Almanya’nın Hessen eyaletindeki Hanau kentinde iki ayrı kafeye düzenlenen ve 20’li yaşlardaki 9 kişinin öldürüldüğü, 6 kişinin yaralandığı ırkçı saldırı bir laboratuvar işlevi gördü. Irkçıların farklı ülkelerde yaşamalarına rağmen benzer laflar ettiklerini gördük. Saldırının ardından gözlerin üzerine çevrildiği ırkçı Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) liderleri “Olayın bize bağlanması saçma. Nargile kahveleri pek çok kişinin hoşlanmadığı yerler. Bu kadar fazla insanın hoşlanmadığı yerlerde, böyle olaylar olabilir.” açıklamasını yaptı. Bu, sadece ırkçı katliamı hoş karşılamak anlamına gelmiyor, nargile kahvelerinin müdavimlerini açıktan tehdit etmek anlamına geliyor.
Türkiye’de de özellikle İstanbul’da yaygın nargile kahveleri hakkında AfD üyeleri gibi, bu kahvelerin müdavimi olan Araplara karşı bir nefret dalgasını büyütmeye çalışan konuşmalara sık sık tanık oluyoruz. Kuşkusuz benzerlik sadece kahvelere yönelik algılamayla sınırlı kalsaydı sorun değildi, Almanya’da Türkleri, Kürtleri, yani Alman olmayanları, göçmenleri, Almanya dışından çalışmaya gelen ama üç kuşaktır Almanya’da yaşayanları düşman gören bir siyasi eğilim var. Bu eğilim, Afrika’dan, Afganistan’dan ve en son, 2011 yılından Suriye’den Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan insanlarda Türkiye’nin bekasına yönelik bir tehdit gören siyasilerin, gazetecilerin açıklamalarıyla, hemen her gün şişirdikleri ırkçı propagandayla benzerlik gösteriyor.
Fakat büyük bir farklılık da var!
Almanya’da bu ırkçı söylemleri kullananlara solcu, demokrat ya da tarafsız gazeteci muamelesi yapılmıyor. Yapılması imkansız! İnsanlar Almanya’da gerçek adıyla çağrılıyor ve ırkçılara, açıkça “Irkçı ve faşist” olduğu söyleniyor. Irkçılık yapanlara televizyon köşeleri, gazete köşeleri kolayca açılmıyor. Irkçı tiplerden alıntılar yapılıp, sanki demokrat bir muhalifmiş gibi kitap ve yazıları paylaşılmıyor.
Farklılık bu kadarla sınırlı değil.
Almanya’da ne zaman ırkçı bir saldırı olsa derhal ırkçılık karşıtları harekete geçiyor. Sokaklarda eylemler yapılıyor, dayanışma örgütleniyor. Son saldırıdan sonra da böyle oldu. Almanya’nın en az 50 ayrı şehrinde ve Hanau’da binlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri düzenlendi. Berlin, Münih, Frankfurt, Kön başta olmak üzere birçok şehirde binlerce insan meydanları doldurarak katliamı lanetledi ve “Anma Nöbetleri” tutuldu. Berlin’de, tarihi Brandenburg Kapısı önündeki “anma nöbeti”ne, Federal Meclis’teki partilerin temsilcileri ve yüzlerce kişi katıldı. “Durdurun bu kin ve nefreti”, “Faşist teröre son”, “Saldırı hepimizi hedef aldı”, “Irkçılığa yer yok” yazılı dövizlerin taşındığı anma nöbetinde katılımcılar, Brandenburg Kapısı’nın yanına mumlar ve çiçekler koydu. Katılımcılar, daha sonra Brandenburg Kapısı’nın etrafında insan zinciri oluşturdu.
Türkiye’de yalana dayalı iddialarla linç edilen Suriyelileri düşününce, ırkçılık karşıtları olarak çok daha hızlı, çok daha etkin ve çok daha kapsayıcı bir şekilde harekete geçmemiz gerektiği görülüyor.
(Marksist org)