5 Mart 2015 – Edebiyat Atölyesi VI. Dönem 11. Kitabı – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

içerikKonusunu ‘Polisiye edebiyatında savaş ve barış’ olarak belirlediğimiz VI.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye‘sinin, 05.03.2015 tarihinde yapılan onbirinci buluşmasında, Beste Sezen Ateşpare Fransız yazar Léo Malet’yi (1909-) ve Kara Üçleme kitabından Hayat Berbat’ı tanıtıp tartışmaya açtı.      Yetim olarak dedesi tarafında büyütülen Léo Malet , kâtiplik, hademelik gibi birçok küçük işte çalışır. 16 yaşında anarşist yazar ve militan André Colomer ile tanıştıktan sonra Paris’e gider ve anarşist çevrelerle ilişkiye geçer. Paris’te şarkıcılık yaparken, fabrikalarda bulduğu küçük işler ve sahte iş kazalarından aldığı tazminatlarla geçimini sağlamaya çalışır. Paris’te pazarları yayınlanan anarşist bir gazete satışında, bir bankada, bir kumaş tüccarının yanında çalışır. 1929’da Sürrealizmin öncüsü André Breton ile tanışır ve gerçeküstücü topluluğun toplantılarına katılmaya başlar. Bu iki isim, Malet’in hayatına yön veren en önemli ikili oldu.   1934 İ izleyen yıllarda Salvador Dali, Jacques Hérold, Gisele Prassinos ve Dora Maar ile birlikte sürrealist gruba katılır. 1938’de André Breton ve Lev Troçki’nin girişimiyle kurulan Bağımsız Devrimci Sanatçılar Federasyonu’na (FIARI) girer. 1940 Yılında, gerçeküstücülerle Troçkistler’in girişimiyle hazırlanan bir bildiriye imza attığı için, “devletin iç ve dış güvenliğine zarar vermekten” Rennes’de tutuklanır. Alman ordusu Rennes’e varmadan gardiyanlar tarafından serbest bırakılır, yürüyerek Paris’e ulaşmaya çalışırken Almanlar tarafından yakalanır ve toplama kampına gönderilir. Bir doktorun yardımıyla 1941’de serbest bırakılır ve Fransa’ya döner.

Yazım hayatına, ‘Frank Harding’takma adıyla sahte Amerikan polisiyeleri yazarak girer. Bu kitapların başarısından cesaret alarak kendi adıyla gerçek bir Fransız polisiyesi yazar; 120, Rue de la Gare (İstasyon Caddesi, No. 120.

1948 yılında ‘Trilogie Noire’ı (Kara Üçleme)yazar. En tanınmış roman karakteri dedektif Nestor Burma’dır. Sürprizlerin dedektifi olarak adlandırılır. Dolaysız ve son derece olduğu gibi yansıtır her şeyi.Birinci tekil şahsı kullanır.

Fransız kara romanının yaratıcısı olduğu söylenir.

Grand prix de littérature policière(1948)- Prix de l’Humour noir 1958- Prix Paul Féval (1984) gibi önemli ödüllere layık görülmüştür.

Léo Malet’in belki de en önemli mirası, üç ayrı kitabın birleşimi Kara Üçlemedir; ‘Hayat Berbat’, ‘Güneş Bize Haram’ ve ‘Ecel Terleri’.

Bir röportajından, ‘Hakikaten de kendimle bayağı çelişki içindeydim. Hayat bir çelişki ağından ibaretti. Hayat berbattı. Yaşama lafını kullanmamak lazımdı; berbat etme, bağırma, azarlama ve kusma demeliydik. Gülümseyerek kalktım.’

Romanlarında başkişiler hırsız, katil ya da sadisttir. Hayat berbattır. Şiddete yönelmek ise tek çıkış kapısıdır. Hikâyesini anlatırken, zaman zaman konuşmalarda, bu iki kelimeye yer verir.

Kara Üçleme, Paris’in ve Fransa’nın genelde gizli kalmış karanlık yanını gösterir. Léo Malet, ‘Fransa’da bu sokaklar gerçekten var mı?’ sorusunun yanıtını o yıllarda vermiştir.

Okuyucuyu iliklerine kadar sarsmak için yazılmış öyküleri, rahatsız edici bir biçimde kaleme aldığı olaylarla okura tokat üstüne tokat vurmakta, akıllarda açtığı ya da daha önce açılmış yaraları daha da derinleştirmektedir.

Cinayetler normalleştirilmiştir.

Kan lekelerini güzel olarak nitelendirir. ‘Küçük yoksul elbiseleriyle, güzel kan lekeleriyle süslü, yoksul bir küçük kızın yoksul elbiseleriyle yerde yatıyordu, bir kömür yığınının üstünde bacakları ayrık, sarı saçlarının arasında cüruflar, zom olmuş askerlerin sıcak ve kesici ölüm tohumlarıyla dolu bakire rahmiyle’, ‘Hayat berbattı. Bu her gün kendini gösteriyordu. Hayat berbattı; bu, tiksindirici ve korkunç bir çarktı; biz de berbatlığının sürmesine katkıda bulunuyorduk. Başıboş asker berbattı, biz de… bu yanda ve öte yanda kanlı domuzlar. Önüne geçilmez bir kusma isteği karnımı burdu ve elimde tabanca, dudaklarımda bir alay hamile kadına düşük yaptırabilecek bir gülümsemeyle arabadan fırladım.’

Hayat Berbat, Jean’ın ağzından, birinci tekil şahısta anlatılır. Bize sokakları ve acımasızlıkları sakin ama öfkesi her kelimesinden sızan şiirsel bir vahşilikle anlatır. Ümitsizlikleri, kuyuya atılmışlıkları. Mutlu değillerdir. Bizim işlerde mutlu insanlara yer yoktur’, ‘Hayat mutluluk kokuyordu; garip, nadir rastlanan bir parfüm.’

Sürpriz olmayacak biçimde, kadınlara yönelik dili, hastalıklıydı ve Atölye tarafından eleştirildi. ‘Bu oto bir kadına ait olmalıydı. Bir arabayı ancak bir çatlak böyle hırsızların emrine amade bırakırdı’, ‘Barınağımıza sıçan…Gisèle girmişti,’ ‘Bu gacoyla başımıza dert alacağımızı biliyordum. Hepsi ya malak ya da orospu.’

Erkeklere yönelik fiziksel betimlemeleri de aşağılayıcıydı. ‘Yahu, aynaya hiç denk gelmedin mi sen? Kamburunu, pis suratını ve de küsüratını. Kadınlarla hiç şansının olmadığını, onları iğrendirdiğini iyi biliyorsun.’

Polisiye edebiyatında bir şiddet merkezli kitabını daha okumuş olduk. Soru hâlâ ortada; ‘Edebiyat, özellikle de polisiye edebiyatı, şiddeti normalleştiren, olağanlaştıran, yeniden üreten bir araç mı?’

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.