Konusunu ‘Antik Çağ Yazınında Savaş ve Barış’ olarak belirlediğimiz VIII.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin 7 Aralık Çarşamba akşamki oturumunda Özlem Tatlıcan, Sappho’nun (M.Ö.610-M.S.580) yaşamını ve şiir kitabı Nedir Gene Deli Gönlünü Çelen’i sunduktan sonra eseri tartışmaya açtı.
‘Antik Çağ yazını açısından epik şiirde Homeros neyse, Sappho da lirik şiirde o’ denen bir ozan. Bireysel duyarlılığın belki de en önemli şairi kabul ediliyor. Hayatıyla ilgili bilgiler sınırlı. Kesin olan Midilli Adasında doğup büyüdüğü, orada kızların devam ettiği bir okulda yöneticilik yaptığı, cinsel tercihleri nedeniyle şiddet görüp acı çektiği, Sicilya Adasına sürgüne gönderildiği, orada bir süre kaldıktan sonra adasına geri döndüğü, evlenip bir kız annesi olduğu ve genç birine aşık olup yaşamını intiharla sonlandırmış olabileceği.
Şiirlerinin büyük bir bölümü kaybolmuş. Bugüne ulaşan şiirlerin bir bölümü, M.Ö.3. ve 2. Yüzyıllarda İskenderiyeli bilginler tarafından papirüslerden okunularak, bir araya getirilip dokuz lirik, bir ağıt kitabı olarak yayınlanmış, bir bölümüyse başka yazarların eserlerinde yaptıkları alıntılardan derlenmiş. Bu nedenle şiirlerin ne kadarının onun tarafından yazıldığı, ne kadarının başka ellerden çıktığı bilinmiyor. Bir bölümünün erkek ozanlar tarafından, kadın dünyası düşünülerek kaleme alınmış olabileceği de söylenceler arasında.
Sappho’nun, yönettiği okulda, evlenme çağına gelen öğrencilerine aşk tanrıçası Aphrodite inancının ilke ve kurallarını öğrettiği, düğün türküleri yazdığı, kendisinin de şiirlerinde, tanrıçayla konuştuğu, danıştığı, yardım dilendiği biliniyor. Yine bilinen bir diğer gerçek, cinsel tutkuları dile getirdiği şiirleri nedeniyle kilise tarafında M.S.2. yüzyıldan başlayarak yasaklandığı.
Şiiri, bireyin önemini vurgulaması açısından, yaşadığı çağ için olduğu kadar bugün için de önemli ve değerli. İnsan iradesini ortaya koyması nedeniyle, edebiyatta Henri İbsen ile aynı önemde kabul ediliyor. Dizelerine esrik bir hal, çocuksu bir çoşku egemen ve bu durum, okuyanda da coşku yaratıyor. Şiddete maruz kalması, içinden gelen çoşku ve tutkuyu zaman zaman kendi yarattığı bir şiddetle satırlarına yansıtmasına neden oluyor.
Dili yumuşak ve genel olarak barışçıl kabul edilebilirse de, bireyin ruh yapısındaki bütünlüğü, huzuru, dinginliği bozucu dizeleri de yok değil.
İleniyor. ‘Beğenmeyen varsa uğursuzluk eksilmesin başından!’ Sık sık insanları birbirleriyle karşılaştırıp kıyaslıyor. ‘Şapşal da olsa, eli yüzü daha düzgün Muasidika’nın bizim tatlı Gyrinno’dan’, ‘Bir tek kız olsun, yoktur seninle boy ölçüşecek’, Su sızmazmış aralarında,Leto ile Niobe’nin, ikisi de ana olmadan önce’. Kızlık durumu sıkça dile geliyor. ‘Kızlığım, ah kızlığım. Tatlı gelin! Bir daha sana hiç dönmeyeceğim’, ‘Yiten Kızlığının mı Yasını sürüyorsun?’, ‘İlk çiçekleri açarken kızoğlan kızlığım, ya sen?’. Fiziksel özelliklerden ötürü üstünlük taslamak ya da aşağılanmak da eksik değil. ‘Ama biz esmerdik. Senin gibi saçları saman sarısı bir kızın, mendil değil, çiğle ıslak çiçekler yaraşır başına’.
Ama böbürlenmeyi de yeriyor Sappho. ‘Anladık. Güzel bir yüzük ama değer mi bunca böbürlenmeye?’ İnsan yaşamın geçiciliğine, zenginlikle övünmenin yersizliğine de vurgu yapıyor. ‘Zengin de olsan unutulup gideceksin ölünce. Burada siliksin ya, daha da silik dolaşıp duracaksın cehennemde, tanınmayan ölüler arasında’, ‘Yaşadıkça anlıyoruz, hiç de zararsız değil zenginlik, erdemsiz olunca’.
Bununla birlikte, aşk ve sevgiyi konu eden dizeleri umudu, huzuru, barışı çağrıyor.
‘Aşkın da payı var Güneşin parıltısında ve erdeminde’
‘Elinden ne vermek gelir her şeyi olan Aphrodite gibi birine?’
‘Kasırga nasıl sökerse meşeleri kökünden öyle sarsıyor yüreğimi aşk.’