31 Temmuz 2019 – ‘Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır’ kampanyası, sınır dışı etmeleri ve zorunlu sürgünleri kınadı

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Suriyeli göçmenlerle dayanışma çağrısı: “İstanbul hepimize yeter”

İstanbul’da ‘Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır’ kampanyası tarafından düzenlenen basın toplantısında, sınır dışı etmeler ve zorunlu sürgünler kınandı.

“Sınır dışı etmeye son, Suriyelilere dokunmayın!” başlıklı basın toplantısına, mültecilerle dayanışma içinde olan çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Basın toplantısının açılışını yapan Avukat Gülden Sönmez, şunları söyledi: “Mart 2011’de başlayan Suriye savaşı, içerisinde yaşayanlar olarak hepimizi gördüğümüz, şahit olduğumuz insanlık suçları, savaş suçları çerçevesinde derinden etkiledi. Bir taraftan gördüğümüz ama önleyemediğimiz bu savaş suçları altında ezilirken, bir taraftan da özellikle Suriyelilere yönelik başlayan ırkçılık ve nefret söylemi içeren kampanya tehlikeli boyutlara ulaştı.

Suriyeli kardeşlerimiz savaştan, ölümden ve zulümden; nefes almak, yaşayabilmek için ülkelerinden kaçtılar. Bir insanın evini, yurdunu, komşularını geride bırakarak başka bir ülkede yaşamak zorunda bırakılması yani sığınmacı olması çok basit bir şey değil.

Tecavüzden, işkenceden, yargısız infazdan, bombardımandan, kimyasal silahlardan kaçarak geldiler buraya ve diğer ülkelere. Bir taraftan da görüyoruz ki aslında bu kaçış ve sığınmayla beraber sığındıkları ülkelerde göçmenler ve muhacirler olarak ciddi bir baskıyla karşı karşıyalar. Biz bir taraftan göçmenlere kucak açan bir ülke olarak gösterilirken, son zamanlarda ırkçılığın her gün arttığına şahit oluyoruz.

Bu basın toplantısının bir amacı da buna dikkat çekmek. Yeryüzünün hepimize yetecek kadar büyük olduğunu biliyoruz. İstanbul’un da bu potansiyeli kaldıracak kadar geniş olduğunu biliyoruz. Bu problem, ırkçı söylem şimdi yaşanan bir problem değil Avrupa’da, Amerika’da karşılık bulan ve birbirini etkileyen genel bir politikanın sonucu. Bu da bizi daha fazla endişelendiriyor.

Irkçılık insanlık suçudur. Yaşam hakkı söz konusuysa sınırlar konuşulmamalıdır. Bu konuda çaba gösteren herkese, medyaya teşekkür ediyorum. Ülkemize sığınanlar hangi dilden, dinden ırktan olursa olsun hepsine canı gönülden ‘hoş geldiniz’ demek istiyorum. Beraberiz, yanyanayız, hepimiz kardeşiz. Kendilerini iyi ve güvende hissetmelerini istiyoruz. Sorumluluk sahibi olan başta hükümet olmak üzere tüm siyasi parti temsilcilerine, sivil toplum kuruluşlarına çağrıda bulunmak istiyorum. Çok tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bu oyun bugün son bulsun.”

Ortak basın metnini Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır kampanyasından Yıldız Önen okudu. Önen, “Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre, sığınma bir insanlık hakkıdır. Herkesin savaştan, yoksulluktan, iklim değişikliğinden ve hayatı yaşanmaz kılan diğer sebeplerden göç etme ve daha iyi bir hayatı arama hakkı vardır. Türkiye’ye sığınan göçmenler, lütuf göstermemiz gereken zavallı varlıklar değil, uluslararası hukuktan gelen haklarını tanımamız ve eşit-kardeşçe bir yaşamı kurmak için çaba sarf etmemiz gereken insanlardır” dedi. Daha sonra ortak basın açıklamasını okudu, basın açıklaması şöyle:

“Değerli basın emekçileri,

Bugün burada, son dönemde İstanbul ve bazı başka kentlerde, başta Suriyeliler olmak üzere tüm göçmenlerle ilgili başlatılan sınır dışı etme uygulamasından duyduğumuz kaygı nedeniyle toplandık.

İstanbul Valiliği, son olarak, geçici koruma statüsü altındaki Suriyelilere, 20 Ağustos’a kadar kayıtlı oldukları şehre dönmeleri için süre verdi.

İstanbul’da uzunca bir süredir yeni geçici koruma kaydı alınmazken, iş bulma ve bir hayat kurma umuduyla buraya sığınmış insanlara, şehri terk etmeleri söyleniyor.

Otobüslerin içinde elleri plastik kelepçeli şekilde ve aç susuz bırakılarak geri gönderme merkezlerine yollanan göçmenlerin görüntüsü, hepimizi derinden sarstı. Geçici koruma belgesini evde bırakarak ekmek almaya giden bir gencin İdlip’e yollandığını öğrendik.

Kamuoyu tepkisinin geri adım attırması sonucu, Amjad Tablieh isimli bu genç Türkiye’ye geri dönebildi. İçişleri Bakanı ise sınır dışı etme gibi bir durumun olmayacağını söyledi.

Ancak son dönemde yükselen göçmen karşıtı hava, siyasetçilerin ve medyanın Suriyelilerin “sorun” olduğu yönünde vardıkları konsensüs, plaj yasaklarından zorla geri göndermelere, sık sık sığınmacıların hayatını zorlaştıran uygulamaların gündeme gelmesine yol açıyor.

Oysa bugün Suriye, barışa hâlâ oldukça uzak. İdlip’teki savaş nedeniyle son bir aydır 550 bin kişi daha yerinden edildi.

Türkiye’de sık sık hedef hâline getirilen Suriyeliler, yüz binlerce kişinin yaşamını yitirdiği bir çatışma ortamında, evlerini, işlerini ve her şeylerini geride bırakarak kaçmak zorunda kalmış insanlar.

Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre, sığınma bir insanlık hakkıdır. Herkesin savaştan, yoksulluktan, iklim değişikliğinden ve hayatı yaşanmaz kılan diğer sebeplerden göç etme ve daha iyi bir hayatı arama hakkı vardır. Türkiye’ye sığınan göçmenler, lütuf göstermemiz gereken zavallı varlıklar değil, uluslararası hukuktan gelen haklarını tanımamız ve eşit-kardeşçe bir yaşamı kurmak için çaba sarf etmemiz gereken insanlardır.

Biz, sınırların ve ulusların yarattığı yapay ayrımlara karşı, tüm insanların eşit, özgür ve kardeş olduğu bir dünya istiyoruz. Bunun için nefreti, düşmanlığı ve ırkçılığı körükleyenlere karşı dayanışmayı büyütmek için hareket ediyoruz.

İlk gününden itibaren “Göçmenler, hoşgeldiniz” dedik. Yalanlar üzerine kurulu linç girişimlerine karşı çıktık ve sorumluların cezalandırılmasını talep ettik. Suriyeliler başta olmak üzere tüm göçmenlerin haklarının tanınması için mücadele ettik.

Bugün de Suriyelileri bir gün evine dönecek “misafirler” olarak gören anlayışın terk edilmesini, toplumdaki tüm sorunların kaynağı olarak Suriyelilerin gösterilmesine son verilmesini, entegrasyonu ve birlikte yaşamı sağlayacak ve kolaylaştıracak politikaların üretilmesini, yani göçmenlerin barınma, beslenme, sağlık, eğitim gibi insanca bir yaşam için gereksinim duydukları hizmetlere erişimlerinin sağlanmasını istiyoruz.

İstanbul hepimize yeter.

Sınır dışı etme uygulamalarına son verilsin!

Göçmenler kardeşimizdir!

Hepimiz Göçmeniz, Irkçılığa Hayır kampanyası”

Toplantıda söz alanlar şunları söyledi:

İnsani yardım alanında çalışan aktivist Doktor Fatma Örgel: “Sığınmacıların gelişi 2011 yılında başladı, o zaman doğan çocuklar şimdi okul yaşında. İlk dönem olan 3-4 yılı başarı ile atlattık, ama sonrasında entegrasyonu yürütemedik. Bir toplum 7-8 yıl boyunca yardıma muhtaç konumda tutulamaz. Sığınmacıların kendilerini ayakta tutabileceği bir politikanın yürütülmesi gerekiyor. Eşit iş, eşit maaş gibi şeyler sağlanarak iki toplum arasında eşitlik sağlanmalı. Eğitim ve sağlık alanında entegrasyon olmalı. Ciddi bir entegrasyon sorunumuz var. Toplumun uyumu sağlanmalı, göçmenler muhtaç konumdan çıkarılmalı, eşit haklara sahip insanlar haline getirilmelidir” dedi.

Hepimiz Göçmeniz kampanyasından Şenol Karakaş:  “Son on gündür neyse ki memleketin sadece ırkçılardan ve faşistlerden ibaret olmadığını, ırkçılar karşısında ‘ırkçılığa hayır’ diyenlerin olduğunu, medyada ırkçılık karşıtı kesimlerin sesini kamuoyuna duyurmaya çalışanların olduğunu gördük. AKP, yerel seçimlerdeki yenilgisinin hesabını, bu toplumun en korunaksız, en çabuk mağdur edilebilen kesimi olan Suriyelilerden sormaya çalışıyor. Suriyeli arkadaşlarımız kimlik kontrolü yapılır, geri gönderiliriz diye 10 gündür evlerinden çıkamıyorlar. Evlerinden çıkamayan insanlar işlerine de gidemiyor. Bu yüzden evlerine ekmek, su alamıyorlar. Bu yüzden bizler öfkeleniyoruz, elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. İstanbul Valiliği’nin, İçişleri Bakanı’nın başka işi mi yok Suriyelilerin sınır dışı edilmesiyle uğraşıyorlar.

AKP seçim yenilgisinin hesabını kendi içinde başka mekanizmalarla görmeli, Suriyelilerden elini çekmelidir. Suriyelilerle temas kuracaksa devlet yetkilileri, bizim şu taleplerimizi yerine getirmelidir:

  • Sınırlar açılmalıdır, bugün hala İdlip’te insanlar çok zor koş Göçmenler sınırda kötü koşullarda kalmamalıdır.
  • Mültecilik hakkı tanınmalıdı
  • Eşit işe eşit ücret verilmelidir.
  • Partonların Suriyeli işçileri sömürmesine son verilmelidir.
  • Nefret söylemleri yasaklanmalıdı
  • Irkçılık insanlık suçudur ve cezalandırılmalıdı
  • Zorunlu sürgün ve sınır dışı etmelere son verilmelidir.

Suriyeliler konusunda muhalefete de bir kaç söz söylemek gerekir. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve büyük umutların simgesi olan Ekrem İmamoğlu ‘geri gönderilmelidirler’ dedi. İYİ Parti veya Sinan Ogan gibi politikacılar zaten bütün mesailerini  göçmenleri nefret öznesi haline getirmek için yürütüyor. Esad bir katildir, yaklaşık 500 bin kişinin ölümünden sorumludur, halen de bu tavrını devam ettirmektedir. Suriyelilerin geri gönderilmesini savunmak onları ölüme göndermek anlamına gelir.

Medyada sanki işsizliğin, yoksulluğun, ev kiralarının sorumlusu göçmenlermiş gibi bilinçli, kasıtlı bir şekilde tutum alanlar var, bunlara geçit vermemek gerekir. Provokasyon peşinde koşanlara zemin hazırlamamak gerekir. Toplumun çoğunluğunun muhalefetteki ya da iktidardaki ırkçılardan ibaret olmadığını bilmeliyiz, bunu göstermeliyiz. Bu toplumda aşağıdan yükselen bir göçmenlerle dayanışma eğilimi var, bu dayanışmanın açığa çıkması ve sokaklarda örgütlenmesi için çalışmalıyız. Bazıları Suriyelilerde Arap, fakir, mağdur görebilir, biz Suriyelilerde kendimizi görüyoruz, biz Suriyelilerde Türkiye işçi sınıfının bir parçasını görüyoruz.

Hepimiz Göçmeniz kampanyası hem 26 Ağustos’ta, valiliğin son gün dediği günde bir basın açıklaması yapacak, hem de 15 Eylül’de Beyoğlunda daha kitlesel bir basın açıklaması yapacak, sokakta sesini çıkarmak için örgütlenme çalışmalarına devam edecek. Bazıları bir Nazi argümanı olan “çok seviyorsanız evinize alın” diyor. Biz Suriyelilerde kendimizi görüyoruz, Suriyeliler evimize almamız gereken dilenciler, mağdurlar değiller. Bütün Türkiye’yi tüm Suriyelilerin kendi evi haline getirmek için mücadele ediyoruz. Herkesi 26 Ağustos ve 15 Eylül’deki basın açıklamalarımıza davet ediyoruz” dedi.

Yurttaşlar Derneği, yurttaş haklarını korumayı amaçlayan bir dernektir, hala da bunun için çalışıyor. 20.yüzyılda dünya iki büyük savaş yaşadı. Bu savaşların tekrar olmaması, insan haklarının korunması için pek çok kurum kuruldu, BM, UNESCO vb. Ama 20. Yüzyılda yine bunları, savaşları, zorunlu göçleri konuşuyor olmamız insanlık adına bir utançtır.

Avrupa’nın bu trajediyi seyretmesi büyük bir utanç, kendi geçmişlerinde yaşadıklarını unutmaktır. Devletler, kurumlar, uluslararası kurumlar tüm yapılarıyla bu korkunç insanlık suçlarına, insanların denizlerde, botlarda boğulmasını seyirci kalmamalıdır” dedi.

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği ‘nden Avukat İbrahim Ergin: “2012’den beri sahadayız, pek çok olumlu ve olumsuz gelişmeye şahitlik ettik. Göç İdaresinin kurulmasını başlangıçta olumlu bulmuştuk, ama zaman içinde, özellikle 2014 yılından itibaren IŞİD ve benzeri selefi grupların ortaya çıkması ile birlikte göç yönetiminde güvenlik eksenli bir bakış açısı geliştirildi. Genelde göçmenlerin sorun olduğu izlenimi oluşturuldu ve bu durum halka da hissettirildi.

Göçün yönetimi konusunda da devlet gerekli önlemleri alamamıştı. Elbette sayının çokluğu da bir sorun, ama asıl olarak yönetim sorunu olduğunu gördük. Geçici koruma altında olan Suriyelilerin çalışma hakkı AB’nin dayatmasıyla ortaya kondu. Öncesinde yasal olarak çalışma hakları yoktu. Ellerinde kimlik belgeleri de yoktu. Bütün bu hakları 2016 itibarı ile sağlandı. Bugün çalışma hakkı olan göçmen sayısı yüzbin civarında, oldukça az.

Uzun süredir aile birleşimi, öğrencilik, sağlık durumları ile ilgili hiç bir talep karşılanmıyor. Göç idaresi yetkilileri her şeye karşı tutum alıyorlar. Muhalif siyasiler de göçmenler üzerinden iktidarı cezlandırmaya çalışıyor. Sosyal medya üzerinden pek çok ırkçı argüman yayılıyor.

Ama Anadolu insanları göç kültürünü biliyor, bu topraklar göçmenlerin her zaman geçiş güzergahı, insanlarımıza güveniyoruz, hepimiz göçmeniz diyoruz” dedi.

Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz: “Birçok soruna olduğu gibi göçmen sorununa da kendimizce, Türk usulü çözüm bulmaya devam ettiğimiz sürece büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz. Evrensel hukuk açısından Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukunda göçmenlerin bir karşılığı var mı, yok. Çünkü Türkiye doğudan gelenleri göçmen olarak tanımıyor, bu bir ayrımcılık.

Her şeyi siyasetin aracı haline getirmek Türkiye’de belirleyici. İlk günden itibaren Suriye sorunu bir insanlık sorunu, bir savaş sorunu olarak ele alınmadığı için, buna yönelik önlemler alınmadığı için şu an nefret söylemi, milliyetçilik, ırkçılık artarak sürüyor. İnsan bunları konuşmaktan utanıyor. Suriye konusu dışa karşı pazarlık konusu yapıldı. İçerde de hem muhalefet hem de iktidar açısından siyasetin malzemesi yapıldı. Toplumda da ciddi bir ayrımcılık sağlandı. Suriye savaşı, bir beka sorunu olarak topluma dayatıldı.

Suriye için çeşitli masalar kuruluyor, görüşmeler yapılıyor, ama göçmenlerin hakları bu masalarda görüşülmüyor. Sosyal medyada aşırı bir Suriyeli karşıtlığı sürüyor. Bunu bilinçli yapan bir kesim var. Bu 80 milyon insan için büyük bir felaket, mültecilere yönelik izlenen politikalar, bizim de geleceğimizi belirleyecek” dedi.

Hafıza Merkezinden Murat Çelikkan: “Suriye’de süren savaş nedeniyle, yaşamlarını sürdürebilme adına ülkelerini terk etmek zorunda kalanlara Türkiye kapılarını açmıştı. Bu takdir edilmesi gereken bir davranıştı. Ancak bu insani ve hukuki zorunluluğu, insani nedenlerle yaşamlarını sürdürebilmek için göç etmek zorunda kalmış insanları iktidar pazarlık konusu olarak kullandı. Bugün de iktidar, göçmenleri Suriye politikasında güvenli bölgenin oluşturulması için pazarlık unsuru olarak kullanıyor.

Ana muhalefet ise sırf iktidara muhalefet edebilmek için ırkçı bir politika gütmekten kaçınmıyor. Yasalar gereği bireysel ve toplu geri gönderme suçtur ve hukuka aykırıdır. Hem Cenevre sözleşmesine, hem de yasalarımıza göre suçtur. Tüm siyasi partiler ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığını körükleyen politikalara son vermek zorundadır. Suriyeli göçmenler hepimizin kardeşidir, birlikte yaşamamız gereken insanlardır” dedi.

Son konuşmayı Yıldız Önen yaptı: “Bazı Avrupa ülkelerinde “burada göçmenler alışveriş yapamaz” şeklinde afişler vardı, biz de “kendi afişlerimizi yaptık: “buradan tüm göçmenler alışveriş yapabilir” diyerek. Medyadan bu afişleri yaygınlaştırmasını talep ediyoruz. İdlib’de savaş devam ediyor, sınırdışı etmek insanları ölüme yollamaktır, sınır dışı etme uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Türkiye mülteci olmakla ilgili ayrımcılığa son vermeli, mülteci haklarını tanımalıdır” dedi.

SHARE.
Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.