, 4 Nisan 2009’da kuruluşunun 60.yılını kutluyor, muhalefet de. 5 Şubat günü tüm dünya ile birlikte NATO karşıtı kampanyayı başlattık.
Bilinenin aksine, ABD’nin Türkiye ile ilgilenmesi NATO ile başlamaz. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra, 17 Temmuz- 2 Ağustos 1945 tarihinde toplanacak Potsdam Konferansı öncesi ABD Dışişleri Bakanı Truman’a verilen bir brifingde Türkiye ile Amiral Bristol döneminden itibaren barışçıl ve dostane yürütülen ilişkilerin, Sovyet tehdidinin belirmesi ile ABD’nin Boğazlar konusundaki yaşamsal çıkarlarını tehlikeye girdiği ve Türkiye’nin Batı Bloğu’na çekilmesini gerektiği bildirilmiştir. Bunun en elverişli yolu olarak da Türkiye’de komünizm ve Sovyet karşıtlığının körüklenmesi görülmüştür.
Özellikle ve öncelikle ABD’nin, daha sonra da NATO’nun Türkiye ile olan ilişkilerinde ana eksen, İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslar arası yapıyı şekillendirmeyi amaçlayan ve dünya pazarına egemen olmayı hedefleyen emperyalizmin bu politik eksenidir. Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken bir diğer eksen de bu türden politik hedeflerin askeri politikalarla, askeri politikaların da ekonomik yardım paketleri ile tamamlanmış olmasıdır. İşte bu nedenle 1949 yılında kurulan NATO’ya Türkiye’nin 18 Şubat 1952 tarihinde üye olmasına karşın, ABD’nin Türkiye’deki en önemli üssü sayılan İncirlik 1951’de ABD’li askeri bir mühendis grubunca inşa edilmeye başlanmıştır. İşte bu nedenledir ki daha üye olmamasına karşın Türkiye, ABD ile olan “özel” ilişkisi nedeniyle 17 Ekim 1959’de ABD’nin hemen arkasından Kore’ye asker çıkartmıştır. İşte bu nedenle, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sırasında aldığı borçlar ABD tarafından silinmiş, Yardım Yasaları Kongreden çıkartılmış, Marshall Planı olarak bilinen plan uygulamaya koyulmuş ve Türkiye daha NATO’ya üye olmadan hibeler ve düşük faizli kredili borçlanmalar dönemi başlamıştır. İşte bu nedenle, Türkiye ile ABD ve NATO arasında yapılan tüm anlaşmalar, “Ekonomik ve Savunma İşbirliği Anlaşmaları” başlıklarını taşır. Türkiye’de muhalefet emperyalizmin politikalarının farkına çok erken varmıştır. Bu politikalara muhalefet de en az ABD ilişkileri, NATO kadar eskidir. Örgütlü barış mücadelesinin başlangıcı Barışseverler Cemiyeti’nin Behice Boran, Adnan Cemgil ve arkadaşları tarafından 14 Temmuz 1950’de kurulması ile başlar. “Adnan Menderes Hükümeti, Kore’de harp etsin diye 4.500 Türk çocuğunu General Mac Arthur’un emrine veriyor” diye başlayan bildiri yayınlarlar ve hemen tutuklanarak 15 ay hapis cezasına mahkum edilirler, Cemiyet kapatılır. Türkiye’nin 1960-1980 yılları ABD emperyalizmine, NATO’ya, askeri üs ve tesislere, ülke topraklarındaki askeri varlıklara ve militarizme karşı yürütülen muhalefetin güçlü ve etkili olduğu yıllardır. ABD ile yapılan anlaşmaların tümü gözden geçirilmiş, TİP üyelerinin yürüttüğü muhalefet ile NATO üyeliği tartışmaya açılmış, 1962 yılında Türkiye’de görev yapan, sonradan CIA ajanları olduğu anlaşılan “Barış Gönüllüleri” 1969 yılında geri çekilmiş, Ankara Büyükelçisi olarak atanan Komer’in CIA danışmanı olduğunun anlaşılması üzerine muhalefet yükselmiş, ODTÜ ziyareti sırasında arabası yakılmış ve bir yıldan kısa sürede geri çağrılmak zorunda kalınmış, 25 Temmuz 1975 tarihinde Ortak Savunma İşbirliği Anlaşması Türkiye tarafından tek taraflı olarak feshedilerek tüm üs ve tesislerin kapatılmasına karar verilmiştir. İkinci Barış Derneği 20 Nisan 1976 yılında İstanbul Baro Başkanı Orhan Apaydın ve Büyükelçi Mahmut Dikerdem tarafından kurulmuştur. Kuruluş bildirgesinde “Askeri bir bloğun üyesi olan ülkemiz toprakları 101 askeri üssü barındırmaktadır. Kore, Küba, Ortadoğu ve Kıbrıs savaş ve bunalımlarında halkımız, dünya barışının kurulması önünde duran engelleri çok iyi tanımıştır”denilmektedir. Dernek 12 Eylül 1980 sabahı askeri darbe sonunda kapatılmıştır. Barış Derneği yönetim kurulu üyeleri tutuklanmış ve askeri mahkeme önünde de Barış Savunmaları’nı sürdürmüşlerdir. Muhalefetin yoğunlaştığı, emperyalizme geri adımların attırıldığı yılların sonunda, NATO’nun gizli orduları olarak adlandırılan, gayri resmi nizami harp usulleri ile gerilla eylemleri gerçekleştirecek olan ve NATO bünyesinde eğitilen Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Daireleri, Özel Kuvvetler isimli oluşumların hızlandırdığı ve örgütlediği, ABD’nin bilgisi dahilinde ve onayı alınarak silahlı kuvvetler tarafından yapılan demokrasiye askeri müdahaleler rastlantı olabilir mi? NATO ile imzalanan 29 Mart 1980 Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nın ardından 12 Eylül 1980 darbesinin gelmesi ve darbenin sol muhalefete karşı yürütülmesi anlamlı değil mi? Bugün, egemenlik politikalarına, militarizme karşı barış mücadelesi sürüyor. Bu muhalefetin odağında yine emperyalizm, kapitalizmin savaş politikaları ile ayakta kalma savaşı ve yükselen militarizm var. 60 Yıllık NATO tarihi bize; NATO’nun savaş demek olduğunu, ABD politikalarını uygulamak ve silah ve enerji şirketleri için genişlemekte olduğunu, silah tacirlerinin birliği, derin devlet, askeri darbe demek olduğunu, etnik kışkırtıcı, hukuk tanımaz, üyesi olmayan ülkelerin bile kaynaklarına göz koymuş bir saldırgan güç, nükleer tehlike, nükleer yıkım kaynağı, sivil halkın katili, yaşamı ve çevreyi tehdit eden bir örgüt olduğunu göstermiştir. NATO’nun ömrü sona ermiştir. Kuruluş ve var oluş nedeni ortadan kalkmıştır. NATO artık ölü bir örgüttür. NATO, kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninde, statükoyu korumaya yönelik bekçilik yapan kendine yeni alanlar açmaya çalışan bir örgüttür. 6 Şubat 2009 tarihinde Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşma yapan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in “NATO’ya dünyada değişen şartlardan dolayı yeni bir strateji getirilmesi gerekmektedir. İttifak’ı, kendisine üye olmayan komşu ülkelerle de ilişkilerini geliştirmelidir. Bu nedenle dünyada yeni bir hava yaratmak istiyoruz” demesi önümüzdeki dönemde ABD’nin ve NATO’nun yeni stratejilerinin ipuçlarını vermektedir. Dünya’da ve bölgede gelişen konjonktür içerisinde ABD’ye yaslanarak güç yansıtma fantezilerinin hemen terk edilerek, bölgede siyasi, askeri gerginliklerin tırmanmasını önleyecek önlemlerin üzerine odaklanmak tüm savaş karşıtlarının sorumluluğundadır. Bu nedenle diyoruz ki; 60 Yıl yeter NATO dağıtılsın. Savaşa Hayır NATO’ya Hayır |