Beş Yıllık İşgale Son Kampanyası Basın Açıklamaları

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

12 Ocak 2008 – Küresel BAK 2008 Çağrısı

BİZ KÜRESEL BARIŞ VE KÜRESEL ADALET İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Savaş, bütün adaletsizliğiyle sürüyor. Bütün can alıcılığıyla, bütün ırkçılığı, yok ediciliğiyle yıkıcı ve düşmanlaştırıcı etkisi bir karabasan gibi dolaşıyor dünyanın üzerinde. Savaş, dünyanın en yoksul ülkelerinde yüz binleri öldürüyor, çocukları, kadınları, yaşlıları… Geçtiği toprakların geleceğini karartıyor savaş. Bizler, 11 Eylül 2000’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleler’ine yapılan görülmemiş ölçüdeki kapsamlı saldırının ardından dünyanın uzun süreli ve küresel bir tahribata neden olacak bir savaş sürecine girdiğini öngörerek, o günden bugüne savaşa karşı küresel ölçekte yaygın bir kampanya yapmaya çalışıyoruz.

ABD’nin George Bush yönetiminde uluslararası diplomasiyi hiçe sayarak başlattığı Afganistan işgalinin ve ardından on binlerce askerle kalkıştığı Irak işgalinin, neo-con adı verilen elitin küresel hegemonya mücadelesinin alanı olduğunu biliyorduk.

Küresel savaş karşıtı hareket

Küresel savaş karşıtı hareket bu öngörüyle tüm dünyada kampanyalarına başladı. Bizler de küresel savaş karşıtı hareketin aktif bir parçası olarak Türkiye’de halkın ezici çoğunluğunun sahip olduğu savaş karşıtı ruh halinin vücut bulması, eyleme dönüşmesi, sokağa çıkması için kampanyalara başladık.

Dünya Sosyal Forumu süreçleri, yüzlerce kampanyayı kitlesel diyalog ve eylem süreçlerinde bir araya getirirken, ABD’nin işgal politikalarına karşı da çok net bir tutum aldı. Bütün ülkelerde ABD’nin savaş politikaları, Bush’un işgal gerekçesi olarak ürettiği argümanların çürüklüğü teşhir edildi.

15 Şubat ve 1 Mart 2003

15 Şubat 2003 günü savaşa karşı muhalefet açısından unutulmaz bir gündü. 600 şehirde milyonlarca insan “Savaşa hayır!” diyerek sokaklara çıktı ve ABD’nin Irak’a yönelik saldırganlığına karşı çıktı. 15 Şubat, ABD’nin süper gücünün karşısında, kampanyalara, çeşitlilik içinde birlikte mücadeleye, doğrudan eyleme dayanan başka bir süper gücün, küresel savaş karşıtı hareketin caydırıcı gücünün sahneye çıktığı gündür.

Dünyada 15 Şubat’ın bir benzeri Türkiye’de 1 Mart 2003’te yaşandı. ABD ordusu 66 bin askeriyle Irak’a kuzeyden, Türkiye üzerinden girmek istedi. Savaş karşıtı hareket, aylar süren ve savaşa karşı çıkan tüm kurumları, aydınları, bireyleri, kitle örgütlerini, inançları, çocukları, kadınları, işsizleri kapsayarak 1 Mart’a hazırlandı. 1 Mart’ta TBMM, hem ABD’nin hem Türkiye’nin Irak’a müdahalesini yasalaştıran tezkereyi reddetti. 1 Mart’ta dünyada ve Türkiye’deki yaygın savaş karşıtı ruh halini temsil eden 100 bine yakın insan, Ankara’da “Savaşa hayır, tezkereye hayır” sloganlarını haykırdı. Ve tezkere reddedildi. Savaş karşıtları kazandı. Sadece Türkiye’de değil,  dünyada savaş karşıtlarının mücadelesinin ilk somut kazanımıdır bu.

Irak halkı moral buldu, işgale direnmek için biraz da olsa zaman kazandı.

Türkiye’de hâlâ 1 Mart konuşuluyor. Militaristlere, gözünü hırs bürümüş savaş yanlılarına, emperyalizm yardakçılarına bir tokat oldu bu. 1 Mart, iktidardakiler ve egemenlere rağmen toplumsal muhalefetin kazanabileceğini gösteren çok önemli bir zaferdi.

ABD yöneticilerinin Irak’ta her başı sıkıştığında 1 Mart’ı anması aynı zamanda barış, aynı zamanda adalet, aynı zamanda eşitlik, aynı zamanda özgürlük de isteyen savaş karşıtı hareketin neler yapabileceğinin göstergesidir. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu bu başarının üzerinde yükseldi.

Küresel BAK

2003 yılı Haziran ayında, tüm dünyada Tarık Ali, Howard Zinn gibi aydınlar tarafından imzaya açılan bir metnin Türkiye’de de imzaya sunulmasıyla kuruluşunu başlatan Küresel BAK, savaşa karşı mücadele etmeye, savaş yalanlarını teşhir etmeye, işgale uğrayan halklarla dayanışmaya tek bir gün bile ara vermedi.

Savaş karşıtı yaygın örgütlenen bir kampanya birliğini inşa ederken üç temel hedefe sahiptik.

– Birinci hedefimiz, Türkiye’de aynı anda birçok merkezde kampanya yapan, aynı sloganlarla sokağa çıkan, hükümete Türkiye çapında aşağıdan bir basınç oluşturarak savaş politikalarından ve ABD ile işbirliğinden uzak durması uyarısını yapan bir kitlesel hareketi örgütlemekti.

– Önemli ikinci hedefimiz ise, küresel antikapitalist savaş karşıtı hareketle ilişkilerin çok daha organik bir hale getirilmesiydi.

– Üçüncü hedefimiz, Küresel BAK kuruluş metninde de belirtildiği gibi, “Örgütsüzleri harekete geçirmek”, savaşa karşı olan on binlerce insana harekete geçebileceği, sokağa çıkabileceği kanallar açmaktı.

Bugüne kadar yaptığımız bütün kampanyalarda bu amaçlarımız doğrultusunda hareket etmeye özen gösterdik. Koalisyonun ilk metnine sadık kaldık.

İşgale karşı mücadele

Savaş karşıtı kampanyanın esas amacı, ABD’nin Afganistan ve Irak işgallerinin sona ermesi için mücadele etmektir. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun temel hedefi, ABD’nin, özellikle Irak’ta yenilmesi, Irak işgalinin sona ermesidir. ABD’nin politikalarına destek veren kendi hükümetimize karşı mücadele, bu açıdan çok anlamlıdır.

Savaşın baronlarının başlangıçtaki iddiaları ne olursa olsun, ABD hem Afganistan’da hem de Irak’ta başlangıçta beklemediği kadar derin bir bataklığın içine düşmüştür. Bir yandan küresel savaş karşıtı hareket, diğer yandan işgale dişiyle tırnağıyla direnen halkların mücadelesi, George Bush’un işgal politikalarının tek kelimeyle çökmesine neden oldu.

Bu, Türkiye’de hükümetin ABD ile her türden işbirliğine karşı, emperyalizmin “Yeni Bir Amerikan Yüzyılı Projesi”nde Türkiye’nin rol almasına karşı bir kampanyanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Irak işgali boyunca yalnızlaşan, 2003 yılının başlarında aldığı neredeyse tüm desteği kaybeden ABD’nin her açıdan yalnızlaşması, tek tek her ülkede savaş karşıtı hareketin öncelikli sorumluluğudur. Bu yüzden İngiltere’de “Askerler geri dönsün” sloganı savaş karşıtlarının en önemli sloganıyken, Türkiye’de bizler uzun zamandır, “İncirlik üssü kapatılsın” kampanyasını yapıyor, bu kampanya içinde hükümetin ABD ile işbirliğini teşhir ediyoruz.

Biliyoruz ki bugün dünya tarihinin yazıldığı alan ABD’nin Irak işgali alanıdır. ABD Irak’ta amacına ulaşabilirse başka bir tarihi, tıpkı yıllar önce Vietnam’da olduğu gibi yenilirse bambaşka bir tarihi yaşayacağız. Bu tarihin yazımında aktif bir rol almak, dünyanın ekonomik ve askeri süper gücünü mağlup etmek için uluslararası kampanyalar yapmak, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun temel işlevidir.

Bugüne kadar ABD aşkıyla yanmayan hiçbir hükümetle karşılaşmadık. Savaşa ortak olmak istemeyen, askeri üslerini işgal güçlerine sonuna kadar açmayan, yoksulların, emekçilerin en temel haklarını iki paragraflık bir şirket sözleşmesi imzalar gibi özel sermaye lehine yok saymayan bir hükümetle de karşılaşmadık henüz.

“İslami terör”den “İslami faşizme” kısa sürede evrilen ABD’nin “terörle mücadele” perspektifi, kendi toplumundan korkan her devletin kendi çöplüğünde terörist aramasına ve ne gariptir ki çok kısa sürede de bulmasına neden oldu. Türkiye’de bu durumdan muaf değil.

Küreselleşme karşıtı hareket

Dünyada da Türkiye’de de savaşın karanlığına karşı, barışın gür sesinin yankılandığı bir yön daha var. 1999 Kasımı’nda Seattle’dan Dünya Ticaret Örgütü’ne karşı patlayan, o gün bugündür dünyanın tüm ezilenlerinin sorunlarının ortak olduğunu esinleyen ve sorunların çözümü için gereken birleşik diyalog ve eylem biçimlerini zorlayan, büyük ve gelişen bir hareketin içindeyiz.

Bizler de kendimizi bu özgün hareketin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz.

Bizler de uzun bir süredir savaşa karşı mücadele ediyoruz. Birlikte kampanya yapıyor, küresel hareketi birlikte örgütlüyoruz. Bir yandan “birlik, çeşitlilik, direniş” yaklaşımıyla hareket ediyoruz diğer yandan, “Küresel düşünüp, yerel örgütleniyoruz”.

Fikirsel çeşitliliğimiz birlikte direnişimizi engellemiyor, tersine direnişe büyük bir güç veriyor. Birlikte direnirken, tartışıyoruz. Yakın düşündüğümüz konuların genişliğine sevinirken, farklı düşündüğümüz konuları tartışmaya devam ediyoruz.

Küresel direniş dünyaya damgasını vurmaya devam ediyor. Latin Amerika direniyor, kazanıyor. Irak, Lübnan, Afganistan ve Filistin direniyor… Biz direniyoruz.

Bizler, daha güçlü direnmek, savaş karşıtı mücadelenin, hareketin sorunlarını daha geniş ve çeşitli biçimlerde tartışmak, küresel ve yerel mücadele deneylerini paylaşmak için, hep birlikte “Irak’ta işgale son!” demek için herkesi, tüm aktivistleri, kadınları, işçileri, sendikacıları, öğrencileri, gençleri mücadeleye çağırıyoruz.

Barışa bir şans…

1 Mart 2003’te reddettiğimiz tezkere, Türkiye’nin komşu ülkelerin sınırlarını ihlal etmesini ve işgalci bir güç olmasını da içeren sınır ötesi operasyona yetki adıyla Ekim 2007’de gündeme geldiğinde, ülkenin savaş karşıtları olarak, tezkereye karşı çıktık. Gerekçesi ne olursa olsun, başka ülkelere müdahaleye, savaşa ve her türlü işgal girişimine karşı olduğumuzu açıkladık.

1 Mart’ta Irak’ın işgaline ortak olmaya karşı olduğumuz gibi, Afganistan’a, Lübnan’a müdahalelere karşı çıktığımız gibi, Aralık 2007’de Irak’ın kuzeyine yönelik gerçekleştirilen sınır ötesi harekâta da karşı çıktık. Çünkü Kuzey Irak’a atılan bombalar, Türkiye’yi, ABD’nin Irak işgalinin askeri ortağı haline getiriyor.

Bugüne kadar görüldü ki, savaş ile işgal ile hiçbir sorun çözülmüyor. Bu tür operasyonlar ile de çözülmeyecek. Silahlar artık sussun, barışçılar konuşsun diyerek ‘Barışa bir şans verin’ kampanyası yürüttük. Panel ve toplantılar,  büyük kentlerde sokak etkinlikleri ve basın açıklamaları ile barışın sesini yükselttik.

2008 savaşa ve işgale karşı mücadeleyi yükseltme yılı

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, 2008’e yoğun bir mücadele programıyla hazırlanıyor.

2008 Ocak ayında, askeri üslere karşı farklı ülkelerde yapılacak eylemlerle eşzamanlı olarak İncirlik Üssü’nün kapatılması, nükleer başlıkların ülkeden çıkartılması için etkinlikler ve basın açıklamaları yapacağız. 16 – 17 Şubat tarihlerinde Yunanistan’da yapılacak Üslere Karşı Mücadele toplantısı ve gösterisine katılacağız.

5. yılına giren Irak işgaline karşı, İran’a yönelik bir saldırıya karşı mücadele etmeye ve kamuoyu oluşturmaya devam edeceğiz. İncirlik Üssü’nün bölgedeki ABD operasyonlarında üstlendiği rolü teşhir edeceğiz.

Dünya Sosyal Forumu çağrısıyla 26 Ocak’ta yapılacak küresel gösterinin Türkiye ayağına katılacağız.

1 Mart’ın 5. yılında Irak’tan, ABD ve Türkiye’den konuşmacıların katılacağı bir uluslararası sempozyum gerçekleştireceğiz. Yıl boyunca Avrupa’da ve dünyanın başka yerlerinde yapılan savaş karşıtı toplantılara temsilciler yollamaya devam edeceğiz.

7 – 9 Mart tarihlerinde BARIŞ PANAYIRI yine İstanbul Kadıköy’de kurulacak. Bu yıl 3.sü gerçekleştirilecek Barış Panayırı’nın teması ‘Irak’ta Çocuk Olmak’…

ABD’nin Irak’a saldırısının yıldönümünde, 15 Mart 2008 Kuresel Eylem Gününde yapılacak gösteriye 2 aylık bir kampanya ile hazırlanacağız. En geniş katılımı örgütlemeye çalışıyoruz.

Eylül ayında İsveç – Malmö’de ASF toplantısına katılıyoruz. Küresel hareketin bir parçası olarak, 2010 yılında ASF’yi İstanbul’da yapmayı öneriyoruz.

Bütün bu faaliyetleri ve diğerlerini koalisyon tarzı ile örgütleyecek, tüm kararlarımızı konsensüs ile almaya devam edeceğiz. Çünkü biz, siyasal, ekonomik ve toplumsal kurumlarıyla dayanışmayı geliştiren, barışı ve adaleti savunan, katılımı en üst düzeye çıkartan, çeşitliliği yücelten ve tam demokrasiyi teşvik eden bir dünyadan yanayız.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu

26 Ocak 2008 – İstanbul, Ankara, İzmir, Adana – Basın Açıklaması

Saldırı küresel… Direnişimiz de!

Değerli basın emekçileri, değerli dostlar,

Bugün tüm dünyada irili ufaklı eylemlerle sokağa çıktık. Tüm dünyaya küresel adalet, küresel eşitlik, küresel özgürlük taleplerimizi haykıracağız.

Dünya Sosyal Forumu tüm dünyada eylem kararı aldı.

Bunun bir nedeni var. Gerçekten de kapitalizmin küresel düzeyde saldırıyor. Küreselleşmeyi iç içe işleyen iki dinamik süreç olarak yaşıyoruz. Birisi sermayenin, diğeri ise mücadelenin küreselleşmesi.

Sermayenin küreselleşmesi, bir yandan yeni liberal politikaların özelleştirmeler, sendikasızlaştırmalar ve kamusal alanın özel sermayeye sonuna kadar açılması şeklinde, bir yandan da silahlı özelleştirmeler, yani savaş şeklinde yaşanıyor.

Bir yandan DTÖ, Dünya Bankası ve IMF gibi kurumlar suyu bile satılık bir mal haline getirip dünyanın yoksulları, ezilenleri için yaşamı çekilmez kılıyorlar.

2005 yılı raporlarına göre dünyada 500 milyon aşırı yoksul insan var. Tüm dünyadaki 2.8 milyar çalışanın 1.4 milyarının geliri, kendilerini ve ailelerini günde 2 dolarlık yoksulluk sınırının üzerine çıkarmalarına yetmiyor.

Birleşmiş Milletler Ziraat ve Beslenme Örgütü’nün 2006 yılı raporuna göre, dünya genelinde 854 milyon kişi mutlak açlık sınırında yaşıyor.

Afrika’da kötü beslenen insan sayısı son on yılda 169 milyondan 206 milyona çıktı. 1995 yılında yaklaşık 150 milyon işsiz varken, 2005 yılında dünya genelinde işsiz sayısı 192 milyona çıktı. Bu korkunç bir rakam.

Birkaç ülke nüfusundan daha büyük bir insan kitlesi işsiz.

Her yıl 3.3 milyondan fazla sayıda bebek ölü doğuyor. 4 milyondan fazla bebek ise dünyaya geldikten sonraki ilk 28 gün içerisinde ölüyor. 6.6 milyon küçük çocuk ise 5 yaşından önce ölüyor.

Değerli basın emekçileri, sevgili dostlar,

Sermayenin küreselleşmesinin sosyal ilişkilerde yarattığı küresel adaletsizliği anlatan çok sayıda veri eklemek mümkün. Ama kapitalizme bu eşitsizlik bile yetmiyor. Yetinmiyorlar. Dev şirketler açısından çocukların açlık ve yoksulluktan öldürülmesi yetmiyor. Bir de silahla, bombayla öldürülmesi gerekiyor.

Açgözlülüklerinin sınır tanımazlığına yasal engeller koyulduğunda, ABD’nin Irak’ı işgal etmesinde olduğu gibi yüzbinlerce asker denizaşırı bir işgal için seferber ediliyor. Irak’ta işgalin ilk günlerinde tam bir kargaşa hakimken işgal askerlerinin petrol kuyularını ne kadar sıkı bir biçimde denetlediğini unutmamız mümkün değil. Irak’ın tarihinin, kültürünün yağmalanmasına izin veren işgalciler, petrol kuyularını ölümüne korudular. 2007 yılında çıkarttıkları bir yasayla da Irak petrollerinin kullanım hakkını ABD ve İngiliz petrol şirketlerine devrettiler. İşte sermayenin küreselleşmesinin savaş politikalarını nasıl yaygınlaştırdığının açık bir örneği.

Irak’ta bir kurumun raporuna göre geçen sene 24 binden fazla sivil öldürüldü. Beş yıl içinde 1.2 milyon sivilin öldürüldüğü tahmin ediliyor.

Tek tek bütün ülkelerde de benzer gelişmeler söz konusu. Türkiye’de açlık, işsizlik, özelleştirmeler, sağlık hakkımızı gasp etmeye yönelik saldırılar, sendikasızlaştırma çabaları, elektriğe, ulaşıma yapılan zamlar, Türkiye’de de gücün ve servetin küçük bir azınlığın elinde toparlandığını gösteriyor.

Savaş politikalarında da Türkiye küçük Amerika olmaya özeniyor. Operasyonlar yapıyor, ABD ile işbirliği halinde başka bir ülkenin topraklarını bombalıyor.

Değerli arkadaşlar,

Küreselleşmenin bu yıkımına karşı sessiz kalmadığımızı vurgulamalıyım. Mücadelenin küreselleşmesi de bütün bu yağma politikalarına çok güçlü, çok çeşitli, çok renkli, çok direngen bir hareket yarattı.

Küreselleşme karşıtı hareket küresel kapitalizmin yarattığı her bir soruna karşı mücadele eden sosyal hareketleri bir araya getirdi ve Dünya Sosyal Forumu süreçleri bu gelişmenin zirvesini oluşturdu.

DSF’de dünyanın sayısız sosyal hareketi bir araya geliyor, tartışıyor, eylemler, kamplar örgütlüyor ve sermayenin küreselleşmesine karşı birleşik eylem takvimleri belirliyor. Uzun bir süredir kapitalistlerin Dünya Ekonomi Forumları değil, ezilenlerin Dünya Sosyal Forumları küresel tartışmalara damgasını basıyor.

Latin Amerika’dan Hindistan’a, Afrika’dan Avrupa’ya kadar kıtalara yayılan ve kıtalardaki sosyal hareketleri birleştiren bir küresellşeme karşıtı mücadele dalgası var. Egemenlerin fikirlerini, tezlerini çürüten ve milyonlarca insanı tüm dünyada aynı gün, aynı sloganlarla örgütlenen eylemler içinde birleştiren DSF süreci küreselleşme karşıtı hareketin çok önemli bir sıçrama noktası oldu. 15 Şubat 2003’te 600’den fazla kentte aynı anda örgütlenen savaş karşıtı eylem bu hareketin en çarpıcı zirvelerinden birisiydi.

Bu yüzden dünya basını, “Artık iki süper güç var, birisi ABD diğeri küreselleşme karşıtı hareket” diye yazmak zorunda kaldı. Sermayenin küreselleşmesi dünyayı daha yaşanmaz bir yer yaparken mücadelenin küreselleşmesi, hepimiz için, “Başka bir dünya mümkün” sloganıyla özetlediğimiz büyük ve gerçekçi bir değişim umudunu ayakta tutuyor.

Biz bugün de kazanacağımıza, emperyalizme, küresel kapitalizme, adaletsizliğe, savaş çılgınlığına, ırkçılığa, eşitsizliğe, yoksulluğa ve yeni liberal politikalara karşı mücadelemizin kazanacağına duyduğumuz inancı, tüm dünyada bugün sokaklarda olan dostlarımızla bir kez daha paylaşıyoruz.

Başka bir Türkiye, Başka bir Avrupa, başka bir dünya mümkün!!!

21 Şubat 2008 – İstanbul – Yazılı Basın Açıklaması

Askeri Harekât Çözüm Değil, Barışa İhtiyaç Var!

Savaş karşıtları ve demokratik kamuoyunun muhalefetine rağmen ülkemizde ve bölgemizde gerilimi artıran yeni bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Türk Silahlı Kuvvetleri, 10 bin askerle Kuzey Irak sınırından içeri girdi ve kara harekâtına başladı.

Gerekçesi ne olursa olsun bu çok tehlikeli ve hemen durdurulması gereken bir gelişme. Barış duygularını köreltecek, halklar arasında bölünme ve düşmanlık köprüleri döşeyecek bir adımdır bu.

ABD beş yıldır Irak’ı işgalini sürdürüyor. Beş yıldır Irak bir kan gölüne çevrildi. Sonuç ortada, yüz binlerce insan öldü, Irak’ta kaos, Irak’ta şiddet, yoksulluk ve istikrarsızlık hakim. Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik kara harekâtı Irak’ın istikrarsızlığını, bölgedeki istikrarsızlığı ve düşmanlıkları daha da artıracak. Türkiye’yi ABD’nin Irak işgalinin doğrudan bir parçası haline getirecek.

Biz en başından beri ABD’nin Irak işgaline ve Türkiye’nin hangi gerekçeyle olursa olsun ABD ile işbirliğine, bu işgalin bir parçası olmasına karşı çıktık, karşı çıkmaya da devam edeceğiz. Çünkü harekât, operasyon veya adına ne denirse densin askeri çözümler, aslında hiçbir sorunu çözmeyecektir. Tersine sorunları derinleştirecek, çelişkileri ağırlaştıracaktır. Bugüne kadar da hep böyle oldu.

Savaş, düşmanlık, yoksulluk ve yeni acılar üretiyor. Bugün barışın sesini her zamankinden daha güçlü çıkartmaya ihtiyacımız var. Bugün, kardeşliği her zamankinden daha güçlü vurgulamaya ihtiyacımız var.

Kuzey Irak’a yapılan harekât, sorunları daha da derinleştirecek ve Kürt sorunu çerçevesinde daha fazla acının yaşanmasına neden olacak bir uygulamadır.

Biz barış savunucuları, adalet yanlıları ve savaş karşıtları bu harekâtın hemen durdurulmasını talep ediyoruz. İhtiyacımız olan şey, silahların susması, barışın konuşulmasıdır!

Hâlâ fırsat varken, barışa bir şans verin.

İhtiyacımız olan şey ABD ile ortak harekâtlar değil, halklar arasında kardeşliktir.

Operasyonlar ve askeri harekâtlar durdurulsun! Silahsız ve şiddetsiz çözümler için adım atılsın.

Barış istiyoruz!

11 Mart 2008 – İstanbul – Basın Açıklaması

[11 Mart’ta İstanbul ve Adana’da, 13 Mart’ta Çanakkale’de, 14 Mart’ta Trabzon’da ve 15 Mart’ta da Aksaray’da basına duyurulmuştur.]

Değerli basın emekçileri, değerli dostlar,

Irak işgalinin üzerinden beş yıl geçti. Dile kolay, tam beş yıl. George Bush ve emperyalistler beş yıl önce Irak’ı istila ettiler.

Bu istilanın Irak üzerinde yarattığı etki kelimenin tam anlamıyla korkunç. Irak halkı beş yıldır kanlı bir korku filmini bizzat yaşıyor. Irak halkı beş yıldır öldürülüyor.

Araştırmalar, Irak’ta işgalin neden olduğu sivil ölüm sayılarını veriyor. 1 milyondan fazla Iraklının öldürüldüğü söyleniyor. Ve G. W. Bush ile Dick Chenney hâlâ utanmadan konuşabiliyor, Irak’ın geleceğiyle ilgili söz söyleyebiliyorlar.

Değerli basın mensupları, ölen insan sayısını bir kez daha, üstüne basa basa söylemek istiyorum: 1 MİLYONDAN FAZLA İNSAN! Adana şehrimizin nüfusunun yok olduğunu, öldürüldüğünü düşünün!

Çoğu çocuk, 1 milyondan fazla insan,

Çoğu kadın, çoğu yaşlı ve hepsi yoksul 1 milyon insan!

Bush’un amacı Usame Bin Ladin’i yakalamak değil miydi? ABD’nin neo-con’ları dünyaya amaçlarının terörü ortadan kaldırmak olduğunu söylememişler miydi?

Öldürülen yüz binlerce Iraklının Usame Bin Ladin’le ne ilgisi vardı?

Terörle ne ilgisi vardı?

Artık tüm dünya biliyor ki ABD Irak’ta ne teröre karşı mücadele ediyor ne de demokrasi ve özgürlükler için.

ABD Irak’ta petrol için savaşıyor, şirket kârları için savaşıyor, enerji kaynaklarını denetlemek için savaşıyor, dünya hegemonyası için savaşıyor. Bu yüzden, 1 milyondan daha fazla insanı öldürürken, Irak petrollerini BP ve Shell gibi petrol devlerine 30 yıllığına kiralama yasasını çıkartıyor.

ABD beş yıldır Irak’ta insanlığın bildiği tüm insanlık ve savaş suçlarını işledi ve işlemeye devam ediyor. Emin olun şu anda, tam şu dakikada bir ABD askeri bir Iraklıya ya tecavüz ya da işkenceye ediyor. Şimdi şu anda, ABD ordusu Irak’ta çeşitli bölgeleri bombalıyor ve yoksul Irak halkından insanlar öldürülüyor.

Savaş suçlarını kanıtlayan utanmaz haberlerle karşılaşıyoruz. Amerikan ordusu yanlışlıkla öldürdüğü siviller ya da yanlışlıkla yıktığı binalar için 2005 yılından bu yana toplam 42 milyon dolar ödemiş.

Düşünebiliyor musunuz? Yanlışlıkla öldürdüğü insanlar için… tazminat ödüyor. Böyle bir hak mı var dünyada, yanlışlıkla insan öldürüp tazminat vererek mi sıyrılabiliyor insanlar cinayetten? Birisi Bush’u yanlışlıkla öldürdüğünde özür dileyip parası neyse verip kurtulabilecek mi? Cinayetin yanlışlığı mı olur?

Değerli basın mensupları, ABD ordusunun yanlışlıkla öldürdüğünü iddia ettiği 17 bin insan var. 17 bin kişiyi yanlışlıkla öldürmüşler. Bir kitle katliamını yanlışlıkla gerçekleştirmişler.

Ortada yanlışlık yok, ortada bir işgal var. Ortada yalanlarla gerçekleştirilen bir işgali devam ettirmek için işlenen insanlık ve savaş suçları var.

Bazı ABD askerlerinin beyanatları ortada bir yanlışlık olmadığını kanıtlıyor. Irak’ta savaşan ABD askeri Kelly Dougherty şunları söylüyor: “Komutanlarımız, ‘operasyona gittiğinizde sivillerin kesinlikle zarar görmemesini sağlayın. Birinci önceliğiniz bu olsun’ dedikten sonra, ayağını 3 kez yere vururdu. Bu ‘söylediklerimi beyninize kaydedin ama savaş alanında bunu uygulamayın. Sadece geri döndüğünüzde ifade verirken böyle anlatmanız gerektiğini bilin” anlamına geliyordu,” diyor.

Bush, Beyaz Saray’da ayağını üç kez yere vuruyor, ABD ordu komutanları askerlerine ayaklarını üç kez yere vurarak mesaj veriyor. ABD ordusu ise Irak’ta savaş suçu işliyor.

Bu yüzden beşinci yılında Irak’taki ABD işgalinin emir komuta zincirinin tepesindeki Bush ve diğer yöneticiler, savaş ve insanlık suçlusudur.

Sadece Irak halkının vicdanında değil, başta ABD kamuoyu olmak üzere tüm dünya halklarının gözünde mahkûm oldular.

ABD’nin 11 Eylül sonrası uygulamaya geçtiği “Medeniyetler Çatışması” politikası, tüm dünyada özgürlüklerin kısıtlanmasını, demokratik hakların güvenlik gerekçesiyle sınırlandırılmasını getirmedi sadece. Irak işgali, işgal etmeye, bombalamaya, yakıp yıkmaya hevesli tüm ülkeler ve politikacılar için tetikleyici işlev gördü.

İsrail, son iki haftadır Filistin’i bombalıyor yine. Bush’un “Yeni Bir Amerikan Yüzyılı” programı, İsrail’e her zamankinden daha pervasızca Lübnan ve Filistin halklarına saldırma cüreti kazandırıyor.

Ne yazık ki Türkiye’de de “Küçük Amerika” olmaya özenen politikacılar eksik olmuyor. Geçtiğimiz haftalarda yapılan kara harekâtı, desteğini ABD istihbaratından alan, ABD’nin Irak işgalinin bir parçası olmaya özen gösteren bir müdahaleydi.

Değerli basın mensupları,

ABD Irak’ı işgal ettiğinden beri, neo-con’ların iddia ettiği gibi dünya daha güvenli bir yer haline gelmedi. Küresel savaş karşıtı hareketin yıllardır söylediği gibi işgal politikaları dünyayı çok daha güvensiz bir yer yaptı.

ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri, İsrail’in Lübnan’ı ve Filistin’i bombalaması, Türkiye’nin Kuzey Irak’a harekât ya da operasyonlar yapması… bu politikalar güvensizliği gidermez. Tam tersine küresel güvensizliğin nedenidir.

Irak işgalinin beş yıllık maliyetinin milyarlarca dolar olduğunu biliyoruz. Bu kaynaklar dünyadaki açlığın, sağlık hizmetlerindeki, eğitim alanındaki eksikliklerin giderilmesine harcansaydı, eşitlik ve adalet için kullanılsaydı dünya çok daha güvenli bir yer olurdu.

Bizler, tüm dünyadaki, savaş karşıtları beş yıldır mücadele ediyoruz.

Beş yıldır “Savaşa hayır!” diyoruz.

Beş yıldır, “ABD Irak’tan defol!” diyoruz.

Önümüzdeki Cumartesi günü, 15 Mart’ta dünyanın tüm savaş karşıtlarıyla birlikte bir kez daha meydanlara çıkacağız! Kadıköy meydanlarında “Irak’ta işgale son!” diyeceğiz.

ABD’yi durdurmak zorundayız! İsrail ve Türkiye’nin sınırları geçip harekâtlar yapmasına karşı sesimizi yükseltmeliyiz!

Çünkü, işgale maruz kalan halkların bu dayanışmaya ihtiyacı var.

Çünkü, halklar arasında kardeşliğin korunması için bu sesin, “Barışın ve dayanışmanın sesi”nin çok daha güçlü bir biçimde haykırılmasına ihtiyaç var.

Biz biliyoruz ki son beş yılda Irak sadece acı çekmiyor, Irak halkı beş yıldır direniyor. ABD’nin Irak’ta zafer kazanmasına engel oluyor. ABD, Irak halkının direnişi sayesinde zor günler yaşıyor.

Sadece Irak halkı değil, Afgan halkı da beş yıldır direniyor.

Ve sadece işgale maruz kalan halklar değil, işgalci devletlerin hakları da beş yıldır işgal politikalarına karşı ses çıkartıyorlar. Savaş karşıtı hareket, her geçen gün küresel bir dayanışma ağı olarak birbirine moral, direnme gücü ve kardeşlik aşılıyor.

ABD’nin en başta Irak’ta yenilmesi bu küresel savaş karşıtı direnişin en önemli hedefi. 15 Mart’ta İMOK’un yaptığı miting çağrısını bu yüzden bütün gücümüzle destekliyoruz. Bu çağrıya ne kadar kalabalık bir yanıt verirsek, bir yandan ABD işgaline direnen halklara o kadar büyük bir destek vereceğiz. Bir yandan hükümetin ABD ile işbirliği yaparak gerçekleştirdiği harekâta karşı, ölüm değil çözüm isteyenlerin, “Barışa bir şans verin” diyenlerin sesini o kadar güçlü çıkartacağız.

İncirlik Üssü’nün Irak işgalinin en büyük lojistik üssü olmasını engellemek,

“ABD Irak’tan defol” demek,

“Ölüm değil çözüm istiyoruz”, “Barışa bir şans verin” diye haykırmak için,

15 Mart’ta Kadıköy Meydanı’ndayız!

Bütün kıtalardaki savaş karşıtları gibi!

Yaşasın halkların kardeşliği.

15 Mart 2008 – İstanbul – Miting

İstanbul Meslek Odaları İl Koordinasyonu adına Kazım Mermer’in açış konuşması:

Merhaba dostlar,

Irak işgalinin 5. yılını protesto etmek için düzenlediğimiz bu büyük buluşmaya hepiniz hoş geldiniz.

İşgalin üzerinden 5 yıl geçti. Irak’ın bu 5 yılda neler yaşadığını hepimiz çok yakından biliyoruz. Irak, neredeyse bir soykırımı yaşıyor.

Irak, her gün işkenceyi yaşıyor.

Irak çocuk ölümlerini yaşıyor.

Irak tecavüzü yaşıyor.

Irak istilacı güçlerin yağmasını yaşıyor.

Irak kültürel mirasının ve tarihi zenginliklerinin imhasını yaşıyor.

Irak’ın nüfusu azalıyor.

Iraklı akademisyenler öldürülüyor.

Irak milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı bir hapishaneye çevriliyor.

Irak paralı askerlerin insan avladığı bir arenaya dönüştürülüyor.

Irak’ta toplu mezarlar bulunuyor.

Irak’ta her 20 kişiden birisi işgalin sonucunda öldürüldü.

Değerli dostlar,

Bugün burada Irak’ın acısının hepimizin acısı olduğunu haykırmaya geldik.

Bugün buraya, Irak halkına yalnız olmadığını haykırmaya geldik.

Bugün ve bu hafta dünyanın bütün meydanlarında savaş karşıtları, barışseverler Irak halkıyla dayanışacak.

Dünyanın tüm savaş karşıtları seslerini birleştirecek ve bu vahşi işgale dişiyle, tırnağıyla direnen Irak halkına daha fazla direnme gücü verecek.

İşgal başlamadan önce de işgalin başladığı ilk günden beri de “Savaşa, işgale hayır!” dedik. ABD’nin 11 Eylül’ü bahane ederek önce Afganistan’a, ardından Irak’a saldırmasına karşı çıktık.

Türkiye’nin bu kanlı oyunun parçası olmasına karşı tüm gücümüzle direndik. Çünkü biliyoruz ki ABD’nin kilometrelerce uzaktan gelerek Irak’ı istila etmesi tüm dünyada ama özellikle Ortadoğu’da tüm toplumlarda büyük bir gerilim, çelişki yaratacaktı. İşgalin 5 yıllık tarihi gösteriyor ki Ortadoğu her zamankinden çok daha gergin. ABD ile işbirliğindeki ülkeler, örneğin İsrail, ABD’nin işgal politikalarından güç alarak, bir Filistin’i bombalıyor bir Lübnan’ı.

Türkiye’de en başından beri ABD’nin işgalinin parçası olmak isteyen güçler olduğunu biliyoruz.

Bu yüzden bizim misyonumuz, halkların savaştan hiçbir çıkarının olmadığını bilerek, savaşa sonuna kadar, sesimiz kısılana kadar, karşı çıkmaktır.

Bu 5. yılın, işgalin son yılı olmasını umuyoruz. Mücadelemizin bütün amacı bu.

ABD Irak’ı derhal terk etmelidir.

Savaş suçu işleyen tüm güçler, yöneticiler yargılanmalıdır.

Bölge ülkelerinin savaşçı politikalarına karşı barışın sesini yükseltmek bizim en önemli işlevimiz olacak.

Halkların kardeşliği için, işgale maruz kalan tüm halkların kendilerini yalnız hissetmemesi için, barış için tüm dünyayla aynı anda gerçekleştirdiğimiz bu buluşmaya, sözcüsü olduğum IMOK adına hepinize hoş geldiniz diyorum.

IMOK’un çabalarıyla Türkiye’nin çok sayıda şehrinden gelen tüm savaş karşıtlarını Tertip Komitesi adına selamlıyorum.

Mitingimizin hedeflerine ulaşması ve Irak halkına yalnız olmadığını hissettirmesi umuduyla hepimize kolay gelsin.

TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı’nın miting konuşması:

Merhaba işgal ve savaş karşıtları,

Merhaba mücadele arkadaşlarım,

Merhaba emek ve meslek örgütlerinin, partilerin, platformların, inisiyatiflerin temsilcileri, üyeleri

Hepiniz bu alana hoş geldiniz, hepimiz bu alana hoş geldik,

Bugün burada dünya çapında bir hareketin, küresel savaş karşıtı mücadelenin bir parçası olarak bulunuyoruz. Bugün burada, kızgınlığımızı, öfkemizi haykırmak için bir aradayız. Bugün tüm dünyada on binlerce savaş karşıtı öfkeli, bugün ve bu hafta tüm dünyada on binlerce savaş karşıtı sokaklarda,

Öfkeliyiz çünkü tam 5 yıl önce bu hafta ABD emperyalizmi ve ortakları Irak’ı istila etti.

Sevgili arkadaşlar,

5 yıl önce ne dediysek bu gün teker teker doğrulanıyor.

İşgalin Irak üzerinde yarattığı etki kelimenin tam anlamıyla korkunç. Irak halkı beş yıldır kanlı bir korku filmini bizzat yaşıyor. Irak halkı beş yıldır öldürülüyor. Araştırmalar bir milyondan fazla Iraklının öldürüldüğünü söylüyor. ABD emperyalizmi Irak’ta çoğu çocuk bir milyondan fazla insanı öldürdü. Çoğu kadın, çoğu yaşlı ve hepsi yoksul bir milyondan fazla insan!

Bu yüzden tek bir gün bile işgal karşıtı, savaş karşıtı mücadeleyi örgütlemeye ara vermiyoruz. İşte bu yüzden işledikleri savaş ve insanlık suçlarının hesabını sorana kadar, ABD Irak’tan defolana kadar mücadele etmeye tek bir saniye bile ara vermeyeceğiz!

Biz 5 yıl önce de söylüyorduk, bugün tüm dünyayla birlikte bir kez daha haykırıyoruz! ABD Irak’ta ne teröre karşı mücadele ediyor ne de demokrasi ve özgürlükler için. ABD Irak’ı petrol için işgal etti. Şirket karları için işgal etti. Enerji kaynaklarını denetlemek için savaşıyor, dünya hegemonyası için savaşıyor. ABD beş yıldır Irak’ta insanlığın bildiği tüm insanlık ve savaş suçlarını işledi ve işlemeye devam ediyor.

Sevgili arkadaşlar,

Ne yazık ki AKP hükümeti, bu beş yıllık işgale utanç verici bir biçimde ortaklık ediyor. AKP Adana’yı, Adana’daki İncirlik Üssü’nü yıllardır ABD’nin hizmetine sunmuş durumda.

İncirlik Üssü Irak işgalinde ABD’nin kullandığı en büyük lojistik merkez durumunda. Irak’ı yakıp yıkan bombaları atan uçaklar da, Iraklıları öldüren askerlerde İncirlik Üssü’nü kullanıyor. Kısacası, İncirlik Üssü, işgalin merkezlerinden birisi.

Bugünlerde ilginç bir gelişme yaşanıyor. İncirlik Üssü 7 haftalığına kapatıldı. Tadilat varmış! Bütün bildiğimiz bu: İncirlik Üssü onarılıyor.

İnsanın aklına ister istemez şüphe doluyor. ABD İncirliği yeni planları için, yeni istila adımları için mi şekillendiriyor? ABD neredeyse iki yıldır İran’ı tehdit ediyor. İran’ın nükleer enerji konusunda attığı adımları, dünyanın en büyük tehlikesi olarak adlandırıyor. Hepimiz biliyoruz ki ilk fırsatını bulduğunda ABD İran’a saldıracak. Ve yine hepimiz biliyoruz ki böyle bir saldırıda İncirlik Üssü başrolde olacak.

Bu yüzden diyoruz ki, madem 7 haftalığına kapattınız. İncirlik üssü’nü ebediyen kapatın! Madem 7 haftalığına kapattınız, İncirlik üssü bir kez daha açılmasın, Irak’ta işlenen cinayetlere daha fazla ortak olmasın.

ABD’nin Irak’tan sonra İran’a da saldırmasını engellemek için bir kez daha hep birlikte vurgulayalım: İncirlik Üssü Kapatılsın!

Sevgili Arkadaşlar,

Önümüzdeki hafta ilginç bir gelişme daha olacak. Afganistan ve Irak işgallerinin mimarı, emperyalizmin Bush’tan sonraki en önemli sözcüsü ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Türkiye’ye gelecek.

Uluslararası analizciler, Cheney’nin iki amacı olduğunu söylüyor: Birincisi ABD’nin Afganistan işgalinde Türkiye’nin aktif savaşın içinde yer almasını isteyecek.  İkincisi de: ABD’nin füze savunma sistemi içine Türkiye’nin de dahil edilmesi.

Biz Cheney’ye buradan sesleniyoruz. Gelme istemiyoruz!

Buradan hükümete de sesleniyoruz: İşgalcileri ağırlamaktan, her hafta bir işgalciyle el sıkışmaktan vazgeçin. İşgalcilere özenmeyin. İşgalcilerle işbirliği yapmayın!

Sevgili mücadele arkadaşlarım,

ABD’nin 11 Eylül sonrası uygulamaya geçtiği “Medeniyetler Çatışması” politikası, tüm dünyada özgürlüklerin kısıtlanması, demokratik hakların güvenlik gerekçesiyle sınırlandırılmasını getirmedi sadece. Irak işgali, işgal etmeye, bombalamaya, yakıp yıkmaya hevesli herkes için tetikleyici işlevini gördü.

İsrail, son iki haftadır Filistin’i bombalıyor yine. ABD’nin “Yeni bir Amerikan Yüzyılı” programı, İsrail’e her zamankinden daha pervasızca Lübnan ve Filistin haklarına saldırma cüreti kazandırıyor.

Ne yazık ki Türkiye’de de “Küçük Amerika” olmaya özenen politikacılar eksik olmuyor. Geçtiğimiz haftalarda yapılan kara harekâtı desteğini ABD istihbaratından alan, ABD’nin Irak işgalinin bir parçası olmaya özen gösteren bir müdahaleydi.

Biz, Kuzey Irak’a hava operasyonlarının derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Ve bir kez daha ama bir kez daha, halklar arasındaki kardeşliği dinamitleyen, kara harekâtı gibi adımların bir daha asla atılmamasını istiyoruz.

Kürt sorununun bir tek çözümü var! Harekât, operasyon ve ölüm bu çözümün parçası değil, olamaz. Çözüm diyalogdan, çözüm barışçıl adımların atılmasından, çözüm küçük ABD olmaya özenmemekten geçiyor.

Çözüm demokrasinin sınırlarının genişletilmesinden geçiyor. Çözüm, savaşa değil, sağlığa, eğitime, halka yatırım yapmaktan geçiyor. Bu yüzden hep birlikte, harekât gerçekleştiğinden beri vurguladığımız sözümüzü bir kez daha vurguluyoruz: Ölüm değil Çözüm istiyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri, İsrail’in Lübnan’ı ve Filistin’i bombalaması, Türkiye’nin Kuzey Irak’a harekât ya da operasyonlar yapması, küresel güvensizlik politikalarıdır.

Irak işgalinin beş yıllık maliyetinin milyarlarca dolar olduğunu biliyoruz. Bu kaynaklar dünyadaki açlığın, sağlık hizmetlerindeki, eğitim alanındaki eksikliklerin giderilmesine harcansaydı, eşitlik ve adalet için kullanılsaydı dünya çok daha güvenli bir yer olurdu.

Bizler, tüm dünyadaki, işgal ve savaş karşıtları beş yıldır mücadele ediyoruz. Beş yıldır “İşgale ve Savaşa hayır!” diyoruz. Beş yıldır, “ABD Irak’tan defol!” diyoruz. ABD’yi durdurmak zorundayız! İsrail ve Türkiye’nin sınırları geçip harekâtlar yapmasına karşı sesimizi yükseltmeliyiz! İşgale maruz kalan halkların bu dayanışmaya ihtiyacı var. Halklar arasında kardeşliğin korunması için bu sesin, “Barışın ve dayanışmanın sesi”nin çok daha güçlü bir biçimde haykırılmasına ihtiyaç var.

Evet, sevgili arkadaşlar,

Biz biliyoruz: Başka bir yaşam mümkündür. Başka bir Türkiye mümkündür. Başka bir dünya mümkündür.

Şimdi dünya halkları ile birlikte ABD Emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı durma zamanıdır. Şimdi kapitalist küreselleşmenin saldırılarına karşı direnme zamanıdır. Şimdi küresel saldırıya karşı küresel direniş zamanıdır. Şimdi savaşsız, ölümsüz, sömürüsüz başka bir dünya için ayağa kalkma zamanıdır.

Şimdi haykırma zamanıdır:

“Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya hep Beraber, Ya Hiç Birimiz”

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.