İncirlik Kapatılsın 2009 Kampanyası Basında Çıkanlar

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Radikal – 26.4.2009 – Demokrasileri korumak NATO’ya mı kaldı?

2001’de Afganistan’ın neden işgal edildiğini hatırlayan, şehir efsanesine dönen Usame Bin Ladin’in şu anda ne yaptığıyla ilgilenen var mı? Hedeflendiği söylenen, Afganistan’da Taliban’a karşı kadınların özgürlüğü sağlanmış mıdır? Ya Irak?

NATO, 3-4 Nisan tarihleri arasında kuruluşunun 60. yılını Strasbourg-Kehl zirvesi ile kutladı. Zirve sonrasında yayınlanan üç deklarasyon, NATO dergisi 60. yıl özel sayısındaki makaleler, zirve bitiminde yapılan basın toplantısı ve bu toplantıda sorulan sorulara verilen yanıtlar, NATO’nun 21.yüzyılda uygulayacağı yeni stratejileri görmemiz açısından önemli.

Yukarıda sayılan belgelerde sık sık yinelenen tanımlamaları şöyle: “NATO bir demokrasiler ittifakıdır. Demokratik ülkelerin birlikteliğinden oluşmuştur. Bu durumda NATO üyesi ülke vatandaşlarının ve toplumlarının, demokratik ortamda ve demokrasi ilkelerine uygun olarak yaşamlarını sürdürmelerinin sağlanması NATO’nun görevleri arasındadır. Ayrıca NATO misyon ve operasyonlarının bulunduğu bölgelerdeki halkın ve NATO personelinin güvenliğini sağlamak, korumak, özgürlük, demokrasi ve insan haklarını savunmak da İttifak’ın anahtar önemdeki hedeflerindendir”. Eyvah. Eyvah ki ne eyvah!

2001’de Afganistan’ın neden işgal edildiğini hatırlayan, şehir efsanesine dönen Usame Bin Ladin’in şu anda ne yaptığını bilen ya da bununla ilgilenen var mı? Hedeflendiği söylenen, Afganistan’da Taliban’a karşı kadınların özgürlüğü sağlanmış mıdır? Irak’ın 2003’te işgal edilme nedenini hatırlayan var mı? Kitle imha silahları mıydı, Saddam Hüseyin ve Cumhuriyet Muhafızları’nın antidemokratik uygulamaları mıydı, özgürlük, demokrasi ve insan haklarının ihlali miydi? Yoksa insan hakları ve demokrasi söylemi ardında gizlenen petrol, doğal kaynaklar, su, bölgesel egemenlik alanı kurma gibi düşler miydi? Bu düşleri kuran ana karakter ABD’nin yanı başındaki destek güç hep NATO değil miydi?

Savaş örgütü mü?

1995’ten itibaren eski Yugoslavya, 2001’den itibaren Afganistan örneklerinde gördüklerimizle NATO’nun bir askeri örgüt olmasının yanı sıra politik hedef ve stratejileri de olan bir örgüt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. NATO’nun örgütlenme yapısı içerisinde Askeri Komitesi olduğu kadar, Savunma Planlama Komitesi, parlamenterlerden oluşan Kuzey Atlantik Asamblesi, Avrupa Grubu, Atlantik Anlaşması Dernekleri gibi asker olmayan üyelerden oluşan bir de sivil politik çalışma organizasyonları olduğunu ve sivil toplum örgütü görünümünde üye ülkelerde kurulmuş çok sayıda dostluk derneği, daha da doğru bir tanımlamayla ideolojik aygıtlarının olduğunu artık biliyoruz.

Açıklananların aksine, NATO’nun misyon ve operasyonlarını tamamladığını ilan ettiği Yugoslavya’da, Bosna, Hersek, Makedonya ve Aden Körfezi’nde ya da devam ettiğini söylediği Afganistan, Kosova, Irak, Akdeniz Havzası, Somali ve Sudan’da, Afrika deniz sahasında, insanların özgürleştiğini, refah ve huzurlarının arttığını, güvenliğin ve barışın sağlandığını, insan haklarının gözetildiğini, demokratik hakların sağlıklı bir biçimde kullanıldığını ve insanların daha mutlu, gelecekten umutlu olduklarına şahit olduk mu? Bir savaş örgütünün dünyanın herhangi bir yerinde demokrasiyi sağlayacağını düşünmek mümkün mü? Farklılıklara saygıya, karşılıklı iletişime, karşısındakinin sözüne ve haklarına saygı göstermeye ve sorunların müzakere yoluyla çözülmesi esasına dayanan demokrasi tanımının içinde, yılda 1.5 trilyon dolara ulaşan dünya silah harcaması bütçesinde yüzde 70 payı olan NATO gibi bir savaş mekanizmasının yeri olabilir mi?

Zirve sonunda yayınlanan 3 deklarasyon, NATO dergisi makaleleri, basın açıklamaları, zirve sırasında düzenlenen Youth Summit’te NATO Genel Sekreteri Hans De Hoop Scheffer’in konuşmacı olduğu “NATO in 2020: What lies ahead?” Gençlik Zirvesi konuşmalarına bakarak, üyesi olduğumuz İttifak’ın geleceğimizi nasıl şekillendirdiği konusunda bilgi sahibi olabiliriz. NATO’nun resmi sitesinden kolaylıkla ulaşılacak bu belge ve bilgilere dayanarak 21. yüzyılda NATO’nun 1999’dan bu yana şekillenmeye başlayan Yeni Stratejik Konsepti’nin anahatları şöyle ortaya çıkyor:

1. Dünya genelinde daha çok ülkeyi üye ya da çıkar ortağı ülke yapmak.

2. Askeri kapasite ve becerilerini geliştirmek.

3. BM, AB, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü gibi uluslararası kurumlarla işbirliğini geliştirmek

4. Dünya genelinde üstlendiği misyon ve operasyonları geliştirmek.

5. 1997’de imzalanan NATO-Rusya Kurucu Anlaşması ile şekillenmiş NATO-Rusya Konseyi platformunda Rusya ile Afganistan konusunda işbirliğine, silah kontrolleri, silahsızlanma, kitle imha silahlarının sınırlandırılması gibi sorunların çözümünde beraber davranmak.

60. yılında NATO, Arnavutluk ve Hırvatistan’ın da katılımıyla üye sayısını 28’e çıkartmış, Kuzey Amerika ve Avrupa’nın hemen hemen tamamını üye ederek Akdeniz’e inmiş ve sınırlarını doğuya, Asya’ya doğru genişletmiş politik hedefleri olan bir örgüttür.

Kendini demokrasiler ittifakı olarak tanımlayan NATO Parlamenterler Asamble’sinin üyeleri olan parlamenterler, NATO ile üye ülkelerin parlamentoları arasında diyaloğu sağlayacak elçiler olarak görülüyor. Bu durumda NATO içinde alınan politik kararlar, üye ülkelerin parlamentolarına bildirilmeli ve bu kararlar doğrultusunda ülkeler düzeyinde de hızla uyumlu kararların alınması sağlanmalıdır. Bu anlayışla, bir ülkenin güvenliğine yönelik saldırı diğer ülkeler için risk oluşturuyor.

NATO’nun zirve sonrası özel deklarasyon yayınlayarak en önemli gündem maddesi yaptığı Afganistan için, NATO üyesi ülke parlamentolarında bu tehlikeye yönelik savunma önlemleri için gerekli kolaylaştırıcı kararların alınmasını beklediğini söyleyebiliriz. Bu yeni anlayışla, ülke dışı operasyonların planlanmaları ve uygulanmaları için ulusal ve uluslararası askeri ve politik otoritelerin olabildiğince yakın işbirliği gerekli görülüyor.

Yeni Stratejik Konsept, NATO kararlarının hızla uygulanabilmesi için varolan kurumsal yapıların daha esnekleştirilmesi ve en kısa zamanda yanıt alınacak şekilde yapılandırılması için gerekli önlemlerin alınmasını öngörüyor. NATO Parlamenterler Asamblesi’nin, İttifak’ın sınırlarının genişletilmesi amacıyla gerekli adımları hızla atması için ilke kararları da alındı.

NATO’nun 60. yıl zirvesinde uluslararası kurumlarla işbirliğini geliştirme kararı AB’nin 2007 Lizbon Anlaşması ile de uyum içerisinde olup birbirini tamamlar nitelikte. Lizbon anlaşması da, aynen NATO zirve deklarasyonlarında izine rastladığımız gibi, AB ülkelerinin askeri harcamalarını artırmalarını, Afganistan’daki gibi “terörist” saldırılar karşısında üye ülkelerin birbirine yardımlaşmasını, AB’nin askeri eylemlerinin artmasını, NATO ile ilişkilerinin güçlendirilmesini öngörüyor.

Bu iki toplantı sonrası yayınlanan metinler, NATO’nun, dolayısıyla ABD ve AB’nin, ülkelerin dış politikaları üzerinde daha fazla etkisinin olacağı, bu ittifaklarda alınacak kararların üye ülkeler için daha az bağımsızlık, daha az demokrasi anlamına geleceği de çok açık. Militarizmin aşama aşama demokratik kurumlara, oradan da gündelik hayatımıza girmesi, toplumsal olarak normalleştirilmesi, dünyada vatandaş orduları yaratacak ve korkarız ki sivilleşme renkli bir düş olacaktır.

Nilüfer Uğur DALAY

Bianet – 28.4.2009 – Barış Aktivistleri TBMM’de DTP’ye Destek Verdi

Barış Meclisi’nin çağrısıyla Ankara’ya giden aktivistler DTP’nin grup toplantısına katıldı. Oturumda konuşan Mater Kürt sorunun çözümü için muhatabın DTP olduğunu söyledi. Türk Erdoğan’a görüşme çağrısında bulundu.

Barış Meclisi’nin çağrısıyla bir araya gelen 15 kişilik grup bugün Demokratik Toplum Partisi’ne (DTP) destek vermek için partinin TBMM’deki grup toplantısına katıldı.

Oturumda yaptığı konuşmasında DTP’ye yönelik operasyonları eleştiren Eş başkan Ahmet Türk, Başbakan’a görüşme çağrısında bulundu.

Ziyaretçi heyet adına oturumda konuşan Tayfun Mater, “Şu anda bu ülkenin kesintisiz barışa ihtiyacı var. Bunun da yolu ABD planlarından geçmiyor” dedi.

“DTP’ye destek ziyaretlerinin süreceği” bilgisini veren Hakan Tahmaz, bianet’e “Bir eylem planı hazırladıklarını ve bunu önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacaklarını” söyledi.

Mater: Kürt sorunun çözümü ABD’de değil, burada

Konuşmasında Kürt sorunun kendi içimizde çözülecek bir konu olduğunu vurgulayan Mater DTP grup toplantısında yaptığı konuşması Bianet’e aktardı:

“Kürt halkı tavrını bu seçimlerde bir kez daha ortaya koydu. Hem mecliste hem de yerel yönetimlerde sağlam bir şekilde duruyorlar sorunun çözümü için konuşulacak, çözüm için diyalog kurulacak Kürt halkının temsilcileri buradadır. Yol da buradan geçiyor.”

“Genelkurmay başkanının ABD genel kurmay başkanıyla görüştüğünü” hatırlatan Mater, “Bu planların kimseye bir yarar sağlamayacağını, Kürt sorunun hep birlikte burada çözülebileceğini” söylediğini de iletti.

Tahmaz da “Erdoğan’la görüşme çağrısında bulunan Türk’ün önemli bir adım attığını söyledi ve destek ziyaretinin anlamlı” olduğunu belirtti.

Türk: PKK’nin ateşkesi iyi değerlendirilmeli

Türk, partisinin Meclis grup toplantısında yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

DTP’ye yönelik son günlerde yapılan operasyonlarda 300 parti üyesinin gözaltına alındığını 100’ün üzerinde kişinin tutuklandığını kaydeden Türk, “Saldırı furyasının halen devam ettiğini” söyledi.

“Operasyonların dört temel nedeni olduğunu, bunlardan birinin PKK’nin seçimden sonra yaptığı açıklama olduğunu” belirten Türk,  “Daha üzerinden değil günler saatler bile geçmeden, savaş tamtamlarını çalmaya başlayanların neden endişelendiklerini görmek için, dahi olmaya gerek yok. Çünkü biliyorlar ki Kürt sorunu demokrasiyle çözülürse, Türkiye demokratikleşecek” diye konuştu.

DTP’nin parlamentoda grubu bulunan dördüncü büyük parti olduğunu ifade eden Türk, şöyle konuştu:

“İki büyük seçim geçirmemize rağmen, şimdiye kadar tek bir kuruş yardım almış değiliz. Cumhuriyet tarihinden buyana grubu bulunup da hazine yardımı alamayan tek parti DTP’dir. Sayın Başbakan çıkıp diyor ki: ‘DTP belediyeleri, kendi bütçelerini hizmet için kullanmıyor da bilmem paraları nereye gidiyor?’ Oysa, DTP’li belediyeler devletin en deneyimli müfettişlerine ayda iki kez A’dan Z’ye kontrol ediliyor. Her şey şeffaf. Deniz Feneri bizde yok Sayın Başbakan. Yolsuzluğu bizde bulamazsınız.”

1 Mayıs’ta DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile birlikte Taksim’de olacaklarını bildirdi.

“Emek kesiminin taleplerini dile getireceği bir gün kriminalize edilmeye çalışılıyor. Buna izin vermeyeceğiz. Hep birlikte Taksim’de olacağız.”

Bawer ÇAKIR

Turnosol – 5.5.2009 – Alabora sağlık emekçileri ile buluştu

SES Sendikasının davetlisi olarak 4 Mayıs Pazartesi günü İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve E.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesinde söyleşilere katılan sinema ve tiyatro oyuncusu Mehmet Ali Alabora, ““Hepimizin sorgulamaya, deneyimlerimizi, yaşadıklarımızı tekrar gözden geçirmeye ve arayışa ihtiyacımız var” dedi.

“Muhabir “ oyunu ile çıktığı Anadolu turnesini sürdüren Mehmet Ali Alabora, “Ekip olarak her gittiğimiz yerde oyunu sergilerken, bir taraftan da seyircinin anlattıklarını toplamaya çalışıyoruz. Her gidilen yerde söyleşiler, ziyaretler yapıyoruz. Bugün de burada sizlerle olmaktan son derece memnunum. SES sendikasına bu buluşma için teşekkür ederim. Ben yalnızca kendi hikayemi anlatmayacağım. Aynı zamanda sizlerin hikalerinizi , düşüncelerinizi dinlemeye, karşılıklı söyleşmeye, paylaşmaya geldim” dedi.

Muhabir, Anadolu turnesinin ilk turuna 5 Nisan’da Karadeniz’den başlayıp, Arhavi, Trabzon, Ordu, Giresun ve Samsun’u dolaşarak tamamladı. 14 Nisan’da Gaziantep’te başlayan ikinci turda, Adana, Antakya, Mersin, Tarsus, Silifke ve Ankara’yı dolaştı. 2 Mayıs’ta Bursa’dan başlayan üçüncü turda ise 3 – 4 Mayıs’ta İzmir’de sergilenen oyun, 5 Mayıs’ta Muğla’da olacak. Ardından Denizli, Aydın ve Antalya’da seyircisi ile buluşacak.

“Değişmeyi ve değiştirmeyi arzuluyoruz”

“Muhabir, benim kişisel hikayemden hareket ederek Ödül ve Mustafa Avkıran tarafından kurgulanıp, sahneye konulan bir oyun” diyen Alabora sözlerini şöyle sürdürdü: “Muhabir’de bellek tazelemeyi, yakın tarihimize bakmayı, dünyada eş zamanlı yaşanan olaylar ile ilişkilendirmeyi, kişisel olan üzerinden derinleşerek toplumsal olanı hatırlamayı hedefliyoruz. Farkındalık yaratmayı, gerçeğe, olan bitene yeniden bakmayı, değişmeyi ve değiştirmeyi arzuluyoruz…”

“Tezkereyi 1 Mart 2003’de hep birlikte durdurduk”

Söyleşide küreselleşme karşıtı hareket ve savaş karşıtı harekete değinen Mehmet Ali Alabora şunları söyledi:  “Global kapitalizme karşı 1999’da Seattle’da gerçekleştirilen hareket, bizim açımızdan bir dönüm noktasıdır. Bu hareket global kapitalizme karşı ilk ciddi başkaldırı hareketi olmasının yanı sıra, hareketin örgütlenişi ve eylem biçimi ile de bize önemli deneyimler sundu.

Türkiye’de, 1 Mart 2003’de Irak’a asker göndermeyi amaçlayan tezkereyi hep birlikte durdurduk. Bu eylemlerde sağcısı , solcusu, İslamcısı, sunisi, alevisi, devrimcisi , Kürdü, Türkü herkes vardı. Hep birlikte bir amaç için bir araya geldik. Tek amacımız vardı.: ABD’nin Irak’a saldırmasını engellemek, Türkiye’nin savaşa girmesini durdurmak… Yüz binler bunun için sokağa çıktık. 1 Mart’ta Meclis’ten tezkerenin geçmesini engelledik. Bunu birlikte başardık. Bu benim ve bir çoğumuz açısından çok önemli bir deneyim oldu. Bir araya gelerek başardık. Başarabileceğimizi gösterdik.

“Küresel BAK’ın çağrısına katılın”

Sağlık çalışanlarını savaş karşıtı harekete katılmaya çağıran Alabora, şöyle dedi: “Bu süreçte kurulan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ile Irak ve Afganistan işgallerine ve savaşa karşı mücadele yürütüyoruz. Türkiye’nin Afganistan’a asker gönderilmesine karşı çıkıyoruz. Başta İncirlik olmak üzere üslerin kapatılması için çalışıyoruz. Nato dağıtılsın çalışmasını yürütüyoruz. Kampanyalar örgütlüyoruz. Küresel BAK herkesin kendisini ifade edebileceği, birey ve örgütlü olarak katılabileceği bir oluşum. Savaş karşıtıyım, ben de bir şeyler yapmak istiyorum demek yeterli. Kampanyalarla çalışmalar yürütüyoruz. Amacımız herkesi bu sürecin örgütlenmesine katmak, herkesin kendi sözünü söyleyerek bir arada olduğu bir mücadele örgütlemek. Siz de bu dünyanın gidişatından endişe ediyorum diyorsanız bu harekete hemen yarın katılabilirsiniz. Biz her gittiğimiz yerde bu çağrıyı yapıyoruz. Çünkü size de ihtiyacımız var. Sizin de mutlaka yapabileceğiniz bir şeyler var. Katkılarınızı bekliyoruz…”

“Yeni bir harekete ihtiyacımız var”

Mehmet Ali Alabora konuşmasını “Bugün hepimizin sorgulamaya, deneyimlerimizi, yaşadıklarımızı tekrar gözden geçirmeye ve arayışa ihtiyacımız var. Hepimizin kendimiz olarak olacağımız, kimseyi dışlamadığımız ve dışlanmadığımız, ortak karar ve faaliyeti örgütlediğimiz yeni bir harekete gereksinimiz var. Kendi irademizi özgürce ortaya koyabileceğimiz her türlü otoriteyi, yukarıdan dayatmayı red edeceğimiz bir hareket olmalı bu. Bu hareket için hepimiz düşünmeli ve tartışmalıyız.” diyerek tamamladı.

Alabora, söyleşisinin son bölümünde sağlık çalışanlarının sorularını yanıtladı. Ardından alkışlar ve teşekkürlerle etkinlikler tamamlandı.

İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile E.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi sağlık çalışanlarıyla yapılan söyleşilere her iki hastanede de yoğun bir katılım ve ilgi vardı.

Mevlüt ÜLGEN

Virgül – Mayıs 2009 – Irak İşgaline İlişkin Kitapların Tanıtımı

* Irak’tan Çekilmenin Mantığı, Anthony Arnova, Agora Kitaplığı, 2006 (Howard Zinn’in Önsöz’ü ve Sonsöz’üyle)

* Emir Komuta Zinciri (11 Eylül’den Ebu Gureyb’e Uzanan Yol, Seymour M. Hersh, Agora Kitaplığı, 2004

* Bush Bağdat’ta, Tarık Ali, Agora, 2003

* Irak’a Savaş, Scott Ritter, Metis Yayınları, 2002

Irak İşgalinin Mantığı

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin yeni Başkanı Obama, Afganistan’la ilgili yeni bir strateji açıkladı. Stratejinin Afganistan’da Karzai’nin bile “Afganistan kukla bir ülke olmayacak” demesine neden olacak kadar ürkütücü. Bir yandan da bilinen sömürgecilik stratejilerinden pek bir farkı yok. Obama’nın stratejisinde bir başka yan ise ABD’nin Afganistan’a ek 4 bin asker daha yollamaya karar vermesi, daha önce 17 bin ABD askerinin daha Afganistan’a gönderilmesi karara bağlanmıştı.

Bu askerlerin bir bölümü Irak’tan Afganistan’a yollanacak.

George W. Bush’un başkanlığının son günlerinde ağzında gevelediği ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi ihtiyacı, Obama ile birlikte bir takvime bağlanmaya çalışılacak kadar ciddiye bindi. Hatta ABD askerlerinin ve binlerce ton işgal aracının Türkiye üzerinden çekilmesi bile gündeme geldi.

Altı yıldır süren Irak işgalinin sonuna mı gelindi? Afganistan’da işgal hangi biçimleri alarak sürecek? NATO’nun yeni işlevleri nasıl tanımlanacak?

Bu sorulara yanıt verebilmek için Afganistan ve Irak’ın neden işgal edildiğini bir kez daha hatırlamakta fayda var.

11 Eylül’ün tozları arasında

Anthony Arnova’nın, Irak’tan Çekilmenin Mantığı isimli çalışması bu yüzden çok değerli bir kitap. Kitabın değerinin daha iyi anlaşılması için Seymoru Hersh’in kaleme aldığı Emir Komuta Zinciri ile birlikte okunması yararlı olacak. Yararlı olacak çünkü ABD’nin saldırgan politikacılarının Irak’ı önce havadan bombalar, hemen arkasından on binlerce askerle karadan işgal ederken neyi hedefledikleri, neleri örtbas ettikleri, hangi yalanları uydurdukları, hangi uluslararası anlaşmaları çiğneyip hangi işkence metotlarını merkezi bir baskı aygıtı olarak uyguladıkları Hersh’in kitabında ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Irak’tan Çekilmenin Mantığı’na, Howard Zinn, Önsöz ve Sonsöz yazmış. Zinn, yıllar önce Vietnam’dan Çekilmenin Mantığı başlıklı bir kitap yazmıştı. Yıllar sonra Irak yazılmak zorunda kaldı, Irak’la ilgili bir kitaba katkı yapmak ihtiyacı duydu.

11 Eylül saldırıları, Bush’a (Emir Komuta Zinciri’ne Hersh’i de tanıtan bir Sunuş yazan, David Remmick’in çok güzel vurguladığı gibi “iftiralarının bile bir tür takdir anlamına geldiği bir Başkan”) arayıp da bir türlü bulamadığı fırsatı, İkiz Kulelerin yıkıntısı tozu dumanı arasında sundu.

Kitle imha silahları nerede?

Bush’un temsil ettiği ve adına yeni muhafazakarlar denilen kanat emperyal kibrin en sevimsiz temsilcisi olarak, süratle, 11 Eylül saldırılarıyla Saddam Hüseyin arasında bağ kurdu. Daha bu bağın gerçek olup olmadığı tartışılmadan, Saddam Hüseyin, kitle imha silahlarıyla da ilişkilendirildi. Irak’ta bir yerlerde gizlendiği iddia edilen, hatta Bush’un Dışişleri Bakanı olan Colin Powell, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, dünyanın gözünün içine baka baka yalan söyleme rekorunu kırdı. Kısa bir internet aramasında, Colin Powell yazıldığında dönemin gazetelerinde şu haberle karşılaşmak, yüz binlerce insanın ölümünü meşrulaştıran yalanı BM toplantısında utanmadan söyleyen bu adam hakkında bilgi verecektir:

“ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, dünyanın beklediği Irak`la ilgili kanıtlarını dün BM Güvenlik Konseyi`ne sundu. Irak`a saldırıya karşı çıkan Almanya`nın Dışişleri Bakanı Joschka Fischer`in başkanlık ettiği oturumda Powell, kanıttan ziyade iddialar ve tehditler açıkladı. Powell, Irak lideri Saddam Hüseyin`i, `nükleer bomba` sahibi olmaya çalışmakla suçladı.”

2002 tarihli benzeri haberler şu cümleyle devam ediyor ama:

“Ancak Powell`ın açıklamalarıyla BM Silah denetçilerin raporlarının örtüşmediği görüldü.”

Örtüşemezdi, çünkü Powell’ın yalan söylediği kesindi. Irak’a Savaş-Bush Yönetiminin Bilmenizi İstemediği Gerçekler isimli çalışmasında, Birleşmiş Milletler eski Silah Denetçisi Scott Ritter, bizzat yaptığı gözlemler sonucunda Irak’ta kitle imha silahlarının durumuyla ilgili şu açıklamayı yapıyordu aynı tarihlerde:

“Irak’a savaş açmak için gereken argümanlar henüz ortaya konmamıştır. Bu bir olgudur. Saddam Hüseyin’in kimyasal, nükleer ve biyolojik silahlanma programlarının işlevsel yönünün kalıp kalmadığı son derece şüphe götürür. Irak’ta bıkıp usanmadan yedi yıl çalışan Birleşmiş Milletler silah denetçileri bunu açık seçik gözler önüne sermiştir. Bu da ikinci olgudur. Saddam’ın fundamentalist müslüman teröristlerle bağlantılarının olduğu iddiası gülünçtür. Saddam laik bir liderdir ve Irak’ta fundamentalist İslam’ı çökertmek için yıllarca çalışmıştır. Saddam, El Kaide gibi bir örgüte silah verecek olsaydı, bu silahlar en başta kendisine karşı kullanılırdı.”

En büyük ve kirli yalan

Tarık Ali, Bush Bağdat’ta isimli kitabında, kitle imha silahları yalanlarını okuyana, “Bu yalanlar nasıl söylenebilir” dedirten bir keskinlikle anlatıyor. Önce Bush’un konuşmalarından alıntı yapıyor:

“Tam şu anda Irak, biyolojik silahların üretiminde kullandığı tesisleri büyütüp geliştiriyor…Rejimin binlerce ton kimyasal ajanlar ürettiğini, bunların içinde hardal gazı, sarin sinir gazı, VX sinir gazı da bulunduğunu biliyoruz…İstihbarat yetkililerimiz, Saddam Hüseyin’in 500 ton sarin, hardal ve VX sinir ajanı üretecek malzemeye sahip olduğunu hesapladılar…Irak rejiminin şimdiye kadar geliştirilmiş en güçlü ölüm silahlarına sahip olduğu…”

Bunlar Bush’un yalanları. Bush Bağdat’ta, Tony Blair’in bu yalanları papağan gibi nasıl tekrarladığını da anlatırken, dünyanın en çok nükleer başlığa sahip ülkesi ABD’nin, Ortadoğu’nun en çok kitle imha silahına sahip ülkesi olan İsrail’i desteklemekten asla vazgeçmeyen ABD ve İngiltere’nin kısa sürede teşhir olmaya başladığını da vurguluyor. Bu, kitle imha silahları yalanını unutmamalıyız. Bu sıralar, Başkanlık görevini Obama’ya terk eden Bush’un ve savaş yalanlarıyla teşhir olduğu için görevini bırakmak zorunda kalan Blair’in, neler yaptığını, hangi çiftliklerde nasıl bir istirahata çekildiklerini düşünmekte fayda var. Zira bu iddiaların ne kadar çürük olduğunu, emperyal kibrin sözünü sakınmayan temsilcisi ve yeni muhafazakar bloğun “entelektüel” temsilcilerinden Paul Wolfowitz’in, Irak’ta aranan kitle imha silahlarının bulunamaması ve Kore gibi nükleer güce hiçbir yaptırım uygulanmazken neden Irak’a saldırıldığı sorusuna verdiği yanıtı yine Tarık Ali aktarıyor:

“Olay çok basit. Kuzey Kore ile Irak arasındaki en önemli farklılık, ekonomik açıdan Irak’ta başka bir seçeneğimiz olmaması. Ülke sanki bir petrol denizinde yüzüyor.”

Özetle, Irak’ta petrol var, el koymak zorundaydık, bunun için gereken birkaç yalandan birisi de kitle imha silahı palavrasıydı demeye getiriyor Wolfowitz.

Birkaç yıl sonra Bush, Rumsfeld ve Blair, kitle imha silahları hakkında yanlış istihbarattan kaynaklı hata yaptıklarını söyleyeceklerdi. Bu kadar! Yanlış istihbarat, hafif bir gülümseme, duyulamayan minik bir özür!

“Önleyici savaş doktrini”

Yeni muhafazakarlar açısından, her hangi bir uluslararası kurumun denetçileri, temsilcileri, yalanlarına uygun raporlar vermiyorlarsa hiçbir öneme sahip değildi. Önemli olan, Birleşmiş Milletler oturumunda Powell’ın, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu “kanıtlaması” ve yeni muhafazakarların “Önleyici savaş doktrini”ne yeterli propaganda malzemesi sağlamayı başarmış olmasıydı.

Dünya zaten el birliği etmiş, New York için gözyaşı döküyordu. New York’a ağlama modasına katılanlar, isteseler de istemeseler de Bush’un “Önleyici savaş doktrini”nin ilk av ve uygulama sahası olarak seçilen Afganistan’ın yıkımında gereken psikolojik ortamın yaratılmasına yardımcı oldular. Dünya New York’a ağlarken Bush çoktan Kabil’e gülmeye başlamıştı. NATO’nun ittifak metninin beşinci maddesi, NATO üyesi ülkelerden birisi saldırıya uğradığında bu tüm NATO üyesi ülkelere yapılmış bir saldırı olarak görülür ve saldırıya karşı yanıt da tüm ittifak ülkeleri tarafından verilir dediği için, ABD dünyanın sesli ya da sessiz onayıyla intikam çığlıkları atarak Afganistan’a saldırdı.

Savaşın medyası, egemenin tarihi

Yine de açık olan gerçek, ilk ve en önemli hedefin Afganistan olmadığıydı. Hedef Irak’tı. Irak’tan Çekilmenin Mantığı da, Emir Komuta Zinciri de Beyaz Saray’ın propagandasının, Irak’ı 21. yüzyılda ABD hegemonyası için kaçınılmaz bir hedef haline getirdiğinin ve ABD’de medyanın nasıl Irak işgalini meşrulaştırma aracı haline geldiğinin belgeleri olarak da okunabilir. İşgal medyası, “iliştirilmiş” türünü yaratarak, gazeteciliğe yeni bir boyut katmayı başardı. İliştirilen gazeteciler, sadece savaşı meşrulaştırmaya, Beyaz Saray’ın karanlık yalanlarını gizlemeye ya da aklamaya yaramadı, aynı zamanda ABD’nin dünyayla ilişkiler tarihini adalet ve barış arayışının tarihiymiş gibi göstermek için binbir rezillik yapan bir manipülasyon aracı oldular.

Anthony Arnove, ABD yayılmacılığının entelektüel savunucularının, “başka bir devletin ya da devletlerin altından kalkamadığı zamanlar ya da yerlerde müdahalede bulunmaktan kaçınmayan Amerika Birleşik Devletleri”nin “hayırsever hegemon” olduğunu ve anti-Amerikanizmin gözleri kör eden fanatikliğinin bu hayırsever hegemonik girişimlerin faydalarını görmezden geldiğini ciddi ciddi düşündüklerini aktarıyor. Neyse ki ABD’de gerçek tarihçilerin sayısı da savaşa karşı çıkanlar kadar çok olduğundan, hayırsever hegemon mitini ve iliştirilmiş gazeteci ve entelektüelleri yerin dibine sokan kitaplar da yayınlanıyor:

“Oysa hayırsever Amerika…yoktur, asla da olmamıştır. Amerika Birleşik Devletleri, umutsuzluğa düşmüş ya da çaresizlik içinde kıvranan halklardan büyük topraklar çalmıştır; ülkelerin kendi istekleri ve çıkarlarına karşın kendi iradesini zorla dayatmıştır; yüzlerce anlaşmayı ihlal edip çiğnemiştir; şok edici savaş suçları işlemiştir; insanlığın daha önce asla tanımadığı bir emperyalist imparatorluğu herkese kabul ettirmek için askeri sopa ile dolar havucunu kullanmaktan çekinmemiştir; onlarca ülkenin kendi istedikleri liderleri seçmelerini önlemek için acımasızca müdahalelerde bulunmuş, bunu başaramadığı yerlerde de zorla hükümetler devirmiştir.”

Yeni emperyalizm ve Bush

İşte ABD bu hayırseverliği Irak’a göstermekte kararlıydı. G. W. Bush’un temsil ettiği yeni muhafazakarlar, ABD tarihinin emperyalizmin özel bir aşamasıyla örtüştüğü bir dönemde iktidara geldi. Bu yeni emperyalizm dönemi, Doğu Bloku ve SSCB’nin 1989-1991 yılları arasında çöküşüyle belirginleşti. Dünya siyasal ve ekonomik arenası ABD açısından çelişkili bir duruma işaret ediyordu: Bir yandan “komünizm” düşmanına karşı politik ve askeri bir zafer kazanmıştı ama bu zaferin bir bedeli olacağı da açıktı. Birinci bedel, Batı dünyasının ABD’nin koruyucu şemsiyesini sorgulamaya başlaması oldu. Madem SSCB öcüsü yenilmişti, artık ABD’nin askeri üstünlüğünü usulca kabul etmek için Almanya, Fransa ve Japonya gibi ülkelerin gerekçesi kalmamıştı. İkinci bedel ise ABD açısından daha vahimdi çünkü bir yandan askeri üstünlüğü sorgulanırken şimdi bir de bu süper askeri gücün ekonomik açıdan gerilediği belirginleşmeye başlıyordu.

Soğuk Savaş adı verilen dönemde ABD sürekli silahlanma ekonomisine kaynak aktarırken Almanya gibi ülkeler üretken sanayi alanlarında dev adımlar atmışlardı. Kabaca ABD 1950’lerde dünya zenginliğini %50’sini üretir ve kontrol ederken, 1990’ların sonunda kontrol edebildiği zenginlik %30’lara gerilemişti. Üstelik bir blok olarak Avrupa Birliği de dünya zenginliğinin üretiminde aynı oranlara sahipti. Bu manzaraya Çin’in ekonomik sıçraması ve nüfusunun büyüklüğü eklendiğinde, ABD’nin savaş lordları açısından 21. yüzyılın kimin yüzyılı olacağı sorusu, gündemin ilk, en önemli ve en hızla yanıt verilmesi gereken sorunu haline geldi.

Yeni strateji, eski yöntemler

İlk yeni muhafazakar iddiaların 1990’ların ortalarında saçılmaya başlaması tesadüf değil. ABD’nin yeni bir stratejiye ihtiyacı vardı, bu strateji gözü kara bir şekilde yeni düşman hedefler belirlenmesine bağlıydı ve yeni emperyalizm döneminin hegemonik kutupları içinde ABD’nin küresel hiyerarşinin zirve gücü konumunu güçlendirmeliydi. Bu, zamanı geldiğinde, ABD’nin rakipsiz askeri üstünlüğünü kullanarak gerileyen ekonomik gücünü garanti altına alması anlamına geliyordu.

İşte Hersh’in Emir Komuta Zinciri’nde ayrıntısıyla anlattığı savaş, işkence ve insanlık suçları, bu hegemenoya mücadelesinin doğrudan sonucu oldu. Önce Guantanamo, ardından Ebu Gureyb. Hersh’ün kitabını, midesi sağlam olmayanlar okumamalı. Bush’un El Kaide’ye karşı sahte savaşı, Guantanamo’yu, Küba’nın körfezlerinden birisindeki bu ABD deniz üssünde yer alan cezaevindeki işkenceleri yarattı, Guantanamo da Irak’ta Ebu Gureyb cezaevini.

2002 yılında Guantanamo’yu araştırmaya giden bir CIA analisti, döndüğünde ABD’nin bu cezaevinde savaş suçu işlediğinden emindir. Hersh, dönemin Beyaz Saray Danışmanı Alberto R. Gonzales’in işkenceyi meşrulaştıran şu sözlerini aktarıyor:

“Masum sivilleri hedef alan bir düşmanla karşı karşıyayız. Gölgelere gizlenen, anlaşmalara imza atmayan bir düşmanla karşı karşıyayız. Bunlar üniforma giymezler, her hangi bir ülkeye bağlılıkları yoktur… Cenevre Antlaşmaları’na uymazlar.”

Danışman, Guantanamo ve Ebu Gureyb’deki işkenceleri meşrulaştırmak için ilk adımı atmış oluyordu. Asıl üst perdeden seslenen ise yine Bush oldu:

“Ben…Cenevre hükümlerinin hiçbirinin Afganistan’da veya dünyanın her hangi bir yerinde El Kaide’yle girdiğimiz savaşta geçerli olmayacağına karar vermiş bulunuyorum.”

Hersh, Bush’un bu açıklamasını şöyle yorumluyor:

“Başka bir deyişle, göz altına alınanların Cenevre Antlaşmaları’ndan kaynaklanan hiçbir hakları yoktu; göz altında tutulma koşullarının iyiliği, kötülüğü, vb. sadece ve sadece Başkan’ın tasarrufuna, insafına kalmıştı.”

Söz konusu olan yeni muhafazakarlar, Bush, Rumsfeld ve ekibi olunca her şeyden bahsedilebilir ama insaftan asla! Bu yüzden Guantanamo’yu araştıran CIA analisti bile esirlerin yarısının orada bulunmaması gerektiğine inanıyordu.

Ebu Gureyb’de iki sene sonra açığa çıkan ve tüm dünyayı sarsan işkence fotoğrafları ise hayırsever hegemon ABD’nin Bush yönetiminde işlediği insanlık suçlarının açık bir kanıtı oldu. Hersh, henüz fotoğraflar yayınlanmadan önce bazı ABD ordusu subaylarının cezaevindeki ihlalleri şikayet ettiğini, şikayetleri alan bir askeri danışmanın kendisine şunları söylediğini ekliyor:

“İnsanlar dövülerek öldürüldüler. İnsanlar işkence görüyorsa ve öleceklerse, askerlerde bunu bildikleri halde yaralarını tedavi etmiyorlarsa buna ne ad verilir?… İnfaz.”

Söz konusu olan sadece ve basitçe bir infaz da değildi. Tecavüz, aşağılanma, hakaret, işkencede öldürmeyle anılan Ebu Gureyb, ABD’nin Irak işgalinin laboratuarı olan ve doğrudan Bush ve Rumsfeld gibi siyasi temsilcilerin sorumluluğunda sürdürülen savaş suçları toplamı ve simgesiydi.

Irak’ta yüzbinlerce yoksul öldürüldü. Altı koca yıldır Irak işgal altında. Ebu Gureyb, işgal altındaki Irak demek. Yeni emperyalizm döneminin hegemonik gücü olam kararlılığının ABD emperyalizminin şahin kanadı tarafından yürütüldüğü bu dönem, NATO’nun görev alan ve tarifinin değiştirildiği, yeni düşman tanımının yapıldığı, İslam ve terör kavramlarının birleştirilerek “İslamifaşizm” sentezine ulaşıldığı ve batı uygarlığının taşıyıcısı ABD’nin “geri” İslamcılardan dünyayı kurtarmaya soyundukları, her yanından kötülük akan bir geçmiş, bugün ve gelecek zaman anlamına geliyor.

Bir varil petrol, yüzbinlerce Iraklı çocuk

ABD, küresel egemenliğini garantilemek ve Tarık Ali’nin deyimiyle “imparatorluğun” başına yol kazası gelmesini engellemek için, kapitalist sistemin kılcal damarlarında dolaşan petrolün fiyatını kontrol altına aldı. İşgalin ilk günlerinde Irak’ın tüm kültürünün yağmalanması sırasında işgalci askerlerin petrol dairelerini, petrol kuyularını güvenlik çemberine almaları ve işgalin hemen arkasından Irak petrollerinin çıkartılması hakkının dev petrol şirketlerine otuz yıllığına devredilmesi Bush’un sözcülüğünü yaptığı petrol ve silah şirketleri ve tüm sanayi için kaçınılmaz önemdeydi. Petrol bağımlığı üstünde yükselen ekonomik ilişkilerde petrolün kontrolünü ele geçirmek tüm petrol bağımlısı dev ekonomilerden bir adım önde olmak anlamını taşıyor. Balkanların ardından Afganistan’a, Irak’a on binlerce askerini yerleştiren ABD tehdit olarak gördüğü Rusya’nın, Çin’in ve Avrupa Birliği ülkelerinin yanı başında bir askeri varlığa sahip artık.

Yeni ABD Başkanı Obama, Irak’tan çekileceğini söylese de somut bir adım atmadı henüz. Ama somut adım attığı bir konu var: Afganistan. Obama, yeni stratejisi için adeta bir dünya turuna çıkmış durumda. Obama’nın bu dünya turunu anlamak için de Irak işgalinin nedenlerini, gerçekleşme biçiminin tüm ayrıntılarını kavramak için de Irak kitapları okumanın tam zamanıdır. Howard Zinn, Irak’tan Çekilmenin Mantığı’na yazdığı Sonsöz’de 1899 yılında ABD Savaş Bakanı Elihu Root’tan parlak bir açıklamayı aktarıyor:

“Amerikan askeri, dünya kurulalı beri başka ülkelerin hepsindeki bütün askerlerden farklıdır. Amerikan askeri, özgürlük ve adaletin, hukuk ve düzenin, barış ve mutluluğun ileri koludur.”

Gerçekten bu adamların aklından zoru olduğunu görmek için de bu kitaplar birer hazine.

Şenol KARAKAŞ

Turnosol – 18.5.2009 – İncirlik’te neler oluyor?

Bakanlar Kurulu kararı ile, Adana’daki İncirlik Üssü’nün ABD ve yandaşları savaşan birliklere kullandırılması devam ediyor. Kamuoyuna ısrarla açıklanmayan gizli kararnamenin süresi Haziran ayında doluyor. Her yıl bu kararnamenin uzatılmasına karşı ve İncirlik Üssü’nün kapatılması için kampanya yapan savaş karşıtları, 29 – 30 Mayıs’ta Adana ve İncirlik’te söyleşi ve eylem yapacak.

Gizli kararnamenin açıklanması ve iptaliyle ilgili izlediğimiz hukuki sürece bir bakalım.

2003 Kararnamesi (ilk) Dava;

Türkiye, Irak Savaşı’na doğrudan katılmamış olsa da ABD ve yandaşlarına sağladığı yardımlarla savaşa dolaylı olarak katılmıştır. Bu kapsamda Irak Savaşı’na verilen en önemli destek, İncirlik Üssü’nün ABD savaşan birliklerinin kullanılmasına açılmasıdır. GİZLİLİK damgasını taşıyan 23.06.2003 tarih ve 5755 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile başlayan bu hukuk tanımaz süreç halen sürmektedir.

Bir yıl süreli bu kararname önce kamuoyundan gizlenmiş, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu İzmir Grubu ve Savaşa Karşı Hukuk Grubu tarafından açılan dava üzerine açıklanmak zorunda kalınmıştı. (*)

Davacılar: 1.Veli Lök, 2.Coşkun Üsterci, 3.Günseli Kaya, 4.Alp Ayan, 5.Ferda Ülker, 6.Fahrettin Güzel, 7.Mustafa Gül, 8.Gönül Sevinç Gül, 9. Halil Erdal Tarı, 10.Ali Osman Karababa, 11.Gönül Kaya, 12.Gürel Nişli, 13.Aydın Noğay, 14. Sakine Bedia Gürsoy, 15.Ergün Demir, 16.Fahri Demirci, 17.Hüseyin Çorlu, 18.Mevlüt Ülgen, 19.Hikmet Recai Atalay, 20.Mehmet Güzel, 21.Eyüp Sabri Aksüt,22. Av.Noyan Özkan, 23.Av.Senih Özay, 24.Av.Serkan Cengiz, 25.Av.Nezahat Paşa Bayraktar, 26.Av.Murat Dinçer, 27.Av.M.Ali Koç, 28.Av.A.Hamdi Yıldırım, 29.Av.Arif Ali Cangı, 30.Av.Nalan Erkem, 31.Hülya Üçpınar, 32.Aysun Koç, 33.Hafize Çobanoğlu, 34.Barış Çilingir, 35.Filiz Soylu, 36.Özgür Yılmazer, 37.Muradiye Kavut, 38.Şakir Küçüksüslü, 39.Olgun Soydan, 40.Aslıhan Gültekin, 41. Hüseyin Alan, 42.Özge Akbıyık

Davamız, ilk derece yargılması sonunda Danıştay 10. Dairesi’nin 25.04.2006 tarih ve 2003/3358 E. 2006/2669 K. Sayılı kararı ile reddedilmiştir. Karar 16.08.2006 tarihinde temyiz edilmiştir. Şu anda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2006/3382 E. Sayılı dava dosyası ile kararın temyiz incelemesi sürüyor.

2007 Kararnamesi Davası

İlk kararnamenin süresinin dolmasından sonra düzenlenen kararnamelerin hiç birisi kamuoyuna açıklanmamıştır. İncirlik’te neler olduğu, üsten kalkan uçakların ne yaptığı bilinmiyor, bilinen gerçekler; İncirlik Üssü’nde 90 adet nükleer başlıklı bomba olduğu, Üssün CIA tarafından, Afganistan ve Iraklı insanların, bir insanlık ayıbı olan Guantanamo cezaevine götürülmeleri ve nakliye uçaklarında işkence yapılması sürecinde üs olarak kullanıldığı, Üssün Irak’taki hukuk dışı işgalin devamına önemli katkısının olduğudur.

Küresel BAK İzmir Grubu, 2007 yılında yeniden İncirlik Üssü’nün kullanılmasını kamuoyunun gündemine getirmek, üssün yarattığı tehlikeleri ortadan kaldırmak için yargı sürecini başlatmıştır. Bu amaçla “İncirlik Üssü’nün yabancı silahlı güçlerine kullandırılmasına ilişkin olarak alınan kararları öğrenmek, yürürlükte olan kararnamenin kaldırılmasını sağlamak” için 25 Mayıs 2007 tarihinde İzmir Valiliği kanalıyla Başbakanlık’a başvurulmuştur. Ancak bilgi edinme hakkı yok sayılarak, başvurumuza hiçbir yanıt verilmemiştir. Bunun üzerine “yürürlükteki kararnamenin ve kararnamenin geri alınması isteminin zımni ret işleminin yürütmesinin durdurulması ve iptali için” dava açılmıştır.. Dava dosyası ÇHD İzmir Şubesi tarafından hazırlanmıştır.

Davacılar; Arif Ali Cangı, Aysun Koç, Berrin Esin Kaya, Hafize Çobanoğlu ve Gürkan Evci,

Davacı vekilleri; Av.Hülya Üçpınar, Av.İmdat Ataş, Av.Eylem Yüksel, Av.İlahi Öz, Av.Aysun Solakoğlu Ağaoğlu, Av.Bahattin Özdemir, Av.Mehmet Ali Koç, Av.Nalan Erkem, Av.Nilgün Tortop, Av.Senih Özay,

Bu davanın yargılaması, Danıştay 10. Dairesi’nin 2007/6580 E. Sayılı dava dosyası ile sürmektedir. Dava dosyasına Başbakanlık tarafından verilen savunma dilekçesinden bazı bilgilere ulaşabiliyoruz; İlk kararname 23.06.2003 tarihli ve 2003/5755 sayılı, bu kararnamenin gizlilik derecesi 10.11.2003 tarihinde kaldırılmıştır. Bu kararname her yıl 23 Haziran’dan itibaren aşağıdaki kararnameler ile uzatılmıştır.

• 22.06.2004 tarihli ve 2004/7515 sayılı kararname ile bir yıl uzatılmış.

• 18.04.2005 tarihli ve 2005/8712 sayılı kararname ile bir yıl uzatılmış,

• 09.06.2006 tarihli ve 2006/10568 sayılı kararname ile bir yıl uzatılmış,

• 17.05.2007 tarihli ve 2007/12189 sayılı kararname ile bir yıl uzatılmıştır…

Bugünkü durum…

Bu bilgilere göre 23.06.2008 tarihinden itibaren de uzatan bir başka kararname olduğunu anlıyoruz. Bu yıl için de 23.06.2009 tarihinden itibaren uzatacak yeni bir karar alındı ya da alınacak.

Görünen o ki; İncirlik Üssü, kamuoyundan gizlenmek ve TBMM’nin Anayasa’daki yetkisi de yok sayılmak suretiyle Bakanlar Kurulu kararıyla ABD’nin işgal ve yok etme emellerine hizmet etmektedir.

Bakanlar Kurulu Kararı ile İncirlik Üssü’nün kullandırılması, “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisini TBMM’ne tanıyan Anayasa’nın 92. maddesine de açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Anayasa’nın 92.maddenin 1.fıkrasına göre; ”Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir”

Anayasanın bu düzenlemesine karşın, Bakanlar Kurulu kamuoyundan ve TBMM’nden gizli gizli her yıl yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin vermektedir.

Bu değerlendirmemiz, ilk davada yürütmeyi durdurma ret kararına itirazımızı değerlendiren İdari Dava Daireleri Kurulu’nun üyelerinin bir kısmı tarafından da karşı oy gerekçesi olarak yazılmıştı. Azınlık da olsa bizim gibi düşünen Danıştay üyeleri olması bizleri umutlandırmıştı.

Kararnamelerin gizlenmesi, demokratik ve şeffaf yönetim ilkesinin, idarenin yapmış olduğu her türlü işlemin yargı denetimine tabi olmasına ilişkin hukuk devleti ilkesinin de yok sayılması anlamına geliyor. Zira gizlenen işlemin denetlenmesi olası değildir.

Anayasanın 125/1. maddesi “…idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…” Hukuk devleti olmanın “olmazsa olmaz” koşulu, idarenin yapmış olduğu işlem ve eylemlerin yargı tarafındran denetlenmesidir.

Neler yapılabilir?..

2009 yılı kararnamesi için de yargı süreci başlatılmalı, bunun için yukarıdaki bilgilere göre yeniden Başbakanlığa “İncirlik Üssü’nün Irak için ABD ve müttefiki savaşan birliklerince kullanılmasını sağlayan 23.06.2003 tarih ve 2003/5755 sayılı Bakanlar Kurulu kararının süresini, 23.06.2009 tarihinden itibaren uzatan Bakanlar Kurulu kararı hakkında bilgi verilmesini, uluslararası ve ulusal hukuka aykırı olan yürürlükteki kararın hemen kaldırılmasını” isteyen başvuru yapılabilir,, başvuruya altmış gün içinde yanıt alınamaması halinde (zımni ret) , yeni işlemin iptali için dava açılabilir.

Bunun dışında, soru önergeleri ve araştırma önergeleri ile konu TBMM’nin gündemine yeniden taşınmalı.

En önemlisi de, kamuoyunun İncirli Üssü’ne ve oraya ilişkin dönen dolapyara ilgisi ve duyarlılığını artıracak kampanya ve eylemler örgütlenmeye devam edilmelidir.

Savaş karşıtları 29 – 30 Mayıs’ta Adana’da…

Irak işgalinden bu yana işgale karşı kampanyalar sürdüren Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, başta İstanbul, İzmir ve Adana olmak üzere, birçok kentte İncirlik Üssü’ne karşı da her yıl kampanya yaptı. Basın açıklamaları, protesto eylemleri, panel. konferans etkinlikleri yanında, broşürler basıp dağıtarak ve internet sitesi üzerinden çalışmalar yapıldı. İncirlik üssünün kapatılmması ve içindeki nükleer başlıkların çıkartılması için mza kampanyaları örgütlendi.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun çağrısıyla, 29 Mayıs’ta saat 17,00’de Adana Eczacılar Odasında  “İncirlik Üssü Kapatılsın” konulu bir paneli yapılacak. Buraya konuşmacı olarak Mor ve Ötesi grubundan sanatçı Kerem Kabadayı ve Küresel BAK’tan Yıldız Önen katılacak.

30 Mayıs Cumartesi günü, saat 11.00’de şehir merkezinde İNCİRLİK KAPATILSIN bisiklet turu yapılacak. Saat 12,00’de Adana İnönü Parkında kurum temsilcilerinin de katıldığı bir basın açıklaması yapılacak. “Bölge halklarının düşmanı İncirlik Üssü kapatılsın” başlıklı açıklamanın ardından, buradan otobüslerle İncirlik Amerikan Askeri Üssü önüne gidilecek. Saat 12.30’da Üssün girişinde bir kitlesel basın açıklaması ve protesto eylemi yapılacak.

Açıklamada İncirlik Üssü’nün ABD’nin bölge halklarına karşı saldırgan politikalarında ve Irak, Afganistan işgalinde ve savaş suçlarında üstlendiği önemli role vurgu yapılacak ve gizli kararnamenin uzatılmaması, üste bulunduğu bilinen nükleer başlıkların imha edilmesi ve üssün kapatılması talep edilecek.

Arif Ali CANGI

Sabah – 19.5.2009 – Tam bağımsız İncirlik

Tam bağımsız İncirlik

Bugün yine epeyce “bağımsızlık” tan söz edilecek ya…

Belki kızarsınız ama, ben “konu” olarak “incir mevsimi” ni seçtim.

İncir mevsimi; sessiz, sedasız ve sanki çok olağan, çok sıradan, hiç tartışılmayacak bir meseleymiş gibi, “İncirlik Üssü’nün kullandırılması” nın kararname ile “otomatik uzatılma” sezonu.

Öylesine incir alırken bile, en azından satıcıyla “müzakere” edersiniz; olgun mu, yağmur yedi mi, kurt çıkar mı, yıkamalı mı yıkamamalı mı, kabukla mı kabuksuz mu yemeli, diye.

Oysa, bu İncir, bu ülkenin “Bağımsızlık nutukları”nı dut yemiş bülbül kılıyor.

Cumartesi günü, ABD’den gelen bir uçakta domuz gribi teşhisiyle kimi yolcu hemen kontrol altına alınırken, Sağlık Bakanı ve uzman kurmaylarının basın toplantısını hakikaten çok olumlu buldum.

Anında, sıcağı sıcağına, hem açık bilgi verdiler; hem uyardılar, hem paniğe yol açmadılar, hem de panik gazeteciliğine karşı hassasiyet dile getirdiler.

ABD’den gelen tek uçakta bir ihtimal başkasına bulaştırabilecek ama ille ölümcül olması gerekmeyen ana oğul yolcular için bu özeni gösterdiler.

Lakin, aynı ülkede, aynı devlet, aynı hükümet, çok sayıda ABD uçağının bu topraklarda inip kalkarak, bekleyerek, bomba yüklenerek ve depolanmış nükleer başlıkları da bir gün belki kuşanarak nasıl bir ölümcül mesele olduğunu asla konuşmuyor!

Esasta Meclis kararı gerekirken, devlet ile hükümet, kararnamelerle İncirlik Üssü’nü ABD kullanımına açık tutuyor.

İncirlik meselesini sıcak tutan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun, mayıs sonu mitingiyle de yeniden uyanacağı gibi, orada 90 adet nükleer başlıklı bomba bulunduğu halde.

İnsanın aklı almıyor…

Bağımsızlıktan bu kadar dem vurulan ülkede, Meclis, hükümet, muhalefet, Genelkurmay, medya bu konuda üç maymundan da öte.

Bunu mesele edip dava açanlar var: Ve memleket hukuku da bu konuda sessiz ve derin.

2003’teki ilk davanın Danıştay’da reddinin ardından 2007’de açılan yeni dava da halen sürüyor.

Ve Türkiye, domuz gribi teşhisiyle ABD uçağından çıkan ilk yolcuyu öğrenirken; onca ABD uçağının ve nükleer bombanın bulunduğu İncirlik gerçeklerini öğrenemiyor.

Toplumdan gizleniyor, kaçırılıyor; Meclis de bu konuda iradesine asla titizlenmiyor.

Sonra gelsin bayramlar…

Milli Egemenlik, gençlik, çocuk…

Öyle ya, bu millet hep çocuk!

Umur TALU

Haber Cumhuriyeti web sitesi – 20.5.2009 – Küresel BAK Açıklaması!

Savaş karşıtları olarak hükümeti uyarıyoruz: Bölge halklarının düşmanı İncirlik Üssü kapatılsın!

İncirlik Üssü, yıllardır ABD”nin bölge ülkelerini işgalinin merkezi durumunda.Irak işgalinde ABD”nin en büyük güvencesi İncirlik Üssü”dür. Afganistan işgalinde ABD en çok İncirlik Üssü”ne güveniyor. Yani İncirlik bir savaş üssü, bir işgal üssü, bomba ve yıkım üssüdür.

Hükümet, İncirlik Üssü”nü ABD”nin bir yıl daha bölge halklarına karşı ve işgal eylemlerinde kullanmasına izin veren Gizli Kararname”yi imzalamaya hazırlanıyor.

Vicdanı olan, barışı savunan hiç kimse ABD”nin İncirlik Üssü”nü kullanmasına izin veremez.

2003 yılında başlayan Irak işgalinde öldürülen yüz binlerce Iraklıyı düşünün!

2001 yılında beri süren Afganistan işgalinde öldürülen on binlerce yoksul Afganlıyı düşünün!

Bu insanları öldüren mekanizma, bir savaş aygıtı olarak ABD ordusu İncirlik Üssü”nde gücüne güç katıyor. 2005 yılında beri İncirlik Üssü en az 80 kez Irak”a yönelik işgalci operasyonların merkezi oldu. Bu operasyonları desteklemek amacıyla İncirlik”ten kalkan uçaklar en az 80 kez sorti denen saldırı uçuşu yaptı. ABD uçaklarına İncirlik Üssü”nden en az 2.582 ton yakıt ikmali yapıldı. Ebu Garip”te Iraklılara işkence eden ABD askerleri İncirlik Üssü”nde dinlendi.

ABD”li yetkililer, boşuna, “İncirlik Üssü, Silahlı Kuvvetlerimizin geleceğe yönelik plan ve programlarında anahtar rol üstlenmektedir ve üstlenmeye devam edecektir” demiyorlar.

ABD”nin işgal politikaları için İncirlik Üssü”nü kullanmak istediği çok açık. Önemli olan hükümetin ne yapacağı?

Savaş karşıtları olarak hükümeti uyarıyoruz: Gizli Kararnamelerle İncirlik Üssü”nü işgal merkezi olarak kullandırmak hem yasalara hem komşuluğa hem insanlığa aykırıdır.

Neden İncirlik”te kullanıma hazır nükleer silahlar var?

Gizli Kararname”de neler yazıyor ve niye halktan gizli? ABD Üssü işgalciler tarafından hangi kapsam ve yetkide kullanmaktadır? İncirlik Üssü”nde 50″si ABD, 40 tanesi Türk uçaklarına konuşlandırılmış ve programlanmaları 1998 yılında tamamlanmış 90 adet nükleer başlığın bulunduğu ortaya çıktı, bunlar ne işe yarayacak? Niye orada tutuluyor? ABD”li yetkililer, “Afganistan ve Irak”a indirilen kargonun yaklaşık olarak yarısı, Irak”a lojistik destek veren kargonun yaklaşık %70″i İncirlik Üssü”nden gelmektedir.” diyerek övünüyorlar. Siz de bununla övünmeye devam edecek misiniz? Yılbaşından bu yana Türkiye’yi ziyaret edip duran ABD üst düzey yetükililerinin üssün kullanımı ile ilgili yeni talepleri nedir?

Savaş karşıtları olarak milletvekillerine sesleniyoruz:

Gizli kararnameye ABD Askerlerinin ve işgal teçhizatının 2011″e kadar Irak”tan çekilmesi planı çerçevesinde üssün kullanımı ile ilgili yeni maddeler konuluyor mu? İncirlik Üssünde dönen dolapları ne zaman Meclis gündemine getireceksiniz? Buraya gelip giden kargoların sayesinde daha fazla İraklının, daha fazla Afganın öldürüldüğünü bilmiyor musunuz? Bütün dünyanın kınadığı suçlara ortak olmayı ne zamana kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Bir yıl daha ABD”nin işbirlikçisi olmayın! Bir yıl daha cinayetlere ev sahipliği yapmayın!

İncirlik Üssü bölge halklarının düşmanıdır ve kapatılmalıdır!

Gizli Kararname iptal edilmelidir!

Turnosol – 26.5.2009 – Ufuk Uras İncirlik’i sordu

TBMM Başkanlığına, Başbakan’ın yanıtlaması talebiyle soru önergesi veren ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, üssün kullanımını her yıl otomatik olarak uzatan “gizli hükümet kararnamesi”ni sordu: “İncirlik Üssü, kamuoyu ve TBMM tarafından tam olarak bilinmeyen yükümlülükleri de getiren faaliyetini neye dayanarak sürdürüyor?”

Ufuk Uras tarafından bugün TBMM Başkanlığına verilen ve Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından yazılı olarak yanıtlanması istenilen önergedeki sorular ve gerekçesi şöyle:

“İncirlik Üssü 23.06.2003 tarih ve 5755 sayılı gizlilik taşıyan Bakanlar Kurulu kararı ile ABD birliklerinin kullanımına açılmış ve bu gizlilik 10.11.2003 tarihine kadar sürmüştür. Bu karar dolayısıyla açılan dava dosyaları için Başbakanlık tarafından verilen savunma dilekçelerine göre bu karar;

22.6.2004 tarihli ve 2004/7515 sayılı kararname ile 1 yıl uzatılmış,

18.04.2005 tarihli ve 2005/8712 sayılı kararname ile 1 yıl uzatılmış,

09.06.2006 tarihli ve 2006/10568 sayılı kararname ile 1 yıl uzatılmış,

17.05.2007 tarihli ve 2007/12189 sayılı kararname ile 1 yıl uzatılmıştır.

Bu bilgilere göre 23.06.2008 tarihinden itibaren de uzatan bir “gizli kararname” olduğunu anlıyoruz. Bu veriler doğrultusunda:

1- Bakanlar Kurulu kararı 2009 yılı için de 1 yıl süre ile uzatıldı mı? Uzatılmadıysa, 1975 yılında ABD ile yapılan ikili anlaşmanın çok ötesinde işlevler üstlenen İncirlik Üssü, kamuoyu tarafından tam olarak bilinmeyen yükümlülükleri de getiren faaliyetini neye dayanarak sürdürmektedir?

2- İçinde 90 adet nükleer başlık da olmak üzere ağır silahların bulunduğu İncirlik Amerikan Üssü’nün başta Irak olmak üzere, bölgemizdeki ABD operasyonları nda üstlendiği önemli ve muharip rol biliniyorken ve Anayasa’nın 92. maddenin 1. fıkrasına göre; “Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir” açık hükmüne rağmen, parlamentonun bilgisi dışında alınan, sistematik bir şekilde “gizli kararname” ile uzatılan, demokratik ve şeffaf yönetim ilkesiyle çelişen bu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmeyi düşünüyor musunuz?

3- Kararnamelerin gizlenmesi, demokratik ve şeffaf yönetim ilkesinin ve idarenin yapmış olduğu her türlü işlemin yargı denetimine tabi olmasına ilişkin hukuk devleti ilkesinin yok sayılması anlamına gelmiyor mu?

4- Anayasa’nın 125/1. maddesi “… idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…” der. Bu anlayış hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz koşulu ise, gizlenen kararnameler ile idarenin yapmış olduğu işlem ve eylemlerin yargı tarafından denetlenmesini engellemiş olmuyor musunuz?”

Bianet – 26.5.2009 – Nükleer Silahlar Orada Oldukça İncirlik Bir Hedef

Küresel BAK’tan Uğur Dalay, İncirlik üssündeki 90 nükleer silahın gitmesi, Adana’daki halkın tehlikenin bilincine varması gerektiğini söyledi.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) aktivisti Nilüfer Uğur Dalay, İncirlik’teki ABD askeri üssünde bulunan nükleer silahlar, halk için büyük tehlike oluşturuyor.

“Nükleer silahlar her şeyden önce bulundukları yerdeki halk için bir tehlikedir. Çünkü savaş halinde nükleer silahların bulunduğu yer ilk hedef alınacak yerlerden biridir” diyor.

ABD merkezli sivil toplum örgütü Natural Resources Defense Center’ın (Doal Kaynakları Koruma Merkezi – NRDC) raporuna göre, ABD’nin Avrupa’daki 480 nükleer silahından 90’ı İncirlik üssünde bulunuyor. Savaş karşıtları ve nükleer silahların sıfırlanmasını isteyen hak savunucuları bu silahların gitmesini istiyor.

“Halk tehlikenin farkında değil”

Nükleer silahların sıfırlanmasının yolunun temelde halkların hükümetlere baskısından geçtiğini söyleyen Uğur Dalay, “Maalesef Adana’da yaşayanlar tehlikenin farkında değil” diyor.

AKP hükümetinin İncirlik’in “yabancı silahlı güçlere kullandırılması”na izin veren 23 Haziran 2003 tarihli kararnamesinin içeriği hiçbir zaman açıklanmadı. Hükümet bu kararnamenin süresini her yıl uzatıyor. Küresel BAK aktivistleri, 30 Mayıs’ta konuyu gündeme getirmek için Adana’da olacak.

Uğur Dalay’a göre, bu yıl haziranda yeniden uzatılması beklenen kararnamede ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle ilgili yeni maddeler olabilir. Uğur Dalay “İnsan transferi konusunda zaten izin vardı. Şimdi ağır teçhizatın İncirlik’e getirilip hava yoluyla ya da limanlar üzerinden taşınmasına izin vermeyi planlıyor olabilirler” dedi.

ABD’nin Avrupa’daki nükleer silahları

NRDC’nin ABD bilgi edinme yasasından yararlanarak elde ettiği belgelerden, askeri yayınlardan, ticari uydu görüntülerinden derlediği rapora göre, Britanya’da 110, Almanya’da 150, İtalya’da 90’ar, Belçika ve Hollanda’da ise 20’şer nükleer bomba bulunuyor.

Tolga KORKUT

Bianet – 26.5.2009 – Sadece Kore’ninkilerden Değil, Bütün Nükleer Silahlardan Kurtulmalı

ABD, Kuzey Kore’ye yaptırım için Çin’e bakıyor. Küresel BAK’tan Dalay “Kore’nin serüvenine taraf olmak mümkün değil; halklar dünyayı nükleer silahlardan arındırabilir” dedi.

Kuzey Kore’nin resmi haber ajansı, “orduya ve halka şevk veren” diye nitelediği nükleer bomba denemesini,  “ülkenin ve sosyalizmin egemenliğine katkı” ve “barış güvencesi” olarak duyurdu.

Ancak bianet’in Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan (Küresel BAK) Nilüfer Uğur Dalay, “Savaş karşıtlarının Kore’nin nükleer serüvenine taraf olması mümkün değil” diyor. Fakat, yalnızca Kore’nin nükleer silahlarına odaklanılmasının bir çifte standart olduğuna dikkat çekiyor; “Nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya için çalışıyoruz. Bunu ancak halklar yapabilir” diyor.

Kuzey Kore’nin nüfusu yaklaşık 24 milyon; 1000 kişiden 40’ı asker. Bu dünyanın en yüksek oranı. Temel ihraç malzemeleri, metal ve madenler, çimento ve tarım ürünleri olan ülkenin toplam üretiminin yüzde 15’i askeri harcamalara gidiyor.

ABD Başkanı Barack Obama, Kuzey Kore’ye karşı uluslararası düzeyde ambargo uygulanmasını sağlayacaklarını, tek taraflı önlemler alacaklarını da açıkladı. IPS’ten Jim Lobe’un haberine göre uluslararası bir yaptırım, Kuzey Kore’nin temel gıda ve yakıt ihtiyacını karşılayan Çin’e bağlı.

Kuzey Kore’nin iki kısa menzilli füzenin ardından dün (25 Mayıs) denediği bomba, Rusya’nın hesabına göre, 1945’te ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı bombalarınkine denk. Uluslararası Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması Örgütü’ne göreyse, bomba ülkenin 2006’daki denemesinden biraz daha şiddetliydi.

Çin’in de veto hakkıyla içinde bulunduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, denemenin üzerinden 24 saat geçmeden Kore’yi kınama kararı aldı.

Uluslararası Nükleer Silahları Kaldırma Kampanyası (ICAN) “Nükleer silahları kaldırma konusunda ilerleme olmadığı sürece daha çok deneme ve nükleer silah transferi göreceğiz” dedi. Obama nisanda nükleer silahlar için “Soğuk Savaş’ın en tehlikeli mirası” demişti.

“Çin ve ABD nükleer deneme yasağı sözleşmesini onaylasın”

ICAN nükleer denemelerin hiçbirinin kabul edilemez olduğunu vurguladığı açıklamasında, Çin ve ABD’yi nükleer deneme yasağı getiren sözleşmeyi onaylamaya çağırdı. Nükleer denemelerin durmasıyla nükleer silah üretiminin de azalacağını öngören sözleşmenin bağlayıcılık kazanması için nükleer araştırma yapan 44 ülkenin taraf olması gerekiyor. Şimdiye kadar taraf olan ülke sayısıysa 9.Egemenlik silahları Uğur Dalay’a göre nükleer silahlar dünyanın yeniden paylaşılmasıyla ilgili korku ve sindirme politikalarının önemli parçalarından. Bu yüzden büyük nükleer silah sahibi ve üreticileri bu silahların kimlerin elinde olacağına karar vermek istiyorlar. Bu nedenle bazı ülkelerin nükleer girişimlerine büyük tepki gelirken, diğerleri görünmez oluyor.

2006’da ABD’deki Bush yönetimi, Hindistan’a 1974’ten beri uyguladığı nükleer ambargoyu kaldırmış ve nükleer alanda stratejik ortaklık anlaşmasını yürürlüğe koymuştu. Ardından Pakistan da benzer bir anlaşma istemişti.

ABD ve Rusya nükleer silahların yüzde 95’ine sahip. Diğer nükleer silah sahibi ülkeler Britanya, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore.

Tolga KORKUT

Radikal – 24.5.2009 – İncirlik barışı tehdit ediyor

Küresel BAK savaş karşıtlarını, İncirlik Üssü’nün Irak işgalinde kullanılmasına izin veren kararnamenin uzatılmaması için, 30 Mayıs’ta Adana’ya bekliyor

İncirlik Üssü ile ilgili çok şey yazıldı, çok şeyler anlatıldı ama orada ne olup bittiğini tam olarak bilmiyoruz. CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, 9 Aralık 2004’te Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün yanıtlaması için “İncirlik’te nükleer ve kimyasal silahlar” ile ilgili bir soru önergesi vermişti. (www2.tbmm.gov.tr/d22 /7/7-4481s.pdf) Bakan Gönül’ün yanıtıysa kısaydı: “Cevaplar gizlilik dereceli bilgileri içermektedir. Bu nedenle cevaplandırılmamıştır”. (www2.tbmm.gov.tr /d22/7/7-4481c.pdf)

ABD’de bulunan Doğal Kaynaklar Savunma Konseyi (Natural Resources Defense Council-NRDS) adlı sivil toplum örgütünün ABD resmi belgelerine dayanarak hazırladığı raporda; ‘ABD’nin Avrupa’da 480 dolayında nükleer bomba bulundurduğu, Türkiye’de de İncirlik Üssü’nde 90 nükleer bombası olduğu’ açıklanıyor (www.bianet.org/bianet/bianet/54063-turkiye-nukleer-silaha-hayir-diyebilir). Üssün CIA tarafından, Afganistan ve Iraklıların, bir insanlık ayıbı olan Guantanamo cezaevine götürülmeleri ve nakliye uçaklarında işkence yapılması sürecinde üs olarak kullanıldığı haberleri yayınlanıyor (www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=238704). Buna karşın milletvekilinin sorusuna “gizli” yanıtı veriliyor.

Irak Savaşı’ndan bu yana, bu aylarda İncirlik Üssü daha çok tartışılmaya başlanır. Bunun başlangıcı, İncirlik Üssü’nün yabancı silahlı kuvvetlere kullandırılması için Bakanlar Kurulu’nun 23 Haziran 2003 tarihli kararıdır. Her yıl, bir yıllığına uzatılan kararname ile İncirlik Üssü’nün ABD savaşan birlikleri tarafından kullanımı sağlanıyor. Kararname ile birlikte “yetki Meclis’te mi, yoksa Bakanlar Kurulu’nun tek başına karar alma yetkisi var mıdır?”, “İncirlik Üssü’nün Türkiye’nin denetimde olup olmadığı” hep tartışıldı.

Irak işgalinin getirdiği kararnameler

ABD ve İngiltere’nin başını çektiği, Irak Savaşı’nın BM sözleşmelerine ve devletler hukukunun “uluslararası meşruiyet ilkesine’’ açıkça aykırı olduğu, bütün hukukçular tarafından kabul edildi, dönemin BM Genel Sekreteri Annan da Irak Savaşı’nın “meşru” olmadığını dile getirmişti

Savaş karşıtlarının başlattığı toplumsal tepki üzerine AKP Hükümeti’nin Türkiye’yi savaşa fiilen katma planı gerçekleşmedi. 1 Mart tezkeresi, Meclis’te, Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen karar yeter sayısı için gerekli salt çoğunluk sağlanamadığından dolayı kabul edilmedi. 1 Mart tezkeresinin kabul edilmemesi, ABD ve yandaşlarının Irak’taki işlerini epeyce zorlaştırdı ve Türkiye ile ABD arasında soğuk rüzgârların esmesine yolaçtı. Bunun üzerine, kendi grubunu da kontrol edemeyen AKP hükümeti, desteğini, TBMM’den kaçırdığı Bakanlar Kurulu kararları ile sağlama yolunu seçti. Bu amaçla ilk olarak “gizlilik” damgasını taşıyan 23.06.2003 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı alındı. Bir yıl süreli karar, açılan dava sayesinde, yargı tarafından da tartışılmaya başlandı. İzmir Barosu üyelerinin oluşturduğu “Savaşa Karşı Hukuk Grubu”nun çalışması ile Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) İzmir imzacıları tarafından açılan dava üzerine, kararnamenin “gizli” gizlilik derecesi kaldırıldı ve açıklandı. Kararnamenin açıklanmasını bile başlı başına önemli bir kazanım oluşturdu.

Davanın ilk derece yargılaması sonunda, Danıştay 10. Dairesi’nin 25.04.2006 tarihli kararıyla dava reddedildi, karar temyiz edildi, temyiz incelemesi henüz sonuçlanmadı. Aradan geçen yaklaşık altı yıla karşın davanın sonuçlanmamış olması, “geciken adalet” açısından başlı başına bir sorun. Bunun yanı sıra yargılamada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu üyelerinin farklı görüşte olduğu ortaya çıktı. Yürütmeyi durdurma isteminin reddine itirazı inceleyen İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 13 üyesi itirazın reddi yönünde oy kullanmasına karşın sekiz üyesi itirazın kabul edilmesi ve kararnamenin yürütülmesinin durdurulması yönünde oy kullandı. Gerekçeleri de, davacıların itirazlarıyla örtüşüyordu; “… Bu nitelikte bir izin, milletlerarası nezaket kurallarının gereği olarak kabul edilemez, bu durumda, Anayasa’nın 92. maddesinde yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisinin TBMM’ye ait olduğu hükmüne aykırı olarak, yetkinin Bakanlar Kurulu tarafından kullanılmasında hukuka uygunluk bulunmuyor…” Temyiz incelemesini aynı kurul yapıyor, sekiz azlık oyu, bakarsınız bu kez çoğunluk görüşü halini alır.

Anayasa ve BM kararına aykırı biçimde kullandırılıyor

Küresel BAK İzmir Grubu 2007’de yeniden, İncirlik Üssü’nün kullanılmasını kamuoyunun gündemine getirmek, üssün yarattığı tehlikeleri ortadan kaldırmak için yargı sürecini başlattı. Önce Başbakanlık’a başvuruldu, yanıt verilmemesi üzerine, 2007 kararnamesinin iptali için 24 Eylül 2007’de dava açıldı. ÇHD İzmir Şubesi tarafından hazırlanan davanın yargılaması Danıştay 10. Dairesi’nde sürüyor. Dava dosyasına Başbakanlık tarafından verilen savunma dilekçesinden, 23.06.2003 tarihli kararnamenin her yıl bir yıllığına uzatıldığını öğreniyoruz.

İncirlik Üssü, kamuoyundan gizlenmek ve TBMM’nin Anayasa’daki yetkisi de yok sayılmak suretiyle Bakanlar Kurulu kararıyla ABD’nin işgal ve yok etme emellerine hizmet ediyor. İncirlik Üssü’nün kullandırılması, “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi”ni TBMM’ye tanıyan, Anayasa’nın 92. maddesine de açıkça aykırılık oluşturuyor.

İncirlik kararnameleri BM kararlarına da aykırı, kararnamelerin gerekçesi, “BM Güvenlik Konseyi’nin 22.05.2003 tarihli ve 1483 sayılı kararında öngörülen amaçları gerçekleştirmek” olarak gösterildi. BM Güvenlik Konseyi kararında özetle “Irak’ın bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, istikrarının ve güvenliğinin sağlanması, adalet, polis teşkilatı, eğitim, sağlık gibi insani yardımların sağlanması, demokratik yönetim organlarının oluşturulması”na ilişkin ülkelere yapılan bir yardım çağrısıdır. BM kararına karşın İncirlik Üssü’nün ABD askerlerine kullandırılması Irak’a ne güvenlik getirdi, ne de demokratik yönetim.

İncirlik’in giz perdesi kaldırılmalı

Kararnamelerin kamuoyundan gizlenmesi, demokratik ve şeffaf yönetim ilkesinin, idarenin yapmış olduğu işlemlerin yargı denetimine tabi olmasına ilişkin hukuk devleti prensibinin de yok sayılması anlamına geliyor.

İncirlik Kararnamesi’ni, 23.06.2009 tarihinden itibaren uzatacak yeni bir karar alındı ya da alınmak üzere. Üssün ne amaçla kullanıldığı belli değil, belli olan insanlığın yararına kullanılmıyor, barışı beslemiyor, bölgede savaşı sürekli hale getiriyor oluşudur. İncirlik, bu haliyle hem ülkemiz için hem de bölge için çok büyük tehdit oluşturuyor. Bunun için 1 Mart Tezkeresi’ni reddettiren toplumsal reflekse bir kez daha ihtiyaç var.

Küresel BAK, savaş karşıtlarını, barış yanlılarını bir kez daha, “İncirlik Üssü’nün Irak işgalinde kullanılmasına izin veren kararnamenin uzatılmaması için, 30 Mayıs’ta Adana’da buluşmaya, İncirlik Üssü önünde gösteri yapmaya” çağırıyor.

Arif Ali CANGI

Bianet – 27.5.2009 – Ufuk Uras Başbakan’a “Gizli İncirlik Kararnamesi”ni Sordu

ÖDP milletvekili soru önergesi verdi; “Gizli kararname 2009 için de uzatıldı mı, iptal etmeyi düşünüyor musunuz” diye sordu. Üste 90 nükleer silah var.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Milletvekili Ufuk Uras, içeriği hiç açıklanmamış olan İncirlik üssü kararnamesiyle ilgili soru önergesi verdi.

Önergede Uras ABD önderliğindeki Irak işgalinin hemen ardından Haziran 2003’te Bakanlar Kurulu kararıyla çıkan ve süresi her yıl uzatılan kararnamenin 2009 için de uzatılıp uzatılmadığını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sordu; “Uzatılmadıysa, 1975’te ABD’yle yapılan ikili anlaşmanın çok ötesinde işlevler üstlenen İncirlik Üssü, kamuoyu tarafından tam olarak bilinmeyen yükümlülükleri de getiren faaliyetini neye dayanarak sürdürmektedir?” diye ekledi.

Uras, üste 90 nükleer başlık olduğunun ve üssün bölgedeki ABD operasyonlarında muharip rol oynadığının bilindiğini anımsattıktan sonra, Başbakan’a, parlamentonun bilgisi dışında çıkarılan kararnameyi iptal etmeyi düşünüp düşünmediğini de sordu.

Uras önergesinde, kararnameyle ilgili gizliliğin yargının yürütmenin işlemlerinin denetlemesini engellediğini de gündeme getirdi.

ABD’nin Irak’tan çekilmesinde İncirlik’in rolü olacak

bianet’in görüştüğü Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) aktivisti Nilüfer Uğur Dalay, bu yıl haziranda yeniden uzatılması beklenen kararnamede ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle ilgili yeni maddeler olabileceğine dikkat çekmişti. Uğur Dalay “İnsan transferi konusunda zaten izin vardı. Şimdi ağır teçhizatın İncirlik’e getirilip hava yoluyla ya da limanlar üzerinden taşınmasına izin vermeyi planlıyor olabilirler” demişti.

Savaş karşıtları 30 Mayıs’ta, kararnameyi protesto için Adana’da, üssün önünde olacak.

Nükleer silahlar, gizli CIA uçuşları

İncirlik’te 90, Avrupa’da da 480 nükleer silah olduğunu, ABD’deki Ulusal Kaynaklar Savunma Konseyi (National Resources Defense Council-NRDC) adlı örgüt, 9 Şubat 2005 tarihli raporunda açıklamıştı. bianet, bu raporla ilgili haberi 10 Şubat 2005’te yayınlamıştı.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi raportörü Dick Marty’nin, ABD Haber Alma Teşkilatı’nın (CIA) işkence uçakları ve Avrupa ülkeleriyle ilişkisi üzerine Haziran 2006’da hazırladığı raporunda, İncirlik üssü, Marty’nin “hazırlık noktaları” dediği yerlerden biri olarak geçiyor. Buna göre İncirlik, operasyonların başlatıldığı, uçakların ve mürettebatın toplandığı, hazırlandığı noktalardan biri.

Ayrıntılı Haber – 27.5.2009 – BAK:İNCİRLİK KAPATILSIN

İncirlik Üssü bölge halklarının düşmanınıdır ve kapatılmalıdır.Gizli Kararname iptal edilmelidir.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun çağrısıyla, 29 Mayıs Cuma saat 17.00’de Adana Eczacılar Odası”nda “İncirlik Üssü Kapatılsın” konulu bir panel yapılacak. Panele konuşmacı olarak Mor ve Ötesi grubundan sanatçı Kerem Kabadayı ve Küresel BAK’tan Yıldız Önen katılacak.

30 Mayıs Cumartesi günü, saat 11.00’de şehir merkezinde İNCİRLİK KAPATILSIN bisiklet turu yapılacak. Saat 12.00’de Adana İnönü Parkında kurum temsilcilerinin de katıldığı bir basın açıklaması yapılacak. “Bölge halklarının düşmanı İncirlik Üssü kapatılsın” başlıklı açıklamanın ardından, buradan otobüslerle İncirlik Amerikan Askeri Üssü önüne gidilecek. Saat 12.30’da Üssün girişinde bir kitlesel basın açıklaması ve protesto eylemi yapılacak.

İncirlik’te, üssün ABD’nin bölge halklarına karşı saldırgan politikalarında ve Irak, Afganistan işgalinde ve savaş suçlarında üstlendiği önemli role vurgu yapılacak ve gizli kararnamenin uzatılmaması, üste bulunduğu bilinen nükleer başlıkların imha edilmesi ve üssün kapatılması talep edilecek.

İncirlik Üssü bölge halklarının düşmanınıdır ve kapatılmalıdır.

Gizli Kararname iptal edilmelidir.

Sabah – 28.05.2009 – Arazi sorular

Herkes vatanını seviyor, herkes topraklarına titriyor. O zaman titremeye devam edin.

Çünkü büyük iktidarlar ve büyük askerler, ders kitapları ve bir alay köşe yazısı bize “vatan, millet, istiklal, büyük devlet, bir karış toprak” anlatırken, iş aşağıdaki soruların cevabına gelince “mayınlı arazi” oluyorlar.

Bu köşenin “geleneksel” konularındandır. Hele incir mevsimi gelince.

Meclis’te, Milletvekili Ufuk Uras eliyle, “Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim” şeklinde soruldu. Buyurun:

“İncirlik Üssü 23.06.2003 tarih ve 5755 sayılı gizlilik taşıyan Bakanlar Kurulu kararı ile ABD birliklerinin kullanımına açılmış ve bu gizlilik 10.11.2003’e kadar sürmüştür. Bu karar 22.6.2004, 18.04.2005, 09.06.2006, 17.05.2007 tarihli kararnamelerle birer yıl uzatılmıştır.

23.06.2008’den itibaren de bir “gizli kararname” olduğunu anlıyoruz.

1- Bakanlar Kurulu kararı 2009 yılı için de 1 yıl uzatıldı mı?

Uzatılmadıysa, 1975’te ABD ile yapılan ikili anlaşmanın çok ötesinde işlevler üstlenen İncirlik Üssü, kamuoyu tarafından tam olarak bilinmeyen yükümlülükleri de getiren faaliyetini neye dayanarak sürdürmektedir?

2- İçinde 90 adet nükleer başlık da olmak üzere ağır silahların bulunduğu İncirlik Amerikan Üssü’nün başta Irak olmak üzere, bölgemizdeki ABD operasyonlarında üstlendiği önemli ve muharip rol biliniyorken ve Anayasa’nın 92. maddenin 1. fıkrasına göre; “Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi TBMM’nindir” açık hükmüne rağmen, parlamento bilgisi dışında alınan, sistematik şekilde “gizli kararname” ile uzatılan, demokratik ve şeffaf yönetim ilkesiyle çelişen Bakanlar Kurulu kararını iptal etmeyi düşünüyor musunuz?

Ne diyorsunuz Sayın Başbakan?

Umur TALU

Radikal – 28.5.2009 – İncirlik Üssü kapatılsın!

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, savaş karşıtı hareket açısından, önemli bir nokta olarak gördüğü İncirlik Üssü’nün faaliyetlerini yakından izleyip, tepki veriyor. Bu yılda her yıl olduğu gibi, üssün kapatılması yönünde eylem hazırlığı içinde.

30 Mayıs Cumartesi günü önce Adana İnönü Parkı’nda saat 12’de, sonra İncirlik Üssü önünde basın açıklaması yapılacak. Ben de her yıl olduğu gibi, bu yılda köşemi bu basın açıklamasına ayırıyorum.

“İncirlik Üssü, yıllardır ABD’nin bölge ülkelerini işgalinin merkezi durumunda. Irak işgalinde ABD’nin en büyük güvencesi İncirlik Üssü’dür. Afganistan işgalinde ABD en çok İncirlik Üssü’ne güveniyor. Yani İncirlik bir savaş üssü, bir işgal üssü, bomba ve yıkım üssüdür.

Hükümet, İncirlik Üssü’nü ABD’nin bir yıl daha bölge halklarına karşı ve işgal eylemlerinde kullanmasına izin veren Gizli Kararname’yi imzalamaya hazırlanıyor.

Vicdanı olan, barışı savunan hiç kimse ABD’nin İncirlik Üssü’nü kullanmasına izin veremez.

2003 yılında başlayan Irak işgalinde öldürülen yüz binlerce Iraklıyı düşünün!

2001 yılından beri süren Afganistan işgalinde öldürülen on binlerce yoksul Afganlıyı düşünün!

Bu insanları öldüren mekanizma, bir savaş aygıtı olarak ABD ordusu İncirlik Üssü’nde gücüne güç katıyor. 2005 yılından beri İncirlik Üssü en az 80 kez Irak’a yönelik işgalci operasyonların merkezi oldu. Bu operasyonları desteklemek amacıyla İncirlik’ten kalkan uçaklar en az 80 kez sorti denen saldırı uçuşu yaptı. ABD uçaklarına İncirlik Üssü’nden en az 2 bin 582 ton yakıt ikmali yapıldı. Ebu Garip’te Iraklılara işkence eden ABD askerleri İncirlik Üssü’nde dinlendi.

ABD’li yetkililer, boşuna, “İncirlik Üssü, Silahlı Kuvvetlerimizin geleceğe yönelik plan ve programlarında anahtar rol üstlenmektedir ve üstlenmeye devam edecektir” demiyorlar.

ABD’nin işgal politikaları için İncirlik Üssü’nü kullanmak istediği çok açık. Önemli olan hükümetin ne yapacağı?

Savaş karşıtları olarak hükümeti uyarıyoruz:

Gizli kararnamelerle İncirlik Üssü’nü işgal merkezi olarak kullandırmak hem yasalara hem komşuluğa hem insanlığa aykırıdır.

Neden İncirlik’te kullanıma hazır nükleer silahlar var?

Gizli Kararname’de neler yazıyor ve niye halktan gizli? ABD üssü işgalciler tarafından hangi kapsam ve yetkide kullanmaktadır? İncirlik Üssü’nde 50’si ABD, 40 tanesi Türk uçaklarına konuşlandırılmış ve programlanmaları 1998 yılında tamamlanmış 90 adet nükleer başlığın bulunduğu ortaya çıktı, bunlar ne işe yarayacak? Niye orada tutuluyor? ABD’li yetkililer, “Afganistan ve Irak’a indirilen kargonun yaklaşık olarak yarısı, Irak’a lojistik destek veren kargonun yaklaşık yüzde 70’i İncirlik Üssü’nden gelmektedir” diyerek övünüyorlar. Siz de bununla övünmeye devam edecek misiniz? Yılbaşından bu yana Türkiye’yi

ziyaret edip duran ABD üst düzey yetkililerinin üssün kullanımı ile ilgili yeni talepleri nedir?

Savaş karşıtları olarak milletvekillerine sesleniyoruz:

Gizli kararnameye ABD askerlerinin ve işgal teçhizatının 2011’e kadar Irak’tan çekilmesi planı çerçevesinde üssün kullanımı ile ilgili yeni maddeler konuluyor mu? İncirlik Üssu’nde dönen dolapları ne zaman Meclis gündemine getireceksiniz? Buraya gelip giden kargoların sayesinde daha fazla Iraklının, daha fazla Afgan’ın öldürüldüğünü bilmiyor musunuz? Bütün dünyanın kınadığı suçlara ortak olmayı ne zamana kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Bir yıl daha ABD’nin işbirlikçisi olmayın!

Bir yıl daha cinayetlere ev sahipliği yapmayın!

İncirlik Üssü bölge halklarının düşmanıdır ve kapatılmalıdır!

Gizli Kararname iptal edilmelidir!”

Nuray MERT

Birgün – 28.5.2009 – Küresel BAK üyeleri, İncirlik Üssü`ne pedal çevirecek

`Bölge halklarının düşmanı İncirlik Üssü kapatılsın` diyen Küresel BAK, `Gizli Kararname`de neler yazıyor ve niye halktan gizli` diye sordu

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu(Küresel BAK) üyeleri, Adana`daki İncirlik Üssü önünde eyleme hazırlanıyor. 30 Mayıs`ta İnönü Parkı`nda buluşarak İncirlik Üssü`ne kadar bisikletleriyle gidecek olan Küresel BAK üyeleri `Bölge halklarının düşmanı İncirlik Üssü kapatılsın` diyecek.

Küresel BAK tarafından yapılan yazılı açıklamada, İncirlik Üssü`nü işgal merkezi olarak kullandırmanın yasalara ve insanlığa aykırı olduğu vurgulandı. Açıklamada, `savaş suçları, insanlık suçları ve işgaller birbirinden ayrılmaz. Savaş suçlarına ortak olmak istemeyen herkes, üste kullanıma hazır halde bekleyen nükleer silahlara karşı ses çıkarmalıdır` denilirken, şu sorulara yanıt istendi:

`Neden İncirlik`te kullanıma hazır nükleer silahlar var?

`Gizli Kararname`de neler yazıyor ve niye halktan gizli?

`İncirlik Üssü`nde 50`si ABD, 40 tanesi Türk uçaklarına konuşlandırılmış ve programlanmaları 1998 yılında tamamlanmış 90 adet nükleer başlığın bulunduğu ortaya çıktı, bunlar ne işe yarayacak? Niye orada tutuluyor?

`Yılbaşından bu yana Türkiye`yi ziyaret eden ABD üst düzey yetkililerinin, üssün kullanımı ile ilgili yeni talepleri nedir?

Uras başbakana kararnameyi sordu

ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, içeriği hiç açıklanmamış olan İncirlik Üssü kararnamesiyle ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi. Önergede, süresi her yıl uzatılan kararnamenin 2009 için de uzatılıp uzatılmadığını soran Uras, `Uzatılmadıysa, 1975`te ABD ile yapılan ikili anlaşmanın çok ötesinde işlevler üstlenen İncirlik Üssü, kamuoyu tarafından tam olarak bilinmeyen yükümlülükleri de getiren faaliyetini neye dayanarak sürdürmektedir?` dedi.

Özlem ZORCAN

Turnosol – 28.5.2009 – Küresel BAK: İncirlik’i kapatın!

Galatasaray Lisesi önünde bir açıklama yapan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, İncirlik Üssü’nün kullanımını ABD’ye veren Gizli Kararnamelerin halka açıklanmasını ve uzatılmamasını isteyerek “Bölge halklarının düşmanı olan İncirlik Üssü kapatılmalıdır” dedi.

28 Mayıs Perşembe saat 12.00’de İstanbul Beyoğlu Galatasaray Meydanında yapılan Küresel BAK basın açıklamasını savaş karşıtı  sanatçı Görkem Yeltan okudu. “İncirlik Üssü Bölge halklarının düşmanıdır” başlıklı açıklamada, Amerika’nın bu üste neler çevirdiğinin ne Hükümet ne Meclis tarafından tam olarak bilinmediğinin ve gerçeklerin halktan gizlendiğinin altı çizildi.

Her yıl İncirlik Üssü ile ilgili gerçekleri açıklayan ve ABD’nin üssü kullanımını sağlayan gizli kararnamelerin açıklanmasını isteyen savaş karşıtları, kararnamenin süresinin uzatılmamasını istiyor.

“Yarın Adana’da İncirlik Üssü önündeyiz!”

Basın açıklamasının sonunda, 29 Mayıs Cuma günü Saat: 17.00’da Adana Eczacılar Odasında, Mor ve Ötesi grubundan Kerem Kabadayı ve Küresel BAK’tan Yıldız Önen’in katılacağı  “İncirlik kapatılsın” başlıklı bir söyleşi yapılacağını söyleyen Görkem Yeltan, 30 Mayıs Cumartesi günü ise savaş karşıtlarının İncirlik Üssü’ne gideceğini açıkladı.

Cumartesi Saat: 12.00’de Adana İnönü Parkında basın açıklaması yapılacak, daha sonra araçlarla hareket edilecek ve saat 12.30’da savaş karşıtları İncirlik Amerikan Üssü’nün önünde bir protesto gösterisi yapacaklar.

Sesonline – 28.5.2009 – ‘Türkiye İncirlik Üssü üzerinden ABD ile neyin pazarlığını yapıyor?

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) İncirlik Üssü’nün kapatılması talebiyle İstanbul Beyoğlu, Galatasaray Meydanı’ndan bir açıklama yaptı. Küresel BAK adına sanatçı Görkem Yeltan tarafından yapılan açıklamada, “İncirlik Üssü yeniden gündemde. Eğer savaş karşıtları her yıl yapılan kampanyalarla bu konuyu gündeme taşımasa, İncirlik Üssü, yine gizli bir biçimde ve halktan gerçekler saklanarak ABD’nin bölge ülkelere kan kusturarak sürdürdüğü işgallerinde, bombalamalarında en önemli lojistik merkez olmaya devam edecekti. İncirlik Üssü 23 HAziran 2003 tarih ve 5755 sayılı gizlilik taşıyan Bakanlar Kurulu kararı ile ABD birliklerinin kullanımına açıldı. O günden beri, gizlilik taşıyan bir şekilde her yıl ABD’nin kullanımına açılmaya devam ediyor” dedi.

Özgür Gazete – 28.5.2009 – Küresel BAK: İncirlik kapatılsın

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, Galatasaray Meydanı’nda yaptığı eylemle İncirlik Üssü’nün kapatılmasını istedi.

HABER MERKEZİ – Eylemde açıklama yapan sanatçı Görkem Yeltan, İncirlik üssünün 1975 yılında ABD ile yapılan ikili anlaşmanın ötesinde işlevler üslendiğini belirtti.

Üste neden her an kullanıma hazır nükleer silah bulunduğunu soran Yeltan, “İşgaller, savaşlar, nükleer silah denemeleri sona ermiş değil, Ortadoğu işgal altında yaşıyor. İncirlik üssü yıkım üssüdür, bomba üssüdür, derhal kapatılmalıdır” dedi. Yeltan, taleplerini dile getirmek için 30 Mayıs günü İncirlik’e gideceklerini de açıkladı.

Bianet – 28.5.2009 – İncirlik Üssü’nde Neden Nükleer Silah Var?

“İncirlik Üssü’nde Neden Nükleer Silah Var?”

Küresel BAK’tan Yeltan, hükümete “İncirlik Üssü’ndeki nükleer silahların neden kullanıma hazır olduğunu?” sordu. 30 Mayıs’ta İncirlik Üssü’nün önünde eylem yapacaklarını duyuran Yeltan, “hiç bir ülkenin nükleer silah denemesi yapmasını istemiyoruz” dedi.

“Kuzey Kore’nin nükleer deneme yapmasına karşıyız ama İncirlik Üssü’ünde kullanıma hazır bekleyen 90 nükleer başlığa da karşıyız!”

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) üyeleri Beyoğlu’ndaki Galatasaray Lisesi’nin önünde basın açıklaması yaparak Adana’da bulunan İncirlik Üssü’nün kullanımını ABD’ye veren Gizli Kararname’nin halka açıklanmasını istediler.

Küresel BAK 30 Mayıs’ta Üs’tün önünde eylem yapacak.

“İncirlik’te 90 adet nükleer başlık var”

Bugün saat 12.00’de yapılan basın açıklamasını oyuncu Görkem Yeltan konuşmasına Üs’sün ABD’nin kullanımına açılmasıyla ilgili bilgi vererek başladı:

“İncirlik Üssü 23 Haziran 2003’te 5755 sayılı gizlilik taşıyan Bakanlar Kurulu kararı ile ABD birliklerinin kullanımına açıldı. O günden beri, gizlilik taşıyan bir şekilde her yıl ABD’nin kullanımına açılmaya devam ediyor. Öte yandan 2005’ten beri İncirlik Üssü en az 80 kez sorti saldırı uçuşu yaptı. bu üsten ABD uçaklarına 2582 ton yakıt ikmali yapıldı. ebu Garip’te Iraklılara işkence eden ABD askerleri bu üste dinlendi. Üste 50’si ABD uçaklarına, 40’ı Türkiye uçaklarına konuşlandırılmış ve programlanmaları 1998’de tamamlanmış 90 adet nükleer başlık bulunduğu ortaya çıktı.”

Yeltan, “Hükümete İncirlik Üssü’nde neden nükleer silah var ve bu nükleer silahlar neden her an kullanıma hazır?” diye sordu.

Konuşmasına “Bakanlar Kurulu kararı 2009 için de bir yıl süreyle uzatıldı mı?” ve “Her yıl Üssü ABD’ye açan gizli kararnameyle neyin pazarlığı yapılıyor?” sorularıyla devam Eden Yeltan, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın iki gün önce TBMM’ye verdiği soru önergesini hatırlattı.

“Uras’ın sorularına henüz yanıt verilmedi. Yıllardır bu kararnamenin içeriğini öğrenmek için eylemler yapmamıza rağmen ne hükümetten ne bakanlardan ne de mahkemelerin bu konuda bir açıklama da yapılmadı.”

“Bir yıl daha ABD işbirlikçisi olunmasın”

Kuzey Kore’nin üç gün önce yaptığı nükleer denemeyi hatırlatan Yeltan “Biz hiçbir ülkenin nükleer silah üretmesini, denemesini istemiyoruz” dedi ve talepleri sıraladı:

“İncirlik Üssü kapatılsın, bir yıl daha ABD işbirlikçisi olunmasın ve savaş suçlarına ortak olunmasın.”

ABD merkezli sivil toplum örgütü Natural Resources Defense Center’ın (Doal Kaynakları Koruma Merkezi – NRDC) raporuna göre, ABD’nin Avrupa’daki 480 nükleer silahından 90’ı İncirlik üssünde bulunuyor.

Bawer ÇAKIR

Radikal – 29.5.2009 – İncirlik’teki ABD üssünün kapısında

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) üyelerinden bir grup, cumartesi günü (yarın) saat 12.30’da Adana’daki ABD İncirlik Üssü’nün askeri amaçlarla kullanılmasının durdurulması, daha açıkçası bu üssün kapatılması amacıyla basın toplantısı düzenleyecekler.

İncirlik Üssü, ABD’nin Irak’ı işgali sırasında ABD ve müttefiklerinin uçak ikmal üssü olarak kullanılmıştı, o günden bugün hâlâ kullanılmaya devam ediyor. Bir yabancı devlet, ülkemizin topraklarını komşularımıza karşı saldırı üssü olarak kullanabilir mi?

İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması isteğiyle bir soru önergesi verdi. Uras, bu önergede Anayasa’nın 92. maddesinin 1. fıkrasını hatırlatarak ‘savaş hali’ dışında yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisinin Meclis’e ait olduğunu hatırlattı.

Neden böyle bir hatırlatmayı gerekli gördüğünü ise şöyle açıkladı. 2003 yılından bu yana İncirlik Üssü’nün ABD ve müttefiklerinin savaş uçakları tarafından kullanılması, ikmal yapılması Bakanlar Kurulu kararıyla uzatılıyor. Çünkü 23 Haziran tarihinde bu kararın süresi doluyor ve belli ki hükümet bunu her yıl bir kararnameyle uzatıyor.

Aralarında çok sayıda avukatın bulunduğu bir grup aydın ise, hükümetin aldığı bu uzatma kararlarının Anayasa’nın 92. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle idare mahkemesine dava açtı. İlk derece yargılaması sonucunda Danıştay 10. Dairesi 2006 yılında bu talebi reddetti. Karar aynı yıl içinde temyiz edildi. Temyiz incelemesi sürüyor.

Üssün kapatılması isteyen hukukçular ve akademisyenler itirazlarını şu gerekçelerle ifade ediyorlar.

“İlk kararnamenin süresinin dolmasından sonra düzenlenen kararnamelerin hiç birisi kamuoyuna açıklanmamıştır. İncirlik’te neler olduğu, üsten kalkan uçakların ne yaptığı bilinmiyor, bilinen gerçekler; İncirlik Üssü’nde 0 adet nükleer başlıklı bomba olduğu, Üssün CIA tarafından, Afganistan ve Iraklı insanların, bir insanlık ayıbı olan Guantanamo cezaevine götürülmeleri ve nakliye uçaklarında işkence yapılması sürecinde üs olarak kullanıldığı, üssün Irak’taki hukuk dışı işgalin devamına önemli katkısının olduğudur. Anayasa’nın 92.maddesindeki açık hükmekarşın, Bakanlar Kurulu kamuoyundan ve TBMM’nden gizli gizli her yıl yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin vermektedir. Kararnamelerin gizlenmesi, demokratik ve şeffaf yönetim ilkesinin, idarenin yapmış olduğu her türlü işlemin yargı denetimine tabi olmasına ilişkin hukuk devleti ilkesinin de yok sayılması anlamına geliyor Bakanlar Kurulu kararının süresini, 23.06.2009 tarihinden itibaren uzatan Bakanlar Kurulu kararı hakkında bilgi verilmesini, uluslararası ve ulusal hukuka aykırı olan yürürlükteki kararın hemen kaldırılmasını talep ediyoruz.”

Bu dava dosyasından da anlıyoruz ki, hükümet 2003 yılından bu yana İncirlik Üssü’nün ABD askeri birlikleri tarafından kullanılabilmesi için her yılın 23 Haziran’ında bir kararname hazırlıyor.

Meclis bu şekilde devre dışı bırakılmış oluyor.

Küresel BAK ise bu gizli faaliyeti ortaya çıkarabilmek amacıyla yargı yoluna başvuruyor. İncirlik Üssü önüne giderek basın toplantısı yapmak yoluyla kamuoyunun ilgisini bu konu üzerine çekmek istiyor.

Merak ediyorum, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu olanlara bir itirazları bulunuyor mu? Bir şeyler söylediler de biz mi duymadık? Egemenliği böylesine zedeleyen, Türkiye’nin bir anlamda işgalin tarafı olmasına yol açabilecek bu uygulamaya acaba itiraz ettiler mi?

Irak ve Afganistan toprakları bu üsten kalkan uçaklarla bombalanıyor, uçaklar yakıt ikmallerini burada yapıyorlar ve Türkiye bir savaşın tarafı olabilecek kadar ağır bir sorumluluk altına giriyor.

Saat 12.30’da Adana’da, ABD’nin İncirlik Üssü’nün önünde bir grup insan ‘Bu üs kapatılsın’ diyerek basın toplantısı düzenleyecekler.

Savaşa karşı barışçı bir dünya için.

Oral ÇALIŞLAR

İhlassondakika – 29.5.2009 – İncirlik`te neden nükleer silah var?

Küresel BAK`tan Yeltan, hükümete `İncirlik Üssü`ndeki nükleer silahların neden kullanıma hazır olduğunu?` sordu.

30 Mayıs`ta İncirlik Üssü`nün önünde eylem yapacaklarını duyuran Yeltan, `hiç bir ülkenin nükleer silah denemesi yapmasını istemiyoruz` dedi.

`Kuzey Kore`nin nükleer deneme yapmasına karşıyız ama İncirlik Üssü`ünde kullanıma hazır bekleyen 90 nükleer başlığa da karşıyız!`

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu(Küresel BAK) üyeleri dün Beyoğlu`ndaki Galatasaray Lisesi`nin önünde basın açıklaması yaparak Adana`da bulunan İncirlik Üssü`nün kullanımını ABD`ye veren Gizli Kararname`nin halka açıklanmasını istediler.

Cumhuriyet – 30.5.2009 – İncirlik üssü için bir eylem daha

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) üyesi bir grup, Adana’nın merkez Yüreğir ilçesindeki İncirlik Hava Üssü’nün kapatılması amacıyla üs girişinde eylem yaptı.

Adana İnönü Parkı önünde toplanan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) üyeleri, burada bir süre sloganlar atarak yürüyüş yaparak üssün kapatılmasını protesto etti.

Belde girişinden ellerindeki pankartlarla yürüyen BAK üyeleri, tren hattı üzerinde jandarma birliklerinin önlem alması üzerine burada bir basın açıklaması yaptı.

Grup adına bir açıklama yapan Mor ve Ötesi grubu solistlerinden Kerem Kabadayı, İncirlik Üssü’nün yıllardır ABD’nin bölge ülkeleri işgalinin merkezi rolünü oynadığını belirtti.

İncirlik Üssü’nün kapatılması gerektiğini belirten Kabadayı, ”Üste kullanıma hazır halde bekleyen nükleer silahları istemiyoruz. Üssün kullanımını ABD’ye veren gizli kararnamelerin halka açıklanmasını istiyoruz” dedi.

Grup açıklamanın ardından yanlarında getirdikleri düdükleri çalarak dağıldı.

Akşam – 31.5.2009 – BAK’tan İncirlik kapatılsın eylemi

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) üyesi bir grup, Adana’nın merkez Yüreğir İlçesi’ndeki İncirlik Hava Üssü’nün kapatılması amacıyla üs girişinde eylem yaptı. İnönü Parkı önünde gelen BAK üyeleri, burada bir süre sloganlar atarak yürüyüş yaptıktan üsse gitti.

BAK üyeleri,  burada bir basın açıklaması yaptı. Grup adına bir açıklama yapan Mor ve Ötesi grubu solistlerinden Kerem Kabadayı, İncirlik Üssü’nün yıllardır ABD’nin bölge ülkeleri işgalinin merkezi rolünü oynadığını ileri sürdü. İncirlik Üssü’nün kapatılması gerektiğini belirten Kabadayı, ”Üste kullanıma hazır halde bekleyen nükleer silahları istemiyoruz. Üssün kullanımını ABD’ye veren gizli kararnamelerin halka açıklanmasını istiyoruz” dedi.

Vakit – 31.5.2009 – ‘İncirlik Üssü kapatılsın’ eylemi

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu üyeleri, İncirlik Hava Üssü’nün kapatılması amacıyla üs girişinde eylem yaptı.

Medya 73 – 31.5.2009 – Bak Üyelerinden İncirlik Üssü Kapatılsın Eylemi

Adana’da Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) üyesi bir grup, İncirlik Hava Üssü’nün kapatılması amacıyla üs girişinde eylem yaptı.

Şehir merkezindeki İsmet İnönü Parkı’nda toplanan BAK üyeleri, burada bir süre slogan atarak yürüyüş yaptıktan sonra otobüsle üssün bulunduğu İncirlik beldesi girişine geldi. Belde girişinden ellerindeki pankartlarla yürüyen BAK üyeleri, tren hattı üzerinde jandarma engeline takıldı. Burada grup adına açıklama yapan ‘Mor ve Ötesi’ grubu solistlerinden Kerem Kabadayı, İncirlik Üssü’nün yıllardır ABD’nin bölge ülkeleri işgalinin merkezi rolünü oynadığını söyledi. İncirlik Üssü’nün kapatılması gerektiğini belirten Kabadayı, “Üste kullanıma hazır halde bekleyen nükleer silahları istemiyoruz. Üssün kullanımını ABD’ye veren gizli kararnamelerin halka açıklanmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Grup, açıklamanın ardından geldikleri otobüsle ayrıldı.

LPGHABER web sitesi – 30.5.2009 – Bak Üyelerinden İncirlik Üssü Kapatılsın Eylemi

Adana’da Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) üyesi bir grup, İncirlik Hava Üssü’nün kapatılması amacıyla üs girişinde eylem yaptı.

Şehir merkezindeki İsmet İnönü Parkı’nda toplanan BAK üyeleri, burada bir süre slogan atarak yürüyüş yaptıktan sonra otobüsle üssün bulunduğu İncirlik beldesi girişine geldi. Belde girişinden ellerindeki pankartlarla yürüyen BAK üyeleri, tren hattı üzerinde jandarma engeline takıldı. Burada grup adına açıklama yapan ’Mor ve Ötesi’ grubu solistlerinden Kerem Kabadayı, İncirlik Üssü’nün yıllardır ABD’nin bölge ülkeleri işgalinin merkezi rolünü oynadığını söyledi. İncirlik Üssü’nün kapatılması gerektiğini belirten Kabadayı, “Üste kullanıma hazır halde bekleyen nükleer silahları istemiyoruz. Üssün kullanımını ABD’ye veren gizli kararnamelerin halka açıklanmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Grup, açıklamanın ardından geldikleri otobüsle ayrıldı.

Turnosol – 31.5.2009 – BAK: İncirlik Üssünü kullandırmayın, kapatın!

Küresel BAK ve Adanalı savaş karşitları Hükümete İncirlik Üssü önünden seslendi: “Bir yıl daha ABD işgallerinin ve bölge halklarına karşı islenen suçların işbirlikçisi olmayın. Üssün kullanımını sağlayan Gizli Kararnameyi halka açıklayın ve iptal edin…”

İncirlik Amerikan Üssü’nün kapatılması, üssün ABD işgal ve operasyonlarında kullanımına olanak sağlayan Gizli Kararname’nin açıklanması ve iptal edilmesi için kampanya yapan savaş karşıtları, bugün Adana’da İncirlik Üssünün önünde bir protesto gösterisi ve basın açıklaması yaptılar.

Aynı konuda Perşembe günü İstanbul’da basın açıklaması yapan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) dün Adana Eczacılar Odasında bir panel gerçekleştirdi. Bugün ise Adana İnönü Parkı ve İncirlik Üssü önünde eylemler yapıldı.

29 Mayıs Cuma saat 17.00’de Adana Eczacılar Odasında yapılan “İncirlik Üssu Kapatılsın” panelinin konuşmacıları Mor ve Ötesi Gruibundan savaş karşıtı sanatçı Kerem Kabadayi ve Küresel BAK’tan Yıldız Önen’di. Moderatörlüğünü Adana Eğitim Sen’den Münir Korkmaz’ın yaptığı söyleşiye ÖDP’liler, Halkevleri, TMMOB, Eğitim Sen, SES üyeleri ve Adanalı savaş karşıtı yurttaşlar katıldı. katıldı. Panelin katılımcıları da  İncirlik Üssü’nün faaliyetleri ve ABD’nin bölge politikaları ile ilgili görüşlerini belirttiler.

Savaş karşıtları, bugün saat 12.00’de Adana İnönü Parkında toplandı. Bu sırada, “İncirlik Üssü Bölge Halklarının Düşmanıdır” başlıklı Küresel BAK bildirileri dağitıldı ve yurttaşlar üssün önündeki eyleme davet edildi. Adana SES Başkanı Mehmet Antmen, Küresel BAK sözcülerinden Tayfun Mater, Yıldız Önen, Kerem Kabadayı, Adana temsilcisi Yaşar Gökoğlu, Ali Dinigüzel de katılımcılar arasındaydı.

Buradan otobüsle İncirlik beldesine hareket edildi. Incirlik girişinden Amerikan üssünün kapısına kadar “Bölge Halklarının Düşmanı İncgrlgk Üssü Kapatılsın” pankartıyla yürüyüş yapıldı.

İncirlik Üssünün kapısına kurulan Jandarma barikatının önünde toplanan grup, Saat 12,30’da bir basın açıklaması yaptı. Küresel BAK açıklamasını sanatçı Kerem Kabadayı okudu.

“Bir yıl daha cinayetlere ev sahipliği yapmayın”

Hükümete İncirlik Üssü önünden seslenen savaş karşıtları, “Bir yıl daha ABD işgallerinin ve bölge halklarına karşı islenen suçların işbirlikçisi olmayın. Bir yıl daha cinayetlere ev sahipliği yapmayın. Üssün kullanımını sağlayan Gizli Kararnameyi halka açıklayın ve iptal edin…” dedi.

İncirlik Üssü’nün 23 Haziran 2003 tarih ve 5755 sayılı gizlilik taşıyan Bakanlar Kurulu kararı ile ABD birliklerinin Irak İşgali için kullanımına açıldığını söyleyen Kerem Kabadayı, “O günden beri bu askeri üs, gizlilik taşıyan bir şekilde her yıl ABD’nin kullanımına açılmaya devam ediyor. Bizler merak ediyoruz: Bakanlar Kurulu kararı 2009 yılı için de 1 yıl süre ile uzatıldı mı? Uzatılmadıysa, 1975 yılında ABD ile yapılan ikili anlaşmanın çok ötesinde işlevler üstlenen İncirlik Üssü, kamuoyu tarafından tam olarak bilinmeyen yükümlülükleri de getiren faaliyetini neye dayanarak sürdürmektedir?” diye sordu.

Kerem Kabadayı, hafta başında, İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın  da TBMM’de benzer soruları doğrudan Başbakan’a yönelten bir soru önergesi sunduğunu ama henüz buna da bir yanıt verilmediğini hatırlattı.

Türkiyeli savaş karşıtlarının, Gizli Kararname’nin kapsamını öğrenmek için, 2003’ten beri her yıl İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da yapılan basın açıklamalarıyla, eylemlerle ve hukuki süreçleri işleterek, bilgi edinme hakkını kullanmaya çalışarak, İncirlik Üssü’nde hangi dolapların döndüğünü öğrenmeye çalıştığını belirten Kabadayı, “Ne hükümet, ne Bakanlar, ne mahkemeler hiç bir açıklama yapmadı. Sivil ve askeri bürokrasi, söz konusu İncirlik Üssü olunca tam bir ittifakla, derin bir sessizliğe ve gizliliğe bürünüyorlar.” dedi.

“Biz barış istiyoruz!”

Kerem Kabadayı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Eğer vicdanlarınız taşlaştıysa bir kez daha, 2003 yılında başlayan Irak işgalinde öldürülen yüz binlerce Iraklıyı düşünün! 2001 yılında beri süren Afganistan işgalinde öldürülen on binlerce yoksul Afganlıyı düşünün! Bilin ki İncirlik Üssü bölge halklarının düşmanıdır! Gizli Kararname iptal edilmeli ve İncirlik Üssü kapatılmalıdır. Savaş suçları, insanlık suçları ve işgaller birbirinden ayrılmaz.

Savaş suçlarına ortak olmayın! Üstte kullanıma hazır halde bekleyen nükleer silahları istemiyoruz. Biz barış istiyoruz…”

Münir KORKMAZ

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.