Covid-19 hiçbir şeyi değiştirmediyse bile bir şeyi değiştirdi: Kapitalizm, bugünleri yaşayan milyarlarca insanın gözünde bir zamanlar sahip olduğu prestiji bir daha yakalayamayacak. Salgın hastalık, kapitalist sistemin önceliklerini teker teker açığa serdi. Öncelik kârda, öncelik büyük şirketlerin çıkarlarının devamlılığının sağlanmasında, öncelik, fosil yakıtçılarda. Devletler net bir şekilde büyük şirketleri koruyor. Bu korumayı güdüsel olarak yapıyor üstelik. Devletlerin fabrika ayarı bu: Zenginleri korumak. Zenginleri korumak için gerekirse savaşları göze almak. Zenginleri korumak için tüm canlı yaşamını yok oluşun eşiğine getirmek.
Bu, kapitalist devletler açısından bir tercih meselesi değil, bir varoluş meselesi.
Bu devletler zenginler için var, zenginlerle birlikte doğdu, zenginleri korumak için işleyen karmaşık bir yapıya sahip.
Devlet yapılarının karmaşık olmasının nedeni de bu, zenginleri, küçük bir azınlığı korumak için icad edilen örgütlenmeler olması.
8 milyar insanın yaşadığı bir gezegende, 42 kişi dünyada 3,6 milyar insanın sahip olduğu kadar servete sahipse ya da bu 42 kişi, en fakir on ülkenin toplamının 77 katı servete sahipse bu akıl almaz eşitsizlik, ancak karmaşık bir şiddet aygıtının sürekli baskısıyla gölgelenebilir.
Ama salgın, bütün bu adaletsizliklerin üzerine adeta projeksiyon tutmuş vaziyette.
Yoksullar hastalığa daha fazla yakalanıyor!
Siyahların ölüm oranı çok daha yüksek!
Göçmenler salgına karşı herkesten daha çaresiz!
Karantina koşullarında kadınlar ev içi şiddete her zaman olduğundan daha açık durumda!
İşe gitmeye zorlanan işçiler güvenlik ortamlarda hastalığın bulaşma kaygısıyla yüz yüzeler.
3,6 milyar insanın toplam servetine sahip olan insanların servetine el konulsa ve tüm kaynaklar salgınla mücadele için harcansa, insanlık Covid-19’u çok daha minik bir hasarla atlatabilirdi.
Dünyadaki bu 42 kişi gibi, her ülkede buna benzer 42 kişiler var. Ülkelerin nüfusları açlıktan, salgın hastalıktan kıvranırken, korunaklı cennetlerinde servetlerini artırmayı sürdüren bu 42’ler, salgın günlerinden çıkış sürecini de işçilere yıkmak için hazırlık yapıyorlar.
Dünya önümüzdeki günlerde büyük bir ekonomik daralmayla yüzleşecek. En ağır sonucu milyonlarca işçinin daha işsiz kalması olan bir daralma bu.
Dünya aynı zamanda dev bir iklim felaketiyle yüz yüze kalacak. 2020 yılının kayıt altına alınmış en sıcak yıl olma ihtimali ve örneğin Türkiye’de görülen erken sıcak hava dalgalanmaları, iklim krizinin, gelecekte değil bugün de yaşanan bir felaket olduğunu gösteriyor.
Sorun, faturanın kime kesileceğinde düğümleniyor.
42’ler mi ödeyecek milyarlarca işçi mi?
Adaletli ve gezegenin tüm canlı yaşamını kurtaracak olan, faturayı 42’lerin ödemesidir.
(Sosyalist İşçi)