Küresel BAK Etkinlikleri
3,5 yil oldu… Katilleri taniyoruz…
Hrant Dink cinayeti davasının Beşiktaş Adliyesi”ndeki 13. duruşması öncesi İskele Meydanında biraraya gelen Hrant”ın Arkadaşları, “Hrant için adalet için” yazılı dövizler taşıdı.”Faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “Hepimiz Hrant”ız hepimiz Ermeniyiz”, “Katil çeteler devletle beraber” , “Öldür” diyenler yargılansın” sloganları attı, “Hrant için Adalet için” yazılı afişi açtı.
“Tüm siyasi cinayetler için buradayız”
Hrant”ın Arkadaşları”ndan gazeteci Bülent Aydın, “Hrant öleli tam 3,5 yıl oldu ama acımız, öfkemiz, taleplerimiz hala taze. Hrant”ın ailesi ve “derin” ailesi olarak bizler katilleri tanıyoruz ve bunu haykırmak için, sorular sormak için, sonuna kadar, adalet yerini bulana kadar buradayız” dedi.
Dink cinayetini işleyen “2-3 tetikçinin peşinde olmadıklarını” söyleyen Aydın, “Onları cezalandırmakla adalet yerini bulmuyor. Toplumun dününü, bugününü aydınlatmaya çalışan insanları öldürenler toplumu da öldürüyorlar. Bu davada aydınlatılacak olan yalnızca Hrant değil, toplumun da geleceğidir. Biz yalnızca Dink için değil aynı zamanda tüm siyasi cinayetler için buradayız” diye konuştu.
Aydın”ın ardından basın açıklamasını Hrant”ın Arkadaşları adına oyuncu Tülin Özen okudu.
Suikastın faillerinin bir gün mutlaka ortaya çıkarılacağını belirten Özen, “Onların yere eğilmiş suratlarını göreceğiz. Başlangıçta “namus davamızdır” denen bu dava artık utanç müsameresine döndü. Bunu bir kenara yazdık, unutamayız. Yine de devleti, gecikmeli de olsa namusunu kurtarma operasyonuna çağırıyoruz” diye konuştu.
Özen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz, ömrümüz yettiği sürece burada olacağız. Hrant”ın öldürülmesine bir şekilde karışmış resmi görevlileri bugüne kadar koruyanlar bunu bilsin. Boşuna uğraşıyorlar. Yaptıkları en fazla adaleti geciktirecek.”
Aralarında Doğan Öz”ün eşi Sezen Öz, kızı Bengi Heval Öz, Uğur Mumcu”nun çocukları Özgür ve Özge Mumcu, Abdi İpekçi”nin Nükhet İpekçi, Metin Göktepe”nin annesi Fadime Göktepe”nin de bulunduğu Toplumsal Bellek Platformu da eylemde hazır bulundu.
BİZ ÖMRÜMÜZ YETTİĞİNCE BURADA OLACAĞIZ
Hrant”ın Arkadaşları adına Tülin Özen tarafından okunan açıklama
İstanbul – 10 Mayıs 2010
Bugün bu dava 3,5 yılını dolduruyor. En başta şunu söylemek isteriz: Biz, ömrümüz yettiğince burada olacağız. Hrant’ın öldürülmesine bir şekilde karışmış resmî görevlileri bugüne kadar koruyanlar bunu bilsin. Bu memlekette adalet isteyen, vicdanlı insanların sayısı artacak, bu davanın peşine düşenlerin iradesi güçlenecektir.
Boşuna uğraşıyorlar. Yaptıkları, en fazla adaleti geciktirecek. Ama bir suikastın faillerini besleyip büyüten, kollayan, cinayet işlemelerine meydan açan, cinayetten sonra, bu işe karışanları kollamaya korumaya uğraşanlar ortaya çıkacak. Onların yere eğilmiş suratlarını göreceğiz.
Bunun için yapılması gerekenler o kadar basit ki. Yapılmayan soruşturmaların yapılması, sorgulanmayan resmî görevlilerin sorgulanması, yargılanmayanların yargı önüne çıkarılması, ilgili davaların birleştirilmesi gerekiyor. Yani ‘ben devletim’ diyen bir devletin nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranılması halinde adalet hiç de uzakta kalmaz. Cinayet yeri civarındaki güvenlik kameraları görüntülerinin en kritik bölümleri tahrip edildi, saklandı. Bunların ortaya çıkarılmasından başlayabilirler meselâ. Katilin güya rastgele girdiği internet kafe her nasılsa bir güvenlik şirketiyle ilgili çıktı. Neymiş bu ilişki, bakabilirler. Poyrazköy ve Kafes iddianameleriyle birlikte, aslında Hrant’ın öldürülmesiyle ilgili her şeyin yeni baştan soruşturulması gereği apaçık ortada. Buna girişebilirler. Samsun’da katille birlikte poz verip sırıtan güvenlik görevlilerine kimin cesaret verdiğine bakabilirler. Hrant Dink suikastı özel bir savcı ekibi tarafından araştırılmayı hak etmiyor mu? Savcılar atayabilirler.
Bunları yapamayan bir devletin kendine devlet demesi ya da adalet kavramıyla uzaktan yakından ilişkisi olduğunu iddia etmesi komik değil mi?
Elbette komik. Ama bizim gülecek halimiz yok. Başlangıçta ‘namus davamızdır’ denen bu dava artık utanç müsameresine döndü. Bunu bir kenara yazdık, unutamayız. Yine de, devleti, gecikmeli de olsa namusunu kurtarma operasyonuna çağırıyoruz.
Sabrımız ve tahammül gücümüz bu kadarına izin veriyor.
Hrant”ın Arkadaşları
Küresel BAK’tan Haberler
Dink cinayetinde Ergenekon izi ve ikinci tetikçi sürprizi
Radikal – 11.05.2010
Her duruşma öncesi Beşiktaş’ta toplanan ‘Hrant’ın Arkadaşları’, 13’üncü duruşma öncesi de yine aynı yerdeydi. Grup adına yapılan açıklamada, “Ömrümüz yettiğinde buradayız” denildi.
Emniyet: “Altı Ergenekon sanığı Dink davası sanıklarıyla telefon irtibatı içindeydi”. Gizli Tanık 1: “Samast cinayet sırasında yalnız değildi…”
Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın 13’üncü duruşmasında iki önemli gelişme yaşandı: İstanbul Emniyet Müdürlüğü, aralarında Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz’in de bulunduğu altı Ergenekon sanığının, Dink cinayeti sanıklarıyla ‘telefon irtibatı içinde olduğunu’ belirledi. Başka suçtan tutuklu bulunan bir tanık, cinayetin JİTEM’le bağlantılı olduğunu öne sürdü. Mahkeme tutukul sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender’in tahliyesine karar verdi.
İkinci önemli gelişmeyse davada gizli tanıkların dinlenmeye başlamasıyla ortaya çıktı. Başka bir odadan, sesi ve görüntüsü bozularak mahkeme salonuna bağlanan ‘Gizli Tanık 1’, tetiği çeken Ogün Samast’ın cinayet sırasında yalnız olmadığını, yanında üç kişinin daha bulunduğunu söyledi. İkinci bir kişinin daha ateş ettiğini anlatan gizli tanık sanıklar Ogün Samast, Yasin Hayal ve ağabeyi Osman Hayal’i teşhis etti.
Hrant Dink’in, 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülmesinden üç yıl sonra, mahkemede cinayetin Ergenekon ile bağlantısı kuruldu.
Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın 13. duruşması dün yapıldı. Duruşmaya sanıklar Ogün Samast, Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu katıldı. Dink’in eşi Rakel Dink, kardeşi Orhan Dink, BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras ile Paris Barosu temsilcileri izleyiciler arasındaydı.
Duruşmada ilk olarak gelen evraklar okundu. Mahkeme heyeti, daha önceki duruşmada gelen talepler doğrultusunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne Ergenekon sanıklarıyla Dink davası sanıkları arasında irtibat olup olmadığını sormuştu.
Emniyet’ten gelen yanıtta, ‘Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtlarına göre, altı Ergenekon sanığının Dink Davası sanıklarıyla telefon irtibatı içindeydi’ denildi. Emniyet TİB’den aldığı bilgilere göre Ergenekon sanıkları Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Mustafa Levent Göktaş, Muzaffer Tekin, Erbay Çolakoğlu, Levent Temiz ile Dink davası sanıklarının ilişkisini gösteren bir şemayı da mahkemeye sundu. Ancak bu sanıkların hangileri olduğu belirtilmedi.
‘Aynı anda ateş ettiler’
Evrakların okunmasının ardından, Dink davasında ilk kez, daha önce savcılığa ifade vermiş bir gizli tanık dinlendi. Gizli Tanık 1 sorulara başka bir odadan yanıt verdi. Bu sırada sesi değiştirilen ve salondaki ekrana görüntüsü bozularak yansıtılan Gizli Tanık 1, Türkçe sorulan soruları anlamakta zorluk çektiği için Ermenice çeviri yapan tercüman aracılığıyla konuştu. Gizli Tanık 1 şunları dedi:
“Dink’e ilk olarak 40-45 yaşlarında bir şahıs yaklaştı ve 3-5 saniye Dink’le konuştu. Bu şahsın el temasında bulunduğunu gördüm. Aynı anda Dink’e arkadan ve önden birer şahsın yaklaştığını, arkadan yaklaşan şahsın yuvarlak yüzlü, 1 metre 70 santimetre boylarında kısa koyu kestane renkli saçlı, hafif kirli sakallı, açık tenli, hafif kalın kaşlı, tombul ve kısa parmaklı, uyuşturucu almış gibi bir halde bulunan üzerinde siyah kumaş pantolon, dizlere kadar inen siyah bir palto, içinde siyahın da bulunduğu enine çizgili bisiklet yakalı bir kazak, siyah ayakkabı giymiş bulunan şahıs elindeki silahla hatırladığım kadarıyla Hrant Dink’e iki el ateş etti. Önden gelen sonradan televizyonlardan isminin Ogün Samast olduğunu öğrendiğim şahıs da diğeriyle birlikte aynı zamanda iki el ateş ederek içinde Ermeni kelimesi geçen bir cümle söyleyerek bağırdı.”
Ogün Samast ise, “Olayı yapan benim. Tek başımaydım” dedi.
Mahkeme Başkanı Erkan Canak, Gizli Tanık 1’e duruşma salonunda bulunan sanıkları, gizli tanık odasındaki ekrana yansıtılan görüntülerinden tekrar teşhis etmesini istedi. Sanıkların yerlerini değiştiren hâkim, gizli tanığa hangilerini gördüğünü sordu. Gizli Tanık 1 ise tutuksuz yargılanan Osman Hayal ile tutuklu sanıklar Yasin Hayal best online casino ve Ogün Samast’ı teşhis etti.
‘JİTEM’e çalışıyorlardı’
Hrant Dink davasında tanık olarak ifade vermek için başvuruda bulunan başka suçtan Amasya Cezaevi’nde tutuklu bulunan Erhan Özen, sanık ve izleyicilerin salondan çıkarılmasının ardından ifade verdi. Özen, 1997-2005 arasında JİTEM’e çalıştığını, Agos gazetesinin misyoner faaliyetlerini takip edip gazetenin çevresinin fotoğraflarını çektiğini söyledi. Özen, Dink davası sanıklarından Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in de JİTEM’e çalıştıklarını öne sürdü. Özen ayrıca, JİTEM’de misyonerlerle ilgili çalışmalar yapıldığını, grubun başında da şu an Ergenekon davasında sanık bir kişinin olduğunu anlattı. Emekli tuğgeneral olduğunu söylediği bu kişinin ismini açıklamayan Erhan Özen, Trabzon İl eski Alay Komutanı Albay Ali Öz’ün de her şeyden haberdar olduğunu öne sürdü.
Yolcu ve İskender tahliye edildi
Mahkeme, tutuklu kaldıkları süre ve üzerlerine atılı suçu dikkate alarak, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu’nun tahliyesine karar verdi. Cinayet öncesi sanıkların sık sık Pelitli’de Ahmet İskender’in kırtasiyesinde buluştukları belirlenmişti. Ahmet Yolcu’nun ise tetikçi Ogün Samast’ı İstanbul’a yolcu eden kişi olduğu anlaşılmıştı. Samast ifadesinde, Ersin’in kendisini ‘Gazan mübarek olsun’ diyerek uğurladığını anlattı.
Hrant Dink Cinayeti Davasında İki Tahliye
BİA Haber Merkezi – 11.05.2010
Hrant Dink cinayeti davasının beş tutuklu sanığından Ersin Yolcu ve Ahmet İskender tahliye edildi. Mahkeme gizli tanığın olay günü orada olduğunu söylediği Osman Hayal”i tutuklamaya, Emniyet İstihbaratı eski Başkanı Sabri Uzun”u dinlemeye gerek görmedi. JİTEM”e çalıştığını söyleyen “sürpriz” tanık araştırılacak.
Agos gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink”in 19 Ocak 2007″de öldürülmesiyle ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi”nde görülen davada dün iki tahliye kararı çıktı.
Mahkeme heyeti tutuklu sanıklar Erhan Tuncel, Ogün Samast ve Yasin Hayal”in tutukluluğunun devamına karar verirken, tutuklu sanıklardan Ersin Yolcu ile Ahmet İskender tahliye edildi.
Uzun dosyaya yenilik getirmezmiş
Duruşma sonunda mahkeme heyeti, dün dinlenen gizli tanığın “Osman Hayal de cinayet yerindeydi” ifadesine ve Dink ailesi avukatlarının talebine rağmen Osman Hayal”in tutuklanmasına yer olmadığına karar verdi.
Heyet, Dink ailesinin avukatlarının Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun”un tanık olarak dinlenmesi talebini de alınacak ifadenin dosyaya yenilik getirmeyeceği gerekçesiyle reddetti.
Mahkeme heyeti İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul eski MİT Bölge Başkanı Özel Yılmaz ve İstanbul eski Vali Yardımcısı Ergün Güngör hakkında Dink ailesi avukatlarının, Cumhuriyet savcısından istediği suç duyurusu talebinin kendileri tarafından yapılması istendi.
Sürpriz tanık “JİTEM”ciyim” dedi
Dünkü duruşmada dinlenen “sürpriz” tanıkla ilgili ise mahkeme heyeti inceleme kararı aldı. Başka bir suçtan tutuklu bulunduğu Amasya Cezaevi”nden tanık olmak için yazdığı dilekçe üzerine dün duruşmaya getirilen Erhan Özen”in “İstanbul Jandarma Merkez Komutanlığı”ndan para alıyordum ve JİTEM”de çalışıyordum” dedi. Mahkeme bu ifadenin doğru olup olmadığını ve kendisine herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulması için İstanbul İl Jandarma Merkez Komutanlığı”na yazı yazılmasını kararlaştırdı.
Kamera görüntüleri TÜBİTAK”a gidecek
Mahkeme heyeti, olay günü Agos Gazetesi ve çevresini kaydeden ve olaydan hemen sonra polis tarafından el konulan kamera görüntülerinin bulunduğu Akbank”a ait hard diskin TÜBİTAK”a gönderilmesine karar verdi. Heyet kamera görüntülerinin silinip silinmediği, silinmişse hangi program kullanılarak ve ne şekilde, ne zaman silindiğinin tespit edilmesini ve görüntüler silinmişse geri dönüşümünün mümkün olup olmadığını sordu.
Dünyadan Haberler
Nükleer hesaplaşmayı önlemek
Star – 06.05.2010 – Ardan Zentürk
“Bölgeye baktığımızda karşımıza çıkan tek gerçeğin, İsrail’in nükleer silahlarının tetiklediği bir nükleer silahlanma yarışı olduğunu görüyoruz. Bu yarışa İran’ın katılmış olması tabii ki tesadüf değildir ve Suudi Arabistan’ın “tüm Araplar adına” benzer bir arayışın içine girmiş olması da şaşırtıcı olmayacaktır. İran’ı dövmeye kalkacağımıza, İsrail’i nükleer programını açıklamaya ve bu konudaki uluslararası anlaşmaları imzalayarak tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetimine açmasını sağlamaya ikna etsek, bu yarış başlamadan bitmez mi… Bu sorunun yanıtı hayati önemdedir… ” (Star, 15 Nisan 2001)
Yaklaşık 20 gün önce yazdığımız yazıya yanıtı çabuk aldık: New York’tan… Birleşmiş Milletler (BM) Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması, İrlanda ve Finlandiya’nın ortak girişimiyle 1968 yılının Temmuz ayında BM üyelerinin imzasına açıldı. Anlaşma, 5 Mart 1970 tarihinde yürürlüğe girdi. Elinde nükleer silah olduğunu açıkça kabul eden Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin dahil, BM’ye üye 189 ülkenin altında imzası var.
Kimlerin yok: Hindistan, Pakistan, İsrail. Bir de Kuzey Kore var. Önce anlaşmayı imzaladı, sonra nükleer silah üreterek kurallarını çiğnedi. İmzacı olmayan üç ülkenin “resmen açıklanmamakla birlikte” nükleer silaha sahip oldukları biliniyor. İran’ın, anlaşmanın altında imzası var.
Hindistan ile Pakistan Asya’daki düşmanlık siyasetini, bölgesel nükleer silahlandırmaya kadar vardırmış iki ülke. İsrailli orta düzey nükleer araştırma yöneticisi Mordechai Vanunu’nun 1986 yılında İngiltere’nin önde gelen yayın organı Sunday Times’a yaptığı açıklamalardan da bu ülkenin elinde 100 ile 200 arasında tahmin edilen nükleer başlık olduğunu anlamış bulunmaktayız.
Zaten, yaşadığımız bölgedeki “dehşet gelişmelerinden” de bu açık gerçek sorumlu.
İsrail sıcağı hissetti
Birleşmiş Milletler söz konusu anlaşmanın takibi amacıyla beş yılda bir New York’ta bütün üye ülkelerin katılımıyla bir konferans düzenliyor.
Mayıs ayının sonuna kadar sürecek bu yıl ki toplantıda, tam 118 “Bağlantısız Ülkeler Bloku” üyesi ülke adına açıklama yapan Endonezya Dışişleri Bakanı Marty Natalegawa, Ortadoğu’daki nükleer yarışın başlatıcısı olarak İsrail’i işaret etti. İsrail’in, BM anlaşmasını imzalamayıp, askeri amaçlı nükleer program yürüttüğü belirtilen bu açıklamada hepimizi çok yakından ilgilendiren bir satır da şöyleydi : İsrail, tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na açmayarak, güvenlik açısından tehlikeli nükleer alt yapıya sahip olmakta, bu durum da bulunduğu bölgenin bütün insanlarının yaşamını tehdit etmektedir.
Yani, sadece İsrail’in nükleer silaha sahip olması değil, denetim dışı olduğu için gerçek durumunu bilemediğimiz nükleer santrallerinin son durumu da endişe konusu. Ya, Negev Çölü’ndeki Dimona Nükleer Santrali, bir gün, Çernobil gibi patlarsa? Bunun sorumlusu kim olacak?
İran’ın durumu
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, konferansa katılan tek devlet başkanı ünvanını taşıyor. Yaptığı konuşmada “nükleer silah sahibi olmak sadece onursuzluk değil, ahlaksızlık ve utanç verici bir davranıştır” demesi gerçekten dikkat çekiciydi. ABD’yi, “insanlık tarihinde nükleer silah kullanmış tek devlet” olarak hatırlatan Ahmedinecad, ülkesinin nükleer silah peşinde olmadığını ama, İsrail’in, Amerika ve müttefiklerinden gördüğü destekle Ortadoğu’yu elindeki nükleer başlıklar ile tehdit etmeyi sürdürdüğünü vurguladı.
Bütün bu sözler yanlış mı? Hayır…
Ne yapmalı?
Ortadoğu’nun geleceğini büyük bir soru işaretiyle baş başa bırakan “nükleer silahlanma yarışının” önlenmesi için yapılması gereken ilk adımın, İsrail’in, uluslararası denetim altına alınması gerektiği artık giderek netleşiyor. Zaten, mevcut durum, BM’nin 1995 yılında almış olduğu “Ortadoğu’nun tüm nükleer silahlardan arındırılması kararı”na da aykırı. Buna rağmen -nedense- BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon konuşmasında İsrail’den tek kelime söz etmiyor, buna karşılık, İran’la Kuzey Kore’nin adlarını açıkça ifade ederek bu iki ülkeyi uluslararası kararlara uymaya çağırıyor!.. Bu tutum, BM Genel Sekreteri’nin Ortadoğu’da hiçbir menavra alanı olmadığını göstermesi bakımından ilginç…
Türkiye’nin son dönemde, İran’a dönük “baskıcı politikaları” bir kenara koyup Tahran’la bölgesel işbirliğini geliştirmesi, buna karşılık, Ortadoğu’da İsrail’in nükleer kapasitesini dile getirmesi, bu açıdan önemlidir.
Ankara, belki de, dünyanın endişe ile izlediği “nükleer kriz”in çözüm noktasının ana kavşağında bulunmaktadır…
ABD nükleer silahlarını imha ediyor
Star – 05.05.2010
Dünyanın nükleer silahlardan arındırılması için yeni bir vizyonunun belirleneceği Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) ile ilgili sekizinci Gözden Geçirme Konferansı New York”taki BM Genel Merkezi”nde başladı.
25 gün sürecek olan toplantıların ilk gününde BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, nükleer silahlardan vazgeçme konusunda artık harekete geçme zamanı olduğunu söyleyerek, İran”a çağrıda bulunurken, Ortadoğu”da nükleer silah istemiyoruz diyerek de, adını anmadan İsrail”e gönderme yaptı.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon”ın 192 ülkenin üyesi olduğu BM Genel Kurulu”nda yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan Uluslararası NPT Konferansı ilk gününündeki toplantılara, Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Yukiya Amano, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton”un aralarında bulunduğu ülke ve kurum temsilcileri katıldı. İlk günkü toplantıya Türkiye”yi temsilen Büyükelçi Ertuğrul Apakan aktılırken, ilerleyen günlerde Türkiye, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu tarafından temsil edilecek.
BM Güvenlik Konseyi”nin İran”a yürüttüğü nükleer programı nedeniyle yaptırımlar getirilmesi üzerinde müzakereler yürüttüğü bir dönemde, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad”ın tek devlet başkanı düzeyinde toplantıya katılmasının, toplantılara değişik bir hava kattığı gözleniyor.
ABD”nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Susan Rice”ın geçen günkü açıklamasında da belirttiği gibi, ABD”nin ve diğer batılı müttefiklerinin “”Gözden Geçirme Konferansı””ndaki öncelikli hedefini, anlaşmaların denetiminde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın teftiş ve kontrol yetkilerinin genişletilmesi oluşturuyor. Öte yandan, 2005 yılında yapılan NPT”yi gözden geçirme toplantısının bir sonuç getirmediğini ve bu sefer aynısının yaşanmaması gerektiğini ifade eden BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da, geçen gün yaptığı yazılı açıklamada, dünyada 25 binden fazla nükleer silah bulunduğunu ve nükleer terörizmin halen tehdit olmaya devam ettiğini bildirmişti.
1968 yılında imzalanan ve 1970 yılında yürürlüğe giren NPT”nin ana amacını, nükleer silahların ve nükleer silah teknolojisinin yayılmasının önlenmesi, nükleer enerjinin ve teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanılmasının teşvik edilmesi ve nükleer silahsızlanma oluşturuyor. 40 yıl önce yürürlüğe giren anlaşmayı bugüne dek 189 ülke imzalarken, hala anlaşmaya imza koymayan devletler ise Hindistan, İsrail, Kuzey Kore ve Pakistan.
BM GENEL SEKRETERİ BAN; “”ARTIK HAREKETE GEÇME ZAMANI””
BM Genel Sektreteri Ban, nükleer silahlardan vazgeçme konusunda artık harekete geçme zamanı olduğunu söyleyerek, İran”a çağrıda bulunurken, Ortadoğu”da nükleer silah istemiyoruz diyerek de, adını anmadan İsrail”e göndermede bulundu.
Genel Sekreter Ban, NPT Gözden Geçirme Toplantısında yaptığı konuşmada, İran”a, BM Güvenlik Konseyi kararlarına tamamen uyması ve UAEK ile tam işbirliği yapması çağrısında bulundu.
Silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesinin en önemli önceliklerinden biri olduğunu belirten Genel Sekreter Ban, “Bunun mümkün olduğunu biliyoruz, ancak açıkçası bu gündem maddeleri uzun zamandır uykuda, artık harekete geçme zamanı. Dünya halkları nükleer silah tehlikesinden korunmak istiyor” dedi.
ABD ile Rusya arasında yeni START anlaşması imzalanmasının olumlu olduğunu belirten Ban, nükleer silaha sahip olan ülkelere silahlarını ortadan kaldırmaları çağrısında bulundu. Ban, var olan olumlu ivmenin devam etmesi gerektiğini ve dünyanın artık nükleer silah tehdidinden kurtulmasını bildirdi. Ayrıca dünyada giderek daha fazla oranda nükleer terörizm endişesi ya da bölgesel bir ihtilafın nükleer hale dönüşmesi endişesinin olduğuna işaret eden Genel Sekreter Ban, NPT”ye taraf olmayan ülkelere yönelik bir çağrıda bulundu ve bu ülkelerin NPY”i bir an önce imzalamlarını istedi.
Konuşmasında, NPT”ye taraf olan ülkelerin gizlice nükleer silah üretmeye çalışmalarının “kabul edilemez” olduğunu ifade eden Ban, Ortadoğu”nun nükleer silahlardan arındırılması yönündeki çabaları güçlü bir şekilde desteklediğini bildirerek şunları söyledi: “İran”a BM Güvenlik Konseyi kararlarına tamamen uyması ve UAEK ile tam işbirliği yapması çağrısında bulunuyorum. İran”ın UAEK tarafından yapılan nükleer yakıt tedariği önerisini kabul etmesi tavsiyesinde bulunuyorum, bu çok önemli bir güven yaratıcı önlem olur. İran Cumhurbaşkanına bu konuda yapıcı bir şekilde davranmasını tavsiye ediyorum. Açık olalım. Kendi nükleer programı üzerindeki şüpheleri ve endişeleri ortadan kaldırma sorumluluğu İran”a aittir” dedi.
Ban, Kuzey Kore”ye de altılı görüşmelere bir an önce ve ön koşulu olmadan dönmesi çağrısında bulundu.
AHMEDİNEJAD; “”TOP BİZDE DEĞİL ONLARDA, ONLARIN BİZİMLE İŞBİRLİĞİ YAPMALARI GEREKİR””
İran Cumhurbaşkanı Başkanı Mahmud Ahmedinejad da, konferansın açılış gününde yaptığı konuşmasında ilk önce, BM Genel Sekreteri Ban”ın sözlerine cevap verdi ve “”Genel Sekreter topun İran”da olduğunu söyledi. Kendisine ve sizlere şunu bir kez daha bildirmek isterim ki, kendilerinin teklifi bizim açımızdan kabul edilmiştir, top bizde değil, top da diğer taraftadır ve onların bizimle işbirliği yapmaları gerekmektedir” ifadesini kullandı.
Dünyada nükleer bomba tehdidinin devam ettiğini ve hiç kimsenin kendini güvende hissetmediğini ifade eden Ahmedinejad 35 dakika süren konuşmasında “”İlk Atom bombasının ABD tarafından”” yapıldığını hatırlatı. Ahmedinejad, ABD”nin İsrail”in nükleer silahlarını görmezden geldiğini ileri sürerek, İsrail”in Ortadoğu ülkelerini sürekli tehdit ettiğini söyledi.
Bu arada, BM televizyonu, Genel Sekreter Ban konuşurken sık sık Genel Kurul salonunda kendisini dinleyen İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad”ı gösterdiği dikkat çekerken, Ahmedinejad”ın konuşması sırasında da, ABD, Fransa, İngiltere”nin öncülüğündeki bazı batılı delegelerin Genel Kurul salonunu terk ettiği dikkat çekti.
Irak savaşı sivilleri vurdu
Radikal – 03.05.2010 – Ahmet Haşim Muhtaroğlu
Irak”ta Nisan ayındaki saldırılarda 274 sivil, 39 polis, 15 asker öldü.
BAĞDAT- Geçen Nisan ayında meydana gelen şiddet olaylarında 274 sivil, 39 polis ve 15 askerin öldüğü açıklandı. Saldırılarda önceki aya oranla şiddet olaylarında da artış olduğu belirtildi.
Bu artışın hükümetin kurulamamasından doğan boşluktan kaynaklandığına inanılıyor. Bununla beraber, İnsan hakları gözlemcilerinin yaptığı görüşmelerde bazı kişilerin işkenceye maruz kaldıkları ve özgürlüklerinin ellerinden alındığı da tespit edildi. (dha)
Artık çevresi duvarlarla örülecek
Radikal – 07.05.2010
Irak”ın başkenti Bağdat”ın çevresine güvenlik gerekçesiyle duvar örüleceği duyuruldu.
BAĞDAT – Amerikan işgalinden bu yana gerçekleşen terör saldırılarında yüzlerce insanın hayatını kaybettiği Bağdat”ın etrafı, artık duvarlarla örülecek.
El Cezire televizyonunun internet sitesinde yer alan habere göre, Irak Savunma Bakanlığı Müsteşarı Muhammed Askeri, Bağdat”a yönelik silahlı ve bombalı saldırıların önüne geçilmesi için böyle bir plan üzerinde çalıştıklarını belirtti.
Daha fazla masum insanın ölmemesi için “ellerinden gelen her şeyi” yaptıklarını ve yapacaklarını ifade eden Askeri, başkentin çevresinde belirli kontrol merkezlerinin olacağını, araçların şehre girişlerinin bu merkezlerden olacağını söyledi.
Askeri, gelecek yıl içinde yapılması planlanan duvarın başkenti terör saldırılarından koruyacağını kaydetti.(ntvmsnbc)
Irak kan gölü 80 ÖLÜ
Star – 11.05.2010
Seçim sonrasında uzayan koalisyon pazarlıkları ve yeni hükümetin kurulamasındaki gecikme nedeniyle otorite boşluğunun yaşandığı Irak, son yılların en kanlı günlerinden birini yaşadı.
Irak’ın değişik şehirlerinde güvenlik güçlerini ve sivilleri hedef alan saldırılarda 80’e yakın kişi öldü, 200’den fazla kişi yaralandı. Irak polisi, Bağdat’ın güneyindeki Hille’de bir tekstil fabrikası önünde mesai çıkışında işçileri hedef alan bomba yüklü iki aracın infilak etmesi sonucu ilk 50 kişinin öldüğünü, 140’tan fazla kişinin yaralandığını bildirdi. Polis kaynakları, ölü ve yaralıların kaldırıldığı sırada başka bir araçla üçüncü saldırının düzenlendiğini açıkladı. Yetkililer, üçüncü saldırıdan sonra sayıları 170’i bulan yaralıların çoğunun durumunun ağır olduğu, ölü sayısında artış olabileceğini açıkladı. • AP
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni, 3 Mayıs 2010
İletişim: www.kureselbarisveadalet.org, kureselbak@gmail.com;
koalisyon@kureselbarisveadalet.org; 0090 5362196341