraklarından çıkarması önemli. Türkiye ve Brezilya, imzaladıkları bildirinin sonuna kadar arkasında. Dünya barışına hizmet etmek istiyorsak ancak bu şekilde olabilir. İran’la ilgili meselede ikna edicilik için ABD ve diğer nükleer güçlerin nükleer silahlarını ortadan kaldırmaları gerekir. İsrail nükleer silah sahibiyken İran’ın nükleer programının eleştirilmesi birebir çiftçe standarttır.” Tırnağı kapatıyorum.
Kimindir bu ifadeler? Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın. Üstelik bunlar yıllar önce söylenmiş sözler de değildir, yani mürekkebi bile kurumamıştır. Arka arkaya okuyunca insanı şaşırtıyor. Peki bu sözlerin arkasında duruyor mu Hükûmet? Nerede ve ne zaman? Bunların sadece hamasi konuşmalar hanesinde kaydedildiğini görüyoruz. “Hayır, değil.” diyorsanız, işte AK PARTİ’ye kendi samimiyetini kanıtlamak için bir fırsat daha önümüzde. Bir vicdan testine giriyoruz şimdi. İncirlik Askerî Üssü’nün kullanımına ilişkin gizli Bakanlar Kurulu kararnamesinin yıllık yenilenme zamanı gelmiştir. 2003’ten beri her sene bu gizli kararname yenileniyor.
“İncirlik’te ne var ki?” diye soracak olursanız, Amerikan savaş uçakları Irak ve Afganistan işgallerinde İncirlik Üssü’nü istedikleri gibi kullanıyorlar ama sadece bu da değil. 2005 yılında yayınlanan ve bugüne kadar reddedilemeyen raporlara göre İncirlik Üssü’nde 1998 yılında bu yana doksan adet B-1 tipi nükleer başlık bulunuyor. Her bir B-1 başlığı Hiroşima ve Nagasaki’yi dokuz dakikada yok eden bombalardan, 9 kat daha güçlü bir tahrip gücü anlamına geliyor, yani İncirlik Üssü bir tür nükleer saldırı merkezidir.
Sayın Başbakan, sözlerinizin arkasında duruyorsanız, İncirlik Üssü’ndeki nükleer başlıkları ne yapacağınızı hemen açıklayınız. İncirlik Üssü herhangi bir üs değildir. 1990 Körfez Savaşı’nda, 2001’den itibaren Afganistan ve Irak işgallerinde yakıt ikmali ve operasyon lojistik destek gücünün ana üssü olmuştur. 2004’ten itibaren bu üs Irak’tan Amerika’ya dönen ya da kısa süreli geri hizmete, hava değişimine gönderilen askerlerin konaklama ve transfer merkezi olarak kullanılmaktadır. Ağustos 2010 tarihinden itibaren de Irak’tan Amerikan askerlerinin çekilmesi programı çerçevesinde bir bölümünün ülkelerine, bir bölümünün ise Afganistan’a yönlendirilmesi için ara durak, transfer üssü olarak kullanılması düşünülmektedir.
İncirlik Üssü’nden yürütülen tüm operasyonlar Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde saldırı hukuku kapsamına girmekte, uygulayan ve uygulanmasına zemin hazırlayan devlet ve devletler yasal dayanaktan yoksun kalmakta ve uluslararası hukuka kesinlikle aykırı hareket edilmektedir. Bu üssün CIA tarafından Afganistan ve Iraklı insanların, bir insanlık ayıbı olarak Guantanamo Cezaevine götürülmeleri ve nakliye uçaklarında işkence yapılması sürecinde de üs olarak kullanıldığı uluslararası medyada yer almıştır. Bunlar yokmuş gibi davranıyor Hükûmet. 29 Mayıs 2009 tarihinde Sayın Başbakana yönelttiğim soru önergesinde İncirlik’le ilgili sorularıma yanıt bile verilmedi, neden? Çünkü bu konular gizlilik zırhı altına alınıyor, İncirlik’teki nükleer silahlarla ilgili halktan bilgi saklanıyor. Bunu Başbakanlık yapıyor. Hani şeffaf yönetimden yanaydınız? İşte şimdi zamanı yine geldi. Bu sene de haziran sonlarında kararnameyi uzatacaksınız ama bu konular hiç konuşulmayacak. Meclis, kendi ülkesindeki bir üstte konuşlandırılan nükleer başlıkları tartışamayacak, bilgi sahibi olamayacak ama Sayın Başbakan bölgedeki nükleer silahlarla ilgili çok büyük laflar edecek. Bu ne yaman bir çelişkidir? İncirlik Üssü’nde bulunan 90 nükleer silahın bir an evvel topraklarımızdan sökülmesi, İncirlik Üssü’nün yabancı ülke asker ve silahlarına kullanım izni veren gizli kararnamenin hemen iptal edilmesi gerekmiyor mu? Tabii ki gerekiyor ama Hükûmet bunun yerine gizli kararnameyi bir kere daha uzatacak. 23 Nisan 2003 tarihinde imzalanan ve ABD’nin İncirlik Üssü’nü lojistik amaçlı ve transit geçişler için kullanılmasının hukuki dayanağını oluşturan gizli Bakanlar Kurulu kararnamesi uluslararası hukukun ihlal edildiğini kanıtlayan hukuk dışı bir belgedir
Bu kararname günümüze kadar birer yıllık süreler ile uzatılarak işleyişine devam etmektedir. Bilgi Edinme Yasası’nın sağladığı hakla Başbakanlığa 2005 yılında 2003 yılında imzalanan İncirlik Üssü’nün kullanımına ilişkin gizli kararnamenin içeriği sorulmuş, 2005 yılında Anayasa’nın 92’nci maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle gizli kararnamenin iptal edilmesi için dava açılmıştır.
Buyurun şimdi vicdan testine: Açıklayın Sayın Başbakan, gizli kararnameyi ve nükleer silahların konuşlandırılması yetkisini yeniden uzattınız mı, uzatacak mısınız? Meclisi ve halkı bilgilendirecek misiniz, yoksa yine üç maymunlar gibi “duymadım, görmedim, söylemedim” parodisi devam edecek mi? Hodri meydan, işte Meclis. Meclisten bu kararı kaçırma hakkınız yoktur. AKP’yi bu samimiyet testiyle baş başa bırakıyoruz.
Küresel BAK’tan Haberler
İncirlik kararnamesi iptal edilsin
Turnosol Web sitesi – 21.06. 2010
Savaş karşıtları, 7 yıldır TBMM’den ve halktan gizlenerek otomatik olarak uzatılan İncirlik Üssü kararnamesinin neden uzatıldığını soruyor. Küresel BAK, Sürenin bittiği 23 Haziran’da İstanbul’da bir basın açıklaması yapacak.
2003 yılından bu yana İncirlik Üssü’nün ABD işgal güçlerine kullandırılmasını teşhir eden ve bölge barışını tehdit eden bu askeri merkezin kapatılması için kampanyalar yapan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, 23 Haziran Çarşamba günü saat 12,30’da Galatasaray meydanında gerçekleştirilecek basın açıklamasına tüm savaş karşıtlarını davet etti.
Üssün işgal güçlerine hukuk dışı bir şekilde kullandırılmasını sağlayan ‘gizli kararname’ ile hukuki alanda da mücadelesini sürdüren Küresel BAK’ın takip ettiği davalar da devam ediyor. 2003 kararnamesinin iptali için açılan davanın üst mahkemede görüşülmesinde 15’e karşı 14 oyla iptal kararı çıkamadı. Yani hukukçular da bu konuda bölünmüş durumda.
Küresel BAK tarafından yayınlanan çağrı metni şöyle:
‘İNCİRLİK KARARNAMESİ NEDEN UZATILIYOR?’
“Hükümet bir yandan İsrail’e atıp tutarken, diğer yandan gerektiğinde ABD’ye de hayır diyebileceğini vurguluyor. Peki İncirlik kararnamesi neden her yıl uzatılıyor ve gizliliğini koruyor? Bu kararnameler halka anlatılamayacak derecede, barışı tehdit eden bir şeyler mi içeriyor, artık gizlenemeyen İncirlik Üssü’ndeki 90 adet nükleer başlıklı füze unutturulmaya mı çalışılıyor.
Türkiye, işgal yıllarında işgalcilerin işini kolaylaştırmaktan geri kalmadı. Bunun en somut göstergesi de; 23 Haziran 2003’den bu yana her yıl yenilenen Bakanlar Kurulu kararıyla İncirlik Üssü’nün ABD’nin savaşan birliklerine kullandırılması dır.
Küresel BAK, 2003 yılından beri İncirlik Üssü’ne karşı kampanya yapıyor. 2003 kararnamesi ile 2007 yılı yenileme/uzatma kararnamesini yargıya taşıdık. İncirlik’in yabancı savaşan birliklere kullandırılması nın bölge barışını tehdit ettiği bir yana, kararnamenin yetki yönünden da sakat olduğunu vurguladık. Ancak, hukuksuz biçimde her yıl yenilenen kararnameler hep gizli tutulmaya devam edildi.
2003 Kararnamesinin iptali davasında, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda, 15’e karşı 14 üye kararnamenin hukuka aykırı olduğu yönünde karşı oy verdi. Bir üye daha katılmış olsaydı, çoğunluk kararı olacak ve İncirlik Kararnamesi iptal edilmiş olacaktı. Halkın, savaş karşıtlarının ve hukukçuların itirazına ve anti-demokratik niteliğine rağmen, otomatiğe bağlanan gizli kararnamenin her yıl uzatıldığı tarih olan 23 Haziran’da bir kez daha itirazımızı yükseltip, sorularımızı soracağız:
– İncirlik Kararnamesinin süresini uzatan yeni bir kararname çıkartıldı mı? İsrail’e rest çeken, Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin oyuna karşı oy kullanan AKP Hükümeti İncirlik Üssü’nü yine ABD askerlerine bıraktı mı?
– Türkiye’nin karşı oyuna karşın bu askerler İran’a yönelik ambargonun uygulayıcısı olmaya kalkarlarsa ne olacak, sayısının 90 olduğu söylenen İncirlik’teki nükleer bombalar patlarsa bunun hesabını kim, nasıl verecek?
– Bütün bu sorulara yanıt verilmesini isteme hakkımız yok mu?
– Soru sormamız, barışı tehdit eden politikaların hesabını sormamız gerekmez mi? TBMM’nin üyeleri daha ne kadar susacaklar?
– Savaşı istemeyenler, barış yanlıları daha ne kadar susacağız?
Siz de gelin sesimizi birlikte yükseltelim.
Gizli kararname iptal edilsin. İncirlik Üssü kapatılsın. ”
Fotoğraf: Ozan Köse, İncirlik 2005
İncirlik kararnamesi neden uzatılıyor?
Marksist.org Web sitesi – 21.06. 2010
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, İsrail’e atıp tutan hükümeti İncirlik gizli kararnamesinin süresini uzatmamaya çağırdı. 2003 yılında Bakanlık Kurulu kararıyla Adana’daki İncirlik Üssü’nü Irak’ı işgal eden ABD savaş birliklerine kullandırtan hükümet bunu halktan gizlemişti. İncirlik kararnamesinin her yıl yenilendiği tarih olan 23 Haziran’da Küresel BAK İstanbul’da eylem yapacak.
AKP’e İsrail’e atıp tutuyor. Nükleer silahlara karşı olduğunu söylüyor. Ancak Adana’daki İncirlik Üssü, her yıl Bakanlar Kurulu tarafından güncellenen bir kararnameyle Irak’ı işgal eden ABD birliklerine kullandırılıyor. İncirlik Üssü’nde bulunan 90 nükleer başlıklı bomba unutturuluyor.
2003’ten bu yana İncirlik Üssü’ne karşı kampanya yürüten Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu kararnamenin yenilenmemesi için hükümete çağrı yaptı. Küresel BAK şunları söyledi:
“Hükümet bir yandan İsrail’e atıp tutarken, diğer yandan gerektiğinde ABD’ye de hayır diyebileceğini vurguluyor. Peki İncirlik kararnamesi neden her yıl uzatılıyor ve gizliliğini koruyor? Bu kararnameler halka anlatılamayacak derecede, barışı tehdit eden bir şeyler mi içeriyor, artık gizlenemeyen İncirlik Üssü’ndeki 90 adet nükleer başlıklı füze unutturulmaya mı çalışılıyor.
Türkiye, işgal yıllarında işgalcilerin işini kolaylaştırmaktan geri kalmadı. Bunun en somut göstergesi de; 23 Haziran 2003’den bu yana her yıl yenilenen Bakanlar Kurulu kararıyla İncirlik Üssü’nün ABD’nin savaşan birliklerine kullandırılmasıdır.
Küresel BAK, 2003 yılından beri İncirlik Üssü’ne karşı kampanya yapıyor. 2003 kararnamesi ile 2007 yılı yenileme/uzatma kararnamesini yargıya taşıdık. İncirlik’in yabancı savaşan birliklere kullandırılmasının bölge barışını tehdit ettiği bir yana, kararnamenin yetki yönünden da sakat olduğunu vurguladık. Ancak, hukuksuz biçimde her yıl yenilenen kararnameler hep gizli tutulmaya devam edildi.
2003 Kararnamesinin iptali davasında, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda, 15’e karşı 14 üye kararnamenin hukuka aykırı olduğu yönünde karşı oy verdi. Bir üye daha katılmış olsaydı, çoğunluk kararı olacak ve İncirlik Kararnamesi iptal edilmiş olacaktı. Halkın, savaş karşıtlarının ve hukukçuların itirazına ve anti-demokratik niteliğine rağmen, otomatiğe bağlanan gizli kararnamenin her yıl uzatıldığı tarih olan 23 Haziran’da bir kez daha itirazımızı yükseltip, sorularımızı soracağız:
– İncirlik Kararnamesinin süresini uzatan yeni bir kararname çıkartıldı mı? İsrail’e rest çeken, Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin oyuna karşı oy kullanan AKP Hükümeti İncirlik Üssü’nü yine ABD askerlerine bıraktı mı?
– Türkiye’nin karşı oyuna karşın bu askerler İran’a yönelik ambargonun uygulayıcısı olmaya kalkarlarsa ne olacak, sayısının 90 olduğu söylenen İncirlik’teki nükleer bombalar patlarsa bunun hesabını kim, nasıl verecek?
– Bütün bu sorulara yanıt verilmesini isteme hakkımız yok mu?
– Soru sormamız, barışı tehdit eden politikaların hesabını sormamız gerekmez mi? TBMM’nin üyeleri daha ne kadar susacaklar?
– Savaşı istemeyenler, barış yanlıları daha ne kadar susacağız?
Siz de gelin sesimizi birlikte yükseltelim. Gizli kararname iptal edilsin. İncirlik Üssü kapatılsın.”
Küresel BAK’ın basın açıklaması 23 Haziran Çarşamba günü saat: 12.30’da istanbul’da Galatasaray Meydanı’nda gerçekleşecek.
İncirlik Üssü Gizli Kararnamesi Yine Uzatıldı
BİA Haber Merkezi – 23.06.2010
Küresel BAK, İncirlik Üssü’ne ilişkin imzalanan ‘Gizli Kararname’nin uzatılmasına tepki gösterdi. Kararnamenin, halka açıklanmasını ve iptal edilmesini isteyen Küresel BAK üyeleri, askerlerin şiddet eğilimlerinin bölgede baskı ve taciz ortamı yarattığını söylediler.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK), 1954 yılında faaliyete geçen Adana İncirlik’teki ABD askeri üssüne ilişkin 5755 sayılı ‘Gizli Kararname’nin uzatılmasını protesto etti.
Barış aktivistleri, Bakanlar Kurulu’nun her yıl 23 Haziran günü otomatik olarak yenilediği kararnamenin halka açıklanmasını ve iptal edilmesini talep etti.
Küresel BAK Yürütme Kurulu üyesi Bülent Aydın, İncirlik Üssü’nün “silahlanmanın en büyük merkezlerinden biri olduğunu” belirterek, “Son günlerde yaşanan çatışmalar açısından da üssün kapatılması gerektiğini” dile getirdi.
Galatasaray meydanında, “Bölge haklarının düşmanı İncirlik üssü kapatılsın” afişi açan barış aktivistleri adına basın açıklamasını okuyan Küresel-BAK’tan Faruk Sevim, “2003′ten beri her yıl yenilenen gizli kararnamenin içeriği kamuoyuyla paylaşılsın” dedi.
“İncirlik Üssü’nde 90 adet nükleer başlık var”
Sevim, İncirlik Üssü’nde 1998’den beri 90 adet B-1 tipi nükleer başlık bulunduğunu, her birinin, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bombalardan dokuz kat daha fazla tahrip gücüne sahip olduğunu hatırlattı.
“İçinde binlerce asker, ağır silahlar ve bombalar dolu. İncirlik Üssü’nde kaç ABD askeri var? Kaç nükleer başlık var? Bu nükleer başlıkların kaçı her an kullanıma hazır durumda? Bunlar yıllardır halktan gizleniyor. İncirlik Üssü ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerinde nasıl bir rol oynadı? Üssü işgalcilere kullandıran gizli kararname 7 yıldır her 23 Haziran’da neden otomatik olarak uzatılıyor?”
“Kararname hukuk dışıdır”
Sevim, üsle ilgili kararnamenin “hukuk dışı” olduğunu; Irak Savaşı’nda, ABD’nin en büyük “askeri kıtalarının yer değiştirme yeri” olarak kabul edildiği söyledi:
“İncirlik Üssü, ABD’nin kanlı Irak işgalinin en önemli lojistik merkezidir. 1990 Körfez Savaşında, 2001’den itibaren Afganistan ve Irak işgallerinde ana üs olmuştur.”
“Üs, bölge halkı için baskı ve taciz ortamı yaratıyor”
İncirlik Üssü’nün bulunduğu bölge için başka tehditler de içerdiğini ifade ederek, “Halkların kardeşliğini ve barışı tehdit eden İncirlik Üssü kapatılmalıdır” diyen Sevim, şöyle konuştu:
“İncirlik Üssü, askerlerin şiddet eğilimleri nedeniyle, bölgede yaşayan insanlar üzerinde bir baskı ve taciz ortamı yaratmakta, suç, saldırganlık, asayiş sorunlarına yol açmaktadır.”
Barış Meclisi’nden Hakan Tahmaz, 78’ller Girişimi’nden Celalettin Can ve gazeteci Celal Başlangıç’ın da katıldığı eylem, “İncirlik Üssü kapatılsın”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarıyla sona erdi.(BT/EÖ)
BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, ‘İncirlik üssündeki nükleer silahlar topraklarımızdan gitmeli, üssün kullanımına ilişkin kararname yenilenmemelidir” dedi.
Uras: “Kararname yenilenmesin”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gündem dışı söz alan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da, ”İncirlik üssündeki nükleer silahlar topraklarımızdan gitmeli, üssün kullanımına ilişkin kararname yenilenmemelidir. AKP’yi bu samimiyet sınavıyla baş başa bırakıyoruz” dedi.
İncirlik Üssü kapatılsın
Marksist.org web sitesi – 23.06.2010
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, Adana’daki İncirlik Üssü’nün ABD savaş birliklerine kullandırtan kararnamenin derhal iptal edilmesi için İstanbul’da eylem yaptı. BDP istanbul Milletvekili ve Küresel BAK aktivisti Ufuk Uras 2003’te gizlice çıkarılan, her yıl hükümet tarafından yenilenen İncirlik kararnamesinin iptalini meclis gündemine taşıyor.
Irak’ı işgal eden ABD ordusu 7 yıldır İncirlik Üssü’nü kullanıyor. İncirlik Üssü’nün kapatılması için 2003’ten bu yana aralıksız kampanya yürüten Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması yaparak hükümetin İncirlik kararnamesini onaylamamasını istedi.
“Bölge halklarının düşmanı İncirlik Üssü kapatılsın” pankartının açıldığı basın açıklamasını Küresel BAK Yürütme Kurulu üyesi Faruk Sevim okudu. Küresel BAK açıklamasında şunları sordu:
– İncirlik Kararnamesinin süresini uzatan yeni bir kararname çıkartıldı mı? İsrail’e rest çeken, Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin oyuna karşı oy kullanan AKP Hükümeti İncirlik Üssü’nü yine ABD askerlerine bıraktı mı?
– Türkiye’nin karşı oyuna karşın bu askerler İran’a yönelik ambargonun uygulayıcısı olmaya kalkarlarsa ne olacak, sayısının 90 olduğu söylenen İncirlik’teki nükleer bombalar patlarsa bunun hesabını kim, nasıl verecek?
– Bütün bu sorulara yanıt verilmesini isteme hakkımız yok mu?
– Soru sormamız, barışı tehdit eden politikaların hesabını sormamız gerekmez mi? TBMM’nin üyeleri daha ne kadar susacaklar?
– Savaşı istemeyenler, barış yanlıları daha ne kadar susacağız?
İncirlik Üssü’nde bulunan 90 nükleer başlıklı bombaya dikkat çeken Küresel BAK, bunların her birinin Hiroşima ve Nagazaki’yi 9 dakikada yok eden bombalardan daha fazla tahrip gücüne sahip olduğuna dikkat çekerek üssün nükleer silahlardan arındırılmasını talep etti.
Gizli kararnamenin halka açıklanmasını talep eden Küresel BAK aktivistleri “İncirlik Üssü kapatılsın”, “Yaşasın hakarın kardeşliği” sloganlarını attı.
http://www.marksist.org/haberler/1225-incirlik-ussu-kapatilsin
Kararname neden uzatılıyor?
Turnosol web sitesi – 23.06.2010
Küresel BAK, İstanbul’da bir basın açıklaması yaparak, 7 yıldır her 23 Haziran’da otomatik olarak yenilenen İncirlik üssüne ilişkin gizli kararnamenin bir kez daha uzatılmasını protesto etti. Kararnamenin halka açıklanması ve iptali için hukuki süreç de devam ediyor.
Bugün saat 12.30’da İstanbul’da Galatasaray Meydanında toplanan savaş karşıtları, ‘gizli kararname neden halktan gizleniyor ve her yıl neden otomatik olarak uzatılıyor? Ortadoğu’da barış politikalarından söz eden hükümet İncirlik Üssü’nü neden işgalci güçlere kullandırıyor’ diye sordular.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Yürütme Kurulu üyesi Faruk SEVİM’in okuduğu basın açıklamasında 2003′ten beri her sene yenilenen gizli kararnamenin içeriğinin bir an önce kamuoyu ile paylaşılması gerektiğinin altı çizildi.
Açıklamada “2005 Yılında yayınlanan ancak bugüne kadar reddedilemeyen raporlara göre, İncirlik Üssü’nde 1998 yılından bu yana 90 adet B-1 tipi nükleer başlık bulunmaktadır? Bunların her biri, Hiroşima ve Nagazaki’yi 9 dakikada yok eden bombalardan 9 kat daha fazla tahrip gücü anlamına gelmektedir” dendi.
Açıklama, “ABD askeri varlığı İncirlik Üssü’nden hemen çıkmalıdır!” ve “İncirlik Üssü nükleer başlıkardan hemen arındırılmalıdır!” talepleri ile sona erdi.
‘İncirlik Üssü kapatılsın’ ve ‘Yaşasın halkların kardeşliği’ sloganlarının atıldığı eylemde, İstanbul Milletvekilili Ufuk Uras’ın bugün TBMM’de gündem dışı söz alarak askeri üslerin kullandırılmasına ilişkin bir konuşma yapacağının da bilgisi verildi.
Basın açıklamasına katılanlar arasında, Barış Meclisi’nden Hakan Tahmaz, 78’ller Girişimi’nden Celalettin Can ve gazeteci Celal Başlangıç ile Hayko Bağdat ve Tayfun Mater de vardı.
SOSYAL FORUMDA DA KONUŞULACAK
1 – 4 Temmuz tarihlerinde İstanbul’da yapılacak Avrupa Sosyal Forumu’nda yapılacak toplantılardan birisi ‘Askeri Üslere Karşı Mücadele’ başlığını taşıyor.
1 Temmuz Perşembe, saat: 14.00 – 17.00 arasında İTÜ Maçka kampüsündeki toplantının konuşmacıları: NİLÜFER UĞUR DALAY (Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu),
HANS LAMMERANT (Vredesactie), ANDREAS SPECK (WRI) ve İtalya’daki Vicenza’dan bir konuşmacı Toplantıyı Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Türkiye), No Bases Network – Hollanda, War Resisters’ International – İngiltere inisiyatifleri düzenliyor.
http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?id=7205&pid=31&haber=Kararname%20neden%20uzat%FDl%FDyor
Dünyadan Haberler
Türk askeri 1 yıl daha Lübnan’da
NTV- 24.06.2010
Lübnan’daki Türk askerinin görev süresi 1 yıl daha uzatıldı. Lübnan’daki Türk askerinin görev süresi dördüncü kez uzatıldı.
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) bünyesindeki Türk askerinin görev süresinin, 5 Eylül 2010 tarihinden itibaren 1 yıl daha uzatılması için hükümete izin verilmesini öngören başbakanlık tezkeresi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
BM Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, BM Güvenlik Konseyi kararı ve TBMM kararı ile tespit edilen ilkeler kapsamında, 5 Eylül 2010 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL harekatına iştirak edecek.
TBMM Genel Kurulunun 5 Eylül 2006 tarihli oturumunda, ”kapsamı, zamanı ve süresi hükümetçe belirlenecek şekilde TSK’nın Lübnan’a gönderilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması” konusunda bir yıl süreyle izin verilmesi kararı alınmıştı. Karar, 7 Eylül 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.
UNIFIL bünyesindeki Türk askerinin görev süresinin uzatılması konusunda, TBMM Genel Kurulu’nun 29 Mayıs 2007, 8 Temmuz 2008 ve 23 Haziran 2009 tarihli birleşimlerinde hükümete yetki verilmişti.
Generallerin insafına kaldı
Star – 25.06.2010
ABD Başkanı Barack Obama’nın, kendisi de dahil olmak üzere yönetiminin üst düzey isimleri hakkında alaycı ifadeler kullanan Afganistan’daki güçlerin komutanı Orgeneral Stanley McChrystal’ı kovması büyük yankı uyandırdı.
Dünya basınında, savaş döneminde komutanın kovulması kararının, ABD’de sivil ve asker otorite arasındaki gerilimi yansıttığı yorumları yapılırken, kararın ardından Afganistan’daki savaşın da belirsizliğe girdiği kaydedildi.
Times, Obama’nın bu kararıyla siyasi kaygıları askeri kaygıların önünde tuttuğunu belirtti ve McChrystal’ın istifasını sunmasının yerinde bir karar olduğunu ancak Obama’nın istifayı kabul etmesinin hata olduğunu savundu. Kararla ilgili en çarpıcı yorum ise Guardian’dan geldi. Simon Tisdall imzalı yazıda, McChrystal’ın mülakatında Obama’nın askerler yanında huzursuz olduğunu söylediği hatırlatılarak, “Obama generallerinden şüphe duysa bile, savaşı sürdürdüğü müddetçe onların insafında olacak” ifadesi yer aldı.
NATO’ya bedeli ağır olacak
Financial Times, McChrystal’ın kovulmasının, ABD ve Avrupa’da, Batı’nın Afganistan’da yürüttüğü kampanyanın başıboş bırakıldığı izlenimini perçinleyeceği yorumunda bulundu.
Şiddet, PKK’nın çözümün tarafı oluncaya dek durmayacak
Cumhuriyet Haber Portalı – 25.06.2010
Türkiye’de yoğunlaşan PKK saldırıları, yurt dışında dikkat çekmeyi sürdürüyor.
Ankara- The Economist dergisi, Türkiye’de “Kürt Açılımı”nın bloke edildiğini, “Güneydoğu’ya yine savaş gölgesinin düştüğü”nü yazdı. Başbakan Erdoğan’ın “daha çok taviz vererek milliyetçilerin öfkesini kışkırtmak istemeyeceğini” savunan dergi, “Yaparsa bile, PKK çıtayı yükseltmeyi sürdürecek çünkü çözümün bir tarafı olmak istiyor. Oluncaya dek, şiddet büyük bir olasılıkla durmayacak” görüşünü öne sürdü.
İngiltere’de yayınlanan The Economist dergisi, son sayısında “Bloke edilen açılım” başlığıyla yer verdiği analizde artan şiddetin “sakıngan” bir açılımı tehdit ettiği görüşünü dile getirirken “Türkiye’nin, nüfusu çoğu Kürt olduğu güneydoğuna yine savaş gölgesi düştü” görüşünü dile getirdi.
“PKK’nın savaşı Güneydoğu dışına taşıması gerçek riski var”
Son günlerde “PKK 25 yıllık savaşını tırmandırırken” meydana gelen kanlı saldırılara dikkat çeken dergi, ABD’li düşünce kuruluşu Carnegie Endowment’ın Türkiye uzmanı Henri Barkey’in “İlk defa olarak PKK’nın savaşını güneydoğu dışına taşımasının gerçek riski var” değerlendirmesini de aktardı.
“Erdoğan üzerindeki baskılar artıyor”
Analizde MHP’den yapılan sertlik çağrılarına işaret ederek “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıt vermesi için baskılar artıyor” denildi.
Geçen yıl Erdoğan tarafından başlatılan “Kürt Açılımı”nın umut yarattığını ancak “Barış Grubu”nun dönüşüyle yaşananların sonucunda “Türklerin öfkelendiği”ni kaydeden The Economist, PKK’nın geçen Aralık’ta 7 askeri öldürmesi üzerine “açılım”a verilen desteğin daha da azaldığını belirtti.
Dergi, AKP’nin, açılımının çöküşünden PKK’yi ve “provokasyon olarak gördüğü” eylemlerini sorumlu tuttuğunu belirtirken de “PKK ve BDP müttefikleri ise bununla mutabık değil. Asiler, Nisan 2009’da bir ateşkes ilan etti ancak ordu, operasyonları sürdürdü” diye yazdı.
“PKK çıtayı yükseltmeyi sürdürecek”
The Economist, Kürtlerin, taleplerinin “asgari ve bağımsızlığın iyice gerisinde olduğu”nu söylediklerini kaydettiği analizinde Kürtlerin, “Hükümetin cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan ile müzakere etmesi ve Türkiye’nin tüm vatandaşlarını ‘Türk’ olarak adlandıran, Anayasa maddesinin değiştirilmesi” dahil, taleplerine de dikkat çekti.
Batman Valisi Ahmet Turhan gibi, AKP tarafından atanan bazı “liberal” yerel yetkililerin çalışmalarının Kürtler arasında bir miktar güven yarattığına işaret edildiği analizin son bölümünde şu görüşleri de öne sürdü:
“PKK, Kürtler arasındaki popülaritesini erozyona uğratmak için hükümeti eski baskıcı önlemlerine başvurmaya provoke etmek istiyor. Ancak bu hafta Sayın Erdoğan, serbestleştirici reformları sürdürmeye söz verdi. Genelkurmay Başkanı da olağanüstü hali dışladı.”
TBMM’de taş atan çocuklara ilişkin yasal düzenlemeyi görüşmeyi başladığına da dikkat çeken The Economist, analizini şu yorumla noktaladı:
“Can kaybı artıp gelecek yıl seçim yaklaşırken Sayın Erdoğan, muhtemelen daha çok taviz vererek milliyetçi öfkeyi provoke etme riskine girmeyecek. Yaparsa bile PKK çıtayı yükseltmeyi sürdürecek çünkü çözümün bir tarafı olmak istiyor. Oluncaya dek, şiddet büyük bir olasılıkla durmayacak.“
Diyarbakır sessizliğini bozuyor
NTV – 25.06.2010
Artan terör eylemleri karşısında sessiz kalmakla eleştirilen Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri, ortak bir duruş belirlemek için bugün bir kez daha biraraya gelecek. Toplantı öncesi iki STK temsilcisi NTV’ye konuştu.
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri, terör olaylarına karşı ortak bir duruş belirlemek için bugün biraraya geliyor.
Gözlerin Diyarbakır’a çevrilmesine neden olacak toplantı öncesi, iki STK temsilcisi NTV’ye konuştu.
GÜNSİAD Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu, “Yaptığımız toplantılara bir iki tane daha genel toplantı ekleyeceğiz ve görüşümüzü açıklayacağız. Üzerimize düşen neyse yapacağız. Bölgede artan terör, Kürt politikasına hiçbir katkı sağlamaz ve durumu daha çözümsüz bir hale getirir” dedi.
Diyarbakır TSO Başkanı Galip Ensarioğlu da, “Silahlar konuştuğu zaman bizim sesimiz kısılıyor. Kanın durması için hepimize çok şey düşüyor ve bu durumdan hepimiz zarar görüyoruz” şeklinde konuştu.
Demokratik açılımla ilgili görüşlerinin dikkate alınmamasından yakınan Ensarioğlu, “Sivil toplum kuruluşları olarak, her konuda ciddi araştırmalar ve toplantılar yaptık. Ciddi beyanlarda bulunduk. Hükümet herkesi dinledi ama kendi bildiğini yaptı” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Gül, STK temsilcileriyle bir araya geldi
Cumhuriyet – 25.06.2010
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, son terör olaylarını değerlendirmek amacıyla çeşitli sivil toplum kuruluşları (STK) temsilcileriyle İstanbul’da bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, son terör olaylarını değerlendirmek amacıyla çeşitli sivil toplum kuruluşları (STK) temsilcileriyle yaptığı görüşme sona erdi.Tarabya’daki Huber Köşkü’nde basına kapalı yapılan görüşme, yaklaşık 2,5 saat sürdü.
Hisarcıklıoğlu’ndan açıklama
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, terörü şiddetle kınadıklarını belirterek, Türkiye’nin demokratikleşme yolunda atacağı adımlardan geri durmaması konusunda hemfikir olduklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle görüşmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, tespit ettikleri iki ortak noktayı paylaşmak istediklerini kaydetti.
Bu ortak noktalardan ilkini, ”teröre şiddetle karşı olmak” diye açıklayan Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Terörün memleketin, hiçbir kurum ve kuruluşun, hiç kimsenin sorununu çözemeyeceği noktasında, şiddetin şiddetle çözülemeyeceği noktasında hemfikir olduğumuz ortaya çıktı. İkinci hemfikir olduğumuz nokta, 17 sivil toplum, meslek örgütü olarak Türkiye’nin demokratikleşme yönünde atacağı adımlardan kesinlikle vazgeçmemesi, insan hak ve hürriyetleri konusunda geride kalmaması noktasında mutabık kaldık. 17 sivil meslek örgütünün ortak söyleminde bu vardı. Bir, ‘Terörü şiddetle kınıyoruz. Terörü kabul edebilmemiz mümkün değil. Şiddeti kınıyoruz’, ikincisi de Türkiye’nin demokratikleşme yönünde atacağı adımlardan terörden dolayı geri durmaması gerektiği konusunda mutabıkız.”
Kumlu “uzlaşı” dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yaptığı görüşmeye katılan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, siyasi partilerin uzlaşarak teröre karşı ortak bir tutum belirlemesi gerektiğini ifade etti.
TESK’in önerileri
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e terörle mücadele konusunda görüşlerini aktarırken, bölgeye özgü, özel bir teşvik sistemi geliştirilmesi ve kamu yatırımlarının artırılması gerektiğini kaydetti.
Diyarbakır’dan PKK’ya ‘silah bırak’ çağrısı
Dunyabulteni.net/news – 25.06.2010
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri, teröre karşı ortak bir duruş belirlemek için biraraya geliyor
Diyarbakır’daki yaklaşık 90 sivil toplum örgütünün bir araya gelerek kurduğu ’Adalet ve Çözüm Girişimi’ son dönemde kanlı saldırılarını artıran PKK’ya karşı ’kuvvetli’bir bildiri hazırladı. Sendika, Oda, ve Birlik temsilcilerinin hazırladığı bildiride PKK’ya “Tek taraflı ve koşulsuz silah bırak” çağrısı yapılacak.
Son dönemde tırmanan terör başta Diyarbakır olmak üzere Doğu ve Güneydoğu halkını da harekete geçirdi. Diyarbakır Barosu’nun öncülüğünde 90 STK’nın bir araya gelerek kurduğu Adalet ve Çözüm Girişimi temsilcileri bugün ortak bildiri yayınlamak üzere Diyarbakır’da toplanıyor. En geniş katılımla bölge halkının görüşünü yansıtacak metin üzerinde son düzeltmeler yapıldıktan sonra kamuoyuna açıklanacak.
Bildirinin, 2008 yılında Diyarbakır’daki dershane saldırısı sonrası yayınlanan bildiri gibi kuvvetli ifadeler içermesi ve PKK’ya karşı “koşulsuz olarak silah bırak” mesajı içermesi bekleniyor. VATAN, bildiri üzerinde çalışan STK Başkan ve temsilcileriyle görüştü ve yayınlanacak bildirinin ipuçlarına ulaştı. Tüm temsilciler, “PKK bizim adımıza silah kullanmasın, Kürtlerin haklarını demokratik yollardan talep etsin” noktasında birleşiyor.
İLK ÇIKIŞ, 2.5 YIL ÖNCEYDİ
PKK’nIn 3 Ocak 2008’de Diyarbakır’da bir dershane önünde park halindeki servise koyduğu bombanın patlaması sonucu 6 kişi ölmüştü. “Adalet ve Çözüm Girişimi” üyesi STK’lar bu saldırı sonrası olayı kınamış ve yürüyüş gerçekleştirmişlerdi. Dönemin Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu saldırıyı: “Saldırıyı unutmadıklarını, andıklarını, saldırıyı kınadıklarını” beliren bir açıklama yapmıştı.
NE DEDİLER?
Emin Aktar- Diyarbakır Barosu Başkanı: Her ölüm bizi birbirimizden ve insanlığımızdan uzaklaştırıyor. 30 yılda 60 bin kişi öldüyse 60 bin kişinin daha ölümüne seyirci kalmanın vicdanen ve ahlaken doğru olmadığına ve birilerinin bunun karşında durması gerektiğine inanıyoruz. Toplum vicdanını harekete geçirmek istiyoruz. Bu kanın durması için Kandil’e gitmek gerekiyorsa Kandil’e, İmralı’ya gitmek gerekiyorsa İmralı’ya gitmeye nereye gitmek gerekiyorsa gideriz. Devlet yapmayacaksa, siyasetçiler yapmayacaksa sivil toplum bunu yapsın. Yıllardır söylüyoruz PKK mutlaka silah bırakmalı. PKK bizim adımıza silah kullanmasın, Kürtlerin haklarını demokratik yollardan talep etsin. Kürt meselesi silahla 3 günde, silahsız 50 yılda çözülecekse ben 50 yılda çözülmesini tercih ederim, yeter ki bir tek insan ölmesin. Hükümette bu işin ciddiyetini kavramalı, Kürt meselesinin nedenlerini daha ciddi irdelemeli, bunu yapsaydı bu süreç içinde karşısına çıkacak engelleri görürdü, göremedi. Kürt meselesi şiddet potansiyeli içeren bir mesele ve bu potansiyel harekete geçtiğinde ülkede ayrışmayı hızlandırıyor.
Şahismail Bedirhanoğlu-(GÜNSİAD) Başkanı ve Adalet ve Çözüm Girişimi Sözcüsü:
Bildiri bölgede sık sık yayınlanan klasik bir değerlendirmelerin yapıldığı bir bildiri olmayacaktır. Bu nedenle daha farklı bir vurgu olarak örgüt koşulsuz olarak eylemlere son vermeli ve demokratikleşme sürecine şans vermeli. Hükümette bu şiddet sürecini tetikleyen bir takım nedenlerin ortadan kaldırılması için harekete geçmelidir. Açılımda somut adımlar atmalıdır. Açılım fırsatı yeniden yakalanabilir. Ortak komisyonlar kurulmalı. Bölgeden birileri bunları artık söylemeli, bu çağrıyı örgüt ciddiye alacaktır. Buna karşı çıkan STK’lar olacaktır, ama genel olarak ortak çağrımız koşulsuz silah bırakma yönünde somut bildiri olacağıdır. Ne örgütün eylemleri ne de askeri operasyonlar artık bize bir şey kazandırmaz. 90’lı yıllara dönmek istemiyorsak silahların yerini sağduyu almalı.
Mehmet Kaya-Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı: Şiddetin oluşmasıyla ilgili hiçbir altyapıyı kabul etmiyoruz, açık bir şekilde PKK’ya şiddete son vermesini aynı zamanda da hükümetin de diyalog kapısını açması gerektiğini söyleyeceğiz. Diyalog süreci başlarsa operasyonlara da gerek kalmaz. Örgüte silah bırakma çağrısı kesinlikle çıkmalı ve şartı da olmamalı. Hükümet bir şeyler yapmalı ve bu insanlar dağdan indirilmeli, sivil hayata geçilmesinden korkulmamalı. Açılım heyecan yaratmıştı. Hükümet açılımla ilgili söylemlerinin biraz ötesine geçmeli ve söylediklerinin altını doldurmalı. Belirsizlik herkese zarar veriyor. Bölgede travma yaratan unsurlar var, son 10 günde tüm ülkenin psikolojisi bozuldu, her yere cenazeler kalkıyor. Hiç düşündünüz mü bu süre içinde öldürülen Kürt gençlerinin cenazeleri nereye gömülüyor?
Sedat Yurttaş-Eski DEP milletvekili: Toplumun ezici çoğunluğu, sivil toplum örgütleri artık bu işin silahla, çatışmayla olmayacağı bilincindeler. Ayrıca herkes aslında bu yangına su dökmek istiyor. Bizler sağduyunun, barışın bu topraklarda hüküm sürmesini ve var olan statükonun da değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu statüko her iki tarafın da statükosudur. PKK’ya açık bir şekilde “silahları sustur” çağrısı yapılıyor. Ayrıca devletin de bu sorunu çözmek için gösterdiği hantallığa da çağrısı da var, bu da dikkate alınmalı. Dipten gelen bir dalga var, halk artık sorunlarının demokratik zeminde barışçıl olarak halledilmesini istiyor. Çözebileceğine de inanıyor. Bunun iyi anlaşılması gerekiyor. Bu çağrıyı onun güçlü bir ifadesi olarak anlamak gerekir.
Altan Tan: Sivil toplum top yekün bir silahı bırak çağrısı yapmazsa PKK bu çağrıyı çok ciddiye almaz. Hükümete etki yapması gerekir ki PKK dinlesin bu çağrıyı. Gerçek netice alınması isteniyorsa Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bu işin arkasında durması lazım, siyaset öne çıkmazsa bir karşılığı olmaz.
Süleyman Çelebi-DİSK Başkanı: Cumhurbaşkanı Gül bugün bugün sendika başkanlarıyla bir araya gelecek. Gül’ün yapacağı zirveye katılacak olan DİSK Başkanı Çelebi VATAN’a şunları söyledi: OHAL ve sınırötesi hareket kesinlikle olmamalı. Artık gelinen noktada silahlı tedbirler, askeri tedbirler sonuç vermiyor bunu gördük. Yeniden 90’lı yıllara dönmemeliyiz. Ayrıca ekonomik atılımlar yapılmalı, yatırım olmalı. Açılım mutlaka devam etmeli. Demokratikleşme ile ilgili uzlaşmaya ihtiyaç var. PKK muhakkak silah bırakmalı.
Gül de devrede
Diyarbakır’daki STK’ların yayınlayacakları bildiri onrası önümüzdeki hafta bölge illerinden “PKK’ya angaje olmamış” STK temsilcileri ve kanaat önderleri ile Cumhurbaşkanı Gül’ün bir araya gelebileceği öğrenildi. Gül’ün bu yöndeki talebiyle ilgili bölgede hazırlıkların sürdüğü belirtiliyor.
Kürtlere de Müslüman ol
Taraf – 27.06.2010
İslamcı örgütler, dindar kamuoyuna seslendi: Milliyetçi reflekslerden kurtulun. Hükümeti çözüme, PKK’yı da silah bırakmaya zorlayalım
Çatışmaların yeniden tırmanması sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi. Silahların susması ve ölümlerin durması için çağrıda bulunan sivil toplum örgütlerine İslami düşüncedeki kuruluşlar da katıldı.
Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD), Özgür Eğitim-Sen, Özgür Yazarlar Birliği ve Tasfiye Dergisi ortak bir metin hazırlayarak İslami kesimlere çağrıda bulundu. Çağrıda özetle şöyle dendi: “Tüm duyarlı kesimlerden, özellikle İslami kamuoyundan beklentimiz şudur: Zulmün birçok boyutunun yaşandığı Kürt sorununa duyarsız ve tavırsız kalınmamalıdır. Vahyin adil şahitleri olarak adalet temelinde bir çözüm için harekete geçilmelidir…
Gazze’deki kardeşlerimiz için son derece haklı olarak gösterdiğimiz duyarlılığı, kendi coğrafyamızdaki bu soruna karşı sergilememek ve hepimizi yakan bu ateşe ilgisiz kalmak asla ve asla İslami bir tutum olamaz…”
AKP’yi barış için zorlamalıyız
Konuyla ilgili olarak Taraf‘a konuşan Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, şunları söyledi: “İslami kamuoyundan beklentimiz milliyetçi düşüncelerinden kurtularak Kürtlerin yaşadıklarına daha duyarlı olmalarıdır. İslami kesimlerin AKP’yi barış için zorlamalarıdır. Önümüzdeki günlerde bir yol haritası çıkaracağız. Duyarlı kesimleri bizlerle hareket etmeye çağırıyoruz.”
İnançlarımız bunu gerektiriyor
TOKAD Genel Başkanı Ahmet Örf ise “Gazze meselesinde gösterilen haklı tepki Kürt sorununun çözümü için de gösterilmeli. İslami kesimler sesini yükseltirse barışa daha fazla yaklaşırız. İnançlarımız da bunu gerektiriyor. Kardeşlik için bunu yapmalıyız” dedi.
Türkiye İsrail askerine geçiş izni vermedi
Ntvmsnbc – 27.06.2010
Türkiye Polonya’ya giden İsrail askerlerini taşıyan İsrail ordusuna ait bir uçağa geçiş izni vermedi. Uçak rotasını değiştirerek Polonya’ya gitti.KUDÜS – İsrailli askerlerden oluşan bir delegasyonu taşıyan uçak, Ankara’nın hava sahasını kullanma izni vermemesi üzerine rotasını değiştirmek zorunda kaldı.
İsrail’in Yedioth Ahranoth gazetesinde Yossi Yehoshua imzası ile çıkan haberde şu ifadeler yer aldı:
“İsrail-Türkiye ilişkilerindeki bozulma yeniden zirveye tırmandı: Yedioth Ahranoth, Ankara’nın Polonya’ya uçmakta olan İsrail ordusuna ait uçağa hava sahasını kullanma izni vermediğini öğrendi. Kargo uçağında bulunan 100’den fazla askeri personel, Auschwitz’teki toplama kamplarını ve anıtları gezmek üzere Polonya’ya gidiyordu.
Polonya’ya giden sivil ve askeri uçakların doğal rotası Türkiye’nin üzerinden geçiyor. Ancak bu kez İsrail hava kuvvetlerine ait uçak, alternatif bir rotadan gitmeye zorlandı.
Delegasyon üyeleri bu değişiklikten haberdar değildi.
TÜRKİYE İLE OLAN TİCARET HACMİ AYNI
Türkiye ile olan gerginliği değiştirmek istemeyen İsrail ordusu konu hakkında açıklama yapmaktan kaçındı. Buna rağmen geçtiğimiz ay bir Türk delegasyonu, İsrail’den alınan pilotsuz hava araçlarını denemek için İsrail’e geldi.
Türkiye İsrail’le olan tüm ticari ilişkilerini durdurduğunu söylese de, İsrail Savunma Sanayi’nden yapılan açıklamada, iki ülke arasındaki ticaret hacminde bir değişiklik olmadığı söyleniyor.”
İsrailli askerlerin, “Edim Bemadim” (üniforma içindeki şahitler) projesi çerçevesinde Polonya’ya gittiği de haberde yer alan detaylar arasında. Proje, ailesi de Holokaust kurbanı olan emekli İsrailli binbaşı Elazar Stern tarafından hayata geçirildi.
Askerleri Polonya’ya Boeing 707 model, İsrail ordusuna air bir uçak taşıyordu.
Şalit için arabulucu oluruz
Taraf – 28.06.2010
Gazze’ye giderken İsrail komandolarının saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisinin organizatörü İnsan Hak ve Hürriyet Vakfı’nın (İHH) Başkanı Bülent Yıldırım İsrail Kanal 10 televizyonuna röportaj verdi.
İstanbul’da İHH Genel Merkezi’nde gerçekleşen ve önceki akşam İsrail’de yayınlanan röportajda televizyonun muhabiri Oşrad Kotler ve Bülent Yıldırım arasında zaman zaman hararet yükseldi.
Programı açışında Kotler, Yıldırım’ın, gemide provokasyon olduğunu kabul etmediğini vurgulayarak, Yıldırım’ın dört yıldır Gazze’de tutulan İsrailli asker Gilad Şalit konusunda da aracı olmak istediğinin altını çizdi.
İlk olarak “Gazze’ye tekrar bir yardım gemisi düzenleyeceğinizi söylediniz. Ne zaman?” diye soran Kotler’e Yıldırım “Bu konuda bize dünyanın her tarafından çok başvuru var. Fakat biz bu krizin büyümesini istemiyoruz. Sadece ambargonun kalkmasını istiyoruz. İsrail hükümetine bunun için bir şans veriyoruz. Eğer ambargo kalkmazsa daha büyük gemiler hazırlayacağız ama şimdi değil” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Kanal 10 muhabirinin, “Yine şehit olma niyetiyle mi yola çıkacaksınız?”diye sorduğu Yıldırım “Kimse gemiye şehit olmak için binmedi. Biz de böyle bir sonucu beklemiyorduk” karşılığını verdi. Bu sırada ise gemiden bazı yolcuların “Şehit olmak istiyorum” diyen İngilizce konuşmalarıyla ‘tekbir’ görüntüleri ve Yıldırım’ın komandoların durdurulması yolundaki bir konuşması ekrana getirildi. Yıldırım ise “Bu konuşmayı biliyorum” diyerek araya girdi. Yıldırım’a bu kez, “Siz gemidekilere ‘askerleri durdurmak için her şeyi yapın’ dediniz. Ölenler için sorumluluk duymuyor musunuz?” sorusu yöneltildi. Bu soruya İHH Başkanı, “Bu soru Mossad tarafından da bana soruldu, mantık aynı, tuzak soru” deyip şöyle devam etti: “Bütün Müslümanlar, sonuçta madem bir gün öleceksek, şehit olarak ölmek ister. Rodos Adası’ndaki bizim konsolosumuz Yahudileri Hitler’den kurtardığı zaman evi bombalandı. Belki o da şehit olabilirdi… İspanya’dan Yahudiler’i kurtarıp getirdiklerinde belki birçok insan şehit oldu…”
Açık deniz babanızın malı mı
Yıldırım, gemide bulunan gaz maskeleri, çelik yelekler, komando bıçaklarının hatırlatılarak, “Çatışmaya hazırdınız….Ne umdunuz” sorusuna karşı da “Siz bize saldırma hakkını nasıl buldunuz? Askerler hiç uyarı yapmadan geldiler. Üç denizaltı, 40 zodyak, dört büyük savaş gemisi, 10 helikopter…Ve hiç uyarı yapmadılar…Ve bomba attılar…Ondan sonra da tabanca kullandılar. Diyorlar ki plastik mermi… İlk ölen plastik mermiden öldü… Biz de ondan sonra kendimizi savunmak durumunda kaldık” ifadelerini kullandı.
Kanal 10 muhabirinin “Gemiye hiçbir askeri almayın dediniz… Bu, gemidekileri savaşa çağırmaktır” sorusuna Yıldırım “Neden bu gemiye biniyorsunuz? Açık deniz babanızın malı mı…”diye cevap verdi.
Bu soru sırasında muhabir Kotler ile Yıldırım arasında karşılıklı bir atışma da yaşandı ve Kotler’in “askerlerin ilk aşamada paintball kullandıklarını” söylemesi üzerine Yıldırım, “Yalan söylüyorlar…Paintball değil… Görüntüleri var… Sizi kandırıyorlar…” dedi ve Kotler’in ısrarları üzerine de, “Sizin paintball’larınız da adam öldürüyor…O kadar canilik var demek ki” diye konuştu.
Yıldırım, Kotler’in gemide bulunan bıçak ve benzeri aletleri gösterdiği görüntüleri de “Şunlar mutfaktan…. Bunları da kendileri koymuşlardır” ifadeleriyle yanıtladı. Buna Kotler’in, “Yani bu bıçakları, siz şehit olasınız diye biz mi koyduk ?” demesi üzerine de Yıldırım, “Yani siz her ölmek isteyeni öldürme hakkına sahip misiniz? Bu düşüncelerinizle İsrail halkına zarar veriyorsunuz” dedi.
AKP’liler aracılık yaptı
Kanal 10 muhabiri, yaklaşık 2,5 saat sürdüğünü belirttiği söyleşiyi geçen pazartesi günü yaptıklarını ve görüşme önerisinin, daha önceki Türkiye ziyareti sırasında tanıştığı AKP mensupları aracılığıyla, Yıldırım’ın kendisinden geldiğini ifade etti. Yıldırım’ın daha sonra kendisini çay içmeye davet ettiğini ve burada söyleşileri devam ederken de, “Her iki taraf da hata yaptı. Artık çatışmayı durduralım” dediğini kaydetti.
Taraf ’a röpotajda yeni filolara karşı dört şart sunduklarını ama bu bölümün televizyonda yayınlanmadığı söyleyen İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, bu dört şartın İsrail’in özür dilemesi, tazminat ödemesi, ambargonun kalkması ve İsrail’in kapılarını dünyadaki insan hakları örgütlerine açması olarak sıraladı.
“Bana Hamas’ın elindeki tutsak asker Gilad Şalit’i de sordular” diyen Yıldırım “Bu konu hakkında uluslararası bir komisyon kuracağız. Hem Şalit’in hem de İsrail’in elinde bulunan 11 bin Filistinli esirin durumunu görüşeceğiz. İsrail Şalit konusunda bize başvurmadı. Eğer başvurursa Şalid ile ilgili çalışma yaparız” dedi.
Afganistan’da NATO için kara ay
Star – 28.063.2010
Afganistan’da görev yapan NATO askerleri için bu yılın haziran ayı en ölümcül ay oldu.
Associated Press ajansının verilerine göre, haziran ayının bitmesine daha 3 gün olmasına rağmen, koalisyon güçlerinin verdiği kayıplar 99’u buldu. Ölen askerlerin 56’sının Amerikalı olduğu bildirilirken, NATO’nun 2001 yılından beri Afganistan’da en yüksek kaybı verdiği kaydediliyor.
Afganistan’da en çok Amerikan askerinin hayatını kaybettiği 2009’un ekim ayında ise Amerikan ordusundan 59 asker ölmüştü.
Afganistan’ta son olarak bugün 4 Norveçli asker, dün 2’si Amerikalı 3 koalisyon askeri güney ve doğudaki saldırılarda hayatını kaybetmişti. Önceki gün biri Polonyalı bomba imha uzmanı 6 yabancı asker ölmüştü. İngiltere Savunma Bakanlığı da, 2 hafta önce yaralanan bir İngiliz askerinin öldüğünü açıklamıştı.
Kanada G20’yi Değil, Protestoları Konuşuyor
BİA Haber Merkezi – 28.06.2010
Toronto’daki mitingde bir araya gelen 20 bine yakın kişi G20 liderlerini ve kapitalizmi protesto etti. En çok tepkiyi zirve için 2 milyar dolar para harcanırken yoksul ülkelere sağlık için 3,9 milyar dolar yardım yapılacağının açıklanması çekti.
24-27 haziran tarihleri arasında Kanada’nın Toronto ve Muskoka kentlerinde gerçekleşen G8 ve G20 toplantıları Kanada İşçi Konseyi (Kanada Labour Congress) öncülüğünde 26 Haziran’daki mitingle protesto edildi. Zirve ve miting dolayısıyla Toronto tam bir polis kentine dönüştü. Yollarda atlı ve bisikletli polisler dışında pek kimse görülmedi; çünkü bu üç gün boyunca bütün iş yerleri, banka merkezleri tatil edilmişti.
Mitingde bir araya gelen 20 bine yakın kişi G20 liderlerini ve kapitalizmi protesto etti. Mitinge katılanların sayısı az gibi görülse de bu Kanada’da son yıllarda yapılan en kitlesel gösteriydi. Bunda sendikaların çevre illerden insanları otobüsle taşımaları etkili oldu. Mitingi düzenleyenler her türlü saldırıya karşıda hazırlıklıydı; katılanlara herhangi bir saldırı veya göz altında ne yapılması gerektiğini anlatan kitapçıklar, gaz kullanılması halinde kullanmak üzere çeşitli materyallerin bulunduğu bir sağlık kiti dağıtıldı.
Zirveye 2 milyar yoksulların sağlığına 3,9 milyar dolar
Miting işçi konseyinin ve Greenpeace temsilcilerinin konuşmaları ile başladı. Kuvvetli yağmura rağmen insanlar yapılan konuşmaları dikkatle dinledi ve yürüşe geçildi. 8 kilometrelik yürüş boyunca kapitalizmi kınayan sloganlar atıldı. En çok tepki de zirve için 2 milyar dolar para harcanırken yoksul ülkelere sağlık için 3,9 milyar dolar yardım yapılacağının açıklanması oldu. Kanada bu zirve için sadece güvenliğe 938 milyon dolar para harcadı.
Zirve karşıtı gösterilerin bu şekilde bitmesi beklenirken mitingin dağılmasından bir saat sonra bir araya gelen, içlerinde anarşistlerin ve çeşitli grupların bulunduğu yaklaşık 500-600 kişilik bir grup bankalara, kahve dükkanlarına ve polis arabalarına molotof kokteylleri ve taşlarla saldırdı. İki saat boyunca süren bu saldırı sonucunda üç polis arabası tamamen yanarken birçok polis aracı tahrip edildi. Polis olaylara sert bir şekilde müdahale ederken 500’e yakın kişi gözaltına alındı.
Medyanın gündemini bu olaylar oluşturur, mitinge çok az yer verilirken, bu gösterilerden naklen yayınlar yapıldı. Kanada tarihinde ilk defa böyle bir gösteri gerçekleştiği ve polisin gaz kullanmak zorunda kaldığı Toronto polis şefi tarafından açıklandı.
Olaylar sırasında kente tüm tren ve otobüs seferleri durduruldu.
Kanada’da önümüzdeki günlerde de zirvenin sonuçlarından çok bunlar tartılaşacak gibi gözüküyor, ama yine de bu kadar insanın harekete geçip tepkilerini göstermesi Kanada politikası için önemli.