Askeri harcamalara değil insani harcamalara pay ayrılsın
29 Nisan 2019 tarihinde Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) askeri harcamalarla ilgili yıllık raporunu yayınladı. Rapora göre dünya genelinde yapılan askeri harcamalardaki yükseliş eğilimi devam ediyor. Askeri harcamalar 2017 yılı fiyatları ile yüzde 2,6 artarak 2018 yılında 1.822 milyar dolara ulaştı.
ABD yine 648,8 milyar dolar harcama ve yüzde 36’lık payla , Çin yine 250 milyar dolar harcama ve yüzde 14’lük payla en fazla askeri harcama yapan ülkeler oldu. Bu büyüklükle ABD’nin, kendisinden sonra gelen sekiz ülke toplamı kadar harcama yaptığı görülmektedir. Rusya, askeri harcamalarında indirime giderken Almanya, 2018’de harcamalarında yüzde 1,1‘lik artış yaparak 49,5 milyar dolar ile dünya sıralamasında sekizinci sıraya yükseldi. Yine aynı şekilde, Türkiye de bir önceki yıla göre askeri harcamalarına yüzde 24 daha fazla bütçe ayırarak, 19 milyar dolar harcamasıyla ilk 15 ülke arasında askeri harcamalarında en fazla artış yapan ülke oldu.
Ülkelerin bir yıl içinde ürettikleri mal ve hizmetlerin toplamı olan Gayri Safi Milli Hasılaları (GSMH) içinde askeri harcama payları 2018 yılında artış gösterdi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı ülkeler, vatandaşlarının ürettiklerinden daha yüksek bir oranı askeri harcamalara ayırmaktadırlar.
2018 yılında Rusya dışında hemen her ülkede, kişi başına düşen askeri harcama arttı. Bu da ülkeler arasında nüfus ve milli gelir farklılıkları olsa da, kişi başına daha fazla askeri harcama yapıldığı anlamına gelmektedir.
Ülkeler son üç yıl içinde, merkezi kamu bütçelerinde, ‘güvenlik kaygısıyla’ güvenlik harcamalarına daha fazla pay ayırdılar. Ülkelerin yönetiminde bulunan iktidarlar, vatandaşlarının vergileriyle elde edilen bütçe gelirlerinden, askeri harcamalara ve güvenlik giderlerine daha fazla pay ayırma kararlılıklarını sürdürdüler. Türkiye, bütçesinde, askeri harcamalara ayrılan payı istikrarlı bir biçimde arttıran ülkelerden birisidir.
Toplumlar güvenlik kaygısı içinde tutularak yasaklar, önlemler, kontroller artırılmakta, kontroller de temel hak ve özgürlüklere müdahaleye yol açmaktadır.
Şişirilen ‘güvenlik kaygısı’ ile şişirilen askeri harcamalar bir yandan kişi hak ve özgürlüklerini sınırlandırmakta, hatta yok etmekte, diğer taraftan ekonomik zararları arttırmakta, sosyal harcamaların azaltılmasına yol açarak insani gelişmeyi engellemektedir.
Niçin düşmanlar yaratıldığını, niçin böyle bir güvenlik kaygısı atmosferi kurulduğunu, neden bu kadar çok askeri harcama yapıldığını soruyoruz.
Biz savaşı istemediğimize göre savaşı kim istiyor?
Farklı olanı ötekileştirmeden, korkmadan, korkutmadan yaşamak istiyoruz.
Bütçelerden askeri harcamalara değil insani harcamalara pay ayrılmasını istiyoruz.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu