Temasını ‘Sinemaya uyarlanmış edebiyat eserlerinde savaş ve barış’ olarak belirlediğimiz dördüncü dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’si ilk kitap/filmi ile başladı. İlk kitap/filmimiz Isabel Allende’nin Ruhlar Evi isimli kitabından (1982), yönetmen Bille August’ün uyarladığı(1993) filmdi. Kitabı bize Nilüfer Uğur Dalay ve Şengül Çiftçi, filmi ise Ümmü Burhan tanıttı, tartışmaya açtı. Kitap Akdeniz kökenli del Valle ailesi, İspanyol-Arap kökenli Trueba ailesi ile İnka kökenli Garcia ailesinin birbirinin içine geçmiş yüzyıllık hikayesini anlatıyor. Trueba ailesi üzerinden anlatılan hikaye, 20.yüzyıl Şili’sinin de hikayesi aslında. Şili ve bir yüzyıl içinde Şili’de yaşanan olaylarkitap ve filmin kahramanlarından biri.
Trueba’ların evi Şili gibi farklı yerlerden gelen insanların uğrak yeri olur, olaylar şiddetle, savaşla tırmandırılır, şiddet değerleri değiştirir, yeni kişiler eklenir, yeni sahipler edinilir, ev dışından kişilerin müdahaleleri ile acılar yaşanır, ölümler olur, ölümlüler ölmüşlerinin ruhları üzerinden yeni yaşama tutunmaya çalışır, insanlar yanlışlarını ödedikleri ağır bedellerle öğrenirler.
Erkeklerin şiddetine uğrayan kadın kahramanlar üzerinden anlatılan kitabın filme çevrilmesinde hikaye erkek kahraman üzerinden anlatılmış. Zorunlu eksiltmeler ve kullanılan mekansal, tarihsel tercihler, çok zengin kadın kahraman betimlemeleri olan kitabın gücünü filmin eksiltmiş olduğuna karar verdik.
Tüm eksiklerine karşın yine de toprak sahibi İspanyol kökenli Patron Trueba’nın, köylülere, köylü kadınlara ve ailesindeki kadın üyelere uyguladığı şiddet farklı güçte hissedilse de yansıtılmış olduğunu konuştuk.
Şili topraklarının ilk sahibi olan köylüler (İnka’lar), çalışanlar, emekçiler koloni kurmak, yer altı, yer üstü zenginlikleri sömürmek amacıyla topraklarına ayak basan ‘yeni sahiplerin’ baskısına karşı çıktıklarında da uluslararası büyük bir şiddet ile karşılaşıyorlar. Çünkü yüksek yerlerde oturanlar’Ülkenin insanlarının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir’ diye karar veriyorlar ve şiddet dozu son derece yüksek bir askeri darbe ile 15 yıl boyunca baskı kuruyorlar.
Şili gibi Trueba ailesi de hiç beklemediği acımasız, karanlık yılların kara bağrına saplanıyor.’Kendini beğenmiş yepyeni bir sınıfın doğuşunu gördüler’; askeri darbe vurguncularını. Çünkü birileri ‘Halkın tek ihtiyacı ekmek, eğlence ve tapacak bir şey’ olduğuna karar veriyor ve ‘Askeri yönetim bir kalem vuruşuyla dünya tarihini değiştirdi,rejimin hoş görmediği kaç olay, ideoloji ve kişi varsa hepsini sildiler’.
Sınıfının fırsatçılığından yararlanan, muhafazakar, güç yanlısı, Patron Esteban Trueba günden güne zenginleşiyor ancak acı gerçekler onun da yakasına yapışıyor. Torunu Alba, yıllar süren bir intikam duygusu ile bilenmiş bir askeri yöneticinin demir pençelerine yakalanır. Alba işkencenin, aşağılanmanın o dipsiz kuyusunda yuvarlanırken ve ölmek istediği noktaya geldiğinde anneannesi Clara’nın ruhu ona görünür. Clara ‘Sorun ölmek değil. Ölüm nasılsa geliyor çünkü. Sorun hayatta kalabilmek çünkü mucize olan bu’ diyor. ‘Yapacak çok işin var. Hadi bakalım kendine acımaktan vazgeç, biraz su iç ve yazıya başla.’
Baskı dönemlerinde insanların varolmasına yardımcı olan mizah, büyülü gerçeklik gibi edebi araçlar, bu son derece şiddet yüklü olayları okuyabilmemizde/seyredebilmemizde bize yardımcı oluyor. Dünya ile eş zamanlı anlatılan ruhlar dünyası ile Clara bize bu dünyada da aynı ruhlar dünyasında olduğu gibi huzurun, sükunetin, barışın bulunabileceğini anlatıyor. ‘Geçmiş, bugün, gelecek…Her şey eşzamanlıdır. Bütün çağların ruhlarının boşlukta birbirine karıştığını görebiliriz…her şeyi gerçek boyutlarıyla görebilmek ve kendi zayıf belleğine meydan okumak için defter tutmalı…’ ‘bu kinin alevinin sönmeye yüz tuttuğunu duyumsuyorum. Ahının alınması gereken herkes adına benim öç almam çok güç şey; çünkü bunu yaparsam benim aldığım öç de aynı aman dinlemez törenin bir parçası olup çıkar. Bu korkunç zinciri kırmalıyım.’
Kitabı kadınların barışçıl sesine karşı erkeklerin şiddet dilini eleştirerek okuduğumuzu konuştuk. Film yönetmeninin muradının ve dilinin barışçıl olduğunu kabul ettik. Ancak bu dili tutturmak için, erkek kahraman merkezli anlatım tercihi nedeniyle, filmi bir aşk filmi eksenine soktuğu eleştirisini de yaptık. Bu da dramatik yapısı güçlü kitabın, eksik bir film uyarlaması olduğu değerlendirmesine yol açtı.
Kitapta okuduğumuz sevginin iyileştirme gücünü filmde sevgiyle estetize edilmiş şiddet olarak değerlendirdik.
Kitabın hayvanlara yönelik çok şiddet içeren betimlemesi olduğunu düşündük. Aile üyelerinin ilişilerinin alt metnin de de şiddeti gördük. Şiddet uygulayıcısı Esteban Trueba ile ilgili yazarın ‘ Yobaz, şiddet yanlısı, çağdışı. Ancak aile, gelenek, özel mülkiyet, yasa ve düzen gibi değerleri herkesten iyi temsil ediyor’ saptamasını ‘kötünün filizlendiği kaynak neresidir’,’insan mı ve sistem mi kötü’ sorunsalının yanıtının bulunacağı yer olarak değerlendirdik.
Sonra da kendimize sorduk; Değişim nasıl yaşanacak? Orta sınıf bu dönüşümü gerçekleştirecek ivmeye, güce, niyete sahip mi?
‘Bu düzendeki şiddete ihtilalin şiddetiyle karşılık vermek’ mi? Bizim bu soruya yanıtımız hayır. Çünkü biz’İnsanların kendi ihtiyaçları ile kendi güçlerinin farkına varması’na, ‘Noksansız fikir özgürlüğüne dayanan barışçıl ve demokratik bir’ sürece inananlar olarak bir aradayız.
Atölye takvimi şöyledir:
19.11.2012 KÖRLÜK Jose Saramago (360 Sahife) Evren Ergeç
Fernando Meirelles (2008) Şenol Karakaş
03.12.2012 TRAINSPOTTING Irvine Welsh (352 Sahife)
Kamer Badur-Eğilmez
Danny Boyle (1996)
Emre Arda
17.12.2012 KÜÇÜMSEME Alberto Moravia (208 Sahife)
Burcu Aktaş
LE MEPRİS Jean-Luc Godard (1963)
Erman Ata Uncu
07.01.2013 BENİ ASLA BIRAKMA
Kazuo Ishiguro (272 Sahife)
Pınar Demircan
Mark Romanek (2010)
Şengül Çiftçi
21.01.2013 KOKU Patrick Süskind (264 Sahife)
Sinan Akboğa
Tom Tykwer (2007)
Görkem Yeltan
04.02.2013 TOZA SOR John Fante (160 Sahife)
Esra Akbalık
Robert Towne (2006)
Kamer Badur-Eğilmez
Özlem Tatlıcan
18.02.2013 VENEDİK’TE ÖLÜM
Thomas Mann (104 Sahife)
Yalçın Akyıldız
Luchino Visconti (1971)
Burcu Aktaş
04.03.2013 KARANLIĞIN YÜREĞİ
Joseph Conrad (184 Sahife)
Özlem Tatlıcan
APOCALYPSE NOW Francis Ford Coppola (1979)
Esra Akbalık
Sinan Akboğa
18.03.2013 TİFFANY’DE KAHVALTI
Truman Capote (124 Sahife)
Erman Ata Uncu
Blake Edwards (1961)
Evren Ergeç
01.04.2013 CHARLIE’NİN ÇİKOLATA FABRİKASI
Roald Dahl (208 Sahife)
Ümmü Burhan
Tim Burton (2005)
Yıldız Önen
Emre Arda
15.04.2013 KOLLEKSİYONCU John Fowles (256 Sahife)
Yıldız Önen
William Wyler (1965)
Alev Yapışkan-Tahmaz
29.04.2013 RASHÔMON Ryûnosuke Akutagawa (239 Sahife)
Ülkü Burhan
Şenol Karakaş
Akira Kurosawa (1950)
Pınar Demircan
13.05.2013 SIKI KONTROL EDİLEN TRENLER
Bohumil Hrabal (90 Sahife)
Serkan Parlak
Jiri Menzel (1966)
Ayşe Erdin-Parlak
27.05.2013 DÜNYANIN BÜTÜN SABAHLARI Pascal Quignard
(88 Sahife)
Görkem Yeltan
Alain Corneau (1991)
Yalçın Akyıldız
10.06.2013 BİR YERDE Jerzy Kosinski (115 Sahife)
Alev Yapışkan-Tahmaz
MERHABA DÜNYA Hal Ashby (1979)
Nilüfer Uğur-Dalay
Barışla kalın.
AtölyeBAK