23-30 Agustos 2010 – Küresel Bak Bülteni

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Küresel BAK’tan Haberler

İstanbul’da 350’den Fazla Örgüt, Çözümsüzlüğe “Yeter” Dedi

BİA Haber Merkezi  – 26.08.2010

İstanbul Barış Meclisi, 350’den fazla örgütün imzaladığı “İstanbul Yeter Diyor” çağrısını kamuoyuna açıkladı. Örgütler PKK’nin eylemsizlik kararına operasyonların durdurulmasıyla yanıt verilmesini, Kürt sorununun müzakerelerle çözülmesini istedi.

İstanbul Barış Meclisi, “silahları susturmak, parmakları tetiklerden uzaklaştırmak, Kürt sorununda demokratik ve adil bir çözüm istemek” için sayısı 350’yi aşan örgüt ve kurumun imzaladığı metni kamuoyu ile paylaştı. Kurumlar, 13 Ağustos’ta eylemsizlik kararı alan PKK’ye, operasyonları durdurarak karşılık verilmesi gerektiğini belirterek Kürt sorununun bir an önce müzakere yoluyla çözülmesi çağrısında bulundu.

Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıyı açan Barış Meclisi’nden Hakan Tahmaz; “Umutların kırıldığı bir aşamada başlattığımız bu çalışma, PKK’nin 20 Eylül’e kadar sürecek olan eylemsizlik ilanının olduğu bir dönemde yetkililer tarafından duyulur ve silahların susmasına evrilecek bir katkı sunulur. Bu çalışmamız umarım ellerin tetikten çekilmesine yol açar” dedi.

Kürt sorununun barışçıl çözümü için imzalarıyla destek veren 376 kurum adına basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası (İTO) Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu okudu.

“Çatışmalı ortam halkları her bakımdan yıpratıyor”

Çerkezoğlu, çatışma ortamının halkları “fiziksel, ruhsal, toplumsal ve siyasal bakımdan” yıprattığını belirterek, şunları söyledi:

“40 bin ölüm, büyük bir ekolojik yıkım ve yaşatmaya değil silahlanmaya harcanan milyar dolarlar… Bu çatışma ortamı bizleri ruhsal olarak yıprattı. Öleni ve öldüreni kardeş olan bu topraklardaki bunca cenaze töreni ve yakılan ağıtlar toplumun dokusunda büyük bir tahribat yarattı.

“Bu çatışma ortamı bizleri toplumsal olarak da yıprattı. Saldırganlık ve linç atmosferi yaygınlaşmaya başladı. En temel demokratik etkinliğin dahi bu linç kültürüne muhatap kalabileceği günleri yaşıyoruz.

“Bu çatışma ortamı bizleri siyasal olarak da yıprattı. Yıllardır inkar edilen, askeri operasyonların, silahların çözemediği, ‘Asalım’cıların çözemediği, bu haliyle ‘açılım’cıların da çözemeyeceğinin anlaşıldığı Kürt sorununda çözümsüzlük dayatmasıyla baş başa bırakılıyoruz. Yeter. Silahları susturmanın, parmakların tetiklerden uzaklaştırmanın zamanıdır.”

Çerkezoğlu, Kürt sorununda çözümü siyasetçilere bırakmadan “toplumun aklını ve vicdanını temsil eden tüm güçleri, Kürt sorunundaki ölme ve öldürme kısır döngüsüne yeter demeye” çağırdı.

“Bu ülkede yaşayan akıl ve vicdan sahibi herkesi, 26 yıllık çatışmanın yarattığı travma ve toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmeye, birbirimizi anlamaya, acılarımızı paylaşmaya çağırıyoruz. Ve toplumsal birliğimizi inşa etmek üzere birbirimize karşı saygı, kardeşlik, özgürlük, demokrasi, hukuk ve eşitlik temelinde bir araya gelmemiz gerektiğini söylüyoruz.”

Açıklamanın ardından “İstanbul Yeter Diyor” afişi asılan sahneye çıkan örgüt temsilcileri, uzun süre alkışlandı. Toplantı daha sonra basına kapalı olarak devam etti.

“İstanbul Yeter Diyor”a İmza Atan Örgütler

BİA Haber Merkezi  – 26.08.2010

Kürt sorununda çözümsüzlüğe yeter diyen, PKK’nin eylemsizlik kararına operasyonların durdurulması ve müzakerelerin başlatılmasıyla yanıt verilmesini isteyen metni imzalayan örgütler…

Kürt sorunun çözümü için çağrıya imza atan örgütler şöyle;

İstanbul Tabip Odası, Türkiye Barış Meclisi İstanbul Girişimi, KESK İstanbul Şubeler Platformu (28 şubeden oluşuyor), TMMOB İstanbul il Koordinasyon Kurulu (22 Oda şubesinden oluşuyor), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kadıköy, Türk-iş/ DERİ-İŞ Sendikası, HALKEVLERİ İstanbul Şubesi, DİSK/ LİMTER-iş, İHD (İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi), Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu, SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı), İstanbul Eczacı Odası, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, İstanbul Dişhekimleri Odası, Divriği Kültür Derneği, TÜKO-DER Genel Merkezi (Tüketici Hakları Derneği), DİSK/Birleşik Metal-İş Genel Merkezi, Üniversite Öğretim Elemanları Derneği, Başak Şehir Diyarbakır Derneği, DİSK/ Dev Sağlık-is, Anadolu Kültür, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Barış Girişimi, Türk-İş/ Petrol-İş Genel Merkezi, Türk-iş/ Tek-Gıda-iş Genel Merkezi, DİYADER (Din Adamları Yardımlaşma Derneği), Çocuk-Der (Dünya ve Ülkemiz Çocukları Sağlık ve Eğitim Yardımlaşma Derneği), Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği (Süryaniler Derneği), Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP), DİSK/ Sosyal-iş İstanbul Şubesi, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, DİSK/Emekli-Sen Sendikası Aksaray Şubesi, DİSK/ Basın-iş, DİSK/ Gıda -iş, TODAP(Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Girişimi), Vakit Geldi Platformu, Hala Tanığız Platformu, Diyalog Platformu, Ev-Ek-Sen (Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası), DİSK/ Sine-Sen, DİSK/Genel-iş Sendikası İstanbul Konut İşçileri Şubesi, ENERJİ-Sen, TEKSTİL-Sen, KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği), TÜKO-DER İstanbul Şubesi, Türkiye Sakatlar Derneği, Demokrat Hukukçular Derneği, Aydınlık için Yurttaş Girişimi, Yakay-Der (Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Dayanışma Derneği), Barış Anneleri, Kürt Enstitüsü, Barış için Sanat Girişimi, Adalı Kültür Merkezi, Adıyamanlılar Der., Bingöl Sos.Dernekler Federasyonu (42 üye dernekten oluşuyor), Gersoyder Kur. Bşk, Kahtalılar Sos.Yar. Dayç ve Kültür Derneği, Esenyurt Adıyaman Derneği, Batman İli ilçesi ve Köyleri Derneği, Batman İli Kozluk İlçesi Tumok Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği, Batman Bekiranlılar Derneği, Beşiri Derneği, Kozluk Derneği, Batman ve Çevresi Derneği, Hasankeyf Derneği, Bitlis Federasyonu, Bitlis İli Hizan ilçesi Çökekyazı Köyü Derneği, Bitlis İkitelli Derneği, Bağcılar, Bitlis İl Derneği, Bitlis Pendik Derneği, Bitlis ili Başakşehir Derneği, Diyarbakır Derneği, Silvanlılar Eğt. Kültür Yard. Ve Dayn. Derneği, Kulp Derneği, Türk-İş/ Belediye-iş istanbul l.nolu şube, Sosyalist Umut Derneği, Öğrenci Kolektifleri, TAKSAV (Toplumsal Araştırmalar ve Sanat için Vakıf), Düşünce Suçuna’na Karşı Girişimi, Düşün (Düşünceye Özgürlük Derneği), GÖÇ- DER, Bismil Derneği, Siverek ilçesi Derneği, Cizre Sos. Yard. Derneği, Siirt Eruh Derneği, Van Çataklılar Derneği, Doğu ve Güney Doğu iş Adamları Derneği, Van Gevaş Derneği, Sultan Gazi Van Çatak Derneği, KURTKAV, NUBIHAR, Gebze Bitlisliler Derneği, Muş (Kocamustafapaşa) Derincek Köyü Derneği, Muş Derneği, Van-Gevaş Daldere K.Derneği, Türk-İş/ Belediye-iş İstanbul 2.nolu şube, Türk-İş/ Belediye-iş istanbul 5.nolu şube, Mardin-Mazıdağ ilçe ve Köy. Derneği, Mardin-Derik Kültür Derneği, Mardin-Midyat-Heleğ Köyü Derneği, Mardin-Midyat -Keferzo Köyü Derneği, Mardin-Kerboran Derneği, Van Gürpınar ilçe ve Köy.Derneği, Başakşehir Van Kültür Derneği, Van Yeşil Gevaş Derneği, Avrupa Yakası Bingöl Derneği, Şahintepe-Şahin-Der, Sultanbeyli Bitlis Hizan Derneği, Bağcılar Hizan Derneği, Hizan ilçesi ve Köyleri Derneği, Din Adamları Derneği, Mezopotamya Süryani Derneği, Siirt Gebze Darıca Derneği, Öz Siirtliler Derneği, Şirvan Zivzik Derneği, Doğubeyazıt Derneği, Midyatlılar Derneği, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), DurDe Girişimi, 78’LiLer Derneği, Halkevleri Engelli Atölyesi, ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği), Mahsus Mahal Derneği, Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği istanbul, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Sulukule Platformu, TİHV İstanbul Temsilciliği, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, KÜRD-KAV, TUAD, JİNEPS, Mahsuma Derneği, Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği, Yeditepe Kadın Dayanışma Derneği, Sosyal Değişim Derneği, Revvşenbiren, Kurd (Kürt Aydınları Girişimi), TOHAV, Ardahan Damal Kültür Dernekleri Platformu (18 dernekten oluşuyor), Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği (Yüzleşme Derneği), Türk-İş/ Tez-Koop-iş istanbul 5.nolu şube, Türk-İş/ Haber-iş İstanbul l.nolu şube, Uçan Süpürge, Kadın iletişim ve Araştırma Derneği, Nü. Kolektif (Bir Sanat Kolektifi), DİSK/Cam Keramik iş Sendikası, Türkiye Homenet (ev-eksenli) Çalışan Kadınlar Dayanışma Ağı), Genç Umut, Newede Dersim Gazetesi, Sacayak Dergisi, KAYY DER ( kuğe, Karakocan, Adaklı,Yayladere.Yedisu Kültür ve Day.Der, Türkiye Yazarlar Sendikası, KYD (Kadın Yazarlar Derneği), MKM (Mezopotamya Kültür Merkezi), DİSK/Emekli-Sen Beyoğlu Şubesi, Türk-İş/ Deri-iş Tuzla şube, Hak-iş/ Öz Gıda-İş istanbul 2.nolu şube, Yeşil ve Sol Çalışma Grubu, TAREM, DİSK/Emekli-Sen Kadıköy Şubesi, DİSK/Emekli-Sen Kartal Şubesi, Alevi Bektaşi Gençlik Platformu, SED-DER (Sevdilli ve Çevre Köyleri yardımlaşma ve Kültür Derneği), Kürecikliler Derneği, Mayısta Yaşam Kooperatifi Yeni Bosna Şubesi, Tunceli İli Nizamiye ilçesi Büyük Yurt Köyü Derneği, Abdal Köy Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Başak Kültür ver Sanat Vakfı, Akçayır, Akpınar ve Deveçayır Köyleri Kültür ve Yard. Der. Kadıköy Şubesi, KÖZ Gazetesi, Ardahan Göle Karlıyazı Köyü Derneği, istanbul Kulplular Eğitim Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Sivas imralı Derneği, Diyarbakır Milliler Derneği, Örenliler Dayanışma Derneği, Mayısta Yaşam Kooperatifi İstanbul Şubesi, HOÇVAN Dernekleri Federasyonu, Taraf Okuyucuları Derneği, Nebioğlu Köyü Derneği, Hasköy Derneği, Binbaşar Köyü Derneği, Beşiktaş Mucuc Köyü Derneği, Köprücük Köyü Derneği, Otbiçen Köyü Derneği, Bayramoğlu Köyü Derneği, Ömerağa Köyü Derneği, Genç siviller, Sol iletişim, Sarıyer Halkevi, Sefaköy Halkevi, Ümraniye Halkevi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Pendik, Mayıs Platformu, Yurttan Kürtçe Sesler Korosu, Tüm Siirtliler Derneği, Tunceliler Derneği Şahintepe, Mardin Merkez Elmabahçe Dirik Mz.Derneği, Şirvan Darkapı Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Eyüp, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Gaziosmanpaşa, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Güngören, Pir Suttan Abdal Kültür Derneği Kartal, Adıyaman Altınşehir Deneği, Bingöl Demiroluk Köy Derneği, Kars-Ardahan-Iğdır Derneği Altınşehir, Malatya Pötürge Derneği Başakşehir, Başakşehir Malatya il ve ilçeleri Derneği, Sasonlular Eğitim Yardımlaşma Derneği, Midyatlılar Derneği, Beylikdüzü Halkevi, Çağlayan Halkevi, Esenyurt Halkevi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Maltepe, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Esenler, Eruhlular Derneği, GENÇ-SEN, Lehimli Köyü Derneği, Çobanlı Köyü Derneği, Çalabaş Köyü Derneği, Göleli Köyü Derneği, Aşağıkurdoğlu Köyü Derneği, Taşlıdere Köyü Derneği, Özalp-Saray ilçeleri Kültür ve dayanışma Derneği, Van gölü ve Çevresi Sosyal Yard. Derneği, Van ili ve İlçeleri Sos. Yard. Ve dayn. Der. Sultanbeyli, Siirt Kurtalan Derneği, Batman ve Çevre illeri Sos. Yard. Der. (Evren Mahallesi), İkitelli Batmanlılar Derneği, Batmanlılar Der. Çağlayan (Batman İli, ilçeleri ve köyleri Kültür Sos Yard. Der.), ist. Bağcılar Kültürel Gelişim ve Demokrasi derneği, Med kültür sanat derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sultanbeyli, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Ümraniye, Erzurum Karayazı Derneği, Bitlis ili Hizantılar Derneği Sultanbeyli, Batman Eğitim, Kültür ve Araştırma derneği Fatih, Batman ili Hasankeyf ilçesi Karaköyü Yard. ve Day. Der., Gercüş İlçesi Arıca Köyü Der., istanbul Çıra Kültür ve Sanat Derneği, Diyarbakır Eğ.Kül.Der. Bakırköy, RE-KÜRD, Siirt-Şirvan-Kirazlı Köyü Der. Bağcılar, Van-Özalp-Savatlı Köy. der. G.O.P, Van Dernekleri Federasyonu, Bizim Van Eğitim Kül.Yard. Derneği, Bahçesaray İlçesi ve Köyleri Yard.der., Muş Yard. Der. Küçükçekmece, Muş Yard. Der. Pendik, Siirt Esenyurt Derneği, KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği), Suruçlular Derneği, Avcılar Halkevi, Bahçelievler Halkevi, SEVDER Sevdilli ve Çevre Köyleri Yar.ve Kül Der., Mayıs ta Yaşam Kooperatifi Yenibosna Şb., Van Balabanlılar Derneği, Pır Sultan Abdal Kültür Derneği Sultangazi, Gültepe Halkevi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sarıyer, Gaziosmanpaşa Halkevi, Şırnak Uludere Derneği, Malatya Pötürge Çevresi Köyleri Derneği Gençlik Platformu, Bitlis ili Mutki ilçesi Meydan Nahiyesi ve Çevre Köyleri der., Mardinliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği – Bağcılar, Beykoz Halkevi.

‘İstanbul yeter diyor’

Birgün – 26 Ağustos 2010

KCK’nin 13 Ağustos’ta ilan ettiği ateşkese karşılık verilmesi için İstanbul’da 376 sivil toplum örgütü yaptıkları ortak açıklamada, “Ölüme ve öldürmeye artık yeter” dedi. Sivil toplum örgütleri toplum olarak demokratik ve adil bir çözüm istemenin zamanı olduğunu kaydetti.

Kürt sorununda muhatapların bir araya gelerek meseleyi diyalog ve müzakere ile çözmelerini isteyen 376 sivil toplum örgütü, çatışma ortamının bir an önce sona ermesi ve sorunun karşılıklı müzakere yoluyla çözülmesi çağrısında bulundu.

‘İstanbul Yeter Diyor’ yazılı pankartın asıldığı Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde bir araya gelen ve aralarında sendikalar, meslek odaları, dernekler ve vakıfların olduğu organizasyonlar adına açılış konuşmasını yapan Hakan Tahmaz, İstanbul’da son yıllarda sıkça Kürt sorunuyla ilgili toplantılar yapıldığını, çağrılar yapıldığını, ancak bu kez ilk defa farlı bir şey yapmaya çalıştıklarını söyledi.

Sorunu sahiplenmeyi amaçlayan bir çalışma yapmak istediklerini kaydeden Tahmaz, “Ancak burası Diyarbakır değil. Buradaki yöre derneklerinin ve kurumların soruna yaklaşımı biraz daha farklı. Umarız ki umutların kırıldığı bir aşamada başlattığımız bu çalışmamız yetkililer tarafından bu sürecin kalıcı çözümü ve silahların kalıcı susması gibi bir sürece evrilir. Bu yüzden birlikte irade oluşturmak için bir araya geldik. Umarım ki bu çalışma bütün ellerin tetiklerden çekilmesine bir ön adım olur” dedi.

Tahmaz’ın ardından söz konusu kurumlar adına hazırlanan ortak metni okuyan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, ”Bizler; fiziksel, ruhsal, toplumsal ve hatta siyasal bir ‘iyilik halinde’ yaşayan sağlıklı bir toplum olmak istiyoruz” diye konuştu.

ÇATIŞMA ORTAMI RUHSAL VE TOPLUMSAL OLARAK YIPRATTI

On yıllardır süren çatışma ortamının herkesi fiziksel olarak yıprattığını, 40 bin ölüm ve büyük bir ekolojik yıkıma yol açtığını belirten Çerkezoğlu, yaşatmaya değil silahlanmaya milyar dolarların harcandığına dikkat çekti. Çerkezoğlu, “Bu ‘çatışma’ ortamı bizleri ruhsal olarak yıprattı. Öleni ve öldüreni kardeş olan bu topraklardaki bunca cenaze töreni ve yakılan ağıtlar toplumun dokusunda büyük bir tahribat yarattı. Nu “çatışma” ortamı bizleri ‘toplumsal’ olarak da yıprattı. Saldırganlık ve linç atmosferi yaygınlaşmaya başladı. En temel demokratik etkinliğin dahi bu linç kültürüne muhatap kalabileceği günleri yaşıyoruz” dedi.

Çatışmalı ortamın bir diğer sonucunun da siyasal açıdan yıpranma olduğuna işaret eden Çerkezoğlu, “Yıllardır inkar edilen, askeri operasyonların, silahların çözemediği, ‘asalım’cıların çözemediği, bu haliyle ‘açılım’cıların da çözemeyeceğinin anlaşıldığı Kürt sorununda çözümsüzlük dayatmasıyla baş başa bırakılıyoruz. Bizler, bu toplumun aklını ve vicdanını temsil eden tüm güçleri, Kürt sorunundaki ölme ve öldürme kısır döngüsüne yeter demeye çağırıyoruz. Çözümsüzlüğe ve yıkıma karşı aklın ve vicdanın sesini silahlardan daha güçlü bir ses halinde duyurmanın zamanıdır” diyerek konuşmasını sürdürdü.

ÇÖZÜM TALEPLERİ

Artık silahları tamamen susturmanın, parmakları tetiklerden uzaklaşmasını sağlamanın ve çözümü ülke siyasetini yönlendirenlerin inisiyatifine bırakmamanın zamanı olduğunun altını çizen Çerkezoğlu, söz konusu kurumların çözüm taleplerini şu şekilde sıraladı:

* Yani toplum olarak demokratik ve adil bir çözüm istemenin zamanıdır.

* Biz aşağıda imzası olan kurumlar, bu sorunu görüyoruz. Çözülebilmesi için önce toplumun ortak bir sorununun olduğunu benimsemesi gerektiğini biliyor, çözümün her düzeyde ( sendikasından, meslek odasına, derneğinden siyasi partilerine ve sivil inisiyatiflere kadar) tüm muhataplarıyla tartışılarak bulunabileceğine inanıyoruz.

* Bu ülkede yaşayan akıl ve vicdan sahibi herkesi, 26 yıllık çatışmanın yarattığı travma ve toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmeye, birbirimizi anlamaya, acılarımızı paylaşmaya çağırıyoruz. Ve toplumsal birliğimizi inşa etmek üzere birbirimize karşı saygı, kardeşlik, özgürlük, demokrasi, hukuk ve eşitlik temelinde bir araya gelmemiz gerektiğini söylüyoruz.

Açıklama metnine imza koyan 376 kurum arasında, KESK Şubeler platformu, İstanbul Tabip Odası, Türkiye Barış Meclisi İstanbul Girişimi, SODEV, İHD, PSAKD, Küresel BAK, DİSK’e bağlı bazı sendikalar ve daha yüzlerce kurum yer alıyor.

İstanbul YETER diyor!

Sendika.org – 26.08.2010

İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Barış Meclisi Girişimi’nin çağrısıyla ortak bir deklarasyon yayınlayan 347 kurum, “Şimdi silahları susturmanın, parmakların tetiklerden uzaklaşmasını sağlamanın, Kürt sorununda demokratik ve adil bir çözüm istemenin zamanı” dedi.

Aralarında pek çok sendika, meslek örgütü, demokratik kitle örgütü, dernek, vakıf, girişim ve inisiyatifin bulunduğu 347 kurum bugün (26 Ağustos) saat 12.00’de Mecidiyeköy Kültür Merkezi’ndeki basın toplantısında bir araya geldi. Basın toplantısında 347 kurum tarafından imzalanan ve yeni imzalara açılan metin kamuoyu ile paylaşıldı.

“Yeter” başlıklı ortak metni İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu okudu. Çerkezoğlu, toplumsal muhalefetin gündemi ne kadar yoğun olursa olsun, ülkede herkesin yaşamını derinden etkileyen ve görmezden gelinemeyecek bir Kürt sorunu olduğunu ve bu konuda çözümsüzlüğe artık bir yeter denmesi gerektiğini belirtti. Bu bir araya gelişin önümüzdeki dönemde daha da geliştirileceğini ve neler yapılacağı üzerine geniş katılımlı tartışmalar yürütüleceğini belirten Çerkezoğlu daha sonra tüm imzacı kurum temsilcilerini sahneye davet etti.

Basın açıklamasının ardından kurum temsilcileri ile bir toplantı yapıldı.

Deklarasyonun tam metni:

YETER!

Bizler; fiziksel, ruhsal, toplumsal ve siyasal bakımdan “iyilik halinde“ yaşayan bir toplum olmak istiyoruz.

On yıllardır süren bu “çatışma” ortamı bizleri fiziksel olarak yıprattı. 40 bin ölüm, büyük bir ekolojik yıkım ve yaşatmaya değil silahlanmaya harcanan milyar dolarlar…

Bu “çatışma” ortamı bizleri ruhsal olarak yıprattı. Öleni ve öldüreni kardeş olan bu topraklardaki bunca cenaze töreni ve yakılan ağıtlar toplumun dokusunda büyük bir tahribat yarattı.

Bu “çatışma” ortamı bizleri “toplumsal” olarak da yıprattı. Saldırganlık ve linç atmosferi yaygınlaşmaya başladı. En temel demokratik etkinliğin dahi bu linç kültürüne muhatap kalabileceği günleri yaşıyoruz.

Bu “çatışma” ortamı bizleri “siyasal” olarak da yıprattı. Yıllardır inkar edilen, askeri operasyonların, silahların çözemediği, ‘asalım’cıların çözemediği, bu haliyle ‘açılım’cıların da çözemeyeceğinin anlaşıldığı Kürt sorununda çözümsüzlük dayatmasıyla baş başa bırakılıyoruz.

Yeter!

Bizler, bu toplumun aklını ve vicdanını temsil eden tüm güçleri, Kürt sorunundaki ölme ve öldürme kısır döngüsüne yeter demeye çağırıyoruz. Çözümsüzlüğe ve yıkıma karşı aklın ve vicdanın sesini silahlardan daha güçlü bir ses halinde duyurmanın zamanıdır!

Silahları susturmanın, parmakların tetiklerden uzaklaşmasını sağlamanın, çözümü ülke siyasetini yönlendirenlerin inisiyatifine bırakmamanın, yani toplum olarak demokratik ve adil bir çözüm istemenin zamanıdır.

Biz aşağıda imzası olan kurumlar, bu sorunu görüyoruz. Çözülebilmesi için önce toplumun ortak bir sorununun olduğunu benimsemesi gerektiğini biliyoruz. Çözümün her düzeyde ( sendikasından, meslek odasına, derneğinden siyasi partilerine ve sivil inisiyatiflere kadar) tüm muhataplarıyla tartışılarak bulunabileceğine inanıyoruz.

Bu ülkede yaşayan akıl ve vicdan sahibi herkesi, 26 yıllık çatışmanın yarattığı travma ve toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmeye, birbirimizi anlamaya, acılarımızı paylaşmaya çağırıyoruz. Ve toplumsal birliğimizi inşa etmek üzere birbirimize karşı saygı, kardeşlik, özgürlük, demokrasi, hukuk ve eşitlik temelinde bir araya gelmemiz gerektiğini söylüyoruz.

İstanbul çözümsüzlüğe ‘artık yeter’ diyor

Emek Dünyası Net – 26.08.2010

İstanbul’da “İstanbul artık yeter diyor” sloganı etrafında bir araya gelen 376 kitle örgütü, KCK’nin 13 Ağustos’ta ilan ettiği “Eylemsizlik” kararına karşılık verilmesini istedi.

Kürt sorunun adil ve barışçıl çözüme kavuşturulması için “İstanbul artık yeter diyor” sloganı ile bir araya gelen 376 kitle örgütü, Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde düzenledikleri basın toplantısı ile, konuya ilişkin görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Aralarında KESK, DİSK, Barış Meclisi, SODEV, Doğu ve Güneydoğu Dernek Federasyonu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Eczacı Odası’nın da bulunduğu 376 kitle örgütü, siyasi parti ve meslek odalarının bir araya geldiği toplantıda açılış konuşmasını Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz yaptı. Tahmaz, son yıllarda Kürt sorunuyla ilgili çok çeşitli toplantılar ve çağrılar yapılmakla birlikte ilk defa bu derece geniş bir mutabakat sağlandığına dikkat çekti.

“ELLER TETİKTEN ÇEKİLMELİ”

Oluşturdukları bu geniş birliktelikle sorunu sahiplenmeyi amaçlayan bir çalışma yapmak istediklerini dile getiren Tahmaz, “Umuyoruz ki umutların kırıldığı bir aşamada başlattığımız bu çalışmamız yetkililer tarafından bu sürecin kalıcı çözümü ve silahların kalıcı susması gibi bir sürece evrilir. Bu yüzden birlikte irade oluşturmak için bir araya geldik. Umarım ki bu çalışma bütün ellerin tetiklerden çekilmesine bir ön adım olur” diye konuştu.

“ASALIMCILAR ÇÖZEMEDİĞİ, ‘AÇILIMCILARIN DA ÇÖZEMEYECEĞİ ANLAŞILDI”

Tahmaz’ın konuşmasından sonra kurumlar adına hazırlanan ortak basın metni İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu tarafından okundu. Fiziksel, ruhsal, toplumsal ve hatta siyasal bir ‘iyilik halinde’ yaşayan sağlıklı bir toplum olmak istediklerini dile getiren Çerkezoğlu, “Bu çatışma ortamı bizleri siyasal olarak da yıprattı. Yıllardır inkâr edilen, askeri operasyonların, silahların çözemediği, ‘asalımcılar’ın çözemediği, bu haliyle ‘açılımcılar’ın da çözemeyeceğinin anlaşıldığı Kürt sorunu çözümsüzlük dayatmasıyla baş başa bırakıldı” dedi.

“AKLIN VE VİCDANIN SESİNİ DUYURMANIN ZAMANIDIR”

Toplumun aklını ve vicdanını temsil eden tüm güçleri Kürt sorunundaki “ölme ve öldürme” kısır döngüsüne yeter demeye davet ettiklerini belirten Çerkezoğlu, çözümsüzlüğe ve yıkıma karşı aklın ve vicdanın sesini silahlardan daha güçlü bir ses halinde duyurmanın tam zamanı olduğunu vurguladı. Çerkezoğlu, Kürt sorununun çözülebilmesi için önce toplumun ortak bir sorunu olduğunun benimsenmesi gerektiğinin altını çizdi.

“ÇÖZÜMÜN MUHATAPLARIYLA ÇÖZÜLECEĞİNE İNANIYORUZ”

Bunun yanı sıra çözümün her düzeyde (sendikasından, meslek odasına, derneğinden siyasi partilerine ve sivil inisiyatiflere kadar) tüm muhataplarıyla tartışılarak bulunabileceğine inandıklarının vurgulayan Çerkezoğlu, şunları belirtti: “Bu ülkede yaşayan akıl ve vicdan sahibi herkesi, 26 yıllık çatışmanın yarattığı travma ve toplumsal gerçekliğimizle yüzleşmeye, birbirimizi anlamaya, acılarımızı paylaşmaya çağırıyoruz. Ve toplumsal birliğimizi inşa etmek üzere birbirimize karşı saygı, kardeşlik, özgürlük, demokrasi, hukuk ve eşitlik temelinde bir araya gelmemiz gerektiğini söylüyoruz.”

Açıklamanın ardından 376 kitle örgütü temsilcisinin katıldığı ve çözüm formülleri üzerinde tartışmaların yürütüldüğü toplantıya geçildi.

Dünyadan Haberler

Pentagon Avrupa’yı pençesine alıyor

Intelligence Daily – 30.08.2010

ABD, NATO sayesinde Avrupa ülkeleri üzerindeki nüfuzunu gün geçtikçe artırıyor. Müttefik ülkelerde yaptığı tatbikat ve incelemeleri artıran ABD, Soğuk Savaş sonrası en büyük blok oluşumunu bu yolla yapıyor.

Hem ABD’nin hem de Avrupa dışındaki ilk savaşını veren NATO’nun tarihindeki en uzun mücadelesi olan Afganistan savaşı, 10’uncu yılını doldurmaya yaklaşıyor.

NATO’nun Afganistan’da Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne (ISAF) bağlı 120 bin, ABD’nin komutasında ise 30 bin askeri bulunuyor. Son olarak Malezya, NATO güvenlik güçlerine asker takviyesinde bulunmuş, böylece Afganistan savaşına asker gönderen ülke sayısı 47’ye çıkmıştı.

Tarihte hiçbir savaşta bu kadar çok ulus aynı komutanlık altında ve tek bir ülkede savaşa katılmamıştı. NATO’ya üye olan 28 ülkenin tümü Afganistan’a asker gönderdiği gibi, Avrupa, Güney Kafkaslar, Güney Pasifik, Asya, Afrika ve Güney Amerika’daki müttefiklerden de destek alındı. Kısaca Afganistan’a dünyanın tüm kıtalarından asker gitti.

İkinci Dünya Savaşı’ndan, hatta yüzyıllardan beri tarafsız olan Avrupa ülkeleri, NATO’ya asker gönderdi. Bu ülkelerin birçoğu Barış için Ortalık (PfP) programı kapsamında asker desteğinde bulundu. Ancak bu program, aslında 12 Doğu Avrupa ülkesini dünyanın tek askeri bloğu haline getirmek ve Irak ile Afganistan savaşları için konuşlanma merkezi olarak kullanmayı amaçlıyor.

Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya’yı içine alacak bu plandan en çok yararlanan kurum, doğal olarak ABD Savunma Bakanlığı Pentagon.

Ermenistan, Azerbaycan, Avusturya, Bosna, Finlandiya, Gürcistan, İrlanda, Makedonya, Karadağ ve İsveç’in ordularını Afganistan savaşı için eğiten PfP programı, oluşturduğu savaş gücüne bu ülkelerin tecrübesini katarken, gelecekteki askeri operasyonlar için de güç oluşturuyor.

Programın içerdiği stratejinin bir diğer amacı, Afganistan dışındaki bölgelerle de uyumlu, daha sık ve geniş çaplı askeri tatbikatlar düzenlemek ve PfP ülkelerinin cephaneliğini insansız hava araçları, taarruz helikopterleri, gelişmiş savaş uçakları gibi savaş araçları ile genişletmek.

SON KURBAN İSVEÇ

Neredeyse 200 yıldır savaş görmemiş olan İsveç askerleri, bu sürenin ardından ilk kez ISAF gücü altında Afganistan’da çeşitli operasyonlara katıldı. 1 Temmuz’da, İsveç hükümeti ordu görevini tamamen gönüllü kılan 109 yıllık uygulamayı kaldırdı. Kısaca, ordu NATO standartları ve taleplerine göre özelleştirildi. Bu şekilde, “İsveç askerleri gelecekte dış ülkelerde kendi rızaları dışında görevlere gönderilebilecek. Bunu reddeden askerler ise mesleklerinden olacak.”

Geçtiğimiz yıl İsveç 10 gün süren Loyal Arrow 2009 NATO tatbikatına ev sahipliği yaptı. Botni Körfezi’nin tanık olduğu en büyük tatbikat, gözlemcilere göre Baltık ülkeleri, Güney Kafkaslar ve diğer bölgelerde bir gün NATO güçlerinin Rus kuvvetleriyle doğrudan temasa geçebileceği hayali senaryolar üzerine kurulmuş olabilir.

Bu yılın Mayıs ayında ise NATO’nun en üst düzey komutanı Amiral James Stavridis, İsveç’i ziyaret ederek denetimlerde bulundu, hükümeti Afganistan’a 500 asker yolladığı için övdü ve hükümetin önde gelen isimleriyle görüştü.

NATO, bünyesine yeni devletler kazandırarak Pentagon’un bu ülkeleri kendi ağına katmasına izin verdi. Son beş yıl içinde, NATO’nun alanı içinde bulunan Bulgaristan, Romanya ve Polonya’da Washington eğitim, füze sistemleri, stratejik hava taşımacılığı üsleri elde etti.

ESKİ SOVYET TOPRAKLARINA ÇIKARMA

Haziran ayında, Baltık Denizi’nde düzenlenen ve İsveç dâhil 12 ülkenin katıldığı en büyük NATO tatbikatı BALTOPS’da, bir zamanlar Sovyet Rusya toprağı olan Estonya’nın kumsallarına 130 ABD askeri çıkarma provası yaptı. Aynı anda, yine Estonya’da Avrupa’daki ABD Hava Kuvvetleri bir tatbikat düzenledi. Bu tatbikatın benzeri geçen yıl İsveç’te yapılmıştı.

Haziran ayının ortasına gelindiğinde, ISAF gücünde yer alan İsveç askerlerine ilk taktik insansız hava aracının teslim edileceği açıklandı. Aynı hafta içinde Finlandiya hükümeti, NATO Karşılık Gücü’ne (NRF) katılmak için teklif götüreceğini açıkladı.

Haziran sonu ve ağustos ayı başında düzenlenen tatbikatta ise ABD Hava Kuvvetleri 555’inci hava filosu iki hafta boyunca İsveç Hava Kuvvetleri’yle 180’den fazla uçuş yaptı. Tatbikatta İsveç güçlerinin başında bulunan Yarbay Harri Larsson, “Hükümetimiz dış ülkelerdeki görevler için kapasitemizi artırmamızı istiyor. Bu yüzden NATO ve Birleşmiş Milletler’e (BM) en çok katkıda bulunan ABD’yle işbirliği içinde olmalıyız” dedi.

Son on bir yıllık genişleme sürecinde, NATO uluslararası alanda askeri blok oluşturma programına devam ederken, bu program kapsamında Avrupa’da hiçbir devlet tarafsız kalamıyor ve dış ülkelerdeki savaşlar dahil askeri operasyonlara katılmaya mecbur ediliyor. İsveç ise, Soğuk Savaş sonrasında Pentagon’un ağına düşen ülkelerin sadece son örneğini oluşturuyor.

  • Bu makale Intelligence Daily haber sitesinde Rick Rozoff’un imzasıyla “Pentagon’s New Global Military Partner: Sweden” başlığı altında yayımlanmıştır.

Özgürlüğün faturası

Sabah – 27.08.2010

27.08.2010 Irak’tan çekilen ABD, geride siyasi kriz ve şiddetin pençesinde bir ülke bırakıyor. Yedi yılda altyapısı çöken Irak’ın geleceği hâlâ belirsiz. Şiddet yeniden tırmanıyor. İki milyona yakın Iraklı mülteci oldu

Irak’taki muharip misyonunu 31 Ağustosta resmen sonlandırmaya hazırlanan ABD, 2011 yılının sonuna kadar ülkedeki tüm birliklerini geri çekecek. Irak’ta yaklaşık 7,5 yıl süren işgalin ardından birlikler geri çekilirken, ülkede seçimlerden aylar sonra yeni bir hükümetin kurulmasında hala anlaşmaya varılamadı. Reuters haber ajansının, Birleşmiş Milletler, Irak Merkez Bankası, Irak Sağlık Bakanlığı, ABD kuvvetleri, Irak Merkezi İstatistik Kurumu ve Iraklı yetkililerden elde ettiği verilere göre, yıllarca süren savaşın ardından Irak’ın bugünkü durumu şöyle:

Şiddet olayları:

Her ay 200 ila 300 sivil bombalı saldırılarda ya da suikastlerde yaşamını yitiriyor. Bu sayı, mezhep savaşının yaşandığı 2006-2007 yıllarında 3 bini buluyordu.

Irak İnsan Hakları Bakanlığının verilerine göre, 2009’daki şiddet olaylarında 4 bin 68 sivil öldü, 15 bin 935’i yaralandı.

Şiddet olaylarının sayısındaki düşüşe rağmen her gün 15 kadar bu tür olay meydana geliyor.

Mültecilerin durumu:

Mezhep çatışmaları nedeniyle en az 1,5 milyon Iraklı evlerini terk ederek ülke içinde başka bir bölgeye taşınmak zorunda kaldı.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine kayıtlı mülteci sayısı 207 bin, ancak yurt dışında yaşayan Iraklıların toplamının 3 milyonu bulabileceği belirtiliyor. Mart ayında yapılan genel seçimde 300 bine yakın Iraklı büyükelçiliklerde oylamaya katıldı.

Ekonomi:

Resmi verilere göre, ülkedeki işsizlik oranı yüzde 18, ancak uzmanlar gerçek rakamın yüzde 30’a yakın olduğunu düşünüyor. İnsanlar yasal bir geçim kaynağı bulamadıklarında silahlanarak suça yöneliyor.

Hükümet gelirlerinin yüzde 95’inden fazlası petrol ihracatında elde ediliyor.

Irak, petrol rezervlerini geliştirmek için global petrol şirketleriyle çeşitli anlaşmalara imza attı.

Evlerin büyük bölümüne günde sadece birkaç saat elektrik veriliyor. Elektriklerin kesilmesi Irak’taki en büyük şikayet konularından biri.

Ülkedeki güç kapasitesi 9 bin megavatken, sıcaklıkların 50 dereceye ulaştığı yaz aylarında talep 14 bin megavatı buluyor.

Uluslararası Kızıl Haç Komitesinin alıntı yaptığı hükümet istatistiklerin göre, 30 milyon nüfuslu ülkede her 4 kişiden biri güvenli içme suyuna ulaşamıyor.

Suç oranı:

İnfaz edilmeyi bekleyen idam mahkumlarını sayısı, 2009 yılının sonunda yaklaşık 1200 idi.

Güvenilir bir istatistik olmamasına karşın her ay aralarında çocukların da bulunduğu onlarca kişi militanlarca fidye için kaçırılıyor.

Bankalara, altın pazarına ve devlet kurumlarının maaşlarını taşıyan görevlilere düzenlenen kanlı saldırıların sayısı artıyor. Bu hafta soyguncular 5 hükümet yetkilisini öldürerek, petrol rafinerisinde çalışanlara ait 400 bin doları çalmıştı. Mayıs ayında da Bağdat’taki altın pazarına düzenlenne saldırıda 14 kişi ölmüştü.

Fakirlik ve yolsuzluk:

7 milyon kişi yani nüfusun yüzde 23’ü fakirlik sınırının altında.

İşgalden önce de ülkedeki önemli sorunlardan biri olan yolsuzluk, savaşın yarattığı kaosla birlikte daha da arttı.

Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2009 Yolsuzluk Algılama Endeksinde, Irak 180 ülkenin arasında 176. sırada yer aldı.

Toplum:

10-18 yaşlarındaki Iraklı gençlerin 300 binden fazlası hiç okula gitmemiş.

BM tarafından yapılan bir anket, gençlerin yüzde 62’sinin bilgisayar kullanmadığını ortaya koydu.

Aynı ankete göre, yine gençlerin yüzde 62’si bir kız çocuğunun ailenin şerefine leke sürmesi durumunda bir akrabası tarafından öldürülebileceğini düşünüyor. Yüzde 92’si de bir kadının işe gitmeden önce izin istemesi gerektiği konusunda hem fikir.

Sağlık Bakanlığına göre, yatak sayısı 35 bin olan Irak’ta bu sayının 95 bine çıkarılması gerekiyor.

Bu konuda resmi bir veri olmamasına karşın, yetkililere göre, ülkedeki dulların sayısı en az 1 milyon, yetimlerin sayısı ise 3 milyon.

ABD’nin geride bıraktığı Irak’ın tablosu

Hürriyet/Reuters – 27.08.2010

ABD ordusu yedi buçuk yıllık savaşın ardından askeri operasyonlarını sonlandırdığı Irak’tan 2011’in sonunda geri çekilmeye hazırlanıyor. Ancak ülkede istikrar ve güvenliğin sağlandığını söylemek çok zor.

Irak’ta Şiilerin başını çektiği, Sünnilerin güçlendirdiği ve Kürt grupların sürdürdüğü güç mücadelesi devam ederken Mart ayında yapılan genel seçimlerden bu yana hükümet kurulamadı.

ABD Başkanı Barack Obama’nın seçmenlerine verdiği söz doğrultusunda 31 Ağustos tarihinden itibaren ülkedeki asker sayısını 50 bine indirmeye kararlı. Ancak Irak’taki durum pek de iç açıcı değil.

ŞİDDET

Irak’ta her ay, düzenlenen bombalı saldırı ve suikastlar sonucu 200 ile 300 kişi hayatını kaybediyor. Bu rakam, mezhep çatışmalarının dorukta olduğu 2006-2007 yıllarında aylık 3 bin civarındaydı.

Irak İnsan Hakları Bakanlığı’nın verilerine göre, 2009 yılında yaşanan şiddet olayları nedeniyle 4 bin 68 sivil hayatını kaybederken, 15 bin 935 kişi de yaralandı.

Şiddet olaylarında azalış olduğu bildirilmesine rağmen, ülkede isyancılar veya militanlar her gün 15 saldırı düzenliyor.

GÖÇMENLER

En az 1.5 milyon insan mezhep çatışmaları yüzünden evlerini terk ederek Irak’ın farklı bölgelerine göç etmek zorunda kaldı.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin belirlediğine göre komşu ülkelere göç eden Iraklı mültecilerin sayısı 207 bin. Ancak dış ülkelerde yaşayan toplam Iraklı sayısının 3 milyon civarında olabileceği tahmin ediliyor. Mart ayında yapılan seçimlerde, yabancı ülkelerde yaşayan 300 bine yakın Iraklı büyükelçiliklerde oy kullandı.

SUÇ VE ADALET

2009’un sonunda, idam edilmeyi bekleyen suçlu sayısının 1,200 olduğu tahmin ediliyor.

Mezhep çatışmalarının artışıyla isyancı ve militan grupların suç işleme oranı yükseliyor. Suç oranları hakkında güvenilir istatistikler bulunmuyor ancak çocukların da aralarında bulunduğu onlarca insanın her ay fidye için kaçırıldığı düşünülüyor.

Suçlular altın piyasası, bankalar ve devlet memurlarına kanlı saldırılar düzenledi. Bu hafta içinde petrol rafineri çalışanlarının maaşlarını çalmak için yapılan 400 bin dolarlık bir hırsızlıkta beş devlet çalışanı hayatını kaybetti. Mayıs ayında ise Bağdat altın piyasasında 14 kişi öldü.

EKONOMİ:

Resmi işsizlik rakamı yüzde 18 ancak uzmanlar bu rakamın aslında yüzde 30 civarında olduğunu düşünüyor. İşsizlik genel olarak, silahlara sarılma tehlikesi olan veya yasal destek bulamadıkları takdirde suça yönelebilecek genç yaştaki Iraklıları etkiliyor.

Devletin gelirlerinin yüzde 95’inden fazlası petrol ithalatından sağlanıyor.

Dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip Irak, rezervlerini geliştirmek için küresel petrol firmalarıyla anlaşmalar imzaladı. Bu şekilde, ülkenin günlük petrol üretimi 12 milyon varil olan Suudi Arabistan’la başa baş hale gelmesi ve yeniden inşası için gereken milyarlarca doları elde etmesi mümkün.

ALTYAPI HİZMETLERİ

Irak’taki hanelerin büyük çoğunluğuna her gün sadece birkaç saat elektrik sağlanabiliyor. Sürekli kesilen elektrik ülkedeki en büyük sorunlardan biri oluşturuyor.

Irak’ın mevcut enerji kapasitesi yaklaşık 9 bin MW. İhtiyacın ise sıcaklığın çok yüksek olduğu yaz aylarında 14 bin MW’ı geçtiği belirtiliyor. Uluslararası Kızıl Haç Komisyonu’nun verdiği rakamlara göre, 30 milyon nüfuslu Irak’ta her dört kişiden birinin temiz suya erişimi yok.

YOKSULLUK

Yoksulluk sınırının altında yaşayan yedi milyon Iraklı var. Bu da ülke nüfusunun yüzde 23’üne tekabül ediyor. Bazı Iraklılar ciddi yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.

YOLSUZLUK

ABD işgalinden bu yana artan kaos, ülkede işgal öncesinde de var olan yolsuzlukların iyice artmasına neden oldu. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2009 yılında yayımladığı yolsuzluk endeksinde Irak 180 ülke arasında 176’ıncı sırada yer aldı.

TOPLUM

10 ile 18 yaş arasında olan 300 binden biraz daha fazla Iraklı genç hayatlarında hiç okula gitmedi. Kısa bir süre önce BM’nin yaptığı bir araştırma Iraklı gençlerin yüzde 65’inin bilgisayar kullanmayı bilmediklerini ortaya çıkardı. Aynı araştırma, gençlerin yüzde 62’sinin genç kızların ailenin namusunu lekelemekten dolayı aile üyelerinden biri tarafından öldürülebileceğine inandığını, yüzde 92’sinin ise kadınların işe gitmeden önce izin istemesi gerektiğini savunduğunu ortaya çıkardı.

HASTANELER

Irak’ta sağlık hizmetleri için yeterli sayıda ve kapasitede hastane yok. Sağlık Bakanlığı hastanelerde olması gereken yatak sayısının 95 bin olması gerektiğini belirtirken, bu rakam şu an 35 bin.

MAYINLAR

BM Kalkınma Programı ve UNICEF, geçtiğimiz yıl yayımladığı bir raporda Irak’ın en fazla mayın döşenmiş ülkelerden biri olduğunu belirtti. Ülkenin sınır bölgelerinde ve güneydeki petrol yatakları civarında en az 20 milyon mayın bulunduğu belirtildi.

DUL VE YETİMLER

Yaşanan onlarca yıllık savaşın ardından dul ve yetimlere yönelik resmi veri bulunmuyor. Ancak tahminler dul sayısının en az 1 milyon, yetim sayısının ise 3 milyon olduğu yönünde.

Uluslararası Kızılhaç: Irak’ta onbinler hala kayıp

Hürriyet – 29.08.2010

Uluslararası Kızılhaç Komitesi, İran’la savaş (1980-88), Körfez Savaşı (1990-91) ve ülkenin 2003’te işgalini izleyen çatışmalardan bu yana Irak’ta onbinlerce kişinin hala kayıp olduğunu bildirdi.

30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü dolayısıyla Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden yapılan açıklamada, Irak’ta savaşların etkisinin insanlar tarafından yıllardır, hatta çok daha uzun zamandır hissedildiği ve binlerce kişinin hala kayıp yakınlarından bir haber almayı umdukları belirtildi.

Uluslararası kuruluştan yayımlanan açıklamada, “Bölge hükümetlerini bu kayıp insanlar konusunda bilgi sağlama çabalarını sürdürmeye çağırıyoruz” denildi.

İran-Irak savaşı sırasında bir milyon, diğer iki savaşta da onbinlerce kişi hayatını kaybetti.

Irak’tan eve dönüş

Radikal – 30.08.2010

ABD’nin Irak’tan çektiği muharip askerler ülkelerine dönerken, ailelerine kavuştukları anlar, Vietnam Savaşı sonrası manzaraları andırıyor. Dün Washington’a inen 3. Piyade Alayı’ndan 124 asker sevdikleriyle sarmaş dolaş oldu. Çoğu 12 aydır görmediği sevgilisinin boynuna atladı, bazıları ağlayarak çocuklarına koştu.

Barıştan ürkmek

Radikal – 28.08.2010 / Ayşe KARABAT

Barışı istemeyenlerin yalnızca savaştan çıkar sağlayanlar olduğunu düşünülür hep. Oysa bazen halklar da istemezler barışı.

Savaş, insanlığa atfedilen o kıymetli değerlerin tıpkı kan kaybeder gibi oluk oluk kaybına yol

açsa da, ne yazık ki, bazen halklar için güvenli bir limanmış gibi algılanır. Ne de olsa savaş altında yaşamanın kolaylıkları da vardır, düşünmeyi gerektirmez, ahlaki değerleri sorgulamak lüks kabul edilir.

Ne de olsa her şey mübahtır savaşta. Hele ki, uzun süreden beri savaşılıyorsa, barış yalnızca belirsiz bir gelecek vaadi gibi algılanır.

Ama elbette kolay değildir korktuğunu, ürktüğünü itiraf etmek. Sözüm ona kahramanlık öykülerinin arkasında, ‘bütün dünya bize karşı’ yersiz inancının arkasında, bir yandan barış yapıyormuş gibi gözüküp, bir yandan da o barışı engelleyecek ne kadar şey varsa onlara devam etmenin temelinde her geçen gün çürüdüğünü fark etmemenin arkasında hep bu korku vardır.

İnsanlık tarihinin en korkunç trajedisinin ardından bir mülteci devleti olarak kurulan İsrail dünyanın neresinde olursa olsun, her Yahudi için zulümden kaçılacak bir güvenli bir vatan olma amacındaydı, ama bunu yaparken halksız bir vatan üzerine kurulduğu yalanına kendini inandırdı. Önce o vatan üzerindeki halklarla savaştı, sonra gözünü başka topraklara dikti, ardından düşman bellediklerini yok etmek için her yolu mübah saydı, arkasından düşmanlarının çocuklarına kıymaya başladı, bir sonraki aşamada ‘dost’ bir ülkenin dokuz vatandaşını öldürmekten çekinmedi. Çünkü bu süreç bir kez başlayınca durması mümkün değil.

İsrail’de aile içi şiddetin bu kadar yaygın olması şiddetin meşru bir yol olduğuna inandırılmaktan. Bazı Doğu Yahudilerinin çocuklarının Batı Yahudileri ile aynı okula gitmesinden hoşlanmaması ve okulun bahçesini ortadan ikiye bölmesi, utanç duvarının yapılmış olmasından, İsrail ordusu içinde, terfilere müdahale etmek için sahte doküman üretmek, her ordu mensubunun kendisini her şeyi yapmaya hakkı olduğunu düşünmekten, çünkü savaşlar sırasında yapılan bütün kuralsızlıklara göz yumuldu. İyi de nereye kadar?

Bugünlerde İsrail, yabancı işçilerin 400 çocuğunun kaderini konuşuyor, daha doğrusu onları sınır dışı edip etmemeyi.

İsrail, Filistin üzerinde tam bir sömürgeci ekonomi kurmuştur, Filistin’in ekonomik olarak gelişmesine izin vermez. Ama özellikle İkinci İntifada’dan sonra Filistinli işçilerin İsrail içinde çalışmasına da izin vermedi. Onların yerini yabancı işçiler doldurdu. İsrail açısından, devletin Yahudi karakteri, ama inanç sistemi ve onun değerleri üzerinden değil, ırksal anlamda Yahudi karakteri barış çok ürkütücü olduğu için vazgeçilmez. Yabancı işçilerle ilgili düzenlemeler de bu temeller üzerinde yapıldı. Yabancı işçilerin yalnızca belli bir dönem için çalışması, sonra da ülkeyi terk etmeleri planlandı. Ama insan bu. Öyle olmuyor. Özel iş sözleşmelerinde aile kurmayı engelleyen maddeler olsa da, o işçilerin çocukları oldu. İsrail’de okullara gittiler, İbranice konuşuyorlar, bazıları anne ve babalarının ülkesini görmediler bile. İsrailli oldular sonuçta. Ama şimdi İsrail, o çocukların bir kısmını, çocuk haklarına aykırı olmasına rağmen sınır dışı etmeyi planlıyor. Bunun için kurulan komisyon kriterler belirlemeye çalışıyor. Elbette, İsrail içinde Başbakan Benjamin Netenyahu’nun eşi Sarah’dan, İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez’e kadar bu işe karşı çıkanlar var, ama yine de iş dönüp dolaşıp devletin ırksal anlamda Yahudi karakterini korumaya dayanıyor. Özetle İsrail’de bazıları 400 yabancı çocuğun, bebeğin ne kadar İsrail kültürü almış olurlarsa olsunlar, gelecek için bir tehlike oluşturduğunu düşünüyor.

Bu önemli bir dönüm noktası İsrail için. Bu çocukları sınır dışı etmeye karar verirse, yukarıda sorduğum ‘nereye kadar’ sorusunda yeni bir aşamaya geçilecek. O çocuklardan sonra sırada kim olacak, İsrail vatandaşı olduğu halde, Filistinli olanlar mı? Hoş, Lieberman sayesinde o bile tartışılmaya başlandı artık İsrail’de.

İçten içe yıkılıyor İsrail. Barıştan korkan bütün toplumların başına geleceği gibi, her geçen gün oluk oluk kendi değerlerinden kaybediyor.

Dünyanın İsrail’in barış korkusunu yenmesine yardım etme zamanı çoktan geldi de geçti. Ama bunun yolu, İsrail devletinin politikalarına göz yummaktan ya da yarım ağız eleştirmekten, ya da sonuç alınmayacağı belli görüşmelere Filistinlileri zorlamaktan değil, İsrail’in barış korkusunu yenmesi için onu gerçekten gerçekçi bir biçimde cesaretlendirmekten geçiyor.

Ortadoğu barışının önünde aşılması zor engeller var

Zaman – 30.08.2010

İsrail ve Filistin, iki yıl önce rafa kaldırılan doğrudan barış görüşmelerine 2 Eylül’de ABD Başkanı Obama’nın arabuluculuğunda tekrar başlayacak. Ancak Obama’nın önündeki seçim takvimi, İsrail’de her an dağılabilecek bir koalisyon hükümetinin bulunması ve Filistin lideri Abbas’ın meşruiyet sorunu, görüşmelere ilişkin beklentileri azaltıyor.

ABD Başkanı Barack Obama’nın öncülüğünde Filistin ve İsrailli liderlerin başlatmayı planladığı Ortadoğu barış sürecinin önünde aşılması çok zor engeller bulunuyor. Daha önceki ABD başkanları Bill Clinton ile baba ve oğul Bush’ların yapamadığını yapmak isteyen Obama’nın önünde kasım ayında Kongre ve 2012 yılında da başkanlık seçimleri var. Dolayısıyla Ortadoğu barış sürecinin yürürlüğe konabilmesi ve bir sonuç alınabilmesi için İsrail’e baskı yapmak zorunda olan Obama’nın bu şansı pek bulunmuyor.

Aynı şekilde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da her an dağılma emareleri gösteren bir koalisyon hükümeti bulunuyor. Bu hükümette en soldan, aşırı sağa pek çok parti bulunuyor. Netanyahu’nun verebileceği en küçük bir taviz bile koalisyon hükümetinin sonu olabilir. Üç lider arasında en zayıf halka ise şüphesiz Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas. Geçtiğimiz yıl başında görev süresi biten Abbas’ın Filistinliler arasındaki popülaritesi de gittikçe eriyor. Abbas’ın başında bulunduğu El Fetih hareketi de hem rakibi Hamas’a karşı üstünlük kurabilmiş değil hem de kendi içinde sorunlar yaşıyor. Aynı şekilde Hamas hareketi de Abbas’ın vereceği hiçbir tavizi kabul etmeyeceklerini önceden duyurmuş durumda. Obama’nın önümüzdeki yıl sonuç almayı düşündüğü Ortadoğu barış sürecinin maddeleri ise tam bir mayın tarlası. Kudüs’ün statüsünden Filistinli mültecilere, Yahudi yerleşim birimlerinden müstakbel Filistin devletinin sınırlarına, iki tarafın üzerinde anlaşması çok zor maddeler mevcut.

2008 yılından beri ilk kez perşembe günü Washington’da bir araya gelecek olan Netanyahu ve Abbas arasındaki direkt görüşmelerin ilk sınavı ise, İsrail’in 26 Eylül tarihine kadar geçici olarak dondurduğu yeni yerleşim birimi inşaatları. Filistinliler, yerleşim birimlerinde yeni bir tek inşaat bile yapılsa görüşme masasından kalkacağını belirtirken, İsrail’in sağcı koalisyon hükümetinde yer alan partiler ise yeni yerleşimlerin İsrail’in geleceği için hayati olduğunu belirtiyor ve bu inşaatların derhal başlamasını istiyor.

Hamas’ın 2007 yılında bölgeyi kontrol altına almasından sonra İsrail’e yönelik başlayan roket saldırıları da İsrail’in kurulması planlanan barış masasından kalkmasına sebep olabilir. Bölge dışından da görüşmeleri sekteye uğratabilecek sebepler var. İsrail sürekli olarak İran’ın nükleer programını gündeme getirerek hem azalmaya başlayan Amerikan desteğini artırmaya hem de Filistinlilere artan desteği azaltmaya çalışıyor. İsrail basını da İsrail’in İran’a muhtemel bir saldırısını gündeme getirerek konuyu sıcak tutmaya çalışıyor.

ABD’den İsrailli hahamın sözlerine tepki

ABD yönetimi, İsrailli bir hahamın Filistinlilere hakaret içeren sözlerini eleştirdi.

Cumhuriyet – 30.08.2010

Beyaz Saray Sözcüsü Philip Crowley, yayımladığı açıklamada, haham Ovadia Yosef’in Filistinler ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas için “Bu dünyadan yok olup gitsinler” şeklindeki sözlerini “onur kırıcı” olarak nitelendirdi.

Bu sözleri kınayan ve üzüntüsünü dile getiren sözcü, “Bu ifadeler sadece onur kırıcı değil, aynı zamanda bu tür tahrikler barış davasına zarar veriyor” ifadesini kullandı.

Araplar ve Filistinlilere karşı kullandığı iğneleyici sözlerle tanınan İsrail’in etkili hahamlarından Ovadia Yosef, cumartesi akşamı verdiği vaaz sırasında, Filistinler ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas için “Bu dünyadan yok olup gitsinler” ifadesini kullanmıştı.

Filistinlileri “bela ve İsrail’in amansız düşmanları” olarak niteleyen Yosef, Abbas için “Vebaya yakalansın” demişti.

Ortadoğu kökenli İsrailli Yahudilerin en saygın dinadamları arasında kabul ettikleri 89 yaşındaki Yosef, İsrail hükümetinin koalisyon ortağı, aşırı muhafazakar Şas partisinin de manevi lideri konumunda bulunuyor.

Hizbullah ve Suriye, İsrail’e karşı ortak güç kuruyor

Star – 30.08.2010

Kuveyt’te yayınlanan Al-Rai gazetesi, Lübnan merkezli Şii Hizbullah grubuyla Suriye’nin, potansiyel savaş cephelerini bölmek için ortak bir güç kurma konusunda anlaştığını öne sürdü. Gazete, bugün yayınladığı haberinde Suriye ve Hizbullah’ın İsrail ile gelecekte yaşanabilecek muhtemel bir çatışma için askeri alanda işbirliği yapmak adına ciddi bir girişim başlattığını savundu. İddia, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın, Şam’ı ziyaret eden Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi Hizbullah’ı destekleme ve ülkede bütünlüğü koruma konusunda uyardığı gün ortaya atıldı.

Al Rai gazetesine konuşan kaynaklar, Hizbullah ve Suriye’nin ikisinin askeri güçlerini koordine edecek ortak bir karargah kurma konusunda anlaştıklarını söyledi. kaynaklara göre bu karargahın komutası da biri Suriye’den biri de Hizbullah’tan olmak üzere iki komutanda olacak.

Askeri işbirliği kara, deniz ve havada tam işbirliğini öngörüyor. Ayrıca uçaksavar füzelerinin de İsrail’den gelebilecek nükleer saldırılardan hem Lübnan’ı hem de Suriye’yi koruyabilecek bir konuma yerleştirilmesi hedefleniyor.

Anlaşma ayrıca Hizbullah ve Suriye’nin özellikle İsrail’le ilgili havaalanı ve diğer tesisler gibi stratejik mevkilerin takip bilgilerinin de paylaşılmasını içeriyor.  Böylece İsrail ile girilecek muhtemel bir savaşta cephelerin paylaşılması amaçlanıyor.

Gazetede yer alan iddiaya göre anlaşmada Şam yönetimi ve Hizbullah, İsrail’e karşı ortak bir hava harekatı üzerine de çalıştı. Ayrıca Lübnan ve Suriye’deki strateji noktaların birlikte korunması için ortak bir plan hazırlanıyor. Ayrıca Hizbullah’ın 2006’da İsrail’le girdiği savaşta elde ettiği istihbarat da paylaşılacak.

Gazetedeki haberde Suriye yönetiminin, Türkiye’nin İsrail uçaklarına hava sahasını yasaklamasından memnun olduğu aktarılıyor. Gazeteye göre Suriye, İsrail’in Türkiye hava sahasını kullanarak o yönden saldırma ihtimali kalmadığını düşünüyor.

Öte yandan Beşşar Esad ve Saad Hariri, dün gece Şam’da sahurda bir araya geldi. Suriye’nin 2005’te Lübnan’dan çekilmesinden sonra defalarca Şam’ı ziyaret eden Hariri’nin bu ziyareti, Beyrut’ta Batı destekli koalisyonunun güç kaybetmesine karşın Suriye’den destek istemesi olarak da yorumlanıyor.  Şam yönetiminin ise Lübnan’da Şii Hizbullah grubunu desteklediği biliniyor.

Hariri’nin ziyaretini önemli kılan bir başka unsur ise geçen hafta Lübnan’da yaşanan gerginlik. Beyrut’ta Şiiler ile Sünni gruplar arasında yaşanan çatışmalarda 3 kişi ölmüş, ülkede hizipçi gerginlik yeniden yükselmişti.

Görüşmede Esad’ın, Lübnan’da sorunların çözümü için yatıştırıcı bir diyalog yolu izlenmesine ihtiyaç olduğunu dile getirdiği belirtildi. Ayrıca Şam’daki bu görüşme, geçen ay Beşşar Esad, Suudi Arabistan Kralı Abdullah ve Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman’ın gerçekleştirdiği üçlü zirvenin bir devamı olarak da görülüyor.

Ortadoğu’ya barış seferi

Taraf – 29.08.2010

İsrail ile Filistin arasında bir yılda kalıcı anlaşma imzalamak isteyen Obama, her iki taraftan da ağır tavizler isteyecek

ABD yönetimi İsrail ve Filistin’e Ortadoğu sorununu bitirmeyi amaçlayan yeni bir plan sunmaya hazırlanıyor. İsrail’de yayımlanan Yedioth Ahronot gazetesinin, Beyaz Saray’ın görüşmeler öncesindeki hazırlık sürecine ilişkin elde ettiği belgelere göre, ABD Başkanı Barack Obama, Kudüs ve Ramallah’a geziler düzenleyecek, taraflardan ciddi tavizler isteyecek ve taraflara bir yıl içinde bir çerçeve anlaşmasının imzalanması konusunda baskı yapacak.

Anlaşma 10 yıl içinde uygulanacak

Gelecek perşembe günü resmen başlayacak olan İsrail-Filistin barış görüşmelerinin, daha öncekiler gibi krizle sonuçlanmaması ve bir anlaşmaya bağlanması için tüm imkânlarını seferber etmeyi planlayan Amerikan yönetiminin hiçbir çabadan kaçınmadığı belirtiliyor. Gazetenin yorumuna göre ‘güvenoyu sürekli düşen’ Obama, Irak ve Afganistan’da kan dökülmeye devam ederken, Ortadoğu siyasetindeki ilk başarısını ortaya koymayı hedefliyor. Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Ortadoğu danışmanı Daniel Shapiro, Amerikalı Yahudi toplumunun liderlerine yaptığı açıklamalarda, başkanın önümüzdeki yıl İsrail ve Filistin Yönetimi’ni ziyaret etmeyi planladığını söyledi. Obama yönetiminin Ortadoğu politikasını belirleten üç önemli isim Shapiro, Dennis Ross ve ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’ın Yahudi liderlerle yaptığı görüşmenin metnini ele geçiren Yedioth Ahronot gazetesine göre, müzakere ekipleri bir yıl içinde bir çerçeve çizmek için yoğun mesai yapacak. Görüşmeler tarafların Kudüs’ün geleceği, sınır sorunu, yerleşimler ve mülteciler gibi konuları sakin kafayla görüşebilmesi amacıyla uzak yerlerde yapılacak. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Filistin lideri Mahmud Abbas’tan somut sorunları çözmek ve müzakereleri ileri safhalara taşımaları için düzenli görüşmeler yapması istenecek. Eğer görüşmeler çıkmaza girerse ABD’li yetkililer taraflar arasında köprü olmak adına müdahale edecek.

AB: Görüşmelere katılmayacağız

Bu arada Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, barış görüşmelerinde Avrupa Birliği’nin de temsil edilmesi gerektiğini söylerken, AB ise birliğin görüşmelerde yer almayacağını açıkladı.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni, 30 Agustos 2010

İletişim: www.kureselbarisveadalet.org, kureselbak@gmail.com;

koalisyon@kureselbarisveadalet.org; 0090 5362196341

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.