Londra’daki bombalamalarla ilgili
7 Temmuz sabahı Londra şiddetli patlamalarla sarsıldı. Metro istasyonlarında dört büyük patlama gerçekleşti. İlk bilgilere göre 37 kişi öldü, 150’den fazla insan çoğu ağır olmak üzere yaralandı. Hepimizin aklına hemen 11 Eylül Amerika, İspanya ve İstanbul’daki patlamalar geldi.
Şimdi sıra İngiltere’de. Londra hepimizin bildiği gibi çok kültürlü, çok kimlikli bir şehir. Bu şehirde bugünkü patlamaların sonucunda yaşamını yitiren, bizlerden koparılıp alınan insanlar işlerine, okullarına giden insanlardı. Çalışan insanlardı.
Şimdi hep birlikte yeni bir trajediyle karşı karşıyayız, hava yeniden puslanacak.
Londra son yıllarda savaş karşıtı hareketin sesinin en güçlü çıktığı merkezlerden birisiydi. ABD, 11 Eylül’ün hemen ardından Afganistan’a intikam için saldırdığında Londra’da, İngiltere’de onbinlerce savaş karşıtı “Savaşa hayır!” demişti.
Direnen Filistin halkı son yıllarda en büyük dayanışmayı İngiltere’deki savaş karşıtlarından görüyordu.
Özellikle 15 Şubat 2003 günü gerçekleşen küresel savaş karşıtı eyleme İngiltere, Londra damgasını vurmuştu. Dünyanın 600 kentinde gerçekleşen eylemlerin en büyüğü Londra’da düzenlenmiş, Londra’daki gösteriye 2 milyon savaş karşıtı katılmıştı.
Daha birkaç gün önce, G8 liderlerinin İskoçya’daki zirvesine karşı yüzbinlerce insan yoksulluğa ve savaşa karşı gösterilerde yer aldılar. En büyük gösteriye 400 bin kişinin katıldığı açıklandı. Bir yandan Live8 konserlerinin etkisi diğer yandan G8 karşıtı gösteriler ve eylemlerin gücü nedeniyle dünya G8 liderlerinin yalanlarına karşı küreselleşme ve savaş karşıtlarının fikirlerine dikkate kesildi.
Fakat Londra’da 7 Temmuz’da yaşanan trajedi gündemi hızla değiştirdi.
Patlayan bombalar G8 zirvesi hazırlıkları sırasında ne kadar iki yüzlü ve yalancı oldukları arka arkaya teşhir edilen Bush ve Blair gibi savaş ve işgal mimarlarının arayıp da bulamadığı fırsatı sundu. Halkına yalan söyleyerek Bush’un işgal politikalarının en büyük destekçisi olan Blair’in halkının gözünde yıkılan imajını değiştirmek için hiçbir reklam kampanyasının yapmayı başaramayacağı etkiyi metrolarda yaşanan kan ve toz bulutu sağlayabilir.
Tıpkı Bush’un kendine güvenle son hızla tv kameraları karşısına geçip “Terörizme karşı mücadelemiz devam edecektir. Bir yanda dünyayı daha iyi bir hale getirmeye çalışan iyi insanlar var, diğer yanda masum insanları öldüren teröristler” diyebileceği politik zemini bulması gibi.
Bu yüzden bugünkü eylemlerin ABD karşıtlığıyla, anti emperyalizmle hiçbir ilgisi olamaz. Patlamalar, birleşebildiğinde savaşı durdurma gücü taşıdığını gösteren geniş kitleleri, savaş karşıtlarını, Afganistan, Filistin ve Irak halklarının dostu olan büyük çoğunluğu, sivilleri, masum insanları, Bush ve Blair’e karşı yıllardır mücadele edenleri hedef almıştır.
Ama biz Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu olarak, şu vurguyu bir kez daha yapmak istiyoruz: Bugün dünya çok daha güvensiz bir ortama doğru ilerliyorsa, bunun en belirleyici nedeni, Afganistan’da 10 bin, Irak’ta 110 bin kişiyi savaş ve işgal politikalarıyla yok eden Bush ve Blair gibi siyasilerdir. Bush’un “terörle savaşı” dünyayı daha güvenli bir yer haline getirmek şöyle dursun, dünyayı daha kanlı, daha patlamalı, daha gergin bir uçuruma itmektedir. İşgal politikaları devam ettikçe, ABD ve İngiliz emperyalizminin savaş makinesi küresel bir devlet terör aygıtı olarak çalışmaya devam ettikçe, açık ki bu tür eylemler de devam edecektir.
Londra’daki trajedi, patlamaların, yaşamını yitiren insanların, yaralıların dünya kamuoyunun vicdanında yarattığı acı, bir kez daha, savaşsız bir dünya için, savaşa ve işgale, daha da somut söylemek gerekirse Filistin ve Irak’taki işgallere karşı küresel ve kitlesel bir mücadelenin hızla yükseltilmesinin daha da acil bir görev olarak önümüzde durduğunu göstermektedir.
Biz bu görevi yerine getirmek için çok daha hızlı adımlar atacağız.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu
