29 Nisan 2013 – Edebiyat Atölyesi IV. Dönem Onüçüncü Kitap – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

pascal‘Sinemaya uyarlanmış edebiyat eserlerinde savaş ve barış’ Atölye’sinin on üçüncü kitap/filmi olan Dünyanın Bütün Sabahları’nı Görkem Yeltan (Pascal Quignard basım yılı 1991) ve Yalçın Akyıldız (yönetmen Alain Corneau çekim yılı 1991) tanıttı ve tartışmaya açtı. Atölye’de ilk kez, önce müzik olarak düşünülmüş, sonra film olarak tasarlanmış en sonunda da adeta kısaltılmış bir senaryo biçimine dönüştürülmüş bir edebiyat eserini, romanı tartıştık. ‘Müzik, benim değişik bir tür sinema yapmamı sağladı. Şimdiye kadar hiçbir senaryoyu, müziğinin ne olacağını bilmeden bitirmedim’ diyen bir yönetmenin, yazar ile işbirliğinden doğan çalışmasını tartıştık. Kitap ve film, Fransa’da sanat ve bilimin altın çağı olarak değerlendirilen 17.yüzyılda, usta çırak ilişkisi içindeki iki viola da gamba sanatçısı üzerinden ‘sanatçının kimliği, sanatın kimin için yapıldığı’ sorunsallarına değinmekte.

1598 Yılında IV. Henri, Fransa’daki din savaşlarını sona erdiren Nantes Buyruğu’nu yayınlamış ve bu Buyruk ile Katolik Fransa’da Protestanlara önemli hak ve özgürlükler sunulmuş, ülkedeki mezhepler arası çatışmalara son vermiştir. Göreceli bir barış ortamını olarak değerlendirilebilecek bu dönem fikir ve bilim dünyasının, dünyanın gelişimini etkileyen değişimlerinin yaşandığı bir süreci işaret etmektedir.

XIV. Louis’nin kral olarak uzun süren egemenliği boyunca Fransa’nın yaşanan siyasi, entelektüel ve sanatsal değişimlere bağlı olarak biçimlenen bir bilim ve sanat filizlenmesi, üretimi dönemi olarak da bilinir. Giderek gücünü artıran sarayın ve kralın sanatsal üretime verdiği destek, zenginleşen kentsoylu sınıfının sanat ve yazın alanında üretilen yapıtların yayılmasında büyük ölçüde etkili olmaya başlaması dönemi sanat ve bilim açısından verimli kılmıştır. Ancak bir süre sonra yine aynı XIV. Louis, 1685’te Fontainebleau Buyruğu ile Nantes Buyruğu ilkelerini yürürlükten kaldırmış ve Protestanlığı bir kez daha yasadışı ilan etmiş ve yeniden gerginlik, savaş, şiddet geri dönmüştür. Cizvitlerin siyaset üzerindeki etkileri 17. yüzyıl düşüncesinin ve klasik tarzın oluşmasına yardımcı olmuştur.

17. yüzyıl, Fransız dili ve yazını için en önemli dönemlerden biri olarak öne çıkar. Fransız Akademisi’nin (Académie Française) kurulmasıyla Fransız dili ve Fransız şiiri belirli normlara bağlandı. Port-Royal des Champs Manastırı sakinlerince hazırlanan Grammaire de Port-Royal adlı eser, Fransız dilinin ilk dilbilgisi kitabı olma özelliğini taşımıştır. Fransız dilinin ilk sözlükleri yine bu barışçıl üretkenlik döneminde ortaya çıktı. Fransız Akademisi’nin yanı sıra 1665’te kurulan Fransa Bilim Akademisi ve 1666’da kurulan Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi ile klasik düşünce Fransa’da daha da köklenmiştir. Klasik tiyatro alanında Molière’in komedyaları, Corneille ve Racine’in tragedyaları,  La Fontaine’in fablları bu dönemin ürünleridir.

17. yüzyılda düşünce dünyasında da önemli değişimler göze çarpar. Felsefede, mantığı düşüncenin merkezine koyan Dekartçı fikirlerin (Cogito ergo sum: düşünüyorum öyleyse varım) etkileri açıkça görülür. Günümüz felsefesinde önemli bir yer tutan René Descartes’ın (1596-1650) şüphecilik anlayışı daha sonra, Aydınlanma Çağı sanatçılarının, düşünürlerinin ve bilim insanlarının vereceği çalışmalara temel teşkil etmiştir. Dönemin Dekartçı düşünceden en çok etkilenen düşünürleri olan Kepler, Harvey, Blaise, Pascal ve Newton gibi bilim adamları yine bu özgürlükçü dönemin temsilcileridir.

17.Yüzyıl Fransa’sına bu kadar kısa bir bakış açısı bile barış ve özgürlük ortamlarının sanat ve bilim açısından ne denli üretken ve verimli olabileceğini, dünyanın gelişmesine böylesi ortamların yadsınamaz yararlarını görmemize yeterli olmuştur.

Dünyanın bütün sabahları kitap/filmi 17.yüzyıl Fransa’sında iki müzik adamının, çatışmalı iç ve dış dünyalarını yansıtıyor.

Karısını kaybettikten sonra iki kızıyla birlikte içe kapanık bir hayat yaşayan Sainte-Colombe, çektiği acıyı, yaşadığı yalnızlığı, ‘kadınsız iki kızı terbiye etmenin güçlüğünü’, ‘ölümün sesini’ müziğine yansıtıyor, notalarla dışa vuruyor. Soğuk,sert, acımasız, aksi bir kişi. Kızlarını kilere kapatıp unutabiliyor, kırbacı eksik etmiyor, viyolayı duvara vurup parçalıyor. Bu ortamda yetişen kızlar da sert ve hırçın oluyor, hayvanları tekmeliyor, ezmesi için böcek toplayıp babalarına verebiliyorlar.  Aksi mizaçlı Sainte-Colombe çok sevdiği karısının hayaletiyle mücadele ederken şiddeti daha da artıyor.

Genç Marin Marais hayatına girip de öğrencisi olduğunda, Sainte-Colombe’un dünyası bir kez daha altüst oluyor. ‘Neden müzik?’ sorusuna doğru dürüst bir cevabı olmayan bu genç adam, üstadın hem iç dünyasını hem de kızlarının yaşamını darmadağın ediyor. Büyük kızıyla olan ilişkisi kızın intiharıyla sonuçlanıyor.

Üstadın, Marin Marais’le yaşadığı “sevgi-nefret” ilişkisinin köklerinde ise sanatçının kimliği, sanatın kim için olduğu sorunsalı yatıyor. Öğrencisinin ‘çalgıcı’ değil ‘müzisyen’ olmasını istiyor ve öfkesi artıyor. Marais ise, kolay yolu seçip saray müzisyeni oluyor. Bir anlamda, ustasına göre ruhunu satıyor. Ruhu müziği kavramaktansa ona sahip olmaya çalışıyor.

‘Dünyanın tüm sabahları geri dönülmezdir’ 17.yüzyıl jansenist/ahlakçı Pascal La Rochefoucould’un varoluşun boşluğu karşısında dile getirdiği bir cümle. Sabah normal yaşama uyanış anlamına gelse de romanda yaşlılık ve ölüme doğru giden, dönüşü olmayan yaşam yolunu anlatmaktadır. Geçmişin tüm güzellikleri orada olduğu gibi durur, ama elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda bunun mümkün olmadığını görerek kederle yüzleşiriz der yazar, ‘o halde günü yaşayalım’.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.