29 Mart 2022 – Uluslararası Af Örgütü 2021 raporu yayınlandı

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Uluslararası Af Örgütü 2021 raporunu yayımladı. Rapor, bütün dünyada şirketler kâr ederken, yoksulluğun ve eşitsizliğin arttığına dikkat çekiyor. Pandemi ve pek çok noktada devam eden çatışmaların da eşitsizliği derinleştirdiğine neden olduğunun altı çizilen raporda, şu vurgu dikkat çekiyor: Dev şirketler ve büyük yatırımcılar zenginleşti, bunun karşısında dünyadaki nüfus adeta ölüme terk edildi.

Uluslararası Af Örgütü dünya genelinde insan haklarının durumunu değerlendirdiği yıllık raporunu yayımladı. 154 ülkede yapılan çalışma sonrası hazırlanan rapor İstanbul’da yapılan bir toplantıyla duyuruldu. Türkiye’ye özel başlık ayrılan raporun detaylarını Af Örgütü Türkiye Kampanyalar ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener, Ardından Af Örgütü Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan paylaştı. Af Örgütü Türkiye Medya Koordinatörü Fatma Yörür’ün katıldığı toplantı ile açıklanan rapor, Türkiye ve dünyaya ilişkin önemli detaylar içeriyor.

Pandemi ile geçen 2 yılın ardından “2021 yılının bir iyileşme ve toparlanma yılı” olması gerektiğine dikkat çekilen raporda, bunun aksine “daha derin eşitsizliklerin ve daha büyük bir istikrarsızlığın” yaşandığına vurgu yapılıyor.

Artan eşitsizlik karşısında ülkeleri yöneten liderlerin eşitsizliklerle mücadele edileceği vaadinde bulunduğunu ancak bunun aksini yaptığı değerlendirmesi de dikkat çeken değerlendirmelerden:

“Liderler güç ve kâr biriktirmek adına dev şirketlerle iş birliği yaptı. Dev şirketler ve büyük yatırımcılar zenginleşti, bunun karşısında dünyadaki nüfus adeta ölüme terk edildi.”

Aşıya erişim adaletsiz

Rapor pandemi ile eşitsizliğin derinleştiğine, bunun sağlık hakkını, dolayısıyla yaşam hakkını derinden etkilediğine dikkat çekiyor. Zira aşı bulunduktan sonra zengin devletler aşı stoklarını büyük oranda elinde tuttu, yoksul devletlerde yaşayanların aşıya erişimi söz konusu olamadı. Aynı şey patent ve sağlık teknolojisinin paylaşılmasında da söz konusu oldu.

Raporda yer alan bir başka önemli vurgu ise pandemi önlemlerinin var olan eşitsizlikleri gidermek için kullanılmadığı gibi, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü haklarının ihlal edilmesine bir gerekçe yapıldığı vurgusu.

Raporda yer alan bir diğer dikkat çekici nokta dünyanın pek çok noktasında devam eden çatışmalar ve savaşlar:

“2021’de Afganistan, Burkina Faso, Etiyopya, İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprakları, Libya, Myanmar ve Yemen’de yeni çatışmalar başladı, var olanlar devam etti. “Kitlesel göçler devam ettiği gibi, mülteci sorunu ile birlikte insan hakları ihlalleri bütün bölgelerde oldukça arttı. Afganistan’a baktığımızda çatışmalar devam ederken, uluslararası toplumun çatışma bölgelerinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği saptandı. Bu politikalarda dezavantajlı grupların daha da büyük sorunlar yaşadığını görüyoruz. 2021 yılında mülteci sorununun her bakımdan ciddi bir ihlal alanı olduğunu söylemeliyiz. Çatışmalar sürdükçe çok ciddi sayıda insanın hareket halinde olduğunu görüyoruz. Bu yoksulluğu, eşitsizliği, ırkçılığı körükleyen çok ciddi bir ihlal alanı. 2021’e damga vuran çok ciddi bir ihlal alanı.”

Irkçı politikaların hedefi dezavantajlı gruplar

Raporda bütün dünyada ırkçı politikalardaki artış da dikkat çekiyor:

“Dünyada yoksulluğun artmasıyla eşitsizliğin daha da arttığını, çok çeşitli alanlarda ihlallere yol açtığını görüyoruz. Bunun yanında ırkçı politikaların 2021’e damga vurduğunu görüyoruz. 2020’de bunun nüvelerini görmüştük ancak 2021’de bunun arttığını görüyoruz.

Protestolara katılanlara orantısız güç kullanıldı

Raporda bütün dünyada ifade hakkı ve toplanma hakkını kullananlara dönük baskı ve şiddetin arttığına dikkat çekiliyor. Örneğin rapor çalışma yapılan 154 ülkenin en az 85’inde protestoculara yönelik çok ciddi orantısız güç kullanıldığını belgeliyor.

Raporda yer alan bir diğer nokta ise ‘teknolojik izlenme’. İktidar muhalifi olan kitlelerin izleme mekanizması altına alındığına dikkat çekildi:

“Pegasus programı gibi programlar eliyle politik görüşünü dile getirenlerin izlendiği, kendi ülkesinde bu nedenle cezai soruşturmalara maruz kaldığını görüyoruz.

Rapor, bütün dünyada kadınlara ve LGBTİ’lere dönük ayrımcılığın da ciddi biçimde yükseldiğini kayıt altına alıyor.

Türkiye’ye yönelik tespitler

Af Örgütü’nün Türkiye’ye dair ihlalleri kayıt altına aldığı bölüm ise tespitlerle başlıyor. Yargı sistemindeki derin kusurların giderilmediği, muhalif siyasetçiler, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve diğer kişilere yönelik “temelsiz” soruşturmalar açıldığı ve bu kişilerin 2021’de de yargılamalar ve mahkûmiyet kararlarıyla karşı karşıya kalmaya devam ettiği belirtiliyor.

Barışçıl şekilde toplanma ve gösteri özgürlüğünün sert biçimde sınırlandırıldığı, yeni bir düzenleme ile de sivil toplum örgütlerinin örgütlenme hakkının aşırı derecede kısıtlandığı, dikkat çekilen diğer ihlaller arasında. Raporda, işkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin ciddi iddialara da yer veriliyor.

Hükümet yetkililerinin LGBTİ+’ları homofobik söylemlerle hedef aldığı ve Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği de raporda vurgulanan diğer olumsuz gelişmeler olarak kayda geçiyor.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Ece Ünver’e göre, geçen yılın en büyük kayıplarından biri Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi. Ona göre, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekilerek Türkiye, kadınları ve kız çocukları, ayrım gözetmeksizin tüm şiddet biçimlerine karşı koruyan hayati önemdeki bir sözleşmeden yoksun bıraktı.

Af Örgütü’nün 2021/22 raporunda ayrıca Türkiye’nin 5 milyon 200 bin göçmen ve mülteciye barınma sağladığının altı çizilirken, diğer taraftan binlerce sığınmacının ülkeye girişinin de engellendiğine dikkat çekiliyor. Mülteci karşıtı söylemlerin yükselişiyle göçmenlere yönelik fiziksel saldırıların da arttığı belirtiliyor.

Af Örgütü’nün Türkiye raporundaki gelişmelerin toplandığı bazı başlıklar şöyle:

Aşırı devlet müdahalesi

Bu bölümde barolara dönük baskılar ve yargının araçsallaştırıldığı tespiti yer alıyor. Buna, Ankara Barosu’nun 12 yöneticisine yönelik, 2020’de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde eşcinsellere yönelik kullandığı ifadelerin ardından yaptıkları açıklama nedeniyle başlatılan soruşturma örnek gösteriliyor. Yine yargı başlığı altında rapor edilen bir diğer gelişme de Temmuz ayında, olağanüstü hal yetkilerini bir yıl daha uzatarak hakim ve savcılar dahil kamu görevlilerinin terör örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiasıyla yargı süreci olmaksızın ihraç edilmesine izin veren torba yasanın TBMM’den geçmiş olması.

Muhalefete yönelik baskılar

Bu başlık altında Af Örgütü, Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyeleri ile eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 kişi hakkındaki 29 ayrı suçu içeren iddianamenin kabul edilişine yer veriyor.

Yine bu başlık altında raporlanan bir diğer gelişme de, 2016’da paylaştığı bir tweet nedeniyle iki buçuk yıl hapis cezasına mahkûm edilen insan hakları savunucusu, HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun cezasının Yargıtay tarafından onanması üzerine milletvekilliğinin düşürülmesi nedeniyle cezaevine konulması.

İnsan hakları savunucuları

Türkiye’deki hak savunucularının durumunun rapor edildiği başlık altında, yaklaşık dört buçuk yıldır tutuklu olan Osman Kavala ile Gezi Parkı Davası öne çıkıyor. Af Örgütü, beraat, bozma, birleştirme ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ekseninde dönen davada 2021’in sanıklar hakkında yargılamanın somut bir suçlama veya delile dayanmadan geçtiğini hatırlatıyor.

Toplanma özgürlüğü başlığında İkizdere de yer aldı

Uluslararası Af Örgütü’nün raporundaki Türkiye bölümünün “Toplanma özgürlüğü” başlığının altında ise dört gösteri eylemi özellikle öne çıkıyor. İlki Boğaziçi Üniversitesi’ne Ocak 2021’de rektör atanmasıyla başlayan ve halen devam eden protestolar sırasında yüzlerce öğrencinin aşırı güç kullanılarak gözaltına alınması, tutuklanmaları, ev hapisleri. Geçen sene sonu itibarıyla iki öğrencinin tutuklu olduğu belirtiliyor.

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü haftasında yapılan orantısız polis müdahalesiyle yaşananlar sonrası Mart 2021’de başlayan dava kapsamında Cumartesi Anneleri’nin de aralarında bulunduğu 46 kişinin yargılanmaya başlandığı hatırlatılıyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan 17 kadın “Cumhurbaşkanına hakaret” ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamalarıyla gözaltına alındı. Kadınlar hakkında sekiz yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianamenin kabul edilmesi, toplanma özgürlüğü ihlali başlığı altında Af Örgütü’nün raporunda yer aldı.

Af Örgütü’nün raporunda toplanma ve gösteri hakları konusunda öne çıkan bir diğer gelişme de Rize’nin İkizdere ilçesindeki halkın protestolarına yönelik orantısız güç ve hak ihlali. Nisan 2021’de Rize’nin İkizdere ilçesinde jandarma, köyde taş ocağı açılması kararını protesto eden köylülere biber gazıyla karşılık vermiş, taş ocağının çevreye hasar vereceğini ve içme suyunu kirleteceğini savunan köylülerden bazıları gözaltına alınmıştı.

Örgütlenme özgürlüğü

Af Örgütü’nün 2021/22 raporunda bu başlıkta öne çıkardığı gelişmelerden biri, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına olumsuz yansıması. Raporda, Ekim 2021’de Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) Türkiye’yi daha yakından izlemek için “gri listeye” aldığı da hatırlatılıyor.

Raporda vurgulanan gelişmelerden biri de, Haziran 2021’de Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılması ve partinin 451 yöneticisi ve üyesine beş yıllık siyaset yasağı getirilmesi istemiyle hazırladığı iddianameyi kabul etmiş olması.

Af Örgütü, Kandıra Cezaevi’nde Garibe Gezer’in hücresinde ölü bulunduğunu ve Gezer’in intihar ettiğinin öne sürüldüğünü raporunda hatırlatıyor. Af Örgütü’nün raporunda, Gezer’in ölümünden önce infaz koruma memurları tarafından sistematik olarak işkenceye ve cinsel saldırıya maruz bırakıldığını bildirdiği de belirtiliyor. Savcılığın ise iddialara ilişkin dosyada takipsizlik kararı verdiği rapor edildi.

Zorla kaybetmeler

Zorla kaybetmeler başlığı altında, eski Başbakanlık hukuk müşaviri Hüseyin Galip Küçüközyiğit’in olayına dikkat çekiliyor. Küçüközyiğit’in zorla kaybedilmesinden dokuz ay sonra Ankara Sincan Cezaevi’nde ortaya çıktığı, öncesinde ise yetkililerin Küçüközyiğit’in resmi gözetim altında olduğunu inkar ettiği belirtiliyor. “Dokuz ay boyunca akıbeti ve nerede tutulduğu ise yıl sonu itibarıyla hâlâ bilinmiyordu” deniyor.

Raporda, “Ağustos 2019’dan beri kayıp olan Yusuf Bilge Tunç’un akıbeti ve nerede tutulduğu ise yıl sonu itibarıyla hâlâ bilinmiyordu” diye de devam ediliyor.

Mülteci ve göçmenlerin hakları

Af Örgütü, resmi verilere göre Kasım 2021 itibarıyla Türkiye’de 5 milyon 200 bin civarında göçmen ve mülteci yaşadığına, bunlardan 3 milyon 700 bininin geçici koruma statüsünde olan Suriyeliler olduğuna dikkat çekti.

“Temmuz’da yetkililer İran sınırındaki duvarın uzatılacağını duyurdu. Aynı ay Van Valiliği Ocak’tan beri 34 bin 308 kişinin sınırdan ülkeye girişinin engellendiğini açıkladı. Basında Türkiye’nin ülkeye düzensiz bir şekilde girmeye çalışan Afganları İran’a geri itmeyi sürdürdüğüne ilişkin haberler yer aldı. Eylül’de göç yetkilileri Ankara’yı Suriyeliler için geçici koruma kaydına kapattı ve koruma statüsü veya ikamet izni olmayan düzensiz göçmenlerin sınır dışı edileceğini duyurdu. Yıl içinde Suriyelilere yönelik şiddetli saldırılar yaşandı” ifadeleri de raporda yer aldı.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.