25.03.2009 Çarşamba günü Avrupa’nın 11 ülkesinden 22 kişi Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenecek “Avrupa Birliği içerisindeki Askeri Üslere Hayır” oturumu için Strasbourg’da bir araya geldi.Almanya, Fransa, İtalya, A.B.D. Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Belçika,Hollanda, İspanya, İsveç ve Türkiye’den gelen bu 22 kişi ülkelerinde üslere karşı kampanya yürüten savaş karşıtı ve barışsever oluşumların temsilcileriydi.
Sabah dört saat içerisinde üç oturumluk ilk toplantısını otelde yapan grup, Avrupa’daki A.B.D. üslerinin durumu, NATO’nun uygulamaları, Avrupa Parlamentosu’nun işlevi, üslere karşı kampanya yürütülen farklı ülkelerin deneyimleri, gelecekte yürütülecek kampanyalarda tartışılmaz bir üstünlük sağlayacak olan “no-bases” network ağının işleyişi hakkında gelişmeler gibi konularında görüştüler. Oturumun son bölümünde ise, öğleden sonra Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak oturum sırasında, Avrupalı Birliği Parlamenterlerine iletecekleri mesajları belirlediler.
Rapor ve İzlenimler: Nilüfer Uğur Dalay
Öğleden sonra saat 15.00 de Avrupa Parlamentosu’nda, Avrupa Birleşik Sol Partileri ve Sol Yeşiller Partileri milletvekillerinin ortaklaşa düzenledikleri oturum başladı. Açılış konuşmasını, oturum başkanı olan Die Linke Partisi’nden Tobias Pflüger yaptı.
Pflüger şunları anlattı; Avrupa Parlamentosu’nda askeri oluşumlara karşı duyarlılık az ve genel eğilim, sorunların ülke parlamentolarınca çözülmesinden yana. Parlamenterlerin, bu oluşumlar için resmi makamlara yazılı başvuru ile soru sorduklarında aldıkları yanıtlar son derece yetersiz, kısa ve açıklayıcı olmaktan uzak.
Oysa ki askeri üslerle ilgili başvuru yapacak merciinin olmaması çok çarpıcıdır. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, ülke parlamentoları, savunma bakanlıkları ve kent yönetimleri arasında başvurular gidip gelmekte ancak olumlu bir yanıt alınamamaktadır. Her kurum bir diğerini yetkili görüp üzerinden sorumluluğu atma eğilimindedir. Yabancı üsler ülke düzeyinde sorunlar olmakla birlikte NATO ve Avrupa Birliği’nin izin ve bilgi alanına girmektedir.
Avrupa Parlamentosu, demokrasi ve ülkelerin egemenlik hakları için sivil denetim istemeli ve bu denetimin güçlendirilmesi için çalışmalıdır.
Avrupa Parlamentosu’nu bölgenin ve dünyanın askerileşme tehlikesine karşı uyarılması gerekir. Bilgi vermek, uyarmak, ilişkiler kurmak, network yaratmak bu yolda atılması gereken adımlardır. Gerek Avrupa Parlamentosu’nun gerekse ülke parlamentolarının genel kurullarına bu konuların getirilmesi için zemin hazırlanmalıdır.
Avrupa Parlamentosu’nda askeri oluşumlara karşı gündem yaratıldığında üye ülkelerde de kampanyalar ile gündem yaratılmasının önemlidir.
Daha sonra kampanya yürütenler adına Hollanda’dan Wilbert van der Zeijden Avrupa’daki üslerin durumu hakkında, İngiltere’den Andreas Speck ise Avrupa’da üslere karşı yürütülen kampanyalar hakkında bilgi verdiler.
Ardından İspanya, Çek Cumhuriyeti, Almanya ve Kıbrıs Rum Kesimi’nden 4 milletvekili ülkelerindeki askeri üsler ve onların ülkede yol açtıkları olumsuzluklar hakkında konuştular. Avrupa Parlamento’su Genel Kurulu’na bu olumsuzlukları gündeme getireceklerini bildirdiler. Bu bilgilendirmede, oturumda daha sonra konuşacak ülke kampanya temsilcilerinin deneyimlerinden de söz edeceklerini söylediler.
Parlamenterler imzalanma sürecinde olan Lizbon anlaşmasının getirecekleri konusunda da bilgi verdiler. Lizbon Antlaşması (Reform Antlaşması), Fransa ve Hollanda’nin halk oylaması ile reddederek düşürdüğü AB Anayasasını temelde koruyan ve ufak değişikliklerle tekrar ülkelerin onayına sunan AB Temel Antlaşmasıdır.
18-19 Ekim 2007’de Lizbon’da yapılan zirvede onaylandığı için Lizbon Antlaşması olarak adlandırılan yeni AB Nitel Antlaşması, 250 sayfadan oluşmakta ve kabul edilmesi için tüm üye ülke parlamentolarında ve/veya referandum ile onaylanması gerekmektedir. Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için bütün üye ülkelerin anayasalarında öngörüldüğü şekilde onay vermesi gerekmektedir. İrlanda hariç diğer devletler, antlaşmayı halk oyuna sunmaksızın parlamento kararı ile onaylayacaklardır.
Ülkeler, antlaşmayı onayladıktan sonra onay belgesini geleneksel olarak İtalya’nin başkenti Roma’ya göndereceklerdir. Belgenin Roma’ya ulaşması ile onay prosedürü tamamlanmış olacak ve antlaşma onaylayan ülke için devletler hukukuna göre bağlayıcı hale gelecektir. Bütün belgelerin Roma’ya ulaşmasından bir ay sonra (en erken 1. ocak 2009 tarihinde) Lizbon Antlaşması yürürlüğe girecaktir.
Avrupa Birliği üye ülkelerin egemen hak ve yetkilerini belirli ortak çıkarlar doğrultusunda kullanmasını öngörmekle birlikte, yeni antlaşma bazı alanlarda işbirliğinin kapsamını genişletmektedir. AB’ye ne ölçüde yetki devredildiği konusunda görüşler farklı olmakla birlikte, anlaşmanın savaş karşıtlarını ilgilendiren önemli boyutları bulunmaktadır.
Lizbon anlaşması;
- AB ülkelerinin askeri harcamalarını arttırmalarını gerektirecektir.
- 118R maddesi, “terörist” saldırılar karşısında üye ülkelerin birbirine yardımlaşmasını öngörmekte ama “terör” tanımını ne kadar geniş tuttuğunu açıklamamaktadır.Örneğin Afganistan’da uygulanan işgal, teröre karşı yürütülen savaş olarak anlaşılmaktadır.
- AB askeri eylemlerinin artmasını gerektirecektir. Md.28.
- AB ve NATO arasındaki ilişkilerinin güçlenmesine ve A.B.D.nin Avrupa ülkeleri dış politikaları üzerinde daha fazla etkisinin olmasına yol açacaktır.
- Anlaşma, gerektiğinde sivil havaalanlarının, terörizme karşı mücadelede askeri amaçlarla kullanımına açmaktadır.
- Anlaşma, üye ülkelerde geçerli olacak yasaların %80’inin Avrupa Birliği’nden geleceğini öngörmekte böylelikle üye ülkeler için daha az demokrasi anlamına gelmektedir.
Milletvekilleri ayrıca 4 Nisan’da toplanacak NATO zirvesinde Yeni Stratejik Konsept’in konuşulacağını ve Avrupa ile A.B.D. arasındaki yeni Atlantik ülkeleri arasındaki ilişkilerin (Trans Atlantik Relations) şekilleneceğini ve bu konuda kaygılarının olduğundan söz ettiler.
Milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu milletvekilleri olarak, Avrupa’da ve dünyada barışın sağlanması konusunda sorumluluklarının olduğunu da bildirdiler.
Daha sonra sırasıyla ülkelerinde üslerle ilgili kampanya yürüten temsilcileri konuştular.
Almanya temsilcileri, Nürnberg ve Leibzig sivil hava alanlarının askeri amaçlarla kullanılmak üzere nasıl genişletildiğini ve büyük bir gizlilik içerisinde gece uçuşları ile askeri lojistik hizmetlerinin yürütüldüğünü anlattılar.
İrlanda temsilcisi benzer uygulamanın Shannon üssü için geçerli olduğunu ve Shannon savaş karşıtı ve sivil toplum örgütlerinin “Shannon Watch” adı altında bir kampanya düzenleyerek havaalanını ve uçuşlarını gözetim altına aldıklarını, havaalanındaki genişleme inşaatı için nasıl resmi mercilere bilgi edinme haklarından yararlanarak başvurularda bulunduklarını anlattı.
İtalya’dan gelen aktivist, Vicenza kentindeki Molina üssünün genişletilmemesi için 2006 yılından bu yana yürüttükleri kampanyaları anlattılar. İtalyan aktivistler, şubat ayında Washington,D.C.ye giderek demokrat senatörlerle görüştüklerini, A.B.D.nin İtalya’daki askeri faaliyetlerini ve üs genişletme çalışmalarına engel olmaları için bilgilendirmeye çalıştıklarını anlattı.
Daha sonra Küresel BAK’ın İncirlik ve Konya Üsleri ile ilgili ve NATO karşıtı kampanyaları anlatıldı.
Belçika’dan gelen aktivist, nükleer başlıkların bulunduğu Klein Brügel üssü ile ilgili yürüttükleri kampanyadan ve “Barış için Belediye Başkanları” çalışmalarından söz etti.
Çek Cumkuriyeti’nden gelen aktivist füze kalkanları ve ülkelerindeki A.B.D. üssüne karşı yürüttükleri kampanyadan söz ettiler.
İsveç’ten gelen aktivist, İsveç’in NATO üyesi olmamasına karşın kuzey İsveç topraklarının NATO manevraları için nasıl kullanıldığını anlattı ve bir sabah uyanacağız ve kendimizi NATO’nun içerisinde bulacağız dedi.
A.B.D.’den gelen aktivist, ödedikleri her 1 dolarlık verginin 50 centinin askeri harcamaya gittiğini,derin bir kriz içerisinde bulunan halkın bu durumdan çok rahatsızlık duyduğunu, ancak Amerikan halkının, A.B.D.nin yurt dışındaki askeri üsleri, orada sebep oldukları sorunlar ve NATO’daki işlevi konusunda bilgi sahibi olmadıklarını söyledi.
Oturum, askeri oluşumlara karşı, ülkelerin daha geniş vatandaşlık inisiyatifleri ile kampanyaların yürütülmesi dilekleri ile kapandı.