4 Kasım 2018 – X.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi, 1.Toplantı

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesinin X. Dönem konusunu ‘İtalyan Edebiyatında savaş ve barış’ olarak belirlemiştik.  Ülke tarihinin yüzyıllara dayanan geçmişi ve tüm dünya kültürü üzerinde yarattığı etkileri düşünerek, İtalyan Edebiyatını üç önemli dönem olarak ele almaya karar vermiş ve okuma programını buna göre oluşturmuştuk; Antik Roma, Rönesans Dönemi ve Faşist İtalya.

31 Ekim Çarşamba akşamki ilk oturumun tartışma konusu Cicero’nun (İ.Ö.106-43) Dostluk Üzerine isimli eseriydi. Faruk Sevim yazarın yaşadığı dönemi, yazarın bu dönemde üstlendiği önemli sorumlulukları, edebi kişiliği ve kitaptaki yansımaları hakkında bilgi verdikten sonra kitabı Atölye katılımcılarının değerlendirmesine açtı.

Antik Roma’da Yönetim Sistemi

Antik Roma Devleti İ.Ö. 8.yüzyılda kurulur. Kuruluş döneminden itibaren soylu ve zengin sınıfların temsil edildiği bir Senato oluşturulur. Senato her dönemde varlığını sürdürmekle birlikte önemi dönem dönem değişir. Cumhuriyet döneminde, orta sınıfların temsil edilebildiği Senato dışında bir Meclis de kurulur. İmparatorluk döneminde Meclis arka plana atılır, Senato öne çıkarılır ve  imparatorların danışma organı haline gelir.  İmparator Hadrianus İ.S 2 yüzyılda Senato’yu ikinci plana atarak, Antik Roma’nın Meclis ve Senato sistemine dayalı yönetim anlayışına son verir.

Antik Roma genel olarak üç dönemde tariflenir:

1.Krallık Dönemi (İ.Ö 8.-5.yüzyılar arası)

2.Cumhuriyet önemi (İ.Ö. 5.-1.yüzyıllar arası)

3.İmparatorluk Dönemi (İ.Ö. 1- İ.S. 5.yüzyıllar arası).

Krallık döneminde kral Senato tarafından ömür boyu görev alacak şekilde seçilir. Kralın seçilmesi ve Senato’nun varlığı nedeniyle bu dönem mutlak monarşi olarak adlandırılamaz. Son kralın meclis tarafından görevden alınması ile birlikte Cumhuriyet dönemine geçilir.

Cumhuriyet döneminde tüm devlet görevlileri belirli süreler için, örneğin en yetkili konsüller bir yıllığına senato tarafından seçilir. Cumhuriyet döneminde Roma’nın anayasal uygulamalarının temel ilkeleri oluşturulur. 400 yıl devam eden Cumhuriyet sistemi İ.Ö. 1.yy’da aksamaya başlar. Fetihlerle genişleyen ve zenginleşen Roma’da, zenginliğin paylaşımı çatışmalara, iç karışıklıklara neden olur. Cumhuriyetin güçlü kurumları Meclis ve Senato, fetihleri gerçekleştiren askeri bürokrasi tarafından tanınmamaya başlanır. Sezar bu dönemde öne çıkan en önemli askeri komutandır. Gücünü askerlerden ve dolayısıyla yoksul halktan alan Sezar konsüllük sistemine karşı çıkar, kendisini ömür boyu diktatör ilan eder. Diktatörlük kurumu aslında Antik Roma Anayasası’nda var olan bir kurumdur. Olağanüstü durumlarda Senato kararı ile bütün yetkiler bir kişiye devredilebilmektedir. Bu kişiye diktatör adı verilir. Sezar işte bu yetkiyi ömür boyu kullanmak ister. Cicero bütün bu süreçte statükocu kişiliğinden ödün vermeksizin Cumhuriyetten yana olur,  diktatörlüğe veya imparatorluk benzeri sistemlere karşı çıkar.

Bilindiği gibi, Sezar’ın diktatör olmasını kabul etmeyen Senato üyeleri,  İ.Ö. 44 yılında bir suikast düzenleyerek onu öldürürler. Sezar’ın öldürülmesi sonrası iyice kargaşaya düşen Antik Roma yönetiminde güçlü komutanlardan Antonius, kendisine muhalefet eden Cicero’yu İ.Ö.43 yılında önce devlet düşmanı ilan eder, ardından öldürtür. Bir süre sonra da Roma’nın İmparatorluk dönemi başladı.

Cicero’nun Yaşamı ve Siyasal Düşünceleri:

Cicero İ.Ö. 106 yılında Arpinum’da doğar. Çocukluğundan itibaren iyi bir öğrenci olup eğitime olan tutkusu ve sevgisi ile ünlenir.  Yoğun bir hukuk öğrenimi görür, edebiyat ve felsefeyle ilgilenir. Mahkemelere başkanlık yapar, ünlü ve başarılı bir hukukçu olur. İ.Ö. 63 yılında Konsül seçilir.

İ.Ö. 50 yılında Sezar ile Pompeius  arasındaki gerilim iyice arttığında Cicero Pompeius’un tarafını tutar. İ.Ö. 49 yılında Sezar İtalya’yı işgal ettiğinde, kaçmak zorunda kalır ama bir yıl sonra Sezar’ın çağrısı ile geri döner. İ.Ö. 44 yılında Sezar öldürüldükten sonra ünü daha da artar; Senato’nun en güçlü, en sözü geçer adamı haline gelir. Sezar’dan sonra giderek güçlenen Antonius ile anlaşamaz ve Octavianus, Antonius ve Lepidus ikinci Triumvirliği kurunca, Cicero devlet düşmanı ilân edilir, tutuklanır ve İ.Ö. 43 yılının 7 Aralık günü idam edilir.

Cicero’yu bu kadar büyük ve ünlü kılan özelliği onun hatipliğidir; o bir retorika üstadıdır.  Toplam 88 konuşmasından 58 tanesi bugüne ulaşabilmiştir. Cicero, Antik Roma Sisteminin analizini yapar, Cumhuriyet Sistemi ile ilgili önemli saptamalarda bulunur. Bazı görüşleri bugün bile geçerliliğini korumakta, anayasalara yazılmaktadır.

Hayatı boyunca senatörlük yapan Cicero, fiilen siyasi faaliyetin içinde yer alır, devletin düzeni, yönetim sistemleri ile ilgili pek çok metin yazar. Antik Yunan felsefecilerinden farklı olarak hem siyasetin içinde yer alır, hem de daha iyi bir devlet düzenini nasıl oluştururuz sorusuna yanıt arar. Monarşi, aristokrasi, demokrasi ve cumhuriyet sistemlerinin hepsinin olumlu ve olumuz yanlarını dile getirir. Monarşiye karşı, sınırlı bir demokrasiden yanadır, halkın eleştiri özgürlüğünü savunur ama halkın oyu ile yöneticilerin seçilmesi fikrine karşı durur.  Ona göre cahil halk yığınları doğru seçim yapamaz. Nitekim halk tarafından desteklenen Sezar’ın yöneticiliğine her zaman karşı çıkmıştır. Cumhuriyet, siyasal düşüncesine en yakın sistemdir. Siyasi bunalım içindeki Roma’da, “Cumhuriyeti nasıl koruyabiliriz?”in cevabını arar. Yönetimde bir bilge yöneticinin olması gerektiğini, bunu da aristokratlardan oluşan Senato’nun seçmesi gerektiğine inanır.

Genel olarak görüşleri Platon ve Aristoteles gibi, Romalı felsefeciler arasında yaygın bir görüş olan Stoacılığa dayanır.  Kendinden sonra yaşayan Romalı düşünürler, Hıristiyanlar ve özellikle Aziz Augustine üzerinde önemli etkiye sahip olur. Antik değerleri ve Romalıları Hıristiyanlara tanıtarak önemli bir entelektüel kanal oluşturmuştur.

Cicero, yönetim sistemini sadece hukuki, yasalardan oluşan bir sistem olarak düşündüğünden görüşlerinde yanlış yanlar da yok değildir. Siyasi bunalımın sebebini, geleneklerden uzaklaşılması olarak görür. Çareyi yaşanan olayların olmadığı geçmişte arayarak, döneminin sorunlarının yapısını tam olarak kavrayamadığını da göstermiştir. Benzer görüşler, 21.yüzyılın başlarında, Faşist İtalya Döneminde İtalyan Ulusal Faşist Parti’nin lideri olan Mussolini’nin ‘rasyonalizm’ açıklamalarında da  görülür; Antik Roma değerlerine dönmek.  Oysa bu dönem (İ.Ö 1.yy) Roma’da önemli ekonomik güç dengelerinin değiştiği dönemdir ve  problemlerin kaynağı Roma’da ve diğer büyük şehirlerde emekçi sınıfların ekonomik güç olarak ortaya çıkması, sayıca gitgide büyümeleri, seslerini duyurmaları, haklar talep etmeleri ve bu büyümenin ortaya çıkardığı derin ekonomik sorunlardır.

İ.Ö. 73-71 Yılları arasında yaşanan Spartaküs Köle Ayaklanması eşitsizliğe ve adaletsizliğe bir çözüm getiremez. Devleti yıkmaya çalışan tüm girişimlere karşı olan Cicero, Spartaküs Ayaklanmasına da kesin olarak karşı çıkmış ve üst düzey yönetici ve yetkili olduğu  bu yıllarda, halk ayaklanmalarını hukuksuz bir vahşetle bastırmakta bir sakınca görmemiştir. Bu öngörüsüzlük Cicero kadar bütün bir egemenler (patriciler) sınıfına aittir.

İ.Ö. 1.yüzyıl Roma’sında yoksul kitlelerin, askerlerin bulduğu çözüm kendi içlerinden yükselen, kendi çıkarlarını koruyacağına inandıkları Sezar gibi bir savaş kahramanının yönetici olmasıydı. Değişen dengeler, Roma yönetim sisteminin değişmesi ve imparatorluklar dönemine girilmesiyle sonlanır.  Büyük sosyal ve siyasi dönüşümlerin yaşandığı bir dönemde, hukuksal uygulamalar siyasi ve ekonomik reformlarla desteklenmeyince işe yaramamıştır. Cicero halkın desteğiyle gelen diktatörlüğe cesaretle karşı durmuş olmakla birlikte çabaları sonuç vermez.

Cicero’nun o dönemde önerdikleri Antik Roma’nın yönetim sisteminde her ne kadar etkili olamadıysa da 1789 Fransız devriminde Cumhuriyet fikrinin savunulmasına büyük katkı sağlar. Yine ABD’nin kuruluşunda, yeni anayasanın oluşturulmasında onun fikirlerinden yararlanılır. Cicero’nun ‘İyi, erdemli insan olmamız gerekir. Devlet görevlerine sahip çıkmalıyız çünkü ancak o şekilde adaleti sağlayabiliriz,’ yaklaşımı özellikle ABD anayasasında ve toplumun şekillenmesinde çok etkili olur.

Cicero yasaların kaynağını ortak öz olan akılda bulur. Evreni yöneten doğal yasalar bu aklın ürünüdür. Doğal yasalar er ya da geç hükümlerini yürüteceklerdir. Doğal yasalar tanrısal bir buyruk niteliğindedir ve adaletin temelidir. Doğal yasa, doğru ve yanlışın ebedi standardıdır. Doğal, ebedi yasanın amacı adalet olduğuna göre dünyevi yasaların amaçları da adalet ve yurttaşların güvenliğidir.

Cicero, ‘Devlet’ adlı eserinde statüko yanlısı, ‘aristokrat’ kesimin çıkarlarını koruyan bir yerde durur.  Aristokratlar demokratik siyasal alanın genişlemesiyle gerileyen cumhuriyetçi ilkeleri yeniden tesis etmek ve can-mal güvenliğini sağlamak için devlet görevine davet edilir. Kişinin devlete karşı görevlerinin, ailesine karşı görevlerinden daha önemli olduğu kanaatindedir. Ona göre, sadece Tanrı’ya karşı görevler kamusal görevlerden önce gelir. Organik bir devlet tanımı yapar, ona göre Devlet halktan başka bir şey değildir. Halk deyince herhangi bir şekilde bir araya toplanmış olan rastgele bir yığını değil, ortak bir yarar ve amaç ile uyum halinde bulunan, hukuksal bağlarla birleşmiş insanlar topluluğunu anlatmaktadır.

Cicero’ya göre kamusal hayattan bağımsız bir özel hayat yoktur. Herkes kozmik evrenin bir parçasıdır. İyi bir insan olmak için gereken erdemler aynı zamanda iyi bir yurttaş olmak için de gereklidir. Bu ikisi arasında bir karşıtlık yoktur, yalnız kendi işlerimizle uğraşarak, sorumluluktan kaçarak iyi bir insan olamayız. Devlete karşı görevlerin yerine getirilmesi özel hayatımızın da uyum içinde olmasını sağlayacaktır.

Cicero demokrasiyi eleştirir; ona göre yönetme yeteneği eşit olmayan insanlara eşit yönetme gücü vermeye kalkan demokratik yönetimler doğal yasaya aykırıdır. Demokratik yönetim, yanlış ellerde kolaylıkla tiranlığa dönüşebilir. Olması gereken aklın ve monarşinin yönetimidir. Akıl ruhun en önemli parçasıdır ve diğer parçaları yönetmesi şarttır. Aynı şekilde aristokrasiyi temsil eden Senato ile bir kralın bulunduğu devlet, doğru devlettir çünkü böyle bir devlette, bilgelik hüküm sürecektir. Bu ideal devlete örnek tabii ki Roma’dır. Roma evrensel aklın vücut bulmuş şeklidir. Hatta Roma’nın yönetimi öyle iyidir ki, onun fethettiği yerlere barış ve refah gelir. Dolayısıyla ona göre Roma’nın yayılmacı politikalarında akla aykırı bir durum söz konusu değildir.

Cicero ‘Görevler Üstüne’ adlı kitabında bir liderin özelliklerini tanımlar. Ona göre lider erdemli ve adil olmasının yanında bilge ve dürüst de olmalıdır. ‘Hatip Üstüne’ adlı kitabında ise bir lider için hitabet sanatının öneminden bahseder.

Cicero’nun günümüze kadar gelmiş önemli sözlerinden bazıları şöyledir:

  • En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.
  • Barış ile kölelik arasında çok büyük fark vardır Barış huzur dolu bir özgürlüktür. Kölelik ise yalnız savaşarak değil ölümü bile göze alarak uzak tutulması gereken her türlü kötülüğün en kötüsüdür.
  • Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.
  • Cumhuriyet halkın işidir; halk, herhangi bir şekilde bağlantılı tüm insan gruplarını değil, ancak hukuk ve haklar konusunda ortak bir anlaşmaya varmış, karşılıklı menfaatlere katılmaya istekli birçok insanın bir araya gelmesidir.
  • İyi bir dost ikinci bir ‘ben’dir.
  • Savaşta yasalar susar.

Kitap Üzerine Notlar:

Cicero, Dostluk Üzerine isimli eserinde Antik Çağ’ın en önemli ahlaksal değerlerinden olan dostluk (amicitia) kavramını irdeler. Dostluk ve erdemli olmak arasında bağ kurar. Antik Yunan felsefecilerinin dostluk kavramıyla ilgili düşüncelerinin, Romalı bir düşünürün zihninde aldığı son biçimi gösterir. Kitap Antik Yunan’ın dostluk anlayışının adeta bir özetidir. Aynı zamanda, daha çok Roma’ya özgü bir anlayış olan siyasal alanda dostluk hakkında ayrıntılı bilgi içermesi açısından da önemli bir yapıttır.

Cicero, kitabını İ.Ö. 44 yılında öldürülmeden bir yıl önce yazar. Diyalog biçiminde olan kitaptaki konuşma, İ.Ö. 129 yılında, Kartaca fatihi önemli askeri komutanlardan Scipio’nun ölümünden (İ.Ö. 129) birkaç gün sonra geçmektedir. Scipio’nun çok yakın dostu Laelius, damatları Scaevola ve Fannius’la ‘dostluk’ üzerine konuşmaktadır. Baş konuşmacı Laelius, Scipio ile dostluğundan söz eder ve dostluğun içeriği, nasıl insanlara bahşettiği, faydaları, sınırları hakkında bilgece yanıtlar ve öğütler verir. Bu konuşmayı sonradan Scaevola, Cicero’ya aktarır. Laelius’la Scipio arasındaki dostluğu Cicero şöyle anlatır: “Askerlikteki eşsiz ünü yüzünden, Laelius Scipio’ya bir Tanrı gibi tapardı; ama sivil yaşamda, daha yaşlı olduğu için, Scipio Laelius’a bir babaya gösterilen saygıyı gösterirdi.”

‘Bu yüzden (defalarca söylenmesi gerekiyor) birine değer verdikten sonra düşünüp taşınmak değil, düşünüp taşındıktan sonra birine değer vermek gerekir.’ ‘Göz yummak dost kazandırır, hakikat ise nefret.” ‘Kulaklarını gerçekliğe, gerçeği dostundan bile duyamayacak kadar kapamış birinin kurtuluş umudu yoktur. Cato’nun birçok sözü gibi şu sözü de ünlüdür: kimileri için haşin düşmanların tatlı dostlardan daha hayırlı olduğu görülür, zira öyle düşmanlar çoğunlukla gerçeği söylerken, diğerleri hiç söylemez.’ ‘İnsanlar rahatsız olmaları gereken şeylerden rahatsız olmuyor, umursamamaları gereken şeylerden rahatsız oluyorlar. Hata yapmalarını bir sorun olarak görmüyor, eleştirilmeyi rahatsız edici buluyorlar. Oysa tersine kusurlarına üzülmeleri, düzeltilmekten de hoşlanmaları gerekirdi.’

Atölye, Cicero’yu seçkinci, ayırımcı ve ötekileştirici olarak değerlendirdi. Kimi saptamaları, gelecekte milliyetçi olarak adlandıracağımız nüanslar içeriyordu. ‘Bu yüzden kendi vatandaşlarımızı yabancılara, akrabalarımızı da başkalarına yeğliyoruz.’ ‘İnsan ne kadar zayıf ve güçten yoksunsa dostluğu o kadar ister; kadınlar erkeklerden, fakirler zenginlerden ve başına bir felaket gelmiş olan insanlar da mutlu insanlardan daha çok ihtiyaç duyar.’ ‘Birine değer verdikten sonra düşünüp taşınmak değil, düşünüp taşındıktan sonra birine değer vermek gerekir.’ ‘Sahnede, yani kılık değiştirme ve aldatma imkânının çok olduğu halk meclisinde dahi gerçeğe yer varken, değeri sadece gerçekle ölçen dostlukta gerçeğe niçin yer olamasın?’ ‘Nasıl daha üstün olanlar dostluk bağı ve zorunluluğundan ötürü kendilerinden aşağıda bulunanlarla eşit olmalıysa, aynı şekilde daha aşağıda bulunanlar da  yakınlarının karakter, talih ve saygınlık bakımından kendilerinden üstün olmasından acı duymamalıdır.

X.Dönem Atölye takvimi şöyledir:

Lukretius Carus, Varlığın Yapısı, 14 Kasım 2018, Evren Ergeç

Ovidius, Roma Takvimi ve Festivaller, 28 Kasım 2018, Yalçın Akyıldız

Dante Alighieri, İlahi Komedi “Cehennem”,12 Aralık 2018, Yıldız Önen

G.Boccaccio, Decameron Hikâyeleri, 26 Aralık 2018, Asuman Kafaoğlu-Büke

N.Machiavelli, Prens, 9 Ocak 2019, Murat Tekelioğlu

A.Manzoni, Nişanlılar, 23 Ocak 2019, Özlem Tatlıcan

T. Lampedusa, Leopar, 6 Şubat 2019, Kamer Badur-Eğilmez

I.Silone, Fontamara, 20 Şubat 2019, Şengül Çiftçi

Carlo Levi, İsa bu köye uğramadı, 6 Mart 2019, Nilüfer Uğur-Dalay

C.Pavese, Ay ve şenlik ateşi, 20 Mart 2019, Görkem Yeltan

Natalia Ginzburg, Aile Sözlüğü, 3 Nisan 2019, Figen Dayıcık

Italo Calvino, Örümceklerin Yuvalandığı Patika, 17 Nisan 2019, Şenol Karakaş

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.