Konusunu ‘Antik Çağ Yazınında Savaş ve Barış’ olarak belirlediğimiz VIII. Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin 21 Aralık Çarşamba akşamki oturumunda Eski Ahit’i tartıştık. Arzu Durak bize Musevilik ve Hıristiyanlığın kavram ve kitaplarıyla ilgili bilgiler verdikten sonra, Kamer Badur Eğilmez, Eski Ahit’i savaş ve barış kavramları açısından değerlendirdi. Daha sonra, metin Atölye katılımcılarının değerlendirmelerine açtı.
Antik Çağ toplumlarını, kültürlerini ve yazınlarını anlayabilmek, yakın coğrafyalarda aynı dönemlerde yaşayan başka uygarlıklarla karşılaştırma yaparak mümkün. Antik Çağ’dan birkaç bin yıl öncesinde, Bakır Devrinde, Güney Mezopotamya’da yaşayan Sümerler ’in, yazıyı bulup, yazılı eserler bırakmalarıyla, Antik Çağ’ı ve sonrasını, kültürel olarak ne denli etkilediklerini görebilme fırsatı buluyoruz. Sümerlerin, tarım toplumu özelliklerini, sınıfsal yapıları, tanrıları (Yaz, Kış, Çiftçi, Çoban, Sığır ve Tahıl Tanrıları gibi), doğa olaylarını açıklama biçimlerini, toplumsal çalkantıları, çatışmaları Gılgamış Destanı, Emeş ve Enten Destanı, Yaradılış Destanı, Tufan Destanı gibi mitolojik eserler yoluyla anlattıklarını görüyor ve Antik Çağ’daki izdüşümlerini gözlemleyebiliyoruz.
Sümerlerin yürüttükleri tartışmalar, toplumsal doku, İlyada’da, Eski Ahit, Yeni Ahit ve Kur’an gibi tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında, ufak tefek farklılıklarla karşımıza çıkıyor. Bu nedenle dönemler itibariyle Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasını hatırlamakta fayda olabilir.
Sümerler (M.Ö.4.000-2.000) Aşağı Mezopotamya Destanlar
Zerdüşilik (M.Ö.3.500- 700) İran
Avesta (yazım M.Ö.2. – 3. Yüzyıl)
Musevilik (M.Ö.1.350 ) Sina Yarımadası, Kudüs, Filistin, Akdeniz
Eski Ahit (sözlü aktarım 1.350 den itibaren, yazım M.Ö.5 – 4. Yüzyıl)
İlyada Anadolu Destan (sözlü anlatım M.Ö.8.-7. yüzyıl, yazılı anlatım M.Ö.2 yüzyıl)
Hristiyanlık (M.Ö. 1 – ) Kudüs ve Çevresi
İncil (yazım M.S.1. yüzyıl)
Musevilik, semavi tek tanrılı dinlerden en eskisi olmakla birlikte cemaati en az olanıdır. Ortaya çıkışı, M.Ö. 1.350 li yıllara dayanan dinin en önemli özelliklerinden biri, İsrailoğulları ile Tanrı arasındaki ‘ahde’ (akde, sözleşmeye, anlaşmaya), kutsal kitapta geniş yer ayrılmasıdır. İsrailoğulları’nın başına gelen bütün sıkıntıların, onların bu ahde uymamalarından, verdikleri sözü yerine getirmemelerinden kaynaklandığı, diğer kutsal kitaplarda da belirtilir.
Musevilik, İsrailoğulları’nın Babil Sürgününden sonra milli bir din haline getirildiğinden, tek Tanrı’ya inanan, vahye dayanan, kutsal kitaba ve peygamberlere yer veren dinlerden, bir ırka tahsis edilmesiyle farklılık gösterir. Musevilikle Yahudilikte, din ile ırk içiçe girmiş, birini diğerinden ayırmak zorlaşmıştır.
Eski Ahit’te yer alan ifadelere dayanarak, inananları, kendilerini dünya milletleri arasından ‘seçilmiş kavim’ olarak görür. Rab, Sina’da bu kavmi kendine muhatap kılmış, onlarla ahitleşmiş, onlardan emirlerine uyacaklarına dair söz almış ve Hz. Musa’nın şahsında Tevrat’ı onlara göndermiştir.
Museviliğin kutsal kitap külliyatı, Tanah (yazılı dini edebiyat) ve Talmut (sözlü dini edebiyat) şeklinde ikiye ayrılır. Tanah’a Hıristiyanlar Eski Ahit der. Tanah Tora ( Tevrat), Neviim (Peyganberler), Ketuvim ( Kitaplar, yazılar) bölümlerinden oluşur. Bu kitapların, 5.Yüzyılda, Babilli bilginlerce, sözlü gelenekten, yazılı hale getirildiği düşünülmektedir. Bu durum, metindeki insan elinden çıkmış, insan üslubuna sahip bir özellikler göstermesinin nedeni olarak görülür. Tora’da tarihi bilgiler ve Rab’bin Musevilere, Musa aracılığıyla verdiği dini esaslar bulunur. Musa’nın dilinden söylendiğine inanılır.
İbranice mektup anlamına gelen Zebur, Mezmurlar olarak da adlandırılır. Tevrat’ta dinin kuralları, ibadet şartları anlatılırken Mezmurlarda, insanlara iyiliği, doğruluğu, fazileti ve ahlaki meziyetleri tavsiye eden telkinler vardır. Geleneğe göre Mezmurların ve kendisine atfedilen Davud’un (M.Ö. 1013-973) Museviler açısından önemi, Davut’un Kudüs’ü alması, büyük bir saray yaptırması, Mabed’in inşasını düşünmesi ve kudretli bir hükümdarlık yapıp Yahudilerin en parlak devrini başlatmasından kaynaklanır.
Eski Ahit’in son bölümlerinde, Museviler, M.Ö. 520 yılında, Babil’deki sürgünden topraklarına döndükten sonra Rab, göründüğü Zekeriya peygamberler aracılığıyla dünyaya bir Mesih göndereceğinden, son yargılamanın yapılacağından, yeni bir akit düzenleneceğinden söz eder.
Mesih İsa’dır ve ona bağlı olanlarla birlikte Hristiyanlığın kurucusu olur. Bugün Hıristiyanlık, Musevi inanç, ibadet ve gelenekleriyle Yunan ve Roma kültürlerini birleştiren bir kurtarıcı tanrı dinidir. Din özünde, Nâsıralı İsa’yı merkez alan bir Yahudi Mesihi hareketidir. İsa, İsrail’e gelecek ve Tanrının Krallığını hazırlayacaktır. İnciller ’de yer almayan, İsa’ya (Hristos, Christ) inanan anlamına gelen ‘Hıristiyan’, ‘Hıristiyanlık’ gibi terimler ilk kez, İsa’nın çarmıha gerilmesinden 20-30 yıl sonra Antakya’da kullanılır. Hz. İsa’nın M.Ö. 6 veya 4 yılında doğduğu, vaftizinin 28, hizmetinin başlamasının 30 ve çarmıha gerilmesinin 33 yaşındayken olduğu göz önünde bulundurulursa, eldeki en eski İncil’i ondan en az 30 sene sonra yazıldığı anlaşılır. İncil ve Hıristiyanlık, Museviliğin kutsal kitabına kendi kitapları içinde bölüm olarak yer veren tek örneği oluştururlar.
Eski Ahit, İbranice ve Aramca yazılmış 39 kitaptan oluşur ve tarihsel olaylar, kutsal şiirler, peygamberlik yazıları ve esinlenmelerden oluşan kitapçıkların bir araya toplanmasından meydana gelir. Eski Ahit’te anlatılan ve insanın başına gelen iyi ve kötü her şeyin sorumlusu Rab’dir. Rab, kitap boyunca insanoğlunu terbiye etmek için şiddeti bir yöntem olarak kullanır çünkü insanların başına gelen bütün felaketlerin sebebi kendileridir ve Rab’bin yolundan saptıkları için Rab tarafından cezalandırılmayı hak ediyorlardır.
Rab öfke doludur, ‘Öfkem alevlenir, sizi kılıçtan geçiririm’, ‘Eğer beni dinlemezseniz … Açlıktan çocuklarınızın etini yiyeceksiniz’.
Rab yok edicidir, ‘Bırak öfkem alevlensin, halkımı yok edeyim’.
Rab bencildir, ‘İlk doğanları bana adayın’.
Rab ötekileştirir, ‘Meleğim sizi Kenan, Hitit topraklarına götürecek. Onları yok edeceğim’.
Rab, hesap, plan, program yapar, ‘Siz çoğalıncaya, toprağı yurt edinceye dek onları azar azar kovacağım’ ve bu plan dâhilinde çalışır, ‘’Sınırlarınızı genişletip, ülke halkını elinize teslim ettim’.
Rab hep ister, ‘Kimse huzuruma eli boş çıkmasın’ ve liste tutar, ‘İsraillilerden alınacak armağanlar listesi’.
Rab, ayrıntıcı, titiz bir mimar gibi çalışır, ‘Aralarında yaşamam için, konut, eşya yapsınlar, örneğe uygun’ ve ustaları seçer, ‘Özellikle Yehuda Oymağından Hur oğlu Uri oğlu Besalel’i ve Dan Oymağından Ahisamak oğlu Oholiav’ı seçtim’.
Rab, ticareti, adil ticareti sever, ‘Rab hileli tartıdan tiksinir. Hileli teraziden hoşlanmaz’.
Rab, yalnızca erkekleri, ‘bir aydan büyük erkekleri’ saymayı, saydırmayı sever, para karşılığı iyilik yapar, ‘İsraillilerin sayımını yaptığın zaman, herkes canına karşılık bana bedel ödeyecek ki, başına bela gelmesin’.
Rab, emirlerine uymayanlara karşı acımasızdır, ‘Şabat Günümü tutmayan öldürülmeli’.
Rab, kötücüldür, sözünü, andını tutmayabilir, ‘Neden Tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısır’dan çıkardı? (Bir sorsunlar)’.
Rab zaman zaman kararsızdır da, ‘Belki sizi yolda yok ederim’. Rab kıskanç ve kindardır, ‘Ben, RAB kıskanç bir Tanrıyım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşağından sorarım’, ‘Varlığım ve yeryüzünü dolduran yüceliğim adına ant içerim ki, hiçbiri vaat ettiğim ülkeyi göremeyecek’, ‘Başka ilahlara tapmayacaksınız’.
Rab muhafazakârdır, cinsel ilişkileri kurala bağlar, titizdir.
Zaman zaman unutkandır Rab, ‘Borazan çalın ki Tanrınızın önünde anımsanmış olasınız’.
Rab savaşçıdır ve diğer halklara karşı taraf tutar, ‘Önünüzden giden Rab, sizin için savaşacaktır’, ‘Çünkü Rab, İsrail’den yana savaştı’, ‘Tanrınız bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda tümünü yok etmelisiniz. Onlara acımayacaksınız’.
Yaptığı iyilikleri sık sık hatırlatır Rab, ‘Seni Mısır’dan köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın, Rab benim’.
Rab kimselere güvenemez, kuşku duyar, kaygılıdır, ‘Bu halk beni bırakacak, kendileriyle yaptığım anlaşmayı bozacak’.
Kitabın tümü, bu denli şiddet yanlısı bir Rab’den buyruk alanların, her türden, fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik, toplumsal şiddetiyle dolu. Kızgınlık, öfke, nefret, aşağılamak, baskı altına almak, ötekileştirmek, hayvana nefret, kötü muamele, işkence…
Kadınlar, engeliler kirli ve uzak durulması gereken varlıklar olarak tarif edilmiş, kutsal mekanlara girmesi yasaklanmış, girdiklerinde o mekan kirli sayılmış, temizlenmesi emredilmiş. Cariyelik ve kadının sömürülen cinselliği olağan bulunmuş. Aile içi cinsel ilişki, kitabın ilk bölümlerde olağan iken daha sonra, ırkın ariliği için, şiddetli ceza gerektiren bir günaha dönüşmüş. Bekâret ve ellenmemiş kadın, yüceltilmiş, erdemli kadın tarifleri yapılmış.
Yaşanılan dönemde kölelik olağan kabul edilse de bu ‘ötekiler’ köle olduğunda doğal görülmüş. Nitekim Rab, kölelikten kurtarmak, özgür kılmak için İsrailoğullarına, Mısır’dan çıkış yolunu gösterip yardım etmiş. Halkı vaat ettiği topraklara gittiğinde, Kenan Ülkesi ve Filistin’de herkesi, yerinden etmeye ve köle kılmaya izin vermiş.
Eski Ahit’te barışçıl sayılabilecek ayetler yok denebilecek kadar az.
Adil olmak, ‘İbrahim Rabbe haksızla birlikte haklıyı da mı yargılayacaksın diye sordu…. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı’, ‘Gerçek adaletle yargılayın; birbirinize sevgi ve sevecenlik gösterin. Dul kadına, öksüze, yabancıya, yoksula baskı yapmayın. Yüreğinizde birbirinize karşı kötülük tasarlamayın’,
bağışlayıcı olmak,‘ Rab: Eğer Sodom’da 50 doğru kişi bulursam onların hatırına tüm kenti bağışlayacağım’, ‘Kardeşine yüreğinde nefret beslemeyeceksin’,
öfkelenmemek, ‘Yöneticinin öfkesi sana karşı alevlenirse, yerinden ayrılma; çünkü serinkanlılık büyük yanlışları bastırır’,
affetmek, kin beslememek, ‘Öç almayacaksın… Kin beslemeyeceksin. Komşunu kendin gibi seveceksin’, ‘Düşmanın acıkmışsa doyur, susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın ve Rab seni ödüllendirir’, ‘Git ve kötü bir kadınla evlen, ondan zina çocukların olsun. Çünkü ülke halkı benden ayrılarak adice zina ediyor’, ‘İsraillilerin başka ilahlara yönelmelerine, üzüm pestillerine ( bu davranışın kötü olmasının nedeni putlara sunulmasıydı) gönül vermelerine karşın, Rab onları nasıl seviyorsa sen de git o kadını sev, başkasınca sevilmiş, zina etmiş olsa bile’, telkin ediliyor.
Çünkü Rab’de şiddetle, öfkeyle, savaşla işin içinden çıkılamayacağını görmüş; ‘Yüreğim değişti içimde, Alevlendi acıma duygularım. Kızgın öfkemi başınıza yağdırmayacağım, Efrayim’i yeniden yok etmeyeceğim. Çünkü ben insan değil Tanrı’yım, Kutsal Olan’ım aranızda. Artık öfkeyle üzerinize varmayacağım.’
Bir gün, ‘Tuttuğumuz yolun meyvesini yiyeceğimizi’ biliyor, ‘Suyu kendi kuyumuzun kaynağından içiyoruz’ çünkü ‘Barışı öğütleyenin yüreğinin sevinçli’ olduğunu biliyoruz. ‘Dilini tutan canını korur,’ kuralına uymuyoruz. Ne olursa olsun, bundan sonra da barış demeye, barış istemeye devam edeceğiz. Çünkü barışla, barış arayışıyla, ‘Mutlu yürek yüzü neşelendirir. Acılı yürek ruhu ezer. Akıllı yürek bilgi arar’.
2017 Yılının bizlere, ülkeye, dünyaya, insanlığa barış ve huzur getirmesini istiyoruz ve bunun için çaba harcamaya devam ediyoruz.