Filistin meselesi, ABD’nin ırkçı başkanı Donald Trump’ın 2017’den beri ortamını hazırladığı “yüzyılın anlaşması” planı ile bir kez daha gündeme geldi.
Öncelikle Trump’ın planı bir anlaşma değildir. Ortada bir anlaşma olabilmesi için iki tarafın müzakere ettiği/edeceği bir metin olmalıdır. Trump tarafından duyurulan plan açıkça Filistin halkına “ya öl ya kabul et” dayatmasıdır. Trump’ın planı özetle şöyle:
- Filistin, başkenti Doğu Kudüs’ün bir köyü olan bağımsız bir devlet olarak tanınacak ve sınırları bugünkü topraklarının iki katı olacak. İsrail’in Filistin’e vermeyi planladığı topraklar, BM’nin tanıdığı Filistin Devletinin yüzde 15’i kadar olacak.
- Filistin’in İsrail’den başka hiçbir ülke ile sınırı olmayacak.
- Kudüs İsrail’in başkenti kalacak. Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri olduğu haliyle kalacak, İsrail toprağı olarak tanınacak. Önümüzdeki dört yıl boyunca yeni yerleşim yerleri inşa edilmeyecek ancak bu süre dolduğunda yerleşim kurma faaliyeti yeniden başlayacak.
- Filistinlilerin anlaşmayı gözden geçirip, bağımsız devlet olmak için 4 yıllık süresi olacak. Bu süreçte Filistin’e 50 milyar dolar hibe yardım yapılacak.
- Sayıları 6 milyonu bulan Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı olmayacak.
Filistinlilerin kabul etmediği bu plan, Filistinliler için yeni bir sorun kaynağı olacak. Kendilerine yönelik tehdit ve şantajlar artacak.
Bu plan, yıllardır Filistin meselesinde nasıl adım adım geri gittiğimizin açık bir ifadesi. 1967’deki BM kararı ile oluşturulan iki devletli çözümde, Filistin devleti bütün Batı Şeria ve Gazze’yi, ayrıca Kudüs’ün doğusunu kapsıyordu.
90’lı yıllarda Filistin Yönetimi ve İsrail arasında yapılan görüşmelerde anlaşma düzeyi çok daha geri bir noktada başladı. Batı Şeria ve Gazze’de Filistin Ulusal Yönetimi kuruldu, İsrail bazı kasaba ve kentleri Filistin yönetimine devretti. Kudüs ve mülteci Filistinliler konusu görüşülmeye devam ediyordu. Hemen ardından gelen bazı Filistinli grupların intihar eylemleri ve İsrail Başbakanının Yahudi bir fanatik tarafından öldürülmesi barış görüşmelerini sonlandırdı.
Daha sonra İsrail devleti Filistinli gruplara karşı acımasız bir terör uyguladı, Gazze’ye defalarca saldırdı. Batı Şeria’da Filistinlilere devrettiği yönetimlerin çoğuna tekrar el koydu. Bütün uluslararası itirazlara rağmen topraklarına yüksek duvarlar ördü, Yahudi yerleşimleri yapmaya devam etti.
Bizler barış aktivistleri olarak sorunun eşit vatandaşlık temelinde, demokratik ve laik bir devlet çatısı altında çözüleceğini söylüyoruz. Kitlelerin barışçı gücü pek çok sorunu çözebilmektedir. Hong Kong’da, Sudan’da, Cezayir’de kitlesel barışçı gösterilerin gücünü ve örneklerini görmekteyiz.
Bizler her zaman ezilen, hakları elinden alınan Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz.
Filistin halkı yalnız değildir.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu