İstanbul’da yüzlerce insan tırmandırılan savaşa karşı barışın sesini yükseltti. “Ölüm değil çözüm” diyen Barış İçin Sanat, Barış İçin Kadın, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ve Türkiye Barış Meclisi tarafından gerçekleştirilen eylemde, Türk ordusunun operasyonları bir an önce durdurması çağrısı yapıldı.
Yürüyüşte “Ölüm değil çözüm”, “Kuştin ne çareseriye”, “Ji bo aştiyê”, “Barış için”, pankartları açan barış gönüllüleri Galatasaray Meydanı’na kadar yürüdü. Yürüyüşe Avrupa Sosyal Formu için İstanbul’a gelen barış aktivistleri de katıldı.
Basın açıklaması ve yürüyüşe ilişkin çıkan haberler aşağıdadır.
Yürüyüşün fotografları için tıklayın: http://picasaweb.google.com/kureselbak/OlumDegilCozumYuruyusu4TemmuzPazarTunelGalatasaray#
ÖLÜM DEĞİL ÇÖZÜM!
Kaygılıyız! Barışın mümkün olduğuna dair umut yaratan “demokratik açılım” süreci,
başlamadan sona ermiş görünüyor. Bu ülkenin barışa susayan, bir arada, eşit, özgür ve
kardeşçe yaşamanın mümkün olduğuna gönülden inanan halklarının umutları sönüyor. Her gün gelen ölüm haberleri memleketi yangın yerine çevirirken, barış özlemi, çözüm önerileri, diyalog arayışları silahların gölgesinde silikleşiyor.
Kaygılıyız! Çocukların sırtları terliyse polise taş attıkları kabul ediliyor, çocuklar boylarından büyük hapis cezalarıyla karşılaşıyor, Terörle Mücadele Kanunu ile yargılanıyor.
Kaygılıyız! Seçilmiş belediye başkanları, yasal siyasi parti üyeleri 12 Eylül cuntası
yöntemlerini anımsatırcasına toplu halde kelepçelenip cezaevlerine konuluyor.
Kaygılıyız! Siyasi partiler kapatılıyor, milletvekilleri meclisten ihraç ediliyor, fikir, ifade
özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü ortadan kaldırılıyor. Demokratik siyasetin zemini, barışçı mücadelenin koşulları yok edilmeye çalışılıyor.
Kaygılıyız! Demokratik çözümün kapısını aralamak için ülkeye geri dönen barış elçileri ağır hapis cezalarıyla yargılanıyor, mahkûm ediliyor. Elçiye zeval ediliyor. Vebali halka ödetiliyor.
Kaygılıyız! Savaş yaşadığımız toprakları kocaman bir kışlaya çeviriyor. Erkek şiddeti, eril
savaş dili sokağa egemen oluyor, hoşgörüsüzlük, ırkçılık, milliyetçilik, transfobi ve homofobi artıyor.
Kaygılıyız! Savaş kadınlara yönelik tecavüzleri artırıp meşrulaştırıyor; kadınlar hayatın
iyice kıyısına itiliyor, fuhuşa sürükleniyor, kadına yönelik ayrımcılık artıyor, kadın hakları
gaspediliyor.
Kaygılıyız! Savaş ülke bütçesini yuttukça, yoksullaşıyoruz. Sağlığa, eğitime, doğal
kaynakların korunmasına ayrılacak bütçe, savaştan çıkar sağlayanların cebine giriyor.
Kaygılıyız! Savaş yaşadığımız toprakları kimsenin güvende olmadığı bir cehenneme
çeviriyor. İnsanlarımız tarlalarda, otobüslerde ölüyor. Ekili alanlar, bağlar bahçeler yok
ediliyor, içindeki bütün canlılarla birlikte ormanlar yakılıyor.
Kaygılıyız! Dağlara bombalar yağdırılıyor. Operasyonlar ağırlaşarak sürüyor.
Kaygılıyız! Komşuyu komşunun katiline dönüştürecek, farklı kimliklere, inançlara sahip
olanların aynı sokakta, aynı mahallede oturmasını, aynı havayı solumasını imkânsız kılacak bir kaosa doğru sürükleniyoruz.
“Savaşın sesi sussun, barışın sesi yükselsin!”, “Barış için, silahlar sussun!”, “Ölüm değil,
çözüm ve diyalog!” diyerek bir araya gelen bizler, barış umudumuzdan asla vazgeçmedik.
Umutluyuz ! Çünkü savaş çığırtkanlıkları sürerken, barışın sesi de yükseliyor, savaşın
karanlıktan ve ölümden başka bir şey getirmeyeceğini söyleyenlerin sayısı artıyor. Barış
isteyen sesler çoğalıyor, Bu ülkede savaştan çıkar sağlayanlar dışında kalan herkes barışçı çözümü işaret ediyor.
Umutluyuz! Çünkü insanların ölümden değil hayattan yana olduklarına inanıyoruz.
Umutluyuz ! Çünkü kardeşçe yaşamanın, sorunun gerçek muhatapları arasındaki diyalogla mümkün olabileceğini biliyoruz. Bu diyalogun hemen kurulmasını istiyoruz. Silahlar sussun, barış, çözüm, diyalog koşulları konuşulsun istiyoruz. Bunu hemen, derhal, şimdi istiyoruz.
Barış umudumuzdan vazgeçmeyeceğiz.
Ölüm değil, çözüm istiyoruz.
Barış İçin Sanat Girişimi • Barış İçin Kadın Girişimi • Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu • Türkiye Barış Meclisi
NE KUŞTIN ÇARESERÎ!
Em bi fîkar in! Wisa xuya dike ku pêvajoya ‘pêşîlêvekirina demokratîk’ û ji bo aştiyê hêvî afirandibû hêj dest pê nekiribû bi dawî bû. Li vî welatî hêviyên kesên ku bi dil û can baweriya xwe ji jiyana bi hev re, wekhevî, azadiyê tînin her diçe dişkê. Her roj xebera mirinan tê û welat vediguhêze cihê agir, hesreta aştiyê, pêşniyarên çareseriyê û lêgerînên ji bo diyalogê di bin siya çekan de winda dibin.
Em bi fîkar in! Ger pişta zarokan ji xwêdanê şil bûbe wekî ku kevir avêtine polîsan tê qebulkirin, ji temenê zarokan zêdetir ceza li wan tê birîn û li gorî Zagona li Dijî Terorê (TMK) tên darizandin.
Em bi fîkar in! Şaredarên hatine bijartin, endamên partiyên siyasî bi giştî tên binçavkirin, kelepçekirin û ev dîmen dema cuntayê ya 12’ê îlonê tîne bîra mirov.
Em bi fîkar in! Partiyên siyasî tên girtin, parlamenter ji meclisê tên îxraçkirin, azadiya raman, fikir û rêxistinbûyînê ji holê tê rakirin. Zemîna siyaseta demokratîk, şertên têkoşîna aştiyane ji holê tê rakirin.
Em bi fîkar in! Qasidên Aştiyê ku ji bo deriyê çareseriya demokratîk û aştiyane vekin vedigerin welat bi cezayê girtîgehê tên darizandin û tên mehkûm kirin. Qasid jî mezaxtin û bedela wê jî gel dide.
Em bi fîkar in! Şer welatê ku em lê dijîn vediguherîne qişlayeke mezin. Şîdeta mêrê û di kûçeyan de zimanê şer hakim dibe, nîjadperestî, neteweperestî, transfobî û homofobî zêde dibe.
Em bi fîkar in! Şer, tecawiza li dijî jinan pêk tê zêde dike û meşrû dike; jinan defî jiyaneke din dikin, mecbûrî fihûşê dikin, cudaxwaziya li dijî jinê zêde dibe û mafê jinan tê desteserkirin.
Em bi fîkar in! Şer, butçeya welat kêm dike û welat xîzan dike. Butçeya ku ji bo tenduristî, perwerdehî û parastina çavkaniyên xwezayê bên veqetandin dikeve bêrika kesên ku ji şer berjewendiyan bi dest dixin.
Em bi fîkar in! Şer, axa ku em li ser dijîn vediguherîne cehenemê ku ewlehiya tu kesî nîn e. Mirov li zeviyan û di otobusan de tên kuştin. Zevî, mêrg û bostan tên tunekirin û daristan bi tevî hemû zindiyên ku di nav de dijî tê şewitandin.
Em bi fîkar in! Çiya tê bombebaran kirin. Operasyon zêde dibin.
Em bi fîkar in! Em ber bi kaoseke ku cîran bibe qatilê cîranan û kesên ku xwedî nasnameyeke cudane di heman tax û kûçeyê de bi hev re nejîn ve diçin.
Me got: ‘Bila dengê şer qut bibe, dengê aştiyê bilind bibe!’, ‘Bila ji bo aştiyê dengê çekan qut bibe’, ‘Ne mirin, çareserî û diyalog’ û em hatin cem hev û bi tu awahî hêviyên me yên aştiyê kêm nebûn.
Em hêvîdar in! Ji ber ku her çiqas dengê kesên şer dixwazin bilind bibe, dengê kesên aştiyê dixwazin jî bilind dibe, hejmara kesên ku dibêjin şer ji bilî tarîtî, mirinê tiştekî nayne zêde dibe. Li vî welatê ji bilî kesên ku ji şer berjewendiyan bi dest dixin hemû kes balê dikişîne girîngiya aştiyê.
Em hêvîdar in! Ji ber ku em di wê baweriyê de ne ku mirov ne alîgirê mirinê ne, alîgirê jiyanê ne.
Em hêvîdar in! Em dizanin ku ger di navbera muxatabên rasteqîn de diyalog çêbibe wê demê jiyana bi hev re dê mimkûn bibe. Bila demildest ev diyalog pêk bê. Bila çek bêdeng bin û şertên aştî, çareserî û diyalogê bên axaftin. Em wî tiştî niha, demildest dixwazin. Em dev ji hêviyên xwe yên aştiyê bernadin.
Em ne mirinê, çareseriyê dixwazin.
Ji Bo Aştiyê Hewldana Hunerê • Ji Bo Aştiyê Hewldana Jinan • Koalîsyona Global ya Aştî û Edaletê • Meclisa Aştiyê ya Tirkiyeyê
BARIŞA ZİNCİR OLACAKLAR…
Birgün – 04.07.2010
Artan operasyon ve çatışmalarla birlikte her gün ölüm haberlerinin gelmesi üzerinde İstanbul’da Barış İçin Sanat Girişimi öncülüğünde dev bir barış zinciri eylemi gerçekleştirilecek. Barış Meclisi, Barış İçin Kadın Girişimi ve Küresel BAK’ın da destek vereceği eylemde ‘Ölüm Değil Çözüm’ sloganıyla Tünel’den Taksim Meydanı’na barış zinciri oluşturulacak.
Uzun süredir Barış İçin Sanat söylemiyle bir takım eylem ve etkinlikler örgütleyen BİS öncülüğünde başlayacak olan eylemde, Kürt sorununun çözümünde silah ve ölümün çare olmadığı çağrısı yinelenecek olan eylem bugün saat 17.00’de başlayacak.
AMAÇ, BARIŞI KALICI KILMAK
Artan operasyon ve ölümlere karşı bütün sanatçı ve barış isteyen kesimleri eyleme beklediklerini ifade eden BİS aktivistlerinden Veysi Altay, giderek yoğunlaşan çatışmalı ortam ve ölüm haberlerinin toplumu her geçen gün barış ve diyalog zemininden uzaklaştırdığını belirterek, ölümlere karşı barışı ve yaşamı kalıcı hale getirmek üzere eylemi örgütlediklerini söyledi.
UMUTLAR SAVAŞIN DİLİYLE GÖLGELENDİ
BİS adına hazırlanan çağrı metninde ise, başlayan açılım süreciyle halkların umutlandığına, ancak çatışma ve tutuklamalarla umutlar yerini üzüntüye bıraktığına dikkat çekiliyor. Metinde 2009 yılının son aylarında gündeme giren ‘açılım’ kavramıyla halkların umutlandığını, fakat tam ‘bu sefer olacak galiba’ derken birden bire tutuklamalar başladığı ifade ediliyor. Operasyonların artması, çocuklara ceza yağmaya başlaması, partilerin kapatılmaya, mecliste barışın en güçlü sesinin, milletvekillikleri düşürülmeye başlaması ile umutların savaşın diliyle gölgelendiği belirtildi. Metinde “Barış için silahlar sussun demek için, ölüm değil çözüm, çözüm için diyalog demek için barış zinciri olacağız. Taksim’de savaşın gölgesini binlerce insandan oluşan tek bir insan zinciriyle dağıtacağız” denildi.
Çiçek: Operasyonlar sürecek
YİĞİT Akü ile Forum Mühendislik’in düzenlediği, Türkiye’de üretilen ilk hibrit dönüşümlü araç tanıtım toplantısına katılan Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek, bir gazetecinin “terör olaylarının artmasıyla birlikte Kuzey Irak’a operasyonlarda artış olacak mı?” sorusu üzerine, 17 Ekim 2007’de terörle mücadelede önemi sebebiyle hudut ötesi operasyonlara imkan veren bir tezkereyi TBMM’den geçirdiklerini hatırlatarak, o tezkerenin halen yürürlükte olduğunu, ihtiyaç hasıl olduğunda gereğinin yine yapılacağını söyledi. ‘Terörle mücadelede’ sonuna kadar kararlı olduklarının altını çizen
Çiçek şöyle devam etti:
“Hududu, şümulü ve gereği Genelkurmay Başkanlığımızca tayin ve takdir edildiği ölçüde bu operasyonlar bugüne kadar devam etti, Hükümetin dahilinde. Gereği varsa bundan sonra da devam edecektir. Bu da şunu gösteriyor; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve devleti olarak terörle mücadelede sonuna kadar kararlıyız.”
Bu konuda karar almakta hiçbir zaman gecikmediklerini ve tereddütleri olmadığını belirten Çiçek, “Bugün de böyle bir tereddüt söz konusu değil. İhtiyaç hasıl olduğunda gerekli değerlendirmeleri güvenlik güçlerimiz yapıyor, Genelkurmay Başkanlığı yapıyor, bize de bilgi veriyor, ondan sonra bu operasyonlar yapılıyor. Bundan sonra da ihtiyaç varsa yapılacaktır” dedi.
İstanbul’da yüzlerce insan barış için yürüdü
Marksist.org – 04.07.2010
İstanbul’da yüzlerce insan tırmandırılan savaşa karşı barışın sesini yükseltti. “Ölüm değil çözüm” diyen Barış İçin Sanat, Barış İçin Kadın, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ve Türkiye Barış Meclisi tarafından gerçekleştirilen eylemde, Türk ordusunun operasyonları bir an önce durdurması çağrısı yapıldı.
Türkiye’nin en önemli barış örgütleri İstanbul’da ortak bir eylem yaparak çatışmaların ve ölümlerin son bulmasını istedi. Tünel Meydanı’nda toplanan yüzlerce insan “Ölüm değil çözüm! Ne Kustin! Careseri” pankartının arkasında toplandı. Siyah ve mor kartonlarda “Barış için”, “Ji bo aşti” yazıyordu. Barış bayrakları davulların ve düdüklerin ritmiyle birlikte dalgalanıyordu.
Tüne Meydanı’ndan başlayan yürüyüş sırasında “Operasyonlar dursun”, “Barış hemen şimdi”, “Biji bıratiya gelan” (Yaşasın halkların kardeşliği), “Biji aşiti, biji azadi” (Yaşasın barış, yaşasın özgürlük), “Deng bi de aştîye'” (Barışa ses ver), Hiç kimse asker doğmaz”, Öz-öz-özgürlük Kürt halkına özegürlük” sloganları atıldı. “Savaşın sesini sustur” diyerek yere oturan kitle “barışın sesini yükselt” diyerek ayağa kalktı. Yürüyüş boyunca sık sık Kandil ve Mahmur’dan gelen Barış Elçileri’nin serbest bırakılması talep edildi.
Galatasaray Meydanı’nda son bulan yürüyüşün ardından Barış İçin Sanat, Barış İçin Kadın, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ve Türkiye Barış Meclisi atarafından yapılan ortak açıklamayı Ayşegül Devecioğlu Türkçe, Veysi Altay Kürtçe okudu.
Kürtlerin sesini kısılmaya çalışıldığını, siyasi partilerin kapatıldığını milletvekillerin meclisten ihraç edildiğine dikkat çekilen açıklamada, fikir ve ifade özgürlüğü ve örgütlenmenin ortadan kaldırıldığı vurgulandı.
‘Savaş kadınlara yönelik tecavüzleri artırıp meşrulaştırıyor, kadınlar hayatın iyice yaşamın kıyısına itiliyor, fuhşa sürükleniyor, kadına yönelik ayrımcılık artıyor, kadın hakları gasp ediliyor’ diyen barış örgütleri, savaşın yaşanan toprakları kimsenin güvende olmadığı bir cehenneme çevirdiğini dile getirildi.
‘Umutluyuz’ çünkü savaş çığırtkanları sürerken, barışın sesi de yükseliyor’ tespitinin yapıldığı ortak açıklamada, ‘Bu diyalogun hemen kurulmasını istiyoruz. Silahlar sussun, barış, çözüm, diyalog koşullarının önü açılsın istiyoruz’ çağrısı yapıldı.
Barış örgütleri eylemlerin artarak devam edeceğini açıkladı.
‘Ölüm değil çözüm’ isteyen binler barış zincirinde buluştu
DİHA – 04.07.2010
Taksim Tünel’de bir araya gelen yaklaşık iki bin barış gönüllüsü, “Dağlara bombalar yağıyor. Operasyonlar ağırlaşarak devam ediyor. Komşuyu komşunun katiline dönüştürecek, farklı kimliklere, inançlara sahip olanların aynı sokakta aynı mahallede oturmasını imkânsız kılacak bir kaosa sürükleniyoruz” uyarısında bulunarak, barış zinciri oluşturdu.
Barış İçin Sanat Girişimi, Barış İçin Kadın Girişimi, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ve Türkiye Barış Meclisi aktivisti; sanatçı, siyasetçi ve sivil toplum örgütü temsilcisi yaklaşık iki bin kişi bölgede süren operasyonlara karşı “Ölüm değil çözüm” sloganıyla bir araya geldi. “Ölüm değil çözüm”, “Kuştin ne çareseriye”, “Ji bo aştiyê”, “Barış için”, pankartları açan barış gönüllüleri Galatasaray Meydanı’na kadar “Ji bo aştiyê”, “Barış için”, “Ölüm değil çözüm” dövizleri ve “Herkes asker doğmaz”, “Deng deng, deng bide aşitiyê”, “Öz öz özgürlük Kürt ulusuna özgürlük” sloganlarıyla barış zinciri oluşturarak yürüdü. Yürüyüş boyunca arbane, davul, tef çalan barış gönüllüleri düdüklerle barış istediklerini haykırdı. Ayrıca yürüyüşe Avrupa Sosyal Formu için İstanbul’a dünyanın birçok ülkesinden gelen aktivistler de katıldı. Galatasaray Meydanı’nda son bulan yürüyüşün ardından basın metnini Veysi Altay Kürtçe, Yazar Ayşegül Devecioğlu ise Türkçe okudu.
Kürtlerin sesini kısılmaya çalışıldığını, siyasi partilerin kapatıldığını milletvekillerin meclisten ihraç edildiğini beliren Devecioğlu, fikir ve ifade özgürlüğü ve örgütlenmenin ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Devecioğlu, demokratik siyasettin zemini barışçı mücadelenin koşullarının yok edildiğini ifade etti. “Savaş kadınlara yönelik tecavüzleri artırıp meşrulaştırıyor, kadınlar hayatın iyice yaşamın kıyısına itiliyor, fuhşa sürükleniyor, kadına yönelik ayrımcılık artıyor, kadın hakları gasp ediliyor” diyen Devecioğlu, savaşın yaşanan toprakları kimsenin güvende olmadığı bir cehenneme çevirdiğini dile getirdi. “Dağlara bombalar yağıyor. Operasyonlar ağırlaşarak devam ediyor” diyen Devecioğlu komşuyu komşunun katiline dönüştürecek, farklı kimliklere, inançlara sahip olanların aynı sokakta aynı mahallede oturmasını imkânsız kılacak bir kaosa doğru sürüklendiğine işaret etti. ‘Umutluyuz” çünkü savaş çığırtkanları sürerken, barışın sesi de yükseliyor” diyen Devecioğlu, savaşın karanlıktan ve ölümlerden başka bir şey getirmeyeceğini söyleyenlerin sayısının arttığını aktardı. Sorunun gerçek muhataplar arasındaki diyalogla mümkün olabileceğini vurgulayan Devecioğlu, “Bu diyalogun hemen kurulmasını istiyoruz. Silahlar sussun, barış, çözüm, diyalog koşullarının önü açılsın istiyoruz” dedi. Eylem basın metnini okunmasının ardından enstrümanlar eşliğinde barış sloganlarıyla sona erdi.
İstanbul’da barışın sesi yükseldi
Turnusol – 04.07.2010
Barış inisiyatiflerinden yurttaşlar İstiklal Caddesinde silahların susması, Kürt sorununun çözümü için adım atılması ve operasyonlara, çatışmalara son verilmesi talebiyle yürüdü.
İstanbulda barışın sesi yükseldi
Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı yürüyüş bu akşam (4 Temmuz Pazar) saat 17,00’de Tünel Meydanında başladı. Türkçe ve Kürtçe ‘Ölüm değil çözüm – Ne kustin careseri’ yazan pankartı arkasına toplanan katılımcılar arasında İstanbul’da bugün tamamlanan Avrupa Sosyal Forumunun çeşitli ülkelerden gelen konukları da vardı.
Yürüyüş boyunca sık sık atılan sloganlar şunyardı: ‘Savaşın sesini sustur, barışın sesini yükselt’, ‘Hiç kimse asker doğmaz’, ‘Ölüm değil çözüm’, ‘Kürt halkına özgürlük’, ‘Operasyonları durdurun’, ‘silahlar sussun barış hemen şimdi’…
Çatışma ve ölüm yerine diyalog ve barış talep eden yürüyüş boyunca caddede bulunan İstanbullular eylemi alkışlarla destekledi ve özellikle turistler bol bol fotoğraf çekti.
Yürüyüşe katılanların ellerinde çok sayıda barış talep eden Türkçe ve Kürtçe lolipop dövizler ve barış bsayrakları vardı.
Barış eylemini gerçekleştiren inisiyatifler şunlar: Barış İçin Sanat Girişimi, Barış İçin Kadın Girişimi, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, Türkiye Barış Meclisi.
‘Dünya kadınları barış istiyor’ pankartının da açıldığı yürüyüşe katılan kadınlar, ‘Jin jiyan azadi’ sloganı attılar ve Galatasaray Meydanına gelince ‘Kadın barış noktası’ oluşturdular.
Yürüyüş boyunca barış şarkıları söylendi ve davullar ve düdükler çalındı.
GALATASARAY’DA AÇIKLAMA
Topluluk yaklaşık 45 dakikada Galatasaray Meydanına geldiğinde burada bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı dört barış inisiyatifi adına yazar Ayşegül Devecioğlu okudu. Basın açıklaması Kürtçeye de çevrilerek seslendirildi.
“2009 yılının son aylarında gündemimize açılım kavramı girdi. Açılımla halklar umutlandı. Hepimiz umutlandık. Sonra sınırdan barış elçileri geldi. Umudumuz daha da arttı. Barışın sesi güçlenmeye ve her şehirde ve her köyde yankılanmaya başladı. Ölüm, savaş, çatışma yerine, barış, diyalog ve çözüm konuşulmaya başlıyordu. Bu sefer barış için adım atılacak beklentisi oluşmuşken ve savaşın sesi biraz olsun kısılmışken, milliyetçi kışkırtmalar başladı.
Kürt halkının seçilmiş temsilcileri tutuklanmaya başladı. Savaş makinesi harekete geçti, operasyonlar başladı. Gösterilerde yakalanan çocuklara ceza yağmaya başladı. Kürtlerin partisi kapatıldı ve Meclis’te barışın sesi olan milletvekilleri yasaklandı. Yetmedi, seçilmiş Kürt Belediye başkanları makamlarından alınarak elleri kelepçelendi.
Bir kez daha barış umudu, savaşın diliyle gölgelendi. Silahlarını bırakıp gelen barış elçileri yargılanıp hapse atıldı. Sınır ötesi harekatlar yapıldı. Cenazeler birbirinin peşisıra gelmeye başladı. Anaların yüreği yandı. Çözüm bir başka bahara ertelendi.
Barış yerine çatışmalar ve ölüm, diyalog yerine bombalama ve sertlik tercih edildi. Genç ölülerin haberleri yeniden hakim olmaya başladı.
Biz barış için silahlar sussun diyoruz. Ölüm değil çözüm ve çözüm için diyalog diyoruz. Savaşın sesi sussun, barışın sesi yükselsin diyen kadrınlar ve erkekleriz.
Umutlarımızı yeniden yeşertmek için, eşit koşullarda kardeşlik diyebilmek için, silah sesleri yerine hemen şimdi barışı konuşun demek için sesimizi yükseltiyoruz. Ellerimizi barış için birleştirelim ve savaşın gölgesini kardeşliğin gücüyle dağıtalım.”
CADDENİN ÖBÜR UCUNDA…
Barış eylemi dağıldığı saatlerde, Taksim yönünden İstiklal Caddesine giren 40 kişilik bir milliyetçi grup ise ellerindeki bayrakları savaş kışkırtıcılığına kalkan yapıp ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ve ‘Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız’ sloganlarıyla Galatasaray’a yürüyordu. Güruhun başında da askeri üniforma taklidi kıyafet giymiş biri vardı…. Caddede bulunanlar bu gruba uzak durmaya dikkat ettiler.