Hamburg Üniversitesi bünyesindeki Savaş Nedenleri Araştırmaları Çalışma Grubu, hafta başında yaptığı açıklamada 2019 yılında dünyada 27 savaş ya da çatışmanın yaşandığını belirtti. Grup, yıllık raporunu 1986’dan bu yana yayınlıyor ve savaşı iki veya daha fazla silahlı tarafın yer aldığı şiddet içerikli bir kitle çatışması olarak nitelendiriyor. Sözkonusu taraflar arasındaki silahlı gruplardan en az birinin, hükümetin silahlı kuvvetleri olması gerekiyor
Savaşın geçen senelere oranla daha düşük yoğunlukta sürdüğü alanlardan birisi İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları.
Bir diğer alan ise 2019 yılında savaşlardan en çok etkilenen bölge olan Afrika. Gruba göre kıtada geçen yıl 10 savaş gerçekleşti. Bunların arasında Kamerun, Kongo’nun doğusu, Nijerya (Boko Haram), Somali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki çatışmalar sayıldı.
Kuşkusuz, hem dünya gündeminde hem de grup açısından Suriye özel bir yer tutuyor. Raporda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri harekatı da not edilmiş vaziyette.
Savaş; askeri harekatlar, silahlı çatışmalar, bombalamalar, yıkım, şiddet, tecavüz, kitlesel göçler, çocuk ölümleri, ekosistemin imha edilmesi demek.
Kapitalizmin tarihi, savaşların ve savaştan kaynaklı ölüm ve yıkımların da tarihi. Birinci Dünya Savaşında 15 milyon, 1936-39 İspanya iç savaşında, Franco’nun saldırıları sonucunda 600 bin, 1914 öncesi sömürgelere yönelik saldırılarda 1,5 milyon ve İkinci Dünya Savaşında 65 ila 70 milyon insanın öldüğünü biliyoruz.
1945-2000 yılları arasında, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, savaş ve çatışmalarda 41 milyon kişi ölmüş. Yani, toplam 148 milyon kişi, 1900 yılındaki dünya nüfusunun %10’u savaşlarda ölmüş.
Ve savaşlar devam ediyor.
Savaşlar, insanın doğasındaki bir kötülükten kaynaklanmıyor. Bütünüyle bir sistem sorunuyla karşı karşıyayız. Bu sistem sorunu tek tek kapitalistlerin eğilimlerinden de farklılık arzediyor. Kapitalizm, evriminin bir aşamasında emperyalist evreye ulaştı ve dev askeri güçlere sahip olan ülkeler, sermayenin üretim ve yeniden üretim süreçlerini küresel ölçekte garanti altına almak için, devletlerin askeri gücüne küresel bir karakter kazandırmak zorundaydılar. Kapitalizm giderek daha yoğun bir biçimde merkezileşir ve emperyalist bir karakter kazanırken, bu merkezileşme küresel ölçekli bir çürüme, çatışma ve baskıyla el ele gitti.
Savaş, emperyalist ülkelerin hangisinin ya da hangilerinin küresel hegemonyanın zirvesinde kalacağının tayin edildiği, kapitalizmin sonsuza kadar ertelenmesi mümkün olmayan rekabetçi doğasının kaçınılmaz bir sonucudur.
Bu yüzden savaşa son vermekten söz etmekle kapitalizme son vermekten söz etmek bir ve aynı şeydir çoğu kez.
(marksist.org)